Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

By eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... More

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-4.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-15.BÖLÜM-
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-29.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-33.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-
Özel Bölüm

-47.BÖLÜM-

701 47 1
By eesmerr12389


''Öyle değil yavrum şöyle olacak,'' Elimdeki tam saramadığım yaprağı ağzıma attım. ''Bence böyle daha güzel,'' diye mırıldandığımda ikisi de kahkahayı basmıştı. Ne yapayım ama o kadar uğraşmama rağmen bir türlü beceremiyordum. ''Bırak madem hadi,'' Meryem Sultan insafa geldiğinde hemen oturduğum sandalyeden kalktım. Çok sıkılmıştım.

''Çay koysana,'' Zeyno'ya baktım. ''Canım çay sana zararlı değil mi?'' diye sordum. Üşenmiştim. Gidip uyumak istiyordum. ''Yok zararlı değil, hatta oğlum doğunca çayı çok sevecek gibi hissediyorum,'' dedi temiz olan elini artık iyice belli olmuş karnına sararak. Gülümseyerek tezgaha ilerledim ve çay suyu koydum.

Masaya yeniden oturdum. İkisi de ustalıkla yaprakları sarıyorlardı. Neden bende hiç becerik yoktu? Neden hiçbir işi beceremiyordum? Kız gibi yetişmediğim içindi sanırım. Sıkıntı dolu bir nefes verdim. ''Dedem sizin ayrıldığınızı öğrenince abime çok kızdı,'' diye mırıldandı Zeyno. Bunu az buçuk tahmin etmiştim zaten. Başımı salladım. ''Babaannen havalara uçmuştur ama'' diye mırıldandım. O kadının beni hiç sevmediğini biliyordum. Cevap vermeyince konuyu değiştirdim. ''Sultanım işinin olmadığı bir gün bana börek yapmayı öğretsene,'' dediğimde bunu benden beklemediği için kaşlarını kaldırarak şaşkınca bana baktı.

''Esra çok seviyormuş, peynirli böreği'' diyerek gerekçemi açıkladım. Meryem sultan başını salladı. ''Bu kıza neden bu kadar değer veriyorsun? Sanki senin çocuğunmuş gibi,'' Bakışlarımı Zeyno'ya çevirdim. Haklıydı ona çok değer veriyordum. ''Annesi yok onun. Ona da tıpkı benim Meryem sultanım gibi bir anne gerekiyor ve bende annesinin eksikliğini ona aratmamaya çalışıyorum,'' diye mırıldandım. Daha sonra da cevap vermelerini beklemeden kaynayan çay suyunu demlemek için kalktım.

Çayları doldurduğumda onlarda yaprak sarma işini bitirmişlerdi. Yemeği ocağa koyup, salona geçtik. Dünkü gergin geçen duruşmadan sonra burada olmak gayet iyi gelmişti. ''Ya arada benim evime de gelin,'' diye mırıldandım çayımdan yudumlarken. ''Geliriz gelmesine de,'' diyerek Zeyno'nun karnını okşadı, Meryem Sultan, ''Bu halle Zeyno dördüncü kata çıkabilecek mi?'' Haklıydı, yükseklik korkusu olduğu için asansöre de binemiyordu. ''Doğumdan sonra inşallah,'' diyerek gülümsedi Zeyno.

''İnşallah, yeğenimle gelirseniz daha mutlu olurum tabi ki,''

''Günaydın,'' gözlerini ovalayarak salona girdi Miraç. Kıkırdadım, ''Saat dört olmuş ne günaydını be,'' dediğimde, ''Gece sen horuldayarak uyurken ben çalışıyorum küçük hanım,'' diyerek koltuğa oturdu. ''Sana gündüz işi bulmak lazım,'' diye mırıldandım, ''Evlendiğinde karını yalnız başına mı bırakıp gideceksin gece vakti,''

Konuyu hep evlenme işine getirdiğimde deliye döndüğünü biliyordum. Sinir etmeyi çok seviyordum. ''Kalk çok laf etme de kahvaltı hazırla bana,'' diyerek eline televizyonun kumandasını eline aldı. ''Tabi, sen magazin programlarını izle,'' diyerek koşar adım salondan çıktığımda arkamdan yastık fırlatmıştı. Delirtmek hoşuma gidiyordu.

