İyi Ki Geçtiler

By eflatungrisi

373K 9.5K 17.7K

Para mal mülk aşk şehvet tutku... İnsan neyi arzulardı bu dünyada ? Onu ? Aşk mıydı temelinde her şeyi yakıp... More

giriş
1 bölüm
2.bölüm
3. bölüm
4 bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14 bölüm
15 Bölüm
16. Bölüm
17.bölüm
18. Bölüm
19 Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. bölüm
24. Bölüm
25 Bölüm /açıklama
26.bölüm
27 Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31. bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35. bölüm
36.Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
41.Bölüm
42. bölüm
43. bölüm
44. bölüm
45.bölüm
46. bölüm
47. Bölüm
48.Bölüm
49. Bölüm
50. bölüm
51( final)
/veda

9.Bölüm

7.5K 192 25
By eflatungrisi

Ne zaman boş bir bank görsem aklıma beklemek gelir. bir de yalnızlık duygusu.Kim bilir kimlerin yalnızlığını paylaşmıştır ,kim bilir hangi sabırsız yüreğin beklemek anında ona yoldaşlık etmiştir !Ve kim bilir hangi terk edilmiş anıları taşıyor tahtalarında...Her bankın kendine ait anıları vardır.Eğer bir park bankı ise en çok ihtiyarları ağırlamıştır.Yılların yorgunluğuyla bükülmüş bedenleri çöker talihsiz bankın üzerine.Talihsizdir çünkü yalnızdır ihtiyar ve belki de "evde iş yapacağım ,hadi parka git" diyerek evden yollanmıştır.Tüm hüznüyle ve yalnızlığıyla tahta banka sığınır ihtiyar.Kimi bank ise daha şanslıdır.Kuytu bir yere yerleşmişse en çok aşıklar gelir ona.Kıskanç kavgalara,nazlanmalara,gecikmiş sevgiliye söylenen sızlanmalara rağmen şanslıdır.Aşıkların aşka dair tüm sözleri,kokuları sızar tahtalarına...Kimi banklar ise daha bir talihsizdir.Onlar hastane bahçelerinin sessiz neferleridir.Bazen yalnız hastaları,bazen sonuç bekleyen sabırsız hastaları ama çoğunlukla hastasını bekleyen refakatçıları ağırlar tahtalarında.Onların tüm sabırsızlığı,korkuları ve umutsuzluğu siner tahtalarına.Erkenden yaşlanır hastane bankı.Umutsuzluk onu çürütmeye başlamıştır.Ama en vahimi yalnız kalan banklardır.Onlar kimselerin artık gitmediği kıyı-köşelerde kendi hallerine terkedilmişlerdir.Nadiren bir sarhoş ya da bir gönül adamı ziyaret eder bankın hüzün kokan oturağını.Sevinir bank.Nihayet işe yarayacaktır ve bir yoldaş bulmuştur.Ama bilmez ki o ziyaretçi bilinçsizdir.Hangi mutsuzluğun ya da acının anılarını silmeye çalıştığını bilmeyen bu ziyaretçi gidecektir bir daha gelmemek üzere...

