Hayat Seninle Güzel

By sudetzk

2.1M 66.7K 5K

Hayatı boyunca sevgi görmemiş asi bir kız,bir anda bir adamı her şeyden çok severse; Sevgiyle büyütülmüş, eğl... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm

22. Bölüm

36.9K 2K 172
By sudetzk

BÖLÜMDE GEÇEN ŞARKI KİMLER GELMİŞ ( NAZAN ÖNCEL& MANUŞ BABA)

-İYİ OKUMALAR- 

SIRMA

Ömer kısa bir an ne diyeceğini bilemez halde bana baktı. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra geri kapattı. En sonunda uzanıp yüzümü ellerinin arasına aldı ve beni kendine çekti. Alnını alnıma dayarken derin bir nefes aldı.

" Sen var ya benim şu dünyada gördüğüm en güzel ve en masum şeysin." dediğinde nedense hiç üstüme alınmadım.

" Ben mi?" diye sorduğumda gülümsedi.

" Evet, sen. Çok masumsun, çok güzelsin ve sadece benimsin." dedikten sonra alnıma uzun sayılabilecek bir öpücük kondurdu. Bunun üzerine yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. Geri çekilip tekrar yüzüme baktığında kaşları çatıldı.

" Şu haline bak ya, bir daha katiyen kavga istemiyorum." derken yüzümde yeni yeni sızlamaya başlayan bir yarama dokundu. Ama şu anda o yaralarla pek ilgilenmediğim için Ömerin beline sarılıp başımı göğsüne yasladım.

" Sana bir şey söylemezlerse bende kavga etmem." dediğimde bir eliyle belimi sararken diğer eliyle yüzümü yüzüne çevirdi ve alnıma küçük bir öpücük kondurdu.

" Sana bir şey diyemiyorum ben artık. Hadi gel de, şu yaralarını temizleyelim mikrop kapmadan." dedikten sonra elimi tuttu ve kapıya yöneldi. Bu sırada bize bakan ve fısır fısır konuşan onca insanın içinde düşmanca bakan bir çift göz ilgimi çekti. Aras, Ömere öldürecek gibi bakıyordu. Daha ilginç olansa Mert ve Ozanın bıyık altından gülümsüyor oluşlarıydı.

" Hazır elim değmişken Arası da benzeteyim mi? Sana çok pis bakıyor." derken yüzümde var olan gülümseme bir anda kızıl ejderhanın ortaya çıkmasıyla donup kaldı. Şaka yapmıştım sadece! Arabanın kapısını açıp oturmamı bekledi. Oturduğumda hala aynı sinirle bana bakıyordu. Bir elini arabanın kapısına dayayıp üzerime eğildi ve sinirle konuştu.

" Eğer Arasın on metre yakınına bile yaklaşırsan, hiç tanımadığın bir Ömerle karşılaşırsın! Hatta on metreyi bırak onun olduğu ortamlara mecbur olmadığın müddetçe girmeyeceksin bile! Anladın mı?" dediğinde bunun gerçek bir uyarı olduğunu fark ettim. Az önce ki ' kavga etmek yok' ricaydı galiba.

" Şakaydı sadece, güleriz diye. "dediğimde derin bir nefes daha aldı.

" Şakanın ne olduğunu biliyorum Sırma, söylediğim şeyi anladın mı !?" diye hırladığında başımı salladım. Aras = tehlikeli madde, yaklaşmak yok.

Benim başımı sallamamla üzerindeki ceketi ve kravatı çıkarıp arka koltuğa attı. Sonra da arabanın bagajını açıp küçük bir çanta getirdi ve önümde diz çöküp çantayı açtı. Çantadan bir şeyler çıkarırken bana baktı.

" Torpido gözünde küçük bir su şişesi olacak verir misin?" dediğinde başımı sallayıp şişeyi verdim. Çantadan çıkardığı şişeyi görünce gözlerimi kıstım.

" Ne yapacaksın onları?" dediğimde alay eder gibi baktı.

" Şunu içip kafayı bulacağım," derken elindeki şişeyi gösteriyordu." Bunu da meze yaparım diye düşünüyordum." derken de pamuğu işaret etti.

" Ne yapabilirim Sırma, yüzün mahvolmuş. Yüzünü temizleyeceğim." dedikten sonra pamuğa biraz su döküp yüzümde ki yaraları sildi önce. Daha sonra da şişede ki renksiz sıvıdan döktü ve yüzüme yaklaştırdı. Onun bu hareketiyle geriye kaçtığımda kaşları çatıldı.

" Sırma ne yapıyorsun?" dediğinde alt dudağımı ısırdım.

" Acıtır ama o." dediğimde gülümsedi. Ama öyle sıradan bir gülümseme değil, şefkat dolu, sıcacık ve ömrüm boyunca çok az karşılaştığım bir gülümseme. Sanki az önce bana o kadar kızan o değilmiş gibiydi. Gerçekten de siniri saman alevi gibiymiş.

" Bunu yapmazsam mikrop kapar o yüzden yapmak zorundayım." derken küçük bir çocuğa anlatır gibiydi. Tekrar uzandığında yine geri kaçtım.

" Yok bir şey olmaz, şimdiye kadar hiç bir şey olmadı." diye direttiğimde gülümsemesi genişledi.

" Tamam, bende üflerim acımaz tamam mı? Beş yaşında ki çocuk gibisin Sırma, gel hadi." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Çocuk değilim ben! Tamam, yap hadi." dediğimde resmen sırıtarak pamuğu yaranın üzerinde dolaştırmaya başladı. Galiba böyle bir tepki vereceğimi biliyordu. Dikkatle üç yaramı temizledikten sonra şakağımda ki yaraya geldiğinde biraz acıttı.

" Özür dilerim, bu biraz derinmiş." derken bir yandan da yaramı üflüyordu. " Buna yara bandı lazım." dedikten sonra çantadan bir yara bandı çıkardı ve yaraya yapıştırdı. Sonrada üzerine küçük bir öpücük kondurdu.

" Evet, bunlar bitti." dedikten sonra ellerimi eline alıp dikkatlice baktı ve kaşları çatıldı.

" Yüzünde bu kadar yara varken ellerinde yara olmaması çok ilginç." dedikten sonra çantayı toparladı ve bagaja koydu.

" Sırma eşyaların nerede?" diye sorarken yanıma gelmişti tekrar.

" Sınıfta ama önemli değil, Ali getirir bana." dediğimde başını salladı ve benim kapımı kapatıp sürücü koltuğuna doğru hareketlendi. Koltuğa oturduğunda arabayı çalıştırıp park alanından çıktı. Bu sırada kulaklığını takıp birini aradı.

" Alo, dedecim nasılsın?.... Aşk olsun dede, ben seni hep ararım....Tamam, tamam haklısın bir işim düştü.....Şey, bu gün okulda Sırmanın karıştığı ufak bir olay yaşandı ve Zuhal hanım onu okuldan atmak için belgeleri hazırlamaya başlamıştır bile. Bir araya giriversen olur mu? Bir ay kalmış şurada, yeni okulla uğraşmasın şimdi." dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Sonuçta dedesi ne yapabilir ki, benim babam bile beni okulda istemiyor!

" Tamam dedecim, çok sağol. Olur söylerim, iyi günler." dedikten sonra telefonu kapattı.

"Dedemin selamı var, gelin hanım bana da gelsin diyor." dediğinde başımı salladım.

" Götürürsen tabi ki giderim." dediğimde gülümsedi." Deden okul için ne yapabilir ki? Benim babam okulun ortaklarından ve beni istemiyor." dediğimde gülümsedi.

" Sen gerçekten çok saf ve masumsun. Bunu bir tek ben gördüğüm için sevinmeli miyim yoksa kendimi yalnız mı hissetmeliyim, bilmiyorum." dediğinde bende gülümsedim.

" Ali de arada saf olduğumu söyler ama masumluk sana özel bir şey." dediğimde gülümsemesi genişledi.

" Bazı şeylerin yalnızca bana özel olması sevindirici, daha az kıskanırım." dediğinde benimde gülümsemem genişledi.

" Hala sorumun cevabını alamadım." dediğimde başını salladı.

" Ruhi Çetin okulun küçük ortaklarından, okulun asıl sahibinin kim olduğunu biliyor musun?" dediğinde başımı iki yana salladım.

" Ben okulun temelde üç kişiye ait olduğu dışında bir şey bilmiyorum."

" Evet üç kişiye ait ama büyük ortak Halil dedem." dediğinde tek kaşım havaya kalktı.

" Ha, senin ayrıcalığın oradan?" dediğimde gülümsedi yine.

" Yok, benim ki kafadan. Psikiyatristimden rapor aldım." dediğinde onun gibi gülümseyemedim bu kez. Çok hafife alıyormuş gibi görünmüyor mu?

" Niye ki? İyi değil misin?" dediğimde başını iki yana salladı.

" Son üç yılda hiç olmadığım kadar iyiyim. Sadece okuldan kurtulmam gerekiyordu." dediğinde başımı salladım ve darmadağın olan at kuyruğumu açıp hızlıca saçımı ördüm.

Bir kafenin önünde durduğumuzda arabadan indik ve içeriye yöneldik. Ama içeriye yönelmeden Ömer durdu ve geri döndü. Arabayı açıp arka taraftan kocaman bir buket papatya çıkardı. Papatyaları görünce şaşırdım çünkü gerçekten de büyük bir buket. Yanıma geldiğinde gülümseyerek bana baktı.

" Adam da kafa bırakmıyorsun be hayatım. Bunlar senin için." dediğinde gülümseyerek buketi elinden aldım.

" Çok güzeller, teşekkür ederim." dediğimde yüzümü ellerinin arasına aldı.

" Sen her şeyin daha güzeline layıksın, en güzeline." derken gözü yine yara izime takılınca parmaklarıyla yaranın üzerinden geçip yüzünü buruşturdu.

" Bir daha kavga etme ya. Sana bir şey olacak diye içim titriyor." derken gözlerinde gördüğüm şey saf endişeydi. Sanırım gerçekten bana değer veriyor ama bunu hiç belli etmiyor.

" Ama beni bırakıp Şeydacığınla ilgilenirken hiç belli olmuyordu bu." dediğimde gülümsedi.

" E birilerinin de arkanı toplaması lazım, bu iş de bana düşüyor artık. Hem sen beni kıskandın mı bakayım?" diye sorarken kaşları havaya kalkmıştı.

" Evet, ben dururken gidip onunla ilgilendin. Kim olsa kıskanır." dediğimde gülümseyip başını salladı.

" Aslında kıskanılacak kadar yakışıklı ya da iyi bir adam değilim o yüzden çok takma bunu. Şimdi konumuza dönersek, benim içim böylesine titrerken senin kendine zarar verecek şeyler yapman gerçekten çok öfkelendiriyor beni. O yüzden şimdi söz ver bana bir daha kavga etmek yok."

" Ama ben..." dediğimde beni susturdu.

" Ama sen bana bir şey söylemelerine dayanamıyorsun, biliyorum. Ama bende sana bir şey olmasına dayanamam Sırma. O yüzden söz ver bana." derken o kadar kararlı bakıyordu ki itiraz edemedim.

" Tamam, bir daha kavga etmemeye çalışırım." dediğimde gülümsedi.

" Çalışacak olman bile büyük bir adım." dedikten sonra alnımdan öpüp beni kolunun altına aldı ve kafeye girdik. İçeriye girdiğimizde cam kenarında ki bir masaya geçtik.

" Aç mısın?" dediğinde başımı iki yana salladım." Ne içersin o zaman?" dediğinde omuz silktim.

" Bilmem, soğuk bir şeyler iyi olur." dediğimde başını salladı.

" Kızılcık şerbeti içtin mi hiç?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım.

" Hayır, ilk defa senden duyuyorum." dediğimde gülümsedi.

" İyi o zaman burada çok güzel yapıyorlar, denemiş olursun." dedikten sonra garsonu çağırdı ve siparişleri verdi. Sonrasında telefonuna gelen mesajla dalıp gitti. Sandalyemi yanına çekip elini tuttuğumda dönüp bana soran gözlerle baktı.

" Bir sorun mu var?" dediğim sırada siparişlerimiz geldi.

" Yok ya ,işle ilgili bir şey." dediğinde anladığımı belirtircesine ona baktım. Sonra aklıma başka bir soru geldi.

" Sen onca işin arasında nasıl oldu da geldin?" derken küçük sitemimi fark edip gülümsemişti. Elini tutan elimi avucuna alıp diğer eliyle yoldayken ördüğüm saçlarımı açmaya başladı.

" Birileri çok özlediğini söyleyince dayanamadım galiba." dediğinde gülümsedim.

" Gerçekten mi?" Saçlarımı tamamen açtığında her zaman yaptığı gibi itinayla düzeltmeye başladı.

" Gerçekten hayatım, ama bu yüzden İskender beni öldürecek." dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Neden ki?"

" Sadece arkadaşım değil İskender aynı zamanda ortağımda. Bu gün konuşmamız gerektiğini söylemişti ama ben sana kaçtım." dediğinde kıkırdadım.

" Sen hep bana kaç o zaman." dediğimde gülümsedi ve düzelttiği saçlarıma baktı.

" Uzun saçları sever misin?" dediğimde anlamadığını belirtir bir bakış attı. " Sürekli saçımı düzeltiyorsun ve bunu yaparken dünyanın en önemli işini yapıyormuşsun gibi bakıyorsun." diye açıkladığımda gülümsedi. Sonra şakağımdan öpüp gözlerime baktı.

" Aslında senden önce saçlar ilgimi çekmezdi ama senin saçların ciddi manada ilgimi çekiyor. Belki de sana ait olduğu içindir." derken saçımdan bir tutamı parmağına dolamıştı.

" Bilmiyorum ne vardı saçlarında...
Rüzgâr mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa...
Saçlarının her hali hoşuma giderdi."

" Saçlarının her hali hoşuma gidiyor Sırma, tıpkı senin her halinin hoşuma gittiği gibi." Ben daha şaşkınlıktan çıkıp bir tepki veremeden Ömerin telefonu çaldı. Bunun üzerine yine gülümseyen Ömer geri çekilip telefona baktı.

" Tam zamanıydı yani İskender." dedikten sonra telefonu sessize alıp tekrar bana döndü.

" Affedersin. İskender iyi insandır, lafı geçtiği anda arar." diye açıklama yaptığında başımı salladım.

" Önemli değil." deyip yanağına küçük bir öpücük kondurduğum sırada arkamızdan gelen sesle yerimden sıçradım.

" Seni bulamayacağımı falan mı sandın Ömer Sancaktar!" diyen sesle arkama döndüğümde tepemizde dikilen İskenderle göz göze geldim.

" Burada bir rahat verseydin bari abi. Sevgilimle baş başa kalmak isterdim." dediğinde İskenderin dudakları tek tarafa kıvrıldı.

" Zaten o burada olduğu için geldim ya. Onun yanında bu sözleşmeyi imzalarsın diye düşünüyorum." derken bir sandalye çekip yanımıza oturdu.

" İskender saçmalama, hadi abi." dese de adam onu pek takmadı ve bana baktı.

" Naber Sırma?" derken gülümseyerek Ömerin önüne bir dosya açtı ve benim onu cevaplamamı beklemeden Ömere hitaben konuştu.

" Hadi artık, naz etme de imzala şunu." dediğinde ilgiyle dosyaya baktım. Dosyada ki kağıdın sol üst köşesinde SS Güvenlik yazıyordu. Alt tarafda ki imza kısımlarında Ömerin ve İskenderin adları alt alta yazılmışken diğer köşede bana fazlasıyla tanıdık gelen bir isim vardı.

" Sırma ben bir türlü ikna edemedim bu keçiyi, bir de sen konuş. Nuh diyor peygamber demiyor, neymiş Ruhi Çetinle çalışmazmış. Ya öyle yada böyle sonuçta senin baban ve altı üstü güvenliğini üstleneceğiz." dediğinde çatık kaşlarla Ömere döndüm.

" Sen, güvenlik ve babam ne alaka?" dediğimde Ömer derin bir nefes aldı ve öfkeli gözlerini İskenderden bana çevirdiğinde bakışları yumuşadı.

" Bizim, yani İskenderle benim bir güvenlik şirketimiz var. Bunu Serhat amcam dışında bilen hiç kimse yok. Bu yüzden İskender görünen patron, ben daha gerideyim." dediğinde İskender araya girdi.

" Sözde." dediğinde Ömer ona gözlerini devirip devam etti.

" Bir hafta önce baban İskendere gelmiş ve güvenliğinde yardımcı olmamızı istemiş. Kusura bakma ama ben onunla çalışmak istemiyorum Sırma." dediğinde başımı salladım.

" Çalışma zaten, sakın imzalama bunu. Sizin gibi bir adamlara Ruhi Çetinle çalışmak hiç yakışmaz." dediğimde ciddi olup olmadığımı tartarak baktı.

" Ciddi misin sen?" diyen İskender hayretle bana bakıyordu.

" Evet." derken başımı salladım." Seni tam tanımıyorum ama Ömer gibi bir adamın arkadaşıysan, anlaşamazsınız zaten benim babamla." derken sesimin titremesine engel olamadım. Bunun üzerine Ömer kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.

" Haydaa! Tencere kapak olmuşsunuz siz. Gitti milyonluk iş!" deyip geriye yaslandığında yine Ömerin telefonu çaldı. Masanın üzerindeki telefonun ekranında ki yazı gülümsememe sebep oldu. Canım...

" Neşe arıyor." dediğimde benden ayrılıp telefonunu açtı.

" Efendim canım." dedikten sonra kaşları çatıldı.

" Canım ne oldu, iyi misin?" dedikten sonra ayağa fırladı.

" Ne! Nasıl! Emin misin?" dediğinde merakla ona bakıyorduk.

" Tamam, tamam. Sakin ol, sakin ol. Hiç kimseye bir şey söyleme, geliyorum ben. Şimdi doğruca eve git, odaya çık ve uyu. Uyandığında orada olacağım ve konuşacağız, tamam mı?"

" Bilmiyorum, uçak varsa bir iki saate yanında olurum."

" Tamam, bak dediğimi yap. Eve git ve kimseyle konuşmadan yatıp uyu." dedikten sonra derin bir nefes aldı.

" Canım, bak ne olur ağlama. Geldiğimde halledeceğiz."

" Tamam, geliyorum." dedikten sonra telefonu kapatıp ofladı.

" Kötü bir şey mi var Ömer?" diye sorduğumda İskender de merakla Ömere bakıyordu.

" Çok acil İstanbula gitmeliyim İskender, hemen bir uçak bileti ayarlayabilir misin?" dediğinde İskender başını salladı.

" O kolay da ne oldu? Kötü bir şey mi var?" dediğinde derin bir nefes aldı ve bir süre düşündü.

" Kötü bir şey mi?" deyip başını iki yana salladı. " Hayır, bence hiç de kötü bir şey değil."

NEŞE

Cediyle konuştuktan sonra uzunca bir süre söylediklerini düşündüm. Haklıydı neden bu yaştan sonra sahte bir evlilik istesin ki? Ben aramayınca iki gün sonra o beni arayıp kararımı sormuştu. Kararımın değişmediğini söylediğimde ciddi anlamda sevinmişti galiba.

O günden sonra her gün aradı ve bir kaç cümlede olsa konuştuk. İş seyahati için Ankarada olduğunu geldiğinde babamla konuşacağını söyledi. Beni ailesiyle tanıştırmak istediğini söyledi. Düğün için hazırlık yapmamı istedi. Bilmiyorum ama evlilik için biraz fazla istekli gibi ve bu durum ister istemez gözümü korkutuyor.

Sabah kahvaltıya indiğimde abim, amcam ve babam çıkmışlardı. Afşin ve Melihse her zaman ki gibi hazır bir şekilde Hamzayı bekliyordu. Kahvaltıdan sonra Melek televizyonu açtı ve rastgele bir kanalda durdu. Bu sırada annem yanımıza geldi ve ortamıza oturdu. Biraz sonra Sıla yengem de geldiğinde televizyonu kapatıp bana döndü ve soran gözlerle bana baktı.

" Evet Neşe hanım, dökül bakalım." dediğinde kurtulmayı denedim.

" Neyi?" dediğimde annemin tek kaşı kalktı.

" Mesela sevgilinin kim olduğunu? Ne zaman tanıştığınızı? Nasıl sevgili olduğunuzu? Seni sevip sevmediğini? Bunlar gibi daha çok soru sayabilirim." dediğinde başımı salladım ve Meleğe anlattığımın kısa bir özetini de anneme anlattım.

" Demek niyeti ciddi. İyi o zaman gelsin de tanışalım." dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

" Siz benden ne çabuk vazgeçtiniz ya!" dediğimde annem gülümseyerek bana sarıldı.

" O ne demek öyle? Ben sizden nasıl vazgeçerim kuzum benim."

" Baksana hemen gelsin diyorsun." dediğimde geri çekildi.

" İyi o zaman gelmesin kızım. Ayrıl sen ondan, kimseye vermeyelim biz seni." dediğinde bende geri çekilip panikle konuştum.

" Yok, yok gelsin." dediğimde gülümseyerek tekrar sarıldı bana.

" Güzel kızım benim, ne zaman büyüdün de aşık oldun?" dediğinde ben burukça gülümserken Melek araya girdi.

" Anne bak, müstakbel damadın." derken elinde ki telefondan Cedinin fotoğrafını gösteriyordu. Annem fotoğrafa baktığında kaşları çatıldı.

" Hoş adammış ama bir yerden tanıdık geliyor." dediğinde kendi tahminimi söyledim.

" Babamla aynı işi yapıyor, işle ilgili bir yerde karşılaşmış olabilirsiniz." dediğimde Melek itiraz etti.

" Bence televizyondan tanıyor, magazin programlarından." dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Ne alaka?" dediğimde hayretle bana baktı.

" Adamın eski karısı bilinen bir manken abla."

" Nasıl yani bu adam daha önce evlenmiş mi?" diye soran annemde en az benim kadar şaşkındı. Cedinin eski eşi manken miymiş?

" Kimmiş o bilinen manken?" dediğimde Melek daha da şaşırdı ama yine de sorumu cevapladı.

" Aylin Tuna var ya, şu sarışın manken." dediğinde çat pat hatırlamıştım ve yanlış hatırlamıyorsam o kadın çok güzel. Niye boşandılar acaba?

" Kızım sen bilmiyor muydun bu adamın daha önce evlenip boşandığını?" diyen annemle daldığım yerden çıktım.

" Biliyordum tabi ki ama kim olduğunu sorma gereği duymamıştım. Birde o kız çok güzel, niye boşandılar ki?" dediğimde gülümsedi.

" Size bir sır vereyim mi?" dediğinde Melekte bende başımızı salladık." Babanızın benden önce ki sevgilisi tam anlamıyla bir afetti, fizik olarak muhteşem bir kadındı." derken gözlerinde gördüğüm şey kıskançlıktı galiba.

" Yaaa, gerçekten mi anne?" diye hayretle soran kişi Melekti. Annem başını sallarken bana döndü.

" Benden çok daha güzeldi ama biliyorum babanız onu beni sevdiği kadar sevmedi hiç bir zaman." derken uzaklara dalmıştı. Biraz sonra bana döndü.

" Yani güzel kızım, eski olayları ve kişileri kafana takıp da kendinizi yıpratmayın. Eğer senden daha değerli olsaydı eskide bırakılmazdı o kadın. Bu konuları açıp aranızı bozmayın. Sadece ona güven, bir ilişkinin temeli katıksız, sebepsiz güvendir."

Annemlerle konuştuktan sonra Elif ve Zeyneple buluştum. Bir de onlara derdimi anlattığımda onlarda biraz söylendiler ama sonunda onların da gönlünü aldım. Kafeden çıktığımızda ne olduğunu anlamadan Elif bir arabayla karşı karşıya kaldı. Araba çarpmadı ama Elif korkudan bayıldı. Onu hastaneye götürdüğümüzde doktor da korktuğu için bayıldığını, bir şeyi olmadığını söyledi. Hastanede Elifin uyanmasını beklerken yanıma oturan iki kızın konuşmasına kulak misafiri oldum.

" Nasıl korunmazsın sen! Ya hamileysen o zaman ne yapacaksın?"

