Yüzleşme

4.4K 192 151
                                    

Hermione yorgundu.

Her zamankinden daha yorgundu.

Ne okulda bir öğrenciyken bu kadar yorulmuştu, ne hortkulukları aramak için okulu bıraktıklarında, ne de Voldemort'u karşılarına alıp büyük savaşa katıldığında! Evet, bunların çoğu da üzücü ve yıkıcı anılardı, korkunç karabasanlara sebep olmuşlardı birçok kez ama asla psikolojisine bu gerçek kadar büyük bir fiske vurmamışlardı.

Bellatrix Lestrange'ın kızı olmak... Bir şeytanın genlerini taşımak...

Her şeyden önce babasının kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, ama öğrenmek istiyor da denemezdi. Babasının da bir ölüm yiyen olmasında öyle korkuyordu ki (ki öyle olduğu da belliydi) kim olduğu üzerine bırak kafa yormayı, babası olan kişi gelip itiraf edecek olsa bile duymamış gibi davranmayı planlıyordu. Bir şeytanın kızı olmak yeterince kötüydü. İki şeytana ne gerek vardı?

Bellatrix'in kızı olduğu gerçeği sihir dünyasında yayıldıkça dostlarının sayısının da haberi okuyan kişi sayısına orantılı olarak düşeceğini biliyordu. Bellatrix bu dünyaya tahminlerinin çok ötesinde zarar vermişti. Hermione'nin bildikleri yeterliyken bir de bilmedikleri vardı daha. Ve çoğu intikam peşine düşen büyücülerdi, artık hayatının bir garantisi de yoktu zavallı kızın.

Ve bu gerçeği kendisinin bilmesi en büyük işkenceydi. Her gece kabuslar görüyor, asla rahat uyuyamıyordu. Psikolojisi öyle bozulmuştu ki bir süre sonra gündüz düşleri görmeye de başladı. Birden bire bağırmaya başlıyor, Bellatrix'in ona işkence ettiği sahneyi defalarca yaşıyordu bir gün içinde.

Atlattığını sanmıştı. O korkunç işkenceye dair tüm her şeyi unutup yoluna devam edebildiğini sanmıştı ama çok yanılıyordu. Gerçeği öğrendiğinden beri aynı işkenceyi çok daha uzun ve çok daha korkunç bir biçimde görüyordu artık. Bazen Bellatrix dev bir yılana dönüyor, Hermione'yi ısırarak zehirliyordu. Bazen devasa bir aslana dönüşüyor, parçalıyordu zavallıyı. Ve bazen de kendisi gibi görünüyor, ona babasının Voldemort olduğunu söylüyordu, Hermione bu rüyadan hepsinden nefret ettiğinde daha çok nefret ediyordu.

Hermione ilk başta iyiydi. Malfoy Malikanesine geldiği ilk üç gün boyunca Narcissa Malfoy özel olarak ilgilenmişti Hermione ile, ona kendi elleriyle çorbalar hazırlamış, yedirmişti. Gerçi Hermione'nin midesi yemekleri pek kabul etmiyordu ama en azından Hermione evde ilk ona alışmıştı. Pek konuşmuyorlardı. Narcissa sadece ona bakıyordu, onu iyileştirmeye çalışırken yüzünde sevecen bir ifade ile izliyordu Hermione'yi sadece. Konuşmaya hiç çalışmamıştı, büyük ihtimalle Hermione'nin kendisini tersleyeceğini düşünüyordu. Bu yüzden Hermione'de konuşmaya çalışmıyordu, sadece Naricissa'ya yavaş yavaş ısındığını hissediyordu, konuşmasa bile!

Narcissa ona gerçekten çok iyi bakmıştı ve onun iyileşmek üzere olduğunu düşünüp seviniyordu ama asıl kötü olan kısım yeni başlıyordu. Gündüz düşlerini görmeye başlamasının ardından ateşi tekrar yükseldi ve kendisini tekrar uykuya teslim etti. Narcissa ona ne kadar iyi bakarsa baksın vücudu kendisini tam olarak toparlayamamıştı. Şimdi ateşler içinde yatıyordu ve Narcissa ne kadar doktor getirirse getirsin başına, asla ateşini düşüremiyorlardı. Birden bire olmuştu hepsi, tam Narcissa onun iyileşmeye başladığını düşündüğü sırada! Narcissa'yı asıl üzen de buydu. İyi bakamamış mıydı ona? Ya da zarar mı vermişti bilmeden? Neden tam vücut olarak iyileşmek üzereyken, baş ağrısı şikayetleri azalmışken birden ateşlenmişti?

Narcissa, bu süreç içinde çok yorgun düşmüştü. Altın sarısı saçlarının birkaç teli ağarmıştı çoktan. Uzun zamandır ilk defa bu kadar yorgun hissediyordu kendisini. Hem bedensel, hem de ruhsal olarak...

Beklenmeyen GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin