BEŞİK KERTMESİ 2 'Mafyanın Ge...

By sadecekubraa

323K 12.5K 1.1K

Kızlarının beşik kertmesinin ailesinin aslında bir mafya olduklarını öğrenen Doğan ailesi ... Bu evliliğe eng... More

Bölüm 1 'İlk gün'
-ALINTI-
Bölüm 2 'TAKİP'
-ALINTI-
Bölüm 3 'Katil'
-ALINTI-
Bölüm 4 'Öldürdüm!'
- DUYURU -
- ALINTI -
BÖLÜM 5 'Koruma'
Bölüm 6 'Yağız.'
Bölüm 7 'Altan.'
- DUYURU -
Bölüm 8 'Turan.'
Bölüm 9 'Ayrılık'
Bölüm 10 'Yeni Kız'
Bölüm 11-ÖZEL BÖLÜM 'Yeni Yıl'
Bölüm 12 'Yeni Anlaşma'
Bölüm 13 'KABULLENİŞ'
Bölüm 14 'Aşk Acısı'
-ALINTI-
Bölüm 15 'Gökçe.'
- ALINTI -
Bölüm 16 'WOWOWOW'
- ALINTI -
Bölüm 17 'GEL BURAYA GERİZEKALI!'
Bölüm 18 'Yağız&Simay'
Bölüm 19 'Gidiş... Bitiş.'
Bölüm 20 -Part1- 'YALNIZCA SİMAY'
Bölüm 21 'Bebek istiyorum...'
- ALINTI -
Bölüm 22 'Aşk vakti.'
Bölüm 23 'Mafyanın Gelini'
Bölüm 24 'EVET.'
Bölüm 25 'Hazal & YAĞIZIN SİMAYI'
Bölüm 26 'Baba...'
BÖLÜM 27 'ALTAN...!!'
Bölüm 28 'Hamileyim."
Bölüm 29 'Test...'
Bölüm 30 'Siyahlı Adamlar'
Bölüm 31 'Değişim'
Bölüm 32 'HİSLER'
Bölüm 33 'İstemiyorum.'
Bölüm 34 'MEKTUP'
Bölüm 35 'Kayıp'
Bölüm 36 'Kürtaj'
'FİNAL'
ÖZEL BÖLÜM 1
ÖZEL BÖLÜM 2
❤️
ÖZEL BÖLÜM 3
ÖZEL BÖLÜM 4

Bölüm 20 -Part 2- 'YAĞIZ-KAÇIŞ!'

4.9K 283 21
By sadecekubraa

Herkese merhabalar fıstıklarııım :** biliyorum geç oldu çok beklediniz :( yetiştirmeye çalıştım bende. Çok uzun olacağı için böyle zamanımı aldı. Müthişli bir bölüm sizleri bekliyorum canımcımlar :* Bol bol yorum ve vote beklerim :) çünkü bunu haketti bu bölüm bence.  Keyifli okumalar :***

NOT: HATA VARSA ÜZERİNE YORUM OLARAK BELİRTİN DÜZELTEYİM FISTIKLARIM :*

Bölümün şarkısı: Kaan Tangöze-Bekle dedi gitti


***


Pelin merdivenleri ayak ucunda çıkarken etrafa bakındı. Çıktığı katta kimse yoktu. Bütün çalışanlar akşam yemeği için koşuştururken üst katta kimse gezinmiyordu. Belki de kimse Yağız'ı rahatsız etmek istemiyordu. Yağız hakkında endişelenen bütün çalışanlar evi neşelendirmeye çalışır gibi etrafı düzenliyor, bahçıvan evin içini çiçeklerle süslüyordu. Annesi ve babası yurtdışında olduğu için evin çalışanları Yağız ile fazlasıyla ilgilenmeye çalışıyordu. Akşam için onun en sevdiği yemekleri yapıyorlardı. Hazal –evin çalışanlarının kızı- özellikle masaya özen gösteriyordu. Üst kata çıkıp Yağız'ı görmeyi istiyordu. Fakat buna izni yoktu. Yağız 1 haftadır odasından çıkmamıştı. Fakat sofra her zaman o aşağıya inecekmiş gibi özenle hazırlanıyor ve tekrar her şey olduğu gibi toplanıyordu. Hazal merdivenlerin ucunda durup Pelin'e baktı. Pelin odaya vardığında kapıyı tıklattı ve kapıyı açıp içeri girdi. Yağız her gün neredeyse ziyaret ediyordu. Fakat elinden hiçbir şeyin gelmeyeceğini de biliyordu. Yerdeki dağınıklıkları ıskalayarak yürümeye başladı.Yağız üzerinden gömleğinin düğmelerini açmıştı, altında pantolunun kemerini gevşetmişti. Vücudunun yarısı dışarıda olacak vaziyette baygın yatıyordu. Pelin ona yaklaşırken içki kokusu daha da arttı ve ciğerini yaktı. Eli ile burnu ve ağzını kapatıp onun iyi olup olmadığına baktı. Göğsü inip kalkarken yaşadığına kanaat getirdi. Tekrar arkasını döneceği sırada Yağız'ın dudaklarından dökülen o kelimeyi duydu.

"Simay..."

[1 hafta önce]

Yağız ertesi sabah en erken saatlerde Simay'ın evine gitti. Onu harika bir yere götürecekti yine. Planladığı şey için marketten alışveriş bile yapmıştı dün gece. Araba evin önüne gelince durdu. Arabadan hızlıca inip apartmana yöneleceği sırada balkonda bir adam gördü. Koca bir pankart şeklindeki yazıyı balkona asıyordu. EŞYALI SATILIK EV.

Yağız yazıyı görünce eve hızlıca çıktı, açık olan kapıdan eve girip odalara baktı. Kimse yoktu. Eşyalar vardı fakat kimse yoktu. Neredeyse 2 adım ile gezilip bitilecek olan bu küçük evde kimse yoktu. Yağız adamın yanına koştu. Adam balkondan içeri girerken duraksadı. Sorgular bakışla Yağız'a bakarken adam Yağız sordu.

"B-burada oturanlar... nerede?"

"Taşındılar," dedi adam kısa keserek. Sorudan çok bu kişinin kim olduğunu merak ediyordu.

"Nereye gittiklerini söylemediler mi?"

"Hayır," dedi adam. Yağız "bir saniye!" diyerek telefonu eline aldı ve Simay'ı aradı. Telefonu kapalıydı. Bir süre bekleyip annesini aradı. O da kapalıydı. Babasının numarası onda yoktu.

"Evde oturanların numaraları sizde var mı?"

"Üzgünüm size veremem!" dedi adam Yağız'ın yanından uzaklaşmaya çalışarak.

"Lütfen bu çok acil bir durum."

"Size haber vermeden gittilerse size güvenemem."

"Lütfen..." dedi Yağız bir kere daha yineleyerek. Adam bir süre bekledi. Telefonunu çıkarıp aradı. Yağız adama minnettar bir şekilde yaklaşırken telefondan gelen o sesi duydu. Aradığınız numara kullanılmamaktadır.

Adam garipser bir şekilde telefonu kapattı ve Yağız'a baktı. Yağız ne yapacağını bilemez vaziyette Simay'ın odasına gitti. Neredeyse hiç eşya yoktu. Masanın üzerinde tek bir iz aradı. Dolabını açtı. Asılı olan birkaç ceket dışında hiçbir şey yoktu. Yatağına varıp yastığı aldı ve burnuna dayayıp kokusunu içine çekti. Adamın adımlarını duyarken başını kapıya çevirdi. Adam kapıda durunca yastığı bıraktı, çevreye bakındı.

"Bu evi alıyorum. Size bir numara vereceğim resmi prosedürlerle o ilgileniyor. Onunla irtibata geçersiniz." Pencereye yaklaştı. Orada poşetin içinde duran ipi aldı ve evden çıktı.

O evi kimseye bırakamazdı. Simay'ın eşyalarına kimseyi dokunduramazdı.

O gün içinde Beren ile buluştu. Ona da arattı fakat aynı sinyaller ile karşılaştılar.