İşte ben o bilinçsiz kişiydim. Ne yaptığımı bilmez bir halde takındığım kimliğin ardında her gece göz yaşlarına boğulurken buluyorum kendimi. Iyi değildim ve iyi olmaya çalışmayı da bırakalı çok olmuştu. Elif kimdi ? En son neyi yaparken mutluydu ? Kimin eseriydi ? Bir Çok sorumun cevapsızlığı iliklerimde, sızlatıyordu.
Sert bir şutla kaleyi delip geçen topun kaleci tarafından gönderilmesini bekliyordum. Antremanları çok sever ama takımla pek muhabbetim olmazdı. Maça çıkar gerekeni yapar duşumu alıp hayatıma kaldığım yerden devam ederim. Kızlar futbol oynamaz dediklerinde ben daha 7 yaşındaydım. Erkeklerle futbol oynarken ataklarım yerini hırsa bırakırdı hep. Bu yüzden olsa gerek futbol beni rahatlatıyordu. O zamanlar mahallede yaşıtım kız yoktu . bu yüzden hep erkek kuzenlerimle oynardım. Annem bana kızar ama sonra kıyamayıp hemencik affederdi. Annem gibi kimse sevmedi beni koşulsuz. Kimse açtığı yarayı sarmadı.
Antreman bitinim de antrenörün onayıyla soyunma odalarına dağıldığımız sırada tribünlerde fark ettiğim üçlü dikkatimi çekti. Prof. Ayhan , Yiğit ve Hakan. Anlamak ister gibi olduğum yerde durdum. Hadi Yiğit Hakan'ı ziyarete geldi. Peki ya prof. Ayhan ne alaka ? Nerden tanışıyor olabilirler ki . Hadi diyelim tanışıyorlar neden burda konuşuyorlar?
Kafamı daha fazla bu sorularla dolduramazdım. Benim derdim başımdan aşkındı zaten. Takıldığım şey gerçekten gülünçtü. Soyunma odasına girdiğimde takım çoktan dağılmıştı . Duşu alıp pantolon ve beyaz tişörtümü giydim. Biraz oturup dinlenmek istedim.
Artık nisan bitiyordu. Mersin'den döneli neredeyse bir buçuk ay olmuştu ama benim aklım hala burnumun kanamasındaydı. Evet düşünmeme kararını alsam da dün sabaha karşı burnumun kanamasıyla tekrar dengem Alt üst olmuştu. Demek ki dedim inancım yanlışmış sadece o yakındayken falan kanamıyormuş burnum. Kübra haklıymış....
Iç geçirip çantamı omzuma takıp soyunma odasından ayrıldım. Çıkışta kapının önünde yine o üçlüyü görünce anladım ki yiğit benimle de görüşmek istiyordu. Sanırım yine birkaç gün görevde olacaktı. Genelde göreve gideceği zamanlarda vedalaşmak için uğrardı nerde olursak olalım. Alya yine o hassas dönemlerine girecekti yani. Sesli bir nefes alıp onları görmemezlikten gelirken yiğit tam da tahmin ettiğim gibi bana seslenmişti.

"Ef heyy ruh hastası baldız "

Sinirle olduğum yerde durup ona döndüm. Ruh hastasıymış . Aptal şey . Benim yaşadığım şeylerin üçte birini yaşaydı. Kimin ruh hastası olacağı apaçık ortada olurdu.
"Efendim yiğit "
Eliyle gelmemi istediğinde biraz şüpheyle bakındım. Ayhan Hoca ve Hakan 'ın olması beni biraz tedirginleştirmişti. Hakan'ı en son 2 hafta önce o tatsız olayda görmüştüm. Fakülte içerisinde zaten dışarı çıkamadığım için hiç karşılaşmamıştık.

"Ef. biz insanlar sosyalleşmek için varız . Gel hadi "
İstemeye istemeye adımladım.

"Ef mi ? Ne demek ef ? "
Sorunları peş peşe sıralayan prof. Ayhan'a çevirdim kafamı kısa çaplı göz teması kurduk. Ben ona nasıl açıklayacağımı düşünüyordum o sırada o da büyük bir ihtimal gözlerimden bir şeyler yakalama peşindeydi.

"Evet ef. Elif'in en sevdiği kitap karakter ismiymiş. Uzun zamandır öyle hitap ediyoruz ona. "

Prof. Ayhan yiğit 'in cümlesinin bitişiyle tekrar bana baktığında yiğit'i onaylar gibi kafa salladım.

"Canım geçen gün gerçekleştirdiğin mogan facian yüzünden bugün hep birlikte zaman geçirme planına uyman için kızlardan bildirge getirdim. Yasama yürütme ve yargı 'yı sana bırakırlar diye düşündüm ama malesef o işi de atarlı baldız üstlendi. Uygulamakta sana kalmış. "

Kurduğu cümlelerden anladığım kadarıyla bir plan var yine uymamı istiyorlardı. Mogan faciasıymış. Neden beni anlamak istemiyorlar ki ? Ben her gün ölmek için dua ederken onların bir yerlerden beni ayağa kaldırma hisleri niye ?
Spor çantamdaki telefonumu ararken yiğit yine şakacı konuşmasına devam etti.

