BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tama...

By thenotebook13

853K 39.2K 7.7K

O an yalnızca kaçmak istedim. Sanki kaçsam her şey düzelecekte çocukluğumu geri alabilecektim. Artık bu olanl... More

1. Bölüm (Kaçış)
2. Bölüm (Evlilik)
3. Bölüm (Acı)
4. Bölüm (Yabancı)
5. Bölüm (Endişe)
6. Bölüm (Merhamet)
7. Bölüm (Mutluluk)
8. Bölüm (Sinema)
9. Bölüm (Öfke)
10. Bölüm (Beklenmedik Bir Sürpriz)
11. Bölüm (Dönüş)
12. Bölüm (1. Kısım)
12. Bölüm (2. Kısım)
13. Bölüm (Beklenmedik Misafir)
14. Bölüm (Masmavi Dalgalar)
15. Bölüm (Gitme Vakti)
16. Bölüm (Felicitá)
17. Bölüm (Artık Benimlesin Felicita)
18. Bölüm (Her insan doğar, yaşar ve ölür)
19. Bölüm (Yaşama Sevinci)
20. Bölüm (Yıllar Sonra)
21. Bölüm (Küçük Bir Şans)
22. Bölüm (KISKANÇ DUYGULAR)
23. Bölüm (BİR DAMLA GÖZYAŞI)
24. Bölüm (BİR PARÇA ÜZÜNTÜ)
25. Bölüm (Güneş batıyor, gözlerini kapat)
26. Bölüm (1. Kısım)
26. Bölüm (2. Kısım)
27. Bölüm (KIRMIZI AYAKKABILAR)
28. Bölüm (ROMEO VE JULİET)
29. Bölüm (Kırmızı...)
30. Bölüm (Söyle)
31. Bölüm (Yağmurda Dans)
32. Bölüm (Yalnızlık...)
33. Bölüm (Yıl Dönümü)
34. Bölüm (İlk Kar...)
35. Bölüm (1. Kısım)
35. Bölüm (2. Kısım)
36. Bölüm (Güzel Anlar Biriktirelim)
37. Bölüm(Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler...)
38. Bölüm (Saplantı)
39. Bölüm (Bizim Hikayemiz...)
40. Bölüm (Issız Gece...)
42. Bölüm (14.02.20..)
43. Bölüm (29.04.20..)
44. Bölüm (07.07.20..)
45. Bölüm (30.07.20..)
46. Bölüm (31.08.20..)
47. Bölüm (01.09.20..)
48. Bölüm (01.01.20..)
49. Bölüm
50. Bölüm (Ya Sonra...)
51. Bölüm (Geçen Zaman)
52. Bölüm (Sende Kayboldu)
53. Bölüm (Aşk Zamanı)
54. Bölüm (Hüzünlü Anlar)
55. Bölüm (FİNAL)
Özel Bölüm (1) Sonbahar
Özel Bölüm (2) Kış
Ahzan Kitap Oluyor!
AHZAN ARTIK SATIŞTA
Önemli Bir Duyuru!
Yeni Hikayem!
Vuslat

41. Bölüm (Acı)

7.4K 480 211
By thenotebook13

Saatlerce bu bölümü yazıp, düzenledim. Sizden tek beklediğim emeğime karşın oy vermeniz ve yorum yapmanız. Çünkü çok uğraşıyorum ve emeğimin karşılığını alamamak beni üzüyor..

-

Bölüm Başlığı: Acı

Yoğun bir sis perdesine aralanır gibi aralandı gözkapakları. Sigaradan dolayı etrafa yayılan zehirli duman genzini yakarken hafifçe öksürdü. Ceren koluna girmeseydi bayılabilirdi bile. Çünkü herkes delicesine içki içiyor, dans ediyor ve durmadan sigara dumanını etrafa saçıyordu. Farklı bir ortamdı burası, ilk kez gelmesi ise çok garip hissettiriyordu.  Açıkçası Ceren'in bu tür ortamlardan neden zevk aldığını bir türlü anlayamamıştı. Sormak istese de yanlış anlar diye soramamıştı.

"Ahmet, Cem!"

Zehra, Ceren'in bağırışına kulak kesilerek kimlere seslendiğine baktı. Gözleriyle sesin ulaştığı yere sisli bir yol çizdiğinde yirmili yaşlarında iki gençle karşılaştı. İkisinin de elinde kadehler vardı ve Ceren'i görür görmez gülümseyerek yanına geldiler.

"Ooo! Ceren Hanım, uzun zamandır gözükmüyordunuz buralarda."

Ahmet imayla Ceren'e bakarken birden gözleri Zehra'ya takılınca duraksadı. Zehra utangaç bir edayla gözlerini kaçırıp, başını eğdi. "Bizi bu güzel bayanla tanıştırmayacak mısınız yoksa?" Gözlerini Zehra'dan ayırmadan konuşurken baştan aşağı da bir çırpıda süzmüştü.

"Ahh! Ahmet,"dedi Zehra'ya, karşısındaki esmer tenli, sıska erkeği gösterirken ve eli hemen Ahmet'in yanındaki diğer kişiye kaydı. "Ve Cem."diye noktaladı. "Çocuklar bu da komşum Zehra."

Ahmet doğrularak Zehra'nın elinden tuttu ve öptü. Zehra ürperse de bir şey demedi, zoraki bir gülümseme bahşetti karşısındaki adama.

"Doğrusu çok güzelsiniz. Gözlerinizdeki mavilerde kaybolabilirim..." Zehra elini, hâlâ kendi avcunda hapseden adamdan çekerken "Teşekkür ederim."diye fısıldadı sessizce.

"Sizi daha yakından tanıma şerefini bana bahşeder misiniz?" Zehra duraksadı, bekledi, sustu... Cidden ne yapıyordu şu an böyle? Böyle mi Selim'i alt edecekti? Başını önüne eğerken Ceren'in dürtmesiyle kendine geldi.

"Zehra? İyi misin?"

"Evet, iyiyim."dedi gözlerini kaçırıp alnındaki terleri silerken, birden sıcak basmıştı her tarafını.

"Kusura bakmayın çocuklar, Zehra bugün biraz rahatsız da... Belki de bugün gelmemeliydik."

"Belki de gitsem iyi olacak. Buralar pek bana göre yerler değil."

"İlk gelişiniz ya ondandır." Zehra, Ahmet'e tereddütle baktı ve Ahmet gülümsedi. "Kafanızı dağıtacak en iyi şeyin ne olduğunu biliyorum."

"Neymiş?"

Elindeki kadehi gösterip elini kaldırarak "Bir kadeh içki tabiki."dedi içkisinden büyük bir yudum alıp yutarken. Sonra aniden Zehra'nın koluna girerek kalabalığın arasında zorlukla yürütmeye başladı. Zehra bir an da durarak "Teşekkürler ama ben içmiyorum."diye karşılık verdi.

"Başka bir şey içersiniz. Mesela bir meyve suyu.."

"Olabilir aslında."

Ahmet, Zehra'nın masumluğundan yararlanarak barmenin önüne getirdiğin de "Bir meyve suyu alabilir miyiz?"dedi siparişini tebessümle dile getirirken.

Zehra bakışlarını yere indirerek kimseye bakmamaya çalıştı. Büyük bir hata yapmıştı ve bunu fark etmek biraz zamanını almıştı. Bir an 'Keşke Selim çabu gelse,"diye geçirdi içinden umutla. Belki de onu bulamamış, hangi barda olduğunu bilmiyordu ve artık kendisini bu gecenin kötü biteceğine inandırıyordu.

Ahmet, Zehra'nın bardağını ona uzatırken "Allah kahretsin!"dedi gözlerini kısıp içkisini yudumlarken. Zehra, şaşkınca ve anlamsızca kendisine bakarken genç kızın aklındaki soru işaretlerini gidermek için açıklama gereği duydu. "Çok güzelsin. Seninle bir gece geçirmek için sevgilimi bile feda ederdim."

Zehra'nın şaşkınlığı daha çok artarken "Ne?"dedi kaşlarını çatarak. "Sevgilin mi var senin?"

"Evet ama senin kadar güzel değil."

Zehra kendisine uzatılan bardağı iterken "İğrençsin."dedi yüzünü ekşiterek. "Hepiniz iğrençsiniz." Bu sefer barda bulunan herkesi göstermişti.

Ahmet'in yüz hatları hiç değişmezken "Olabilir,"dedi sadece. "Gönlümü tek bir kişiye kaptıramam."

Zehra tüm bu konuşmalara daha fazla dayanamayarak kalabalığın içinden yürüyüp Ceren'i aramaya başladı. İnsanlar kendisine çarpıyor ve başı feci derece de dönüyordu. Ceren'e benzeyen birini görür görmez zorlukla yanına geldi ve kısa bir şok daha geçirdi. Çünkü şu an gördüğü bu manzara hiç hoş değildi. Ceren, tanımadığı bir erkekle sarhoş olurcasına öpüşüyor ve aynı zamanda da tuhaf, bilinmedik hareketler yapıyordu. Cem ise fotoğraflarını çekmekle meşguldü. Midesi bu durumdan iyice bulanırken kusmamak için elinin tersiyle ağzını kapatıp, dış kapıya doğru koşmaya başladı. Kolunun aniden çekilmesi sonucu ise maalesef dışarıya çıkamamış, olduğu yerde durmak zorunda kalmıştı. Ahmet'ten kolunu kurtarmaya çalışırken "Bırak beni iğrenç mahlukat!"dedi sitemle bağırarak.

"Gece daha yeni başlıyor güzelim."

"Bırak beni! Ben..." Kolunu çekiştirip, kurtarmaya çalışırken ses tonunu yükseltip Ahmet'i şaşkına çevirdi. "Evliyim ben!" Bağırışı gözyaşlarını da beraberinde getirmişti. Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu.

"Yalan söylüyorsun."

"Ne yalanı?" Eli çantasına uzandı ve hızla yüzüğünü aramaya başladı. Eli zangır zangır titrerken yüzüğünü çıkarıp genç adamın gözüne sokarcasına gösterdi. "Al bak! Yalan mı söylüyorum?"

"Şimdi oldu. İnandım." Ahmet umursamazca gülerken, Zehra'nın yüzüğü parmağına takışını seyretti ve bir kahkaha patlattı aniden. "Bana iğrenç diyene de bakın. Evli bir bayan akşam vakti kocasından izinsiz dışarlarda sürtüyor. Bravo!"dedi ellerini çırpıp, taklidini ustalıkla sergilerken.

Zehra dehşetle Ahmet'e baktı. Açıklama yapmak zorunda değildi bu adama karşın ama niyetinin bu olmadığını söylemek zorunda hissediyordu. "Benim amacım senin iğrenç düşüncelerin gibi değildi. Nereden bilebilirdim ki berbat bir ortamla karşılaşacağımı!"

"Evet, evet inandım ben de. Amacın bu işte kızım! Bu ortam, bu mekan..."dedi ciddi bir ifadeyle, ardından ekledi. "Hazır gelmişken birlikte olmaya ne dersin?" Zehra'nın kolundan tutup, cevap vermesini dahi beklemeden kendine doğru çekerken genç kız çığlık atarak geri çekilmeye çalıştı, karşısındaki adamın göğsüne vura vura ama nafile. Ne kimse duyuyor, ne de bakıyordu onlara... Zehra, Ahmet'i tüm gücüyle itmeye çalıştı ama Ahmet yerinden milim dahi kıpırdamıyordu. Genç adam, Zehra'nın yüzünü avuç içlerinin arasına alıp dudaklarına doğru eğilirken hiç beklemediği bir anda genç kız kollarının arasından tüy hafifliğinde uzaklaşıp gitmişti, yüzüne yediği yumruk ise geriye doğru sendelemesine sebep olmuştu. Başı şiddetle zonklamaya başlarken gözünü zorlukla aralayıp kimin vurduğuna baktı. Tanımadığı bir adam sinirle işaret parmağını uyarı anlamında sallıyor ve bağırıyordu. Kalabalık ise köşelere çekilmiş, şok içinde olanları izliyordu.

"Seni bir daha karımın yanında görürsem yemin ederim doğduğuna bin pişman ederim! Seni öldürmem için yalvarmak zorunda kalırsın bana!" Selim, Zehra'yı kenara iyice iterken Ahmet'in üzerine yürüyüp yakalarından tuttu ve gözü dönmüş bir halde tiksintiyle konuştu. "Şerefsizin evladı! Bir daha seni asla karımın yanında görmeyeceğim duydun mu beni?"

"Tüm suç ben de yani öyle mi?"

Ahmet morarmaya ve acımaya başlayan gözünü bir eliyle tutarken "Karın da istedi!"dedi güçlü bir sesle. "Bana evli olduğunu bile söylemedi." Selim ellerini şaşkınlıkla gevşeterek Ahmet'i serbest bıraktı ve dehşetle Zehra'ya döndü. Zehra köşesinde iyice büzülürken korkakça başını hayır anlamında salladı sadece. Selim hiddetle Zehra'ya doğru yürüdü, bileğinden sertçe tutup dışarıya sürükledi.

Dışarının soğuk havası Zehra'nın çıplak kalan tenine damgasını vururken titremeye başladı genç kız. Şu an ne yapacaktı, ne diyecekti? Hiçbir fikri yoktu. Selim'e baktı korkan bakışlarla. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti. Genç adam yoldan geçen bir taksiyi durdurup arka kapıyı açtı ve Zehra'yı, bırakmadığı bileğinden çekiştirerek zorla taksiye bindirdi. Kendisi de yan koltuğa oturarak sessizliğini korudu. Sanki Zehra kaçacakmış gibi eli hâlâ bileğindeydi, hem de sımsıkı tutuyordu. Zehra yutkunarak Selim'e bakmamaya çalıştı. Hiçbir zaman Selim'den tam anlamıyla korkmamıştı ama şimdi çok korkuyordu.

Taksi Selim'in verdiği adreste durduğu zaman genç adam cebinden bir miktar para çıkararak taksiciye uzattı ve "Üstü kalsın."dedi sert bir ifadeyle. Zehra'nın hiç bırakmadığı bileğini çekiştirerek yine aynı kaba hareketlerle taksiden çıkarıp hızlı adımlarla eve yöneldi. Genç kız arkasından âdeta koşar gibi yürüyordu. Bir ara düşecek gibi oldu ama Selim tekrardan onu sertçe kaldırınca düşmekten kurtulmuştu.

Yukarı kata çıkıp Zehra'nın odasına girdiler. Genç adam Zehra'yı ittirerek yatağa fırlatırken "Beklemezdim lan senden! Ama sen..."dedi kızıllaşmış gözlerini Zehra'ya dikip, bir an da patlarken. "Mesajlarını okuduğum da gitmez dedim, yapmaz dedim. Ama sen..." Zehra, Selim'in gözlerine bakmayıp daima yere bakıyordu. Çünkü sesinden bile korkuyordu şu an; sesi derinlerden bağıran bir canavara aitti sanki.

Selim yatağa yaklaşarak alayla güldü, sonra da ciddileşti birden bire. "Dokundu mu sana?"diye sordu zorlukla yutkunarak. Zehra sessizliğini korurken, sabırsızca omuzlarından tutup sertçe sarstı. "Konuşsana! Konuş..."

"Çok korkuyorum,"dedi sesi titrerken. Sonra kirpiklerine tutunan göyaşlarını bir bir bastırdı.

Selim, Zehra'nın çenesinden tutup kaldırdı ve gözlerini gözlerine dikmeye çalıştı. "Gözlerime bak ve söyle! Dokundu mu sana?" Bu sefer sesi daha sakin çıkmıştı ama Zehra dayanamayarak ağlamaya başlamıştı bu sözlerden sonra. Selim daha çok hiddetlenirken Zehra'yı sertçe bırakıp sinirle odanın içinde volta atmaya başladı, âdeta delirmiş gibiydi.

"Dokundu değil mi? Dokundu!"

Söylediği her söz genç adamın içini yakıyordu. Litrelerce su dökülse bile nafileydi bu yürek yangını için. Duymak istediği kelimeler ile, kendince anlamlandırdığı kelimeler birbirlerinden çok uzaktaydılar.

Zehra gözyaşlarını silerken "Ben artık boşanmak istiyorum."dedi kesik kesik çıkan sesiyle. "Dayanamıyorum artık, takatim kalmadı hiçbir şeye. Seni seviyorum ama..."

Selim, Zehra'nın lafını bağırışıyla keserek gerçeği ön plana attı. "Sus artık! Daha fazla alçalma gözümde. Daha fazla bana yalan söyleme." Zehra tüm sözlerini yutup dilsiz rolünü oynamaya karar vermişti. Sadece ağlıyordu. Gözyaşlarının hıçkırıklara sebep olmasını sağlayan ise yürekten gelen acı dolu bir ses oldu. "Lan ben sana dokunmaya kıyamadım! Yemin ederim ki dokunmaya kıyamadım!"

Zehra bulanık görüntüsünün ardından Selim'e bakmaya çalıştı, hiçbir şey söyleyemedi. Şu an Sevim Hanım'ı şikayet etse ve Selim'le beraber güzel bir hayat yaşasa bu tamamen, kendisine bir zamanlar sahip çıkan kadına haksızlık olurdu. Sonuçta bir süre de olsa ona annesi gibi bakmıştı, kendi çocuğunun kıyafetlerini verip sevmişti onu. Vicdanın derinden gelen sesine kulak verirken Selim'e haksızlık yaptığını da biliyordu ama bu süre zarfında artık olanlara dayanamazdı.

"Lütfen Selim daha fazla uzatma."

"Ayrılmayacağım senden."

Zehra tekrardan şaşkınlıkla Selim'e baktı. Şaka gibiydi her şey. Hâlâ nasıl ayrılmayacağım diyebiliyordu. "O zaman ben de abimi ararım!" Çantasına uzanarak telefonunu çıkarıp açmaya çalıştı ama Selim ondan önce davranıp telefonu elinden çekerek aldı.

"Artık abinle konuşamazsın, hatta artık bu evden, bu odadan dahi çıkamazsın. Sınırlarını iyice zorladın çünkü."

Genç adam kapının arkasındaki kilidi çıkarıp Zehra'nın hıçkırıklarına, bağırışlarına, kendisini durdurmasına aldırmadan kapıyı sertçe kapatıp kilitledi ve vücudunun zangır zangır titremesiyle istemeden de olsa mutfağa indi. Bir bardak suyu eline alıp içmeye çalıştı ama elinin titremesi sonucu delicesine bardağı fırlatıp paramparça oluşunu izledi. Bardak ufalıp kolayca etrafa saçıldı.

"Neler oluyor Selim? Ne yapıyorsun deminden beri? Delirdin mi sen?" Annesinin sesi kulaklarına doluşurken ellerini sertçe, tezgahı tokatlarcasına indirdi.

"Evet, delirdim!"

"Saçmalama! Kendine gel!"

"Hepiniz beni delirttiniz artık!"

"Ben ne yaptım ki?"

"Zehra'ya en başından beri kötü davranan sensin. Sonra da Gizem'le araları bozuldu. Yalnız kaldı..." Devam edemedi bir süre. "Boşanmak istiyor şimdi de."

"Allah aşkına Selim başka kız mı yok? Bırak artık şu kızı!"

"Yok anne! Benim için Zehra'dan başkası yok!"dedi kalbine sinen acı dolu bir sesle. Duvara yaslanıp yavaş yavaş yere doğru çömeldi ve başını geriye atarak soğuk duvara yasladı. "Zehra giderse okulu da bırakırım, her şeyi bırakırım..."

"Saçmalama Selim! Bir kız için bunları yapmaya değer mi? Her şeyi heba etmeye değer mi? Hem o, seni istemiyor artık! Bırak artık şu kızın yakasını."

"Onu hiçbir zaman mutlu edemedim ve sanırım edemeyeceğim de bu gidişle. Kendimi ilk defa bir kıza karşı çok kırılgan ve savunmasız hissediyorum." Eliyle dağınıklaşmış saçlarını daha da dağınık hale getirdi.

"İlerde başkasını seversin,"

"Sevmem,"dedi umutsuzca. "Biliyorum."

"Daha güzelini bulursun."

"Bulmam."

"Aaa! Yeter artık! Ölene kadar yalnız mı yaşayacaksın?"

"Evet."diye itiraf etti direkt.

Sevim Hanım hiddetlense de öfkesinden ödün vermedi. Kararlıydı, ne olursa olsun Zehra'yı Selim'den ayıracaktı. Birisine bu kadar delicesine bağlanmak sağlıklı değildi.

"Bak oğlum, mantıklı düşün. Seni dinlemiyor bile, yemeğini yemiyor..."

Selim aniden oturduğu yerden şaşkınca kalkmaya çalıştı, son an da aklına bir şey gelmiş gibi. "Sahi Zehra yemeğini yemedi. İyi ki hatırlattın."

Sevim Hanım Selim'in kalkışını izlerken artık korkmaya başlamıştı. "Selim lütfen kendin gel."

"İyiyim ben! Karışma bana artık!"

Genç adam dolan gözleriyle sevdiği kadının yemeğini hazırladı ve bir tepsiye koyarak genç kızın odasına gidip kilitli kapıyı açtı. Hâlâ aynı kıyafetlerle oturan, ağlayan kıza bakarken gözleri dolmuştu tekrardan. Tepsiyi masaya koyduktan sonra "Yemeğini ye,"dedi sessizce, ardından kapıyı tekrar kilitleyip gitti.

Odasına gidip henüz yeni almış olduğu sigara paketini açarak tüm gece sigara içti. Havaya üflediği her duman etrafı sise kaplarken aldırmadı, içmeye devam etti. Gözleri kanlanmış bir haldeydi artık ve uyumamak için kendisini zor tutuyordu. Tüm gün düşünmüştü ama her iki taraf içinde mantıklı bir çözüm bulamıyordu. Acaba Zehra gitse cidden yaşayabilir miydi? Ama bildiği tek bir şey vardı ki eğer Zehra gitseydi kendisi de artık bu evde kalamazdı.

Sabahın ilk ışıklarında oturduğu yerden kalkıp, banyo yaparak temiz kıyafetlerini giydi. Yorgun bedenine aldırmadan odadan çıkarak Zehra'nın odasına doğru ilerledi. Kapının kilidini aynı sinirli edayla döndürürken Zehra yeni yeni kapatmaya yüz tutmuş gözlerini irkilerek açtı. Selim'i siyah gömleği ve siyah pantolonuyla karşısında görünce istemsizce her hattında gözünü gezdirdi ve gözleri en son ela gözlere takılınca gözlerdeki derin bakışları farketti, hemen ardında da sinirli bakışlar yatıyordu.

Genç adam yavaş adımlarla Zehra'nın önüne geçip, beklerken ellerini ceplerine koydu ve başını dikleştirdi. "Karşında nasıl görünüyorum?"

Zehra gözyaşlarından dolayı yüzüne sinen kirli makyajın ardından Selim'e zorlukla baktı. "Anlamadım."

"Bal gibi de anladın. Onca kız peşimde koşarken senin bunu yapman..."dedi başını iki yana sallayıp dururken. "Lanet olsun!"

Gözleri masadaki yemek tabaklarına takıldı birden bire; hiçbir şey yenmemiş, dokunulmamıştı. "Yemeğini neden yemedin?"

"Selim," Kısık çıkan sesi korkunun tüm tonlarını içinde barındırıyordu âdeta. "Korkuyorum lütfen böyle yapma. Sen böyle biri değilsin."

"Beni sen bu hale getirdin. Eğer yemezsen sana zorla yedireceğimi söylemiştim."

Zehra oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru koştu tüm gücüyle. Selim bunu fark edince hızlı adımlarla, koşan küçük kadına yetişip kolunu sevdiği kadının beline dolayarak sımsıkı tutup kendisine doğru çekti. Vücudu, vücuduna değerken "Yemeğini yemeden hiçbir yere gidemezsin."dedi sakince. 

Zehra ağlayarak kollarında çırpınmaya başladı. "Lütfen bırak beni! Canım hiçbir şey istemiyor."

Gizem kulaklarına dolanan yüksek gürültüden sonra dehşetle, gözlerini ovuştura ovuştura Zehra'nın odasına gelmişti. Abisini ve Zehra'yı o halde görünce uyku mahmurluğu uçup gitmişti. "Ne oluyor abi?"

"Bir şey olduğu yok. Sen git uyu!"

"Abi Zehra neden ağlıyor ve neden onu zorla tutuyorsun?"

"Seni ilgilendirmez dedim!"

"Gizem bana yardım et, korkuyorum..."

Gizem, kocaman açtığı gözleriyle Zehra'ya bakarken "Anne!"diye bağırdı tüm gücüyle. "Anne! Çabuk buraya gel."

Selim Zehra'yı yatağa fırlatırken Gizem'i ittirerek dışarı çıkardı ve kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koydu. Zaman çok geçmemişti ki Sevim Hanım da Gizem'e yetişmiş, kapıyı yumrukluyordu.

"Selim lütfen aç oğlum kapıyı, lütfen..."

Selim yavaş yavaş aydınlanan odanın bir köşesine geçip soğuk zemine oturarak odanın dışından gelen bağırışları ve Zehra'nın ağlamasını duymazdan gelerek "Özür dilerim,"dedi sessiz bir fısıltıyla. "Tüm bunlar seni sevdiğim, seni kaybetmek istemediğim içindi..." Zehra gözyaşlarını silerek Selim'e bakmaya çalıştı. "Ama eğer hâlâ gitmek istiyorsan seni zorla yanımda tutamam. Zorla kim bir şeyi elde etmiş ki! Hele de kalbi zorla kendi kalbine hapsetmek olanaksız."

Genç adam elini cebine koydu ve telefonunu çıkardı. "Hâlâ gitmek istiyor musun?"

Zehra tüm bu yaşananlardan sonra, Selim'i sevdiği halde hayır diyemezdi. Çünkü kalbi, bedeni, tüm duyguları yorgundu ve annesi yine ,oğlumu çaldın benden, diyip duracaktı. İstenmeyen bir tarafta kalmak ise işkence gibiydi. Ayrı eve bile çıksalar rahat edemezlerdi, biliyordu. Kim tüm bu yaşananları görmezden gelebilirdi ki! Kim yaşanan onca acıdan sonra kalmak isteyebilirdi ki! Buna sevginin gücü de dahildi...

