THE COINCIDENCE / chris evans

By notyourgirllx

76.6K 4.3K 1.2K

Onunla karşılaştığım zaman 'aşkı' bulduğuma inanmış, yanındayken daha önce hiç tanışmadığım duygularımı, benl... More

2 • veda
3 • borç gibi
4 • problem
5 • gece yarısı kaçamağı
6 • şaşkın
7 • yeni hoca
8 • çocuksun
9 • daha düne kadar
10 • disko topu
11 • kaçış
12 • bu sürtük hızlı çıktı
13 • çakma sarışın
14 • hastaymış
15 • charlie'nin melekleri
16 • korktum
17 • bravo sana
18 • gel ve beni çıkar
19 • özür dilerim
20 • suç ve ceza
21 • yemek
22 • savaş ve barış
23 • kurşun izi
24 • artık yok
25 • git buradan
26 • bir kahraman gibi
27 • kader ya da tesadüf?
28 • koruma
29 • önemsiz biri
30 • sığındığın kişi
31 • iyi şanslar
32 • kontrol
33 • körsün
34 • yazık ama cici kıza
35 • tokat
36 • alev alev
37 • yük oldun
38 • dağılmış
39 • ortak
40 • özel biri değil
41 • seni seviyorum
42 • görevimiz tehlike: aşkın savaşı
43 • sen aşkı bilmiyorsun
44 • duvar gibi
45 • boş bir gülüş
46 • ve inkar etmiyorum
47 • sırılsıklam
48 • emrivaki
49 • araba
50 • ıslak
51 • bay evans
52 • yırtıcı
53 • bu oyunda kural yok
54 • doğum günü
55 • teşekkür ederim
56 • pisliğin teki işte
57 • kan ve gözyaşı
58 • kıskanç
59 • hayatını kurtardı
60 • umurumda değil
61 • boşluk
62 • yanlış hissediyorsun
63 • soğuk ve mesafeli
64 • susturmak için
65 • öpücük
66 • kayıp anılar
67 • beyaz gül
68 • ilk dans
69 • aşkın beni delirtti
70 • annem ve babam
71 • aile kavgası
72 • birlikte görürüz
73 • tehdit
74 • ilacım o
75 • sevdiğim adamla birlikte
76 • göl evi
77 • rahat mısın şimdi?
78 • son gece
79 • kurşun
80 • chris

1 • briella

7.5K 204 51
By notyourgirllx

Bölüm şarkısı: Bruno Mars - It Will Rain
Multimedya: Briella




İlk hikayem olduğu için saçma ve mantıksız yerler varsa özür dilerim, fırsat bulduğum ilk anda düzenleyeceğim. Bu hikayeyi yazarken acayip kaptan amerika fanıydım şimdi değilim ama yine de silmek istemiyorum.









• Başlangıç tarihi: 1 Mart 2021











1.Bölüm












"Yağmur yağıyor, ıslanıyor etraf .. Ağlasak kimse anlamaz değil mi?"

Bir kez daha çalıştırmayı denesem de olmadı. Sonunda pes ettim. Kapısını açık bırakıp arabadan indiğimde etrafıma baktım.

Yağan gürültülü ve bir o kadar da şiddetli yağmur tenime sertçe çarpıp bedenimi ıslatırken sırılsıklam olmuştum bile. Yağmuru çok seviyordum ve sanırım o yüzden ailemle birlikte Massachusetts, Boston'da yaşıyorduk. Ama şu an bu durumdan keyif aldığım pek söylenemezdi çünkü yabancısı olduğum bu ıssız yolda tek başıma kalmıştım.

Sorunun ne olduğunu bulmak için arabamın etrafını dolaştığımda arka lastiklerinden birinin patlamış olduğunu gördüm. Bagajda yedek lastik bulma ümidiyle açtığımda büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Esen rüzgar üşümemi sağlamıştı. Ardından hızla bir kapı kapanma sesi duydum. Arabamın kapısı kapanmıştı. Açmaya çalışsam da açılmadı. "Lanet olsun!"dedim cama vurup bağırarak.

Telefonum, çantam her şeyim içeride kalmıştı. Sinirlenerek arabanın sağlam olan lastiğine tekmeler savurdum. Gözlerimi kısıp etrafıma kısa bir bakış attım. Burada kalmamın bir anlamı yoktu. Kollarımı birbirine bağlayıp yürümeye başladım. Belki bana yardım edecek birilerini bulabilirdim. Birkaç adım atmıştım ki motor sesi duymamla durdum. Arkama baktığımda bir arabanın bu tarafa doğru gelmekte olduğunu gördüm. Elimle durması için işaret yaptığımda tam önümde durdu. Camı açıp bana baktı. "Evet?"dedi kafasını uzatıp. Umursamaz görünüyordu.

"Yardım eder misiniz?"dedim. Yüzümden ve saçlarımdan yağmur damlaları akıyordu. Halime acımış olmalı ki arabadan indi. Yanıma gelip arabama baktı. Adam arabamı incelerken ben ise onu inceliyordum. Uzun boyu, geniş omuzlarıyla benden yaşça büyük birine benziyordu. Siyah kot pantolonu, gri renk tişörtü üzerine giydiği siyah deri ceketi ve kirli sakallarıyla tam bir sokak serserisine benziyordu. Belki de kurtarıcım hakkında böyle konuşmam yanlıştı ama sadece gördüklerimi düşünüyordum. Arabama kısa bir bakış attıktan sonra patlayan lastiğin yanına eğilip eliyle dokundu.

"Yedek lastiğin yok değil mi?"diye sordu gözlerini lastikten ayırmadan.

"Hayır."dediğimde ayağa kalktı. Sonra konuşmaya devam ettim. "Sorunun ne olduğuna bakmak için arabadan inmiştim. O sırada rüzgarla kapı kapandı. Tekrar açmaya çalışsam da olmadı. Telefonum, çantam her şeyim içeride."dedim açıklama gereği duyup. Sonra aklıma bir şey geldiğinde ıslak bedenimi ona çevirdim. Bedenini bana döndürdü.

"Sizin lastiğiniz var mı acaba?"diye sordum.

Soruma cevap vermeyip şöyle dedi. "İstersen seni gideceğin yere kadar bırakabilirim?"diye sordu. Benim aksime o 'siz' demiyordu.

"Ben böyle iyiyim ama yine de teklifiniz için teşekkürler."dedim. Halime bakıp sırıttığında kaşlarımı çatıp ona baktım. Titrediğimi görünce "Pek iyi görünmüyorsun ama."dedi küçümseyici tavırla ve sonra devam etti.

"Ana yola ulaşman için iki kilometre yürümen gerekiyor. Yürüsen bile kimseyi bulamasın. Genelde geceleri çok nadir araba geçer buradan. Ama yine de gelmek istemiyorsan sen bilirsin. Umurumda da değil açıkçası."dedi ukala bir şekilde.

Küstah tavrı sinirimi bozsa da söylediklerinden korkmuştum. Hiç kimse geçmeyen bir yolda tanımadığım bir adamla yalnız kalmıştım.
Ya katilse? Ya bana bir şey yaparsa?

"Sizin ne işiniz vardı peki?"diye sordum kaşlarımı çatarak. Yağmurun altında sohbet etmek hiç işime gelmiyordu açıkçası.

Beyaz kısa bir elbise, elbisenin üzerine giydiğim ince koyu yeşil bir hırka, spor ayakkabılarım ve soğuktan daha da bembeyaz olduğunu düşündüğüm tenimle İskandinavya ülkelerinin birinde liseye yeni başlamış çıtı pıtı bir öğrenci gibiydim.

Titrediğimi görünce yanıma yaklaşıp üzerindeki deri ceketi çıkardı. Deri ceketini omuzlarıma bırakırken yüzü yüzüme çok yakındı. Islak saçlarımın birkaç tutamı onun yüzüne gelmişti. Kirli sakalına değen saçlarımı hissedince kafasını bana çevirip gözlerime baktı. Sokakta yanan tek lambanın sarı renk ışığı gözlerini ortaya çıkarmıştı. Karanlıkta bile belli olan mavi gözleri, mavi gözlerime değdiğinde kalbim deli gibi atıyordu. Hafif şaşkın bir tavırla tam önümde duran adama bakıyordum. Bir kez daha titrediğimde elini omuzlarımdan çekti.

"Bunu arabada konuşmaya ne dersin?"dedi sanki ahlaksız bir teklifte bulunur gibi. Arabasına doğru yürüyüp kendi kapısını açtı ve bana başka bir şey demeden bindi. Ani bir titreme daha vücuduma dalga dalga yayılmaya başlarken soğuğa daha fazla dayanamayacağımı anladım ve arabasına bindim.

Bindiğimde bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Saçlarımı ellerimle geriye attım. Kafamı ona çevirip baktığımda elini pantolonun ön cebine atıp sigarasını çıkardı. Islak kıyafetlerine aldırmadan sigarasını yaktı. Tek eliyle araba kullanıp diğer eliyle sigara içiyordu. Saçlarındaki su damlaları yüzüne akıyordu. "Seni nerede bırakmamı istersin?"diye sordu kafasını bana çevirerek.

"Şey.."dedim lafı uzatarak. "Bilmiyorum."

Bana tekrar yandan bir bakış attı. "Ne yani evinin adresini bilmiyor musun küçük?"dedi kaşlarını çatarak. Sigarasını dudaklarına götürüp derin bir nefes çekti.

"Arkadaşımda kalmaya gidecektim. Yeni taşındığı için adresi bilmiyorum. Mesaj atacaktı muhtemelen çoktan atmıştır ama telefonum arabada kaldı."dedim.

"Şimdi nereye gideceksin?"diye sordu gözlerimi yoldan ayırmadan.

"Bilmiyorum ki. Acaba beni tekrar arabamın olduğu yere götürme şansınız var mı? Çantamı almam lazım."dedim. Başka çarem kalmamıştı. Arabama geri dönüp çantamı ve telefonumu almam gerekiyordu yoksa sokakta kalacaktım.

"Nasıl almayı planlıyorsun?"diye sordu.

"Bir taş bulup camı kırarım heralde."dedim aklıma gelen ilk şeyle. Keşke bunu ilk başta düşünseydim şu an böyle çaresizce kalmazdım.

"Götüremem. Benzin bitmek üzere."dedi yanıp sönen ışığı göstererek. Yardıma muhtaç kaldığım o karanlık sokaktan çıkmıştık. Söylediği gibi sokakta kimsecikler yoktu. Dükkanların hepsi kapalı tek bir araba veya insan geçmiyordu. Birkaç kilometre daha gittikten sonra açık bir benzin istasyonunun önünde durdu. Yavru kedi gibi şaşkınca etrafa bakıyordum. Bana tek kelime etmeden arabadan inip arabanın deposunu doldurmaya başladı. Doldurduktan sonra istasyonun marketine girdi.

Kapımı açıp arabadan dışarıya çıktım. Kollarımı birbirine bağladım. Islak kıyafetlerim tenime yapışmıştı. Böylelikle elbisem olduğundan daha da kısalmıştı. Ellerimle düzeltmeye çalışacaktım ki bir el arkamdan belime sarılıp, ağzımı sıkıca kapattı. Gözlerimi büyütüp debelenmeye başladım. Beni kendine döndürüp bedenimi arabaya yasladı. Yüzü maskeli bir adam elindeki bıçağı boynuma bastırdı.

"Şşşt sessiz ol bakalım!"dediğinde korkuyla elinin altından çığlık atıyordum. "Şimdi ben bu arabayı alıp gideceğim ve sende sesini çıkarmayacaksın anlaştık mı? Eğer rahat durmazsan seni hiç acımadan gebertirim!"dediğinde hızla kafamı aşağı yukarı salladım. Üzerime daha çok yaslanıp ellerini vücudumda gezdiriyordu. Bunu yaparken hem debeleniyor hemde çığlık atıp, ağlıyordum fakat eli ağzımda olduğu için sesim dışarıya çıkmıyordu.

Üzerimdeki yük birden geriye alındığında derin nefes alıp verdim. Adını hala bilmediğim adam, hırsızı yere attığında şaşkınlık içinde olanlara bakıyordum. Çok korkmuştum.

"Seni piç! Benim arabamı çalmaya çalışmak ha!"dedi ve oldukça sert olduğunu düşündüğüm bir yumruk attı. Yüzündeki maskeyi çıkarıp kenara atarken hırsızın yüzünü görebilmiştim. Daha da sertleşen yumruklarını yerde yatan hırsızın yüzüne indiriyordu. Yüzü kan içinde kalmış ve aldığı yumruk darbeleriyle bayılmıştı. Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Beni kurtaran adam hırsızı yerden kaldırıp arabasına yaklaştı ve bagajını tek eliyle açtı. Hırsızı bagajına sokarken ben ise korkuyla onu izliyordum. Kapıyı hızla hırsızın yüzüne kapattığında bana baktı. "İyi misin?"diye sordu beni baştan aşağı süzerek. Gözleriyle bacaklarımı işaret ettiğinde ellerimle üzerime yapışan elbisemi düzelttim.

"İyiyim. Siz iyi misiniz?"diye sorduğumda cevap vermedi.

"Arabaya bin!"dedi. Söylediğine uyup arabasına bindim. Birkaç dakika sonra o da bindi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bu gece yaşadıklarım korkunç ve tatsızdı. İlk defa bir gecede böyle kötü olaylar yaşıyordum. Fakat emindim ki bunlar ilk olmayacaktı.














