Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

By eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... More

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-4.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-15.BÖLÜM-
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-29.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-47.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-
Özel Bölüm

-33.BÖLÜM-

666 41 3
By eesmerr12389



''Didem,'' birinin parmaklarını yanaklarımda hissetmek hoşuma gitmiş olacak ki gözlerimi aralamıyordum. Ne yapayım çok güzeldi, yavaş yavaş parmaklarını yanaklarımda gezdirmesi. Ellerini yanaklarımdan çekince vazgeçti sandım beni uyandırmaktan. Ama bir anda dudaklarıma dudakları değince gözlerimi araladım. Gülümseyerek dudaklarını benden çekti. Şaşkınlıkla ona bakarken gülümsemeye devam ediyordu.

''Hemen uyanacağını bilseydim daha önceden yapardım,'' Söylediklerini umursamamaya çalışarak yatakta doğruldum. Üzerimdeki geceliğin askısı omzumdan aşağıya doğru inmiş ve omzumu açıkta bırakmıştı. Yavaşça askıyı düzelttim. Gülümseyerek hala beni izlediğini fark edince seri hareketlerle ayağa kalktım ve banyoya ilerledim. Arkamdan çabuk hazırlanmamı söylese de umursamadım.

İlk önce güzel bir duş aldım. Daha sonra yavaş hareketlerle saçlarımı kuruladım. Sonra da kaküllerimi düzleştirerek saçlarıma maşa yaptım. Üzerime giyeceğim elbiseyi dolaptan çıkardım. Bugün gerçekten çok iyi olacaktım. Şirketin iş yemeği vardı. Hem de Erksan Holding'le. Bu yüzden bugün baya iddialı olmalıydık ikimizde.

Üzerime elbiseyi giydiğimde şöyle bir süzdüm kendimi. Harikaydım. Dizlerimin iki karış üzerinde olan kırmızı elbise beni oldukça güzel göstermişti. Saçlarımı geriye doğru attım ve elime çantamı aldım. O sırada içeriye Alper girdi. Beni görünce kaşları çatılmıştı. Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde ben hala aynaya dönük haldeydim. Yavaşça beni kendisine çevirdi.

''Çıkar şu elbise parçasını,'' dediğinde bende kaşlarımı çattım. ''Nedenmiş o?'' Yapmacık bir şekilde güldü, ''Sinir etme beni, çıkar dedim.'' Omuz silktiğimde öfkeyle bağırmaya başladı. ''Kızım görmüyor musun elbisenin eteğini yapmayı unutmuşlar! Çıkar şunu doğru düzgün bir şey giy,''

''Bana ne be! Bununla gideceğim,''

''Siksen yinede götürmem bu elbiseyle seni,'' işaret parmağını göğsüme doğru sallarken kahkaha attım, ''Ne yani bu seni şey yapabileceğim anlamına mı geliyor?'' diyerek tek kaşımı kaldırdım. ''İstiyorsun yani?''

''Ben ne diyorum sen ne diyorsun lan çıkar dedim şu elbiseyi,'' diyerek dolabıma yöneldi. ''en sonunda hepsini atacağım bu kıyafetlerin,'' diye söylenerek elbise arayışına koyuldu. Birkaç dakika sonra elime krem rengi bir gömlek ve siyah pantolon tutuşturdu. Ama ben bunları giymek istemiyordum.

''Ben pantolon giymeyeceğim,'' dediğimde 'itiraz yok' bakışları attı ve belimden kavrayarak beni kendine çekti, ''Böyle hiçbir yere gidemezsin,'' diye fısıldadıktan sonra dudaklarımı sömürmeye başladı. Bunu neden yapmıştı bilmiyorum ama onun tarafından birkaç dakika öpülmek hoştu.

Dudaklarını benden çektikten sonra gülümsedi, ''Bundan sonra kırmızı ruj sürme, bu dudaklara benden başka kimse sahip olamaz.'' Dedikten sonra üzerimi değiştirmem için odada beni yalnız başıma bıraktı. Gülümseyerek arkasından bakakalmıştım. Söyledikleri çok hoşuma gitmişti, sahipleniyordu. Beni sevdiğini belli ediyordu. Ellerim istemsizce dudaklarıma kaydı. Ne güzelde öpmüştü öyle...

Üzerime gömleği giydim ve altına onun verdiği pantolonu değil de siyah bir etek giydim. Bu kadarına karışması mümkün değildi. Ne kadar mırın kırın etse de umursamamıştım. Karışırdı ama bir yere kadar. Yol boyunca giydiğim kıyafetler hakkında yorum yapmıştı. Neymiş eteklerim çok kısaymış, elbiselerim de hep bir yerlerde açıklık varmış. Hiç doğru düzgün kıyafetlerim yokmuş. Ne dediyse he diyerek geçiştirdim. Onunla kavga etmek istemiyordum. Çünkü bu hareketleri çok hoşuma gidiyordu.

Restauranta girdiğimizde Alper elimi tuttu. Bunu Yağız'ın artık benimle ilgilenmemesi için yaptığını biliyordum. Yavaş hareketlerle rezerve edilmiş olan masaya ilerlediğimizde masada sadece bizim eksik olduğumuzu fark ettim. Didişelim derken geç kalmıştık. Masaya yaklaştıkça insanların bakışları şaşkın hali alıyordu. Hele Ezgi'nin bakışlarını gördükçe kahkaha atmak geldi içimden. Ne de güzel kıskanmıştı öyle.

''Selamın aleyküm,'' diyerek selam verdi Alper. Ağır abi tavırları takınıyordu şu sıralar. Herkes ayağa kalktı ve tokalaştıktan sonra Alper benim oturmama yardımcı oldu ve daha sonra kendi oturdu. Ben yüzümdeki gülümsemeyi silip atamazken Ezgi'nin morarmış suratını görmek daha da gülümsememe neden oluyordu.

Yemekleri sipariş verdikten sonra iş hakkında konuşmaya başladık. Yağız elindeki dosyayı Alper'e gösterdi. ''bu şartları değiştirin,'' dediğinde Alper kaşlarını çattı, ''şartlarımız kesin,'' Yağız yarım ağız gülümsedi, ''biz bu şartları kabul edemeyiz Alper Bey,'' Alper omuz silkti. Pek umursamıyor görünse de bu ihaleye ihtiyacı olduğunu biliyordum.

Yemekler geldiğinde herkes susmuştu. İmzalamazlarsa onca yapılan çalışmalar boşuna gidecekti. Buna hiç içim elvermiyordu. ''Şimdi, ne yapıyoruz?'' diyerek çatalını kenara koydu Alper. Bende merak ediyordum ne yapıyorduk? ''Maddeler değişirse anlaşma tamam,'' Alper kaşlarını kaldırdığında, platin saçlı yelloz konuşmaya başladı, ''Alper Bey sonuçta birkaç madde değiştirebiliriz,''

''Sen ne dediğinin farkında mısın Ezgi, o maddeler bizim güvencemiz ne demek oluyor bu? Daha önce okumadınız mı bu maddeleri, şimdi mi aklınıza geldi? Kaç aydır biz bu iş için uğraşıyoruz!''

''Alper Bey, bakın sizin kadar bizde uğraşıyoruz ama bu maddeler bizi zora sokuyor-''

''Sizi zora sokan ne Yağız Bey! Anlaşmadan geri dönerseniz tazminat ödeyecek olmanız mı? Anlaşmadan cayacaksınız yani, söyledikleriniz bunu gerektiriyor,''

''Nasıl anlarsanız Alper Bey, ben söylediklerimi söyledim.''

''Körü körüne bir anlaşma içerisine giremem ben Yağız Bey, iyice düşünün taşının bana haber verin!''

Ayağa kalktı ve elimi tutarak masadan uzaklaştık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Baya sinirlenmiş gözüküyordu ki haklıydı. Onca emek boşa gidecekti, ne pürüzlü bir adamdı bu böyle!

-

ZEYNO

Ne yapıyordum ki ben? Kimin içindi bu çektiğim sıkıntılar? Yavaşça elimi karnıma götürdüm. Bu bebek bir umuttu benim için. Eğer bir gün bebeğimi yitirirsem yaşayamazdım herhalde. Bundan iki ay önce nasıl da göze almıştım bebeğimi yok etmeyi? Kıyamıyordum ki şimdi ona. Yapamazdım, ona zarar veremezdim.

''Benim sevgim ikimize de yetecek bebeğim,'' diye mırıldandım istemsizce. Sürekli bebeğime ve kendime bunu hatırlatıp duruyordum. Çünkü biliyordum ki babası hiç sevmeyecekti onu. Beni sevmediği gibi bebeğini de sevmeyecekti. Buz kalpli bir adamdı o. Nasıl gönül vermiştim bu adama, nasıl sevmiştim!

Kapının bir anda açılmasıyla korkuyla ellerimi karnımdan çektim ve yatakta doğruldum. Gelenin Bulut olduğunu görünce rahatlamış ve bir daha yatağa uzanmıştım. ''Didem nerede?'' diye sorduğunda bunu sorduğuna hiç şaşırmadım. Hayatında en değerlileri arasında yer alıyordu Didem. Benim ve bebeğimin yok sayıldığı o listenin başında Didem vardı. ''Abimle iş yemeğine gittiler,''

Yavaşça yanıma uzanmasını izledim. İlk kez yanımda uzanıyordu onca aydan sonra. İlk kez yanımda hissediyordum onu, karşımda değil. ''Niye uyumadın?'' Nefesi yüzüme vurunca anladım içtiğini. Şaşırmamıştım aslında içki içmesine ama sarhoş olacak kadar içmemişti anlaşılan. Hala ayakta olabildiğine göre. Omuz silktim ve gözlerimi kapadım. Ona bakarak içimin daha fazla acımasına izin veremezdim. Bebeğime zarar vermek olurdu bu.

''Çok benziyorsun...'' diye mırıldandığında hala ne dediğini anlamamıştım. Kime benziyordum ben? Ellerini yanağımda hissetmemle içim titredi. Bu kadar yakınımda olması beni tedirgin ediyordu. Niye böyleydi bugün bu adam?

Yüzüne baktığımda hala aynı ciddi tavrı durduğunu gördüm. Gülümseyemiyor muydu bu adam? Mimikleri kayıp mı olmuştu? Ah o buz kaplı kalbin içindeki tertemiz duygular. Bir kere çıksanız var ya ortaya bir kere anlamaya çalışsanız beni. Elinin biri hala yanağımdayken birini karnıma indirdi. Yavaşça hareket ettirdiğinde tüylerim diken diken oldu. Bebeği hissetmeye çalışıyordu.

''Hala sindiremiyorum bir bebeğimin olacağını,'' diye mırıldandı. Daha çok kendiyle konuşuyor gibiydi. ''Benden baba olur mu? Ben ona bakamam ki,'' yavaşça elini karnımda gezdirmeye devam etti. ''Zeyno,'' diyerek iç çekti ve bakışlarını karnımdan çekip yüzüme çevirdi. Bugün ki bakışları çok değişikti. ''O kadına çok benziyorsun ve bu beni korkutuyor. Sende bırakıp gideceksin ve bebekle ortada kalacağım,''

Ne saçmaladığını anlayamıyordum. Nereye gidebilirdim ki ben? O kadın kimdi? Daha önce sevdiği falan mı olmuştu. Bu düşünce kalbimi acıttı. Bulut'un sevdiği. Bu cümle bana çok saçma gelmişti. Bulut'un o buzla kaplı kalbi kimseyi sevemezdi ki. Olmazdı. Başımı salladım, bu düşünce tamamen saçmalıktı.

''Gitme olur mu? Gitme,'' diyerek hıçkırdı ve başını göğsüme koydu. İşte göğsüme birkaç damla gözyaşı damlayınca anladım ağladığını. Bulut Barkın göğsümde ağlıyordu. Saçlarını okşayıp okşamamak arasında kaldım. Ne yapacaktım? Ağlamasına kıyamazdım ki.

Bir anda gelen cesaretle saçlarını okşamaya başladım. Kokusunu içime derin derin çektim. Belki bir daha bana bu kadar yakın olmayacaktı, bu fırsatı iyi değerlendirmem gerekiyordu. Bir eli hala karnımı okşamaya devam ederken bir eli belimdeydi. Hala ağlamaya devam ediyordu. Buzdan kalbi eriyor muydu? Yoksa bana mı öyle geliyordu?

Ben sımsıkı ona sarılmış ve oda başını göğsüme yaslamış vaziyetteyken kapı açıldı ve içeriye Ali abim girdi. Ben şaşkınlıkla donakalmışken Bulut hiç oralı bile olmadı. Ali abi ne olduğunu anlamaya çalışırken kaşları gittikçe çatılıyordu. Bizi bu halde görmesi benim ölüm fermanımın yazıldığının göstergesiydi. Arkasından giren Fatma'nın şaşkın bakışlarına da maruz kalmıştım. Bulut' dürtüp kaldırmaya çalışsamda karnımdaki elini çekti ve sımsıkı sarıldı. Kafası hala göğsüme yaslıydı. Allah kahretsin diye mırıldandım içimden. Ne yapacaktık şimdi biz?

''Abovv!''diye çığlık attı Fatma. ''Lan ne oluyor burada?! Ne yapıyorsunuz siz, gebertirim lan sizi!'' diyerek cebinden silahını çıkarmasını izledim abimin. Bundan sonra ne olacaktı, abim bizi vuracak mıydı hiçbir fikrim yoktu. Ama sonumuzun hayır olmadığı apaçık ortadaydı. 

***

Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım ancak bu kadar yazabildim. Yorum yaparsanız sevinirim:))

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 160K 80
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
151K 10.3K 19
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.3M 48.2K 52
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
25.3M 901K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...