Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

بواسطة eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... المزيد

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-4.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-29.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-33.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-47.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-
Özel Bölüm

-15.BÖLÜM-

1K 70 6
بواسطة eesmerr12389


Arkama dönmeye cesaretim yoktu ama Alper'in sinirle arkasına dönmesi benimde dönememe yardımcı olmuştu. Hala birbirimize sarılı duruyorken, Mert küçümseyici bir bakış attı Alper'e. ''Kızı ne için kandırdın bilmiyorum ama mecburen seninle evlenmek zorunda bıraktın,'' kelimeleri ağzında yayarak konuşmasıyla sarhoş olduğunu anlamıştım. Sanırım bunu Alper de anladığı için cevap vermedi. Yeniden arkamıza dönüp yürümeye çalıştığımız sırada Mert sıkıca kolumu tuttu. O kadar ani hareket etmişti ki, kolumu ondan kurtarmaya vakit bulamadan, kendimi onun yanında bulmuştum.

Sert bir şekilde ona baktım. Zaten maço olan kişiliği içince daha fazla maço olurdu. Bu bakışımı umursamadan, ''Yalan aşkınız burada sona erdi,'' diyerek gülümsemeye çalıştı. Ne diyeceğimi bilemez halde bir karşımdaki sinirden kıpkırmızı olmuş Alper'e, bir de yanımda mal gibi sırıtan Mert'e bakıyordum. İçki içtiğinde kendini bilmez biri olurdu o, bu yüzden pek içki içmezdi. Neden içtiğini bilmesem de şuan onun yanında olmak beni rahatsız etmişti sanki.

Bir anda Alper kolumdan tuttu ve beni kendine çekip arkasına bile bakmadan yürümeye başladı, tabi bende onunla beraber. Mert hiçbir tepki vermemişti sanırım ya da vermişti de biz görememiştik. Hızlı hızlı yürürken nefesim tıkandı. ''Yavaşlayalım,'' diye mırıldandı, derin nefesler alırken. Ama beni umursamayınca kolunu çektim, ''Yavaşla, bende ritim bozukluğu var!'' Bir anda yavaşladığında hemen kaldırıma oturdum. Nefes almakta zorlanıyordum.

''İyi misin?'' diye sorduğunda, sesinde duyguya dair bir şey aradım ama yoktu. Buna üzülsem de iyi olup olmadığımı sorduğu için sevinmiştim. Başımı olumlu anlamda salladım ve yavaşça ayağa kalktım ve hem bahaneyle hem de gerçekten başımın dönmesiyle koluna girdim. O da hasta olduğum için sıkıca sarmaladı beni ve yeniden yürümeye başladık.

Eve geldiğimiz sırada hemen üzerimi değiştirdim ve e az üç beden büyük olan eşofmanı giydim. Ritim bozukluğu için olan ilacımdan bir tane aldıktan sonra yatağa uzandım. Gerçekten halim kalmamıştı, bugün çok fazla yürümüştük. Sanırım yorulduğum için ritim bozukluğu olma aşamasına gelmiştim. Telefonumun mesaj melodisi kulağıma gelince hemen komodinin üzerinden alıp yeniden uzandım.

Gönderen: Maço'm

Mesaj: Yarın seninle buluşmamız gerek sadece konuşacağız.

Hemen cevap attım,

Gönderilen: Maço'm

Mesaj: Neden? Ben seninle buluşmak istemiyorum.

Anında cevap gelmişti.

Gönderen: Maço'm

Mesaj: Ne zamandan beri bu kadar asi oldun bana karşı Didem? Eğer şimdi gelip piç kocanın yüzünü dağıtmamı istemiyorsan yarın buluşuyoruz. Nokta.

Korku kapladı birden içimi, Yapardı, Mert'ti bu. Alper'in ondan dayak yemesini istemiyor, hem de huzurumun kaçmasını istemiyordum. Ne yapacağımı bilmez halde düşünürken odaya Alper'in girmesiyle telefona tamam diye mesaj gönderip komodine geri koydum. Alper yavaş hareketlerle yanıma geldi ve uzandı. Yüzü bana dönüktü, ''İyi misin?'' diye sordu yeniden. Başımı salladım yine. Küçük bir tebessüm yerleştirdi o dolgun dudaklarına, önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp saçlarımı okşadı.

Aslında nefret ederdim saçlarıma dokunulmasından ama o dokununca bir şey diyemedim. O gözlerimin içine bakmaya devam ederken gözümü kırpmadan ona baktım. Bu an bir daha yaşanmayabilirdi. Onun gözlerinin bir uçurum olduğunu ilk kez bu kadar net görebiliyordum. Bende tebessüm ettim, istemsizce. Ne kadar güzel güldüğünü asla anlatamazdım, görmeden olmazdı. Biraz daha elleriyle okşadı saçlarımı. Bunları bana acıdığı için yapsa bile kendimi özel hissetmiştim.

''Değişiksin,'' diye mırıldandı. Cevap veremedim. Sesim kaybolmuştu sanki bulamıyordum. ''Şuan ki sakinliğin hep sürse keşke,'' diyerek elini saçımdan çekti. Bir an üzüldüm elini saçlarımdan çekince. Tam arkasına dönüp uyuyacağını düşünürken bana sıkıca sarılacağını aklımın ucundan bile geçirmemiştim. O bana sımsıkı sarılmışken ben üzerimdeki şokun etkisiyle öylece duruyordum. Ne kollarımı kaldırıp bende sıkıca sarılabilmiştim ona ne de kokusunu içime çekebilmiştim.

Ben şokun etkisini atlatamadan o kendini benden uzaklaştırdı ve yüzündeki tebessümü kaldırmadan konuştu, ''Biz hiç ayrılmayalım tamam mı?'' dediğinde kukla gibi başımı salladım. O andan sonra yüzündeki tebessüm ışık hızıyla kayboldu ve yatağa uzanıp gözlerini kapadı. Bunu neden yaptığını anlamıştım. Ben gidersem holdingin yarısı da gidecekti, Mert'in sözlerine kanmamı istememişti. Gitmememi sırf kendi menfaati için istemiyordu, yoksa beni sevdiğinden değil.

-

Öğleye doğru kahvaltı yaptıktan sonra arabasına bindik ve mezarlığa doğru yol aldık. Dedeme en son dört ay önce gitmiştim. Evlendiğimi bile anlatamamıştım. Şuan sanki onu görecekmişim gibi heyecanlanmam ne kadar da tuhaftı ama heyecanlanıyordum işte. Alper de geliyordu beni yalnız bırakmıyordu, bu davranışı o kadar çok hoşuma gitmişti ki. Beynimi daha fazla bu rezil düşüncelerle bulandırmamak için araba durunca indim.

Dedemin mezarının başına gidince ilk önce Alper'le birlikte dua ettik. Daha sonra yanına çöktüm dedemin. ''Özür dilerim, dedeciğim,'' diye mırıldandım, ''Uzun zamandır gelemedim yanına. Ama geçerli sebeplerim var kızma hemen,'' gözlerim dolmuştu, ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. ''Evlendim ben dedecim, hatta senin yıllar önce evlenmem istediğin kişiyle. Bu beşik kertmesi işini bana ilk söylediğinde daha çok küçüktüm, ne dediğini algılayamamıştım ya da umursamamıştım. Ne büyük bir yükmüş parmağına o yüzüğü takmak dedem, ne büyük yükmüş aynı çatı altında bir başkasıyla yaşamak zorunda kalmak.'' Direnmeme rağmen akan gözyaşlarımı sildim. ''Ama üzülmüyorum dedem, biliyorum sen benim iyiliğimi isterdin, zaten bunu da benim iyiliğim için yaptın, kızmıyorum sana hiç. İyiyim ben, alışmaya çalışıyorum sadece,'' Fark etmediğim, başımdan düşmek üzere olan başörtüsünü düzeltti ve yanıma çöktü.

''Onun benden gitmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğim,'' diye mırıldandı, yine sesinde tek bir duygu bile yoktu. ''Gözünüz asla arkada kalmasın, Didem bana emanet.''Bu sözleri söyledikten sonra ayağa kalktı ve beni de kaldırdı, ''Gidelim mi artık?'' diye sorduğunda burnumu çekerek başımı salladım. Hala gözyaşları gözümden akmaya devam ediyordu. Beni kolunun altına aldı ve yürümeye başladık.

Arabada giderken düşündüm. Sadece vicdanını rahatlatmak istemişti, yoksa bana değer vermesinden falan değildi. Kendimi kandırmak istemiyordum, böyle boş düşüncelere ihtiyacım yoktu. ''Bir süre Meryem teyzelere gitme,'' dediğinde düşüncelerimden ayrıldım ve söylediğini idrak etmeye çalıştım. Kaşlarımı çatarak bakışlarımı ona çevirdim, ''Ne diyorsun sen be,'' diye çıkıştım. Bakışlarını bana çevirmeden yolu izleyerek konuştu. ''O Mert şerefsizi sana kafayı takmış durumdayken oraya gidemezsin.'' Diye tısladı. ''Şerefsiz deme ona,'' Kendimi tutamamıştım yine, ''Ne diyeyim o zaman!'' diye bağırdı, kolay kolay bağırmayan biri olmasına rağmen neden bağırmıştı ki şimdi?

''Adam seni kafaya takmış. Bunu göremeyecek kadar kör müsün sen!''Cevap vermedim. Bu kadar her şeyi yanlış anlamasından yorulmuştum. Mert bana kafayı falan takmamıştı, o abartmayı seviyordu sadece. Mert maçoydu tabi ki de beni korumaya çalışacaktı, ne bekliyordu ki?

Araba durduğunda hızlıca indim ve sinir olmasını istediğim için kapıyı çarparak eve girdim. Salak saçma şeyler düşünüyordu ve bu beni delirtiyordu. Benden sonra o eve girdi ve daha sert bir şekilde kapıyı çarptı. ''Sen çarpmasını bilmiyorsun!'' diye böğürmeyi de ihmal etmedi. Ne kadar sinirlensem de belli etmemeye çalışarak mutfağa ilerledim. Kendime kahve hazırlamak için kahve makinesinin başına geçtiğimde masaya kuruldu, ''Bana da kahve yap,'' diyerek ısmarladı. Cevap vermedim. Kahveleri bardaklara doldurduktan sonra onunkini masanın üzerine koydum ve kendi bardağımı alıp odaya ilerledim. Kahvemi yudumlarken bir yandan da laptoptan yeni sezon kıyafetlerine bakıyordum, uygun fiyata bir şeyler bulursam alacaktım. Zenginsin artık bu neyin pintiliği, diyen iç sesimi susturmaya çalıştım. Zengin olabilirdim ama bu paramı har vurup harman savuracağım anlamına gelmiyordu. Ben tutumlu biriydim.

Yaklaşık yarım saat gezindikten sonra güzel bir şey bulamayınca laptopu kapattım. Kahvemden bir yudum daha alacakken soğuduğunu fark ederek yüzümü buruşturdum. Hemen içseydim keşke. Cebimdeki telefonun titremesiyle bir an telaşa kapıldım ve telefonu açtım. Telaşlı olmakta haklıydım, mesaj beklediğim kişidendi.

Gönderen: Maço'm

Mesaj: Yarım saate kadar benim evde ol.

''Gitsem mi, gitmesem mi?'' diye mırıldandım. Bana zarar verecek kadar manyak olamaz değil mi? Biz on iki yıldır birbirimizi tanıyoruz, kardeşiz. Bana bir şey yapmaz o, inanmıyorum buna. Yavaşça ayağa kalktım ve üzerimi değiştirip, salona Alper'in yanına ilerledim. Maç izliyordu, ''Ben çıkıyorum,'' diye mırıldandığımda bakışlarını televizyondan çekmeden, ''Nereye,'' diye sordu, sesi o kadar umursamazdı ki. Beni iplemediği her halinden belliydi. ''Hiç,'' diye mırıldandım, ''Meryem teyzeyle buluşacağım,'' diyerek telaşa kapılmamaya çalışarak evden çıktım.

