İhtiyaç Odası

2.1K 132 13
                                    

Draco ve Pansy , oturmuş hararetli hararetli konuşuyorlardı. Genç adam, kendini tutmakta zorlanıyordu. Slytherinli kız ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Biliyorum, kötü oldu. Ama en azından artık Gryffindor'da iken sürekli Weasley ona yine kötülük yaptı mı diye düşünmek zorunda kalmayacaksın."

Draco elini masaya vurdu. "Anlamıyorsun Pansy! Bizi Hermione ile yakınlaştıran şey zaten Weasley idi. Her zaman oydu. O her şeyi kendisi için mahvetmese ben asla Hermione'nin yanında olamazdım. O Hermione'yi üzmese ben asla onu teselli edemezdim. Ona bu kadar yaklaşamazdım..."

"Draco," diyerek sözünü kesti Pansy. "Sence de şu anda söylediklerin çok bencilce değil mi?" Draco bir an sessizleşti. Pansy haklıydı. Söylediği sözler çok bencilceydi ve şöyle bir geçmişe baktığında aslında tek yaptığının Hermione'nin dikkatini bencil bir şekilde kendi üzerine çekmeye çalışmak olduğunu gördü.

"Hayır, hayır. Olmaz, olamaz! Bu bencillik değil Pansy!" Pansy onun sözünü kesti. "Bu ancak tek bir açıklamayla bencillik olmaktan çıkar Draco."

"Nasıl bir açıklama?"

"Aşk."

Draco yüzüne yumruk yemiş gibi oldu ve oturduğu koltuğuna iyice gömüldü. "Ne?"

"Aşk, Draco. Sen Hermione'ye aşıksın. Yaptığın şeyler bencilliğinden değil, aşkından dolayı yaptığın şeylerdi. Onun üzüntüsünü alıp yok etmek istedin, çünkü ona aşıksın. Onu üzen sen değilsin sonuçta, bu konuda bir vicdan azabı duymana gerek yok. Ama Ron Weasley senin rakibindi, yıllarca senden öndeydi, çünkü o her zaman Hermione'nin yanındaydı, sen hep uzaktaydın ve ona yaklaşmak için yapabileceğin tek şey ona laf atmaktı. Bu da seni hep onun gözünde daha da düşürdü. Ve nihayet Ron aradan çekildiğinde senin bir şansın olmuş oldu. Hayır, bunu bencillğinden veya fırsatçılığından yapmadın, sen sadece çok uzun zamandır sıranın sana gelmesini bekliyordun. Ve Hermione'yi mutlu edip kendine aşık etme şansı eline geçtiğinde bu fırsatı çöpe atmadın, akıllıca kullandın."

"Pansy..."

"İnkar etme Draco. Hayatın boyunca sadece tek bir kızı sevdiğini zaten biliyorum. Bunu hiç söylememiş olsan da daima o kızın Hermione olabileceğini hissettim. Hermione bizimle yakınlaştığında bunu iyice idrak ettim. Sen Hermione'yi seviyorsun. Hep sevdin. Bu yüzden sen bencil değilsin, sadece aşıksın. Hem de sevdiği kıza çok sadık bir aşıksın." Draco'nun inkar edecek kadar bile gücü kalmamıştı. Bakışlarını kaçırdı Pansy'den.

"Ama o yine de çok sevgili Ron'una döndü."

"Hayır, ona falan dönmedi..."

"Sende gördün işte! Barıştılar! Halbuki Balo gecesi..."

"Balo gecesi ne?"

"Yok bir şey."

"Bana yalan söyleme Draco Malfoy!"

"Bana henüz benden uzaklaşmaya hazır olmadığını söylemişti. Demek ki hazırmış. Demek ki bu kadar basitmiş. Demek ki sadece acıdığı için yanıma gelmiş. Hah! Ne kadar da aptalım!"

"Draco," diyerek araya girmeye çalıştı Pansy. "Mantıklı düşünemiyorsun. Neden biraz sakinleşmeyi denemiyorsun ha? Hermione büyük ihtimalle sadece daha fazla ezilmemek için barışmıştır. Hem o da sana karşı boş değil bence. Neden olmasın ki?"

