39

1.6K 84 73
                                    

Multimedia'da müko çiftimizin kıyafetleri ve Sell'in yeni şarkısı, Trust Nobody bulunuyor. Harika bir şarkı değil mi? Bence harika. Hadi dinleyin ve bölümü okuyun! İyi okumalar!  

*Marie Russell*

*3 Gün Sonra*

Sonunda, evime gelmiştim. Hastanede olduğum süre boyunca Zayn yanımda kalmıştı ve onunla konuşmaktan kaçınmıştım. Konuştukça, özlemim artıyordu. Her seferinde bana yakınlaşmak için yer arıyordu ve yapıyorduda. Gözlerime bakıyor, beni özlediğini söylüyordu. Dayanmak, gözlerine bakarken dayanmak zordu. Fazlasıyla zor.

Kapı çaldığı için ayağa kalkıp girişe ilerledim. Kapının yanındaki camdan, Gab'in geldiğini görebilmiştim. Kapıyı açtım. "Marie!" Güldüm. "Hoş geldin" dedim ona sarılırken. Ayrılıp salona ilerledik. "Hoş buldum! Nasılsın?" salondaki yumuşak koltuklara yerleştik. "İyiyim" dedim omuzlarımı silkip. Başını hafif aşağı eğdi ve gülerek bana baktı. "Zayn ne yaptı?" dedi göz kırparak.

"Ah Tanrım! Hayır Gab!" yanımdaki yastığı alıp başına vurdum suratımı buruştururken. Gülerek koltuğa yaslandı. "Elisha ile konuştun mu?" dedi kaşlarını kaldırıp. Başımı iki yana salladım. "Malik ailesi benimle görüşmekte çekingenler, aptal erkek çocukları hariç" Gab kıkırdadı. Doğruldu. "Karl ne alemde?" bu soruyu sorarken, huzursuzdu. Zayn'e kızgın olsada, Karl ile birlikte olmamı istemediği açık bir şekilde ortadaydı.

Halbuki, kimse farkında değildi hala onun için atan bir kalbe sahip olduğumu.

"İyi, beni güldürebiliyor" dedim gülümseyerek. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Liam ile nasıl gidiyor?" dedim konuyu değiştirmek adına. Yüzüne ani bir gülüş yayıldı. Bu onu ne kadar çok sevdiğinin bir kanıtıydı. "Çok güzel gidiyor, bana ne dedi biliyor musun?" başımı iki yana salladım gülerek. "İlk defa birisine bu kadar tutulduğunu söyledi!" hafif zıpladı. Kahkaha attım. Onun mutlu olması güzeldi.

"Senin adına çok seviniyorum Gab!" dedim gülerek. Güldü. "Lise zamanlarını hatırlıyorum da, hayatımda hiç doğruyu bulamayacağımı düşünüyordum" dedi dalgın dalgın. Gülümseyip elimi bacağına koydum. "Doğruyu buldun bitanem" başını kaldırıp suratıma baktı ve gülümsedi. Onunla arkadaş gibi değildik. Kardeş gibiydik. Onun mutluluğu beni sevindiriyordu, benim mutluluğumda onu.

Gab ile bir süre daha konuştuk. Müşterisinin randevu saati geldiği için gitmek zorunda kaldı. Kendime bir kahve yapıp laptopumu aldım. Salona geçip The Originals'ı açtım. Ben hastanedeyken, Karl evimin her eksiğini hazırlamıştı. Bu nedenle yanıma gelmemişti. Ona minnettardım. Eski evime gitmek istemediğimi biliyordu ve bunun için uğraşmıştı.

Acıktığımı hissedince, laptopu kapatıp kahvemi sehpaya bıraktım. Mutfağa gittim. Yemek yapacak halde değildim bu nedenle buzdolabının üzerindeki pizzacının magnetini aldım. Numarasını tuşlayıp aradım ve pizza sipariş ettim. Salona geri dönüp oturdum. Bu ev, bana iyi gelecekti. Yeni bir başlangıç yapmam için en doğru yerdi. Burada onunla bir anım yoktu ve sürekli aklımda olmasına rağmen, hayaller görmüyordum. Onun hayali ile yaşamak unutmamı güçleştiriyordu.

Kapı çalınca, ayağa kalktım. Salonun ışığını yaktım. Hava kararıyordu. Kapıyı açtığımda, pizzacıyı görmeyi bekliyordum fakat kollarıma düşen bir Malik olmuştu. "Zayn?" dedim şaşkınlıkla. Yaralanmış olamazdı. Yolda herhangi bir kan izi yoktu ve biz aksiyon filminin oyuncuları değildik. Güldüğünü duydum.

"Zayn, evet o benim" dedi yayvan bir şekilde. Sarhoş muydu? "Sarhoşsun" dedim şaşkınlıkla. Başını kaldırdı. Suratımı incelerken gülmeye başlamıştı. "Evet sarhoşum ve sen hala mükemmelsin" Oflayarak onu içeri çektim. Ayağımla kapıyı itip kapattım. Salona kadar sürükleyip koltuğa attım. Az önce bu evde anımız yok demiştim değil mi? Unutun onu.

Heart By Heart || Z.MWhere stories live. Discover now