-

Akşam yemeği yedikten sonra Miraç beni evime bıraktı ve kendi de bara geçti. Eve gelince bacaklarımı uzattım. Rahatlığa alışmıştım. Elimdeki para suyunu çekinceye kadar rahatça oturabilirdim. Ondan sonra iş bulmam gerekecekti. Ama ben ne iş yapabileceğimi bilmiyordum. Hayatımda bu zamana kadar sadece barda garsonluk yapmıştım. İçki isimlerinden başka hiçbir şey bilmiyordum doğru düzgün.

Eğer dünkü duruşmada Alper nafakayı kabul etseydi şuan kocasından boşanmış nafaka yiyen dul biri olarak nitelendirilebilirdim. Ama inattı öküz, kabul etmiyordu. Ama gelecek aydaki duruşmada uzayacak olursa nafaka falan istemeyecektim. Biran önce Arslan soy isminden kurtulmak istiyordum ve nüfus cüzdanımda medeni halimin evli değil, bekar yazmasını istiyordum.

Elime telefonumu aldım ve yine o şeker oyununu oynamaya başladım. Onu da becerememek sinirlerimi bozuyordu. Bir süre onunla oyalandıktan sonra gözlerimi uyumak için kapadım. Dinlensem iyi olabilirdi. 'Kaç aydır dinlene dinlene bir hal oldun,' bana laf sokan iç sesime aldırmamaya çalıştım. Ne var yani dinlenemez miyim?

Gözlerimi susmak bilmeyen telefonumun melodisiyle açtım. Kimdi bu saatte beni arayan densiz? Miraç'ın ismini görünce gözlerimi devirdim. Kesin öğlen dediğim için arıyordu. Bıkkınlıkla telefonu açtım.

''Ne var Miraç? Bak eğer öğlen dediğim için aradıysan haklısın şuan mışıl mışıl uyuyordum. Sen çalışıyorsun aferin benim çocuma,''

''Sus bi ya,'' diye mırıldandı. ''Cenk sarhoş oldu, al git onu buradan. Yoksa bütün parasını burada ki yamyam kadınlara kaptıracak,'' Gözlerimi devirdim. Ne diye içmişti yine bu mal? Gitmezsem olmazdı, o kadar parayı pis kadınlara yedirmesine izin veremezdim. ''Tamam,'' diyerek telefonu kapadım ve yatakta doğruldum.

Üzerime rastgele bir pantolon ve tişört geçirdikten sonra kapının önünde beni bekleyen taksiye bindim ve adresi verdim. Cenk uzun zamandır içmiyordu. İçiyordu da sarhoş olmuyordu. Kesin o çirkef kadınlar onu oyuna getirmişlerdi ama kardeşimi onlara yedirmezdim. Pis çirkefler!

Taksiden indikten sonra bara ilerledim. Miraç kapıda bekliyordu. ''Nerede?'' diye sordum. ''Bar taburesinde oturuyordu en son,'' dediğinde başımı sallayıp içeriye girdim. Uzun zamandır bara gelmediğim için içerideki yoğun kokuyla yüzümü buruşturdum. Hızlı adımlarla yanına ilerledi. Etrafına bir sürü kadın toplanmıştı bile.

''Gidebilirsiniz kızlar onunla ben ilgilenirim,'' dediğimde itirazda bulunacaklardı ki buna engel oldum, ''Toz olun,'' Dediğimi yapıp yanımızdan uzaklaştılar. Yanına oturdum. ''İyi misin?'' diye sorduğumda güldü, ''Didem sen ne zaman geldi yaa,'' Elindeki içki bardağını bana uzattı, ''İçer misin,'' bardağı alıp sertçe yere koydum. ''Kalk gidiyoruz,'' dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. ''Hayır, daha içeceğim ben,'' Kolunu tuttuğumda bundan çok çabuk kurtuldu. ''Daha Yağız'la içeceğiz,'' Ne Yağız da mı buradaydı? Gerçekten bununla oturmuş karşılıklı içiyorlar mıydı?

''O nerede şimdi?! Salak mısınız siz ya, gece yarısı uyusanıza evinizde ne diye buraya gelip içiyorsunuz?!'' diye bağırdım. Ama müziğin sesi sesimi bastırıyordu.

''Senin ne işin var burada?!''

Bakışlarımı Yağız'a çevirdim. ''Asıl sen napıyorsun, saat kaç ya gidip Esra'nın yanında olacağına oturmuş burada bu salakla içki mi içiyorsun?''

''Ne diyorsun sen be! Cenk beni aradı bende şimdi geldim daha, ne içmesi?''

