Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

By eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... More

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-4.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-15.BÖLÜM-
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-29.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-33.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-47.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-

Özel Bölüm

1.5K 61 19
By eesmerr12389


''Ya anne, ben büyüdüm artık!''

Esra'yı süzdüm bir süre. Büyümüştü değil mi? Sekiz yaşında tatlı mı tatlı bir kız olmuştu benim kuzum. Ama ne yapayım bir türlü onun büyüdüğüne kendimi ikna edemiyordum. O hala gözümde küçücüktü. İlk zamanlar koşarak bacaklarıma dolaşan, hatta onun annesi olacağımı anlayan küçücük bir kızdı. Ne ara bu kadar büyümüştü ki?

''Ama tatlım bunları da ye, sabah kahvaltısı çok önemli,'' diyerek elimdeki ballı ekmek dilimini ona uzattım. ''Ya öyle bakma bana, kıyamıyorum sonra,'' deyip elimdeki ekmek dilimini aldı. Kendi evladım olsa bu kadar severdim herhalde. Yağız gelip masaya oturdu.

''Baba bugün geç kalkmışsın?'' diye sorguya geçti, Esra.

Yağız çatalını eline aldı ve kahvaltısına başlarken konuştu, ''Bugün annenin kontrolü var ya fıstığım,'' Esra meyve suyundan bir yudum daha aldıktan sonra, yeni hatırlamış gibi, ''Hee,'' diye mırıldandı, ''Unutmuşum,'' Ayağa kalktı aceleyle. ''Şimdi geç kalacağım,'' Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerlerken aklına birşey gelmiş olmalı ki, bize döndü,

''Anne bebişin fotoğrafından istiyorum yine,''Gülümseyerek başımı salladım. Her kontrolde getirdiğim ultrason fotoğraflarına alışmıştı. ''Birde şey, yarın alışverişe çıkmamız gerek, Buket'in doğum günü hafta sonu,'' Şaşkınlıkla ona baktım. Unutmuştum. ''Tamam canım bakalım, aklımdan çıkmıştı tamamen,'' Başını sallayarak mutfaktan çıktı.

''Gitmek istediğinden emin misin?'' diye kuşkulu bir bakış attı bana Yağız. Emindim, neden gitmeyeyim ki? Başımı salladım. Alper'in orada olup olmaması umurumda değildi. O olayların üzerinden tam beş yıl geçmişti. ''Buket'in ilk yaş gününe halası olarak gitmemek olmaz ki, hem bir sorun yok ortada. Kimin neyi seçtiği belli değil mi zaten?'' diyerek göz kırptığımda masanın üzerindeki elimi tuttu. ''Belli güzelim, herşey belli,'' diye mırıldandı.

-

Doktorun muayenesi bitince bebeğimizin gayet sağlıklı olduğunu söyledikten sonra hastaneden ayrıldık. Bugün Yağız bütün gününü bana ayıracağa benziyordu, ''Ne yapmak istersin?'' diye sorduğunda gülümseyerek bir önceki kontrolden beri aklımda olanı dile getirdim, ''Bebek odası takımı bakalım mı?'' Gülümsedi, yine o muhteşem dudakları yayılmıştı. ''Olur tabi, sen istersin de ben yapmaz mıyım?'' Ellerimi karnıma götürdüm.

Erkek bir bebek sahibi olacaktık. Yağız'ın söylemesiyle, ''Erksan Holdingin veliahdı,'' Bunu kaç kere dile getirmemesini önermiştim. Çünkü Esra daha çocuktu ve kardeşini kıskanabilirdi. Bu en son isteyeceğim şeylerdendi. İkisini de kardeş sevgisiyle büyütmek istiyordum. Hatta üç yıldır bu yüzden bebek sahibi olmak istememiştim. İlk önce Esra büyümeli, kardeşi olduğunda onu kıskanmamalıydı. Tıpkı benim kardeşlerimi çok sevdiğim gibi, o da kardeşini çok sevmeliydi.

Birkaç yerde bebek takımı bakmıştık ama beğenmemiştim. Üstelik altı aylık hamile olduğum için çok çabuk yoruluyordum. ''Annem aradı, gelebilir misiniz diyor,'' Elinde telefon kararsızlıkla bana bakıyordu. O bakışların altından gitmek istediğini anlamıştım ama gitmeyelim desem kararıma da saygı duyardı, buna emindim. Çünkü o öyle mükemmel bir adamdı. Asuman anneyi kaç zamandır görmüyordum, ''Gidelim,'' diyerek gülümsedim. Sıkıca ellerini ellerime kenetledikten sonra yürümeye devam ettik.

-

Onu ilk gördüğümde içimde oluşan kıpırtılara engel olamamıştım. Asi tavırları, konuşması her şeyi beni etkilemişti sanki. Başkası olsa kılımı kıpırdatmazdım ama o gün o hiç tanımadığım kızı sarhoş bir adamın elinden kurtarmıştım. İçimdeki yoğun hissin adını bir türlü koyamasam da daha sonra da onunla karşılaşmam tesadüf olamazdı. Ama bu duygulara engel olmam gerektiğini kendime tembih edip duruyordum. O baş düşmanım Alper Arslan'ın karısıydı. Bu duyguyu bastırmak için çok uğraştım.

Sonra yaptığım araştırmalardan edindiğim bilgilere göre aslında anlaşmalı bir evliliğin içinde olduklarını öğrendim. Daha sonra gelişen olaylar bence kaderin bir cilvesiydi. Bizim bir araya gelmemiz gerekiyordu ve gelmiştik. O değişik duyguları bana tattıran kız benim karım olmuştu. Gülümseyerek karşımda boy aynasında büyümüş olan göbeğini inceleyen kadına bakmaya devam ediyordum. O Allah'ın bana vermiş olduğu en güzel hediyeydi. Çocuğuma anne bana da en güzel eş olmuştu.

Beni fark edince gülümsedi.''Neden öyle bakıyorsun?'' Omuz silktim, ''Seni öyle izlemeye bile bayılıyorum,'' diye mırıldandığım da gülümseyişi yüzüne daha çok yayıldı. ''Baksana,'' karnını gösterdi, ''Gün geçtikçe daha da büyüyor,'' Yanına ilerledim ve karnına dokunarak bebeği hissetmeye çalıştım. ''Sana benzerse, çok büyümez,''Kaşlarını çattı, böyle bile ne kadar tatlı olduğunun farkında değildi galiba. ''Nedenmiş,'' Hafifçe burnunu sıktım, ''Sen ufaklıksın da ondan,''

''Hı tabi, bu halde ufaklığım ben,'' ellerimin üzerine ellerini koydu, ''Hem ben sana benzemesini istiyorum,'' diye mırıldandı. ''Senin gibi yakışıklı olsun oğlumuz,'' Oğlan deyince bile içim bir değişik oluyordu. Oğlum, oğlumuz. Erksan holdingin veliahdı olacaktı beni oğlum.

''Daha hazır değil misiniz siz? Geç kalacağız ama,''

Kapıdan kafasını uzatmış elinde hafta içi aldığımız hediyeyle, heyecanla bize bakıyordu Esra. ''Kardeşimi daha sonra da sevebilirsiniz ama şimdi geç kalacağız. Buket pastasını üfledikten sonra orya gitmenin ne mantığı var?'' Kızım büyümüştü de bize de akıl veriyordu. ''Tamam bebeğim geliyoruz şimdi,'' diyerek ellerini çekti Didem. ''Hadi Yağız, hazırlanalım,'' diye mırıldandı ve gardıroba doğru yürüdü. Yüzündeki burukluktan gitmek istemediğini açıkça anlayabiliyordum. Kaç yıl sonra orada göreceği kişiler onda iyi etki yaratmayabilirdi. ''İstemiyorsan gitmeyelim,'' diye mırıldandığımda, tişörtünü zorlukla çıkardı. ''Neden, hem Bulut'a ayıp olur. Kızının ilk yaş gününe böyle saçma bir sebepten dolayı gitmemek olmaz.'' Üzerine geniş bordo bir tişört geçirdi. ''Hem benimde gezmeye hakkım yok mu?'' Burukça gülümsediğinde, aslında içindeki bütün düşünceleri gizlemeye çalıştığını çoktan anlamıştım bile.Kararlı olduğunu o muhteşem gözlerinden anladığım için bir daha sormamıştım.

-

Yavaşça Bulutların bahçesine doğru yürümeye başladık. Biz Didem'le el ele, yorulmaması için yavaşça yürürken Esra hızlı adımlarla bahçeye girmişti bile. Kapıdan girerken dikkatlice etrafa baktım. Didem elimi daha çok sıkınca fark ettim karşıdan bize dik dik bakan o şerefsizi. Yıllar sonra onu görünce ne hissetmişti acaba? İçinde sevgiye dair bir duygu oluşmuş muydu? O adam ona koşsa adım atmazdı değil mi? Ne saçmalıyordum lan ben, kadın karnında çocuğumu taşıyor!

Şerefsizden bakışlarımı çekip bize doğru koşan Yavuz'a çevirdim bakışlarımı, ''Eniştem,'' heyecanla yanımıza geldiğinde onu kucağıma aldım, ''Nasılsın bakalım aslan parçası,'' Gülümseyerek, ''İyiyim,'' dedi. Yavaşça Bulutların yanına ilerledik. Sandalyeyi çekip, Didem'in oturmasına yardımcı olduktan sonra kendimde yanına oturdum. Bulut etrafa gergince bakıyordu. ''Ulan çocuğun birinci yaş günü kutlansa nolur kutlanmasa nolur? Hadi onu geçtim, kendi aramızda kutlardık. Bu sevimsizlere ne gerek var?''

''Yapma Bulut, ne kadar hoşlanmasak da onlar da Zeyno'nun ailesi, ne diyebiliriz ki?'' dedi Didem. Haklıydı aslında, onlarda hak ediyordu bu doğum gününde bulunmayı. ''Yağız kalk, bi dolaşıp gelelim,'' diyerek ayağa kalktı, Bulut. Bende Didem'den olumlu bakışları alınca ayağa kalktım, gerçekten daralmıştım. Hele o şerefsizi gördükçe daha da daralıyordum.

*

Yağız ve Bulut yanımdan ayrılınca yavaşça ayağa kalktım. Bebeğim altı aylık olduğu için artık yürümekte zorlanıyordum. Etrafta kimseyle göz teması kurmamaya çalışıyordum. Zira bana yamyam gibi bakan bir topluluk vardı sağ tarafımda. Onları görmek beni çok sinirlendirse de belli etmemeye çalışıyordum. Zeyno'nun ve sultanımın mutfakta olabileceklerini düşünerek mutfağa doğru ilerledim.

Mutfağa girdiğimde Zeyno'yu görmeyi beklerken Alper'i görmek beni bozguna uğratmıştı. Onu gördükçe nefretim daha da artıyordu sanki. İt herif! Elinde su bardağıyla şaşkın bakışlarını bana çevirince oradan çıkmak için kapıya yöneldim tekrar, ''Dur,'' dediğinde sırtım ona dönük bir şekilde durmuştum. Neden yürüyemiyordum? Bütün nefretimi artık yüzüne kusmanın zamanı gelmiş miydi?

''Ne kadar değişmişsin,'' diye mırıldandı, iç çekerek, ''Çok güzel bir kadın olmuşsun,'' Öfkeyle ona döndüm. Bu sözleri bana söylemesi çıldırmama yol açıyordu. ''Ben evlenmedim senden sonra, sen niye evlendin ki?'' Ebenin şeysinden evlendim. Allah'ım çıldırtmak istiyor beni. ''Hamilesin, hem de Yağız'dan?''

''Sus, seni ilgilendirmez. Evliyim evet, çünkü onu çok seviyorum ve bebeğini karnımda taşıdığım için ne kadar mutluyum bilemezsin,''

Güldü, psikopat gibiydi. ''Beş senede ne kadar değişmiş fikirlerin Didem,''

''Sen hiç değişmemişsin ama hala katilsin. Hemde kardeşimin katili,'' Dondu, kaldı bir an için. Bunu beklemediği açıktı. ''Boş bir sebepten dolayı hapis yatmamış olsaydım, inan ki seni hiç acımadan öldürürdüm. Sen benim canımı aldın, kardeşimi aldın. Katil! Seni Allah'a havale ediyorum. Sakın bir daha adımı ağzına alma! Ben Didem Erksanım ve senin gibi katillerle hiç işim olmaz,'' diyerek ellerimi karnıma doladım ve dışarıya çıktım. İçimdeki bütün düşünceleri söylemiştim işte. Rahatlamıştım.

''Anne,'' diyerek Yavuz'la beraber yanıma geldi Esra, ''Efendim kuzum,'' diyerek saçlarını okşadığımda, ''Dondurma yiyebilir miyiz?'' diye sordu. boynunu bükmüştü, kıyamadım. ''Babana söyle de alsın size. Ama Yavuz'a küçük alın, hasta olur sonra,'' dediğimde başını sallamış, sonra da karnımı okşayıp gitmişti.

''Kuzum sen ne zaman geldin?'' diyerek arkamdan bana sarılan Cenk'i fark ettiğimde gülümsedim. Sıcacık kardeşlerimden son kalandı o. ''Yeni sayılır ya,'' diye mırıldandığımda sarılmayı bıraktı, ''İyi misin peki?'' Kaşlarını çatıp beni süzmeye devam ediyordu, bunun nedeni açıktı. Güven veren bir şekilde gülümsedim, ''İyiyim Cenk'cim, sorun yok ama daha fazla ayakta kalmaya devam edersem her an düşüp bayılabilirim,'' Hemen elimi tuttu, ''Yürü oturalım,'' Hazırlanmış olan iki masadan bize ayrılana oturduk. Bir tanesi Zeyno'nun ailesi için ayrılmıştı. Kafamı bir anlığına oraya çevirdiğimde Fatma bana gülümsedi, bende tebessüm ettim. Buraya, yanıma gelmeye cesareti yoktu. O aileyi hiç hak etmediğini fark ettim.

''Yeğenim nasıl bakayım?'' diye sorduğunda gülümsedim. ''İyi dayısı, az kaldı artık,'' Gülümsedi. Hala evlenmemiş olması beni bazen sinir ediyordu. Kaç yaşına gelmişti, neden evlenmiyordu? ''Sende artık playboyluğu bırakıp evlensen diyorum, bizde yeğen sevsek,'' Söylediklerime gür kahkahalarıyla yanıt verdi. Bu demek oluyordu ki, daha zamanı vardı. ''Yağız nerede sahi? Nasıl oldu da yalnız bıraktı seni?'' Güldüm. Evet bir tanecik kocacım beni yalnız bırakmaz kolay kolay, şuan yanımda olmaması tuhafıma gitmiş olmalı.

''Malum Bulut barut fıçısı gibi, onunla sigara içmeye gitti galiba,'' Başını anladım anlamında salladı.

''Anne!'' Ağlayarak bana doğru koşan Esra'yı görünce yerimden kalktım. Birşey mi olmuştu? ''Noldu kuzum?'' diyerek hızlı adımlarla yanına gittiğimde hemen sarıldı bana. Korkmuş gibi bir hali vardı. Onun sesini duyan Bulut ve Yağız da gelmişlerdi. Sahi ne olmuştu?

İç çekti, ''Hazal diye bir kız vardı,'' Burnunu çekiyordu, ''Onunla oynuyorduk,'' Göz yaşlarını silmeye çalışıyordum, ''Ama babası bağırdı bana,'' Yeniden ağlamaya başladığında bakışlarımı Yağız'a çevirdim. Ali Arslan. ''Ben söyledim benim karıya bir araya gelmek hata diye, ama beni dinleyen kim!'' diyerek kükredi Bulut.

O sırada koşarak Meryem Sultan ve Zeyno geldi. Telaşları gözlerinden okunuyordu, ''Ne oldu?'' diye sordu ikisi de. ''Bu adamın kızıyla benim kızım oynayamaz,'' Esra'yla aynı yaşlarda olan kızın elini tutmuş bize doğru yaklaşıyordu. Bu lafları gerçekten otuzlu yaşlarını sürmekte olan bir adam mı söylüyordu. Çocuk gibi davrandığının farkında mıydı acaba? Bakışlarımı küçük kız çocuğuna çevirdim. Gerçekten bu Hazal mıydı, ne kadar büyümüştü böyle. ''Ne diyorsun lan sen!'' Diye kükredi, sukunetini daha fazla koruyamayan, Yağız. ''Ulan Ali seni şu yere yapıştırırım düzgün konuş lan,'' diye mırıldandığında dişlerini sıkıyordu Bulut.

Cenk ortamın gerginliğini azaltmak adına konuştu. ''Ya bu minnacık kuzunun doğum gününü maaf etmeye hakkımız yok.'' Olan bitene şaşkınca bakan Buket'i kucağına aldı. ''Zeyno'nun da üzüldüğünü görüyorsunuz, haydi herkes otursun da bir an önce kutlayalım şu doğum gününü.''

*

''Uzun zaman oldu yanına uğramayalı, kızgın mısın bana? Değilsindir umarım. Hala sana verdiğim sır duruyor biliyor musun? Hala bu sır ikimizin arasında. Beni senden başka anlayan olmayacak, bunu bildiğim için sana anlatıyorum. Dün kızının doğum günü vardı. Nasıl güzeldi bugün de bir bilsen. Nasıl da gülüyordu o güzel gözlerinin içi. Uzaktan bir kadına tapmak ne zormuş be Miraç, ne zormuş sevdiğin kadının kardeşinin karısı olması. Ne kadar canım yanıyor bir bilsen, diyeceksin ki beş yıl oldu, kadın Bulut'tan ikinci çocuğunu doğurdu, sen hala ne diyorsun? Haklısın be, haklısın ama söz geçiremiyorum bu yüreğime. Dinlemiyor piç beni.''

Ayağa kalktı genç adam, yavaş hareketlerle. Hala nasıl davranacağını bilmiyordu. ''Bu sır seninle beraber mezara gitti kardeşim. Kendimi toparlamam lazım değil mi?'' diyerek göz yaşlarını sildi. ''Daha yeğenlerimi parka götüreceğim,'' diyerek burukça gülümsedi ve mezarlıktan ayrıldı.

''Hoş geldin amca!'' Ona koşarak gelen küçük Yavuz'u kucağına aldı. Ne kadar çok seviyordu onu, Buket'i. Sonuçta sevdiği kadının çocuklarıydı onlar, sevilmez miydi hiç. ''Hoş geldin Cenk nasılsın?'' Kendisine gülümseyerek bakan, yüreğini alt üst eden kadına bakarak gülümsedi. Yine çok güzeldi. ''İyiyim Zeyno, sen?'' diye sordu. Başını salladı Zeyno. Gerçekten yakın arkadaşı olarak görüyordu, Cenk'i. Her zaman yanında olduğunu ve ona kardeşi gibi sıcak davrandığını biliyordu. ''Ben Yavuz'u almaya gelmiştim,'' Gülümsedi, genç kadın ''Tabi ki önce Allah'a sonra sana emanet,'' gülümseyerek kapıyı kapattı. Bana güveniyor, diye geçirdi içinden. Bu bile yeterliydi onun için.

*

Merhabaa Arkadaşlar!

Nasılsınız bakalım? İyisinizdir inşallah. Son olarak bi özel bölüm hazırlamak istedim. Belki uzun olmadı ama olsun. Umarım beğenirsiniz :)

Continue Reading

You'll Also Like

325K 28.2K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
25.3M 902K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
116K 8.4K 87
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...