Sen, Ben ve Çok Daha Fazlası

By -LilAby-

215K 7.9K 757

Nefesinizin kesildiği o an... Kalbinizin sıkıştığı... Avuç içlerinizin terlediği o an... Aşk?... Eski Adı: Fr... More

Başlangıç.
Bölüm 1.
Bölüm 2.
Bölüm 3.
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8.
Bölüm 9
Bölüm 10.
Duyuru
Bölüm 11.
Bölüm 12.
Bölüm 13.
Bölüm 14.
Bölüm 15.
Bölüm 16.
Bölüm 17.
Bölüm 18.
Bölüm 19.
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22.
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25.
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29.
Bölüm 30.
Bölüm 31.
Bölüm 32.
Bölüm 33.
Bölüm 34.
Bölüm 35.
Bölüm 36.
Bölüm 37.
Bölüm 38.
Bölüm 39.
Bölüm 40.
Bölüm 41.
Bölüm 42.
Bölüm 43.
Bölüm 44.
Bölüm 45.
Bölüm 46.
Bölüm 47.
Bölüm 48.
Bölüm 49. "PART I"
Bölüm 49. "PART II"
Bölüm 50.
Bölüm 51.
Bölüm 52.
Bölüm 53.
Bölüm 54.
Bölüm 55.
Bölüm 56.
Bölüm 57.
Bölüm 58.
Bölüm 60.
Bölüm 61.
Bölüm 62.
Bölüm 63.
Bölüm 64.
Bölüm 65.

Bölüm 59.

1K 47 16
By -LilAby-

Hayırlı Ramazanlar...

Keyifli okumalar canlarım....

Cameron bizi yemek yemek için bir mekana götürünce park alanında Mich'in arabasını da gördüm. Ben Cathy'nin yanındayken bunu planlamış olmalılardı. Cameron tam mekanın önünde durarak dikiz aynasından arkaya doğru baktı.

"Hastaneden çıkar çıkmaz mekana akmak doğru gelmiyor. Bizimkilere ufak bir ziyaret yapıp yanınıza döneriz. Ayrıca baba olduğumu hatırlatırım." diyince kıkırdadım. Taylor Cameron'un omzuna hafifce vurarak "Pekala dostum. Haberdar etmeyi unutmayın." diyerek arabadan indi. Joseph için kapıyı açık tutarken onu izledim. Taylor arabanın kapısını kapattıktan sonra tek elini nazikce Joseph'in beline koyunca kocaman sırıtarak onlara bakmayı bıraktım.

Eve giderken de Cameron elimi bırakmamakta kararlıydı. "Rekora gidiyorsun." dedim elime bakarak. Ufak bir an ellerimize bakıp parmaklarını belli belirsiz kıpırdattı. "Bensiz bir saniye bile geçirmeni istemiyorum." dedi.

Yangın.

Yanından ayrılırsam yine başıma birşey geleceğinden şüpheleniyor.

Cameron'un yüzüne bakarken dalmış olmalıydım ki araba durunca West'lere geldiğimizi anlamam saniyeler sürmüştü. İkimizde arabadan inmeye tenezzül etmedik. Aramızda tuhaf bir gerginlik , tuhaf bir çekim vardı. Fakat ikimizde farkındaydık ki bunun ne yeri ne de zamanıydı.

Cameron aniden "Bizi evimize götürmeliydim." diye fısıldadı. Ona doğru bakarak gülümsedim ve kendimi tutamayarak ona doğru uzandım. Kendini geri çekerek sırıttı. Kaşlarım çatık olmasına rağmen gülüyordum. "Benimle oynama , West." dedim. Sesim istemsizce kısık çıkmıştı. Cameron nihayet elimi bırakarak elini koltuğun altına attı ve koltuğunu geriye doğru ittirdi.

Ne yapmak istediğini anlayınca başımı onaylamadığımı belli edecek türden iki yana salladım. Cameron ise bana karşılık başını evet anlamında salladı.

"Tanrım!" dedim kendime şaşıran bir ses ile. Ardından bacağımı kaldırıp Cameron ve kapının arasına yerleştirerek kucağına oturdum. Cameron sinsice gülüyordu. Tek elini kalçama koyarken öbür elini kulağımın altına koydu. Eli aynı anda hem boynuma hem enseme hem de yanağıma dokunuyordu. Beni kendine yaklaştırırken karşı koymadım.

Dudaklarını olabilecek en sakin şekilde dudaklarıma dokundurdu. Gözlerimi kapatarak titrek nefesimi dışarı verdim. Bu Cameron'a sanki yeşil ışık yakmış gibi alt dudağımı dudaklarının arasına alarak yumuşak bir şekilde öptü. Gülümsedim. Bir kaç saniyeliğine geri çekildi. "Bana aşıksın , West." dedim. Boynumdaki elini ağır ağır hareket ettirerek "Evet," dedi. "Sana kesinlikle aşığım , West."

Bu sefer onun beni çekmesini beklemedim. Ellerimi Cameron'un yüzünün iki yanına koyarak onu öptüm. Büyük bir sevgi ile yaptım bunu. Büyük bir hayranlık ile. Büyük bir aşk ile.

Cameron'un dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynuma doğru bir yol çizerken Westlerin evinin önünde olduğumuz dank etti. İçeride , hastanede olduğumuzu düşünen ailelerimiz vardı ve biz burda yiyişiyorduk.

İstemsizce kıkırdayarak boynumu Cameron'dan uzaklaştırdım. Ne düşündüğümü bilmiyor olsa da gülümseyerek bana bakıyordu. Yüzü avuçlarımın arasındayken sağ elmacık kemiğine bir öpücük kondurdum. "İçeri gitmeliyiz." Gözlerini kapatarak "Ne zaman yanlız kalsak , yanlış zamanlama yapmış oluyoruz." dedi. Gülümsemem yüzümden bir saniye bile düşmezken sol elmacık kemiğini de öptüm. Gözlerini açıp bana baktı. "Şunu yapmaya devam edersen sana ailesinin evinin bahçesinde , bir Range Rover'ın arka koltuğunda bir adamın karısına neler yapabileceğini gösteririm."

Büyük bir kahkaha atarak Cameron'a sarıldım. Anahtarı eline alıp kalçamdaki elini sıkılaştırdı ve kucağında ben varken arabadan indi. Kapıyı çaldığında gülmekten midem acıyordu. Kapı açılıp içeri girdiğinde hizmetlinin arkamızdan bir şey demeye çalıştığını duydum. Fakat takamayacak kadar neşeli hissediyordum.

Cameron'un elleri hala kalçamdayken ve ben yüzüm Cameron'un boynunda kıpırdayıp dururken salona girdik. Cameron beni kucağından indirdiğinde gülmeye devam ederek önüme dönmüştüm ki donakaldım.

"Büyükbaba."

Cameron'un sesinden , onun da benim kadar şaşkın olduğunu anladım. Annem ve Bayan West bile en kibar halleri ile otururken biz oynaşa oynaşa içeri giriyorduk.

Tanrım!

Bu utanç verici.

"Size de merhaba , çocuklar." Büyükbaba West'in iğneli sesi ve iğneli bakışları ile ne yapacağımı bilemeden Cameron'a baktım. Cameron , benim aksime hızlıca toplayarak aramızdaki yaklaşık 1 adımlık mesafeyi kapattı. Kolunu belime dolayarak yürümemizi sağladı.

Büyükbaba West'in önüne gelince "Bu ne hoş sürpriz." dedim gülümseyerek. Başıyla beni onayladı. " Evet , öyle."

Alexander West , bana karşı ne hissediyor hayatım boyunca anlamamıştım. Seviyor gibi davranmıyordu. Fakat nefret ettiğini de düşünmüyordum. Sadece ailelerimizin ortaklık için bizi yakınlaştırdığını , bunu haricinde birbirimize karşı bir şey hissetmediğimizi düşünüyordu.

"Biz de tam sizin ebeveyn olmak için ne kadar genç ve sorumsuz olduğunuzu konuşuyorduk." dedi birden. Cameron hala belimde duran eliyle koltuğa oturmamızı sağladı.

"Babam doğduğunda sen kaç yaşındaydın , büyükbaba?" Cameron tek elini bacağıma koyarak gözlerini büyükbabaya dikti.

Gerilim...

"Sadece 19 yaşındaydı."

İçeriye gelen büyükanne West ile nihayet rahatça gülümsedim. Cameron tekrar ayağa kalkarak "Büyükanne!" dedi. Büyükanne West , yaşına rağmen büyük bir enerji ile koşturarak yanımıza geldi. Bende ayağa kalktım ve onu izledim. Büyükanne West , bize boylu boyunca , hayranlıkla baktı. "Ah , bebeklerim." diyerek ikimize de aynı anda sarılınca kıkırdadım.

Vanessa West , kesinlikle beni seviyordu. Her zaman hayatımızı birlikte geçirebilelim diye elinden gelen her şeyi yaptı. Bizi daima destekledi ve Tanrı Aşkına! Efsane vişneli turta yapıyor.

Geri çekilerek etrafa bakındı. Merakla "Brooke nerede?" diye sordu. Tam cevap vermeye hazırlanıyordum ki büyükbaba "O kadar sorumluluk sahibiler ki diyiverdi. Sıkıntıyla dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim. Cameron hızla kafamın üstünü öpüp "Bende Skyler'ı bırakmaya gelmiştim. Başına daha fazla bir şey gelmesine gerek yok. Brooke'u alıp geleceğim büyükanne." dedi. Kadının yüzünde hiçbir sinsilik yoktu ve bu onu pamukların içinde uyutma isteğime engel olmamı zorlaştırıyordu.

Cameron'a resmen beni de yanında götürmesi için yalvaran gözlerle baktım. Bu onu sadece güldürdü. Kapıya doğru yönelince elini tuttum. Sevimlice gülümseyerek aile üyelerine bakıp "Ben onu geçireyim." dedim. Büyükbabanın buna tek tepkisi abartılı bir göz devirme oldu.

Annemlerin göz hizasından çıkar çıkmaz Cameron'un koluna vurmaya başladım. "Çok kötüsün." dedim acıyla. Kıkırdayarak hafif hafif vuruyor olmama rağmen yumruklarıma karşı kollarıyla kendine siper aldı.

Yumruklarımı tutup "Sana kolay gelsin , bebeğim. Gidiyorum." diyerek arkasını dönünce koridorda kalakaldım. Evden çıkınca aklıma gelen şey ile koştura koştura kapıya gittim. "Brooke'u bebek koltuğuna oturt , Cameron ve kemerini güzel bağladığından emin ol." diye seslendim. Arabaya binerken göz kırptı. "Kesin öyle yaparım."

Burnumdan soluyarak içeri girdim. Bayan West'in yanındaki boş yere oturunca büyükbaba soluklanıp ağzını açtı. Nefesimi tutarak sıradaki iğneyi beklemeye başladım.

"Ee nasıl gidiyor , sözde evliliğiniz?"

Tanrı aşkına! Bu adam neden hala oyunun dışına çıktığımızın farkında değildi. Artık birbirimizi gerçekten seviyorduk ve bunu kanıtlamaya da ihtiyacımız yoktu.

"Gerçek olan evliliğimiz , ciddi anlamda iyi gidiyor." dedim saygısızlık yapmak istemediğim için. Güldü. Fakat kesinlikle samimi değildi.

"Bari bizim yanımızda yapmayın , Skyler. Biz bir aileyiz ve aile içinde sır olmaz bilirsin."

