Beklenmeyen Gerçek

By jealousdaisy_

128K 6.1K 3.4K

Savaş nihayetinde birmiştir ama Voldemort arkasında pek çok ölüm yiyen bırakmıştır Bellatrix Lestrange ise... More

Yapılabilinecek Tek Şey Hiçbirşey
Farkında Olmadığı Tek Şey
O Benim Annem Değil
Yüzleşme
Diagon Yolunda
Meşhur Malfoy İtibarı
Bellatrix Lestrange Özellikle...
Lütfen Bakar Mısınız?
St. Mungos
Düğümlenen Sözler
Aptal Anılar
En İyi Bilen Eskiden İçine En Çok Batmış Olandır
Bana Cevabını Bildiğin Sorular Sorma
Sıcak Bir Kucak
İlk Aşk
Bu Gün Yeni Bir Güneş İle Aydınlanıyor
Mutlu Yıllar Bebeğim
İnkar Edilecek İtraf Maç Kazandırır
Bir Noel Anısı
Onun Bensiz Mutlu Olduğu Gibi
Olaylı Noel Balosu
Kulak Misafiri
Melek Taşı
Bir Dağ Evinde
Buz Pateni
Beni Arkadaşlarımdan Koruma
Uyku
Kıskanç
İhtiyaç Odası
Teyze Nasihatı
Özür Dilerim(Düzenlendi)
Anne(Düzenlendi)
Yeni Leydi Ol! (Düzenlendi)
Ölürüm(Düzenlendi)
Neler Değişti?(Neler Aynı!)(Düzenlendi)
Cübbeli Adam(Düzenlendi)
İnitharı Sevmek...(Düzenlendi)
Final
YENİ KİTAP YAYIMDA(Yb değil)
Happy Birthday :)

Ve Dilek Gerçekleşir

8.8K 237 228
By jealousdaisy_

Sabahın köründe kalkmak her zaman olduğu gibi zor gelmişti Arthur Weasley'e. Bir süre sadece sessizce beklemeye karar verdi, sıcak yorganın altından çıkmak hiç işine gelmiyordu. Başını öbür tarafa çevirdi ve yanında huzursuz bir şekilde nefes alıp veren eşi Molly Weasley'nin nefes alışını dinledi. Fred öldüğünden beri Molly rahat uyuyamıyordu. Geceleri saatlerce ağlıyor, ağlamaktan yorgun düştüğünde de uyuyakalıyordu. Ama uyuması ağlamasından daha kötü oluyordu, gece boyu korkunç rüyalarla boğuşuyor, çığlıklar atarak uyanıyordu. Ancak o sabah olduğu gibi rahat uyuyabildiğini çok az görmüştü kocası. Arthur Weasley hafifçe doğrulup eşinin alnına bir öpücük kondurdu ve yataktan kalktı.

  Hermione sabahın köründe işine gitmek üzere evden çıkan Bay Weasley'nin sesine uyandı. Canı hiç kalkmak istemese de uyanmıştı bir kere, daha fazla uyuyamazdı. Yanındaki yatakta 'Harry! Harry'ciğim!' diye mırıldanan Ginny'ye dönüp gülümsedi. Ginny'nin Harry'ciği hala uyuyor olmalıydı.

  Ya Hermione'nin Ron'cuğundan ne haberdi? Bir gece önce dördü beraber bir lokantaya gitmişlerdi ve Ron önüne konulan şeylerin hepsini, üstüne de Hermione ve Ginny'nin bitiremediklerini yemiş, arkasından da Kovuk'a dönene kadar kusmuştu. Hermione kendi kendine gülümsedi yatağından çıkıp Ron ve Harry'nin yattığı odaya doğru ilerlerken. Büyük ihtimalle Ron hala horul horul uyuyordu.

  Kapıyı açıp içeri girdiğinde Ron'u çoktan uyanmış ve pencereden dışarısını izlerken bulmuştu. Bu biraz şaşırtıcıydı, çünkü Ron inanılmaz derecede sessiz ve ciddi görünüyordu. Hermione Harry'yi uyandırmamaya dikkat ederek Ron'un yanına gitti.

"Ron? İyi misin?"

"Ha? Ne? Ah, sen miydin Hermione?"

"Evet Ron, benim. Sen iyi misin? Dalmış gitmişsin."

  Ron elini saçlarının arasına attı karıştırdı sıkıntıyla.

"Evet, iyiyim. Dün gece hepiniz uyuduktan sonra hala kusuyordum. Tam midemi rahatlatacak birkaç muggle hapı bulmak için mutfağa indiğimde masanın üstünde duran mektupları gördüm. Tekrar Hogwards'a çağırılıyoruz."

  Hermione birkaç saniye boyunca duyduklarını anlamaya çalıştı. Tekrar çağırılmak? Ama neden?

"Neden çağırılıyoruz, okulu bitirdik zannediyordum ben," dedi şaşkınlıkla.

"Mektuplarda 7. Sınıf olan herkesin tekrar okula gelmesi gerektiği yazıyordu. Detaları bimiyorum. Ama işte bunu düşünüyordum Hermione. Okula tekrar döneceğiz. Arkamızda bıraktıklarımızın hayaletlerini tekrar göreceğiz. Bunu nasıl kaldırabileceğimizi bilmiyorum."

  Hermione Ron'un suskunluğuna hak verdi o an. Tekrar geri dönmek... Hiçbir şey iyi gitmiyordu ki savaştan beri. Ailesine geri dönemiyordu, çünkü onlara her şeyi unutturmuştu. Yoldaşlık dağılmıştı, biriken sorunlar yüzünden kalan üyelerin bir kaçı yurt dışına kaçmıştı, bu yüzden Bakanlık onlar için yakalama emri çıkartmıştı, eğer yakalanırlarsa Azkaban'a yollanacaklardı. Halbuki onlar savaş kahramanıydılar! Ama hiçbir savaş kahramanı iyi durumda değildi ki! Savaşta yer alan insanların neredeyse yarısından çoğunun psikolojileri bozuktu ve St. Mungo'da tedavi altındalardı. İnsanlar onlara savaş kahramanından çok delilermiş gibi bakıyorlardı. Aklı başında kalanlarsa savaşta gösterdikleri başarıları iş hayatında gösteremiyorlardı. Hermione Bakanlık'a girmek için başvurduğunda reddedilmişti, Bay Weasley ve Harry bile araya girmişlerdi ama Bakanlık çok meşgul oldukları gerekçesiyle onlarla görüşmeye bile gerek duymamıştı.

"Aslında okula dönmemiz bazı açılardan iyi olacak. Şu an hiçbir diplomamız yok. Bakanlık'ın beni almama sebeplerinden birisinin o olduğunu düşünüyorum. Ve ikinci olarak hayata atılmadan önce bir kez daha ders kitaplarıyla olabileceğim."

  Ron ters ters baktı kahverengi saçlı kıza.

"Bu alaya alınacak bir konu değil Hermione."

"Alaya aldığımı da nereden çıkartıyorsun Ron, sadece seni neşelendirmeye çalışıyordum!"

"O halde çalışma!"

  Hermione Ron'un tepkisi üzerine bir an sessizleşti.

"Öyle demek istemedim."

  Ancak kahverengi saçlı kız, turuncu saçlı oğlana hiç cevap vermeden odadan çıktı.

"Hermione!"

"Ron, susar mısın, uyumaya çalışıyorum."

  Harry uykusunda söylenerek yastığını başına geçirdiğinde Ron odadan çoktan fırlamıştı.

"Hermione!"

"Ne var Ron?"

  Turuncu saçlı delikanlı derin bir nefes aldı.

"Özür dilerim Hermione. Seni kırmak falan istemedim. Sadece ne düşüneceğimi bilmiyorum. Okula dönmek istiyorum ama bu şekilde istemiyordum. Yani bilirsin, Fred öldüğünden beri..."

  Hermione işaret parmağını Ron'un dudaklarına bastırdı ve şefkatle gülümsedi.

"Biliyorum Ron. Bende aşırı tepki gösterdim, özür dilerim."

"Yani barıştık mı?"

"Sanırım."

  Ron Hermione'yi kollarına alırken yine de aklındaki soru işaretlerini giderememiş olduğundan dolayı tedirgindi. İçinden bir ses okulda her şeyin değişeceğini söylüyordu. Zaten her şey kötüydü. Ama daha da kötüleşecekti, içindeki ses Ron'a öyle fısıldıyordu...

***

  Arthur Weasley söylene söylene birkaç evrakı daha Sihir Bakanına götürmek üzere asansöre binmişti. Artık yorulmuştu, bu sabahtan beri tam olarak 17. çıkışıydı Sihir Bakanının yanına. Son üç aydır bu hep böyleydi. Herkes Voldemort öldükten sonra sorunların biteceğini sanıyordu ama işler öyle yürümüyordu. Voldemort arkasında binlerce ölüm yiyen bırakmıştı ve bakanlık onlarla ne yapabileceğini hiç bilmiyordu. Azkaban, hepsinin sığamayacağı bir yerdi, ayrıca tüm ölüm yiyenler Azkaban'a kapatılmayı da hak etmiyorlardı. Bir kısmı savaş içinde taraf değiştirmiş ya da tarafsızlığını ilan etmişti ve o tipler yüzünden Bakanlıktaki herkesin işi başından aşkındı. Teker teker onların hayat hikayelerini okumak, savaştaki tarafını belirlemek, neden kötü tarafta olduğunu anlamaya çalışmak, topluma kazandırılabilirlik oranını ölçmek, onları sorgulamak ve sonra da mahkemeye çıkacaklarında nihai kararı verecek kişiyi, Sihir Bakanını bilgilendirmek zorundaydılar.

  Bakanlıkta bir sürü seherbaz olmasına rağmen işler yine de yavaş ilerliyordu. Arthur'un incelediği binlerce ölüm yiyenden daha sadece üç tanesi hakkında karara varılmıştı. Onlar biri...

"Arthur, bugün seninle tam olarak 5. Karşılaşmamız. Ve her seferinde bir öncekinden daha da dalgın oluyorsun, gerçekten aklının başından uçup gitmediğine emin misin?"

  Arthur Weasley ters bir bakış attı karşısındaki altın saçlı adama.

"Beni düşündüğün için sağol Lucius, ama birilerinin aksine sabahtan beri işleme geçirmeye hazır olduğum 10. Kişinin evrakını Sihir Bakanına nasıl açıklayacağımı düşündüğüm için dalgınımdır. Biliyorsun, bu insanların hayatları benim tek sözüme bağlı!"

  Lucius Malfoy, Arthur Weasley'nin ima ettiği şey üzerine kaşlarını çattı ve tek kelime etmeden arkasını dönüp uzaklaştı. Bay Weasley gülümsedi kendi kendisine. Malfoy'u ve ailesini kendisi kurtarmıştı, bu yüzden ne zaman Malfoy gelip ona bir şeyler söylemeye çalışsa bunu hatırlatıyordu Bay Weasley ona, yılların intikamını almak gibi bir şeydi. Ve her seferinde de aynı zevki alıyordu, bu yüzden bunu yapmaktan daha yıllarca bıkmayacak gibi hissediyordu, tıpkı Malfoy'un kendisini aşağılamaktan yıllarca bıkmadığı gibi. Malfoy bakanlıktaki işine tekrar kavuşmuştu ama artık tamamen Bay Weasley'nin elindeydi.

  Bay Weasley, Sihir Bakanının ofisinin önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı. Sihir bakanı yanıt vermedi. Acaba içeride başkası mı var, diye düşündü Bay Weasley ve bunun üzerine kapıyı hafifçe araladı, bakan yerinde yoktu. İçinden küfretti. Bu seferki işinin çabuk bitmesini ummuştu halbuki, çünkü araştırdığı kişi Bellatrix Lestrange'dı, çoktan öldüğü için hakkında karara varılmasına gerek yoktu. Sadece Bakanı onun eylemleri hakkında bilgilendirmesi gerekiyordu ve bunun için onun hayatını okumasına bile gerek yoktu. Bay Weasley de okumamıştı zaten.