Uzun bir yol sonunda polis teşkilatına gelip polislere bagajdaki hırsızı teslim ettikten sonra onun evine geldik. Başka kalacak yerim olmadığı için mecburiyetten evinde kalacaktım. Kalmak istemiyordum fakat başka çarem yoktu. Dış kapıdan içeriye girip salonunun ışığını yaktı. Utangaç bir tavırla içeriye girdim. Kapıyı arkamdan kapattığında salonun ortasında öylece durmuş etrafa bakıyordum. Evi çok sade döşenmişti.

Gri renk L şeklinde bir koltuk, koltuğun önünde siyah renk bir masa vardı. Masanın üzerinde birkaç gazete ve birkaç boş bardak ve içi kek olan bir tabak vardı. Tam karşıda duvara montenlenmiş orta boy bir televizyon, televizyonun hemen yanında ise dolu bir kitaplık. Etrafı incelediğimde fazla eşya olmadığını gördüm. Küçük ama güzel bir evi vardı. Salona girmesiyle ona döndüm. Üzerindeki ceketi ve tişörtü aniden çıkardı. Tişörtüyle ıslak saçlarını silerken hızla gözlerimi büyütüp kafamı yere eğdim. "Otur!"dedi. Ona bakmadan koltuğa oturdum.

"Aç mısın?"diye sordu. Yüzüne baktım. "Hayır, teşekkür ederim."dedim. Kafasını salladı. Gözlerim kaslı kollarına ve vücuduna kayınca kafamı hemen başka yöne çevirdim. Aniden hapşırdığımda bana döndü. Islak kıyafetlerle üşütmüş olabilirdim. Ayrıca çok yorgundum ve gözlerimden uyku akıyordu. Üzerimi süzdükten sonra "Beni takip et...."

"Briella..yani adım. Sizin adınız nedir?"dedim hafif gülümseyerek. Söylediğime aldırmadı bile. Odasına girdiğinde bende arkasından girdim. Etrafta tuvaller, fırçalar, gazetelerin üzerine dökülmüş renk renk yağlı boyalar, paletler görmek beni şaşırmıştı doğrusu. Her şey aklıma gelirdi ama bu adamın bir ressam olacağı hiç aklıma gelmemişti. Çünkü hiç ressam gibi gözükmüyordu. Hem ressam gibi gözükmek nasıl olurdu ki? Dalga geçiyor olmalısın.

Saydığım eşyalar dışında siyah renk bir yatak ve yine aynı renk büyük bir çamaşır dolabı vardı. Penceresinin önünde bir de koltuk, koltuğun önünde, üzerinde dolu bir kül tablası bulunan minik bir masa vardı. Yatağının yanında yağlı boyadan yaptığı bir tablo gördüm.

"Ressam mısınız?"diye sordum etrafı incelemeye ve arada ona bakmaya devam ederken.

"Acemi."dedi dolabını karıştırarak. Hiç acemi gibi gelmemişti gözüme. O tabloyu yapmak için ufakta olsa bir yetenek gerekiyordu ve gördüğüm kadarıyla onda bu yetenek vardı.
İçinden beyaz renk bir tişört ve bir de gri renk bir eşofman çıkardı. "Giy!"dedi elindekileri yüzüme fırlatarak. Tutamadığım için ikisi de yere düştü. Yere eğilip aldığımda, başımda durmuş bana bakıyordu.

"Lavabo hemen odanın sol tarafında. Burada yatabilirsin."dedi ellerini saçlarına götürüp karışarak. Beni pas geçip odanın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtığında konuştum. "Çok teşekkür ederim yani...beni evinize aldığınız için."dedim utanarak. Sonuçta beni evine almak istemeyebilir bu gayet normal çünkü beni tanımıyor. "İyi geceler."dediğinde "İyi geceler."dedim. Başka bir şey demeden kapıdan çıkacaktı ki durdu.

"Adım Chris. Chris Evans."

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 133K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
269 51 5
Cumhuriyet'in düşüşünden ve İmparator'luğun şanlı yükselişinden Sola halkı ikiye ayrılmıştı. Hizmet etmek için yaratıldıklarına inanılan ve herhangi...
Perfectly Wrong By Özge

General Fiction

400 81 5
❝ Benim için tamamen yanlışsın. Ve bu yüzden ayrılmak çok zor. ❞ *** Genellikle küçük projelerde rol alan Aurora Chambers için işler, garipliklerle d...
19.6K 1.7K 29
"i would kill for you, my baby, i'm just sayin'."