SEVGİ NOTALARI

By deniz_bakkal

78.1K 12.7K 2.4K

Uçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen ik... More

KAZANDIN!
SEVGİ NOTALARI
S.N. - 1.BÖLÜM : 'KONFERANS SALONU'
S.N. - 2.BÖLÜM : 'İÇKİLER'
S.N. - 3. BÖLÜM : 'BİRLİKTE İLK GECE'
S.N. - 4. BÖLÜM : 'KAHVE'
S.N. - 5. BÖLÜM : 'KAÇIŞ'
S.N. - 6.BÖLÜM : "DEĞİŞİMLER''
S.N. - 7. BÖLÜM : ''DİLEKLER''
S.N. - 8.BÖLÜM: "GÖLGE"
S.N. - 9.BÖLÜM : "SİNEK VALESİ"
S.N. - 10.BÖLÜM : "YAĞMUR"
S.N. - 11.BÖLÜM: "GEÇMİŞ"
S.N. - 12.BÖLÜM : "İSTİKAMET"
S.N. - 13.BÖLÜM: "BEYAZ"
S.N. - 14.BÖLÜM: "TEK DİLEK"
S.N. - 15.BÖLÜM : "SÜRPRİZ"
S.N. - 16.BÖLÜM : "YÜZLEŞME"
S.N. - 17.BÖLÜM : "HIÇKIRIK"
S.N. - 18. BÖLÜM : "ÇUKUR"
S.N. - 19.BÖLÜM : "BALO"
S.N. - 20.BÖLÜM : "TOM, JERRY'SİNİ SEVMİYOR."
S.N. - 21.BÖLÜM : "DEĞİŞİM"
S.N. - 22.BÖLÜM : "SÖZLEŞME"
S.N. - 23.BÖLÜM : "MİSAFİR"
S.N. - 24. BÖLÜM: "ÖZÜR DİLERİM"
S.N. - 25.BÖLÜM : "ACI"
S.N. - 26.BÖLÜM : "SİNİR KRİZİ"
S.N. - 27.BÖLÜM: "KAYBEDEMEYİZ"
S.N. - 28.BÖLÜM : "PROVA"
S.N. - 29.BÖLÜM : "ADA"
S.N. - 30.BÖLÜM : "OTEL"
S.N. - 31.BÖLÜM : "CANER"
S.N. - 32.BÖLÜM : "YANGIN"
S.N. - 34.BÖLÜM : "SEVGİ NOTAM"
S.N. - 35.BÖLÜM : "KIRMIZI KARTON"
S.N. - 36.BÖLÜM : "SAÇIM SAÇIN OLSUN!"
S.N. - 37.BÖLÜM : "NEFES"
S.N. - 38. BÖLÜM : "MESAFELER"
S.N. - 39.BÖLÜM : "VEDA"
S.N. - 40.BÖLÜM : "KAN"
KAZANDIN!
SEVGİ NOTALARI FİNAL

S.N. - 33.BÖLÜM : "GERÇEK"

351 62 18
By deniz_bakkal

Her hikâye bir vedayı hakkediyordu. Mutlu da olsa mutsuz da olsa bu böyleydi. Eğer bizler bu yaşam diye üstü örtülen boşluğa yıllarımızı feda ediyorsak o da bize bunu vermeliydi.

"Savaş'ı öğrenince ne olacak?"

Gözlerimi hala açamasam da güvenli bir ortamda olduğumu hissediyordum. Ve Begüm'ün sesi doluyordu kulaklarıma, ağlak sesi.

"Bu haldeyken ona bunu söyleyemeyiz."

Yüzümde kocaman bir maske olsa da bu cümleler nefes almamı zorlaştırıyordu. Ne olmuştu ona?

"Söylersek tedavi olmayı reddeder."

Uzunca bir süredir uğraşsam da açamadığım gözlerim bu cümlelerle beraber hızla açıldı. Begüm tam da tahmin ettiğim gibi ağlıyordu ve yanında Doktor Mehmet Bey vardı.

"Savaş nerede?"

Maskeyi yüzümden çektiğimde ciğerlerim acıyla kıvranmaya başlamıştı. Yine de maskeyi yeniden yüzüme götürmedim.

"Savaş'ı görmem gerek."

