İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

Özel Bölüm ~ 1

97.7K 4.6K 876
By bayanclara

Herkese merhaba! 🤩

Yoğunluktan dolayı burayla ilgilenmeyi unutmuşum, o yüzden bu seferlik bugün atıyorum özel bölümlerin ilkini. İkincisi cumartesi günü gelecek, bilginize. ❤️

Bölümü oy ve yorumlarınızla doldurmayı unutmayın lütfen, keyifle okuyun! 🖤


Gözlerimi sıkıntıyla araladım ve karanlığa alışmak için bekledim. Yani gecenin bir yarısı ne diye rüyamda dondurma görmüştüm ki ben? Hadi gördüm diyelim, canım çektiği için uyanmam da neyin nesiydi? Ama asıl sorun bu karınla aşağı kadar nasıl inecektim?

Oflayarak, nefesini boynuma üfleyen kocama döndüm. Çok güzel uyuyordu, kıyamazdım ki kaldırmaya. İkinci bir oflamadan sonra işin başa düştüğünü anladım ve elimi karnıma koyup okşadım.

"Sende bir rahat durmuyorsun be kızım. Gece gece dondurmayı nerden istedi canın? Annen zaten düz yolda yürüyemiyor sayende. Merdivenlerden nasıl ineceğim?"

Biraz bekledim, gözlerimi yumup tekrar uyumaya çalıştım ama nafile. Gittikçe daha çok istiyordu canım. Baktım olmuyor işe Batu'nun karnımın üzerindeki elini nazikçe tutup yatağa bıraktım. Daha sonra derin nefesler aldım ve yavaşça doğrulmaya çalıştım.

Yediğim tekmeyle gözlerim şaşkınlıkla açılırken gülümsedim. "Demek beni duyuyorsunuz ve annenizi tekmeliyorsunuz Defne Hanım. Pekâlâ, öyle olsun. Yıllar sonra sorarım hesabını ama."

Tam tamına sekiz buçuk aylık hamileydim ve silindir gibiydim. Belki de bir küre veya varil. Artık aklınıza ne geliyorsa... Kocaman karnımı ve kilo alan diğer yerlerimi taşımakta oldukça zorlanıyordum. Hele ki doğrulmak bana göre en zor işti.

Bin bir çabayla oturumuma geldiğimde nefesimi düzeltmeye çalıştım. Doğrulurken bu kadar eziyet çektiysem aşağı nasıl inerdim Allah bilir.

Elimi tekrar karnıma koyup okşadım.

"Bunların hepsi senin için cimcime. Değerini bil."

Yataktan zar zor kalktıktan sonra gözlerimi Batu'ya çevirdim. Neyse ki uyanmamıştı. Şaşırmıştım çünkü kalkarken sallamıştım yatağı. Yani bildiğiniz şişkoydum. Hem de aşırısından!

Duvardan veya önüme gelen şeylerden destek ala ala merdiven başına kadar geldim. Korkuluklara iyice yapışarak tek tek inmeye başladım merdivenleri. Bir an aşağı inene kadar günün doğacağını sansam da neyse ki olmamıştı öyle bir şey.

Başarmanın verdiği sevinçle -her ne kadar hoplayarak gitmek istesem de- yine ağır adımlarla ilerledim mutfağa doğru. Işığı açmakla vakit kaybetmeden -şuan için pencereden gelen ay ışığı yeterdi- dondurucuya gittim ve içindeki kutu dondurmayı çıkardım. Gözlerimden kalpler fışkırırken çekmeceden kaşık aldım ve yavaşça masaya oturdum. Dondurmanın kapağını açarken iyice sabırsızlanmıştım.

Kaşıkla dondurmadan büyük bir parça aldıktan sonra tam ağzıma götürecektim ki benim açmaya üşendiğim ışık açıldı ve kollarını göğsünde birleştirmiş, çatık kaşlı kocam mutfağın kapısında tüm ihtişamıyla beliriverdi.

Yüzümde yaramaz bir gülümseme oluşurken dayanamayıp o da güldü ve yanıma gelip karşıma oturdu.

"Sana tek başına merdivenlerden inmek yok demiştim," dedi kızmaktan çok sitem ederek. Merdivenlerden tek başıma inmemi yasaklamıştı. Yuvarlanmamdan korkuyordu ki bu endişesinde fazlasıyla haklıydı. Çünkü bir ay önce öyle bir tehlike atlatmıştım. Merdivenlerden tek başıma inerken ayağım kaymıştı ama neyse ki Egemen yetişmişti de son anda düşmekten kurtulmuştum. Egemen olmasaydı neler olurdu düşünmek bile istemiyordum.

Elimdeki kaşığı ağzıma götürüp "Ama ne yapayım? Rüyamda görünce canım çekti," dedim dudaklarımı büzerek.

"O zaman beni uyandırmalıydın," dediğinde kaşığı masaya bıraktım. İştahım kaçmıştı. Gözlerim dolarken "Kıyamadım," dedim ve hıçkırdım. Hıçkırıkla beraber gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken bu hallerime fazlasıyla alışık olan Batu yerinden kalkıp yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı.

"Şşh, tamam. Ağlama prenses. Ben kötü bir şey olmasından korktuğum için böyle söylüyorum. On beş gün daha sık dişini. Benim için, tamam mı?"

Kafamı olumlu anlamda sallarken canımın tekrar dondurma istemesiyle kaşığı aldım ve dondurmaya daldırdım. Batu halime gülerken ona hiç aldırmadım ve dondurmayı yemeye devam ettim.

Batu yanımda oturup beni izlerken tüm ilgim dondurmadaydı. Büyükçe bir dondurmayı ağzıma götürürken birden kaşık elimden alındı. Şaşkınlıkla Batu'ya döndüğümde kaşığın dudaklarının arasında olduğunu gördüm.

"Ya," diye mızmızlandım. "Niye benim kaşığımı alıyorsun?"

"Gece gece nerden geliyor bu iştah Allah aşkına? Benim de canımı çektirdin."

O böyle söylenirken kıkırdadım ve yanağına öpücük kondurduktan sonra kaşığı elinden alıp dondurmamı yemeye devam ettim. Sonunda kutunun dibini gördüğümde arkama yaslanıp karnımı okşadım.

"Dünyayı yedin be prenses," diyen Batu'ya döndüm. Yüzündeki eğlenceli ifadeye bakılırsa takılıyordu ama alınmıştım. Dudaklarım titrerken ağlamak üzere olduğumu fark etti ve "Hey, hey, sadece şaka yapmıştım!" dedi yüzümü avuçlarının içine alarak.

Omuz silkip "Bana ne! Yapma bana şaka falan. İstemiyorum," dediğimde yanaklarımdaki yaşı silip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Günün yarısından çoğunu ağlayarak geçiriyorsun ama gözyaşların bitmek bilmiyor."

"Çünkü hamile olmak bunu gerektirir ama senin gibi hödükler anlamaz böyle şeylerden!"

Burnunu burnuma sürtüp "Emin misin?" diye sordu.

Vücudumu bir heyecan dalgası kaplarken "Ne-neyden emi-emin miyim?" diye sordum kekeleyerek.

"Benim gibi hödüklerin anlamayacağından."

"Anlıyor musun ki?" diye sordum safça.

"Ah, şöyle bakma bana! Dayanamayacağım yoksa!" diye homurdandığında utanarak yüzümü başka yere çevirdim. Kaç aydır birlikte olmuyorduk? İki mi? Üç mü? Yoksa bir asır mı?

"Hadi," dedim lafı değiştirmeye çalışıp. "Dondurmamı yediğime göre gidebiliriz. Hem yarın iş var, erken kalkacaksın."

Batu kafasıyla onaylarken kalkmama yardımcı oldu. Daha sonra belimden destek vererek mutfaktan çıkarttı beni.

Merdivenlerin başına geldiğimizde birden karnıma giren sancıyla inleyerek iki büklüm oldum. Batu telaşla "Melis!" derken benim aklım karnımdaki sancıdaydı. Daha önce de birçok kez sancılanmıştım ama hiç bu kadar canım yanmamıştı.

Batu "İyi misin Melis?" diye sorarken gözlerim iki ayağımın ortasındaki ıslaklığa odaklandı.

Suyum gelmişti!

İnlercesine "Batu," dediğimde Batu da suyu görmüş olacak ki "Melis! Doğuruyorsun!" diye bağırdı.

Tepkisine kahkahayı basmak istesem de acıdan dolayı yapamadım ve şaşkınlıktan yerinde kalakalmış kocama baktım.

"Evet, Batu. Doğuruyorum!"

Gözleri daha da büyürken "Ne yapacağız?" diye bağırdı. Yine heyecandan kafayı yediğini anladım ve bu halimle onu sakinleştirmeye çalıştım.

"Derin derin nefesler alıyorsun ve üst kata çıkıp bebek çantasıyla arabanın anahtarını alıp yanıma geliyorsun. Anlaştık mı?"

Batu derin nefesler almaya başlarken birden durdu ve kaşlarını çattı.

"İyi de bunu senin yapman gerekmiyor muydu?"

"En azından biraz olsun düşünebiliyorsun," diye mırıldanıp gelen yeni sancıyla çığlık attım.

"Batu! Heyecanlanmanın zamanı değil! Hastaneye gitmeliyiz!"

Batu cevap vermeden koşarak merdivenleri tırmandı ve saniyeler içinde elinde çanta ve anahtarla yanıma geldi. Çığlıklarım evi inletirken koşarak evden çıktı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken "Nereye gidiyorsun be?!" diye bağırdım arkasından. Beni burada bırakacak kadar aklını kaçırmış olamazdı.

Olamazdı değil mi?

Çok geçmeden kapıdan geri girdiğinde elinin boş olduğunu gördüm. Elindekileri arabaya bırakıp gelmişti anlaşılan. Merdivenin ucunda iki büklüm dururken hızla yanıma geldi ve beni yavaşça kucağına alıp koşar adımlarla evden çıktı. Çığlıklarımı Batu'nun omzuna gömerken acıdan öleceğimi düşündüm.

Batu beni arabanın arka koltuğuna yatırdıktan sonra alnımı öptü ve hızla ön koltuğa geçip arabayı çalıştırdı. Ben dişlerimi sıkarak çığlık atarken Batu doktoru aradı.

"Efendim?"

"Alo? Doktor hanım ben Batu. Melis'in suyu geldi. Arabadayız, hastaneye geliyoruz."

Batu'nun sesine çığlık sesim eşlik ederken doktor "Ne?!" dedi. "Tamam ben nöbetçiyim, hastanedeyim yani. Doğumhaneyi hazırlatıyorum. Acele edin!"

Çığlıklarımın ardı ardası kesilmezken Batu'nun "Babacım biraz daha bekle lütfen!" diyerek bağırması dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu.

Batu Meral annemi de arayıp haber verdikten sonra nihayet hastaneye varabilmiştik. Arabayı acı bir fren sesiyle hastanenin önünde durdururken olduğum yerin kapısı açıldı ve Batu beni kucakladığı gibi doktorun yanında durduğu sedyeye yatırdı. Beni hızla içeri götürürlerken Batu'nun elini sıkıca tuttum ve "Beni bırakma," diye fısıldadım. Batu'nun tutuşu sıkılaşırken peşimden doğumhaneye kadar geldi ama içeri girerken hemşirelerin önünü kesmesiyle içeri giremedi.

Batu hemşirelere bağırıp çağırırken doktora baktım ve "Batu'yu istiyorum!" diye bağırdım. Doktor beni sakinleştirmeye çalışarak "Tamam Melis. Sakin ol lütfen. Onu hazırlayıp getire-" derken sözü çığlığım tarafından kesildi.

"Dayanamıyorum! Çok yanım yanıyor!"

"Tamam canım. Sakin ol ve derin nefesler al," diyen doktor etraftakilere emirler yağdırırken gözlerimi kapattım ve acıya dayanamaya çalıştım.

Gözlerimden yaşlar akarken gözyaşımın üzerinde hissettiğim sıcaklık gözlerimi açmama neden oldu. Batu elimi sıkarak "Yanındayım prenses. İyi olacaksınız," diye fısıldadı.

İçim biraz olsun rahatlarken Batu'nun eline sıkı sıkıya tutundum ve doktora odaklandım. Doktor "Ikın!" diye bağırırken elimden geldiğince ıkınıyor ve acıyla tırnaklarımı Batu'nun koluna geçiriyordum ama Batu hiç de etkilenmiş gibi durmuyordu. Yüzündeki endişeli ifadeye tezatla her şeyin iyi olacağını söylerken ona inanmaktan başka çarem yoktu.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Çığlıklarım doğumhaneyi inletirken Batu'nun ve doktorun söylediklerini algılayamıyordum. Bayılmanın eşiğine geldiğim an ortalığı çınlatan ağlama sesi herkesin susmasına neden oldu. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Batu'nun dolu gözlerine baktım ama o başka bir şeye bakıyordu.

Ağlayarak ortalığı dağıtan minik Defne'mize...

Rahatlamanın verdiği hisle derin bir nefes verirken gözlerimi yorgunlukla yumdum ve kendimi beni almak için gelen karanlığa teslim ettim.

-

Gözlerimi yavaşça aralarken kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Gözlerim parlak ışığa alışmakta zorluk çekerken Deniz'in "Uyandı!" diye şakıdığını duydum. Zar zor da olsa gözlerimi açabildikten sonra gülümseyerek bana bakan yüzlere baktım. Başucumda oturup elimi tutan Batu, ayakucumda oturan Deniz, Deniz'in tepesinde dikilen Egemen, yan taraftaki koltuklara oturan annem ve Meral annem ve de ayakta dikilen babam ve Tolga babam. Hepsinin yüzü şefkatle bana bakarken gözlerim Batu'ya döndü. Kızarık gözlerine inat gülümsüyordu.

"Günaydın meleğim," diye fısıldayıp tuttuğu elimin üzerine bir öpücük kondurdu.

"Nasılsın Melis?" diye soran babama "İyiyim baba," diye cevap verdim. "Sadece biraz halsiz hissediyorum."

Gözlerim karnıma kayarken gördüğüm boşluk huzursuzlanmama neden oldu. Bunu fark eden Batu "Defne çok iyi," diye mırıldandı. Yüzümde anında gülücükler açarken "Onu gördün mü?" diye sordum. Gözleri dolarken kafasını salladı.

"Gördüm. O kadar... O kadar güzel ki... Anlatamam."

Benim gözlerim de dolarken kapının tıklatılmasıyla herkesin kafası kapıya döndü. Açılan kapıdan içeri giren doktor ve önündeki bebek kuvözü heyecanlanmama neden oldu.

"Biz geldik!"

"Hoş geldiniz!" diye şakıyarak kapıya koşturdu Deniz.

"Minik Defne annesini özlemiş. Biz de getirelim dedik."

Kalp atışlarım hızlanırken doktorun adım adım yanıma gelmesini heyecanla bekledim. Kuvözü yanımda durdurduktan sonra eğildi ve içindeki meleğimi kucaklayıp bana yaklaştı.

Gözlerimden yaşlar boşalırken titreyen kollarımı doktora doğru uzattım. Doktor bebeğimi kollarıma bırakırken annemin hıçkırık sesini duydum. Bakmama gerek yoktu. Odadaki bütün kadınların ağladığından emindim. Tabii bir de Batu'yla babamın.

Doktor miniğimi kollarıma bıraktıktan sonra geri çekildi. Hayranlıkla küçüğümü izlerken içimden birçok kez şükrettim.

Uyuduğu için gözlerini göremiyordum ama beyaz teni gözlerimi kamaştırmaya yetiyordu. Batu da dibime oturduktan sonra hayranlıkla bebeğimizi izlemeye başladık. Küçücüktü. Buruş buruş elleri, pembe yüzü ve olmayan saçlarıyla adeta ışık saçıyordu etrafa. Eğilerek burnumu meleğimin boynuna gömdüm. İçime derin bir nefes çekerken hıçkırarak ağlamamak için zor duruyordum.

Cennet kokuyordu miniğim. Her şey kokuyordu.

Kafamı yavaşça geri çekerken aynı şeyi bu sefer Batu yaptı. Benden daha uzun bir süre kokusunu içine çektikten sonra geri çekildi ve gözündeki yaş miniğimin yanağına damladı.

İşte tam o anda küçük kızım varla yok arası olan kaşlarını çattı ve gözlerini araladı. Ağzımdan küçük bir şaşkınlık nidası çıkarken büyük bir aşkla baktım miniğimin gözlerine.

Benimkilere benzeyen mavilerine...

Gözlerimiz buluştuğunda, kalbim sıkışırken nefesimi tuttum.

Allah'ım... Ne kadar da güzeldi benim kızım böyle...

Düşmesinden korkarcasına kollarımı sıkılaştırdığımda gözlerim kolumdaki yara izine kaydı. Meleğimin şuanda kucağımda olmasını sağlayan yara izine...

Bir kez daha şükrederken Allah'ıma, Batu'nun gözlerinin de yarama odaklandığını fark ettim. Batu bana bakmadan yeniden eğildi ve ilk önce yara izime, daha sonra kızımın alnına birer öpücük bıraktı. Bir şey demesine gerek yoktu. Öpücüğü her şeyi fazlasıyla anlatıyordu.

"Yeter ama hep siz mi bakacaksınız? Ben de torunumu görmek istiyorum!" diyen Meral annem odadakilerin gülmelerine neden olurken amacının duygusal havayı bozmak olduğunu anlamıştım.

Defne'min yanağına bir öpücük bırakıp Batu'ya uzattım. Batu tedirgin olarak bana bakınca güven verircesine gülümsedim ve kızımızı ona uzattım. Onun kolları da titriyordu benimkiler gibi.

Bebeğimizi kucağına aldıktan sonra bir kez daha çekti kokusunu içine ve ayağa kalktı. Annemlere doğru giderken durdu ve bana baktı. Dudaklarını oynatarak "Seni çok seviyorum," dediğinde gülümsedim. Diğerlerine döndüğünde "Bende," diye fısıldadım duymayacağını bile bile.

"İkinizi de çok seviyorum."

⚡⚡

Bölümle ya da kitaplarımla ilgili sorularınız olursa ask.fm hesabıma beklerim. ❤️

Kullanıcı adım; bayanclara

Cumartesi görüşmek üzere! 🌺

Continue Reading

You'll Also Like

156K 10.2K 45
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.
991K 57.7K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
1.7M 155K 78
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
499K 32.2K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...