Önümden gelen bir taksiye atladım ve hemen evin adresini verdim. Bir an önce şu işi halletmek istiyorum, Alper'in haksız olduğunu gözüne sokmak istiyorum. Yanıldığını anlasın, Mert'in beni kardeşi gibi gördüğünü bilsin istiyorum. Taksi durunca geldiğimi anladım, ''Ne kadar?'' diye sorduğumda adamın ''50 lira,'' demesiyle tepemin tası attı, ''Ne lan bu!'' diye bağırdım, ''Avrupa'yı mı gezdirdin bana?!'' adam böyle tepki beklemiyormuşçasına şaşkındı, ona aldırmadan eline yirmi lira tutuşturdum, ''Bu sana yeter,'' diyerek arabadan indim. Bir daha asla, taksiye binmemem gerektiğini anlamıştım. Paramın olması alnımda keriz yazması anlamında mıydı? Otobüsle en fazla on liraya geleceğim yere taksiyle neden elli liraya geleyim?

Kapının aralık olduğunu görünce hemen girdim. Ev temizlik kokuyordu resmen. Ah Nesrin teyzem, temizlik yapmayı çok sever. ''Mert!'' diye bağırdım, içeriye ilerlerken. ''Odama gel!'' Sesini duyunca odasına ilerledim, ne yapıyordu acaba?

Odanın kapısını çalarak içeriye girdim. Mert yatağına uzunmuş tavanı izliyordu. Bu sessizliği beni tedirgin etse de yanına ilerledim. ''Mert?'' diye seslendiğim sırada bakışları beni buldu ve yataktan doğruldu. ''Geldin demek,'' diye mırıldandığında başımı sallamakla yetindim. Sandalyeye oturmamı işaret edince hemen oturdum, ''Nesrin teyze yok mu?'' diye sordum, etraftaki gergin havayı dağıtmak için, ''Temizliğe gitti,'' diye mırıldandı ifadesiz ses tonuyla.

Buradaki kadınların işi temizliğe gitmekti, başka nasıl para kazanırlardı ki. Ben küçükken bazen Meryem Sultan da giderdi, Miraç çalışmaya başlayınca bırakmıştı. Nesrin teyze de ekmeğini taştan çıkaracak bir kadındı. Keşke onu da görebilseydim.

''Dört aydır aramız bozuk...'' diye mırıldandı, bir sandalye çekip tam karşıma oturdu. Sanki sorguya girmişim gibi hissetmiştim onun bu tavırlarıyla. ''Kim aramızı bozdu bizim Didem?'' alayla gülümsedi, ''Ben söyleyeyim o, bir anda aşık olup evlendiğin şerefsiz kocan,'' Hemen lafını yarıda kestim, ''Küfür etme,''

Şaşkınca bana baktı, ''Beni tanımayan biri gibi konuşmandan nefret ediyorum, ulan on iki yıldır beraberiz biz, her zaman küfür ettiğimi bilmiyor musun?'' Omuz silktim, ''Olsun sen yine de etmemeye çalış. Yani küfür-'' Bir anda elini susmam için ağzıma bastırdı. ''Sus, saçmalama daha fazla,'' diye fısıldadı nefesini. İşte o zaman anlamıştım, sarhoş olduğunu. Burnuma gelen anason kokusuyla yüzümü buruşturdum, rakı kötü bir tercih olmuştu içki için. Tepki vermeden onu izliyordum. Gözünden bir damla yaş süzülmesi beni yaralamıştı, neden ağlıyordu benim kardeşim?

''Bu gözyaşlarının sebebi sensin Didem,'' diye fısıldadı ve gülümsemeye çalıştı. ''Hatırlıyor musun? Lise de mezuniyet partisinde Miraç'ın sevgilisi vardı, sende benimle dans etmiştin. Ne kadar da güzeldin, gerçi hala çok güzelsin...''

Ne dediğini anlamıyordum. Nereden aklına gelmişti bunlar? ''Beraber geçen yıl pikniğe gittiğimizde bütün gün sırtımdan inmemiştin hatırlıyor musun? Ben çok iyi hatırlıyorum Didem, benim şu on iki yılımın anlamı sensin. Ben seninle gülmeyi, ağlamayı, her şeyi seninle öğrendim.'' Gözlerindeki yaşlar akmaya devam ederken kendimi suçlu hissetmiştim. ''Ama sen ne yaptın!'' diye bağırmaya başladı bir anda. Artık elini ağzımdan çekmiş ayağa kalkıp her şeyi fırlatmaya başlamıştı. ''O şerefsiz Alper'le evlendin, onu seçtin! Burada ben varken onu seçtin sen Didem! Neden ha neden!''

Duyduklarımla şoka girmem bir olmuştu. Neler söylüyordu bu böyle? Hayır, bu olamazdı, o beni sevemezdi. Biz kardeşiz ya!

''Ne buldun o adamda bilmiyorum ama o seni bilemez. Üzüldüğünde gözlerinin dolmaması için çabaladığını, sarılınca hemen ağlamaya başladığını, en sevdiğin yemeğin mantı olduğunu, acıkınca sinirlendiğini, üzülünce kahveye saldırdığını, o senin hakkında hiçbir şey bilemez! Ama ben hepsini biliyorum be Didem'im, ben senin hakkında her şeyi-''

''Yeter! Yeter artık saçmalama Mert!'' diye bağırdım. Söylediklerine hala şaşkındım. ''Bak sen beni çok iyi bilebilirsin, bileceksin de zaten, sen benim kardeşimsin! Sen bana nasıl o gözle bakarsın, ben sana hiç böyle bir umut vermedim!''

''Verdin!'' diye bağırdı, ikimizde bağırıyorduk. ''Benimle gezdin, tozdun, sarıldın... Sen bana umur verdin Didem!''

''Vermedim lan vermedim! Sen benim kardeşimsin tabi ki gezip tozacağım seninle, tabi ki sana sarılacağım, sen ne kadar yanlış anlamışsın beni. Ben Bulut'a da sarılıyorum, Cenk'e de. Üstelik ben dedemin öldüğü zamanlarda Miraç'la beraber uyudum hep, ona sarılarak uyudum. Söylesene Miraç da mı öyle düşünüyor?!''

Bir anda gözlerini yuvarlarından fırlayacak kadar açtı ve üzerime atladı. ''Ne demek Miraç'la uyudum lan ne demek?! Utanmıyor musun kızım sen?! Onunla uyu bununla gez şuna sarıl! Ne demek lan bu kaşar mısın sen!'' Bir anda boğazıma sarıldı ve beni nefessiz bıraktı. Debelensem de, ona engel olmak istesem de olmadı, başaramıyordum. Boğazımdaki elleri sıkılaştıkça kendimi biraz daha kaybediyordum. Nefessiz kalmam kalbime de dokunmuş olmalı ki küt küt atmaya başlamıştı kalbim. Sanki bir kuş vardı içimde de, kaçmak için çırpınıyordu ama kaçamıyordu. Sanırım yolun sonuna gelmiştim. Hayatım dört tane kardeşle mükemmelleşmişti ve şimdi de Maço kardeşim sayesinde sona eriyordu. Olsun dedim kendi kendime, eğer ölüm gelecekse kardeşimden gelsin...

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

1.3M 48.5K 52
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
25.3M 902K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
TAKINTI بواسطة asranixa

قصص المراهقين

1.6M 27.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
Peyda بواسطة Herkes Yalan

قصص المراهقين

731K 49.4K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...