Heart By Heart || Z.M

Por demetrialeyna

109K 5.9K 3.4K

"Seninle ben, tutsak olan her şeye bağışlanan özgürlük gibiyiz Marie" © Tüm Hakları Saklıdır. | ©All Righ... Más

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
20
KARAKTER TANITIMLARI
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
FİNAL
Ek Final (Mutsuz Son)
Özel Bölüm
Özel bölüm 2
Özel Bölüm 3

19

2K 120 76
Por demetrialeyna

Multimedia'da dinleyeceğiniz şarkı olan, Selena Gomez - Kill Em With Kidness Bulunuyor. Belirtilen yerden sonra dinleyebilirsiniz. İyi okumalar!

*Zayn Malik*

"Anne" dedim aralık kapıdan başımı içeri uzatırken. Elindeki kitabı bırakıp bana döndü. "Efendim oğlum?" Kapıyı biraz daha ittim. "Konuşabilir miyiz biraz?" Dedim mahçup bir ifadeyle. Gülümseyerek elini, koltuğun yan tarafındaki boşluğa vurdu. Direk yanına gidip bacaklarına koydum başımı. Bunu bir tek anneme, Elisha'ya ve Marie'ye yapmıştım hayatım boyunca. İlklerim olan, âşkı tanıtan insan kayıp gidiyordu ellerimden öylece.

Saçlarımı okşamaya başladığında, daha çok acıdı canım. Onun burada olmasını, saçlarımı onun okşamasını isterdim.

"Yanıyorum anne. İçim yanıyor ve küle dönüyorum. Burası" deyip elimi sol tarafıma koydum. "Burası cayır cayır yanıyor. Nefes alamıyorum onsuz" sesim çok aciz çıkmıştı.

"Âşk yakar oğlum" gözlerimi kapattım. "Âşka inanmayan beni, hiçbir şey yapmamasına rağmen, inandırdı. Yaşattı. Anne daha dün gibi! Kollarımdaydı..." ağlamaya başlamıştım. En son ne zaman ağladığımı düşündüm. Çocukken ağlamıştım en son.

"Ona biraz zaman ver Zayn. Gururuna yenik düşüyor şu anda" başımı kaldırdım dizlerinden. "Gidiyor anne. Gidiyor. Onu çok kırdım ve giderken, geri dön beni sev, diyemiyorum" şefkatle gülümsedi yine.

"O seni hala seviyor oğlum. Sana nasıl baktığını gördüm. Gözleri parlıyordu. Konuşurken, sesinde farklı bir neşe vardı. Hareketlerinde, farklı bir enerji vardı. İnan bana, her şey yoluna girecek"

"Ben onu çok seviyorum anne" sesim titredi. Nasıl oluyorda, bir insana bu kadar bağlandım, anlamıyorum. Sesini duymadığım, sevgisini hissetmediğim her saniye içten içe ölüyorum. Boş mezar bulsam içine atlacağım.

"Hadi git uyu oğlum geç oldu" başımı sallayıp yanağından öptüm. "İyi geceler" dedikten sonra ayağa kalktım. "İyi geceler oğlum" odadan çıktım. Kendi odama gitmek istemiyordum artık.

Ona orada sarılıp uyumuştum. Benimle ilgilendiği ilk gece olmakla beraber, sevgisini iliklerime kadar hissettiğim ilk geceydi aynı zamanda. Bakışları, saçlarımı okşayışı, sarılışı, sözleri, gülümsemesi...

Odama girip kapıyı kapattım. Göz bebeklerim, yatakta sabit kalmıştı.

Yatağa geri yatıp bileğinden tuttum ve kendime çektim. Gülerek yanıma uzandı. Ben, başımı yastığa koymuştum fakat o kolunu yastığa koyup başını eline yaslamış, beni izliyordu. Kollarımı beline sarıp ona döndüm ve başımı, boyun girintisine yerleştirip derin bir nefes aldım fakat o güzel kokusunu duyamıyordum.

"Grip olmaktan şu an nefret ettim, kokunu alamıyorum" dedim homurdanırcasına. Kıkırdadı. Boşta kalan eli saç diplerimi buldu ve okşamaya başladı.