Başını sallayarak kısık bir sesle "Evet,"dedi.

Selim yutkundu zorlukla. Murat'ı arayarak Zehra'nın onu beklediğini ve acilen gelip almasını söyleyerek kapattı telefonu. Genç kız Selim'e bakmaya devam ederken, genç adam oturduğu yerden kalkarak umursamazca "Hazırlan, gidiyorsun."dedi. Kapının anahtarını geri yerine taktığı sırada Zehra sözleriyle, Selim'in duraksamasına sebep oldu.

"Özür dilerim, tüm her şey için..."

"Özür dileme benden. Seni sevdiğim için kendimi asla ama asla affetmeyeceğim."

"Ben seni sevdiğim için hiçbir zaman pişman olmayacağım."

Selim tiz bir kahkaha attı. Gülüyor muydu, yoksa ağlıyor muydu yüz hatlarından belli bile değildi. "Sevgi ha? Bu senin beni sevmiş halin mi? Beni sevseydin ne olursa olsun yanımda kalırdın."

"Kalamam artık. Çünkü..."

"Çünkü..."dedi devam etmesini ister gibi. Geçerli bir sebep duymak istiyordu.

"İkimize de acıdan başka bir şey veremiyorum. Mutlu olalım istedim ama olmuyor."

"Seni mutlu edebileceğimi defalarca kez söyledim ama sen her seferinde geri çekildin."

"Özür dilerim."

"Dileme!"dedi gözlerini olabildiğince uzağa çekerken. Çünkü son demlerde tekrardan aşık olduğu gözlere bakmak istemiyordu ve bu gözler gözyaşlarına aralanmıştı artık. "Senden daha fazla nefret etmemi sağlama artık! Yalnızca sessizce çek ve git. Bir daha da hayatıma girme! Çünkü benim hayatım da bundan sonra Zehra adında birisi olmayacak asla."

Anahtarı çevirip kapıyı açtı sertçe, konuşmak işkence gibiydi çünkü. Odadan çıkarken annesine ve kardeşine dönerek "Ben iyiyim ve artık istemediğiniz bu kız hayatımızdan çıkıyor!"diye bağırdı.

Gizem "Ne?"dedi şaşkınlıkla. Annesi ise "Gerçekten mi?"diye sordu. Selim ikisini de duymazdan gelerek aşağı indi ve montunu alarak kapıyı sertçe kapatıp dışarı çıktı, uzun bir süre de eve geri dönmeyecekti.

Sevim Hanım, odaya girince Zehra'nın yaşlı gözlerin bakıp "Aferin."dedi tebessüm ederken. "Sonunda kedi olalı bir fare yakaladın, hayatımızdan çıkıyorsun ve Selim daha iyi olacak, merak etme."

"Anne çok acımasızsın! Cidden çok acımasızsın. Bu kız sana ne yaptı da böyle katı olabiliyorsun?"

"Sus kız, karışma işime benim!"

Zehra ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledi ve "İkiniz de tıpa tıp aynısınız."diyerek kapıyı yüzlerine kapatıp hızla hazırlanmaya başladı. Dün geceki elbiseyi üzerinden çıkarıp, bir kazak ve bir pantolon giydi.  Aynanın karşısına geçip saçlarını açtı, güzel yüzünü ise temizleyip tüm makyajdan arındırdı. Sırt çantasına ise sadece her anını doldurduğu defterlerini, yatağın altındaki fotoğrafları ve henüz küçükken Selim'in ona aldığı pudra pembesi kıyafeti koydu. Alacağı eşyalar yalnızca bunlardı. Bu evden ve bu kadına ait olan hiçbir şeyi almak istemiyordu çünkü. Sırt çantasını takıp aşağıya inerek Felicitá'ya seslendi. Felicitá bacaklarına hızla dolanırken Zehra eğilerek "Gidiyoruz."dedi köpeğinin tüylerini üzülerek okşarken. "Bir yere ayrılma sakın."diye de tenbih etti. 

