Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

By eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... More

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-4.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-15.BÖLÜM-
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-33.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-47.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-
Özel Bölüm

-29.BÖLÜM-

685 52 3
By eesmerr12389


Hiç kıpırdamadan yerimde duruyordum. Mert hala kolumu bırakmamıştı ve ben arkamda beni bırakmasını söyleyen adamı hala çözememiştim. Kimdi? ''Abi, karışma'' Abi mi? Patronu falan mıydı acaba? Sertçe kolumu ondan kurtardım ve arkama bile bakmadan ilerlemeye başladım. Başıma bir iş gelsin istemiyordum.

Yaklaşık on dakikadır yürüyordum ve tek bir taksi geçmiyordu. Telefondan saate baktığımda 23.13 olduğunu gördüm. Alper'i arasam gelemezdi ki. Üstelik belki daha eve bile gelmemişti. Hem neden onu çağırayı ki, daha önceleri ona mı güveniyordum. Aşağıdaki işlek caddeye inersem bir taksi bulabilirim düşüncesiyle daha hızlı adımlarla yürümeye başladım.

''Baksana buraya!''

Kafamı sağ tarafımda durmuş olan arabaya çevirdim, ne istiyordu bu adam? ''Ne var?'' Gayet sert olmaya çalışıyordum. Çünkü böyle insanlara iyi davranmaya gelmezdi. Cevap vermesini beklemeden yolda yürümeye başladım. Ben ilerledikçe arabada yavaşça ilerliyordu. ''Binde seni evine bırakayım,'' Bu cümle benim şartellerimin atmasına neden olmuştu. Yürümeye devam ederken konuştum. ''Sen kimsin de beni eve bırakacaksın be?''

''Gece vakti yollarda başına glebileceklerden haberin yok galiba,''

''Sana ne be! Hem ne malum senin bana bir şey yapmayacağın?''

''Paranoyak mısın kızım sen yardım etmek istiyorum işte. Bu saatte taksi falan bulamazsın. Evine daha fazla geç kalmanı istemem.''

Bir an düşündüm. Alper eve gitmeden benim evde olmam gerekiyordu. Yoksa ona nereye gittiğime dair bir açıklama yapamazdım. Adama çevirdim bakışlarımı. Beni Mert'in elinden kurtaran adamdı. Sanki onunla gitsem bir sorun olmaz gibime geliyordu. Ya da yanılıyordum, bilmiyorum.

Derin bir iç çekişle son kararımı aldım ve yavaşça arabanın ön koltuğuna oturdum. Aslında bu hiç istediğim bir şey değildi ama sorun olacağını düşünmüyordum. Adam evin adresini sorduğunda hemen söylemiştim. Yolda bir süre hiç konuşmadık. Arabanın içine sessizlik hakimiyetti.

''Adım Yağız,'' dedi, bir taraftan önüne bakarken bir taraftan da elini uzatmıştı. Eline uzanmadan, soğuk bir şekilde, ''Didem.'' Dedim. Bu tavrım hoşuna gitmiş olacak ki, ''Bu saatte evde şuan uyuyacak yaştayken buralarda ne işin var senin?''

Dikkatle ona çevirdim bakışlarımı. Yirmi beşin üstündeydi yaşı. Belliydi olgunluğu ve bu tavırlarıyla beni ezmeye çalıştığı barizdi. ''Ne varmış benim yaşımda?'' Çemkirmeden duramıyordum. Keşke sussaydım. Gür bir kahkaha patladı arabanın içinde. ''Tamam bir şey demedim ya,'' Arabanın durmasıyla geldiğimizi anladım. ''Getirdiğin için sağ ol,'' dedim ve kapıyı açtıktan sonra bakışlarımı ona çevirdim. ''Umarım bir daha karşılaşmayız.''

Arabadan indikten sonra apartmana doğru ilerledim. İçimden bir ses Alper'in eve geldiğini söylese de ben umudumu kaybetmemek uğruna hala içimden dua ediyordum, umarım gelmemiştir diye. Apartmanda iki kat çıktıktan sonra sessizce anahtarı kapının deliğine yerleştirdim. Yavaş hareketlerle döndürdüm ve aynı yavaşlıkla kapıyı açıp içeriye girdim. Yavaş adımlarla koridorda ilerleken bir anda salonun ışığı açıldı. Bu Alper'in eve gelmiş olması ve benim de boku yediğimin göstergesiydi. Nasıl bir açıklama yapacaktım acaba?

Salona girdiğimde Alper kırık ayağını sehpaya uzatmış, çatık kaşlarla bana bakıyordu. Suçluydum. Ona haber vermem gerekirdi. Suçluydum. Gece yarısı tek başıma dışarıya çıkmıştım. Suçluydum. Çünkü bara gitmiştim.

Karşısındaki koltuğa çekine çekine oturduğumda sinirle nefes aldı. ''Nereye gittin?'' diye sordu, buram buram tehlike kokan, sakin sesiyle. Ellerimle oynamaya başlamıştım, ne diyeceğimi bilmiyordum. ''Nereye gittin diye sordum, Didem. Gittiğin yerin bir adı yok mu?'' cevap vermedikçe daha fazla delireceğini bildiğim için bakışlarımı ellerimden çekmeden konuştum.

''Bulut kaç gündür eve uğramıyor ya, merak ettim. Ona bakmak için-''

Bir anda lafımı yarıda kesip bağırmaya başladı. ''Ulan sen dalga mı geçiyorsun? Bulut sızmış bir şekilde odasında yatıyor. Yarım saat oldu geleli, sen neredesin?! Bulutla beraberdin madem neden onunla değilde, kim olduğu belli olmayan şerefsizin biriyle geldin?!''

Görmüştü.

Bulut ne zaman gelmişti ki!

Ben yürüyerek çok zaman kaybetmiştim.

Ne cevap verecektim şimdi?

Benim cevap vermediğimi görünce deliye döndü. Hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Artık hiçbirşey kullanmadan, toparlayarak yürüyebiliyordu. Karşıma geldiğinde hala yüzüne bakmıyordum. Ne desem inanmayacaktı ki zaten. Bulut'la kavga ettik desem nedenini soracaktı. Ona nedenini anlatamazdım ki. Bulut şuan içkili olduğu için büyük bir ihtimalle yarın hiçbirşey hatırlamayacaktı. Yani resmi olarak boku yemiştim!

Yüzüme inen o tokatla oda yankılandı. İstemsizce, canımın yanmasıyla attığım çığlıkla yakınımda biri olsa sağır olabilirdi. Yüzünde hiçbir mimik hareketi olmadığını gördüm. Yanağımı hissetmesem de, bunu hak ettiğimi düşünmüyordum. Karşıdan ne kadar saçma bir şey olsa da, ne kadar haksız gibi gözüksem de haklı nedenlerim vardı. Ve bunu sırf Zeyno'nun iyiliği için ona anlatamazdım.

''Kimdi o şerefisz?''

''Tanımıyorum.'' Diyerek fısıldadım. Yalan söylememe gerek yoktu. Gözlerimden istemsizce düşen yaşlara aldırmadan bağırmaya devam etti.

''Nasıl tanımıyorum ya! Tanımadığın adamın arabasına ne diye biniyorsun kızım bu saatte?!''

Ben cevap vermeyince sinirle kapıya doğru ilerledi. Bu durumda nereye gideekti? Yaşlı gözlerle arkasından bakarken, arkasına dönmeden konuştu. ''Bu konu kapanmadı.'' Dış kapının çarpılmasıyla gittiğini anladım. Resmen başkaları yüzünden haksız yere dayak yemiştim. Sindiremiyordum. Sinirle ayağa kalktım ve lavaboya ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra tam banyodan çıkıyordum ki, kapının pervazına yaslanmış, beni bekliyordu Zeyno.

''İyi misin?'' diye sorduğunda sinirle güldüm. Ona bakmadan odama ilerlediğimde arkamdan geldiğini ayak seslerinden hissedebiliyordum. Alper'le aram yok yere bozulmuştu. Şimdi Alper öğrense Zeyno'nun hamile olduğunu ve bu durumu benim de bildiğimi asla beni affetmezdi. Ona yalan söyleyerek doğru bir şey yapmıyordum.

Sinirle ceketimi çıkardığımda Zeyno'nun beni izlediğini gördüm. ''Ne bakıyorsun Zeyno? Dayak yedim işte abinden, öğrendin için rahatladı mı?!''

''Bana niye bağırıyorsun Didem?'' Ağlamaya başlamıştı, ''Ben sevmekten başka ne yaptım?''

Öfkeyle soludum. ''Keşke doğru düzgün birini sevebilseydin de abinin karşısına çıkarabilseydin.''

''Bulut senin kardeşin değil mi Didem, neden böyle davranıyorsun? Bulut'u ikna edince çıkaracağım zaten abimin karşısına,''

Sinirle kolundan tuttum ve Bulut'un odasına doğru onu sürüklemeye başladım. Artık gerçekleri görmesi gerekiyordu. Odanın kapısını sert bir şekilde açtığımda Bulut'un sızdığını gördüm. Zeyno'nun kolunu bırakarak, odanın içine girdim. O hala kapıda bekliyordu. Elimle Bulut'u gösterdim.

''Bu adamı mı çıkaracaksın abinin karşısına ya da dedenin karşısına?! Hergün içen, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, buz gibi sevgi nedir bilmeyen bu adamı mı çıkaracaksın?! Ben Bulut benim kardeşim demiyorum, ama Bulut evlenilecek bir adam değil sen nasıl bu hataya düşersin Zeyno!''

Fevri hareketlerle Bulut'un yanına ilerledim. Yatağın yanındaki turnikeyi elime aldım ve hızla Zeyno'ya döndüm. ''Görüyor musun bunu? Sen belki ne işe yaradığını bilmezsin ama Bulut bağımlı. Yine çekmiş damarlarına eroini, şuan uçuyor! Karnındaki bebeğe nasıl bakacaksın Zeyno? Hem anne hem baba olmak zorundasın ona. Dedene, ağabeylerine bu durumu nasıl açıklayacaksın bana bahsetsene!''

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Gerçekleri yüzüne vurduğum için acıyordu canı. Ama gerçek buydu, ondan bunları saklayamazdım. Kapının kenarına oturmuş yüzünü avcunun içine almıştı. Ama içimdeki öfke tükenmek bilmiyordu.

''Sana inanamıyorum ya! Bulut'tan baba olacağına kendini nasıl inandırırsın! Evleneceğini mi düşünüyorsun seninle? Gerçekten bu düşünceye kapıldın mı! Ağabeylerin ne diyecek bu işe? Bağımlı, hergün içen, elinden sigarası eksik olmayan ve bar sahibi bir adama seni verecekler mi? Ya da şöyle düşün karnındaki bebeği öğrendiklerinde ne yapacaklar, anlayışla karşılamayacakları kesin. Bulut'un seni sevebileceğini düşünüyor musun? Bulut kadınlardan nefret eder. Seninle nasıl birlikte oldu, bunu hala bilmiyorum. Pek inanasım da gelmiyor doğrusu. Çünkü onun bir kadınla işi olamaz.

Sevgi emek ister Zeyno. Bulut sana ümit verdi mi, söyle bana? Yaptıysa böyle bir adilik vurayım suratına. Ama siz birbirinizi nerde gördünüz, sen ona ne ara aşık oldun,'' Parmaklarımı saçlarımın içine daldırdım, ''Ya siz hangi ara bu bebeği yaptınız? İşin çok zor Zeyno, ben sana söyleyeyim. Ama en kısa sürede bu işi çözmen gerek, karnın gittikçe büyüyor. Bulut seninle evlenir mi bilemem. Bunu kendi aranızda halletmeniz gerek.''

Kapıya doğru ilerledim. ''Benim de Alper'le aram bozuldu. Size yardımcı olabileceğimi sanmıyorum. Sabaha kadar ayılmaz Bulut. Abinde gitti, yat uyu sende sabah bu konuyu konuşmamız gerekecek.'' Kapıyı kapattım ve odaya ilerledim. Gram uykum yoktu ama yatağa uzandım. Alper nereye gitmiş olabilrdi? Telefonumu elime alıp aradığımda açmaması sinirimi bozmuştu. Bir yandan da hak veriyordum ona. Sonuyçta gece dışarı çıkmıştım ve bilmediğim bir adamla eve gelmiştim ama bunun sorumlusu ben değildim ki. Sırf kardeşi için gittiğimi bilse beni affeder miydi acaba?

Sabah gözüme tek bir uyku girmeden olmuştu. Yavaş hareketlerle yüzümü yıkamıştım. Soğuk bir duş almış ve saçlarımı kurulamadan bağlamıştım. Alper tüm gece eve gelmemişti. Nereye gitmişti, nasıldı öyle merak ediyordum ki. Ama telefonlarımı açmadığı için hiçbirşey soramıyordum.

Saate baktığımda on bir olduğunu gördüm. Odadan çıktığımda mutfakta birkaç ses duyunca oraya ilerledim. Zeyno kahvaltı hazırlamakla meşguldü. Bu durumda kahvaltı edilecek hal kalmamıştı ki. Ama doğru onun yemesi gerekti hamileydi ya!

''Günaydın,'' dedi tebssüm ederek. Sanki dün hiçbirşey olmamamış gibiydi. Bu durum ne kadar sinirimi bozsa da takmamaya çalıştım. Başımı salladım ve masaya geçtim. Kahvaltı etmek içimden gelmese de konuşmak istiyordum. Tabi Bulut beyimizin keyfi yeter de masaya teşrif edebilirlerse!

Kapıdan Bulut'un girmesi ve masaya oturması ne kadar beni şaşırtsa da belli etmemeye çalıştım. Gözlerinin altı morarmış ve kıpkırmızı olmuştu. Dün içtiği için başı da ağryor olmalıydı. Ama onun direnci çok yüksekti. Mesela tek başına bir yetmişlik devirse bile o kadar çok kendini kaybetmezdi, iradesi yüksek bir yapıya sahipti. Üzerinde tişört olmaması benim için sorun olmasa da Zeyno mest olmuş gibi gözlerini ondan ayırmıyordu. Bulut'un kahvesini önüne koyduktan sonra masya o da çöktü.

Hiçbir şey olmamış gibi ikisi de kahvaltı yapmaya başlayınca kendimi durduramadım. ''Bulut,'' dediğimde başını yemeğinden kaldırmadan salladı. ''Yüzüme baksana,'' diyerek elimdeki çatalı sertçe masaya koydum. Öfke dolu bakışları beni bulduğunda korkmadan konuştum. ''Daha ne kadar susacaksın? Bu durum böyle ne olacak,''

Bakışlarını benden çekti ve gözlerini devirdi. Bana cevap vermek istemiyor gibiydi. ''Bugün kontrolün var Zeyno, unutma.'' Beni es geçmesi sinirime dokundu. ''Sen beni duymuyor musun ya! Ne olacak bu iş böyle? Sizin yüzünüzden dün Alper'den dayak yedim ben ya!''

Dikkati dayak konusunu çekmiş olacak ki, hemen bana çevirdi bakışlarını. ''Sana nasıl vurur lan o?!'' Gözlerimi devirdim. ''Bu benim kocamla aramda bir şey. Konu bu değil, ben Alper'e yalan söylemek istemiyorum. Ne olacak bu iş?''

Elindeki kahveyi sertçe masaya bıraktı. ''Olacağı şu, çocuk doğacak. Babası benim, annesi de o. Ne bekliyorsun?!'' Öfkeyle bağırdım. ''Alper ne diyecek bu işe? Hele Ali abi, manyak mısın sen?! Bari bir nikah kıyın bu iş böyle olmaz, yaptığınız çok yanlış!''

''Ali'yi de Alper'i de ayrı sikim. Ne nikahı be! Salak salak konuşma, nikah falan yok. Bebek doğana kadar Zeyno'ya sahip çıkacağım. Bebek doğduktan sonra da çocuğuma. Bu kimseyi ilgilendirmez.''

''Peki siz bu bebeği nasıl yaptınız? Yani sen madem Zeyno'yu sevmiyorsun neden birlikte oldun onunla?''

''Bu seni ilgilendirmez. Çok fazla kurcalama bazı şeyleri. Sus ve kahvaltını et. Daha sonra kocana mı gideceksin, gönlünü mü alacaksın ne bok yiyeceksen ye. Benim ashabımı bozma!''

-

Akşamüzeri Alper beni şirkete çağırdı. Neymiş imzalanacak evraklar varmış. Tabi ben fırsat kolladığım için uçarak gittim şirkete. Odasına girdiğimde şıllık Ezgi'yi gördüm ve benim tepemin tası attı yine. Ama hiçbir şey söylemeden yanlarına ilerledim. Ezgi beni görünce daha önce yaptığım uyarıya uymak ister gibi odadan çıktı. Masasının önüne oturduğumda dosyayı bana doğru çevirdi ve soğuk bir şekilde, ''şurayı imzala,'' dedi.

''Ne imzası bu?'' diye sordum. Ne yapacağı belli olmazdı.

''Yeni ihale için. Üstelik yabancılık çekmezsin artık, ortak olacağımız kişi Yağız Erksan. Dün arabasına atmış ya seni,''

Daha ortak olacağımızı idrak edememişken son sözleri beni acayip derecede yaraladı. Öfkeyle ona baktım ama hiçbir şey söylemedim. Kalbini kırmak istemiyordum. Ben cevap vermedikçe o devam etti. ''Çok güzel bir tesadüf oldu beraber daha çok gezersiniz artık. Nede olsa benim bir önemim yok, geceleri barlara akarsınız.''

Öyle değil. Aslında Zeyno için Bulut'la konuşmaya gittim demek istesem de yine sesimi çıkaramadım. O ise bunu bir yenilgi olarak gördü, haksız olduğumu düşündü. İmzayı attığımda dosyayı önümden çekti. Bir bilseydi kardeşinin durumunu, bir bilseydi benim hiçbir suçumun olmadığını...

''Dün gece neredeydin?'' diye sordum.

''Sana ne? Ben sana soruyor muyum. Neyse ben senin gibi bencil değilim, Ezgi de kaldım.''

Gözümün içine baka baka bunu söylemesi ciğerime bıçak saplanmasına neden oldu. Yutkunamadım, hatta nefes almakta zorlandım. Bunu nasıl yapardı? O sürtüğün evinde nasıl kalırdı? Bana inat yaptığı ortadaydı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Nasıl kendimi ona açıklayacaktım.

''Bilmediğin şeyler var.'' Kendimi bu kadar tanımlaya bilmiştim işte. Yapamıyordum, açıklayamıyordum. Kendimden nefret ediyordum. Nasıl olur da karşısında susup haksız duruma düşerdim. ''Umurumda değil Didem. Şuan gitmem gerek.'' Diyerek ayağa kalktı, ''Ezgi'yle yemek yiyeceğiz.'' Öfkeden dişlerimi sıktım. Ne demek Ezgi'yle yemek yiyeceğiz! O yelloz kimde benim kocamla yemek yiyor! Sinirle ayağa kalktım. Tam kapıdan çıkacaktı ki, ''Gitme,'' diye fısıltı çıktı dudaklarımdan. O kadınla gitmesini istemiyordum. O kadını kocamın çevresinde görmek istemiyordum. O kadından tiksiniyordum. Bakışlarını bana çevirdi. ''O adamın arabasına neden bindin?'' diye sordu. Sanki sorumun cevabı buymuş gibi. Sinirle ona baktım. 

''Gitmeyeceksin o kadınla.''

''Anlatacaksın her şeyi.''

Nasıl bir yaşantımız vardı bizim. Birbirimize blöf yapmaktan başka bir halt yemiyorduk. Sinirle ofladım ve çaresizlikle başımı olumlu anlamda salladım. Nasıl anlatacaktım, ne diyecektim bilmiyorum ama bir şeyler uydurmak zorundaydım. Kardeşimi satmayayım derken kocam elimden kayıp gidecekti.


Continue Reading

You'll Also Like

5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1.3M 53.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
116K 8.4K 87
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...