"Marie" dedim bir süre sonra. "Efendim" derken saçlarımla oynamaya devam ediyordu. "Saçlarımla oynaman, uykumu getiriyor ve ben bu gece uyumak istemiyorum" saniyeler sonra cevap verdi. "Uyu Malik, kim bilir? Belki daha böyle çok gecemiz olur" duyduğum sözler üzerine başımı boyun girintisinden çekip gözlerimi gözlerine diktim.

"Benimle bu şekilde, başka gecelerininde olmasını istiyor musun?" Derin bir nefes alıp verdi. Dudaklarından dökülecek olan en ufak bir kelime ya mutsuzluğuma neden olacaktı yada mutluluğuma "Evet" diye mırıldandığında yüzüme büyük bir gülümseme yayılmıştı. "Hadi uyu" kollarımı tekrar beline dolayıp başımı eski yerine yerleştirdim.

Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdim. Işıkları söndürüp, yatağa doğru yürüdüm. O olmadan, hayatımın tadı tuzu kalmamıştı. Kardeşlerime sürekli bağırıyor, çocuklarla kavga ediyordum. Beni iyi birisi yapan O'ydu ve şimdi yokluğu, sinirli ve agresif biri olmama neden oluyordu.

Aldığı hasarlara rağmen hala ayakta duruyor ve güçlü görünüyordu. İçinin yaralarla dolu olduğunu bilsemde, güçlü duruşu beni kendisine hayran bırakıyordu.

Yatağa yatıp yorganı üzerime çektim. Gece lambasının ışığını söndürüp telefonumu elime aldım. Galeriye girip fotoğraflarımıza bakmaya başladım. Kafedeyken, çekilen fotoğraf favorimdi. Gab, Marie bana sarılırken çekmişti. İkimizde gülüyor, burunlarımızı birbirine değdiriyorduk.

İnstagrama girip, o fotoğrafı seçtim. Efekt verme gereği duymadan, yazı yazdım.

Geçmiş, geçmemiş olmalıydı.

Paylaştığım saniyede, beğeniler ve yorumlar gelmeye başladı. Birkaç tanesini okudum.

Zairexx: Onu terk etmemeliydin seni züppe!

Marie'den ayrıldığım o lanet gün, sokağın başına toplanmış kişiler tartıştığımız anları fotoğraflayıp paylaşmışlardı ve herkes benden nefret ediyordu. Aslında bakarsanız, bende kendimden nefret ediyordum.

Mylovezariee: Sizi böyle görmeyi çok özledik! Ayrıyken ikinizde mutsuzsunuz, barışın lütfen :(

Oflayarak telefonu kapatıp yan tarafımdaki küçük komodine bıraktım. Bizi o şekilde görmeyi sadece onlar değil bende çok özlemiştim. Aptal gibi bir şey düşünmüş, buna inanmış ve onu terk etmiştim. Hayatımdaki en büyük aptallıktı.

***

"Görüşürüz Trisha" sesini duyduğum anda, merdivenleri kırarcasına koşmaya başlamıştım. Kapıdan çıkıyordu. Ne zaman gelmişti ve beni neden uyandırmamışlardı?

"Gidiyor musun?" Dedim gözlerine bakarken. Yine harika gözüküyordu. Belini açıkta bırakan, açık mavi bir tişört, siyah uzun taytı, siyah ayakkabıları ve koyu renkte olan ona büyük gelen kot ceketi. Saçlarını düzleştirmiş ve çok hafif bir makyaj yapmıştı.

"Evet" dedikten sonra yere eğildi, Safaa'nın yanına. "Görüşürüz prenses" dedi gülümseyerek.

Gülüşü, gecenin bir yarısı güneş açtırabilecek güce sahipti.

Safaa kollarını boynuna doladı ve ona sarıldı. Küçük kardeşimi kıskanmam kesinlikle doğal değildi. Elisha ile göz göze geldik.

Mutlu musun aptal?

Der gibi bakıyordu. Kaşlarını kaldırmış, gözlerini büyültmüş, dudaklarını kemiriyordu. Ofladım. Waliyha ve Safaa'ya da sarıldıktan sonra bana baktı. Son basamağıda indim ve yere bastım.

"Görüşürüz şirkette" dedi oldukça mesafeli bir ses tonuyla. Tabiki bana sarılmayacaktı, ben aptaldım.

