En İyi Bilen Eskiden İçine En Çok Batmış Olandır

3K 162 55
                                    

Sakin ol. O kadar da kötü değil."

"Bir de bana sor."

"İnsanlar bana da aynı şekilde bakıyorlar."

"Alınma ama Malfoy, ikimizi aynı kefeye koyamazsın."

  İç çekti Draco Malfoy yanında yaprak gibi titreyen kahverengi saçlı kızın yorumunun üzerine.

"Doğru söze ne denir?"

  Hermione Jean Granger için artık yaşam bambaşkaydı. Beklenmeyen tüm o gerçekler büyücü dünyasının kalbine pat diye düştükleri gibi, Hermione'nin hayatının ortasına da yıldırım gibi inmişlerdi. Günlerce Gelecek Postası'nın manşetlerinden inmemiş, en uzak diyarlardaki insanlar bile Hermione'nin çağın en çatlak ve karanlık cadısı Bellatrix Lestrange'ın kızı olduğunu öğrenmişlerdi. İnsanların bir kısmı kaybettiklerinin acısını Hermione'den çıkartmak isterken bir kısmı da onun güvenliği için ülkeden sürülmesi gerektiğine inanıyorlardı, tabi aslında düşündükleri onun güvenliği falan değildi, kendi güvenlikleriydi. O kızı korumaya çalışırken kendileri hedef olabilirlerdi sonuçta.

  Öte yandan yaşam Hermione için de kolay değildi. İlk öğrendiği zaman günlerce yataktan kalkamamıştı. Psikolojisi bozulunca bu vücuduna da yansımıştı, genç kız bir iyileşiyor, bir kötüleşiyordu. Sonra Malfoylar onu evlerine getirmişlerdi, bu da Gelecek Postası için önemli bir malzemeydi, kimse Hermione'ye göstermese bile beklenmeyen gerçek ortaya çıktığından beri eksiksiz her gün Gelecek Postasının ilk sayfasında yer almıştı Hermione ve çoğu saçma sapan hikayelerdi, Rita Skeeter'dan bekleneceği gibi.

  Ve şimdi Hermione Granger Hogwarts'a tekrar başlıyordu.

  Büyücü ailelerinin çocukları Hermione hakkındaki haberleri okuyarak doldurulmuşlardı. Hermione'nin kendi arkadaşları bile doldurulmuştu onun savaşta neler yaptığına aldırmadan. Ve zavallı Hermione için asıl işkence daha yeni başlıyordu.

"Granger? Artık kolumu bıraksan diyorum. Benim Slytherin masasına gitmem gerekiyor."

  Hermione Draco'nun sıkıca tuttuğu kolunu bıraktı bunun üzerine ve dudağını ısırdı.

"Ya kötü bir şey olursa?"

"Olmayacak. Neden bu kadar karamsarsın?"

"İstasyonda bana nasıl baktıklarını gördün yanımda Cissy olmasına rağmen! Şimdi o da yok, kim bilir neler diyecekler bana?"

"Annem yok ama ben buradayım Granger. Bir şey olursa bana gelebilirsin."

  Hermione Draco'ya döndü. Biraz sonra herkesin çoktan girdiği Büyük Salon'a adım atacaklardı ve Hermione yaprak gibi titremesine engel olamıyordu.

"Malfoy... Sana gerçekten güvenebilir miyim?"

  Öyle ya, Hermione yıllardır güvendiği Ron'dan kazık yemişti. Draco bunun üzerine biraz şaşırdı, ancak neyden bahsettiğini anlamıştı genç kızın bu sorunun ardında.

"Buna sen karar vereceksin Granger. Zamanla anlarsın gerçekten güvenip güvenemeyeceğini. Ben sana çıkıp direk bana güven diyemem, desem de bir anlamı olmaz zaten. Ama illa duymak istiyorsan bunu, bana güvenebilirsin. Seni Weasley gibi ortada bırakmam. Ama geçen sürede kendin de zaten görürsün bunu."

  Hermione başını salladı. Draco ile daha birkaç hafta öncesine kadar resmen düşmanlardı ve şimdi Hermione okulda Harry ve Ginny'den sonra güvenebileceği tek insanın Draco olduğunu düşünüyordu. Sebebi sadece kuzen olmaları değildi. Hermione içinde bir yerlerde çok uzun zamandır Draco ile düşmanlığı önceden bıraksalar yakın olabileceklerini biliyordu. Belki de Bellatrix'in kızı olmasının hayrı buydu, Draco ile arkadaş olabilmek. Bazen onu üzüp saçma şeyler söylese bile tam bir centilmen gibi davranıp özür diliyordu ardından. Hermione ona hiç olmadığı kadar çok ısınmaya başlamıştı.

Beklenmeyen GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin