Başımı geriye doğru savurmuş ve " Allah'ım ne olur bitsin bu kâbus..." diye yalvarırken onu gördüm; müstakbel kocamı. Suretini sevdiğim! " Senin ne işin var burada ya!" diye terslendim ilk önce. Sesim ağlamaklı çıkmıştı. Midem kasılmaya devam ediyordu. "Şaka mısın sen? Hayatımın nasıl rezil olduğunu gevrek gevrek sırıtarak izlemeye mi geldin?" Sarı çiyan enişteme dönüp " Enişte sen işlerini hallet biz Yâren'le biraz baş başa konuşalım." Dedi. Eniştem hızla yanımızdan uzaklaşırken " Ne konuşacağım ben seninle ya!" dedim kontrolsüz bir sesle, bana uzattığı sudan bir yudum alırken. " Ayıp oluyor ama müstakbel kocanla böyle konuşmamalısın. Hiç yakışmıyor sana." Sonra durdu ve düşündü. " Aslında tam da senin gibi bir cadaloza göre bir hareket ama olsun yine de yapma sen." Dedi. Yüzümü gerdim. Gülümsemekten çok söver gibi bir surat ifadesine bürünmüştü mimiklerim. " Seninle evlenmeyeceğim." Dedim tüm soğukkanlılığımla. Şeytansı bir gülümseme ile dudaklarını gerdi, kaşlarını meydan okur gibi havaya kaldırdı ve " Benimle evleneceksin Yâren. " dedi kendinden emin, bilmiş bir eda ile. Öğürdüm. Sanki bir el midemin içinde dolaşıyordu. " Şşşş.. Tamam, sakin ol. O kadar da mide bulandırıcı biri olduğumu düşünmüyordum ama... Lavaboya gitmek ister misin?" dedi. Derin derin solumaya başladım. Evet, yine bayılmak üzereydim.