ZEHİR (1)

By neslihan_gdk

14.5M 336K 79.9K

Eski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Alt... More

AÇIKLAMA
GEÇMİŞTEN...
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
FİNAL
2. Kitap, Veda ve Diğer Şeyler

13. BÖLÜM

312K 6K 1.1K
By neslihan_gdk

13. BÖLÜM

"Bağımlılıktan kurtulması için destek alması ve AMATEM'e yatması gerekiyor."

"Birini öldürmüş!"

"Acı çeken hâlimi sınıfta izlemek yetmedi mi sana?"

"Kötülüğüm o kadar koyu bir karanlık ki senin bildiklerin loş bir ışıktan ibaret yalnızca."

"Bana iyi gelme!"

"Acı da bir his değil mi?"

"Gamze?" Kafamın içindeki sesleri annemin sesi cızırtılı bir yayını sonlandırır gibi sonlandırdı. Kahvaltı masasındaydık ve herkes buradaydı. Adnan Bey, annem ve Buket.

Uzun zamandır su altındaymışım da kafamı yüzeye yeni çıkarmışım gibi şaşkın şaşkın anneme baktım. Dünden beri sürekli Ayaz'ı ve aramızdaki bu tuhaf şeyi düşünüyordum. Net olan tek bir şey varsa o da benim onu sevdiğimdi. Diğer her şey bulanıktı.

Onu neden sevdiğimden daha çok nasıl sevdiğimi merak ediyordum. Bildiğim her şeye rağmen nasıl sevebiliyordum? Ben de mi zehirlenmiştim? Ayaz'ın zehri bulaşıcı mıydı?

"İyi misin kızım?" diye sordu annem beni biraz inceledikten sonra. Gözümdeki morluğu bugün kapatıcı ile kapatmıştım. Artık yaralı görünmek istemiyordum.

"İyiyim?" dedim sorgular gibi. Buket hafifçe boğazını temizleyince annem de benim gibi Buket'e çevirdi gözlerini. Buket ise bana bakıp gözlerini kaydırdıktan sonra babasına döndü tüm bedeniyle.

"Evlendikten sonra çok değiştin baba!" dedi sitem ederek. Adnan Bey önceden sürekli gülümseyen tatlı bir adam mıydı acaba? Annem gibi o da mı değişmişti? "Neden istediğim çantayı alamıyorum? Önceden istediğim her şeyi almama izin veriyordun!"

Adnan Bey Buket'e kaşlarını yukarı kaldırarak bakıp, "Evlenmem ile senin harcamalarının neden bir ilgisi olsun kızım?" diye sordu.

Buket gözlerini suçlayıcı bir ifadeyle anneme çevirip, "Çünkü bu kadına çok fazla para yedirmeye başladın!" dedi.

Dişlerimi sıkıp hemen anneme baktım. Bir şeyler söylemesini, kendisini savunmasını hatta Buket'e haddini bildirmesini istedim. Annem ise Buket hiçbir şey söylememiş gibi başını önüne eğip kahvaltısını yapmaya devam etti.

Adnan Bey de sadece, "Yeteri kadar çantan var," deyip tabağındaki peyniri kesti umursamaz bir tavırla.

Bu ortama daha fazla katlanmak istemediğim için masadan kalktım ama daha sandalyemden uzaklaşamadan Adnan Bey, "Kahvaltını bitir," dedi sakince. Yüzüme bakmıyordu.

"Doydum," dedim kendimi sıkarak. "Oyalanırsam dersime geç kalacağım. Size afiyet olsun."

Adnan Bey'in beni zorla masada tutacak bir şeyler söyleceğini sanarak kapıya doğru yürüdüm ama hiçbir şey söylemedi. Annem tüm bu laflara sadece para için mi katlanıyordu merak ediyordum. Adnan Bey'i çok mu seviyordu? Ya da o adam anneme çok değer veriyordu da bu yüzden mi bazı şeylere göz yumuyordu? Anlamıyordum.

Otobüs durağına doğru yürürken üzerime giydiğim kot cekete biraz daha sarıldım; hava artık gittikçe soğumaya başlıyordu. Durakta beklerken gri renkli pahalı bir araba tam önümde durdu. Kaşlarımı çatarak kaldırımda geriye doğru gidecekken camını indiren arabanın içinde tanıdık bir yüz görünce durdum.

"Selam," dedi Doruk. Ayaz'ın arkadaşlarından şu ana kadar en az ısındığım çocuktu. Tanıştığımız gün bakışları rahatsız ediciydi; sonraki gidişimde ise kafası yerinde değilken pek hoş şeyler söylememişti. Onunla ilgili henüz iyi bir anım yoktu. "Okula mı gidiyorsun?"

"Senin burada ne işin var?" diye sordum şaşkınlıkla. Kaba olmak istemiyordum ama tuhaftı ve sorgulamama sebep oluyordu.

"Buradan geçiyordum uzaktan durakta seni görünce durmak istedim," dedi. Şüpheyle gözlerimi kıstım. "Aslında bugün okul çıkışına gelmeyi düşünüyordum, böyle karşılaşmamız daha iyi oldu."

"Beni görmek için mi gelecektin?" diye sordum saf şaşkınlıkla. "Neden?"

Doruk dikiz aynasından arkasına bakınca ben de arkaya baktım. Otobüs ilerideki ışıklarda bekliyordu ve Doruk'un arabası otobüsün duracağı yerde bekliyordu.

"Seni okula ben bırakayım yolda da konuşalım olmaz mı?" diye teklif etti. Ayaz'ın arkadaşının bana zarar vereceğini düşünmüyordum. Söyleceklerini de merak ediyordum çünkü onunla konuşabileceğimiz tek bir konu vardı o da Ayaz'dı.

"Tamam," deyip arabasına bindim hemen. Ayaz'ın arkadaşları hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama gördüğüm kadarıyla hepsi zengin çocuklarıydı. Eren'in bir jeepi vardı, Doruk'un ve Can'ın arabaları da oldukça pahalı arabalardı. Engin, Ece ve Seda'nın maddi durumları ile ilgili henüz bir şeye şahit olmamıştım. Birbirleriyle nasıl, ne zaman ve nerede tanıştıklarını merak ediyordum.

"Seni dinliyorum neymiş benimle konuşmak istediğin?"

"Samimi bir şekilde özür dilemek istiyorum aslında sadece," dediğinde şaşırdım. Şaşkınlığımı fark edince dudakları yukarı kıvrıldı. "Altın Vuruş'a geldiğin gece sana saçma sapan şeyler söylemişim. İnan hatırlamıyorum bile ama bu bir bahane olamaz tabii ki. Can söyleyince kendimden çok utandım. Özür dilerim gerçekten."

İnsan sarhoş olsa bile genelde ya gerçekleri ya da ayıkken söyleyemediği şeyleri söylemez miydi? Yine de özrü samimi geldi ve konuyu uzatmanın bir anlamı olmayacağını düşündüm.

"Özrünü kabul ediyorum," dedim. Doruk rahatlamış gibi bu kez daha büyük bir gülümseme ile baktı yüzüme.

"Ayaz çok sinirlenmişti, kendime geldiğim anda ağzıma sıçtı," dedi gülerek ama gülüşünün arkasında bir ürperti gelip geçti sanki.

"Ya," dedim sadece. Düşünme Gamze düşünme. Kafanda kurma yine.

Trafik ışıklarında durduğumuzda ışıkları takip edebilmek için başını hafifçe yana eğip ön camdan dışarı bakıyordu.

"Dün gece çok içmişti sabah iyi olup olmadığına bakmak için evine uğradım," diye anlatmaya başladı birden. Endişeyle koltuğumda dikleştim.

"Kötü müydü?" diye sordum istemsizce. Işık yeşile dönünce arabayı hareket ettirip gözlerini bana çevirdi ve beni süzdü. Sanki tepkilerimi kaçırmak istemez gibi gözünü benden ayırmadı bir süre.

"Kapıyı Seda açtı," dedi. Dondum kaldım. "Seda'yı hatırlıyor musun? Bizim gruptan, kızıl saçlı olan hani?"

Hatırlıyordum. Benden nefret eden kızdı. Sebebini şimdi anlıyordum.

"Hım," diyebildim sadece. Doruk tekrar yola döndü, okula da yaklaşmıştık. İçimi hızlı bir alev yalayıp geçmeye başladı, geçtiği yerleri yakıyor arkasında da kömürleşmiş bir iz bırakıyordu. Çok hızlıydı.

"Gece Seda kalmış yanında," diye konuşmaya devam etti Doruk. Sesindeki îmalı tonu duymak istemiyordum ama o konuşmaya devam etti. "Şaşırdım doğrusu, Seda hep Ayaz'a ilgi duyan bir kızdı ama aralarında bir şey yaşanacağını-"

"Doruk ben burada inebilir miyim?" diye sordum aniden konuşmasını keserek. Otobüslerin geçtiği caddedeydik ve okula gitmek için sadece ara bir sokağı yürümem gerekiyordu. Daha fazla bu konuşmayı dinlemek istemiyordum.

"Neden?" diye sordu ama şaşkın değildi. Rahatsız olduğumu anlamıştı. Bana bunu neden anlatmıştı bilmiyordum ama içten içe Ayaz'dan uzak dur mesajı vermeye çalıştığını düşündüm.

"Biraz yürüyüp uykumu açmak istiyorum," dedim zorla gülümserken. Dudaklarım hareket etmekte zorlandı. "Teşekkür ederim getirdiğin için. Hoşça kal."

Arabadan kaçar gibi inip arkama bakmadan hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başladım. Sanki hızlı yürürsem içimde başlayan bu acı histen kaçabilecekmişim gibi!

Ayaz bunca zamandır Seda'yı mı seviyordu? O yüzden mi bana sürekli bizden olmaz deyip duruyordu? Seda da kendisi gibi zehirli olduğu için korkacak bir şeyleri yoktu. Evet ideal ilişki! Karanlık dünyalarında onları rahatsız edecek bir ışık olmadan birlikte kaybolabilirlerdi. Tamam. Üzülecek bir şey yoktu. Yeni bir şey de yoktu.

Var olan şüpheli acı bir sebep bulduğu ve kesinlik kazandığı için şu an canımı daha çok yakıyordu ama zamanla geçecekti.

Sınıfa donuk bir ifade ile girdim; Çınar ve Ebru yan yana oturmuşlar gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda dünki beden eğitimi dersi hakkında konuştuklarını duydum.

"Günaydın," dedim ikisine de elimden geldiği kadar üzüntümü gizlemeye çalışarak. "Günaydın," dediler ikisi de benim aksime doğal bir gülümseme ile.

Ebru benim yerimde oturuyordu, ben geldiğim için ayağa kalkmaya yeltendi ama omzundan bastırarak tekrar oturttum. "Ben zaten lavaboya gideceğim biraz sonra otur sen," dedim.

Ders başlayana kadar orada saklanıp içimdeki acıyla mücadele edecektim. Tam kapıdan çıkacağımda Ayaz da kapıda belirdi birden. Çarpışmamak için son anda durup bir adım geri çekildim.

Okul gömleğinin üstüne siyah bol bir ceket giymişti; ceketin sol kolunda ve kalbinin olduğu yerde değişik şekilli yazılar yazıyordu. Saçları dağınık olsa da kendine ait düzgün bir görüntüsü vardı. Her zaman olduğundan daha güzel göründüğü için ondan daha çok nefret ettim.

Yüzüne hissettiğim bu yoğun nefretle birkaç saniye baktıktan sonra omzuna çarparak kapıdan geçip lavaboya gittim. Ona çarptığımda nasıl tepki verdi dönüp de bakmadım ama sesi çıkmadı.

Lavaboda biraz oyalandıktan sonra dersin başlamasına birkaç dakika kala sınıfa geri döndüm ve sessizce yerime oturdum.

Okula başladığımdan beri Ayaz'ın derse vaktinde geldiğine ilk kez şahit oluyordum. Arkama dönüp sırasına baktığımda göz göze geldik. Kaşlarımı çatıp tekrar önüme döndüm. Pislik!

Matematik hocası yanında iki öğretmen ile birlikte sınıfa geldi; öğretmenlerden biri kadın diğeri erkekti. Derse üç öğretmenin gelmesi pek hayra alamet olmazdı.

"Herkes çantalarını sırasının üstüne koysun arama yapılacak," dedi matematik hocamız. Sınıfta düşük şiddetli bir uğultu başladı ama herkes çantalarını sıraların üzerine çıkarmaya başladı. Ben de çantamı sıranın üstüne koyup arkama yaslandım ve beklemeye başladım.

Bazı öğrenciler çantalarının açılmasını istemeyerek direnmek istediler ama başka şanslarında yoktu; sadece sızlanmak ile kaldılar. Birkaç kızın çantasından makyaj malzemesi birkaç çocuğun ceplerinden de sigara paketleri çıktı.

Kadın öğretmen benim çantamı ararken erkek öğretmen de Çınar'ın çantasını aradı. Çantamdan okula getirilmesi yasak hiçbir şey çıkmayınca üzerimi aradı; kot ceketimin ceplerini yokladı bir şey yoktu. Sonra okul eteğimin cebine üstten dokundu ve hoca ile aynı anda cebimde bir şeyin olduğunu hissettik.

Hoca cebimden minik bir paket çıkardığında ben hocadan daha çok şaşırdım. Bir an bu paketin cebimde ne işi olduğunu düşündüm ve hatırlamam fazla uzun sürmedi. Ayaz'ın arabasından gizlice alıp cebime koyduğum paketi sonra atmayı unutmuştum.

Hoca paketi diğer öğrenciler görmeden avucunun içinde saklayıp yüzüme baktı. Söyleyebilecek hiçbir şeyim yoktu. Cebimden uyuşturucu paketi çıkmıştı ve benim söyleyebilecek hiçbir şeyim yoktu.

"Adın ne senin?" diye sordu hoca bana.

"Gamze Aytekin." Kalbim korkuyla göğsümü dövüyordu. Ne yapacaktım? Ne olacaktı?

"Tahtaya çık ve bekle," dedi arama yapan hoca. Sonra kalan öğrencilerin eşyalarını ve üstlerini aramaya devam etti. Cebimden çıkan paketi de kendi cebine koydu.

Korku dolu gözlerle tahtaya çıktığımda baktığım tek gözler Ayaz'ın mavi gözleri oldu. Korktuğumu görmesini istedim. Tahmin ettiğim gibi o da gözlerini kısmış bana bakıyordu; mavi gözlerinde şüpheli bir merak vardı. Başka kimseye bakamadım.

Arama bittiğinde iki hoca ile birlikte sınıftan çıktık. Kadın hoca cebine koyduğu paketi çıkarıp erkek hocaya gösterdi.

"Öğrencinin cebinden çıktı," dedi sessizce. Daha önce böyle bir şey ile karşılaşmamış olacak ki sesi hem şaşkın hem de tedirgin çıktı. "Tahmin ettiğim şey değil mi bu?"

Korkudan ve çaresizlikten neredeyse ağlayacaktım; ellerim titriyordu ve kalbim bacaklarımdaki gücü kesecek kadar hızlı atıyordu.

"Bu şeyin senin cebinde ne işi var?" diye sordu kadın hoca küçük paketi bana doğru uzatarak.

Tam bu esnada önünde durduğumuz sınıfımızın kapısı açıldı ve dışarı Ayaz çıktı. Gözleri ilk önce bana sonra da hocanın elinde tuttuğu pakete baktı.

"O şey bana ait," dedi Ayaz hemen. İki hoca da Ayaz'a döndüler. "Arama yapılacağını önceden duymuştum, o fark etmeden cebine koydum."

Hocalar birbirlerine baktılar bir anlığına; sonra erkek hoca paketi kadın hocanın elinden aldı.

"Siz ikiniz," dedi Ayaz'ı ve beni göstererek. "Benimle Derya Hanım'ın odasına gelin. Bu konu bizi aştı."

Derya hocanın odasına doğru yürürken bacaklarım titriyordu. Ya okuldan atılırsam? Ya bu olay Adnan Bey'e bildirilirse? Mahvolurdum. Kimse bana inanmazdı. Peki ya Ayaz ne olacaktı? Zengin olsa da okuldan atılabilirdi. Polise bildirilir miydi?

Derya hocanın odasına girdik. Hoca durumu Derya hocaya anlatıp paketi de masasına bıraktı. Derya hocanın yüzüne dahi bakamadım. Ayaz hemen yanımda duruyordu. O da korkuyor muydu merak ettim.

"Teşekkür ederim Ahmet Bey siz çıkabilirsiniz," dedi Derya hoca. Böylece odada sadece Ayaz ve ben kaldık.

Derya hoca daha hiçbir şey söylemeden Ayaz, "Hocam Gamze dışarı çıksın yalnız konuşalım," dedi. Gözlerimi kaldırıp Ayaz'a baktım korku içinde. "Ahmet hocaya da söyledim Gamze'nin cebine ben koydum, haberi bile olmadı."

Derya hocanın yine ortada bir suç varsa herkes cezasını çeker diyerek buna izin vermeyeceğini düşündüm ama Derya hoca bana dışarı çıkmamı söyledi. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıkıp kapının yanındaki duvara yaslandım.

Okuldaki hocaların birçoğu Ayaz'ın bir bağımlı olduğunu biliyorlardı, eminim Derya hoca da biliyordu. Çok garipti. Kimse ona yardım etmeye çalışmıyordu; sadece görmezden geliyorlardı.

Yardıma muhtaç bir hayvanı yüksek duvarları olan bir bahçeye kapatmışlardı; hayvan kendisine zarar veriyordu ama insanlar duvarların tepesinden onu izliyordu. Kimse yardım etmiyordu; bahaneleri de duvarların yüksek olmasıydı. Onu o duvarların ardına hapseden de duvarlar yüksek diye ona yardım etmeyenler de aynı insanlardı.

Ayaz odadan çıkıp hiçbir şey söylemeden kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladı. Şaşkın ve korku dolu olduğum için hiçbir şey söylemeden onun beni çekiştirmesine izin verdim. Ders yapılan sınıflardan uzağa, pencerelerin ve ders aralarında öğrenciler otursun diye koyulan koltukların olduğu yere geldiğimizde kolumu bıraktı.

"O paketin sende ne işi var?" diye sordu hiddetle. Kendisini zor tutuyormuş gibi dişlerini sıkıyordu.

Cevap vermedim.

"Biri mi verdi?" diye sordu gözlerini hafifçe kısarak. "Satın mı aldın? Denemek mi istedin? Ne? Açıkla bana hemen!"

"Saçmalama istersen Ayaz," diye homurdandım. Onun arabasından gizlice aldığımı söylersem bana çok kızacağını düşündüğüm ve öfkesinden korktuğum için başka bir şey söylemedim.

"Bizim çocuklardan biri mi verdi yoksa?" diye sordu sonra. Ses tonu öyle ürkütücü çıktı ki hemen gözlerine baktım. "Cesaret edemezler! Onlar değil değil mi? Söyle!" Aklına değişik şüpheler düştükçe öfkesi daha da artmaya başladı.

"Kimse vermedi!" dedim biraz yüksek sesle. "Arabada sinir krizi geçirdiğin gün torpidondan alıp saklamıştım. Cebimde unutmuşum."

Histerik bir gülüşle parmaklarını dağınık saçlarının içinden geçirdi. Pencereye doğru gidip benden uzak durarak sakinleşmeye çalışıyormuş gibi birkaç saniye dışarı baktı.

Tekrar bana dönüp hızlı adımlarla üstüme yürümeye başlayınca refleks olarak ben de geri çekilmeye başladım ve sırtım duvara değince gözlerimi endişeyle sımsıkı kapattım. Ayaz iki elini duvara koyup beni kollarından yapılmış bir kafese aldıktan sonra alnını alnıma yasladı.

Kalbim ritmini şaşırdı. Olduğum yere yığılacağımı düşünerek korktum. Bu kadar yakınımda olması içimde bir yerlerde, çok kıyıda köşede kalmış duyguları tetikledi.

"Beni sakinleştirebiliyordun," dedi birkaç santim uzağımda. Elini kulağımın arkasında, saçlarımda hissettim. "Şimdi de sakinleştirsene."

Kendime gelip gözlerimi açtım ve ellerimi göğsüne yaslayıp tüm gücümle iterek kendimden uzaklaştırdım. Sarsılmaz bedeni benim fiziksel gücümle değil ama onu istemeyen ellerimin hissi ile bir adım geri çekildi.

"Başka bir bedene dokunan ellerinle bana dokunma bir daha," dedim yüzümü buruşturarak. "Haklısın. Bizden olmaz, olmamalı. Kendine uygun olanı bulmuşsun çoktan. Benden uzak dur artık. Ben de rahatsız etmeyeceğim seni. Seda ile mutluluklar."

Continue Reading

You'll Also Like

5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
7.8M 159K 69
Asla kimseye güvenme sözleriyle büyümüş genç bir kız ve ne olursa olsun pes etmeyen genç bir adam... İliklerine kadar hissettiği tanıdıklık hissiyle...
NEREDEYİM? By AYDEMİR

Science Fiction

2.4K 327 34
"Tanla"dedi üzgün ve sakin bir şekilde gözlerime bakıyordu. "Beni istememeni anlıyorum"dediğinde kısık bir sesle mırıldanırken"ama ben neden seni ist...
9.4M 302K 89
~Dengesiz Herif & Asi Rapunzel~ Kaderden kaçamazsın, istemediğin kadar ister, nefret ettiğin kadar seversin.Farklılıklar çıkmaz sokak olur, sonuna ba...