38

1.3K 80 33
                                    

Multimedia'da dinleyeceğiniz şarkı olan One Direction - Once in a Lifetime bulunuyor. İyi okumalar!

*Marie Russell*

Nefes almakta güçlük çekiyordum. Ciğerlerim bana zorluk çıkartıyordu. Hoş, nefes almak istemiyordum ya neyse. Ölmeyi bile becerememiş, geri gelmiştim bu siyah beyaz hayata. Beyazlıkların gitgide azaldığı, siyahlıkların önümü kapattığı bu hayat artık çekilmez bir hale gelmişti.

"Gelebilirsen miyim?" Başımı çevirmedim. Karl'ın geleceğini zaten duymuştum. Cevap beklemeden içeri girdi ve kapıyı kapattı. Adım seslerinin hemen ardından yanımda bulunan sandalyenin çekilme sesi geldi. Oturdu. Eli, çizilmiş kollarımda gezindi.

"Bilerek kaza yaptığını öğrendim. Polisler mobese kayıtlarını kontrol etmiş. Bilerek yaptığın bariz belli. Bu yüzden kimseyi istemedin yanında"

Cümleleri, ağlama isteğimi arttırmıştı. Gözümden yaşlar süzülmeye başlarken, onları silemeyecek kadar güçsüz olduğumu biliyordum. Vücudum fazlasıyla bitkindi. Ne kadardır uyuyordum?

"Kaç gün oldu?" Dedim kısık sesimle. "8 gün" dedi sadece. Başımı çevirip kahverengi gözlerine baktım. Ne sormak istediğimi anlamış gibiydi. Başını eğdi ve mırıldandı. "Yanına geldi, seninle konuştu, ağladı, Marco'dan yumruk yedi, baban onu kovdu ama gitmedi. Uyanana kadar gitmeyeceğini söyledi. Her gece sabaha kadar seni izledi"

Başımı çevirdim. Onun bunları yapmış olması ne anlama geliyordu? Bir başkasıyla evlenecek, yuva kuracaktı. Çocuğu olacaktı ve Cindy'i seviyordu. Hala neden benimle ilgileniyordu ki? Saçmalıktı. Yaptıkları tam anlamıyla saçmalıktı.

"Ağrın var mı?" Başımı salladım. "Her yerim ağrıyor" "Neden yaptın bunu kendine Marie?" Buruk bir şekilde gülümsedim.

"İstediğim bu hale gelmek değildi, ölmekti Karl" Gözlerimi kapattım. Serumun içerisinde her ne varsa, göz kapaklarıma tonlarca yük bırakıyordu ve gelen uykuya karşı koyamıyordum güçsüz bedenimle.

*Ertesi Sabah*

Gözlerimi açtım. Dün gece nasıl yattıysam, öyle uyanmıştım. Kıpırdayamamam doğaldı. Başımı çevirip odaya göz gezdirdim. Karl yoktu. Hava almaya çıkmıştır diye düşündüm. Elimi kaldırıp yatağın kol kısmındaki kumandanın tuşlarına tıkladım. Yattığım yeri dikleştirdim. Güneş henüz yeni doğuyordu. Onun doğuşunu izlerken kapı açıldı.

"Günaydın!" başımı aniden çevirip içeri giren kişiye baktım. Beklediğim bu değildi. Beklediğim, hastane yemekleriyle gelmiş bir Karl'dı. Kesinlikle, çikolata dolu bir kapla gelen Zayn Malik değildi. Yüzünde inanılmaz derecede güzel olan bir gülüş vardı. Saçları her zamanki gibi özenle yapılmıştı ve klasiklerinden yine vazgeçmemiş, simsiyah giyinmişti. Beyaz ona daha çok yakışıyordu bana göre.

"Nasılsın?" dedi yanımdaki sandalyeye otururken. Çok iyiyim Zayn. 9 gün önce senin yüzünden kaza yaptım ve sen burada durmuş bana gülüyorsun. Harikayım!

Cevap vermek yerine, dudaklarımı kapatıp camdan dışarı bakmaya başladım. Elimin üzerindeki serum gittikçe canımı sıkıyordu. Hem acı veriyor hemde hareket etmemi zorlaştırıyordu. Malik'in olduğu bir yerde, başıma ne geleceğini bilmediğim için hızlı ve atik olmam gerekiyordu fakat güçsüz bedenim buna izin verecek gibi gözükmüyordu. Çikolata dolu kutuyu kucağıma bıraktı. Değişik değişik çikolatalar vardı ve hepsi enfes gözüküyordu. Yine de yememeye kararlıydım.

Elimi kaldırıp kutuyu tuttum ve ona geri uzattım. Derin bir nefes alıp verirken, elimden aldı. Ellerimizin birbirine değmesi, onun bilerek yaptığı bir şeydi. Vücudum elektrik çarpmış gibi titrerken, aniden geri çektim elimi. "Cindy'nin bebeği benden değilmiş" dedi birden. Suratına baktım. Bugüne kadar bana yalan söylediği tek nokta, Cindy'nin bebeğini saklamasıydı. Gözleri, doğru söylediğini bas-bas bağırırken, seside ona ortaklık yapıyordu.

Heart By Heart || Z.MWhere stories live. Discover now