İLLEGAL AŞKLAR

By Morlinka

303K 19.4K 1.3K

Bir kördüğümdü aşk. Tabancadan çıkan kör kurşundu. Hedefi tekti, istikameti belliydi. Ateş aldıktan sonrası y... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21-part1
Bölüm 21- part 2
BÖLÜM 22
Bölüm 23
Duyuru ve Özür
Bölüm 25 part-1
25.Bölüm 2.part
Bölüm 26
Yeni Hikaye Spoiler
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
FİNAL

Bölüm 24

7.5K 526 28
By Morlinka

Benim birbirinden güzel birbirinden özel sabırlı okuyucularım...

Yeni bölümümüz geldii umarım beğenirsiniz...

Lütfen yorum yazıp votelemeyi unutmayın. Keyifli okumalar :)

Multimedia da benim bu sıralar dinlemeyi sevdiğim bir şarkı var bölümde de geçiyor dinlemeyi unutmayın :)))


     Selin sabah uyandığında yanında birbirine sarılmış mışıl mışıl uyuyan baba kıza baktı. Dün gece ağlayarak birbirlerinden özür dilemişler ve neredeyse bütün bir akşam birbirlerinden ayrılmadan oturmuşlardı. Selin yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle izliyordu yanındaki manzarayı. Böylesi güzellikte bir tabloyu bırakıp gidebilen bir kadını hayal edemiyordu. Çok fazla da hayal etmek istediği söylenemezdi zaten, Mehmet'in önceden aşık olduğu kadını düşünmek çok keyif aldığı bir şey değildi. Ses çıkartmamaya özen gösterip yataktan kalktı. Bugün hiçbir sakarlık yapmadan çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamak istiyordu. Ailecek keyifli bir kahvaltı yapmaya ihtiyaçları vardı.

         Aklından geçen düşüncelerle sırıttı Selin. Aile yaa.. Aile olmuşlardı değil mi? Selin yüzündeki tebessümle kahvaltıyı hazırlamaya devam ederken nereden geldiğini bilmediği bir telefon sesi yankılanmaya başladı kulaklarında. Sesi takip edip salonda bulduğu telefonun kendi telefonu olduğunu anlayınca kimin aradığına bakmadan açtı.

"Alo?"

"Alo, Süreyya. Neden açılmıyor bu telefon kızım? Dünden beri kaç defa aradım biraz daha açmasaydın kalkıp gelecektik annenle birlikte."

"Duymamışım babacım uyuyordum, yeni kaktım."

"Peki öyle olsun bakalım. Hiç arayıp sorduğun yok. Kızımız ne yapıyor ne ediyor haberimiz yok Süreyya okul nasıl gidiyor?"

"İyi gidiyor babacım hiçbir sorun yok."

"Ne zaman bitecek özledim ben kızımı gel artık da hasret giderelim biraz."

Selin bir yandan babasına laf yetiştirirken diğer yandan merdivenlerden inen Mehmet'i süzüyordu. Uyku mahmurluğuyla bakan gözleri, karışmış saçlarıyla oldukça izlenesi bir görüntüsü vardı. Selin Mehmet'i süzmeye kendini kaptırmışken telefondan gelen gürlemeyle kendine geldi.

"SÜREYYAA! "

"Burdayım babacım."

"Kızım kime diyorum ben niye ses vermiyorsun?"

"Dalmışım babacım ne diyordun?"

"Ne zaman geleceksin diyorum bak annende bende özledik seni. Anneni zor tutuyorum bilesin bıraksam geliverecek yanına."

"Sakınn. Yani şey babacım şimdi yurtta kalıyorum kalacak yer yok yazık annem helak olmasın ben gelirim siz sakın gelmeyin."

"Peki kızım ama bir an önce gel ben özledim minik kızımı. Hadi dikkat et kendine görüşürüz."

"Bende sizi özledim babacım, görüşürüz."

Selin telefonu kapatmadan son sözlerini söylerken Mehmet ona arkadan sarılmış yüzünü saçlarına gömmüştü bile.

"Günaaydın."

Selin'in şakıyan sesine inat Mehmet'in sesi yeni uyandığı için boğuk ve tarazlıydı.

"Günaydın, Süreyya'm. Ne diyor baban? Yakında tanışmak için geleceğimizi söyledin mi?"

Selin bir an kalbinin durduğunu düşündü. Herşey o kadar hızlı gelişiyordu ki müdahele etmeye kalksa bozulacakmış gibi geliyordu. Mehmet elbette ki ailesiyle tanışmak isteyecekti olayın bu boyutunu hiç düşünmemişti. Hadi babasını bir şekilde ikna ederdi de annesini nasıl kandıracaktı. Zorlu günler onları bekliyordu. Selin'den uzun süre ses çıkmayınca Mehmet endişelendi.

"Süreyya, bir problem mi var? Eğer düşünmek istediğin şeyler varsa sorun değil bekleriz sakın seni zorluyormuşum gibi düşünme. Ne kadar istersen o kadar zamanın var."

"Zamana ihtiyacım yok Mehmet. Sadece annemi ikna etmemiz gerektiğini düşünüyordum."

"Ederiz hayatım, sen yanımda olduktan sonra gerisini ben hallederim sen düşünme şimdi bunları."

"Pekala, ben kahvaltı hazırlayayım."

Selin mutfağa gitmek için harekete geçmiş ama belini saran kollar yüzünden ilerleyememişti.

"Günaydın öpücüğümü vermeden hiçbir yere gidemezsin."

Selin kıkırdayarak Mehmet'e sokulduğu sırada merdivenlerden gelen kıkırtıları duymuşlardı. Bade merdivenin son basamağında onların cilveleşmelerini izleyip kıkırdıyordu. Selin kulaklarına kadar kızararak kendini mutfağa zor attı. Küçücük çocuğa maskara olmuşlardı ama utanan yüzüne rağmen sırıtması kaybolmamıştı.

Keyifli bir kahvaltının ardından hep beraber çıkmışlardı. Bu sefer Mehmet arabasıyla önce kızını daha sonra Selin'i bırakacaktı. İkisini yalnız başına dışarı salmak konusunda akıllanmıştı. Selin evin kapısını kilitlerken Mehmet Bade'nin arka koltuğa oturması için kapısını açmıştı ve kesinlikle izlendiğinin farkında değildi.

******

"Alo, abi şimdi çıktılar evden kızıyla birlikte yanlarında ufak tefek bir kadın da var sevgilisi sanırım."

"Tamam dikkatli ol kendini belli etme sakın."

"Yok, abi merak etme iyi gizlendim, hatta sana birkaç tane fotoğraf bile çektim."

"Aferin. Sen yerinden ayrılma adamlardan biriyle yollar fotoğrafları."

"Tamam, abi yollarım."

Adam cevap verme gereği duymadan telefonu kapatmış iyiden iyiye uzamış olan sakallarını sıvazlayarak düşünmeye başlamıştı. Yaptıklarını Mehmet komiserin yanına bırakmayacaktı, bırakmayacaktı elbette de o, o kadar kolay değildi. Yüzündeki iğrenç sırıtışla birlikte aklındaki tilkiler fır dönmeye başlamıştı.

*****

Bertan dün akşam köşe bucak kendinden kaçan kadının uyuyan masum yüzünü seyrediyordu şimdi. Dün gece Canan uyuduktan sonra bir karar almıştı ve şimdi o kararı gerçekleştirmek için Mehmet komiserini araması gerekiyordu. Öte yandan Canan boynunun kuytusuna saklanmış uyurken, hele ki boynuna vuran nefesleri ona cenneti yaşatırken yataktan çıkmak istemiyordu. Kendini zorlayarak da olsa yataktan kalktı.

Bertan'ın odadan çıkmasıyla Canan gözlerini açtı. Hala alışamamış, hala tutuktu Canan. Sanki biri çıkıp yaşadığı peri masalından çekip alacak gördüğü rüyadan uyandıracaktı. Yüreğindeki korkuları söküp atmak zor olacaktı Canan için. Ne kadar süre öylece yattı bilinmez ama Bertan geri dönmeden kalkıp yatağı çabucak toparladı ama üzerini değiştirmeye vakit bulamamıştı. Bertan elinde telefonu yüzünde ışıldayan gülümsemesiyle geri gelmişti bile. Canan zar zor bulduğu sesiyle;

"Günaydın." demiş ama cevap alamadı. 

Bertan cevap vermek yerine Canan'a iyice sokuldu, omzuna düşen saçlarını geri atıp omzuyla boynunun birleştiği yere uzun ıslak bir öpücük bıraktı. Bertan fark etmese de bu ilgisiyle Canan'ın ruhunun bütün kırık yanlarını tek tek onarıyordu. Canan odadan çıkmak üzereyken Bertan seslendi;

"Canan..."

Canan bir eli kapının kolunda dönüp baktı;

"Efendim?"

"Dışarı çıkacağız ona göre giyin." 

Bertan cümlesini bitirip arkasını döndü Canan tam nereye diye sormaya hazırlanıyordu ki Bertan'ın elini tişörtünün arkasına atıp çıkarması bir oldu. Eli kapı kolunda donup kalmıştı resmen. Bertan hala kapı sesini duymamış olmanın verdiği güvenle sırıtıp arkasını dönmeden konuşmaya başladı.

"Güzelim manzarayı beğendiysen bütün gün böyle kalabilirim ama çok işimiz var o yüzden sende giyinsen fena olmaz."

Canan dehşete düşmüş bir halde kalakaldı resmen durup adamı dikizlemişti. Üstelik bunu o kadar net bir şekilde yapmıştı ki şimdi arkasına sığınacak bahanesi de yoktu. O yüzden bir hışım odadan çıkıp kapıyı çarptı. Kapının çarpılma sesine eş zamanlı olarak Bertan'ın kahkahası da yankılanmıştı evin duvarlarında. Canan kendine söylene söylene giyinmeye başladı.

"Aptal Canan. Sanki hiç üzeri çıplak adam görmedin. Ağzı açık ayran budalası gibi dikildin kaldın kızım resmen yaa!! Hayır adam ne dese haklı yani. Ama Allah için çok güzel adam hele o sırt neydi öyle..."

Canan eline geçirdiği siyah kot pantalonunu üzerine de bordo tişörtünü geçirdi. Kıyafetleri içinde en yenileri bunlardı. Hem zaten nereye gideceklerini de bilmiyordu. Saçlarını tarayıp salona geçtiğinde Bertan'ı hazırlanmış kendisini beklerken buldu. Ne giyerse giysin bu adamın yanında söznük kalması kaçınılmazdı zaten de Bertan bugün biraz fazla özenli duruyordu. 

"Hazır mısın? Çıkalım mı?"

"Hazırım da nereye gidiyoruz?"

"Gidince görürsün sürpriz."

Bertan, Canan'ın daha fazla konuşmasına müsade etmemiş elinden tutarak evden çıkarmıştı. Arabada ilerlerken Canan sessizlikten rahatsız olmuş radyonun kanallarını gezmeye başlamıştı. Eli istemsizce bir kanalda durmuş çalan şarkıya kulak kesilmişti. Şarkı Canan'ın taa yüreğine dokunmuştu. Yan dönerek yanında araba kullanan adamı izlemeye başladı. Şarkının her bir dizesi onun için yazılmıştı sanki. Sesi çıkmasa da gözleri bas bas haykırıyordu.

Elime doğdu gül yüzün ah 

Kana kana içtim dünümü 

Yüzüme güldü ilk sözün ah

 Yana yana seçtim günümü gel... 

Sen yanımdayken o tozlu yollar aşka gider 

Ah sen sonumuzu yazsan inan dayanamam ölürüm ben

 Ayrılık bize günah sonunda yansam bırakmam ahh...

Aradı durdu gözlerim ah

Bekledi günler geceler

Yalnızdım uyuyamadım

Düğüm düğüm oldu heceler...

Sen yanımdayken o tozlu yollar aşka gider

Ah sen sonumuzu yazsan inan dayanamam ölürüm ben

Ayrılık bize günah sonunda yansam bırakmam ahh...

Bertan uzanıp elinin tersiyle silmese göz pınarlarından sessiz sedasız yuvarlanan yaşların farkında bile değildi. Bertan uzanıp radyoyu kapattı birden.

"Ne oldu? Neden kapattın ne güzel dinliyorduk?"

"Seni ağlatan hiçbir şey benim için güzel vasfına erişemez Canan. Eğer ağlayacaksan bir daha açılmayacak bu radyo!"

Yüzünde kırık bir gülümsemeyle önünde döndü Canan. Beş dakika kadar yol gittikten sonra Bertan arabayı park etmiş Canan'ı peşinden sürükleyerek önündeki denize sırtını vermiş geniş binaya doğru sürüklüyordu. Canan kafasını kaldırıpta sürüklendiği yere bakınca ayakları birbirine dolandı. Bertan onu sımsıkı tutmasa yere kapaklanmasına ramak kalmıştı. Binanın girişinde büyük gümüş harflerele; 'Karşıyaka Nikah Sarayı'  yazıyordu.

İçten içe Bertan'a söylenerek yürümeye başladı. Kim bilir kimin nikahına gelmişti böyle paspal paspal. İnsan önceden bir uyarırdı. En azından kıyafetleri arasından daha uygun bir şeyler bulabilirdi. Nikah sarayının kapısından girdiklerinde onları karşılayan Doğuş ve Zehra olmuştu. Bertan Zehra'ya göz kırparak konuştu;

"Zehra, hadi al Canan'ı da siz diğer kızların yanına gidin."

"Tamam Bertan abi, Canan hadi gel bak gelin odasında diğerleri biz de gidelim."

Zehra Canan'ın koluna girmiş gelin odasına doğru götürürken Doğuş yüzündeki büyük gülümsemeyle Bertan'a sarıldı.

"Vayy be senin damat olduğun günleri de gördük."

"Zevzek zevzek konuşma olum almayayım ayağımın altına. Hem şimdilik bir şey demiyorum ama gözüm üzerinizde sende elini çabuk tutsan iyi olur. Zehra'yı üzersen olacaklara karışmam."

"Ben bilerek Zehra'yı asla üzmem. minik kelebeğim o benim." 

Bertan Doğuş'un aşk kuşu olmuş hallerine kıkırdarken Mehmet komiserin yanlarına gelmesiyle kendini toparladı.

"Komiserim size ne kadar teşekkür etsem az siz olmasaydınız tek başıma bu nikahı ayarlamam mümkün değildi."

"Birşey değil aslanım da böyle yangından mal kaçırıyormuş gibi hiç hoşuma gitmedi benim. Kızın haberi bile yok. Niye bu kadar acele ediyorsun, bir sorun mu var?"

"Sorun, Canan. O kadar ürkek o kadar kırık ki benim onu toparlamam lazım. Ama önce kendini güvende hissetmesi onu bırakmayacağıma ömrümün sonuna kadar seveceğime inanması lazım. Benden başkasıyla olmasına izin vermeyeceğime göre bende böyle bir sürpriz düşündüm."

"Ne diyeyim hayırlısı olsun oğlum. Allah mutlu mesut etsin."

"Sağolun komiserim."

"Darısı başınıza komiserim." (Doğuş)

3 adam konuşmaya dalmış Canan'ın hazırlanmasını bekliyorlardı. Gelin odasında ise hummalı bir telaş vardı. Canan neyin ortasına düştüğünü anladığında vücudundan bütün kan çekilmişti. Oyuncak bir bez bebek gibi onu giydirmelerine izin vermiş şimdi de saçına şekil vermeye çalışan kızları izliyordu. Selin üzerine beyaz mini elbiseyi giydirirken engel olamamıştı, hoş engel olmakta istememişti zaten. En güzel rüyalarından birini gördüğüne emindi Canan. Gerçek olamayacak kadar güzeldi çünkü.  Kızlar saçlarını yapmayı bitirip ufak dokunuşlarla makyajını da tamamlamışlardı.
Ayağı kalkıp aynadaki yansımasına baktı kendisini tanımakta zorlandı. Gözleri... gözleri bile bir değişik bakıyor bir başka parlıyordu. Kendisini incelemeye o kadar dalmıştı ki içeri giren adamı fark etmedi bile. Bertan içeri girip kapıyı arkasından kapatmış fakat Canan'a yaklaşmamıştı. Önce gözleriyle su gibi içti karşısındaki kadının güzelliğini. Eğer kabul ederse bir ömür aşkının kölesi olacaktı bu kadının.  Çok büyük bir kumar oynamıştı Bertan. Ya ömrünün sonuna kadar kazanacak ya da kaybedecekti. Başka bir kadını bu denli sevemeyeceğini biliyordu. Usulca yaklaşıp kollarını Canan'ın beline dolamış çenesini de omzuna yaslamıştı. Şimdi ikise birbirinin yansımalarını seyrediyordu.

"Hazır mısın? "

"Bilmiyorum değilim sanırım ben bilmiyorum Bertan biz napıyoruz?"

" Evleniyoruz güzelim. Aile oluyoruz. Sen istemiyor musun yoksa?"

" Ben istiyorum, istiyorum ama..."

" Aması yok! Hazırsan çıkalım herkes bizi bekliyor."

Canan derin bir nefes aldı.

"Hazırım, çıkabiliriz."

******

Önder, yaka paça çekiştirerek nikah salonuna soktu Zeynep'i. En sonunda zıvanadan çıkartmıştı adamı. Tam 1 saat 15 dakika boyunca gelmemek için ayak diretmiş Önder ısrar etmekten vazgeçmiş hazırlanıp tek başına kapıdan çıkacağı sıra ise onu yanında götürmediği için çemkirmeye başlamıştı. Önder sabrının bütün sınırlarını zorlayarak Zeynep'in hazırlanmasını beklemiş, arabada ki bütün şikayetlerini dinlemişti fakat artık tükenmek üzereydi.

"Çekiştirmesene yaa kolumu ben kendim yürüyebilirim."

"Sus ve yürü Zeynep yemin ederim elimden bir kaza çıkacak şimdi."

"Aman anca konuşursun zaten iş icraata gelince fıss."

"Bana bak kızım..."

"Baktım nolmuş??"

"Gençler hoşgeldiniz bölmek istemezdim ama nikah başlamak üzere biraz acele etseniz iyi olur." 

"Hoşbulduk Doğuş'çum."

Zeynep Doğuş'a cevap verip arkasına bile bakmadan nikah salonuna geçip oturmuştu. Önder ise geride pimi çekilmiş bomba misali patlamaya hazırdı.

"Dostum, o neydi öyle? Biraz daha uğraşsaydınız aranızdaki elektrik görünür hale gelecekti."

"Başlatma lan elektriğinden. Elektrikmiş tövbe tövbee.."

Doğuş yüzünde büyük bir sırıtmayla önünde söylenerek yürüyen Önder'i takip etti. Gözleri bütün salonu tarayıp Zehra'yı aradı. Yanından bir adım uzaklaşsa kalbinde büyük bir boşluk oluşuyor aldığı nefes yeterli gelmiyordu. O inatçı küçük burnunu her işe sokmazsa Doğuş mutluluğun tanımını yapamıyordu. Koluna dokunan küçük narin eli hissedince omuzlarındaki gerginlik yerini rahatlamaya bıraktı. Dudaklarında büyük bir gülümsemeyle arkasını dönüp minik kelebeğini kollarının arasına aldı.

"Tırtılım harika görünüyorsun."

"Abartma Doğuş alt tarafı bir elbise. Ayrıca sana kaç kere söyledim bana tırtılım deme."

"Demem kelebeğim tamam kızma hemen."

Mehmet komiser ve Selin'in yanlarına gelmesiyle herkes yerlerine geçmiş gelin ve damadın gelmesini beklemeye başlamışlardı. Mehmet ve Selin, Doğuş ve Zehra, Önder ve Zeynep çiftinin dışında polis erlerinden Fethi ve doktor Furkan da nikaha gelmişlerdi. 

*****

Canan heyecandan tir tir titriyordu. Parmağında ömrü hayatında görebileceği en güzel yüzük vardı. Gerçi önemli olan yüzüğün güzel olup olmadığı değil o yüzüğün sevdiği adam tarafından parmağına takılmış olmasıydı. Bertan'ın kolunda merdivenlerden inip nikah masasına oturuşunu flu bir perdenin arkasından izliyordu sanki. Toplasan 10 kişiyi geçmeyecek davetlilere baktığında gözleri dolu dolu oldu. 

Gerisi rüya gibiydi. Bertan'ın şahidi Mehmet komiser olurken onun şahidi hazırlanmasına sabırla yardım eden Selin olmuştu. Ne zaman evet dediler ne zaman imzaları attılar bilmiyordu. Elinde nikah cüzdanı ayakta dikilirken Bertan'ın alnına kondurduğu öpücükle kendine geldi. Derin derin kokusunu içine çeken adam dudaklarını teninden ayırmak istemiyor gibiydi. Alnına değen dudakların fısıltısını duyduğunda öldü Canan cennetine kavuştu.

"Seni seviyorum..." (Bertan)

 İlk defa gözyaşlarının mutluluktan aktığını hissediyordu.

"Seni seviyorum..." (Canan)

...






Continue Reading

You'll Also Like

15.3K 947 28
Piyanonun tuşlarında ince zarif parmaklarını gezdirirken tam karşısında yer alan adama kıvrımlı kirpiklerinin altından baktı. "Kalbini kırabilirim." ...
512K 39K 37
Işığını kaybetmiş yönünü arayan bir adam. Ona yönünü gösteren ışığı tutan bir kadın. Rüyalarında çehresini göremediği bir adama kapılan Suhandan, onu...
9.9K 454 26
Bir yanda annesi babası tarafından gözleri önünde öldürülmüş kimsesiz ve sevgisiz kalmış bir kız Bir yanda aile şefkati kalbinden bir an bile eksik o...
3K 71 13
Arkadaşlar bu çalışmamda kısa ve anlamlı şiirlerimi okuyabilirsiniz. Her bir bölüm bir şiirdir. İyi okumalar..