Yüzümün yanmaya başladığını hissediyordum. Tam ağzımı açıp güzel bir cevap vereceğim sırada Bayan West bir kahkaha atınca sustum. Ellerimi tutup "Aman babaa. Rahat bırak artık çocukları. Biliyorsunuz ki ben ve Madison kazandık. Onlar aşık oldu." dedi her zamanki neşeli sesiyle.

Annemin adını epey bir süredir kullanmadığını fark edince gülümsedim.

Büyükbaba yine göz devirdi. "Artık nasıl yaptıysanız buna çocukları da inandırmışsınız."

Dişlerimi sıkarak derin bir nefes aldım.

Evet , büyükbaba.

Kesinlikle ortada bir yalan dönüyor.

Büyükanne ellerini önünde birleştirip "Ah , Skyler. Cameron ve sana her zamanki turtamdan yaptım. Özlemişsinizdir. Mutfağa gidip onu kontrol edelim hadi. Yanmasını istemeyiz." diyerek beni ayağa kaldırdı. O sırada da babamlar çoktan büyükbabayı ekonomi başlıklı bir sohbete daldırmışlardı.

Kapalı olan mutfak kapısını açar açmaz çocukluğumun kokusu ciğerlerime doldu. Gözlerimi kapatarak "Tanrım!" diye mırıldamaktan kendimi alamadım. Büyükanne kıkırdayarak "Cameron gelince çok sevinecek." dedi. Gözlerimi açarak başımla onu onayladım. Mutfakta yemek yapıyor olan yardımcıların yanından geçerek fırına yaklaştık. 3 ayrı turta tabağı vardı. "Büyükanne , bu kadar çok yapmaya ne gerek vardı?" dedim şaşkınlıkla. Omuz silkti. "Bir tanesi yardımcılar için , diğeri ise bizim için. Sonuncusu da şey..." diyerek utançla güldü. "Annen Julia'nın bebek sahibi olacağını söyledi. Ben de onun için de bir tane turta yaptım." Yaptığı şeyin şirinliği ile büyükanneyi kollarımın arasına aldım ve "Çok teşekkürler. Bayılacağına eminim." dedim sevinçle. O sırada fırından gelen ince bir "ting" sesiyle büyükanne geri çekildi. "İşte hazırlar."

Fırından çıkardığımız turtayı güzelce dilimleyip tabaklara dağıttık. Biz bunlarla uğraşırken mutfağın kapısının çalınması ile tüm bakışlar kapıya yöneldi.

Tek görebildiğimiz kaslı bir kolun tuttuğu Brooke'tu.

Brooke iki minik elini açıp kapayarak "An-ne!" diyince gülümsememe engel olamadım. Bu bebek enerji doluydu ve ben onun sesini bile duysam deli gibi sırıtmaktan kendimi alamıyordum.

Aniden şok içinde ortaya Cameron çıktı. Brooke'u hala poposunun altından tek eliyle tutuyordu. "Anne değil , baba demen gerekiyor." dedi şaşkınlıkla. Kıkırdayarak yanlarına gittim ve Brooke'u kucağıma aldım.

"Merhaba bebeğim." dememle birlikte Brooke tekrardan "An-ne." diyince gülümsedim. Kafamı çevirip Cameron'a bakınca yanımda olmadığını gördüm.

"Turtaa!"

Gülerek tabaklara doğru koşuşunu izledim. Eli ve turta arasında santimler kalmışken büyükanne sertçe eline vurdu. "İçeriye geç , koca adam. Birazdan servis edilecekler." dedi. Gülüyordu fakat sesindeki sertlik Cameron'unda , benimde bir adım geri gitmemize sebep olmuştu.

Cameron'u geride bırakıp geniş koridordan salona gidiyordum ve özlemle Brooke'un başına öpücükler konduruyordum ki popoma yediğim şaplak ile şok içerisinde kalakaldım.

Cameron yanımdan tam bir pislik gibi gülüp geçerken "Bu Brooke'a öğrettiğin ilk kelime anne olduğu için , Bayan West." diye mırıldandı.

Bir kaç saniye öylece ayakta durdum. Arkamdan koşturarak büyükanne geldi ve beni ve Brooke'u tutup her yerimizi kontol etti. "Ne oldu? Brooke yere mi düştü? Az önceki ses neydi?" diye panikle sorularını sıralarken utançtan kıpkırmızı olduğuma emindim. "İyiyim , büyükanne." dedim telaşla. İyi olduğumuzdan emin olduktan sonra koridorda yürümeye devam ettik.

İçeri girdiğim an büyükbabanın gözleri kucağımdaki Brooke'a kaydı ve yüzü bizi gördüğünde olanın aksine mutlulukla parladı. "İşte West'lerin prensesi geliyor."

Brooke bu iltifatı anlamış gibi ellerini çırparken kollarını bize doğru uzatan büyükbabanın yanına ilerledim. Brooke'u ona uzatırken "Kız çocuk evin çiçeğidir." dedi. Gülümsüyor olsam da kaşlarımı çatarak Cameron'un dibindeki boşluğa oturdum. Tek kolu ile anında omuzlarımı sararak beni olabilirmiş gibi biraz daha kendine çekti.

Büyükbaba şaşırdığım neşesi ile Brooke'la oynarken konuşmaya devam ediyordu.

"Fakat aileyi bir kız çocuğuna emanet edemezsin. Madison'a yıllarca soyadlarını taşıyacak bir erkek evlat sahibi olmalarını söyledim. İşten kafalarını kaldırdıkları tek boş vakitleri sana aitti , Skyler. Başka bir çocuğa verebilecek zamanları yoktu."

Konuşmanın gidişatını merakla bekliyordum. Cameron'un eli ise gergince omzumda hareket ediyordu.

"Sizin evliliğiniz doğmadan çok uzun süre önce planlanmıştı çocuklar. Sadece anlaşma üzerinde olan bu evliliğin çok mantıklı bir şekilde yapılmış olduğunu itiraf etmeliyim. West&Grey Holding planına baktım. Oldukça büyük bir firma olacak ve bu çığır açacak. Fakat şirketi bir kız çocuğuna bırakırsanız o şirket yok olmaya mahkumdur."

Yerimde rahatsızca kıpırdadım. Sadete gelindikçe rahatsızlığım artıyordu ve büyükbabanın tüm konuşma boyunca yüzümüze bir kez bile bakmadan Brooke'la ilgilenmesi de işleri hiç kolaylaştırmıyordu.

"Yaşlarınız ilerliyor. Hayat beklemeyecek ve ne zaman öleceğimizin de bir garantisi yok. Tanrı bizi seviyor olabilir fakat emrivakileri ile ne kadar meşhur olduğunu bilirsiniz."

Ölümden bahsetmek onu yormuş gibi derin bir nefes verdi ve yüzüne yaralı bir gülümseme yerleşti.

Sonunda gözleri bizi bulunca titrek bir nefesi boşluğa bıraktım.

"Beni ne kadar sevdiğinizi veya gözünüzde ne kadar saygıya sahip olduğumu bilmiyorum , çocuklar. Fakat ölmeden önce sizden isteyeceğim tek şey , bir erkek evlat sahibi olmanızdır."

Tanrı aşkına!

Başkaları bizim hayatımızı yönetmek istemeyi ne zaman bırakacak?!

Yeni bölümmm. Nasıl bisey oldu bilmiyorum ama konuları uzatsam mı finale mi yaklaşsam bilemiyorum. O yüzden bölüm içerisinde saçmaladığım oluyor. Mazur görün.

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezsiniz İnşAllah. Öptümmm x.x..

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 160K 80
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
1.6M 99.1K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6M 27.7K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1.5M 48.9K 23
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...