"Hayır Pansy. Ben gerçeği biliyorum. O her zaman ait olduğunu iddia ettiği yerde olmak istedi, Gryffindor'da. Hep eski arkadaşlarıyla tekrar arasının düzelmesini diledi. Ron Weasley ne zaman Hermione'ye baksa üzüldü ve tekrar onun yanında olabilmek istedi. Ron Weasley onu her üzdüğünde her şeyin eskiye dönmesini diledi. Beni sadece bu lanet oyun için kullandı. İstediğini elde edene kadar sadece bir araç olarak gördü, Ron Weasley'yi kıskandırdı. Hermione Granger lanet olası bir oyuncu ve ben bu oyunu daha fazla oynayamam!"

"Draco!" Pansy arkasından bağırmıştı ama boşunaydı, Draco Malfoy tüm öfkesiyle beraber Slytherin ortak salonundan çıkmıştı ve eğer Pansy bir şeyler yapmazsa Draco kendisine ve Hermione ile olan ilişkisine çok büyük zararlar vermek üzereydi. 'Demek ona bu kadar çok aşıksın Draco,' diye geçirdi içinden. Daha önce Draco'yu hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Aslında Draco'nun öyle düşünmediğini de biliyordu, sadece fazlasıyla incinmişti, kıskanmıştı ve çok aşıktı.

Draco düşünceleriyle baş başa kalabilmek için kendisini ihtiyaç odasına kapatmıştı. Eğer Hermione ile şimdi yüzleşirse söylememesi gereken şeyler söyleyebileceğini hissediyordu. Kalbinin kırıldığını biliyordu ancak Hermione'nin kalbini kırarsa şu anda hissettiğinden daha büyük bir kalp kırıklığı yaşayacağını da biliyordu. Bu yüzden en iyisi kendisi yatışana dek ondan uzak durmaktı.

"Acıtıyor, değil mi?" Bir anda duyduğu sesle şaşkına dönen Draco etrafına bakındı fakat ondan başka kimse yoktu odada.

"Yukarı bak, sersem." Draco yukarıya baktıpında yaslandığı duvarda teyzesinin bir resmi olduğunu fark etmişti.

"Bella teyze? Burada ne işin var?"

"Benim her yerde gizli tablolarım vardır."

"Neden ki?"

"Dünyadan pek de kopamadım diyelim."

Draco gülümsedi. Teyzesinin ölümü hala daha kabullenemediğini biliyordu ama bunu onun ağzından duymak daha eğlenceliydi. "Nihayet itiraf edebilmen ne güzel," dedi alaylı alaylı.

"Kapa çeneni. Buraya sana yardımcı olmak için geldim. Beni buna pişman etme."

"Sen? Bana yardım edeceksin? Teyze, kusura bakma ama sen yaşarken beni geç, dünyada yaşayan herhangi bir canlıya dahi iyiliğin dokunmamıştı. Şimdi ne iyiliğinden bahsediyorsun? İnandırıcı değilsin."

"İnandırıcı olmayabilirim ama beğensen de, beğenmesen de sevdiğin kızın annesiyim."

Draco bir kez daha şaşkınlığa uğramıştı. Bellatrix şimdi de Hermione'yi mi sahipleniyordu yani?

"Teyze? Öbür dünyada size ne yapıyorlar? Sen bu hale nasıl geldin? Ya da şöyle mi sorsam, sen kimsin ve teyzeme ne yaptın?"

"Pekala, iğneleyici şakaların sona erdiyse sana son kez yardım öneriyorum. İstiyor musun, istemiyor musun?"

Düşünmeden cevapladı Draco. "İstiyorum."

Gelecek yardımın Bellatrix'ten olması bile önemli değildi, Draco gerçekten de çaresiz hissediyordu.

"O halde sana yaşadığım bir şeyi anlatacağım. Sonuna kadar dinlemeni, ardından da bir ders çıkartmanı istiyorum, anlaşıldı mı?" Başını salladı sarışın genç. Ve teyzesi hikayesine başladı...

Beklenmeyen GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin