Hayat Seninle Güzel

By sudetzk

2.1M 66.7K 5K

Hayatı boyunca sevgi görmemiş asi bir kız,bir anda bir adamı her şeyden çok severse; Sevgiyle büyütülmüş, eğl... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm

28. Bölüm

37.6K 2K 204
By sudetzk

- İYİ OKUMALAR-

NEŞE

Söz gününden sonra evde tam anlamıyla bir curcuna başladı. Başta annem olmak üzere herkes bir telaş içerinde nişanı eksiksiz yapmaya çalışıyorlar. Sözde kendi aramızda olacak olan nişana yüze yakın kişi davet edilince neredeyse çıldıracaktım. O kadar kişinin bizim bahçeye sığmayacağını söylediğimde annem sadece bahçeyi kullanmayacağımızı söyledi. Alt kat nişan için boşaltılacak ve organizasyon şirketi tarafından ayarlanacak.

Bu kadar şeyin arasında birde Cedi benimle akşam yemeğe çıkmak istediğini söyledi. Aslında pek gitmek istemesem de onu kırmak istemediğim için kabul ettim. Ne giyeceğimi düşünürken Meleğin odaya girmesiyle dolabın önünden çekilip kendimi yatağa attım.

" Sence ne giymeliyim Melek?" dediğimde şöyle bir düşündü.

" Nereye gideceğinizi biliyor musun?" dediğinde başımı iki yana salladım.

" O halde bence arayıp sorman iyi olacaktır." dediğinde başımı salladım ve telefonuma uzandım. Telefon üçüncü çalışta açıldı.

" Neşe." 

" Merhaba, Cedi. Müsait misin?"

" Evet, bir şey mi oldu?" dediğinde görebilecekmiş gibi başımı iki yana salladım.

" Önemli bir şey değil, sadece akşam için nasıl giyinmem uygun olur diye soracaktım. Yani nasıl bir yere gideceğiz?" 

" Şık bir şeyler giyebilirsin sanırım ama bir buçuk saate hazırlanabilecek misin?" dediğinde yine başımı salladım.

" Merak etme hızlıyımdır ben." dediğimde gülüşünü duydum.

" Tamam o halde şimdi bir toplantım var, akşama görüşürüz." 

" Tamam, görüşürüz." deyip telefonu kapattığımda Meleğin çatık kaşlarla bana baktığını fark ettim.

" Ne oldu?" 

" Siz niye bu kadar resmisiniz ya?" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

" Ne yapmamız gerekiyordu ki?" dediğimde omuz silkti ve fısıltıyla konuştu.

" Sonuçta evleniyorsunuz, biraz daha sıcak konuşmanız gerekmiyor muydu?" dediğinde gülümsemeye çalıştım.

" Ha, onu mu diyorsun sen? Sabah biraz kızdırdı da o yüzden öyle konuştum." dediğimde başını salladı.

" E hadi kalk hazırlanmam lazım benim. Şık bir şeyler giymeliymişim." dediğimde saniyeler süren bir düşünme faslından sonra olduğu yerde sıçradı.

" Buldum! Kesinlikle lacivert elbiseni giyeceksin." deyip dolabıma yöneldiğinde bana söz hakkı tanımamıştı bile.

Meleğin yardımlarıyla Cedi gelmeden on beş dakika önce hazırlanmıştım. Giydiğim lacivert balık model elbise biraz abartıydı bence ama Meleği kıramadım. Saçlarımı dağınık bir topuz yaparken çok hafif bir makyaj yapmıştım. Biraz sonra Tülay teyze Cedinin geldiğini haber verdiğinde aşağı indim. 

Aşağı indiğimde Afşin beni görünce tek kaşı havaya kalktı ve oturduğu yerden kalkıp bana yaklaştı. Yanıma geldiğinde hiç bir şey söylemeden yanağımdan öpüp merdivenlere yöneldi. Şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalkarken onun sesini duydum.

" Keşke bu kadar güzel olmasaydın abla." derken dönüp arkasına bakmamıştı bile. Meleğin kıkırtısıyla ona döndüğümde oda Afşinin arkasından bakıyordu.

" Evlenip gideceksin diye üzülüyor ama belli etmiyor buzlar prensi." dediğinde bende gülümsedim. Afşin hep babam gibiydi en çok seven ama asla belli etmeyen. Etrafıma bakındığımda başka kimseyi göremedim.

" Annem nerede?" dediğimde Melek kapıyı gösterdi. O zaman kapıda Cediyle konuşan annemi ve Sıla yengemi gördüm. Onlara doğru gittiğimde Cedinin sesini duydum.

" Tabi İrem hanım, Demir beye merak etmemesini söyleyin Neşe istediğiniz saatte burada olacak." dediğinde kaşlarım merakla çatıldı. Bu sırada Melek beni geride bırakıp hızla kapıya yöneldi.

" Hoşgeldin enişte, nasılsın?" diyen Melekle Cedi gülümsedi.

" Hoşbulduk Melek, sen nasılsın?" 

" Zorunlu derslerle başım belada." dediğinde Cedinin kaşları havaya kalktı.

" Derslerle aran iyi değil galiba?" derken hala beni fark etmemişti Cedi.

" Okul bana göre değil ama kimseye anlatamıyorum ki. Ama kararlıyım ben Ömer abimin izinden gidip istediğim işi yapacağım. Gerçi o yarıda bırakmak zorunda kaldı ama olsun." dediğinde Cedinin bakışları bir anlığına içeriye kaydığında beni buldu. Kaşları havalanırken bende onlara doğru yürümeye başladım. 

" Kızım çok güzel olmuşsun." diyen anneme gülümseyip tekrar Cediye baktığımda dudakları tek tarafa kıvrılmıştı. O beğeniyle gözlerini üzerimde gezdirirken bende onun gece kadar siyah ve güzel gözlerine bakıyordum.

" Bir gökyüzü perisi olduğunu biliyordum." diye mırıldandığında gülümsememe engel olamadım. Bu adamın iltifatları da tıpkı babam gibi, çok değişik. Elini uzattığında tuttum ve anneme baktım.

" İyi eğlenceler çocuklar." dediğinde Cedi tekrar konuştu.

" Teşekkürler İrem hanım." deyip Sıla yengeme döndü." Sıla hanım." deyip gülümseyerek ona da selam verdi ve birlikte arabasına yöneldik. Arabanın kapısını açıp beklediğinde teşekkür edip yerime oturdum. O da yerine geçtiğinde arabayı çalıştırıp bahçeden çıktı.

" Nereye gidiyoruz?" dediğimde gülümsedi.

" Biraz meraklıyız galiba?" dediğinde yüzüm düştü. Ufacık bir soru sormuştum sadece.

" Yoo, ne alakası var." dediğimde gülüşünü duyunca ona baktım. Bu adama gülmek gerçekten yakışıyor.

" Şakaydı ve aslında hiç de meraklı gibi durmuyorsun." dediğinde bende gülümsedim." Ve boğazda bir mekana gidiyoruz, konuşmamız gereken bir kaç şey var." dediğinde başımı salladım.

" Şey, aslında birazcık meraklı olabilirim. Ama azıcık." derken baş ve işaret parmağımla miktarı göstermiştim. Benim cümlemle kaşları havaya kalkarken kısa bir an şaşkınlıkla bana bakıp tekrar yola döndü.

" Gerçekten meraklısın." derken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

" Hayır ya dedim ya azıcık diye!" diye itiraz ettiğimde başını iki yana salladı.

" Her türlü bahse girerim, en az Elif kadar meraklısın." dediğinde omuz silktim.

" Onun merakını henüz bilmiyorum." dedikten sonra derin bir nefes aldım. " Sence ailenle anlaşabilir miyiz?" dediğimde olumlu anlamda başını salladı.

" Annem daha şimdiden Neşe diyor başka bir şey demiyor. Sayende benim pabucum dama atıldı anlayacağın. Kadın yüzüme bakmaz oldu artık. Ama neyse ki hala kahvaltılarımı hazırlıyor." dediğinde gülümsedim.

" Annen çok tatlı bir kadın." dediğimde oda gülümsedi.

" Sen bir de onu elinde terlikle gör, uçanı kaçanı vurur." dediğinde kahkahamı tutamadım.

" Zamanında çok yemiş gibisin o terliği." dediğimde başını sallayarak beni onayladı.

" Çok yedim ve hala sinirlenince eli terliğine gidiyor. Ama Allah hakkı için çoğunda haklıydı." derken arabayı yavaşlatıp bir mekanın önünde durdu. 

Cedi arabadan inerken kapım açıldığında bende elbisemden dolayı yavaşça indim ve valeye teşekkür ettim. Saniyeler sonra elimi tutan Cediyle kısa bir şaşkınlık yaşasam da buna alışmam gerektiğinin bilinciyle yürümeye başladım. Daha merdivenlere ulaşamadan bir anda flaşlar patlamaya başladı ve bir kaç tane gazeteci etrafımızı sardı. Ben anlık ürkme ile Cediye yaklaşırken bir eli belimi sardı.

" Ahmet bey ne zamandan beri birliktesiniz?" 

" Aileler bu birlikteliği biliyor mu?"

" Ahmet bey, Demir Sancaktar bu ilişki hakkında ne düşünüyor?"  

" Aranızda ki yaş farkı sorun olmuyor mu?"

" Nişanlanacağınız söylentileri dolanıyor, doğru mu?"

" Evet, doğru. Bu haftasonu nişanımıza sizleri de bekleriz arkadaşlar." Üst üste gelen sorularla şaşkınlıkla etrafıma bakınırken Cedi kısa bir konuşma yapıp belimde ki eliyle beni içeriye yönlendirdi. İçeriye girdiğimde hala şaşkınlıkla Cediye bakıyordum.

" Neydi şimdi bu? Bir anda ortaya çıktılar." dediğimde gülümseyip beni bir masaya yönlendirdi.

" Çıkarlar, her an her yerden çıkar onlar. Ama merak etme bir daha böyle bir şey olmasına izin vermeyeceğim, bunun içinde özür dilerim." derken oturmam için sandalyemi çekmişti.

" Önemli değil ama neden biz ilgilerini çektik ki?" dediğimde karşıma oturmuştu.

" Çünkü her ikimizde özellikle de sen, camianın gözde bekarlarındanız." dediğinde aklıma gelen başka bir şeyi pat diye söyledim.

" Ve tabi senin eski karın da ünlü bir model." dediğimde tek kaşı havaya kalktı.

" Hakkımda araştırma yapılmış?" dediğinde bakışlarımı ondan kaçırdım. 

" Sonuçta evleneceğim adamın kim olduğunu öğrenmek en doğal hakkım." Elbette ki Melekten sonra bende ufak bir araştırma yapmıştım. Elimi tutan elle ona döndüğümde yüzünde gözlerinin en derinine ulaşan bir gülümseme vardı.

" Haklısın ama sorsan bende anlatırdım." dediği sırada garson geldi ve siparişlerimizi aldı. 

Siparişlerimiz gelene kadar biraz sohbet ettik. Yemeklerimiz geldiğinde de buna devam ettik. Önüme gelen yemekle ilgilenirken onu pek dinlediğim söylenemezdi aslında çünkü bu balık müthiş bir şey. Aslında balığı pek sevmem ama bunun tadı bambaşka, gerçekten çok güzel. Acaba ben sevmesem de bebeğim mi seviyor?

" Eee benim hakkımda merak ettiğin başka bir şey var mı?" diyen Cediyle balığımdan ayrılmak zorunda kaldım.

" Var aslında, siz dört kardeşmişsiniz. Bir de abin varmış sanırım ama onunla tanışamadık." dediğimde başını salladı.

" Doğru, benden beş yaş büyük bir abim var ama görüşmüyoruz. Ne ben ne de ailem onunla görüşmüyoruz." 

" Çok özel değilse nedenini sorabilir miyim?" dediğimde gülümsedi.

" Tabi ki sorabilirsin ama bu konuda senden biraz zaman istesem. Bu konuyu daha sonra konuşsak olur mu?" dediğinde başımı salladım ve balığıma geri döndüm. 

Yemeğimiz bitene kadar yine kısa kısa sohbet ettik. Yemekten sonra tatlılarımızı beklerken Cedi elimi tutup gözlerime bakarak konuşmaya başladı.

" Biliyorum çok garip bir başlangıç yaptık. Biliyorum senin için biraz zorlama bir karar oldu. Biliyorum benim hakkımda korkuların var. Biliyorum çok büyük tereddütlerin var." dedikten sonra ayağa kalktı ve yanıma gelip sandalyemi kendine çevirdi. 

Elini cebine atıp lacivert kadife bir kutu çıkardığında gelecek şeyi az çok tahmin edebiliyordum. Benim kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken o önümde diz çöktü ve daha fazlası olamaz diye düşünürken konuşmaya başladı.

" Ama Neşe, ben sadece huzurlu bir aile istiyorum. Zamanı geldiğinde baba olmak istiyorum. Biraz olsun mutlu olmak istiyorum.Neşe bu aileyi bana senin vermeni istiyorum. Çocuklarımın annesi olmanı istiyorum. Bu güzel gözlü gökyüzü perisinin karım olmasını istiyorum. Beni sevmesini istiyorum. 

Neşe senin gibi güzel yüzlü ve güzel gönüllü bir kadını herkes sever. Şu anda olmasa bile ileride seni seveceğime eminim. Seni seveceğime ve hep saygı duyacağıma söz veriyorum. Ben de sevilmeyecek bir adam değilim hani, senin de beni seveceğini umuyorum." derken dudaklarında ki tebessümle bende gülümsedim. Çocuğumun babasını sevmemek gibi bir seçeneğim var mı bilmiyorum ama en çok onun için deneyeceğim.

" Yani birbirimizi seveceğimize inandığım bir ömürü benimle paylaşır mısın Neşe Sancaktar? Benimle evlenir misin gökyüzü Perisi?" diye sorduğunda elinde ki kadife kutuyu açmıştı. 

" Be-ben bu soruya cevap verdiğimi sanıyordum." dediğimde gülümsedi.

" Sana evlenme teklifi etmemiştim. Ve sen hiç bir şeyden mahrum kalmamalısın." derken başını yana eğmişti. " Hala cevap vermedin, umarım hayır demeyi düşünmüyorsundur." dediğinde gülümseyip başımı olumlu anlamda salladım.

" Evet, seninle evlenirim." dediğimde gülümseyerek doğruldu ve dudağımın köşesine küçücük bir öpücük kondurup geri çekildiğinde kalbimin atışları hızlanmışken yanaklarımın kızardığına emindim. Kutuda ki yüzüğü alıp parmağıma taktığında eğilip elimi öptü.

Bu sırada şimdiye kadar tamamen unuttuğum içeride ki diğer insanların alkışlarıyla daha da kızardığımı hissettim. Çevreden gelen bir kaç tebriğe teşekkür ederken Cedinin yerine geçerken kaşlarının çatıldığını görünce ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sakinleşmeye çalışırken başını dışarı çevirdiğinde az önce ki adamdan eser yoktu. Uzanıp elini tuttuğumda bana döndü. Tereddütle gülümserken merakla konuştum.

" Bir şey mi oldu? Ben fark etmeden bir şey mi yaptım?" dediğimde yüzü yumuşadı yine gülümseyip başını iki yana salladı.

" Elebette ki hayır perim.  Özür dilerim, ben sadece görmek istemediğim birini gördüm." dediğinde merakla gözlerim mekanı taradığında bize bakan bir çift mavi gözle bakışlarım kesişti ve onu anında tanıdım.

" Eski eşin değil mi?" dediğimde başını sallayıp beni onayladı.

" Kalkalım istersen?" dediğimde mahcupça gülümsedi.

" Özür dilerim, keyfimizin kaçmasını istemezdim." dediğinde bende gülümsedim.

" Benim keyfim yerinde, baksana çocuklarıma anlatacağım güzellikte ki evlenme teklifimi de aldığıma göre neden keyfim kaçsın ki?" derken sırıtarak yüzüğümü gösterdim ona. Bu aslında Canımıniçinin taktiğidir, umarım işe yarar. 

" İyi ki girdin hayatıma." derken eğilip avuçlarımı öptü. Bu garip hareketiyle kaşlarım havalansa da bir şey söylemedim. " Kalkalım mı öyleyse?" dediğinde başımı sallayıp konuştum.

" Tamam ama önce ben bir lavaboya gideyim." dediğimde başını salladı. Ayaklanıp lavaboya doğru yürüdüm. Lavaboda saçımı ve makyajımı kontrol ettiğimde bir sorun olmadığını görünce gülümseyip karnımı okşadım. 

" Sana anlatacağım çok güzel bir evlenme teklifi aldım bebeğim." dedikten sonra tam kapıdan çıkmaya hazırlanmıştım ki kapıdan giren kişiyle kısa bir an durakladım. 

Cedinin eski eşi tam karşımda tüm güzelliği ve zarafetiyle duruyordu. Hakkını vermek lazım gerçekten güzel bir kadın. Mavi gözleri ve platin sarısı saçlarıyla ciddi bir afetken birde giydiği kırmızı elbisenin çekiciliğiyle daha da güzel görünüyordu insanın gözüne.

" Bakın burada kim varmış? Ahmetin yeni gözdesi, küçük sevgilisi. Az önce ki şovunuz çok güzeldi tatlım. Evleniyorsunuz sanırım, tebrik ederim." dediğinde başımı sallayıp formalite icabı gülümsedim.

" Teşekkürler." derken yanından geçip gitmek istemiştim ama koluma dokunarak beni durdurdu.

" Ama ben senin yerinde olsam, Ahmete bu kadar güvenmezdim. Yaşamış biri olarak söylüyorum bunu, tecrübeyle sabit. Evlenebilirsin ama o asla birine ait olamaz." dediğinde yine gülümsedim.

" Başkalarının tecrübelerindense yaşayıp öğrenmeyi severim." dediğimde bir an için bozulsa da saniyelerden daha kısa sürdü. 

" İyi akşamlar." deyip kapıdan çıktığımda sırtımda hissettiğim bakışlarına aldırmadım. Sonuçta o geride kaldı.

Kasanın yanında beni bekleyen Cediyle göz göze geldiğimizde gülümseyerek ona doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda elimi tutup kapıya yöneldi. Kapıdan çıktığımızda gazeteciler hala oradaydı ama bu kez soruları tamamen Cedinin eski eşiyle ilgiliydi.

" Eski eşinizle selamlaştınız mı Ahmet bey?" 

" Sizi görünce ne yaptı?" 

Cedi bu kez bütün soruları cevapsız bırakıp direk arabaya yürüdü ve benim kapımı açtı. Saniyeler sonra yanımda ki yerini alırken yine sinirlenmişti. Yola çıktığımızda sakinleşse de bu kez benim tadım gerçekten kaçmıştı galiba. Niye bu kadar abartıyor ki?

Bakışlarımı parmağımda ki yüzüğe indirdiğimde hala bu yüzüğü nerede gördüğümü hatırlamaya çalışıyordum. Ben bu yüzüğü daha önce gördüğüme eminim ama nerede? Aslında unutulması kolay bir yüzük değil. En büyük ilgiyi ortasında ki mavi safir çekerken, etrafında ki pırlantalar yüzüğün şıklığını tamamlamış gibiydi.

" Annemin yüzüğü." diyen Cediyle başımı kaldırıp ona baktığımda hafif bir gülümsemeyle bana bakıyordu. " Nerede gördüğünü hatırlamaya çalışıyorsan, seni istemeye geldiğimizde parmağındaydı." deyince kaşlarım havaya kalktı.

" Ama bu....Ben bunu kabul edemem o halde sonuçta annenin yüzüğüymüş." dediğimde kıkırdadı.

" Onu sana vermem için annem verdi, merak etme çalmadım." 

" Ama yinede bu çok değerli olmalı onun için." dediğimde başını salladı.

" Evet, gelinine bırakacağı en önemli şeydi onun için. Eğer kabul etmezsen üzülecektir." dediğinde başımı salladım ve aklıma gelen soruyu sordum.

" Peki, eski karında takmış mıydı bu yüzüğü?" dediğimde başını iki yana salladı.

" Aylinle annem hiç anlaşamadılar. O yüzden annem bu yüzüğü vermeyi hiç istemedi. Bırak yüzüğü çeyizinden bir örtü bile vermedi." dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Annen çok tatlı bir kadın halbuki, neden istemedi onu?" dediğimde dönüp kısa bir an bana baktı ve önüne döndü.

" Hissetti galiba olacakları, bu yüzden normalde Aylini sevse de hiç istemedi evlenmemizi." dediğinde başımı salladım ve pencereden dışarı baktım. Bu sırada sahilde gördüğüm dondurmacıyla aniden konuştum.

" Cedi dur." dediğimde kısa bir an şaşırsa da ani bir frenle arabayı sağa çekti. Çok şükür ki fazla trafik yoktu.

" Ne oldu bir sorun mu var?" derken telaşlı haliyle utandım ve dudağımı dişledim.

" Şey, ben dondurma yiyelim mi diyecektim. Hem hava da çok güzel, biraz yürümüş oluruz. Ha, ne dersin?" dediğimde gülümseyip başını salladı ve arabadan inip yine kapımı açtı.

" Buyursunlar, gökyüzü perisinin istekleri benim için emirdir." dediğinde gülümseyip arabadan indim. Bu adam iyi bir eş olmanın yanında iyi de bir baba olacak gibi.

SIRMA

" Hadi Ali açın şu telefonlarınızı ya!" 

Onuncu deneyişimde yine açılmayan telefonumu sinirle yanımda ki koltuğa fırlattım. Acilen Aliyle Keremi bulmalıyım. Neden mi? Çünkü Ömer bu bakirelik mevzusunu nereden çıkardığımı sorunca saf gibi Ali ve Keremle konuştuklarımı anlattım. 

Ve Ömer bunu duyduğunda kısa bir süre öylece kalırken ardından sinirle ayaklanıp hiç bir şey söylemeden evden çıktı. Evden çıkmadan hemen önce telefonunu çıkarıp kulağına dayadığında kapıdan çıkmadan önce sinirle konuşmuştu.

" Neredesiniz Ali! Tamam bekleyin orada geliyorum!" deyip gitmişti ve ben yaptığım hatayı ancak anlayabilmiştim. 

Önce buluştuğumuz kafeye gitmiştim ama onları orada bulamayınca Alinin evine doğru yola çıktım. Alinin evinin önünde durduğumda hızla eve doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açan yardımcı beni tanıdığı için hemen içeriye aldı.

" Ali evde de, ne olur?" dediğimde gülümsedi.

" Evdeler, Kerem bey ve bir arkadaşıyla havuz başındalar." dediğinde derin bir nefes alıp onların yanına yöneldim ve bahçe kapısından çıktığım anda Ömerin öfkeli sesini duydum.

" Ne olduğunu artık biliyorsunuz. Bu yüzden sakın ama sakın bir daha böyle bir şey yapmaya kalkmayın! Benim bile haddim olmayan bir şeyi sakın bir daha sorgulamayın." dediğinde Kerem can sıkıntısıyla konuştu.

" Tamam abi haklısın da, biz sadece Sırmayı korumak istedik. Bak o bizim için değerli, o kız sevilmenin ne olduğunu bilmiyor. Seni sevdiğini anlaması bile bir sürü zaman kaybettirdi ona. Ama o sana çok fena vuruldu Ömer, öyle böyle değil. Senin yapacağın en ufak hata onu paramparça eder. Bu yüzden duyduğumuz şeylerden zarar görmesinden korktuk ve doğruluğunu anlamak istedik. Buna bu kadar takılmamızın sebebi de tamamen sensin, biliyorsun değil mi?" dediğinde Ömer ayağa kalktı ve sakin olmaya çalışırken ellerini saçlarından geçirdi.

" Yakın arkadaş olduğunuzun ve birbirinize olan sevginizin farkındayım. Ama her ne olursa olsun, ne duyarsanız duyun, bunu sorgulamak sizin haddiniz değildi! Benim sevgilimin bekaretini sorgulamak evlenene kadar ben dahil hiç kimsenin haddi değil! Bu yüzden bir kere daha böyle bir hadsizlik yaparsanız Sırma aramızda bir tercih yapmak zorunda kalır, haberiniz olsun." deyip arkasını döndü ve hızla benim olduğum yere doğru gelmeye başladı.

Yanıma gelip elimi tutana kadar beni fark etmediğini sanıyordum. Ama yanımdan geçerken hızını kesmeden elimi tutup çıkışa yöneldiğinde arkamı dönüp kısa bir an Ali ve Kereme baktım. Sonrasın da önüme dönüp Ömere uymaya çalışarak yürüdüm. Ömer arabasının kapısını açıp beni bindirdikten sonra kendisi de yerine geçti ve derin bir nefes aldı.

" Bir daha sakın kendini bu kadar alçaltma!" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım.

" Anlamadım, ne alçaltması?" dediğimde sinirle bana döndü.

" Ali sana o soruyu sorduğunda tokadı basıp orayı terk etmeliydin Sırma! Onlara hesap vermemeliydin! Onlar kim de sana bunu sorabiliyorlar?!" dediğinde bu tepkinin sebebini anlamayarak ona baktım.

" Onlar benim en yakın arkadaşlarım ve benimle ilgili her şeyi bilirler zaten." dediğimde bu kez sesini yükseltti ve evet Kızıl Ejderha yine sahalardaydı.

" Çünkü benim büyüdüğüm dünyada bu bir kadına yapılabilecek en büyük hakarettir Sırma! Senin dünyanı bilmem ama benim dünyamda hiç kimse bakire olsun ya da olmasın bir kadının bekaretini sorgulayamaz! Hiç kimsenin haddi değildir bu!" dediğinde iyice yerime sindim ve bakışlarımı kucağımda ki ellerime çevirdiğimde cevap veremedim. 

Galiba haklı ama ben kendimi bildim bileli etrafımda hep benimle ilgili efsaneler vardı. Başlarda buna kızsam da zamanla önemsememeyi öğrendiğim için şimdi bunlar tuhaf gelmiyor. Biraz sonra çeneme dokunan soğuk parmakların yönlendirmesiyle yüzümü kaldırıp ona baktım. Diğer elinin avucunu yanağıma yaslarken konuştu.

" Sen değerlisin Sırma, çok değerlisin. Bu yüzden sakın bir daha kendini böyle alçaltma ve başını hep dik tut."

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 99.1K 51
Her şey, sosyetenin ve iş dünyasının gözdesi Affan Saltan'ın kirli işler denildiği zaman ilk akla gelen çete lideri Ziko'ya işinin düşmesiyle başladı...
1.5M 69K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1M 30.6K 31
Mahallenin yaptığı yardımları ile dilinden düşmeyen, bütün kızların deli divane olup peşinden koştuğu, ağırbaşlı, yardımsever ve bir o kadar da sert...
642K 26.6K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...