"Görüşürüz" diyerek başımı eğdim. Arkasını dönüp gitti. Safaa ve Waliyha odalarına çıkarken, Elisha kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Annem bu halimize gülerek baktı.Bahçeye çıktık.

"Sen aptalsın!"

"Biliyorum"

"Geri zekâlısın!"

"Biliyorum"

"Mutlu musun?"

"Hayır"

"Onu kaybediyorsun!" Bende onun gibi bağırdım. "Doniya sus!" Bir an duraksayıp gözlerime baktı. Nefes alıp verirken elini saçlarına daldırdı. "Bir şey yapman gerek Zayn, gözlerine köpek yavrusu gibi bakarak hallolmaz bu iş" omuzlarımı silktim. "Ben yaklaştıkça o kaçıyor" alayla güldü.

"Kadınların kaçması, 'peşimden gel, seni süründürüp affedeceğim' demek oluyor küçük kardeş"

"Şeytansınız" dedim homurdanarak. Güldü. "Peşinden git, ne kadar kaçarsa kaçsın gölgesi ol. Bırakma Zayn. Sen uzak durduğun sürece, vazgeçtiğini düşünecek ve oda vazgeçecek. Sizin âşkınız tek taraflı değil. Sen ne kadar adım atarsan, onun duvarları o kadar hızlı yıkılır"

Başımı salladım. Bugün şirkete gitmeyecektim. Tatildi ve onu görememek beni deliye döndürüyordu.

*Marie Russell*

"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Pipeti dudaklarım arasından çektim. Parmaklarımla pipetin ucunu kavradım ve çevirip bardağın içerisindeki limonlu sodayı köpürttüm. "Bilmiyorum" diye mırıldandım ardından.

"Zayn'in dün akşamki paylaşımı yine gündemde" başımı salladım aşağı yukarı. "Biliyorum, banada mesajlar geldi" ardından aklıma gelen soru ile başımı kaldırıp Gab'e baktım.

"Sen olsan, ne yapardın?" Bir süre düşündü. "Eninde sonunda affedeceğini hepimiz biliyoruz. Âşıksın ona" Suratımı buruşturdum. "Çok biliyorsun sen" dedim ardından. Gülerek konuştu. "Madem affedeceksin, biraz süründürmekten zarar gelmez" kaşlarımı çattım.

"Nasıl bir süründürmeden bahsediyoruz?" Elindeki cam bardağı masaya bıraktı. "Sürekli gözünün önünde olacaksın, en zayıf noktalarını sonuna kadar kullanacaksın. Sinir olacak fakat suçlu olduğu için bir şey yapamayacak" Zayn'in zayıf yanlarını düşünürken, aklıma gelen şey ile pis pis sırıttım.

"Süründüreyim o zaman"

Multimedia'da bulunan şarkıyı açabilirsiniz

*Ertesi Sabah*

"Paylaştın mı?" Dedim heyecanla. "Evet paylaştım, kesin gelicekler" kıkırdadım. Elisha, Gab ve ben 3 günlüğüne Paris'e gidiyorduk. Zayn'i biraz daha pişman etmek adına, damarına basacaktık. Elisha'nın planı üzerine, havaalanında bir fotoğraf çekinip instagrama atmıştık ve Paris'e gideceğimizi bildirmiştik. Kızlar tatil süresini 1 hafta isteselerde, defile olduğu için 3 gün kalacaktık. Defile yerini, süslemelerini, davetiyeleri ben ayarlayacaktım.

"Harika olacak!" Diye cıvıldadı Gab. Güldüm. Oda, Liam ile kavga etmişti. Konuşma süreçleri ilerlemiyordu ve Gab buna gittikçe sinir olmuştu. Liam'ın kendisini oyaladığına dair şüpheleri vardı. Olurda, Gab'in kalbini kırarsa meşhur babacık, benim katkılarımla kediciğe dönebilirdi.

"124 Numaralı Paris uçağımız pistte hazırdır. Yolcuların yerlerine geçmesi önemle rica olunur" anonsu duyduğumuzda hepimiz ayağa kalktık. Sürgülü kapılardan geçip büyük alandaki uçağa ilerledik. Merdivenlerden çıkıp hostes yardımıyla koltuklarımıza oturduk. Zayn'in Paris'e geleceğine şüphe ediyordum fakat Elisha'nın garip bir şekilde bundan hiç şüphesi yoktu. Gab ile neden bu kadar emin konuştuğunu sormuştuk ama anlatmamıştı.

Telefonuma gelen bildirimleri kontrol ettim. Hayranların attığı birkaç mesaja baktım.

Zarieemybabe: Zayn yanında değil ise, hiçbir yere gitmiyorsun güzelim! Paris, âşk şehridir. Onunla gitmelisin! Bu arada, seni seviyorum!

Gülerek cevap yazdım. Bazılarına cevap veriyordum ve onların şaşkın yanıtları beni güldürüyordu. Zaman geçtikçe onlarada alışmıştım. 3 gün öncesine kadar çok kötüydüm ve onların mesajları, moralimi biraz olsun düzeltmişti. Zayn sayesinde beni seven binlerce insan olmuştu.

MarieRussell: Maalesef tatlım, O burada değil. Bende seni seviyorum!

Zarieemybabe : Aman Tanrım!

Gülerek konuşmadan çıktım. Elisha ve Gab, Liam konusuna dalmışlardı. Telefonumu kapatıp çantama attım.

"Delirtiyor beni Elisha! Bir adım atıyor, umutlanıyorum ve sonra on adım geri çekiliyor başa dönüyoruz. Oynuyor resmen benimle!" Gab hararetli bir şekilde anlatmaya devam ederken, arkama yaslanıp camdan dışarı baktım. Hava yine bulutluydu. Moralim, havayla doğru orantılı oluyordu çoğu zaman. Yağmurlu ve bulutlu olduğunda hüzünlü, güneşli olduğunda fazla enerjik ve güler yüzlü oluyordum. Fakat buna rağmen onunla birlikteyken, her gün mutlu olmam, havayla alakalı bir durum değildi. Âşk buydu zaten değil mi?

Geneldeki bütün dengelerinin, alışkanlıklarının bozulması.

Uçak hareket ettikten yarım saat sonra mayışmıştım. Ortamızda oturan Elisha'nın omzuna koydum başımı. Gözlerimi kapattım.

***

Yorgunlukla kendimi sandalyeye attım. Otele gelmiş, yerleşmiş ve duş almıştık. Hava kararıyordu. Paris'deki güzel ve romantik hava hepimize farklı bir enerji vermişti. Bütün sorunlarımız, Londra'da kalmıştı resmen.

Yanımıza gelen garsona baktık hepimiz.

"Bienvenue, que feriez-vous?"

(Hoş geldiniz, ne alırdınız?)

Elisha ve Gab birbirlerine baktılar. "Ne diyor bu?" Dedi Elisha komik bir surat ifadesiyle. Güldüm. "Ne sipariş edeceğimizi soruyor" Gab gururla bana bakıp güldü. Şirkete yeni gireceğim zamanlar bir çok dil eğitimi almıştım. Toplamda 5 dil biliyordum ve Fransızca bunlardan birisiydi.

"Menü vermesi gerekmiyor mu?" Dedi Elisha. Bize anlamsızca bakan garsona döndüm. Otelin lobisindeki kafelere gitmemiz gerektiğini kızlara söylesemde dinletememiş, cadde üzerindeki bir kafeye gelmiştik. Burada ingilizce konuşan bir garson bulmak oldukça zordu. Genç bir garsondu ve büyük ihtimalle henüz üniversiteye geçmişti.

"Pouvons-nous avoir le menu?"

(Menü alabilir miyiz?)

Genç çocuk başını sallayıp uzaklaştı. "Fransızca konuşmayı nereden öğrendin?" Dedi Elisha. "Şirket için gerekli olur diye düşündüm" dedim omuzlarımı silkerek. "Başka hangi dilleri biliyorsun?" Dedi ardından. Gab, benden önce lafa atladı. Elini açıp parmaklarına dokunarak saymaya başladı.

"İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça. Ve Çince'nin basitleştirilmiş hali ile geleneksel hali, her ikisinide biliyor." Elisha'nın gözleri kocaman olmuş, dudakları aralanmıştı. "Marie, robot veya mutant olma ihtimalin var mı?" Dedi bana dönerek. Gülerek başımı iki yana salladım. Garson menüleri dağıttı. Elisha limon ve şeftali aromalı özel içeceklerinden, Gab alkolsüz meyve kokteylinden ve ben filtre kahvede karar kılmıştık. Başımı kaldırıp garsona baktım. Elindeki deftere bakıyor, not almak için bekliyordu.

"Citron et de pêche aromatisées boisson à partir d'une spéciale, nous voulons cocktail de fruits et café filtre"

(Limon ve şeftali aromalı özel içeceğinizden, meyve kokteyli ve filtre kahve istiyoruz)

Garson söylediklerimi not aldıktan sonra önümüzdeki menüleri alıp gitti. Kafe tam olarak Eyfel Kulesi'ne bakıyordu. Eskitme yapılmış bir mekândı ve tahta masalar, tahta sandalyeleri oldukça hoştu. Tam karşısında, Eyfel'in olması ise büyük avantajdı.

"Gel bakalım!" Dedi Gab yanıma yanaşarak. "Ne oldu?" Dedim. O telefonunu çıkartırken, Elisha açıklama yaptı. "Sabah paylaştığımız fotoğraf hakkında ses çıkmadı beylerden. Benim hesabımdan görmeleri biraz zordu tabi. Gab ile çekilin, o paylaşacak"

*Zayn Malik*

Sigaramı söndürüp geri yaslandım. "Siktir" Başım bize doğru gelen Liam'a döndü. Louis şaşkın halini görünce, ayağa kalkıp bakmakta olduğu telefona baktı ve bana döndü. Surat ifadesinden, ters bir şeyler olduğu belli oluyordu. "Zayn, şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama delirmeyeceksin tamam mı dostum?" Dedi yavaş yavaş. Alayla güldüm.

"Yeterince delirdiğimi düşünüyorum" Başını iki yana salladı. "Çıldırmak gibi bir şeyde planlama" Artık sinirim bozulmaya başlamıştı. "Söyle Louis" "Olmaz, önce söz ver. İçinden yeşil bir canavar çıkartıp Hulk'a dönüşmeyeceğine dair söz istiyorum senden" Louis lafı gevelerken, Liam çat diye söylemişti.

"Kızlar Paris'e gitmiş. Gab, Elisha ve Marie. Bak" Duyduğum sözler, alnımın gerilmesine sebep olmuştu. Bana çevirdiği ekrandaki resime baktım. Gab 32 diş sırıtmıştı ve hemen yanındaki Marie, gülerek öpücük atmıştı. Lanet olsunki, bu poz ona çok yakışıyordu ve yine lanet olsunki, yer bildirimi yapmışlardı. Cidden Paris'e gitmişlerdi.

"Senin nasıl haberin olmadı?" Dedi Liam yerine otururken. "Onu geç şimdi, kalk gidiyoruz" Dedim bacağına vurarak. Ayağa kalkıp masanın üzerindeki anahtarlarımı ve telefonumu alıp cebime sıkıştırdım. "Nereye lan?" Louis'e döndüm.

"Paris'e, âşk tazeleyeceğim" Dedikten sonra şirin fakat oldukça tehlikeli bir şekilde sırıttım.

Uzun bir bölüm olduğunu düşünüyorum. 1899 Kelime! Vöööv *-*

Bir önceki bölümde, yorumlarınıza cevap veremedim kusura bakmayın. Hepsini okudum fakat bugün çizim üzerine çok fazla çalıştım ve inanın başımı kaldıracak vaktim olmadı. Bu bölümü, eve gelirken telefondan yazdım. Yazım hataları vardır illaki, bundan kaynaklanıyor.

Yorum yapmayı unutmayın!

Seguir leyendo

También te gustarán

16.8K 439 14
Zalim İstanbul 29. Bölümden itibaren boşu boşuna harcanan Ceren ve Nedim 'in hayali hikayesi. #zalimistanbul #nedcer
19.5K 857 21
Nefes ailesini kaybettiği için babaannesi , dedesi ve halasıyla beraber yaşıyor. Tahir ise mafya ve Nefes'in dedesi Tahir'in ailesini öldürdüğü için...
41.7K 2.2K 13
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
335K 42.7K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️