"Nereye gidebilirler hiçbir fikrin var mı Beren?" dedi Yağız bıkkın bir sesle.

"Aklıma tek bir yer gelmiyor. Üstelik Simay gitmeden haber verirdi. Zorla götürülmüş olma ihtimalini düşünmek bile istemiyorum ama... bu düşünce kaçınılmaz. Bu yüzden ihtimal vereceğimiz şehirlerden uzaktırlar."

Yanlarına gelen Akay masaya geçerken selamlaştılar. Pelin çok sonra işlerini halledip geldi. Doğukan'ın ise telefonu kapalıydı.Yağız her dakika Simay'ın sosyal ağlarına giriyor bir iz arıyordu. Zorla götürülmüş olma ihtimalini düşünemiyordu. Çünkü annesi neredeyse ilişkilerine onay vermişti. Simay ondan kopmak istemiş olabilir miydi? Bir kere yapmıştı. Bir daha neden yapmasındı ki? En azından öyleyse bile bunu Simay'ı bulup ona sormak istiyordu. Ondan duymak istiyordu. Onu isteyip istemediğini.

Akay ve Yağız bildikleri tüm otobüs firmalarına gittiler ve isim ile sorguladılar. Fakat bir kaçı gizlilik dolayısı ile veremeyeceklerini söyledi. Uçak bileti firmalarına gittiler. Orada da isimleri bulunmayınca ümitlerini yavaş yavaş yitirmeye başladılar. Arabaya binmişlerdi ama Yağız arabayı hala sürmüyordu. Akay sesini bile çıkarmıyor derin düşünceye dalmış gibiydi.

"Seni terk etmiş olabilir mi Yağız?" dedi Akay yutkunarak. Alacağı cevaptan çekiniyordu ama bir bakıma Yağız'ı gerçeklerle yüzleştirmek istiyordu. Yağız aramayı bırakmalıydı.

"Yani düşününce bir aile kızını ne kadar zorlayabilir ki? Fikrini değiştirmek değil amacım. Ama ailesi hani çok baskıcı durmuyordu..."

"Sen gördün mü onları?"

"Bir kere gitmiştim. Dediğim gibi bir yerden ulaşmıyorsa sana... bu gerçekten bitirmek istediği anlamına gelmez mi?"

Yağız sustu. Cevap vermedi. Kafası fazla karışıktı. Ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu. Ümidini kaybetmek mi? Şimdi bunun sırası değildi.

Günler günleri kovalarken Yağız aramaya devam ediyordu. Eski evlerine gitmişti. Bahçeye girip oturmuş. Düşünmüştü. Geceye kadar... Yoktu işte. Tek bir iz yoktu. Simay yoktu. Belki de gerçekten Yağızdan kopmak istemişti. Yağız'ın Simay'a olan güveni öyle fazlaydı ki buna inanmak bile istemiyordu. Ama yavaş yavaş bu düşüncenin esiri oluyordu. Kendini çimlere attı ve gökyüzüne baktı.

"Kim bilir şimdi nerdesin Simay?" dedi. Soğuktan mıdır bilinmez sesi titreyerek çıkmıştı. Ne kadar uzak olursan ol... aynı gökyüzüne bakıyorsak biz hala birlikteyiz Simay... diye geçirdi içinden. Sağ elini kalbinin üzerine koydu. Ve hızlanan kalbinin atışını sanki dindirmek hatta durdurmak istermişçesine bastırdı elini göğsüne.

Yağız aramayı bırakmıştı. Kendini yokluğa bırakmıştı. Koca bir yokluk. Akay ve Doğukan ile en son1 gün önce telefonda konuşmuştu. Onun dışında kimseyi duymak istemez gibi telefonunu kapatıyordu. Pelin odaya çat pat dalıp "yemek ye hadi..." diyordu. Yağızdan yanıt gelmeyince de arkasını dönüp gidiyordu. Sofra her gün sanki Yağız yemeğe inecekmiş gibi donatılıyor, inmeyince de tekrar olduğu gibi toplanıyordu. Odaya içki şişesinden başka bir şey girmiyordu. Yağız odadan sadece içki almak için çıkıyordu. Günlerdir aynı kıyafetlerleydi.

Fakat o gece farklı. O gece balo günüydü. Yağız son kez şarkıyı başlatıp tavanı izlemeye devam etti.

Bekle dedi gitti ben beklemedim, o da gelmedi,

Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi,

Aşk ateşi yanar yanar söner mi?

Gönül yarası bir gün geçer mi?

Öyle sevdim içim dışım enerji,

E dur bakalım döner belki,

Bekle dedi gitti ben beklemedim, o da gelmedi,

Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi,

Eğer başını alıp kaçıp giderse,

Olur da bir gün beni terk ederse,

Hangi dağda ölürüm bilmem, bilinmez,

Gitsin bakalım kolaysa öyle,

Bekle dedi gitti ben beklemedim, o da gelmedi,

Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.

...

Şarkı bittikten sonra kalkıp takım elbisesini giydi. Takım elbise baştan aşağıya siyahtı. Kravat yoktu. Yağız da sevmezdi böyle şeyleri zaten. Pelin kapıyı çalınca aynanın karşısından çıktı. İçeri giren Pelin "inanmıyorum sende mi geleceksin?" dedi heyecanla. Üzerine giydiği siyah uzun elbisesinin ayaklarını tutarak havaya kaldırdı. Ve içeriye doğru daha rahat yürüdü.

"Hayır!" dedi Yağız net bir şekilde. Pelin sorgulamaktan korkuyordu. Bir şey demekten çekiniyordu. Çünkü bu durum normal değildi. Simay'ın Yağız'ı terk etmesi normal değildi. Odadan geri geri çıkarken gülümsedi.

"Size iyi eğlenceler..." dedi Yağız. Uzun zamandan sonra belki de ilk defa bu kadar uzun bir cümle kurmuştu. Pelin aşağıya inip onu almaya gelen Akay ile gitti.

[Ertesi Sabah]

Pelin gecenin yorgunluğu olsa da üzerinde Yağız merak ederek odaya doğru ilerledi. En azından bir şeyler yemesi için uyandıracaktı onu ya da bundan pek emin değildi. Odaya girdi. Yerdeki dağınıklıkları ıskalayarak yürümeye başladı.Yağız üzerinden gömleğinin düğmelerini açmıştı, altında pantolunun kemerini gevşetmişti. Vücudunun yarısı dışarıda olacak vaziyette baygın yatıyordu. Pelin ona yaklaşırken içki kokusu daha da arttı ve ciğerini yaktı. Eli ile burnu ve ağzını kapatıp onun iyi olup olmadığına baktı. Göğsü inip kalkarken yaşadığına kanaat getirdi. Tekrar arkasını döneceği sırada Yağız'ın dudaklarından dökülen o kelimeyi duydu.

"Simay..."

Pelin gerileyerek odadan sessizce geri çıktı. Hazalı merdivenlerin ucunda görünce seslendi.

"Çabuk! Telefonumu getir!"

Hazal heyecanla –bir şey olduğunu sanarak- telefonu getirdi ve Pelin'e verdi. Pelin telefonu alır almaz Akay'ı aradı önce.

"Alo?"

"Efendim Pelin!" dedi. Pelin'in sesinde ki endişeden o da heyecan yapmıştı.

"Acil buraya gelin! Doğukan'ı ara çok önemli bu!"

"Bir şey mi oldu?"

"Bunca zaman böyle boş boş durmamız hata..."

"Anlamadım,"

"Çabuk gel dedim işte Akay..." dedi Pelin bıkkın bir sesle.

Doğukan ile Akay aynı anda geldiler. Pelin, Yağız bilmesin diye onları bahçeye çıkardı. Koltuklara geçerlerken Akay, Pelin'e baktı.

"Mesele ne söyle artık!"

Akay titriyor gibiydi. İş her ne ise hemen yapmalıydılar.

"Yağız... Simay'ı aramayı bıraktı. Bu ona inanılmaz derece de acı veriyor."

Doğukan tepki vermedi. Ardından gelecek konuşmayı merak etti.

"Onu biz bulmalıyız!"

"Oh çok şükür!" dedi Akay ellerini havaya kaldırarak, geriye yaslandı. Pelin şaşırdı. Doğukansa memnun bir yüz ifade ile "aranızdan birinden böyle bir teklif gelmeseydi kendim bulmaya gidecektim," dedi başını sallayarak.

Beren'e haber verdiler. Fakat Beren ailesinden izni koparamamıştı. Anlaşılan annesi evin yol tarifini vermek istemiyordu. Beren'in Simay gilin aile meselelerine karışmalarını istemiyordu.

Pelin odasına çıkıp üzerine rahat bir şeyler giydi. Küçük sırt çantasına da yolculukta lazım olacak şeyleri koydu. Diş fırçası, kitap, kulaklık, biraz para –hoş ihtiyacı olmayacaktı ama-... Yağız'ın kapısını tıklatıp odaya girdi. Ona haber vermeden gitmek istemiyordu. Yağız, Pelin odaya girince sadece başını kapıya çevirdi. Sesini çıkarmadı.

"Ben gidiyorum, birkaç günlüğüne yokum..."

Pelin normal koşullarda bunu Yağız'a söyleyemezdi. Çünkü Yağız sorgulamaya başlardı. Onu kız kardeşi gibi gördüğü için koruma iç güdüsü baş gösteriyordu böyle konularda. Fakat Pelin bu halinden dolayı sorgulamayacağını bildiği için rahatça söylemişti. Tam da tahmin ettiği gibi Yağız'dan cevap çıkmadı. Pelin kapıyı kapatıp aşağıya indi. Hazal merdivenlerin başında elinde tepsi ile bekliyordu. Pelin ona yaklaşınca tepsiye baktı. Çorba, bir parça ekmek, su vardı.

"Girebilir miyim?" dedi Hazal çekinerek.

Pelin odaya tekrar baktı.

"Umarım yer."

Evden çıkıp arabaya yöneldiğinde Doğukan ve Akay'ın tartıştığını gördü.

"BU ARABAYI BEN SÜRECEĞİM!" dedi Akay dişlerini bastırarak. Doğukan anahtarı tutmuş elinin arkasında saklıyordu. Akay elini arkaya atıyordu fakat Doğukan sürekli bir sağa bir sola dönüyordu. Pelin bu kavgaya bir son vermek ister gibi konuştu.

"Beyler bir fikrim var..."

"SİNYAL VER PELİN SİNYAL VER!!!" dedi Doğukan. Doğukan ve Akay arka koltuğa oturmuş kemerlerini bağlamışlardı. Her ikisi de kapıyı sıkı sıkıya tutuyordu.

"Durun size şarkı da açayım..." dedi Pelin elini radyoya uzatarak. İkisi aynı anda "HAYIR!" diye bağırdı. Pelin "Peki!" diyerek omuz silkti ve önüne geri döndü.

"Kırmızı ışık! Oh çok şükür!" dedi Akay ileride ki ışıkları Doğukan'a göstererek. Doğukan da derin bir oh çekerken erken tepki verdiklerini düşündü.

"Geçme! Geçme!! PELİN GEÇME!!!" Akay bağırırken, Pelin dudaklarını büzerek kırmızı ışıkta geçti. Bıyık altından gülüyordu da onlara belli etmiyordu. Aslında Pelin araba kullanmasını bilmiyordu. Birkaç kere Nebi ona çiftlik evine giderken izin vermişti. Sadece bir kere sürmesine izin vermişti. Onun dışında Pelin arabayı kaçırır arkadaşlarıyla buluşurdu. Sürücü belgesi bile yoktu.

Neyse ki otogara vardılar. İlk iş hangi otobüs firması ile gittiklerini öğrenmekti. Beren'in annesi otobüs ile gittiklerini ağzından kaçırmıştı. Beren bunu öğrenir öğrenmez Pelin'e mesaj attı. Firma ofislerine tek tek girerek isim soruyorlardı. Fakat ilk 2 firma bilgileri veremeyeceklerini söyledi.

"Bu böyle olmaz," dedi Doğukan durarak.

"Başka şekilde halletmeliyiz!" dedi Akay da ona hak vererek. Doğukan güldü.

"Ne oldu?" dedi Pelin sorgular bakışla.

"Tehdit... şantaj..."

"Yok adam kaçırma," dedi Pelin gözlerini bayarak.

"O da olur!" dedi Akay.

Pelin'i dışarıda bıraktılar. Ve ikisi birlikte ofislere girerek tehlikeli adam hallerinde bilgileri istediler. Tam gittikleri ofis Simay gilin bindiği otobüsün firmasıydı. Doğukan ve Akay sevinçle dışarı fırladı.

"BULDUK! MERSİN!"

"Ciddi misiniz?"

"Evet!" dedi Doğukan gülerek.

Sonraki hamle uçak bileti oldu. Uçağa binip Adana havalimanına indiler. Oradan otobüs ile Mersin otogarına geçiş yapıp taksi duraklarından başladılar sormaya. Pelin, Simay'ın fotoğrafını göstererek sorduğu taksiciden cevabı alamadı. Akay ve Doğukan işin içine parayı sokunca bilgiler hemen döküldü. Evin adresini net olarak aldılar. Vardıkları mahallede ki evleri uzun uzadıya incelediler.

[SİMAY]

*Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.*

Telefonu geri kapatıp odadan çıktım. Masanın üzerine bırakıp kapıya yöneldim. Kapının çalması ile açtım.

"ANNE?"

"Nerdeydin Simay?!" dedi annem korku ile.

"La-lavaboya gitmem gerekiyordu..." dedim. Feride abla da kapıya geldi.

O gün akşam yemeğini Feride abla gilde yedik. Güç bela annemden izin aldım ve Feride abla gilde kaldım. En azından burası kasvetli değildi. Annem ve babamın soğukluğunu hissedemiyordum. Burası daha sıcaktı. Üstelik telefonu ikinci defa kullanma iznim de olabilirdi burada.

Ertesi sabah güneş ışıkları ile yataktan çıktım. Rojin ve Feride abla kahvaltıyı hazırlıyorlardı. Mutfaktan gelen sesler ile yataktan çıktım. Salona doğru ilerledim.

"Günaydın Simay," dedi Feride abla. Onlara selam verip balkona çıktım. Bu evde daha özgür hissediyordum. Daha... özgür... NE?! AMAN ALLAHIM!

"Pelin! D-doğukan... AKAY!!"

Balkondan çıktığım gibi kapıya koştum ve ayakkabılarımı giyip aşağıya indim. Apartmandan çıkar çıkmaz onlara seslenerek yanlarına koştum. Beni görür görmez yanıma geldiler ve hayatımda hiç bu kadar birileri tarafından sıcak sarılmamıştım. Yağız dışında... Pelin ağlıyordu. Sevinç ve üzüntü ile bende ağlıyordum.

"Bulduk..." diyordu Doğukan sarılmaların arasında.Ağlamamak için dişlerini sıktığına emindim.

Onları eve çıkardım. Feride abla ve Rojin abla ile tanıştırdım. Büyük bir memnuniyetle davet ettiler. Kahvaltı masasına oturup kahvaltımızı yaptıktan sonra odaya geçtik. Uzunca bir sohbetten sonra bunu sormaya cesaret edebildim sonunda.

"Y-yağız... nerede?"

"Check-in yapsa 'Berbat durum'da' şeklinde yapardı," dedi Pelin dalgaya vurarak. Sonra yüzü ciddileşti. "Gerçekten öyle."

"Buraya neden gelmedi peki?"

"Senin onu terk ettiğini düşünüyor. Öyle mi Simay?"

"Hayır! Hayır değil tabii ki de! Ailem... beni... hapsediyor."

"Nasıl hapsediyor?" dedi Akay meraklı gözlerle.

"Elimden her şeyi aldılar. Telefon vs. odam kilitli ayrıca."

"Bu korkunç Simay..." dedi Doğukan yüzünü ekşiterek.

"Bence de" dedim.

"Ben Yağız'ı arıyorum," dedi Pelin ayağa kalkarak.

"Telefonu kapalı," dedim.

"O zaman Hazal'ı ararım."

***

Hazal elinde ki tepsi ile odaya girdi. Yağız'ın yanına ilerledi. Uyumuştu. Tepsiyi masanın üzerine bıraktı. Yerdeki kıyafetlerini topladı. Eline aldığı gömleği uzunca bir süre inceledi. Onu izlerken burnuna götürdü gömleği, gözlerini kapatarak derin bir nefes çekti içine. Tam 4 saat kapıda kararsız kalmıştı. Çorbayı yenileyip duruyordu sürekli. Çünkü bu odaya hemen giremezdi. Çünkü ne olacağını biliyordu. Çünkü her girdiğinde bu odaya onun kokusunda sarhoş olacağını biliyordu. Cebinde aniden telefonun çalması ile yerinden sıçradı. Yağız'ın gözleri aralanırken gömleği yere düşürdü. Hemen cebinden çıkarıp ekrana baktı. Pelin.

"Alo?" dedi açarak.

"Hazal! Yağız'a ver telefonu acil!"

Hazal hemen telefonu Yağız'a uzattı. Yağız telefonu eline alırken doğruldu.

"Alo?" dedi yarı baygın halde.

"Bulduk! Simay'ı bulduk! Şuan onun yanındayız Yağız!" dedi Pelin. Yağız gözleri kocaman açılırken yataktan çıktı.

"SİMAY'A VER TELEFONUÇABUK!"

Pelin telefonu Simay'a uzattı. Simay çekinerek telefonu aldı. Kulağına götürdü.

"Alo?" dedi sadece. Bunu diyebildi.

Yağız... bekledi. Odada volta atmayı bıraktı. Bu ses onun sesiydi. Simay'ın sesiydi. Sevdiği kızın sesiydi. Hiçbir şey söyleyemedi Yağız. Başını tavana kaldırdı. Gözleri doluyordu. Gözlerini sıkıca yumdu.

"Yağız..." dedi Simay kısık bir sesle tekrar. Yağız burnunu çekerek "Simay..." dedi derinden. Öyle derindi ki bu Simay'ın ağlamasına sebep oldu.

"Nerdesin Simay'ım?"

"Mersin."

"Seni gelip alacağım oradan bekle beni!" dedi Yağız ve telefonu hemen kapattı.

Yolda hızlıca arabayı sürerken uçak seferlerine baktı. Bugün saat 2 de vardı tekrar. Ona yetişmeliydi. Maximum saat 5 de Mersin de olurdu.

[SİMAY]

Yağız'ın telefonu aniden kapatmasına şaşırarak telefonun ekranına baktım.

"Ne oldu?" dedi Pelin telefonu alarak.

"Buraya geliyor."

"Oh ne güzel!" dedi Pelin gülerek.

Ona baktım.

"Bunun nesi güzel Pelin?"

"Sonunda götürüyoruz seni," dedi tekrardan.

"Ben bir yere gelmiyorum Pelin."

"NE?!"

"Evet duydunuz. Düşününce yapamam, gelemem. Birkaç seneye bu evden ayrılırım o şehre geri gelirim ama şimdi kaçamam. Bundan korktuğumu anladım."

"Sen ne diyorsun ya?" dedi Pelin şaşırarak.

"Ü-üz..." kapının aniden açılması ile annem odaya daldı.

"Bende kim bu gelen arkadaşları diyorum..." kolumdan tuttuğu gibi beni odanın dışına attı. Parmağını Akay gile sallayarak "Kızımın beynini yıkamanıza izin vermeyeceğim! Söyleyin o Yağız'a da benim ona verecek kızım yok!"

Pelin şok olmuş vaziyette geriledi. Annem kolumdan tuttuğu gibi beni evden dışarı çıkardı. Sinirliydi. Öyle ki bütün sinirini avuçları arasına aldığı kolumdan çıkarıyordu.

Eve girer girmez beni odaya attı.

"Bana yalan söyledin! Onlara telefon ettin buraya gelmeleri için değil mi?!"

"H-hayır anne... beni bulmuşlar."

"YALN SÖYLEME BİR DE BANA! Evimizi öğrendiler işte! O tehlikeli Yağız öğrendi."

"A-anne... yemin ederim..."

"SUS!!!" diyerek elini kaldırdı ve yanağıma tokat attı. Dünyanın bir saniyeliğine durduğunu hissettim. Beynimden vurulmuş gibi hissediyordum. Annem... bana tokat atmıştı. Ve hiç beklemeden odadan dışarı çıktı. Kapıyı üzerime tekrar kilitledi. Olduğum yerde birkaç dakika daha durdum. Gözyaşlarım öylece akıyordu ama sesimi çıkaramıyordum. Yağız...

Ayağıma bir şeyin çarpması ile uyandım. Titriyordum. Balkona oturduktan sonra uyuyakalmıştım. Ayağa kalktım. Ayağıma taş çarpmıştı. Aşağıya baktığımda... onun yüzünü gördüm. Gözlerimi kırpıştırdım. Bana gülümseyerek elindeki ipi salladı. Konuşmadık. Bakıştık bir süre. Ve işte yine aynı ip. Balkonun demirlerine attığı gibi tutup bağladım. Fakat hareket edemedim. Geriye dönüp odaya baktım. Demirin diğer tarafına geçip yavaşça indim. Yağız'ın kucağına düşmemiştim bu sefer. Ay ışığı ile parlayan gözlerine baktım. Yağız bir süre bekledi fakat daha sonra beni kendine çekip göğsüne yasladı. Sesimizi çıkaramıyorduk. Çünkü konuşsak sanki herkes duyacaktı. Yağız beni bileğimden çektiği gibi arabaya götürdü arka bahçeden. Ve önce beni bindirip sonra yanıma kendisi oturdu. Bir süre arabanın içinde sessizce kaldık. Benden bir şey bekliyordu. Arabanın içinde ışığı açtı. Aydınlanan yüzüm ile bütün dengesi alt üst olmuştu sanki.

"SİMAY?!" dedi telaşla. Elini yanağıma uzattı.

Sesimi çıkarmadım.

"NE OLDU? KİM YAPTI SANA BUNU?!!" dedi. Sesi git gide sertleşiyordu. Başını anlamış manasıyla salladı. Aniden arabayı kilitledi. Ve sürmeye başladı.

"Yağız?!" dedim şaşırarak.

"Ne yapıyorsun?" diye ekledim.

"Seni kaçırıyorum!" dedi önüne bakarak. Bir süre bekledi.

"İtirazın mı var?" dedi. Bana bakmıyordu bile. Öyle ki içi öfke dolmuştu. Geriye baktım. Şu şehirde yaşadıklarıma. Yağız'a baktım. Geride hissettiklerim şuan ki hissettiklerim ile bir değildi. Şuan hissettiklerimi bir daha hissedemeyebilirdim. Bir kere daha anlıyordum. Ben bu adamla mutluydum.

Sorusunun cevabını bekler gibi yüzüme baktı.

"Yok!" dedim net bir şekilde ve gülümsedim. Geriye yaslanıp yeni hayatımız için atılan ilk adımımız olan uzun yolu seyredaldım. Elim Yağız'ın ellerinde... ben huzurun kollarındaydım.

Continue Reading

You'll Also Like

323K 12.5K 53
Kızlarının beşik kertmesinin ailesinin aslında bir mafya olduklarını öğrenen Doğan ailesi ... Bu evliliğe engel olabilecekler mi? Peki ya Simay aşkın...
TOPÇU By ırmak

Short Story

30.1K 1.6K 19
Necmettin: Ömer sanki yolun sonuna geldin. Ömer: Şimdi gerçekten batırdım. Necmettin: Ne zaman doğru bir işin oldu ki zaten? Tüm Hakları Şahsıma A...
292K 9.3K 41
Ben Su AYHAN. Dedem ve babamın beşik kertmesi adında bir saçmalığı yüzünden kardeş olarak bildiğim bir adamla evlenmek zorunda olan zavallı bir kız. ...
701K 48.3K 35
Başımı geriye doğru savurmuş ve " Allah'ım ne olur bitsin bu kâbus..." diye yalvarırken onu gördüm; müstakbel kocamı. Suretini sevdiğim! " Senin ne i...