Bir süre onu inceledim. İçmiş gibi gözükmüyordu. Konuşmasında bir tuhaflık yoktu, hala ayakta dengeli bir şekilde duruyordu. Yavaşça Cenk'i kolundan tuttu ve ayağa kaldırdı, ''Hadi gelmiyor musun?'' diye sorduğunda yüzüne salak gibi bakmayı bırakıp arkalarından yürümeye başladım.

Dışarıya çıktığımızda, ''Doğru eve gidiyorsun,'' diye tembih etti Miraç. Omuz silktim. ''Cenk'le beraber gideceğim,'' Yağız çoktan Cenk'i arabasına bindirmiş, arabaya yaslanmış beni bekliyordu. ''Bi taksi çağırayım sana eve git dedim,'' Kaşlarımı çattım. ''Yağız bırakacak işte Cenk'in evine. Hem ne var bunda Yağız benim arkadaşım,'' Israrlarını dinlemeyeceğimi bildiği için saçlarımı okşadı, ''dikkat et,'' dediğinde başımı salladım ve beni bekleyen Yağız'ın yanına hızlı adımlarla ilerledim.

Cenk'i yatağına güç bela yatırdığımızda sızmıştı. Neden bu kadar çok içtiğini anlayamamıştım. ''Geri zekalı,'' diye mırıldandım, ''Ne gerek var bu kadar içmeye, biz yetişmesek o kadınlara bütün parasını yedirecek ya,'' diye söylenmeye devam ediyordum. Salona geçtiğimizde kendimi koltuklardan birine attım ve uzandım. Yağız oturmuştu. ''Ben uyuyacağım, istiyorsan sende uyu,'' diyerek gözlerimi kapadım.

Odanın içinin sıcak gelmesiyle üzerimdeki örtüyü attım. Bu örtüyü benim üzerime kim örtmüştü? Koltukta doğrulmamla yüzümün buruşması aynı anda olmuştu. Her tarafım tutulmuştu. ''Ah Cenk ya gece yatağımdan ettin beni,'' diye söylenerek ayağa kalktım. Ortalıklarda Yağız görünmüyordu. Büyük bir ihtimal eve gitmişti. Küçük bir kız babasıydı o. Lavaboya ilerlerim ve yüzümü yıkadım. Cenk'in odasına girdiğimde hala uyuduğunu gördüm. '' gece yarılarına kadar iç sen, sonra da uyu böyle ayı gibi,'' diye söylenerek odadan çıktım.

Telefonumu elime aldığımda iki tane mesaj geldiğini gördüm. Birisi Bulut'tan diğeri de Yağız'dandı. İlk olarak Bulut'un mesajına tıkladım.

Buzdan Adam Bulut: Bugün işinin olmadığını varsayarak seni almaya geliyorum.

İyi de ben evde değilim ki. İnsan bi evde misin müsait misin falan diye sorar. Ama bu kalas sorar mı hiç?

Mesaj: Cenk'teyim. Oraya gel.

Neden beni almaya geliyordu acaba? Bir şeye ihtiyacı vardı büyük bir ihtimalle. Yoksa diğer türlü artık Bulut beni arayıp sormuyordu pek fazla. Sorumluluk sahibi bir baba adayıydı artık o da. Böyle düşündükçe gülmeden edemiyordum. Bulut'un baba adayı olması hala bana tuhaf geliyordu. Ona benzeyen küçük bir Bulut dünyaya gelecekti ve bende hala olacaktım. Hala olma konusunu düşündükçe içim içime sığmıyordu.

Kapının çalınmasıyla hemen koştum. Bulut gayet dinç bir şekilde beni bekliyordu. Evlilik yaramıştı galiba. ''Günaydın,'' diyerek gülümsediğimde alayla suratıma baktı. ''Saat yok mu burada diyeceğim ama elindeki telefon ne işe yarıyor? Saat bir oldu kızım ne günaydını,''

''Ay bakmayı unutmuş olamaz mıyım bir bozma ya,'' diyerek kapıyı kapadım. ''Cenk nerede?'' diye sorduğunda güldüm. ''Uyuyor,'' Merdivenlerden inerken söyleniyordu. ''Bi alıştıramadım size erkenden kalkmayı, öğlene kadar uyunur mu lan,''

Arabaya bindiğimizde, ''Nereye gidiyoruz?'' diye sordum. Sanki söylemesi zor bir şeymiş gibi iç çekti. ''Zeyno'ya hediye alacağım. Bana yardım edeceksin,'' diyerek arabayı çalıştırdı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Zeyno'ya hediye almak mı? Doğru mu duymuştum? Bulut Barkın bütün tabularını yıkıyordu.

-

İlk önce Avmlerde kıyafet bakmak için gezindik ama Bulut hiçbirini beğenmedi. Aradığı nasıl bir şeydi bende bilmiyordum. Daha sonra ayakkabı alabiliriz ümidiyle ayakkabıcıları gezdik. Ama yok, orda da bir şey bulamadık. ''Allah aşkına ne alacaksın sen bu kıza? Uzay mekiği falan mı?'' Başını olumsuz anlamda salladı, ''Sanırım kolye alacağım,'' diyerek karşımızdaki kuyumcuya doğru ilerledi.

Yaklaşık bir saat boyunca adamın elindeki bütün parçalara baktıktan sonra üzerinde sonsuzluk işareti olan gümüş, zarif bir kolye beğendik. Sonsuzluk işaretinin yanında küçük harflerle, B ve Z vardı. Çok hoş gözüküyordu. Bulut ücretini verdikten sonra kuyumcudan çıktık. ''O kadar gezdim seninle, bir yemek ısmarlarsın artık,'' dediğimde, ''Ne yiyeceksin,'' diye sordu. Güldüm. ''Köfte yiyeceğim başka ne yiyeyim,'' Beni kolunun altına aldı ve arabaya doğru ilerledik. He yo akşam yemeğini beleşe getirmiştim.

İştahla önüme gelen köfteye baktım. Gerçekten çok fazla acıkmıştım. Elime çatalımı aldım ve köfteleri ağzıma atmaya başladım. ''Yağız'la görüşüyor musun hala?'' Ağzıma attığım köfteleri zorla yuttum. Bu nereden çıkmıştı şimdi? Başımı olumlu anlamda salladım. Ona yalan söylemek istemiyordum. ''O adam sana göre biri değil Didem. Hem Alper'in arabasını onun yaktığını biliyor muydun?'' dediklerine aldırmadan önümdeki köfteleri yemeye devam ettim. Bunu bilmiyordum ama şaşırmamıştım da. Çünkü Yağız Alper'den nefret ediyordu. Yapmış olabilirdi. Hem Alper neden beni ilgilendirsin ki. Başımı tabaktan kaldırdım. ''Aramızda senin sandığın gibi bir şey yok,'' çatalımı tabağın kenarına koydum. ''Hem Alper'den bana ne, isterse evini yaksın. Bana bir zararı var mı?''

''Ya seni Alper için kullanıyorsa? O yüzden seninle görüşüyorsa? Sonra yine üzülen taraf sen olacaksın.''

''Öyle bir şey yapmıyor Bulut.'' Ayrandan bir yudum aldım. Yağız'la ben aynı taraftaydık. İkimizde Alper'i yok etmek istiyorduk. ''Alper benim umurumda değil, beni Alper için kullanma gibi bir ihtimali yok.'' Son kalan köftemi de ağzıma attım. ''Sende doyduysan hesabı iste de gidelim,'' dediğimde başını salladı ve hesabı istedi.

Bulut beni eve bıraktığında yavaş adımlarla içeriye girdim. Doğruca banyoya ilerledim. Sıcak bir duş almak istiyordum. İlk önce küveti doldurdum. Sonra da üzerimdekileri çıkarıp küvete girdim. Sıcak su bedenime iyi geliyordu.

Bulut'un söyledikleri kafamı karıştırmıştı. Yağız bana oyun oynuyor olabilir miydi? Alper'den alıp veremediği şey neydi? Neden ondan bu kadar nefret ediyordu? Bana niye yardım ediyordu peki? Neden bana fikir veriyordu? İkimizde Alper'den intikam almak istiyorduk çünkü. İkimizde ondan nefret ediyorduk. Bu geçerli bir sebepti bence.

Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kuruladım. Telefonumun melodisini duymamla, koşarak gittim. Yağız arıyordu. ''Efendim?''

''Sabahtan beri seni arıyorum Didem. Neden açmıyorsun?'' Ah ben onu tamamen unutmuştum. Sabah Yağız bana mesaj göndermişti. Bulut sayesinde mesaja bakmaya bile fırsatım olmamıştı. ''İşim vardı,'' diye mırıldandım. ''Sen niye arıyorsun ki beni?''

''Yarın gece şirketler arası bir kutlama düzenlenecek. Gelmek istersin diye düşündüm.''

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 52.9K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
152K 10.4K 19
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
595K 18.1K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!