  İçeriye girip evrakları bakanın masasının üzerine koydu. Daha incelemesi gereken 'hayatta' olan ve karar bekleyen ölüm yiyenler vardı. Ancak tam Bay Weasley odadan çıkacakken açık pencereden esen rüzgar Bellatrix'in dosyasını yere düşürdü. Bay Weasley artık içinden söylemeye gerek duymadan küfredip dosyayı kaldırdı ama içinden bir resim düştü. Bu, Bellatrix'in küçüklük fotoğraflarından birisiydi. Ne kadar da masum görünüyordu! Ancak o masum neler neler yapmış, nelere sebep olmuştu. Bay Weasley, elindeki resmi parçalamamak için zor tuttu kendisini. Bu kadın Voldemort'un en sadık müridiydi ve onun ölmüş olduğu gerçeği azıcık bile öfkesini azaltamıyodu Bay Weasley'nin. Dosyanın tamamını parçalamak istiyordu sanki onu parçalarsa Bellatrix'i ikinci kez öldürebilecekmiş gibi. Voldemort'un ailesine ve tüm dünyaya yaptıklarının öcünü almak istiyordu, onlardan geriye kalan herhangi bir şey olabilirdi ve Bay Weasley onu yok edip rahatlayabilirdi. Mesela bir varisi falan yok muydu bu kadının? Öldürmek için en uygun insan olurdu bu varis.

  Derin bir nefes aldı ve düşüncelerini dağıttı. Dosyayı açtı ve resmi yerine koydu. O sırada kağıtların arasından bir belge dikkatini çekti. Eline aldığı resmin arkasında dörde katlanmış vaziyette olduğu için ilk başta fark edememişti onu. İlk başta okumaya gerek duymasa da sonradan merakı üstün geldi ve kağıdı eline aldı. Ama onu açıp okumasıyla elinden düşürmesi bir oldu. Bu nasıl olurdu? Bay Weasley'nin dileği nasıl bu şekilde kabul olabilirdi?

  Aklında kalan kelimeleri tekrarlayıp duruyordu şimdi, dışarıdan gören aklını kaçırmış sanabilirdi. Ve haklı da olurdu, okudukları üzerine Bay Weasley neredeyse aklını kaçıracaktı! Bir dileğin bu kadar çabuk gerçekleşmesine inanamıyordu. Ve bu kadar da ters! Evet, Bellatrix'in bir varisinin olmasını istemişti ama beklediği bu değildi. Hayır, bu herhangi bir varisten çok daha kötüydü.

"Bellatrix Black... Doğum belgesi... Gayri resmi evlat... Bebeği evlat edinmek isteyen aile... Verilen bebeğin adı... Cornelia Black... Evlat edinen ailenin koyduğu isim... Hermione Jean Granger..."

Continue Reading

You'll Also Like

278K 14.3K 43
"Messi mi Ronaldo mu?" dedi. Kahkaha atmıştım. "Ah hadi ama bi çok kız Ronaldo hayranı. Sadece merak ettim." "Pekala. Kesinlikle Messi." dedim. Hala...
56.4K 4.4K 33
"Bir gün toprağın altına girecek, denizin saflığına karışacak ya da bir tabutta çürüyücecek olan bedenimden ayrılan zavallı ruhum karanlık cennetin g...
1K 241 9
"Ben buralı değilim" "Sen de mi göçmensin yoksa? " Sorduğum soruyla kafasını iki yana salladı. "Ben Kore den geliyorum Jungkook" "Vay be öyle bir ye...
250 122 12
Üniversite için gittiği şehirde dört güzel arkadaş, hayatının aşkı ve bu şehirde yaşanan hem sevgi pıtırcıklı hem de kaoslu günler beklemekte. Yarı...