Dudaklarım uzun bir süredir hareket etmemekten birbirine yapışmıştı ve ağzımda metalik bir tat vardı.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

Begüm kızarmış bir şekilde bana bakarken Mehmet Bey ortamdaki kasveti dağıtmak ister gibi konuyu değişmeye çalıştı. Diğer yandan da elindeki ışığı gözlerime tutuyordu.

"Savaş'a bir şey mi oldu?"

Cevap gelmediği için içim korkuyla dolduğunda kolumdaki serumun kablosunu sertçe çektim. Yataktan kalmak istiyordum ama izin vermiyorlardı. Tek yaptıkları şey bileklerimi sertçe kavrayarak beni yatakta tutmaktı.

"O henüz uyanamadı," dedi doktor yan taraftaki butona basarak. Yardım için ekip çağırıyordu. "İkiniz de çok kan kaybettiniz."

Artık burada böylece yatmam imkansızdı.

"Biz yapmamız gerekeni yaptık, şimdi onun sırası,"

Begüm ağlamaya başladığında yüzünü benden saklamaya çalıştı. Ama bileklerimi tuttuğu için belli etmemesi imkansızdı. Kötü şeyler olacaktı ve bedel ödeyen tek kişi Savaş'tı.

"Lütfen, sadece bir kere görsem yeter. Yemin ederim sadece 5 dakika. Nolur, lütfen."

Diğer hemşireler de odaya girdiğinde gözlerimin dolmasını umursamadan Mehmet Bey'e baktım. İzin vermeliydi, izin vermek zorundaydı.

"Lütfen."

"Ama sadece 5 dakika."

İfadesiz bir şekilde kafamı salladığımda hemşirelerin yardımıyla yataktan kalktım ve tekerlekli sandalyeye oturtuldum. Yoğun bakım ünitesi kaldığım odaya çok yakın olsa da gözüm sürekli karardığı için yürümeme izin verilmemişti.

Yoğun bakım ünitesinin önündeki otomatik kapı açıldığında Gizem'le göz göze geldik. Alperen, Kuzey, Alex, Altay Amca, Aşina Teyze... Hepsi buradaydı. Hatta Altay amca da Aşina teyze de beni çoktan tanımış gibilerdi.

"Ne oldu size böyle?" dedi Alperen yanıma gelerek. Ben hala Gizem'e bakıyordum. O da bana.

"Sonra, sonra anlatacağım."

Mehmet Bey'in gitmesini fırsat bilir gibi Kuzey'den destek alarak ayağa kalktım. Savaş'ın odasını gösteren büyük camı görebiliyordum artık ve tabi onu da. Teni sapsarıydı ve gözlerinin çevresi hiç görmediğim kadar mordu. Ona neredeyse hiç benzemiyordu bu beden, tamamen farklı biriydi sanki.

"İyileşince eski haline dönecek," dedi Gizem kararlı bir sesle. Günlerdir burada beklediği için bunu sindirmiş gibiydi.

Elimi camın üzerine koyduğumda gözlerimi sımsıkı kapattım. Sanki o hemen yanımdaymış gibi hissediyordum.

"Yaşıyor." Gözümden hiç durmadan yaş akarken gülmeye başladım. "Nefes alıyor, yaşıyor."

Her ne kadar kendini sıksa da daha fazla dayanamayınca Gizem de tıpkı benim gibi ağlamaya başladı. Ben de ona sarıldım ve ağlamaya devam ettim.

O an içimden geçen tek şey Savaş'ın gözlerini açarak bizi bu halde görmesi isteğiydi. Yıllardır bu anı ne kadar beklemişti kim bilir.

"Yaşıyor."

Ayaklarımın bağı çözülmüş gibi hissettiğimde Gizem şaşkın bir şekilde beni tutmaya çalıştı ama gücü yetmediği için yere devrildim.

"Defne!"

Alex bize en yakın kişi olduğu için hızla belimi kavradığında sandalyeme yeniden oturttu. Soru sormak istiyor gibiydi ama bizimkiler başıma toplanınca vazgeçti. Sadece Gizem'in yanına döndü ve polisler geldiği için onu evine götürdü.

"Ben Derin'mişim," dedim polisler beni köşeye çektiğinde. Koridor sessiz olduğu için sessiz bile olsam sesim yankılanıyordu. "Sanki dünyada kalan son iki kişiymişiz gibi döndük dolaştık yine bulduk birbirimizi."

Hikâyenin boşlukta kalan bütün kısımlarını uzun bir sorgudan sonra tamamladıklarında polisler gitti. Bizimkiler de duydukları karşısında tıpkı benim gibi şoktaydı, hiçbir şey soramadılar.

"Gizem'e şimdilik hiçbir şey söylemeyin." dedim neredeyse gece bitip sabah olurken. Birazdan geleceğini farkındaydım. "Şu an olmaz."

"Tamam ama-"

"Lütfen."

"Tamam."

Kuzey sandalyesinden kalktığında Alperen ve Begüm'e baktı. Yan yana yere oturmuş ve kafalarını birbirlerine yaslamışlardı. Gözleri açık uyuyorlar da denebilirdi bir bakıma.

"Kahve isteyenler?"

Bu cümle onları kendisine getirmişti. İkisi de ayağa kalkarak kantine kadar Kuzey'in peşine takıldılar. Böylece uykuları açılacaktı.

"Derin," dedi Altay Amca yalnız ikimiz kaldığımızda. Aşina teyze de eve çoktan dönmüştü.

"Defne." Gülümsedim. "Artık Defne."

"Bir gün bu karşılaşmanın gerçekleşmesinden korkarak yaşadım hep."

Gözümün çevresindeki yaşları elimin tersiyle sildiğimde gülümsemeye devam ettim.

"Öğrenince ona eziyet ettiğim bir iddia sayesinde oldu bunlar. Kim bilebilirdi bu yalanların içinden bir gerçek doğacağını?" Bakışlarını bana çevirdi. Hala gözünde o küçük kız çocuğuymuşum gibiydi. "Aslında ben onun önündeki bütün yolları yok etmişim de haberim yokmuş. En kötüsü de ne biliyor musunuz? Bana kızmıyor bile. Düşününce, ona benim yüzümden yapılan şeylerin zerresini bile yapmamış bana. Ben bununla nasıl yaşayacağım? Şu an bu odada yatıyor olması bile benim yüzümden."

"Hayır kızım, kendini suçlama. Benim yüzümden oldu her şey. Ona yaşadığını söyleseydim her şey çok farklı olurdu. Ama ben, sırf senin hayalindi diye bütün hayatını sanat okumaya adayan oğlumdan seni sakladım."

Bu cümlesinin üzerine şaşkın bir şekilde ayağa kalktım ve camın önüne geçtim. Uğruna bu kadar çabaladığı albümü bile aslında benim içindi.

Benim için beni kaybetmeyi göze almıştı.

"Bu böyle bitmeyecek." dedim Savaş'ın cansız gibi duran bedenine bakarak. "Biz daha hiç birlikte sinemaya gitmedik, el ele sokaklarda gezmedik, piknik yapmadık. Yan yana bile uyamadık daha."

Savaş'a bağlı monitörler bir anda ötmeye başladığında hemşireler ve doktorlar koşarak odaya girdi. Mehmet Bey bile girmişti ve ne olduğunu söylememişti. Sadece kapıyı da perdeyi de hiç düşünmeden kapattılar.

"Savaş!"

Alperen daha ünitenin kapısından yeni girdiğinde korkuyla elindeki kahve bardağını yere düşürdü ve yanıma koştu.

"Noluyor? Defne noluyor?!"

Saatte sadece yelkovan birkaç dakikalığına hareket etse de sanki aylarca kapıda beklemiş gibiydik. Zaman o an sonsuza kadar durmuştu. Ta ki odanın kapısı da perdesi de yeniden açılana kadar.

"Geçmiş olsun." Hepimiz Mehmet Bey'e dolu gözlerimizle bakıyorduk. "Bu zaten olmasını beklediğimiz bir ataktı. Bu atağı atlattığına göre hayati bir durumu kalmadı demektir. Artık normal odaya alabiliriz." Altay amcanın koluna yavaşça iki defa vurduğunda bana döndü. "Sana dün akşam sadece 5 dakika demiştim. Ama sen değil 5 dakika 5 saat sonra bile dönmedin. Bu ne demek biliyor musun?"

Derin bir nefes vererek gülümsedim.

"5 gün daha fazla hastanede kalacağım demek."

Mehmet Bey de tıpkı benim gibi gülümsediğinde ekibini de alarak odadan çıktı. Savaş artık her an uyanabilir diyorlardı ve hepimiz camın önüne dizilmiş onun gözlerini açmasını bekliyorduk.

"İçeriye iki kişi alabiliriz." dedi odada kalan son hemşire de dışarı çıktığında. "Ama sadece üç dakika."

Altay Amca hiç düşünmeden hastane kıyafetlerini giydiğinde içeri girdi. Hepimiz ikinci kişi olmak istiyorduk özellikle ben ve Alperen.

"Bir dahakine ben gireceğim ama." dedi Alperen daha bu konuşmayı aramızda bile yapmadan.

"Cansın sen!"

Alperen'e sıkıca sarıldıktan sonra bende önlüğü üzerime geçirdim ve içeri girdim. Altay amca çıkmıştı bile.

"Savaş," dedim yarım yamalak sesimle. "Ben geldim."

Üzerindeki örtü hafifçe açıldığından vücudundaki sopa izleri belli oluyordu. Kocaman bir morluk vardı göğsünde, her yeri kesik ve yara izleriyle doluydu.

"Sen hep benden özür diliyordun ya hani, suçlu da olsan suçsuz da olsan. Ben de sana kızıyordum. Neden biliyor musun? Sen özür dileyince ben dayanamıyorum." Gözlerim yanıyordu. "Kendimi hep bir şekilde seni affetmiş buluyorum."

"Özür dilerim, seni yine ağlattım."

Bu fısıltı sesini bir süre idrak edemesem de birkaç saniye sonra "Savaş!" diye bağırarak ona baktım. "Uyandığını söylemem gerek."

Yatağın kenarından kalkmak için doğrulduğumda Savaş elimi tutarak beni engelledi.

"Zaten biliyorlar. Babam girdiğinde uyanmıştım, sana numara yaptım," dedikten sonra duraksadı. "Senin benim için çok ağladığını söyledi."

"Aptal!" dedim sesli bir şekilde ağlamaya başlayarak. "Rüyamda sürekli ölüyordun!"

"Bende bir rüya gördüm," dedi aniden. Kafamı eğdiğim için çenemden tutarak yüzümü kaldırdı. "Rüyamda küçük bir kız vardı. Bana ihtiyacı olduğunu söyleyip ağladı. Onu daha fazla üzemezdim."

"Beni bırakıp gideceksin zannettim. Sen demiştin ya hani 'son kez sarılamadım bile.' diye. Bende sarılamayacağım zannettim."

"Geçti," dedi gözümün üstünden öperek. Hareket ettiği için canı acıyordu ama umursamadı.

Yüzünü avucumun içine aldığımda o da ağlıyordu. Bana, gözlerime uzun uzun baktı. Ben de hiçbir şey demeden ona iyice yaklaştım ve dudağımı dudağına bastırdım. Elimle de gözünden akan yaşı silmeye çalışıyordum.

"Seni seviyorum."

Başını boynumun çukuruna gömdüğünde gözlerini kapatarak gülümsedi.

"Bende seni seviyorum."

SEVGİ NOTALARI İÇİN ARTIK İNSTAGRAM HESABI AÇILDI. DUYURULAR, KESİTLER VE DAHA FAZLASI İÇİN Sevgi_notalari ADLI SAYFAYI TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.

Lütfen beğenmeyi ve her türlü yorumunuzu yapmayı unutmayın.

Sorularınız için bana ulaşın;

instagram : deniz_bakkal

facebook : Deniz Bakkal

Continue Reading

You'll Also Like

103K 10.2K 52
Binlerce günah karşısında İMAN KIYAMINDAN TAVİZ VERMEYEN asil kadının öyküsüdür bu... 4.Şubat.2017 ....
5.8K 78 5
Babanın çalışanına aşık olursan ne olur?
118K 8.1K 52
~TAMAMLANDI~ Uzlet dedi adam kadına .Çünkü kadın görünürde kalabalığın bir parçasından ibaretti . Ama ruhu ve içinde ki kara bulutları büyütüp doğu...
180K 17.3K 39
"Sen de kimsin!" diye höykürdü adam, korku ve şaşkınlıktan kavanoz dibi kadar irileşmiş mavi gözlerin tepesinden. Soluğu bir yerlerine kaçan genç kad...