"Hem Ayhan bey ve Hakan 'da bizimle olacak. Sen dışında herkes için söylüyorum çok eğleneceğiz "

Telefonu ele geçirip kafamı kaldırıp yiğit 'in yüzüne boş boş baktım. Ankara'da o kadar eğleneceğimiz yerlerin sayısı kısıtlı olmasına rağmen yiğit'in öve öve bitiremediği mekan biraz abartılı gelmişti. Ondan bakışlarımı çekip çantamda fark ettiğim kağıda odaklandım. Tanımadığım bir yazı ile yazılmış bir not kağıdı. Okuyup okumama arasında kalırken gözlerimi yiğitlerin üzerinde gezdirdim ve doğru bir kararla sonraya sakladım okumayı.

"Hadi bakalım gidiyoruz "

Kafamı olumlu anlamda sallayıp kuzu kuzu yola koyuldum.

°•○●°•○●°•○●

Akşam yemeği hazırlıklarını alya çoktan tamamlamıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp içerde yine bir didişme içerisinde bulunan kız kardeşlerime seslendim

"Ben geldim!"

Mutfak kapısından kafasını uzatan Eda oldu bana hala kızgındılar ve haklıydılar. Bakışlarını sözde sert ve korkunç hale getirmişti. Sonra elindeki unu çırpıp ellerini yanlarlarına yerleştirdi. Şimdi tam bir mahalle kadını edasındaydı.

"Bugün de kaçma diye bir özel kuvvet askeri bir profesör ve bir avukat adayı gönderdik. Umarım başarılı olmuşuzdur."
Ona göz devirip bakışlarımı merakla hem bizi hem evi izleyen Ayhan Hoca'ya çevirdim. Yine bana dair bir şeyleri yakalama içerisindeydi.

"Çok komiksin Eda ama ben gerçekten gülmeyi bırakalı 3 sene oldu biliyorsun. Şimdi ben üzerimi değiştirip geliyorum. Sende Hayat'a söyle Hocamızla ilgilensin banyo havlu falan... "

Onun cevap vermesi demek kapının önünde saatlerce beklememiz demekti. bende koşarak odama geçtim. Kendimi yatağa firlatıp bu akşam yaşanacak olanları kurdum kafamda. Hakan'la her göz göze geldiğimizde kendimi kötü hissedecektim belki de atak geçirip Ayhan Hoca'nın benim hakkındaki meraklarına ipucu vermiş olacaktım. Iyisi mi ? bahanelerle odama kaçmalıydım. Yatağın yanına bıraktığım çantamdan terli parçaları makinaya atmak için ayaklandım. O sırada yine o kağıdı fark ettim. Korku yine bedenimde tüm taaruzunu gerçekleştirmeye başladığımda aklıma Ela göz geldi. Burnumun kanaması gizemli bir not. Bir yanım o olsun diye dua ederken , diğer yanım alıştığım yaraların kabukları kavlamasın, o olmasın diye dua ediyordu. Not kağıdını aralayıp satırları okudum.

" belki bilir belki bilmezsin. Ben sana geç kaldığım gibi okula da geç kalırdım hep. Belki bilirsin utanır çekinir uzaktan severdim seni... belki bilirsin... ama yok bilmezsin sevmenin kaçmak olduğunu senden öğrendiğimi "

Belki belki belki... buradaydı yanımda yakınımda şair olamam derdi olmuştu. Seni sevemem demişti sevmişti. Ela Göz geçte olsa gelmişti kağıdı avuçlarım içinde sıkıp koşarak salona girdim. İçim içime sığmıyor çığlık atıp bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Koray endişeyle koltuktan kalkıp bana yöneldi. Delirmiştim o burada benim yanımdayken yakınımdayken elimde değildi delirmemek.

"Burada"

Nefesimi toplayıp hızla devam ettim.
" Ankara'da "

"Geldi. Gelmez dedim geldi."
Hemen kapıya yönelip ayakkabılarımı giydim. Arkamdan kızların sesini duysamda yine önceliğim sokakta onu aramak oldu. Apartmanı hızlı adımlarla inip caddeye çıktım. Önce sağıma soluma bakındım. sol tarafa doğru koşup çocuk parkına girdim
Nefes nefese kalmıştım. Parkın içinde durup nefesimi düzenledim. Daha sonra 2. Kez bağırdım ona bir sokak ortasında.

"Ela Göz !"

Durup şehri dinledim. Sessizliği dinledim... onsuzluğu dinledim koca şehirde.

" geç kalmadın Ela Göz. (Durdum) Şuan çıkıp gelsen dün uğurlamış gibi karşılarım seni ( zor da olsa nefesimi düzenledim) sen uzak kalamazsın gel hadi.. Yalvarırım gel Ela Göz"

Sokaktan yanıt bekledim adeta. Ses seda yok. Ne o Ankara 'nın şahin sesleri ne de o Ankara havalarının... hepsi uçup gitmişti. Ölüm sessizliği kaplamıştı koca Ankara'yı tıpkı 10 kasımda olduğu gibi.... Gözlerim yine dolduğunda boşa ümitlendiğimi anladım. milyonuncu kez bosa ümitlendim... onun beni asla sevmeyeceği gerçeğini unutarak yine en yükseklerden atmıştım ruhumu.
"Intiharı bile Ela Göz kokan ruhum"

"Ef "
Sesin sahibi beni o düşüncelerden arındırıp kendisine odaklamayı başarmıştı. Ve neden diye bir cümlem daha olmuştu. Neden son zamanlarda Ela göz diye açtığım kapının ardında Bebek surat vardı ? Benim hikayemin neresindeydi onun yeri ?
Birkaç adım sesi duydum sonra şimdi tam karşıma geçmiş uzun uzun yüzüme bakıyordu. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım, korkularım yoktu çünkü paramparçaydım. Ihanet ediyorum düşüncesi yoktu çünkü paramparçaydım... ela göz yoktu ya ondan bu durumdaydım.
"İyi misin ? "
Kafamı olumsuz anlamda sallarken yüzümdeki ıslaklıkları fark ettim. Ağlamıştım. Uzun zaman sonra onun için ağlamayı başarmıştım. Nefesimi çekip ters yöne dönüp gitmeyi düşündüğüm sırada Hakan , beni kolları arasında sarıp kafamı göğüsüne yasladı. Tepki mi ? Hayır soluklanamıyordum bile. Ne mi yaptım ? Hiçbir şey.
Sonra eli benim kıvırcık saç tellerim üzerinde gezindi. Onu itip kurtulmak istiyordum evet. Ama farklı bir şey vardı çok farklı uzun zaman sonra bir erkeğin kolları arasında ağlıyordum. Babam gittiğinden beri hiçbir erkeğin sarılmasına izin vermedim. Hayatıma kimseyi sokmadığım içinde kimseyle sarılmadım.

"Geçmiyor Ef. Ama alışmakta çok saçma geliyor öyle değil mi ? "

Ses tonu hipnoz edici bir şekilde kulaklarıma dolarken hala kendime gelmeyi bir türlü becerememiştim. Onu itmem bağırıp çağırmam gerekirken kolları arasında gözlerimi kapatıp saçıma dokunmasına bana sarılmasına izin veriyordum. Bir çocuk parkının orta yerinde hemde. Göğüsünde ağlıyordum....

Ben cevap vermeyince o da beni sarmayı bırakıp her şey normalmiş edasıyla konuşmaya başladı.

"Kızlar çok endişelendi seni arıyorlar. Hadi gidelim."

Ağır adımlarla ilerlerken gözlerim sarılığım adama kaydı. Ne zamandır tanıdığımı nasıl bana sarılmasına izin verecek kadar güvendiğimi düşündüm . Bu ikinci kez oluyordu. Ama diğerinde beni sakinleştirmek için yaptığına kanaat getirmiştim. Şimdi niye peki ? olduğum yerde durup gözlerimi kapadım. Zihnim her hücremi idama sürüklemeye başlamış gözlerim ise kararmaya. Ve yine Ela Göz'den öncesinde yaşadığım ağır şeylerde olduğu gibi bir boşluk gördüm. Siyah ve huzur verici.... bu sefer tanıdığım kollara, siyahlığın kollarına bıraktım kendimi....

°•○●°•○●

Birinin kollarında yatağıma bırakıldığımı hissediyorum ama gözlerimdeki ağırlık yorgunlukla birlikte tükenmişliği de yanına alıp buna izin vermiyordu. Seslerin boğuklu söylenenleri anlamam da biraz sorun çıkarsada Konuşanın Hayat olduğunu onu susturmaya çalışanın da Eda olduğunu idrak edebilmiştim.

"Ela Gözmüş. O çocuğu elime bir geçireyim o gözlerini oymayan ne olsun. Bu ne ya böyle aşķ mı olur ?"

Eda'nın sıkıntıyla üflediğini duydum. Daha sonra ses tonunu kendisininde bu durumdan rahatsız olduğunu belli eder gibi konuşmaya başladı. O sırada gözlerimi aralamayı az da olsa başardım.
"Hayat tamam sakin olalım. Neler olduğunu öğreniriz henüz bir fikrimiz yokken boşuna kızıyoruz. Sen Alya'ya bak biz buradayız "

Alya... yine korkmuştu söylediğine göre kaybetmekten korkuyordu. Bu sefer Koray'ın sesi doldu kulaklarıma. sesler net görüntü buğuluydu.

"Gözlerini açtı. Bırakın şimdi didişmeyi "

Herkesin başıma toplanmasıyla biraz huzursuzlanmıştım. Eda'nın not kağıdının olduğu elimi kavramaya çalışması üzerine elimi çektim. Bu tepkim karşısında Hayat'ın kaşlarının çatıldığını fark etmedim değil. Eda bunu görmezlikten gelerek yanıma oturdu.

" iyi misin ? "
Kafamı onların yüreğini hafifletmek için olumlu anlamda salladım. Hayat'ın sinirden güldüğünü fark edince gerçekten çok korktuğunu anladım. Ama her şey Ela Gözlü 'nün olduğuna dair işaretlerdi bu yüzdendi fırlayıp gidişlerim.

"Neyin var Ef neden fırlayıp gittin ?"
Cevap vermeye bile halim yokken dudaklarımı aralayıp konuşacaktım ki Hayat öfke dolu bakışlarla her kelimeyi bastıra bastıra araya girdi.

" Neden olacak sence Eda. Onu sevmeyen önemsemeyen yüzüne bile bakmayacak kadar pislik piç kurusu yüzünden. Sonunda Ankara'da da tırlattı kafayı "

" Hayat lütfen "

Alya'nın sesiyle hepimiz ağlamaktan gözleri şişmiş Alya'ya baktık. İçimde oluşan o tarifsiz sızı o suçluluk duygusu beni yakıp yıkma derecesine getirmişti. Onları üzmüş , mahvetmiştim. Buna ne kadar hakkım vardı ki ? Benimle mücadele etmekten yorulmuş ve bu yolda benden daha fazla yara almışlardı.

"Alya "
Deyiverdim kısık sesle. Zorlasamda daha fazla çıkmıyordu sesim. Boğazımdaki düğümler artmış acı bir sıvı doldurmuştu soluk borumu.
Usulca yanıma yaklaşıp beni kolları arasına sardığında gözyaşlarım çoktan firar etmişti. Daha sonra üzerimize atılan Eda olmuştu. Hayat uzun bir süre bizi izlemede kaldı. Gelmeyecek onları bu hale getirdiğim için beni asla affetmeyecek diye korkuyordum .

"Bana bak Ef akıllı kal akılla kal..."

Diyerek üzerimize atlayınca Ela Göz'den önceliklerimin olduğunu fark ettim. Beni sevenler için savaşmam gerektiğini anladım.
Ve Hayat'ın kamyon arkası sözleri tüm ortamı ısıtmış olduğu için sıcak bir hava kattım ortama.

" savaşılacak en önce şey sizlersiniz artık..."

Continue Reading

You'll Also Like

17.5K 1.3K 62
Hayatın tesadüflerle birbirine bağladığı iki genç kalp, aşkın gerçekliğini birbirlerinde tadabilirler mi?
20.8K 332 11
Kısa oldu ama uzun zamandır yazmıyorum elimden bu kadar geldi...
61.3K 739 10
Edebiyat öğretmeni Mahir Soysal'ın tayini Dersaadet Lisesi'ne çıkmıştır. İstanbul'un kenar mahallerinden biri olan Dersaadet, kinin, öfkenin, şiddeti...
122K 19.4K 200
Burda hiçbir şekilde ırkçı bir durum söz konusu değildir. Sadece kendi kökenimin güzelliklerini anlatmak istiyorum iyi okumalar.😊😊