O Benim Annem Değil

4.2K 207 146
                                    

Lucius Malfoy, uçan arabayı sürüyordu ve tam anlamıyla yola odaklandığı için Hermione'nin birden sessizleştiğinin farkına varamamıştı. Ancak yola çıktıklarından beri genç kızı süzen Draco Malfoy, Hermione'nin kendisini uykuya teslim ettiği zamanı tam olarak biliyordu.

"Uyudu," dedi en sonunda. Narcissa arkasına döndü ve gözkapakları ağlamaktan şişmiş, neredeyse yüzünün tamamı kırmızıya dönmüş kıza baktı.

"Kendisini neden bu kadar hırpalıyor anlamıyorum," dedi sessizce. Oğlu ve karısının konuşmalarının ardından Hermione'nin uyuduğunu anlayan Lucius'da konuşmaya katıldı.

"Yakında bizimle yaşamaya alışacaktır," dedi sadece.

Draco Hermione'nin olduğu tarafa küçümser bir bakış attı.

"Kim inanırdı ki bizim bulanık Granger'ın Bella teyzenin kızı olduğuna? Acaba babası kim, Rodolphus mu?"

"Draco, Hermione artık ailemizden birisi, geçmişte aranızda nasıl bir husumet yaşanmışsa onu unut artık. O bulanık Granger değil, safkan, ya da en azından melez bir Black!"

Draco sırıttı annesinin tepkisi üzerine.

"Bence Granger kesinlikle safkan. Tüm bulanıkları öldürmek için yemin eden Bella teyzenin bir bulanıkla birlikte olabileceğine inanıyor musunuz gerçekten? Birlikte olduğu kişi muhakkak bir safkan olmalı. Bir de Voldemort çıkıyormuş..."

"O ismi kullanma!" diye bağırdı birden Narcissa. Arabadaki herkes sessizleşti, Hermione uykusunda öbür tarafa döndü. Ama sessizliğin ardından Draco ukala bir tavırla annesine döndü.

"Voldemort öldü, anne! Bir daha geri gelmemek üzere gitti! Hala neden bir isimden korktuğunu anlamıyorum. Voldemort işte Voldemort! Hatta Voldi! Daha da ileri gitmemi ister misin, ona adıyla sesleneyim o halde, Riddle! Aptal Riddle! Ama bak, beni lanetlemedi, değil mi? Çünkü o da sadece sıradan bir ölümlüydü. Gitti, bir daha da gelmeyecek. Artık ona bağlı değiliz, ondan korkmak zorunda da değiliz. Bu yüzden bir daha asla ondan Karanlık Lord olarak bahsetmeyeceğim. Hepimiz ondan nefret ediyorduk ama yanında kalmaya zorlanıyorduk! Bu işkencelerin en büyüğü değil mi? O aptal Voldemort yüzünden tüm hayatımız mahvoldu!"

"Draco, sesinin ayarını düşür."

Ancak Hermione duyduklarının üzerine uyanmıştı. Uyanmıştı ve şaşkın gözlerle Draco'ya bakıyordu. Demek en sadık ölüm yiyenleri sandığı kişiler bile Voldemort'tan nefret ediyorlardı!

"Ne bakıyorsun Granger?" dedi Draco sert bir tavırla. Hermione hemen gözlerini camdan dışarıya çevirdi. O kadar çok ağladığı için gözlerini açmakta zorlanıyordu ve başı sanki çatlayacakmış gibi ağrıyordu. Elinin tersini alnına dayadığında yine ateşinin çıkmaya başladığını fark etti. Bir de Draco ile uğraşamazdı.

Hermione'nin tepkileri Narcissa'nın dikkatini çekmişti. Arkaya dönüp elini Hermione'nin alnına dayadı. Hermione ilk başta neler olduğunu anlayamadığından ürktü ve geri çekildi ancak Narcissa bir kez daha elini alnına koyduğunda durdu. Narcissa ona gerçekten yardım eder miydi, bilmiyordu. Ama korkunç baş ağrısı sanki hiç yokmuş gibi de davranamazdı.

Narcissa elini Hermione'nin alnından çektiğinde yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Onu hastaneye götürmeliyiz Lucius," dedi eşine dönerek. Lucius başını çevirdi ve Hermione'ye baktı. Gerçekten korkunç görünüyordu.

"Bence ılık bir duş alırsa kendisine gelir. Hastaneye gitmemize hiç gerek yok."

"Lucius, bu ciddi bir durum. Çok ateşi var ve her an kendisinden geçebilecek gibi duruyor. Lütfen St. Mungo'ya gidelim."

Beklenmeyen GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin