Hayat Seninle Güzel

By sudetzk

2.1M 66.7K 5K

Hayatı boyunca sevgi görmemiş asi bir kız,bir anda bir adamı her şeyden çok severse; Sevgiyle büyütülmüş, eğl... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16. Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm

17.Bölüm

39.7K 2.3K 316
By sudetzk

 - İYİ OKUMALAR-

SIRMA

" ÖMER!" diye kükreyen Demir amca ile ben bile yerimden sıçradım. Ömerse bir anda doğruldu ve büyük bir telaşla ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sonra babasıyla göz göze geldiler.

" Hemen üzerine bir şey giyip yanıma gel." diyen Demir amca Emir Aliyi dışarı çıkarıp kapıyı çekti. Onlar çıktığında ancak kendine gelebilmişti Ömer. Demir amca çıkınca kısa bir süre kapıya baktıktan sonra bakışları bana döndü ve oflayarak elini saçlarından geçirdi.

" Of Sırma ya, of!" Dediğinde ister istemez kaşlarım havaya kalktı.

" Ben ne yaptım ki şimdi? Daha babanın neye kızdığını bile anlamadım."

" Babamın neye kızdığını anlamadın mı? Bilmem farkında mısın ama sen benim yatağımdasın ve ben yarı çıplağım. Sence bu normal bir durum mu?" Derken küçük bir çocuğa anlatır gibi konuşuyordu.

" Tamam da kız olan benim, senin baban neden bu kadar sinirlendi." Dediğimde gülmeye başladı ve yataktan çıktı.

" Problem de o ya, kız olan sensin." Derken dolabından bir tişört aldı ve giydi. Bu sırada sırtında ki yaralar bir kez daha ilgimi çekti.

" Sırtında çok fazla iz var Ömer." Dediğimde tişörtünü giyip bana döndü.

" Bir kaç yıl önce bir kaza geçirdim, ondan kalan izler." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Okula da bu yüzden mi ara verdin?" Dediğimde başını salladı ve kapıya yöneldi.

" Nereye?" Dediğimde gülümseyerek konuştu.

" Babamdan yemem gereken bir azar var, çok bekletmeyeyim." Deyip odadan çıktı.

Ömer odadan çıktıktan sonra bu olanları değil de onun sırtında ki yaraları düşündüm. Gerçekten büyük bir kaza atlatmış olsa gerek. Bu sırada komidinin üzerinde altı farklı ilaç gördüm. İzmirde ki evinde de vardı aynıları. Sanırım kullandığı ilaçlar bunlar ama hepsini mi kullanıyor? Eğer öyleyse bunlar biraz fazla değil mi?

Bu düşüncelerle yataktan kalkıp odadan çıktım ve odama yöneldim. Bu sırada Demir amcanın sesini duyunca sesin geldiği yere yöneldim bu kez. Bir kapının önünde durduğumda aralık olan kapıdan bir masanın arkasında ayakta duran Demir amcayı ve masanın önünde ki koltuklarda karşılıklı oturan Emir Ali ve Ömeri gördüm.

" Ne bu haliniz oğlum? Bu evde ailenle yaşıyorsun sen, annen baban, kardeşlerin var." Demir amcanın sinirli sesinden sonra Ömer konuştu.

" Gece korkunca yanıma geldi. Ne yapsaydım yani, bıraksaydım da korksa mıydı? Hem bir şey olduğu yok, sadece uyuduk." Dediğinde Demir amcanın kaşları havaya kalktı.

" Peki oğlum madem öyle, üstsüz uyuyamayan sen neden yarı çıplaktın ve o kızın üstünde neden senin giysilerin var?"

" Sadece bir tişört baba! İnce giyinmişti, üşümesin diye kendi tişörtümü giydirdim." Dediğinde Demir amca derin bir nefes aldı.

" Bana bak sıpa, İzmirde ne halt yersen ye ama burada ailenle yaşıyorsun. Ona göre davran. Korkuyorsa da Neşeye söyle gitsin kızın yanına. Ben evimde böyle bir şey istemiyorum." Dediğinde Ömer başını sallamakla yetindi. Bu sırada bıyık altından gülen Emir Aliyi görünce ona çıkıştı.

" Sen niye gülüyorsun, Allah aşkına? Birde abi olacaksın, beni savunman gerekirken ancak gül sen!" Ömerin çıkışmasıyla daha da şiddetlenen gülmesiyle konuşmaya çalıştı Emir Ali.

" Lan oğlum durdun, durdun da burada mı yatağa attın kızı?" Dediğinde Ömerde en az benim kadar kızardı ama o daha çok öfkedendi.

" Ya, yok öyle bir şey!" Diye çıkıştığında Demir amcanın bakışları ona dönünce Ömer zıvanadan çıktı resmen.

" Söylediklerime itimadınız kalmadı mı ya? Yok. Öyle. Bir. Şey." Derken son cümleyi tane tane söyledi.

" Senin söylediklerine itimadım tam oğlum. Yapmadım diyorsan yapmamışsındır. Ama eğer ciddi düşünmüyorsan da kızın günahına girme." Demir amcanın ses tonu az önce ki gibi sertti ama bakışları o kadar sert değildi.

" Ha ciddiysem istediğim haltı yiyeyim yani! Tövbe tövbe." Derken ayaklanmıştı. " Başka bir şey yoksa gidiyorum ben, Sırmaya bakayım bir." Diye ters bir şekilde konuştuğunda Emir Ali yine alayla konuştu.

" Seni dedemle bu kadar muhatap etmemeliydik sanırım." Dediğinde Ömer ciddi bir surat ifadesiyle başladı.

" Neyu varmiş benum dedemun? Kot kafalinin ettuğu lakirduya bak." Derken dedesinin mimiklerini de taklit etmişti.

" Valla aynısı." Diyen Emir Ali kahkaha atarken Demir amca gülerek konuşmuştu.

" Eğer dedem bunu görürse seninle gurur duyardı, kizul uşak." Dediğinde Ömer sırıtarak konuştu.

" Onun yanında da bir gün konuşurum böyle. Şimdi izninizle." Deyip kapıya yöneldiğinde panikle yerimden kıpırdandım ve hızla odama girdim.

Bir kaç dakika sonra da Ömer geldi. Herkesin hazır olduğunu ve bizi beklediğini söyledi. Büyükler biz kalkmadan kahvaltılarını etmişti ama gece geç yatan ve sabah kalkamayan bizlerse yolda kahvaltımızı edeceğiz. Hazırlanıp aşağı indiğimde Semih amca ve ailesi de yeni gelmişti. Semih amca Demir amcaya sarıldıktan sonra elinde ki gazeteyi uzatıp neşeyle ve birazda alayla konuştu.

" Senin gelini artık herkes biliyor dostum." Dediğinde kimse bir şey anlamadığı için Güneş bana bakarak açıklama yapmıştı.

" Ömerle Sırma gazeteye çıkmışlar." Dediğinde Demir amcadan önce Melek gazeteyi alıp okumaya başladı.

" Yılın sürpriz aşkı sosyetenin genç isimlerinden geldi... İzmir sosyetesinin ve gece hayatının gözde ismi Sırma Çetinle İstanbul sosyetesinin ve iş dünyasının önemli ailelerinden Sancaktarların gizemli oğlu Ömer Sancaktarın ilişkisi herkesi şaşırttı. " Allah Allah! Niye şaşırıyorlar ki?!

" Dün akşam arkadaşlarının doğum gününe birlikte katılan genç çift bütün gece bir an bile ayrılmazken Ömer Sancaktar sevgilisinin elini hiç bırakmadı. Çifte yakın kaynaklardan öğrenildiğine göre Sırma Çetinin son zamanlarda gece hayatından elini eteğini çekmesinin nedeni sevgilisi Ömer Sancaktarmış. Sırma Çetin gece hayatının vazgeçilmezi iken ilk defa bir partide görüntülenen Ömer Sancaktar gerçekten değişik bir çift olmuş gibi duruyor. Birbirine zıt bu iki gencin ilişkilerinin akıbeti merakla beklenirken umarız mutlu olurlar." Dedikten sonra gazeteyi çevirip hemen yanımda duran annesine gösterdi.

