Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)

By eesmerr12389

62.8K 3.7K 445

Didem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal... More

♥Kalp Kırıkları♥
-1. BÖLÜM-
-2.BÖLÜM-
-3.BÖLÜM-
-5.BÖLÜM-
-6.BÖLÜM-
-7.BÖLÜM-
-8.BÖLÜM-
-9.BÖLÜM-
-10.BÖLÜM-
-11.BÖLÜM-
GERİ GELDİM :))
-12.BÖLÜM-
-13.BÖLÜM-
-14.BÖLÜM-
ANKET
-15.BÖLÜM-
-16.BÖLÜM-
-17.BÖLÜM-
-18.BÖLÜM-
-19.BÖLÜM-
-20. BÖLÜM-
-21.BÖLÜM-
Kesit
-22.BÖLÜM-
-23.BÖLÜM-
-24.BÖLÜM-
-25.BÖLÜM-
-26.BÖLÜM-
-27.BÖLÜM-
-28.BÖLÜM-
-29.BÖLÜM-
-30.BÖLÜM-
-31.BÖLÜM-
-32.BÖLÜM-
-33.BÖLÜM-
-34.BÖLÜM-
-35.BÖLÜM-
-36.BÖLÜM-
-37.BÖLÜM-
-38.BÖLÜM-
-39.BÖLÜM-
-40.BÖLÜM-
-41.BÖLÜM-
-42.BÖLÜM-
-43.BÖLÜM-
-44.BÖLÜM-
-45.BÖLÜM-
FACEBOOK GRUBU
-46.BÖLÜM-
-47.BÖLÜM-
-48.BÖLÜM-
-49.BÖLÜM-
-FİNAL-
-YENİ FİKİR-
Özel Bölüm

-4.BÖLÜM-

1.9K 133 13
By eesmerr12389

Artık hayatım diye birşey kalmamıştı. Yaşamım bir mağara adamının elindeydi. Kardeşleri mi korumak amacıyla kendimi ateşe atmıştım. Yapacak başka birşey yoktu. Hayatımın geri kalan kısmında bu mağara adamına katlanmak zorundayım.

"İn"

Yavaşça arabadan indim. Burası onun evi olmalıydı. Meryem sultana isimin olduğunu söyleyip evden çıkmıştım. Mağara adamı da Mert'i serbest bırakmıştı. Miraç'ı bile son kez görmemiştim. Ama belki arada onları gore bilirim. En önemlisi hepsi beni bulamadıklarında deliye dönecekler.

Normal iki katlı bir eve girdik. Evi incelemek istemiyordum. Öfkeyle sadece mağara adamına bakıyordum. "Bakma öyle bana!" diye bağırdı ve üst kata yürümeye başladı. Benim onu takip etmediği mi görünce öfkeyle bağırdı "beni takip et!" omuz silktim "burada iyiyim" uçar adımlarla merdivenden indi ve sertçe kolumu tutup beni sürükledi "elimde kalırsın sen bu inatçılık la" diye söylenerek beni bir odaya çıkardı. Odada iki kişilik bir yatak vardı ve gösterişli iki tane dolap vardı.

"Burası odamız" dedi son kelimeyi bastırarak. Sinirle kolumu kurtardım. "Bi git lan! Ben seninle aynı yatakta yatmam!"

Bir kez daha kolumu tuttu ve beni duvara sertçe ittirdi.

"Birincisi bana bir daha bağırma!" dedi ve saçlarımı tuttu "ikincisi zaten kısa zaman sonra evleneceğiz" dediğinde saçları mı daha çok asıldı. Saçları mı asılmasına aldırmadan işaret parmağı mı göğsüne bastırdım. "Birincisi saçlarıma bir daha asla dokunma" saçları mı elinden kurtardım. Koyu kahverengi gözleri bana öfkeyle bakıyordu. "İkincisi bu sadece bir oyun, " yutkundum "kardeşleri min iyiliği için."

Beni sertçe yere fırlattı ve kapıyı çarparak odadan çıktı. Öylece yerde atılmış bir çöp gibi kalmıştı. Ama ona asla boyun eğmeyeceğim. Onun gibi daima sert olacağım. Dikkat çekmemek için kıyafet falan alamadım. Telefonu cebimden çıkardım. Miraca haber verebilirim diye düşünürken kapı yeniden açıldı ve hızlı adımlarla bana doğru gelip telefonu elimden aldı. Sinirle ona baktım "Yuh be! Oldu olacak evden de çıkarma beni" dediğimde çarpık bir şekilde gulumsedi "o zaten belli birşey"

"Yok ya! Daha ne be! Benim çalışmam gerekiyor" bana onaylamayan bir bakış attı "artık gerekmiyor, zaten bir barda çalışmanı istemiyorum" dediginde "sana ne lan!" diye yeniden bağırdım. "Kimsin sen ya! Bu kadar mağara adamı olmak zorunda mısın?" başını ağır ağır salladı "ilk önce, ben senin kocanım ve ben mağara adamı değilim seni çok gevşek yetiştirmişler"

Dedem, beni o yetiştirmişti ve bu ayı ona asla laf edemezdi. Sinirle ona tokat attım. Bunu hak etmişti. "Asla bana böyle bir laf edemezsin" dedim güçsüz sesimle.

Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Bunu beklemediği her halinden belliydi. Ama ben kimseye dedem hakkında laf ettirmem.

Herşey bir anda oldu bana sert bir tokat attı ve ben yeniden yere yapıştım. Kafa mı yatağın ayağına vurdum ve kafamdan bir sıvı aktığını hissettim. Dudağın da patlamıştı. Nefretle ona baktım.

"Dört tane erkeğin içinde büyüdüm ama hiç bana vurduklarını hatırlamıyorum. Demek ki her erkek adam değilmiş" dedim dudağının kanını elimle silerken.

Öfkeyle duvara yumruk attı "sus!" diye bağırdı. Ama umurumda değildi. "Sen ne anlarsın insanlıktan. bir kıza vuracak kadar itsin!"

Duvarı yumruklamayi bırakıp yanıma geldi ve beni yerden kaldırdı. "Bir daha asla o kardeşim dediğin serefsizlerin adını anma!" bakışlarını dudaklarına indirdi. "Kardeslerime şerefsiz deme!" dediğimde sinirle soludu. "Ulan seni kaç yıldır takip ediyorum ben biliyor musun?" dediginde sakınca ona baktım. "Neyse şu dolapta krem falan var dudagına sür, dedi ve odadan çıktı.

Neydi bu? Hem dövmek hem de değer verdiğini hissettirmek? Bizim ömrümüz böyle daima kavga ederek mi geçecekti? Birbirimize vurarak?

Yatağa uzandım. Uyumak istiyordum. Basımın kanaması umurumda değil, belki kan kaybından ölürüm...

Yavaşça gözlerimi açtığım da hastanede olduğumu anladım. Etrafıma bakarken yan tarafta uyuyan bir adet Alper gördüm. Acaba ne olmuştu? Neden hastanedeydik?

Uyurken öyle masum gözüküyordu ki. Sanki çok iyi biriymiş gibiydi. O kadar tatlıydı. Uyurken onu izlemek, son derece huzur veriyordu.

Kapı aniden açıldı ve içeriye Miraç girdi. Şaşkınlıkla bana baktı "kardeşim" diyerek yanıma ilerlerken Alper i gördü ve uyumasına aldırmadan boğazına yapıştı.

"Senin geçmişini sikerim lan! Kardeşimi nasıl bu hale getirirsin!"

Yavaşça yataktan kalktım ve Miraç'ı durdurmaya çalıştım. Miraç onu durdurmaya çalıştığını anlayınca bana bağırdı. "Onu mu koruyorsun?" "yapma" diyebildim sadece. "Şu haline bak Didem ne haldesin" diyerek yüzümü gösterdi.

Kolunu tuttum. Alper bizi öylece izliyordu "Miraç" yutkundum. Bunu söylemek zorundayım "ben Alper i seviyorum"

Miraç bunu duyunca şok oldu. Sonra da kahkaha attı "yalan söylüyorsun" başımı olumsuz anlamda salladım. "Seviyorum"

Tam bu sırada doktor geldi ve gülümseyerek içeriye girdi. "Lütfen dinlenin hanım efendi" dediğinde "iyiyim ben" dedim. Doktor gulumsemeye devam etti ve "müjde mi isterim uç haftalık hamilesiniz"

Doktor bizi şaşkınlık içinde bırakıp gitmişti. Üçümüzde saskinca birbirimize bakıyordu. Ben ve hamilelik? Ben daha 19 yaşındayım lan!

Kapı resmen kırılır gibi açıldı ve içeriye Mert girdi. İşte şimdi yanmıştım.! Çünkü o bu konularda en hassas olan kişiydi. Ne olduğunu ben bile bilmiyordum. Böyle birşey imkânsızdı zaten.

"Doktor yanlış söyledi dimi?" bakışlarını bana çevirdi " hamile değilsin dimi Didem?" açıklama yapmak için ağzımı tam açmıştım ki yüzüme tokat indi. "Ulan sen nasıl böyle birşey yaptın?" kafam sağa doğru savrulurken Miraç 'ta Mert'in tarafına geçmişti. "Bırak abi ya " diyerek onu odadan çıkarmaya çalıştı. Ama Mert bana tam bir kez daha tokat atacaktı ki Alper önüne geçti "çocuk benden ve evleneceğiz zaten" dedi. Ben sakınca onları izliyordum. Hayır, ben hamile olamazdım ki.

"Allah belanı versin! " diyerek yüzüme tükürdü mert. Neye uğradığı mı şaşırmıştım. Gözlerim dolmuştu. Benim böyle birşey yapmayacağını bilmiyor muydu? Beni hiç mi tanımamıştı?

. "Sen benim olana asla dokunamazsın" diyerek yumruk attı Alper Mert'e. Miraç'ta Mert'i sürükleyerek odadan çıkardı.

Arabaya bindigimiz de ikimizde konusmuyorduk. Bu fırtına öncesi bir sessizlik gibiydi. Kırmızı ışıkta durduğunda sessizliği bozdum.

"Beni eve bırakacak sın dimi? Sende inandın bu olanlara. Zaten hiç kimse inanmıyor benim böyle birşey yapmayacağıma." bakışlarımı cama çevirdim "ulan kardeşim bile inanmadı" diye mırıldandım kendi kendime.

"Biliyorum" dediginde bakışlarımı ona çevirdim. O ise yeşil ışık yandığı için arabayı harekete geçirmişti."senin böyle birşey yapmadığını ama sana birşey sorucam" gözlerim le onayladım. "İki ay önce sizinkilerle beraber bir balıkçı ya gitmistiniz. Yine tek kız sen. O gece çok fazla icmistin?"

Bir dakika o bunu nereden biliyordu? Gerçekten beni mi takip etmişti? Tamam o gece hattından fazla icmistim. Ama Mert öyle birseye asla izin vermez.

"Hayır olmaz ya" dediğimde başını salladı. "O zaman başka doktora gidiyoruz" diyerek gaza bastı.

Yıllardır beraber olduğum insanların bana inanmayıp yeni tanıdığım bir adamın bana inanması, gerçekten çok değişikti. Belki de bundan sonra Mert benimle konuşmazdı.

Doktor kan tahlilinden sonra "hamile değilsiniz" deyince Alper e sarıldım. O da mutlu olmuştu. Kadın ise bize uzaylı girmiş gibi bakıyordu. Alper durumu düzeltmek için " karım daha çok genç, o yüzden" dedi, doktor başını sallayıp odadan çıktı.

Ben hala Alper e sarılmış duruyordu. O da elleriyle belimi sarmıştı. Bu çok değişik bir duygu. Daha önce miraca falan sarılınca hiç böyle hissetmemistim. İçimde bir şeyler harekete geçmişti. "Özür dilerim" diye fısıldadım kulağına doğru. Başını boynundan kaldırdı ve neden der gibi baktı "ben sana dün çok ağır laflar ettim" dediğimde başını salladı sadece. "Önemli değil hep yanımda ol yeter" diye fısıldadı o da ben gibi.

**

Eve geldiğimiz de yine kavga başlamıştı.

"Yemek hazırla ben açım." kaşları mı çattım "ben senin uşağın miyim be! Yemek yapmasını bilmiyorum hem ben" diyerek kendimi koltuğa attım. O ise bana aldırmadan üzerindeki gömleğin kollarini katladı "o zaman ikimizde aç kaldık ha?" dediginde basımı salladım.

İnatla kimse yemek yapmayınca koltuğa oturmuş futbol izliyorduk. Bacaklarını sehpaya uzatmıştı. Ben de bağdaş kurmustum. "Sen kaç yaşındasın?" diye sordum. Onunla ilgili birşeyler bilmeye hakkım vardı herhalde.

"Yirmi dört" dediginde şaşırdım.

Aramızda beş yaş vardı! Ama bu onu hiç sorun etmiyordu.

"E biz birbirimizi tanımıyoruz nasıl benimle evlenmek istiyorsun sen?" diye sordugumda bakışlarını televizyon dan ayırdı ve bana çevirdi "biz birbirimizin alın yazısıyız. Kaderimiz beraber yazılmış"

Birşey demedim. Ben kadere falan inanmam. Ama o inanıyordu. Şuan onun yanında olmaktan mutsuz değildim. Sonunda ne olacağını bilmesem de şuan pişman değilim.

Karnın acıkmaya başlayınca mutfağa doğru ilerledim. Etrafa bir sure bakındıktan sonra kendime ekmek arası birşeyler yapmaya karar verdim. Ekmeğin içine dolaptan bulduğum kahvaltılık yiyeceklerden koydum. Yanına bir bardakta kola koydum ve salona geri gittim.

Alper hala televizyon izliyordu. Beni gorunce bir an şaşırdı. Sonra televizyona geri döndü. Bende koltuğa yayıldım ve elimdekinden bir ısırık aldım. Televizyonu kapadı ve bakışlarını bana çevirdi. "Ben ne yicem?" diye sorduğunda omuz silktim. "Mutfaktan hazırla" gözlerini kısarak bana baktı ve yanıma yaklaştı. Ne yapacağını merakla izlerken ekmeği elimden aldı ve kocaman ısırdı. Ama ben durur muyum?

Hemen elinden ekmeği almaya çalıştım am başarılı olduğum söylenemezdi. Sonra o bana gülerek bir ısırık daha aldı ve ekmeğin yarısı bitti. "Ben ne yicem ya" diye soylendigim de aynı ben gibi omuz silkti ve "mutfaktan hazırla" dedi.

Yavru köpek bakışı atmaya başladım "barı bir kere ısırayım be! " dudaklarımı titrettim. Sanki ağlıyor muşum gibi. Ekmeği bana uzatinca hemen aldim ve ust kata doğru koşmaya başladım. O da peşimden geliyordu.

İkimizi olduğunu söylediği odaya girdim ve hızlı hızlı ekmeği ısırmaya başladım. O içeriye girdiğinde ekmeğin sn güzle yeri köşesi kalmıştı. Tam onu da ağzı ma atacak ken elimden aldı ve kendi ağzına attı. Ben de ekmeğin en güzle yerini yiyemedim.

"Demek bana birsey hazirlamadın" diyerek beni gidiklamaya başladı. O beni Gıdıklarken ben haykırıyor o kahkaha atıyordu. Beni yatağa doğru sırt ustu yatırdı ve hala gidiklamaya devam etti. En sonunda dayanamadım ve onu ittirmeye çalıştım. Ama bir milim bile yerinden kıpırdamadı. Hala kahkaha atarak beni gıdıklıyordu.

"Ya" nefes almaya çalıştım "yeter artık" kesik kesik konusuyordum "lütfen, şimdi nefes almayıp öleceğim"

Gıdıklamayı bıraktı ve yanıma uzandı. Gerçekten nefessiz kalmıştım. Omzuna vurdum "nefessiz kaldım lan! Manyak mısın sen?! Az daha geberiyordum"

Güldü "ölmene izin vermem merak etme"

Gerçekten beni sahiplenmeye başlamıştı. "Yalnız Unutuyorsun ben daha çocuğum." yine güldü "senden çok iyi bir kadın olacağını biliyorum" diyerek yanağımı oksadi. Utanmıştım. Hayır şimdi neden böyle birşey söylemişti ki. Kızardığı mı hissettim.

Hızlıca yatakta oturur pozisyona geçtim. Oda aynı şekilde " yarın Urfaya gidiyoruz. " dediginde kaşlarımı çattım "niye?" bakışlarımı zı birleştirdi. "Nikahı orada kıyacagız"

Nikah. 19 yasında evleniyorum ve umarım bundan dolayı ileride pişmanlık duymam.

Yataktan kalktım ve komodinin üzerindeki saate baktım. Daha 21.30 du. "Senden birşey isteyebilir miyim?" diyerek ona döndüm. Başını salladı. "Bugün akşam" kızar mıydı acaba? "Bara gitsek ya? Hem gitmeden Miraç'ı görürüm."

Hemen kaşlarını çattı "olmaz. Oraya o itleri görmeye asla gitmem" dediginde dudak büzdüm. "Lütfen senden ilk kez birşey istiyorum" dediğimde baş parmağını salladı "o dudaklarını büzme!" diyerek bağırdı "sen dayak mi istiyorsun? O Mert denilen pic sana bir kere daha vursun mu istiyorsun." gülümsedim "sen beni korursun"

Sırf beni götürsün diye böyle şeyler söylüyorum. Yoksa dayak yiyip yememek umurumda değil. Ben sadece Miraç'ı görmek istiyorum. "Eğer orada Miraca sarılırsan seni gebertirim."

Ooo bu çok zordu işte. Ne diyeceğim? Eğer itiraz edersem onu bir daha ikna edemem. Basımı salladım. "Şimdi çık giyineyim" omuz silkti "ne gerek var nasıl olsa artık karımsın."

"Nah karınım!" diyerek el hareketi çektim. Biliyorum cok ayıp ama umurumda değil. "Kızım harbi sen benim elimde kalırsın! Karım marım demem kor testereyle doğrarım ben seni!" kapıyı çarparak odadan çıktı. Bende arkasından dil çıkardım. Aynısını miraca da yapardım. "Dilini kesecegim!" diye bağırınca arkasında da gözü olduğunu anlamış oldum.

Bilek kot pantolonu ve üzerime siyah bol bir tişört giydim. Dolapları karıştırırken Alper'in olduğunu dusundugum siyah bir ceket buldum ve giydim. Ceket cok huzur verici kokuyordu. Aşağıya indigim de Alper beni dikkatle süzdü. "Ceketimi çalmış biri" diye keyifle mırıldandı. Birşey demedim ve ceket e daha çok sarıldım. İnadına.

Barın önüne geldiğimiz de arabadan indim. Mert ve Miraç her zamanki yerlerinde yer almışlardı. Bizi ilk fark eden Miraç oldu. Yüzü güldü, ben de ona gülümsedim. Daha sonra Mert fark etti ve üzerime yürüdü "sen ne yüzle geldin buraya Sürtük" dediginde gözlerim doldu. Mert zaten hic bir zaman beni affetmeyecekti. Bana inanmayacakti.

"Sen kime surtuk diyorsun lan!" diyerek üzerine atladı Alper. Haklıydı, ben artık onundum. Ve bu his çok guzeldi. Sahiplenildigini hissetmek.

Miraçla ben onları öylece izliyordu. Alper Mertten büyük olduğu için ağzını burnunu kırdı ve hiç bir şey olmamış gibi elimi tutup içeriye girdi.

Elimi tuttu!

Alper benim elimi tuttu!

Sahiplenir gibi!

Masallardan birine oturmuştuk. Alper hala sinirliydi. Keşke onu buraya getirmeseydim. Mert affeder diye düşünmüştüm. Ama olamamıştım. Üstüne üstlük bana surtuk demişti. Yine zararlı biz olmuştuk.

"Didem"

Bakışlarımı masadan kaldırıp gelen sese yönlendirdi. Cenk gülümseyerek bana bakıyordu. "Küçüğüm?" diyerek bana sarılmaya kalktı. Alper e yandan bir bakış attığım da kızmayacağını dusunerek sarıldım. Özlemiştim onları.

İlk gorustuklerinde ki gibi medeniyetle elini uzattı ve Alper de sıktı. Gülümseyerek masaya oturdu. "Evlendiniz mi?" diye sordu. Basımı olumsuz anlamda salladım. "Henüz değil" anlayışla başını salladı. Playboy falan di ama en medeni olan kişiydi Cenk.

"E bide yiğenim olacakmış" gülümseyerek bize bakıyordu. Bu kadar iyi olmak zorunda mıydı? "Hayır, yanlış anlaşılma olmuş" dedi Alper. "Üzüldüm bak şimdi, ben kendimi alıştırmaya çalışıyordum dayı olmaya" dedi.

"Bana hiç kızmadın mi?" diye sorduğumda saçlarımı okşadi "neden kızayım bebeğim sevdiğin adamla beraber sin işte."

"Öhömm" Cenk hemen ellerini saçından çekti. "Kusura bakma enişte" diye takıldı Alper e. "E ne içersiniz" diye sorduğunda "ben bi bira alayım Didem e de kola" diyerek benim yerime de sipariş verdi Alper. Başka zaman olsa kizardim ama şimdi sakin kalmaya çalıştım.

Cenk masadan kalkıp içecekleri almaya gidince Alper bana kızdı "sarılma demiştim" alayla ona baktım "miraca sarilmadim zaten" kötü bir bakış attı bana.

"Yeni gelin senin barda ne işin var?" diyerek karşıma oturdu Bulut. Onu gorunce gerildim. O soğuk adamdı. Ne zaman ne diyeceği belli olmazdı. Cevap vermedim. Bakislarimi yere cevirmistim. Ona bakamiyordum. "Niye yüzüme bakmıyorsun Didem? Mert sana kızgın. Ama ben değilim. Mal miyim ben? Senin öyle birşey yapmayacağını bilmiyor muyum? "

Şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Gerçekten böyle düşünmüş müydü? İçim öylesine rahatlamıştır ki. "Sadece o aptal Mert inandı, geri zekalı Miraç uç gündür yoksun yas tutuyor. Bir daha gelmessin diye. "

Bakışlarını Alper e çevirdi. "Bak koçum, sevmissiniz tamam ama eğer kardeşimin kılına bir zarar gelirse seni gebertirim." Alper de aynı şekilde cevap verdi "merak etme karımın bir teline bile zarar verenin dünyasını yakarım"

Bulut, Alperin verdiği cevabı beğenmiş olmalı ki gulumsedi. "Ben Miraç'ı çağıralım da bir de o konussun seninle. Çok özledi seni" diyerek ayağa kalktı. "Sonra gorusuruz zaten."

Cenk içecekleri getirmişti. "Alper bu kızın ailesi biziz. Sakın onu bizden ayırmaya çalışma. Onun annesi babası biziz, aynı şekilde bizimde annemiz babamız o. Biz yıllardır beraberiz. Kardeşiz biz, sakın yanlış anlama."

Alper sadece başını sallamakla yetindi. Miraç koşarak yanımıza geldi ve beni masadan kaldırarak sımsıkı sarıldı. Aynı şekilde bende ona sarıldım. "Kardeş güzelim" diyerek saçlarımı oksadi. Alper hiç birşey yapmamıştı. Sanırım bunda Cenk in konuşmasının payı büyüktü. Daha sonra Miraç Alpere elini uzattı ve tokalastilar.

"Valla enişte" diye söze başladı Miraç masaya otururken " kardeşimi benden aldın sana biraz kizginim" bakışlarını bana çevirdi " ama kardeşim mutlu, el mahkum birşey diyemiyorum" dediginde gülümsedim. Yanı mutlu sayılırım.

Ama onu sevdiğim? Ne kadar doğruydu? Ben hayatımda hiç kimseyi sevmemiştim. Alper i de sevmiyorum. Sadece iki gündür tanıdığım bir adamı nasıl seve bilirim?

"E nikah ne zaman?"

"İki gün sonra" dedi Alper. "Urfa da kıyacagız" Cenk kaslarını çattı "ne yanı biz kardeşimizin nikahına gelmeyecek mıyız?"

Gerçekten bende merak ediyordum ne cevap vereceğini. Ben de gelmelerini o kadar çok isterdim ki. " İsterseniz gelirseniz" dedi Alper omuz silkerek "ben zaten geleceğim Nikah şahidi benim" dedi Miraç gülümseyerek.

İki gün sonra nikahın vardı. Evlenecegim adamı yeterince tanımıyor ken evlenecektik.

İnşallah bu seçiminden dolayı pişman olmazdı.

Zaten mutlu bir aile olabileceğiniz mechuldu. İki günde birbirimize tokat atmıştık ve o benim kafamı yaralamıştı.

Biz bir aile bile olamazdık bence.

Altı ay sonra bosanirdik en fazla.

Eve geldiğimiz de Alpere sarılmak istiyordum. Gerçekten bugün beni çok mutlu etmişti. Kardeslerimle barışmıştım. Mert haricti ama olsun. Onlar benim ailem di zaten. Odaya girdim ve kıyafetlerini değiştirmek için banyoya gittim.

Geceliklerimi giyip odaya girdiğimde Alper de üzerini değiştirmiş yatağa uzanmıştı. Ellerimi belime koydum "ben nereye yatacagim?"

Eliyle yatağa vurdu "gel yanıma" basımı olumsuz anlamda salladım "şaka mısın sen?" gözlerini kısarak bana baktı "He Şakayım lan! Gel buraya!"

Bir şey denemeden dolaba ilerledim ve bir örtü ve yastık çıkardım. "Ben koltukta yatayım"

Tam koltuğa uzanmıştım ki beni kucağına aldı ve yatağa yatırdı "yemem seni merak etme" gözlerimi devirdim. Ben rahat edemezdim ki. "Ama ben çok deli yatarım"

Bu doğruydu işte. Yatağın başka tarafından uyanirdim hep. "Uyu!" diye emir verdi ve gözlerini kapadı. "Tamam kendin bilirsin " diyerek bende kapadım. Bunu kendisi istemişti.

Continue Reading

You'll Also Like

589K 17.7K 53
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
727K 49.1K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1M 62.6K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...