Sen, Ben ve Çok Daha Fazlası

By -LilAby-

215K 7.9K 757

Nefesinizin kesildiği o an... Kalbinizin sıkıştığı... Avuç içlerinizin terlediği o an... Aşk?... Eski Adı: Fr... More

Başlangıç.
Bölüm 1.
Bölüm 2.
Bölüm 3.
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8.
Bölüm 9
Bölüm 10.
Duyuru
Bölüm 11.
Bölüm 12.
Bölüm 13.
Bölüm 14.
Bölüm 15.
Bölüm 16.
Bölüm 17.
Bölüm 18.
Bölüm 19.
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22.
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25.
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29.
Bölüm 30.
Bölüm 31.
Bölüm 32.
Bölüm 33.
Bölüm 34.
Bölüm 35.
Bölüm 36.
Bölüm 37.
Bölüm 38.
Bölüm 39.
Bölüm 40.
Bölüm 41.
Bölüm 42.
Bölüm 43.
Bölüm 44.
Bölüm 45.
Bölüm 47.
Bölüm 48.
Bölüm 49. "PART I"
Bölüm 49. "PART II"
Bölüm 50.
Bölüm 51.
Bölüm 52.
Bölüm 53.
Bölüm 54.
Bölüm 55.
Bölüm 56.
Bölüm 57.
Bölüm 58.
Bölüm 59.
Bölüm 60.
Bölüm 61.
Bölüm 62.
Bölüm 63.
Bölüm 64.
Bölüm 65.

Bölüm 46.

2K 95 2
By -LilAby-

Keyifli okumalaar...


"Tanrım , mükemmel." Julia suyun içinde kıpırdarken gözleri kapalıydı. Ben ise suda on saniyeden uzun zaman geçiremiyordum çünkü Brooke ne zaman yanından ayrılsam deli gibi ağlıyordu. Onu da benimle beraber suya sokmak istediğimde yine ağlıyordu.

Evin içine doğru yürürken "Neyin var , bebeğim?" diye sordum sıkıntı ile. Brooke başını omzuma koymuş iç çekiyordu. Salonda ileri geri yürürken bir kısmı görünen havuza ufak bir bakış attım. Cameron göz önünde yoktu. Bakışlarımı havuzdan çekerek yürümeye devam ettim.

Brooke bana sımsıkı sarılmış bir vaziyette iken gelen telefon sesi ile etrafa bakındım. Müzik benim telefon müziğimdi. Sese doğru ilerlerken telefonumu sabah mutfakta unuttuğumu o an fark ettim.

Telefonu açıp hızla kulağıma götürürken "Skyler!" diyerek konuşmaya başlayan Bayan West ile sırıttım. "Bayan West!" dedim onun gibi neşeli çıkmasına özen gösterdiğim sesim ile.

"Cameron'a ulaşamıyorum. Beraber olduğunuzu varsaydım. Yanılıyor muyum?" diye sordu. "Ah hayır. Birlikteyiz." dediğimde bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştım. 

"Mükemmel. Aranız iyi , değil mi?" diye sorduğunda aklıma sabahki tartışmamız geldi. Kadının içine mi doğmuştu?

"Aramız mı? Her zamanki gibi kusursuz , Bayan West." derken kendi kendime göz devirdim. O sırada havuzda gözleri kapalı bir şekilde rahatlayan Cameron'u gördüm.

"Hayatım?" diye seslenince Cameron'un bakışları dışında üzerimde olan bir kaç bakış daha hissettim. Telefonu sallayarak "Bayan West , seninle görüşmek istiyor." dedim.

Cameron aniden sudan çıkınca tüylerim diken diken olmuştu. Su damlaları vücudundan kayıp giderken yanıma geldi. Yanağıma bir öpücük bırakıp telefonu elimden alarak içeri geçtiğinde , Brooke'u düşürmemeye çalışarak orada öylece durdum.

"Bacaklarının titrediğini gördüğüme yemin edebilirim." dedi Jennifer aniden. Julia ona katılıyor olacak ki başını onaylarcasına salladı.

Kendimi toparlayarak "Sadece başım döndü." dedim. Bir nebze de olsa kurtarma umudu vardı içimde.

"Hiç toparlamaya çalışma , West. Seni gördük." dedi alaycı bakışları üzerimdeyken. Etrafa ufak bir bakış attım. Sam ve Jamie , ısıtıcılı battaniyeye sarılmış Tanrı bilir neler yapıyorlardı. Mich ve Matt ise Cameron'un sudan çıktığı yerde Lakers ile ilgili koyu bir sohbete dalmışlardı.

Bakışlarım tekrar Julia ve Jennifer'a yöneldiğinde omuzlarımı düşürerek "Pekala , belki biraz sarsıldım." dedim. Kızlar birbirine bakıp sırıttı. Hemen gardımı kuşanıp "Cameron'u öyle görüp etkilenmeyen kız varsa , yoktur." dedim kaşlarımı kaldırarak. Julia ellerini suda haraket ettirerek "Ben etkilenmedim." dedi. İçeri girmek için onlara arkamı dönerken "Bekar kızlardan bahsediyorum." diye seslendim.

Tanrım!

Konu Cameron olunca dengesiz bir beyin yoksununa dönüşüyordum ve bu durum beni oldukça rahatsız ediyordu.

İçeri girdiğimde Cameron'un sırtını görüyordum. Telefonu gülerek kapattı ve masanın üzerine bıraktı. Arkasına döndüğü zaman gözlerimiz anında buluşunca sırıttım.

Yanıma gelerek "Keyfin nasıl güzellik?" diye sordu. Sırıtışım hoş bir gülümsemeye dönüşürken tam cevap vereceğim sırada Cameron Brooke'un yanağından makas almasına rağmen gözlerini benim gözlerimden ayırmadan konuştu.

"Aa Brooke bak , Skyler da buradaymış."

Dudaklarım yavaşça aralanırken , kaşlarım hayal kırıklığı ve şok karışımı bir duygu ile havalanmıştı. Sinirle Brooke'u Cameron'un kucağına tutuşturarak bahçeye geri çıktım. Üzerimdeki tişörtü çıkartıp suya girdim.

Julia ve Jennifer bana tuhaf bakışlar atarken suda rahatlamaya çalıştım. En sonunda "Cameron beni delirtecek." diye patladığımda kızlar gülmekten başka bir tepki vermediler. Julia karnını hafif hafif okşarken "Neden bunu normal bir şeymiş gibi karşıladınız?" diye sordum.

"Çünkü normal."

Jennifer'ı alkışlarken "Beni aydınlattığın için saol." dedim imayla. Gülerek gözlerini kapattı.

Saatler çok hızlı geçerken bundan nefret etmiştim. Cameron yarın gidecekti ve bu benim sinirlerimi zorluyordu.

Julia midesi bulandığı için sudan çıkmıştı ve Mich de tabiki peşinden gitmişti. Jennifer ve Matt ise havuzun köşesinde kızları Casey ile vakit geçiriyorlardı. Sam ve Jamie odalarında olmalıydılar. Ben ise havuzun ortasında sıcak suyun tadını çıkarıyordum. Bahçe kapısından havuza doğru gelen Cameron'u görünce bakışlarımı gözlerine diktim.

Tanrım! Gitmesini istemiyordum.

Yavaşça suya girerek yanıma geldi. "Brooke?" dedim sorarcasına. Kollarını belime dolayarak ellerimi omzuna koymama sebep oldu. "Bir süredir uyuyor." Başımla onu onayladım.

Bir süre sadece gözlerime baktı. Bende öyle yaptım. Dakikalar birbirini kovalarken "Gidecek olman beni üzüyor." dedim ve alnımı göğsüne yasladım.

Tek eli ıslak saçlarımda gezinirken "Beni de üzüyor. Fakat bu işi daha fazla uzamadan bitirmek istiyorum." dedi sakin bir ses tonu ile. Bense ağlamamak için kendimle savaşıyordum. "Ne zaman gittiğimi bile fark etmeyeceksin."

İç çekerek başımı kaldırdım. Alnını alnıma yaslandığında gözlerim istemsiz olarak kapandı. Dudakları dudaklarıma dokunuyor fakat öpmüyordu. "Seni seviyorum." diye fısıldadı nefesi nefesime karışırken. İki kelimenin beni bu kadar etkileyebileceğine asla inanmazdım.

Titrek nefesim ile "Seni seviyorum." diye karşılık verdim. Gözümden firar eden bir damla yaşı durduramamıştım.

Cameron nihayet dudaklarını dudaklarıma bastırdığında karşılık verdim. Onu özleyecektim. Hemde çok fazla.

Geri çekildiğinde "Geri kalan saatlerimizi güzel geçirelim." dedi sabahki ufak tartışmamızı ima ederek. Başımla onu onayladım. Havuzdan çıkarak benimde çıkmam için bekledi. Ardından minderlerin üstünde duran huvlumu üstüme sardıktan sonra kendi de havuzuna sarındı ve elimden tutarak içeri çekti.

Eve girdiğimizde koltuklardan birine uzanmış olan Julia ve ayaklarına masaj yapan Mich ile "İyi misin , tatlım?" diye sordum. "Az önce ağzımdan doğuracağımı sandım." dedi yorgun gelen sesi ile. Kıkırdayarak Cameron'u durdurdum. Annemin küçükken midem bulanınca bana yaptığı çaydan yapmak için mutfağa yöneldim. Islak olduğum için üşüyordum. Fakat yine de çayı yapmadan bir adım dahi atmayacaktım. Mutfak dolaplarından uzun bir uğraş sonucu malzemeleri çıkarıp bir kaç dakika içinde çayı yaptım.

Julia'nın yanına giderek bardağı gösterdiğimde yavaşça doğruldu. Saçlarına bir öpücük kondurarak bardağı uzattığım zaman "Tanrım! Skyler ,çok teşekkür ederim." dediğinde gözleri hormonları sebebi ile çoktan dolmuştu. "Sen harika bir arkadaşsın. Hayır , sen benim kız kardeşimsin." dedi elindeki bardağa bakarken. Dudaklarından bir hıçkırık kaçarken "Julia bebeğin ağladığını hissediyor , canım. Annesinin üzgün olmasını istemez , değil mi?" diye sordum. Hemen bir kaç damla ile ıslanmış yanağını silerek elini havada salladı. "Ağlamıyorum. Kaybol." Gülerek Cameron ile kaldığım odaya giderken titrediğimi fark ettim.

İçeri girdiğimde Cameron büyük ihtimalle banyodan çıkmıştı. Odadaki şampuan kokusu ile gülümsedim. Cameron odadaki çift kişilik koltuğu açmış ve etrafına minderler dizerek korunaklı bir yatak haline getirmişti.

Yataktaki bedenine bir süre baktıktan sonra duşa girip hızla saçlarımı bir kere şampuanladım ve sıkıca giyinip Cameron'un yanına gittim.

Kendimi sessizce yatağa bırakırken Cameron gözlerini açmadan beni kendine doğru çekti. Kollarını etrafıma sararken titrek nefesimi verdim. Göz kapaklarım açık tutamayacağım kadar ağırlaştıktan sonra gözlerimi kapattım.

~

"Açlıktan ölüyoruz , bunlar uyuyor." Başımda bağıran kişi ile gözlerimi açtım. Cameron'dan uzaklaşarak esnerken Sam'e baktım.

Jamie yeni uyanmış olan Brooke ile oynuyordu. Uyandığımı görünce gülümsedi. Bende ona gülümseyerek Cameron'a baktım. Hala uyuyordu. Sam "Oldu o zaman biz kaçalım." dediğinde ona bakmadan elimle kış kış yaptım.

Jamie Brooke'u da alarak odadan  çıkınca kapıyı kapatmalarını bekledim. Ardından ellerimi Cameron'un göğsüne koydum ve çenemi ellerimin üstüne koyup yüzünü inceledim.

"Cameron.". Uyandırmak amacı ile ona seslendim ama sesim amacımdan çok uzak bir şekilde fısıltı gibi çıkmıştı.

Cameron hafifçe mırıldandığında kıpırdadım. "Uyan artık." dedim sabırsızca.

Gözlerimi az önce açmıştım ama çok enerjik hissediyordum.

Cameron yavaşça gözlerini açarken sırıtıyordum. Bakışları ilk gülümsememde gezindi. Nihayet gözlerimiz buluşunca "Ben hala iki çocuğumuz olması taraftarıyım." dediğinde kıkırdadım. Başımı onaylamazca sallarken "Brooke bize fazla bile." dedim.

Daha ona doğru dürüst bakamıyorduk.

Sıkıntı ile ofladı. Gülerek başımı boynuna koydum ve boynuna ardarda bir sürü öpücük kondurdum.

Geri çekilip ayağa kalkarken "Bizi bekliyorlar." dedim. Başıyla onaylayarak doğruldu.

O banyoya girip elini yüzünü yıkarken ben kahverengi kısa çizmelerimi giyip çantaları toparladım. Arabanın anahtarlarını alıp merdivenlerden inerken herkesin kapıdan çıkmaya hazır vaziyette olduğunu gördüm.

Uyku beni fena halde sersemletmişti ve banyodan önce ne giydiğimi hatırlamak için üzerime bir bakış attığımda siyah bir tayt , toprak rengi bir kazak ve yine siyah örgü bir hırka ile hiç de fena görünmediğime emin oldum.

"Günaydın , uykucu." Jennifer'ın iğneli ses tonu ile göz devirdim. "Sadece bir kaç saatcik içimiz geçmiş.". "Hıı." dedi Julia. Kaşlarını kaldırmış başını alayla sallıyordu. Gülerek evden çıkıp arabaya ilerledim. Bagaja eşyaları koyup kapıları kilitledikten sonra eve döndüğümde Cameron aşağı inmiş Jamie'nin kucağından Brooke'u alıyordu.

"Saat kaç?" diye sordum telefonumu mutfaktaki masadan alırken. Sam "Neredeyse sekiz oldu." dediğinde telefonun ekranını açmış ve doğrulamak ister gibi saate bakmıştım.

Dudaklarımı birbirine bastırırken "Pekala , çıkalım o zaman." dedim. Herkes beni başıyla onaylarken kapıya hücum etmişti. Gülerek Cameron'un yanıma gelmesini bekledim. Evden en son çıkan Julia olmuştu. Kapıyı kilitleyerek Mich'in yanına ilerledi.

Yapılan plana göre şimdi hep beraber şehir yolundaki bir mekanda yemek yiyecek ve ardından evlere dağılacaktık.

Ben ön koltuğa otururken Cameron Brooke'u bebek koltuğuna oturttu. Ardından ise şoför koltuğuna geçip kemerini bağladı.

Julia ve Mich dönüş yolunda Jennifer ve Matt ile gidecekti. Şu an içten içe Jennifer'a sinir olmuştum.

Kabul edin. Kimse en yakın arkadaşının başka yakın arkadaşlarından hoşlanmaz.

Cameron arabayı sürerken sessizce camdan dışarıya bakıyordum. Yol boyunca hiç konuşmadım. Geçirdiğimiz her dakika moralim daha çok düşüyor gibi hissediyordum. Çünkü kayıp giden her saniye , Cameron'un gitmesi gerektiğini yüzüme vuruyordu.

Yemek yiyeceğimiz alana gelince arabadan inip Brooke'un yanına gittim. Kemerini çözmeye uğraşırken yanıma Cameron geldi. Omzunu kapının yanına yaslamış bana bakıyordu.

"Bak, moralinin bozulduğunu anlıyorum. Ama saatler sonra gideceğim Skyler ve ben bu zamanları susarak geçirmektense mutluluktan uçarak geçirmek istiyorum."

Gülümseyerek kemeri nihayet açılmış olan Brooke'u kucağıma aldım ve kapıyı kapattım. "Prensesim benim." diyerek Brooke'u kocaman öptükten sonra Cameron'a baktım. "Seni özleyecek olmak canımı sıkıyor."

Cameron aniden büyük bir sırıtış ile tek elimi avuçlarının arasına alıp dudaklarına yöneltti. "Şu sevimliliğini sana anlatamam." diyerek elimi yavaşça öptü. Utançla başımı eğerek restoranta doğru ilerledim. Cameron da hemen arkamdaydı.

Julia'nin çoktan masalardan birine oturmuş menüyü incelediğini görünce hiç şaşırmadım desem yeridir. Gülümseyerek yanına doğru ilerledim. Mich , Jennifer , Matt , Sam ve Jamie bir kaç adım farkla bizden önce masaya yerleşince kalan iki sandalyeye yerleştik. Garson masaya hızla iki mama sandalyesi getirirken kibarca gülümsedim.

Bakışlarım Cameron'a yöneldiğinde dik dik garsona baktığını gördüm. Yanımda oturuyor olmasını fırsat bilerek omzuna vurup "Niye öyle bakıyorsun adama?" diye sordum. Çatık kaşlarını bana yöneltti. "Ağzının suyunu tutamıyor." dedi. İçimden bir ses cümlesinin devamı olduğunu söyledi.

Menüleri incelerken "Ne kadar süre buralarda yoksun , West?" sorusu ile bakışlarımı menüden kaldırmadan konuşmaya kulak kabarttım. Cameron'un dibimde duran bedeni kasılırken Kate'in sorusunu cevapladı. "Neredeyse bir ay."

Menüyü kapatıp önüme koyarken "Senin buradaki işlerle kim ilgilenecek?" diye soran Sam'e baktım. Bunu soruyor olması biraz komikti. "Her zaman olduğu gibi babam ve Bay Grey."

Cameron bu soru cevap olayından sıkılmış olacak ki yerinde rahatsızca kıpırdayıp elini bacağıma koydu. Ona büyük bir gülümseme gönderdim.

Masadaki konu hızla değişirken herkesin eğleniyor olması mükemmeldi. Ta ki restoranta giren kişiye kadar.

Dean.

İçimden bizi görmemesi , buranın lanet bir mekan olduğunu düşünüp gitmesi için dua ederken Jamie aniden "Dean!" dedi neşe ile ve elini kolunu sallayarak yerimizi belli etti.

Kaşlarım çatılırken nereden tanışıyor olabileceklerini düşündüm. Dean masamıza doğru yaklaşırken Jamie bize döndü ve "Dean harika bir insandır. Tanısanız bayılırsınız."

Alayla güldüm.

Tabi , Jamie. Eğer darptan bayılmadıysam eminim harika bir insan olduğu için bayılmışımdır.

Yüzünde ego akan bir sırıtış , üzerindeki jilet gibi takım elbise ile masamızın tam dibinde durdu. Cameron Brooke'un elini tutmuş ona sevimli bakışlar atarken arkası dönük olduğu için Dean'ı henüz görmemişti.

"Merhaba , Jamie. Nasılsın?"

Kaşlarım hafif çatılırken Jamie'yi daha iyi görebilmek için öne doğru eğildim. Yüzünde her şeyden habersiz büyük bir tebessüm ile "Harikayım. Sen?" diye sordu. Dean sadece gülümseyerek başı ile onayladı.

Cameron'un bakışları yavaşça Dean'a dönerken tüm bedenim gerilmişti. Nabzımı hissetmiyordum. Avuç içlerim terden sırılsıklam olmuştu ve başım dönüyordu.

Brooke'un mama sandalyesini ufak ufak kendime doğru yaklaştırdım. Elimi Brooke'a yaklaştırdığım an tüm parmakları ile elimi kavradı. Bir problem olduğunu biliyor gibiydi.

Ona güven vermek istercesine gülümseyip tekrar Dean'a baktım. Jamie ile tanımadığım biri hakkında ufak çaplı bir sohbetin ardından "Her neyse ben gideyim." diyen Dean masadaki herkesde bakışlarını gezdirdi.

Dean'ın bakışları bizi bulduğunda yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. "Cameron West." dedi selamlayan bir tonda. Cameron ise çok daha sert bir tonla cevap verdi. "Dean?". Bu selamlamaktan çok daha uzaktı. Şey gibiydi.

Ne yapmaya çalışıyorsun , lanet herif?

Dean tuhaf bakışlarını bana yöneltirken masada büyük bir sessizlik vardı. Herkesin bakışları bana yönelmişti. Ne yaptığının farkında olmayan Jamie kocaman gülümserken Jennifer , Matt ve Sam bir terslik olduğunu seziyor gibiydi. Julia ve Mich ise terliğin ne olduğunu tam anlamıyla biliyordu.

"Skyler." uzatarak söylediği ismim ağzından çok sevdiği bir tatlıyı anar gibi çıkmıştı. Sanki adını bile söylese o tatlıyı yiyor gibi hissediyordu. Cameron bacağımın üstündeki elini yumruk yapınca tek elimi yumruğuna sardım.

Midemdeki tuhaf acıyla iki büklüm olmuştum. Hiçbir şey söylemedim.

Dean'ın Costantine filmindeki şeytanları andıran suratını izledim. Herkese kötü bakışlar atarken gözleri Brooke'da durdu. Yüzü gerildikten hemen sonra anlam veremediğim bir ifadeye büründü.

"Tanrım! Skyler , gözlerini kesinlikle senden almış."

O an Brooke'u saklamak istedim. Her şeyden. Herkesden. Dünya berbat kötülüklerle doluydu ve ben Brooke'un bunlara tanık olmasını istemiyordum.

Dean son olarak "Afiyet olsun." dedikten hemen sonra masamızdan uzaklaştı.

Başım şiddetle dönerken masaya tutunmak zorunda kaldım. Julia hızla bir bardağa su doldurup bana uzatırken "Skyler , canım iyi misin?" dedi şefkatle. Uzattığı suyu elime alırken titrediğimi fark ettim.

Herkes aynı anda ellerime bakarken Cameron bardağı elimden alarak oturduğu yerde tamamen bana doğru döndü. "Bebeğim , nefes al." dediğinde gözlerim dolmuştu. Bu yaşadığım şeyin üzüntüden olduğunu sanmıyordum.

Bu saf öfkeydi.

Cameron bardağı dudaklarımın arasına yerleştirip suyu içmeme yardım etti. Direk gözlerine baktım. Hiç bir şey olmamış gibi gülümsedi.

"Sakin ol , ben burdayım. Söz verdiğim gibi. Tam yanında."

Sözleri uyuşturucu gibi bedenimi rahatlatırken su bardağını elinden alıp masaya koydum. Herkesin endişeli bakışları üzerimdeydi.

"İyiyim." dedim fısıltı gibi çıkan sesim ile. "Sorun yok."

Gecenin geri kalanı herkes eski haline dönmüştü. Yemeklerimizi yerken gülüşüp sohbet etmiştik. Fakat Cameron yemek boyunca bacağımı sıkıca tutan elini birkez olsun çekmemişti.

"Hoşçakalın. En yakın zamanda tekrarlayalım." diye seslendim arabaya binmeden önce. Julia ve Mich arka koltukların camından el sallarken Casey'nin bebek koltuğunda uyuya kalmış olduğunu gördüm. Jennifer ön koltuktan el sallarken Matt arabayı park yerinden çıkarmakla meşguldü.

Sam ve Jamie'ye baktığımda Sam'in Jamie'ye bir konu hakkında kızdığını gördüm. Jamie ise koltuğuna pusmuş Sam'i dinliyordu.

Arabaya bindiğimde kemerimi takarken Cameron'un hala arabayı çalıştırmıyor olduğunu fark edip ona ufak bir bakış attım. Endişe ile beni süzdüğünü fark edince "Eve gidecek miyiz?" diye sordum. Düşüncelerinin arasından çıkabilmek için başını sallayıp arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca sessizdik. Brooke koltuğunda uyuya kalmıştı ve eve girerken onu uyandırmadan kucağıma almak epey zordu. Kapıya ilerlerken Cameron çantalarımızı yüklenmiş kapıyı açıyordu. Onun bu haline gülerek içeri geçmesini bekledim.

Benim gecmemi bekleyip hemen ardımdan kapıyı kapatırken ışıkları açtım.

Ev gibisi yoktu.

Yavaş adımlarla merdivenlerden yukarı çıktım. Cameron da hemen arkamdan geliyordu.

Brooke'un odasına girerek onu yavaşça yatağına bıraktım. Beşiğin yanında bir süre durarak onu izledim. Cameron kollarını belime dolayarak arkamdan bana sarılınca gülümseyerek karnımda birleştirdiği ellerini tuttum.

Yavaşça arkamı döndüğümde Cameron'un arzuyla koyulaşmış göz bebekleri ile karşılaştım.

Dudakları yavaşça dudaklarıma değerken gözlerimi kapattım. Elleri çevik bir hareketle bacaklarımı tutunca kollarımı boynuna sararak beni kucağına almasına izin verdim.

Brooke'un odasından çıkıp bizim odamıza doğru yol alırken dudaklarının üzerinde gülümsedim. O ise büyük bir ciddiyetle gülüşümü öptü. Odaya girip beni yatağa bırakırken tek bir şey söyledi.

"Güzel bir vedayı hakediyorum , Bayan West."

Uppuuzunn bir bölüm ile geldim. Selamm.

Bu uzun bölüme bir sürü vote istiyorum. Çünkü bir bölümü 1000 kişi okuyorsa 300 kişi anca voteliyor. Bu kadar zor değil sevgili okuyucular. Hemencicik şu yıldıza basıverin.

Sizi seviyorum. Öptümmm.

Continue Reading

You'll Also Like

549K 24.5K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
724K 48.9K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1.2M 47.8K 52
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...