Genç kız montunu giyip, sırt çantasını geri takarken hiç kimse ile vedalaşmadan Felicitá ile birlikte dışarı çıktı ve kapının önünde abisini beklemeye koyuldu. Ne arkasına bakıyor, ne yan taraflarına... Sadece ağlıyordu. İçinde bir yerler o kadar çok huzursuzdu ki bir an Selim'in olduğu yere gitmek istedi ama yapamadı, cesareti yoktu. Sahi Selim'e karşı olan sevgisi bu kadar yetersiz miydi? Selim onu bu kadar çok severken kendisinin kolayca boşanmak istiyorum demesi...

Yaklaşık iki saatlik bir bekleyişten sonra Murat arabasıyla ıssız yollarda görünmüştü. Zehra'ya her ne kadar ne olduğunu sorsa da genç kız bir şey olmadığını söyleyerek abisini rahatlatmaya çalıştı.

"Bak, eğer o şerefsiz sana bir şey yaptıysa..."

Zehra sırt çantasına doğru uzanan abisine öfkeyle baktı. "Ona şerefsiz deme abi! O bana hiçbir şey yapmadı. Ben boşanmak istiyorum sadece."

"Nedeni ne peki? Ayrılmak istemiyorum diyen sen değil miydin?"

"Evet, bendim. Şimdi de ayrılmak istiyorum."

"Umarım bu kararından da vazgeçmezsin."diyerek Felicitá'yı arka koltuğa yerleştirdi ve Zehra'yı da şoför koltuğunun yanındaki yolcu koltuğuna bindirip arabayı çalıştırmaya koyuldu.

Araba çalışırken Zehra son kez baktı dört yıldır yaşadığı eve... Selim'e dair tüm anılar gözünde canlandı bir bir ve arabanın evden uzaklaşmasıyla birlikte yavaş yavaş silinip kayboldular. Bir daha buraya ne zaman gelecekti belli değildi ya da bir daha gelebilecek miydi o bile belli değildi. Gözyaşları tekrardan yanaklarından akarken Selim'i düşündü. Acaba Zehra olmadan ne yapacaktı? Yaşayamam diyordu ama biliyordu alışır, yaşardı. Zaman her şeyin ilacı değil midir ki? Önemli olan bir miktar zamanın geçip gitmesiydi sadece ama anılar yalnızca bulanıklaşırdı bu süre zarfında, tamamen yok olmazlardı.

Hatta belki de yeniden evlenir, çocukları olur, diye düşündü bu kez. Tüm bunları her ne kadar bilinçli bir şekilde yapmış olsa da canı çok acıyordu. Belki de seneler sonra tekrar karşılaşırlardı... Ve emindi bıraktığı gibi olmayacaktı hiçbir şey. Eli boynundaki gözyaşı kolyesine kaydı ve gözlerinin önüne getirdi yavaşça.

"Özür dilerim sevgilim, sana layık olamadım. Sana yeterince sevgimi belli edemedim. Sana yeterince doyamadım. Sana yeterince seni seviyorum diyemedim. Gözlerine son kez bakıp da sana son bir kez 'ELVEDA' bile diyemedim."

Gözyaşlarını tekrardan şişeye hapsederek elini yavaş yavaş indirdi ve şişe ellerinden kayıp tekrardan genç kızın boynunda durduğu konuma yöneldi.

"Elveda sevgilim, ilk aşkım, ömrüm, her şeyim..."

Ve hemen ardından sessizce bu kelimeler döküldü dudaklarından fısıltı halinde.

"Bazen bir şeyler olur ve bir rüya gibi gelir her şey. Hayal bile etmediğin, asla olmaması gereken şeyler... Açıklanamayan tüm bu anlara biz 'mucize' deriz. Ve benim seninle tekrar karşılaşmam, benim için bir mucize olacaktı. Tekrardan beni sevdiğini söyleyip, kollarına sarman ise bu mucizeden uyandırıp gerçeğe sürükleyecekti. Benimle yeniden evlenmek isteyişin ise ikinci bir mucizem olacaktı..."

Continue Reading

You'll Also Like

6.6K 824 10
She-ra and the Princess of Power çizgi filminin yaratıcı ve yapımcısı Noelle Stevenson'ın yazdığı kısa hikaye çevirisi
278K 15.5K 25
Yıllar önce yaptığı hatadan dolayı yurtdışında yaşamaya mahkum edilen Ela yıllar sonra evine dönerse ne olur ? Herşey başa mı saracak yoksa yeniden m...
72.3K 1.4K 20
Kaderdi, bizi karşılaştıran seninle... Bakanın içine korku düşürdüğün gözlerinle içime nasıl bir cemre tanesi düşürmeyi başardın Güzel Adam... Haya...