" Ne bileyim abla ya? Zaten korkuyorum birde sen başlama ne olur."

" Sen dua et de hamile falan olma, Vallahi babam öldürür seni." diyen kızla buz tuttum resmen.

Sonunda derin bir nefes alabildiğimde farkına vardığım gerçeklikle hiç olmadığım kadar korkmuş hissettim. Biz de korunmadık ve ben şu anda hamile olabilirim. Ne yaparım ben o zaman? Evlilik bir yere kadar da ben nasıl annelik yaparım ya?! Yok canım, bir kere de nereye hamile kalıyorum. Millet yıllarca uğraşıyor bunun için....De ya hamileysem? Titreyen ellerimle çantamı alıp ayağa kalktım ve danışmaya gittim.

" Gebelik testi yaptırmak istiyorum da ne yapmam gerekiyor?"

Kan testinin sonuçlarını aldığımda açmaya cesaretim yoktu ve elimdeki zarfla hastaneden çıkıp sahilde bir banka oturdum. Bir süre sonra cesaretimi toplayıp derin bir nefes aldım ve zarfı açtım. İçinden çıkan kağıtta bir çok bilimsel tabirin arasında gözüm tek bir yazıya takıldı. Pozitif... Saatlerce orada oturduktan sonra elim telefona gitti ve aklıma gelen ilk kişiyi aradım.

" Efendim canım." gelen sesle şimdiye kadar tuttuğum hıçkırık ağzımdan kaçtı ve her şeyi anlattım ona. Eve gidip hiç kimseyle konuşmadan uyumamı, hemen geleceğini söyledi ve telefonu kapattı. Telefonu kapattıktan sonra onun dediğini yapıp eve gittim. Eve girdiğimde hiç beklemediğim biriyle karşılaştım, babamla.

" Ne oldu kızım, iyi misin?" diyen babam dikkatle bana bakıyordu.

" İyim de biraz başım ağrıyor, uyursam geçer herhâlde." dediğimde hala dikkatle bana bakarken başını salladı.

" Tamam, bir şey istiyor musun?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım ve merdivenlere yöneldim.

" Neşe." diyen babamla tekrar geri döndüğümde merdivenlerin trabzanına tutundum. " Seninle önemli bir şey konuşacağım kızım ama şimdi gidip dinlen, akşam konuşuruz." dediğinde yine başımı salladım. Ne konuşacağını düşünmedim bile.

Odaya çıkıp üzerime pijamalarımı giydim ve yatağa girmeden önce bir kez daha doğru gördüğümden emin olmak için çantamda ki kağıda bakmak istedim. Çantama baktığımda zarfı bir türlü bulamadım. Çantayı telaşla yatağın üzerine boşalttım ve zarfın çantamda olmadığından emin oldum. Eve girmeden hemen önce çantama koyduğumdan eminim halbuki.

Düşürmüş olabilir miyim acaba diye düşünürken böyle bir durumda zarfı bulacak ilk kişinin babam olacak olmasıyla dehşete düştüm. Hızla odamdan çıkıp aşağı indiğimde babam bahçe kapısının yanında ayakta durmuş dışarıyı izliyordu. Etrafa bakındığımda zarf falan göremedim ama yine de emin olmak için tekrar kontrol ettim.

" Bunu mu arıyorsun kızım?" diyen babama döndüğümde elinde ki kağıdı gösteriyordu. Olduğum yerde öylece kalırken babamın gözlerine baktım ve gördüğüm şeyden gerçekten korktum. Babam en son Ömerin kaza haberini aldığında böyle bakmıştı. Bu kadar ruhsuz ve sadece öfkeli.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 32.5K 53
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
215K 9.8K 34
Geçmişi yüzünden güven problemi olan Kadın, Kadını gördüğü anda Aşık olan adam. _________ "Sınırları aşma Yüzbaşı." dedim ciddiyetle. Aramızdaki boş...
98.5K 9.9K 19
*avareyim,asudeyim,yorgunum bilmiyorum,neden sana vurgunum? -bir mahalle hikâyesi- 18/05/2023 " Dökme yüzünü." dedi. Yüzüne vuran kızıl ateşlere ba...
73.4K 4.1K 29
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...