"OBADAKİ AŞK..."

By eslemduru15

122K 9.8K 3.1K

Karanlığın hâkim olduğu, vicdansızların avere avare gezdiği, bu dünyada ışık aramak bu biraz olanaksızdı... H... More

"Ben Irdın Kızıyım."
"Bu Burda Bitmedi!"
"Benim Yanımda Olur Musun?"
"Prenses Bozuntusu"
"Herhalde Kellenden Hiç Memnun Değilsin!"
"CENGAVER'CİM"
"Canımı Çok Yaktılar Baba"
"Çarşı Senin Mi Hatun."
"Babam Bana Hakkını Helal Etmedi"
"Bugünden Sonra Beni En Çok Sen Tanıyacaksın!"
"Boş Ol, Boş Ol, Boş Ol"
"Yusuf'u Rahat Bırak!"
"Irdın Artık Benim Ailem Değil!"
"Yarenim Beni Sakın Unutma!"
"Seni Seviyorum"
"Sen Daha Küçüksün"
"Hazar!"
"Keşke, Gerçek Olsaydı!"
"Ben Geldim!"
"Seninle Yeni Bir dünya Kuracağız!"
"OBADAKİ AŞK"
"Bir Ağabey Küçük Kız Gardaşı İçin Her Şeyi Yapar!"
"Ben Bir Beye Meftunum"
"Özür Dilerim Deli Kız"
"Onlar Benim Ailem!"
"Sakın Gitme Küçüğüm"
"Benim senden başka kimsem yok!"
"Biz İmkansızdık"
👉 Düğün Günü👈
"Enda Gelecek!"
"Oyun Daha Yeni Başlıyor"
"Ümit Allah'tan Ümitsizlik Şeytandandır.!"
Bir Bakmışsın Allah, hiç ummadığı Bir Anda Vermiş Kalbine Mutluluğu...

"Kızım Sen Evli Misin"

3.4K 329 90
By eslemduru15

_____

"Esrarengiz içinde esrarengizler.. Sessizlik içinde kaybolup, karanlığa tutsak hayat... İnsan zanneder ki saklamış olduğu esrarengiz şeyler onlarla berber yok olup gidecek, lakin bilmezdi ki onlar saklasa da kader asla saklamazdı.. Her geç an tüm esrarengiz sır dediği her şey gün ışığına bir ihanet adına haykırıp çıkacaktı..."

____________

(10.Bölüm)

Keyifli okumalar.

...


"Hayır hatun sen gelmiyorsun!"

Bu bey ne dediğini farkında mıdır? Biri bunu kendine getirsin! Getiremezlerse de söylesinler ben bilirim ne edeceğimi. Bana, bana yaa bana sen gelmiyorsun diyor. Bu adam ne yapmakta hiç anlamış değilim.

"Beyim siz ne dersiniz? Bana nasıl gelme dersiniz git hatun öl desene bu kadar ağrıma gitmezdi valla."

Öfkeyle sıkıntımı içime çekip istemsizce elimi anlıma götürüp ovalamaya başladım.

"Hatun senin burada kalıp, obaya sahip çıkman gerekiyor. Hainler bize her an bir tuzak kurup buraya saldırabilirler. Sana 50'ye yakın Alp vereceğim! Gayri hepsi senin emrin altında kalacak."

"Hayır anlamadım."

Ateş Bey, öfkeyle az evvel benim yaptığım hareketi tekrarlayıp elini öfkeyle anlına götürü ovalayıp kaşımaya başladı ve nefesini yüzüme vererek oflayıp bufluyordu.

"Olmaz Ateş Bey'im. Hem neden ben? Asiye ile Ahu kalsın burada beyim. Benim bilhassa savaşa katılmam gerek. Cengaver'cimin yanında olmak isterim. Tabii ki sizi korumak içinde gelicem beyim de."

Deyip babasıyla bir yere gitmek isteyen lakin gidemeyen çocuklar gibi dudaklarımı büzüp, gözlerimi kocaman açıp Ateş Bey'i tesir etmeye çalıştım. Lakin nafile gaddar babalar gibi gözlerinde katiyen gelmezsin bakışı vardı. En sonunda dayanamayan tüm gururumu, onurumu bırakıp bir kız çocuğu gibi yalvarmaya başladım.

"Yaa beyim benim zinhar katılmam gerekiyor. Lütfen bırakın bir gavur öldüreyim. Lütfeen Ateş Bey'im izin veriiin!"

Bu yalvaran kız gerçekten de ben miydim. Ateş Bey'in benden tiksinircesine bakışlarından sonra tez kendimi toparladım. Haklı kesinlikle haklı böyle bakmakta. Tabii canım seni niye suçluyum ki? Bende olsam kendimden nefret ederdim. Maatteessüf (üzülerek) ben olduğum için, ben edemiyorum sen et bari, seni suçlamıyorum. Senin ne suçun var ki?

Yani izin versen ölecen mi be adam?

"Hatuuun, sana ne diyorsam onu yap. Sen misin bey, yoksa ben?"

"Tabii ki siz de beyim işte. Lakin sizin dediğiniz şey mümkünatı yok olmaz, olamaz, zinhar olmaz."

Tövbe Yarrabim tövbe, kendimi imdi klimleri ucuza almak isteyen lakin cimrilik yapan esnaf gibi hissettim.

Ateş Bey, bana hayretle bakıp öfkeyle sinirlenip, gece karasıyla gün batımında çıkan kızıllık rengine karışık saçını çekiştirip, yüzünü, anlını, kollarını, bildiği her yerini deli gibi çekiştiriyordu. Bir ara üzerime doğru yürüyüp sonra tekrardan geri dönüyordu.

Cengaver'e can borcum var herhalde, eğer Cengaver ağabeyim olmasaydı bugün buradan her halde cenazem çıkardı. Eee canım niye öfkeni zavallı canından çıkarıyorsun vii.

Öfkeyle benim gözlerimin içine baktı. Tabii ki hemen başımı eğdim hiç bakar mıyım ona. Şaka maka bir yana da bu bey niye 'hatun kendini koru imdi bittin sen' der gibi bakar bana? Bende inat ettim, benim o savaşa katılmam gerekiyor yahu niye anlamıyor. Ateş Bey, bir anda benimle konuşurken öyle bir bağırıyor ki vallahi oturup ağlamamak için kendimi zor tuttum.

Siz daha beni tanımazsınız Ateş Bey! Siz Ateş Bey'seniz bende Kara'nın kızı Enda'yım canım.

Enda gel vazgeç bu sevdadan, sonu hiç hayır görünmüyor. Gel bak iç sesi dinle senden daha iyi hisseder bilirim. Sözümü dinle.

"Ateş Bey'im lütfen anlayın ben o savaşa katılmak istiyorum! Hem bensiz nasıl o savaşa gidersiniz kesin yaralı dönersiniz! Başınıza türlü türlü musibetler gelir, attığınız ilk adımda yere kayıp düşeceksiniz. Atınız bile huysuzlancak, yer gök benim için ağlayacak. Ve üzülerek söylüyorum ki beyim son pişmanlık hiç mi hiç fayda etmez. Gelin vazgeçin beni burada bırakma sevdanızdan, yapmayın etmeyin günahtır bakın."

Bu sefer daha fazla sinirlenip eliyle arkamdan birine gel işareti yaptı. Yüzüme öyle bir öfkeyle baktı biraz daha çabalasa ateş fışkıracak yahu.

Aaa bunun adı da Ateş değil mi?

"HATUN, GELMİYORSUN. BİTTİİİ!"

Tam ben konuşup canımı susamışken Ateş Bey, Allah'tan sözümü kesti.

"Cengaver. Cengaveeer. Cengaveeer."

Ateş Bey, öyle bir bağırıyordu ki, sanki gören onu öldürüyorum zannedecek.

Cengaver, bir solukta yanımda oluverdi. Ateş Bey, Cengaveri görünce sanki yıllardır beklediği yareni gelmiş gibi gözleri yıldız gibi parıldadı.

"Rabbine kurban olayım, bu aklı almaz deli gardaşına bir şey söyle elimden bir kaza çıkmadan. Yahu ben gelemeyeceksin diyorum, o da illa bensiz olmazmış diyor. Bu nedir yahu, daha bu yaşıma kadar bunun gibi aklı almayan kız görmedim. Gerçi sende küçükken böyleydik lakin bu çok başka Cengaver."

Cengaver'e baktığım da bana kaşlarını çatıp sinirle bakıyordu. Lakin Ateş Bey arkasına döndüğünde göz kırpıp güldü. Adamım ya, o da bana hak veriyor conım banım. Ateş Bey, yüzünü bize döndüğünde, Cengaver'cimin güldüğünü görünce kaşları hemen çatıldı. Cengaver'cim de bana bakıp hemen eski pozisyona döndü.

"Tamam Ateş Bey'im o vakit sizinle şöyle anlaşalım ben savaşa gelip; GAVURLAR'IN BAŞI OLANIN KELLESİNİ ALAYIM! Sonra hemencecik tez vakitte geri döneyim olamaz mı beyim? Bence çok güzel bir sulh anlaşması."

Bildiğiniz Ateş Bey, Cengaver'cim tutmasaydı bana saldıracaktı. Aaa ne münasebet nasıl bir bey bu. Yahu biz onun iyiliğini düşünelim! Bey efendi ise bize kızsın. Ya yok bir şeyden değil de imdi biri görse; beyi ben delirttim zannedecek ona üzülüyorum valla.

"Sözümün üstüne söz söyleme hatun! Eğer senin gelme olasılığı olsa bile,
gerekirse savaşa katılmam sen varsın diye!"

O kadar beni seviyorsunuz yani, benim orada yaralanmam mı görmeye dayanmayacak kadar mı Ateş Bey'im. Ahh keşke bunları söyleyebilseydim. Acaba bu sefer ne yapardı. Kesin pusatı hiç acımadan boğazıma dayardı. Evet. Evet. Yapardı.

Ve bom Ateş Bey, arkasına bakmadan gitti öfkeyle, derken geri döndü.

"Hatun, bunu da bilesin bu oba'dan birinin başına bir şey gelirse, senden
bilirim haberin ola. Tüm sorumluluk sendedir. Bir kişiye, bir çocuğun burnu dahi kanasa bunu senin yanına komam haberin ola hatun!"

Arkasından bağırarak konuştum.

"Ateş Bey'im lütfen bakın size bir şey olacak. Musibetler, belalar, kazalar, size yağmur gibi yağan oklar..."

Ateş Bey, sesimi duymasıyla koşarak çadıra girdi.

Arkama döndüğümde Cengaver'cimim sabahtan beri tutuğu yanaklarını bir anda bıraktı.

Keşke bırakmasaydın oba sallandı.

"Ahh gardaşım, ilk defa Ateş'i böyle görüyorum! Zavallıya ne yaptın da bu kadar deliye döndü? Şu ana kadar kimse onu senin gibi delletmedi be gardaşıım."

Ve bildiğiniz obayı salladı. Öyle bir gülüyordu ki o güldükçe ben ağabeyimin gülüşünde kayboldum. Arkama döndüğümde çok şaşırdım. Zira bildiğiniz Yiğit gülüyordu tabii Mert'de, sanırım ölecem bugün.

Çadırın içinde bir sağa bir sola dönüyordum. Ahu'nun çadıra girdiğini görünce tez yanına vardım.

"Ahu'm. Senle yer değişikliği yapalım mı?"

Ahu'da gülmeye başladı. Tövbe yarabbim tövbe ha.

"Kız sen beyi ne kadar da delletmişsin? Çadırda da Sarı, senden bahsedince beyin eli ayağına dolandı. Bizi tembihledi sakın o kız savaşa gelmesin diye! Yoksa savaşı biz kaybederiz! Dedi Cengaver Bey'im, biraz suratı asıldı lakin belli etmedi."

"Ah ulan sen bey olmayacaktın da o vakit seninle hesaplaşırdık."

"Neyse ki Cengaver Bey'im ortalığı toparladı bizimkilerin zoruna gitti lakin Cengaver Bey'im toparladı yani."

"Ahu'cum anladım toparladı, ne için iki kez tekrar edersin. Bilirim yağuşuğlu ayu ağabeyim var lakin ona yanık olduğunu bu kadar belli etme. Burada hangi vakit Cengaver Bey'im oldu acaba çok merak ettim valla. Yokluğumu iyi değerlendirmişsin?Ben üzülürdüm seni yalnız bıraktım diye ama."

Dediğim de güldü ve omzuna vurdu bildiğiniz omzumu kırdı! Acaba bu kız alttan alttan, sırf onunla ilgilenmiyorum diye, beni seviyormuş gibi görünüp beni öldürmesin.

Dur biraz...

Bu kız ne için bana saldırmadı, ya da beni çadırdan dışarı fırlatmadı??

Allah, Allah? Bu işte bir iş var?!

Ahu'ya gözlerim kapalı korkuyla baktığım da olduğum yerde donup kalmıştım. Hanım efendi başka alemlere dalıp örtüsüyle oynuyordu.

Tövbe yarabbim tövbe, artık neler düşünüyorum. Ya da bu kız neler düşünür imdi acaba? Allah'tan Ahu sesimi istemedi. İşitti lakin ben bu deli kızı bilirim, savaşta iken ben bugün ne yaptım deyip zihninden ok tufanı gibi her şey geçecek ve benimle konuşmamda ki az evvelki söze takılacak ve oradaki tüm gavurların vah anasına. Daha sonra zaten gelecek buraya ve hiç acımadan beni kılıçtan geçirecek kesin!

Ahu'yu bir an kendime çekip sımsıkı sarılıp öptüm. Bu son sarılmamız, zira sana söylediğim şeyi hatırladığı da gözümün yaşına bakmayacağını bilirim.

"Gül goncam, meyve bahçem kendine çok iyi bak hatta sana saldırıcakları an Cengaver,
diye bağır inan Cengaver'cim hemen seni korur."

Tebessüm etti, yine omzumu kırıp elma gibi kızaran yanaklarıyla tez çıktı. Daha doğrusu ağabeyime koştu.

Kesin bu kız yüzünden zavallı kolum sakat kalacak diye korkarım.

Ateş Bey ve alpleri gideli çok olmuştu. Bende obayı gezmeye karar verdim. Obadaki her şey çok güzel maşallah, düzen olsun insanları olsun, her bakımdan çok güzel bir oba gerçekten.

Ateş Bey'in bana bıraktığı 50'ye yakın olan alplerin yanına gittim. Beni görünce hepsi ayağa kalktı bende böyle şeyleri sevmediğim için tez kalkmalarını engelledim.

"Lütfen oturun, kalkmayın ben sadece bir şeye ihtiyacınız var mı diye geldim."

"Yok hanımım sağ olun hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Asıl sizin bir şeye ihtiyacınız var mıdır, varsa hemen buyur edin."

"Lütfen beyim benimle rahat konuşun. Bu şekilde konuşmayın ben sizin kızınız sayılırım."

Beyim dediğimde Hakan amcama çok benziyordu. Bey utançla başını eğdi, bende onların arasından çıktım. Daha fazla bende rahatsız olmasınlar en makbulü budur.

3 gündür boş boş oturuyor gelip geçen insanları izliyor bazen de klimdeki ablalara yardıma gidiyordum lakin yine de çok sıkılıyordum. Yine kendi çadırımın önünde sıkılarak Oturuyordum. Ta ki bir genç kızı görünceye kadar. Maşallah çok tatlı bir kıza benziyordu. Habire bir hanım durdurup bir şey soruyordu, bende kalkıp derdine deva olayım dedim.

"Hele buraya bak gardaş, birine mi bakmıştın.?"

"Ayy evet ya bir türlü bulamıyorum."

"Kimdir söyleyin inşallah buluruz."

"Adı 'Enda, Irdın obasınıdan."

Yok ya ben niye yanlış duyayım ki? Çok şükür daha gencim yahu.

"Kendisi ben oluyorum gardaş buyur ne istemiştin?"

Kız bildiğiniz yanımda sevinç raksı yaptı ve bana sarıldı çok şaşırdım çünkü bunu bana Ahu'dan başkası yapınca tuhaf oluyor da.

"Buyur gardaş, benim çadıra gidelim, seninle orada konuşalım."

"Ay çok sevinirim."

İlginç kız lakin imdiden çok sevdim ne yalan söyleyeyim.

"Bak Enda'cım evvela benim adım Azra, ben ırdına yeni geldim savaşçı olarak, size yardım etmek istiyorum. Hakan amca benim gücümü sınadı ve çok beğendi! Beni sizin yanınıza gönderdi. Bu arada senin ve Ahu'nun namını çok duydum ve merak ettim. Eğer sizin de izniniz olursa, artık sizinleyim inşallah. Tabii sende kabul edersen. Merak etme öyle çelimsiz değilimdir, küçüklüğümden beri bende eğitim alırım. İnan hiç pişman olmazsınız valla içim dışım birdir yalan söylemem. Gel seni bizim obaya gidelim, o vakit ne demek istediğimi anlayacaksın."

Ne diye bilirim ki yüzüme üzgün üzgün bakınca kıyamadım.

"Tamam kal gardaş yanımızda. Senden ne zarar gelecek bize."

Azra, çok sevindi ve yine bana sarıldı neyse buna da alışacağız inşallah. Gerçekten'de Azra, çok tatlı bir kız. Onun sohbetine doyum olmuyor. Bu sohbet ta ki genç bir Alp gelinceye kadar sürdü. Genç alpi öyle görünce telaşla ile sual ettim;

"Ne oldu gardaş iyi misin?"

"Hanımın koşun, hainler pusu kurdu buraya saldırdılar!"

"Tamam siz hazırlanan ben geliyorum"

Ne diyeceğimi bilmiyorum? Bey gerçekten de haklı çıktı. Nasıl anladı, madem anladı neden, neden beni bıraktı. Yani benimle beraber en iyi alpleri de bırakabilirdi, lakin sadece beni bıraktı Sarı'yı da istedim lakin onu da vermediler. İmdi biraz merak ettim. Ateş Bey, yoksa bana itimat mı eder, güvenir mi bana? Bey ne için beni bıraktı. Bildiğim tek şey vardı o da Ateş Bey'in adı kadar buraya saldıracaklarını iyi bilmesiydi. İyi o vakit Enda, madem Ateş Bey, sana bu kadar itimat etmiş bir Irdın kızı olduğun tek başına da olsa buraya nasıl idare edeceğini göster.

Hemen sırtıma ok ve yayımı aldım o sırada Azray'a:

"Azra, imdi savaş vakti gardaşım hazır mısın?"

"Ben dünden hazırım gardaşım!"

Tam beklediğim hatun, Allah'ım sana şükürler olsun beni yalnız bırakmadığın için.

Diğer taraftan da pusatımı aldım, Obaya tüm var gücümle bağırarak konuştum. Azra, tam vaktin de geldi işte bu çok iyi oldu. Tez sırtımdaki oklu yayı alıp kılıçlarımı belime asıp, obanın her yerine karış karış geçip bağırmaya başladım.

