Piknik Sude'ye de bana da iyi gelmişti. Bir süre sonra kahkahalarla sohbet inanılmaz yerlere gelmişti.
-Sude hangi ara konu Koray'a geldi?
-Geçiştirme işte.
-Sude lütfen, gerçekten kapattım o konuyu.
-Derin ben kül yutmamm.
-Manyak mısın kızım, güldürme beni ya, poğaçadan boğulacaktım.
-Yok o konuyu kaynatmaya çalışırken poğaçayı yutmayı unuttun.
-SUDE..
-?
-Beni arayabilirdi. En azından ne kadar hevesle o adamı görmek istediğimi biliyordu. Bildiği halde istemedi. Unuttu bile. Numaramı bile silmiştir. Emin ol.
Sude:
-Sen ara.
-Nee. Aslaa aramam.
Sude:
-Versene bir telefonunu.
-Niye? Vermem.
Sude fırsat vermeden telefonu elimden aldı ve dedi ki:
-Deriin. Tamam ben aldım bile. K'ye gel. Kadir. Kader. Kader abla. Kerem Üni. Kerem Üni.2 Kızım bu Kerem ajan mı? Hahaah. Sen sus ben güldüm yeter. Koray. Sonunda yaa. Adama ulaşana kadar vazgeçer insan aramaktan.
-Arama gözünü seveyim. Ne istersen yaparım. Nolurr Sude?
-Çalıyorr. Al ve de ki 'Kadir niye aramadın kaç saattir?'
-Yok kapat. Diyemem manyak mıyım Kadir kim? Arama sakın.
-Açacak şimdi, delirme, yanlışlıkla aramış gibi yapacaksın. Kadir uydurduğum bir isim işte kızım saf mısın? Hiç film de mi izlemedin?
-Yok yapamam bayılabilirim şu anda.
Sude:
-Ahannda alo dedi.
-Ne dedii diyemeden telefonu elime bıraktı bile.
ALOO. Koray ben Derin?
Sude:
-Derin manyak mısın? Kadir diyecektin. Bir çuval incir ne halde?
'Derin?' dedi Koray.
-Sude ne diyeyim?
Sude:
-Neresinden toparlanır ki? Ah Deriin. Yanlışlıkla aradım de.
'Aa Koray seni mi aradım? Sen sergideki Koray mısın? Hatırlayamadım. Ben Hasan'ı arayacaktım ama nasıl olduysa seni aramışım.'
Sude:
-Derin şuanda ağaca astım kendimi. Bedenen olmasa da ki kıyamam ruhen oradayım. Manyak mısın? Adama öyle denir mi? Bir insan hiç mi yalan söyleyemez? Çok saçma.
'Demek hatırlayamadınız Derin hanım. Ama ne yazık ki ben de sizi tanıyamadım.'
'Ya öyle mi? Doğruuu, hatırlasaydınız arayacağım sözü verip aramamazlık yapmazdınız. Ama insanlık ölmüş benim haberim yok. Zaten resmimi de sattınız 3 kuruş para için ismi bile olmayan yaşlı bir adama. Oturup sokağın ortasında öyle uzun uzun baka baka resmimi çiz, sonra elin adamına sat. Ben o sergiye gelmek için 12 cm. topuklu ayakkabı giydim, ama ne? Çok da umurunda, değil mi? Nasılsa paranı aldın sen de. Ama benim o tabloyu ne kadar istediğim, onu alan adamı ne kadar tanımak istediğim umurunda değil değil mi? Kaç zamandır senden telefon beklemem peki?' dedim.
Koray:
'Derin, beni tanımadığına emin misin?'
'N'aptım ben?'
-Sudee. Ben ne yaptım?
Sude:
-Adamın yüzüne telefon mu kapattın sen?
-Evett. Ona aşık olduğumu anladı mı? Söyle ne yapmam lazım Sude?
Sude:
-Derin sen Koray'a aşık mı oldun?
-Konumuzla ne alakası var?
Sude alay eder bir dille:
-Ha pardon konumuz Türkiye-Rusya ilişkileriydi. Ama fikrimi şimdi m belirteyim sonra mı?
-Sude. Arıyor ne yapayım?
-Aç Derin. Hemen aç!
'Efendim, buyrun.'
Koray:
'Derin lafı uzatmayacağım, madem o adamı o kadar görmek istiyorsun. Yarın sana adresi mesaj atacağım oraya gel. İşlerim var, kapatmam lazım, hoşça kal. Ha bu arada arkadaşına selam söyle. Beni sana aratması çok hoştu.'
İnanılmaz derecede rezil olmuştum ve Koray beni tanımamıştı sanırım. Hangisine daha fazla üzülmem gerektiğini bilemiyordum. Sude'nin de deyimiyle bir çuval incir berbat edilmişti; hem de ben tarafından.
Yarını iple mi çekmeliydim bilemiyorum ama Koray'a her ne kadar kızsam da o olmadan, O çok merak ettiğim adama gidemezdim.
'Resminizi çizdiğinde onun için vazodan farkınız yoksa, onu unutun gitsin.'
10.10.2017
Sevgili iç ses. Nasıl bir şeysin sen kederimi döküyorum sana hiç konuşmuyorsun. Şunu yap, bunu yap, ya da hiç yapma... Demiyorsun. Sude de çok konuşuyor. Bir şey sorsam bin laf işitirim. Üstelik bunu nasıl bilemediğim konusunda öğütlere maruz kalırım. Bana ikinizin arası lazım. O da bence görmeyi çok istediğim o adam.
Koray beni yarın adını hiç bilmediğim o adama götürecek. Çok heyecanlıyım. Umarım bir gün bana cevap verirsin iç ses.
***
'Ben onunla güneş batımından kalpler hayal ederken ben onun için herhangi bir nesneyim belki de...'