"Ey ahali hemen kapılarınızı kilitleyin! Bir çocuk dahi dışarıda görmeyeceğim. Ola ki bir çocuk gördüm o vakit o çocuğun anasının, babasının. KELLESİNİ ALIRIM."

Allah'ın Hikmeti olsa gerek ki, yağmur bulutları gökyüzünde ahenk ederken, fırtına yeryüzünde ki hakimiyetini ilan etmeye başladı bile.

Desene sen bugün Ateş Bey'e söylediğim tek şeylerden biri doğru çıktı.

Alplerin yanına gittiğimde, en az yüze yakın gavur olduğunu tahmin ettim. Ve bu biraz sıkıntılı da olsa çok önemi yoktu. Gavurların başını nedense göremiyordum benim için her vakit liderler önemlidir. Önder giderse diğerlerinin ümidi ve inançları gider, kendilerini güçsüz ve zayıf hissederler tabii bu bazıları için geçerli. İçlerinde pis inadı ve Müslüman avcısı olanı da var. Benim gavur avcısı olduğum gibi.!"

Yağmur bereketini ilan ederken. Ben ve alpler hiç durmadan gavurları
Kılıçtan geçiriyorduk, tabii dua etmeyi de ihmal etmiyordum.

Allah'ım İnşallah bir Müslüman zarar gelmez. Eğer gelirse kellem gider. Valla Yarrabi kellem için değil Müslüman gardaşlarım için yazık günah, ondan yani. Şey yani hiç öyle korkar mıyım? Tanırsın sen en sevdiğin kulunu dimi?

Ben deliler gibi pusatımı bir sağa, bir sola, bir arkaya, bir öne, bir bacak arasına, derken hiç acımadan cenk ediyordum. Birinin gözünün yaşına bakmıyordum tabii öldürmeden önce son sözün var mı derim o da 'cehennemde görüşürüz diyor' bir türlü anlayamadım niye hepsi aynı şeyi der. Mesela biri 'cennette görüşürüz' dese çok mu yani. Tabii çok haklılar kendileri cehenneme gideceklerini bildikleri için. Subhanallah ne kadar da zekiler öyle.

Gözüme bir an Azra'ya takıldı. Maşallah hatun da ne de cevher varmış öyle. Bir yumruk, bir uçan tekme bir kılıçla bitiriyor. Lakin bu hatunun her hareketi an ve an bana Ahu'mu hatırlatır, sahi ne çok benziyorlar.

Savaşa hiç durmadan devam ediyordu. Ne kanlar duruyordu nede atılan oklar. Yağmur ve kan birbirine karışmıştı, kan yağmuruna dönmüştü adeta oba. Ta ki çadırın önünde bir çocuk görmem ve o çocuğun boynuna kılıç değdiren bir deyyus görmemle nevrim durmuştu! Lakin şaşırdığım bir diğer şey ise çocuk da gavura, öfkeli ve korkusuz bir yiğit gibi bakmasıydı. Durduğum Yerden fırtına edası gibi koştum gavurun yanına, tam KELLESİNİ alacaktım ki.

Ana bu gavur bana işkence eden gavur "ben yorildimm sin gic" diyen. Yakaladım seniii. Yaa işte kader böyle çakar sana.

Allah'ım sen ne kadar da büyüksün, Ya maşallah. Kudretine sır hikmet bir türlü ermiyor. Gavur beni görünce biraz şaşırmış gibi görünse de, merkep bakışı atıp hınzır gibi anırmaya başladı. Bu iş bugün bitecek inşallah! Zira bu gavuru da; ekmeğin kırıntısı kadar, merhamet Yok! bir çocuğa kılıç çekmek ne demek yahu!

Başladık gavurla cenk etmeye, gerçekten de deyyus güçlüydü lakin, benim için pek önemi yoktu, sadece ter akıtıp sıyrıklar alıyordum. Zira ben bunlar gibisi ile çok savaştım, elhamdülillah nasıl savaşacağımı iyi bilirim! Kılıçlarımız hiç durmadan sağa sola, arkaya öne hiç durmadan savaşıyorduk. En sonunda yere düştüğümde daha doğrusu bilerek kendimi yere atmıştım. Yere düşmem ile elime toprağı geçirip gözlerine savurmam bir olmuştu. Gözlerini tutup hayvan gibi bağırınca sonunda bu işten sıkılıp kılıcı iki omuzu ve iki ayağından geçirdim.

Geçirdim lakin bu direk yere düşüp bayıldı.

"Aaa bu kadarcık mı?"

Neyse imdi şu çocuğa ortadan kaldırayım. Yani öyle kaldırmak değil, değil ya bence de.

Güvenli bir yere bırakayım.

Gavur yerde baygın bir şekilde, bir gözü toprakta diğer gözü mezara hasret bir şekilde bakıp derin uykulara dalmıştı.

"Len gavur bak ben hemen gelecem haa sakın bir yere gitme tamam! Daha ben sana neler yapıcam yorulduğumda da yanımdan birine; yorildim sin gic diyecem haa' ölme ha imdilik."

Çocuğa bakıp:

"Canım sen bana annenle babanın, adını söyle işim bitikten sonra, ben onların kellesini ek olarak alırım."

Ayy keşke çocuğa söylemeseydim gözleri doldu, konuşmasına izin vermeden.

"Şaka len şak, ben hiç öyle yapar mıyım? Ama sen annenle babanın adını söyle her ihtimale karşı, seni ararlar falan bende hemen onları bulayım!"

Neyse ne ben seni şu çadıra vereyim hayatını koruyalım dimi, çocuk tam yine konuşacakken izin vermeden çadırın kapısını çaldım. Çadırdakilerine bağırdım.

"Açın kapıyı ben geldim!"

Yok olmadı.

"Yaa açın kapıyı burada küçük bir çocuk var hemen içeri alın."

Ses yok valla.

"Bak açmazsanız gavurları buraya salarım haa. Bir ik-- "

Dememle on kapı birden açıldı. Vay çakalaar.

Neyse ben en yakınımdaki kapıya doğru gittim. Kapının önünde bir yaşlı teyze vardı. Teyze beni süzgeçten geçirdikten sonra.

"Teyze beni iyice süzdüğüne göre diyorum ki şu çocuğa sahip çık! Annesinin ve babasının adını söylerse hemen bana söyle olur mu, sana çok zahmet olacak ama ne yapalım."

O'an Teyze hiç beklemediği bir şey deyince haliyle çok şaşırdım.

"Kızım sen evli misin?"

Tövbe yarabbim tövbe işim yok savaşın ortasında, teyzenin bana sorduğu suale bak.

"Yok teyze değilim ne yapacan oğluna mı alacan?"

"Kızım oğlum imdi burada değil, geldiğin de hemen seni istemeye geliriz İnşallah. Oğlum diye demiyorum kızım, çok yakı-"

"Biliyorum teyze, oğlun olmasaydı demezsin zaten."

Hasbi Allah, en iyisi hiç sinirlenmemek ve kapıyı kapatmak. Teyzeden müsaade alıp kapıyı kapattım. Kaldığım yerden devam edecekken, gördüğüm kişiyle donup kaldım desem kesinlikle yalan olmaz.

Rozi, burada ayy Robi bana öylece sırıtıp bakıyordu.

"Len Rozi ayy Suzi ayyh Robi senin ne işin var burada? Dur, dur sen zahmet etme ben söyleyeyim. Sen buraya pusu kurmaya geldin. Ve başları sensin! Ulan deyyus ben seni sabahtan beri her yerde arıyordum ne için cevap vermedin bana! Bare el sallasaydın ben buradayım Enda deseydin valla koşa koşa senin kelleni almaya gelirdim ya bak valla diyorum inan bana dostum."

Robi'nin, bir gülüşü vardı, çocuğu ninni söyleyip uyutursun ya, bu adamın gülüşü de obayı ninni söylemek gibiydi. Yani oba bir sağına bir sola sallanıyordu.

"Haaa haa ama ben senin çok yakinindaydi!

"Yalan söyleme Suzi günah. Ben hep seni ardi ama sin yuk, yuk, yuk."

Ben bunu deyince bozulur falan düşündüm lakin adam sanki ona aşkımı ilan etmiş gibi bir kahkaha o kahkaha, görmek lazım insan anlatamaz kelamlar tükenir.

"Ooo Enda, sen beni bu sözlerinle öldüreceksin canim."

"Canin bater inşallah, lannet olasi Rozi."

Tövbe tövbee. Bana neler olur. Hep bunlar yüzünden bana çok kafa yapıyor bunlar.

"Hem sen niye düzgün konuşmuyorsun."

Deyip direk kılıcı ona çektim, ilkte şaşırdı lakin o da bu anı beklermiş gibi hemen karşılık vermeye başladı. Sağa sola derken bacak arasından girdim lakin orada takılı kaldım. Bildiğiniz deyyus ne yapacağımı çok iyi biliyormuş.

"Lan deyyus, bırak beni hem sen ne cürret ile beni böyle sıkıştırırsın?"

Ve beni sıkıştıran iri bacaklara baktım. Daha da denledim.

"He be kafiil. He bee deyuus. He breh hadsiz."

"Senin her hareketini izliyordum Enda. Bunu yapacağın de çok iyi biliyordum!"

"İyi o vakit imdi ne yapacağımı da iyi bilirsin."

Bende onun hiç beklemeyeceği bir şey yaptım, ve onu ısırdım. Evet, ısırdım hemde en etli tarafından yani bacağını, kemik sevmem zaten.

Bir an büyük bir çığlık attı af ola anırdı. Ve tam kılıç çekip Robi'ye vuracakken hiç beklemediğim bir şey oldu. Bir an nefesim kesildi, ağzımdan hafif az bir şekilde kan geldi. Bu kanda ne? Neden ağzım kanıyor? Arkama döndüğümde o tam öldüremedeğim gavur sırtıma hançer çekmişti!

İşte bugün bunu öğrendim düşmanın işini bitirmeden başka bir düşmana geçmeyeceksin. Robi'ye baktığımda beni öyle görünce, birden bağırmaya başladı ve asla beklediğim bir şey yaptı.

Kendi askerinin KELLESİNİ hiç acımadan aldı..!

...

📖📖Bölüm sonu📖📖

Okuyup emeğe saygı duyan herkesten yorum bekliyor olacağım. Vakit ayırıp okuyan herkese canı gönülden çok teşekkür ederim.

Selametle kalın, sevgilerle.

Yazım hatalarımdan dolayı affola.

Continue Reading

You'll Also Like

553K 27.9K 38
Karadeniz'in mahalle sıcaklığı uğruna yanan odunlardı onlar. Erkekleri kütük, kadınları daldı. İnadı kemer diye bellerine bağlamış, gücü zırh diye...
379K 21.8K 15
Hasta bir kız , genç bir adam ve tesadüfle başlayan kos koca bir aşk . ♡♥♡ "İyileşeceksin . " "Ya bir gün uyandığımda bu hastalık tekrar ederse ne y...
3.4M 146K 55
Bir kadın;bazı gerçekler ile düzeni bozulmuş,duyguları ağır bir darbeye maruz kalmış,yalnız hissetmiş,acı çekmiş,ama sadakatini kaybetmemiş. Gerçekle...
409K 22.8K 62
Bahçenin diğer tarafında göz göze geldiğim adamla kanım çekildi. Ateş öylece durmuş, yüzüme bakıyordu. Gözlerinde kızgınlığı, özlemi, nefreti gördüğü...