Gazetede üç tane fotoğrafımız vardı. Birinde el ele tutunmuşken Şebnemle konuşuyorduk. Diğerinde dans ediyorduk. Üçüncü ve son fotoğrafta ise Ömer bir elini omzuma atmış diğeriyle yüzüme düşen saçımın bir tutamını tutarken gülümseyerek bana bakıyordu. Bense iki elimi de beline dolamış yüzümde kocaman bir gülümsemeyle ona bakıyordum.

Tam bu sırada merdivenlerden inen Ömerle göz göze geldim. Korkarak baktığım gözlerinden hiç bir şey anlamadım. Ya da yanlış anladım çünkü gayet neşeli gibiydi. Yani niye neşeli olsun ki? Sonuçta benim yüzümden ilk defa gazetelere çıktı. Üstelik sevgili diye yazmışlar. Yani, tamam sevgili gibi bir şeyiz ama yine de... Ya, of inşallah benden uzaklaşmak istemez.

Ben onun vereceği tepkiyi merakla beklerken odada ki sessizlikle diğerlerine baktığımda onlarında benden bir farkının olmadığını fark ettim. Ömer elini uzatıp Melekten gazeteyi aldığında şöyle kısa bir bakış attı ve sırıtarak bana baktı.

" Çok yakışıklı çıkmışım ya. Normalde bu kadar fotojenik değilimdir. Galiba fotoshop var bu fotoğrafta." Derken kısa bir an düşünür gibi yaptı ve tekrar konuştu. " Aslına bakarsan sen olduğun için bu kadar güzel bu fotoğraf." Derken gözlerimin içine bakıyordu.

Bana söylediklerinden ziyade son kelimelerinde değişen ve bambaşka duygular barındıran bakışlarıyla içimde bir şeyler eridi, kalbim pır pır etti, karnımda ki arılar uçuşa geçip iğnelerini acımasızca karnımın her bir yanına batırdı.

" Sen zaten çok yakışıklısın." Dediğim anda nerede olduğumuz aklıma geldi ve yüzümde ki aptal gülüş solarken elimi ağzıma kapattım. Ama artık olan olmuştu ve herkes duymuştu.

" Şey, ben...Şeyi unutmuşum, onu alıp geleyim." Diye bir şeyler saçmalayıp hızla merdivenleri tırmandım ve kendimi lavaboya attım.

Aynaya baktığımda kıpkırmızı olan yüzümü gördüm. Utandığımda böylesine kızardığımı bilmiyordum aslında. Ömeri tanıdığımdan beri kendimle ilgili yepyeni şeyler öğreniyorum. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp kızarıklığın biraz olsun geçmesini sağladığımda banyodan çıktım.

Kapıdan çıktığımda kesinlikle Ömeri karşımda bulmayı beklemiyordum. Beni beklerken yaslandığı duvardan ayrılıp bir adımla önümde durdu. Başımı kaldırıp ona baktığımda elini uzatıp iki parmağının tersiyle yanağımı okşadı.

" Utanmak gerçekten çok yakışıyor." Derken yine o adlandıramadığım ama çok iyi hissettiren bakışlar vardı yeşillerinde.

" Rezil oldum." Diye inleyerek başımı göğsüne gömdüğümde yüzümü ellerinin arasına aldı ve konuştu.

" Rezil falan olmadın ama bir daha böyle bir şey yapma. Bu güzelliği ailem bile olsa bir başkasının görmesini istemiyorum." Derken hala kırmızı olduğunu düşündüğüm yanaklarımı baş parmaklarıyla okşadı ve ardından alnıma değen ve orada derin bir nefes alan yumuşak ve sıcak dudaklarla öylece kaldım. Geri çekilip tekrar gözlerime baktığında kaşları kalkmışken ve yüzümde ki ifade hoşuna gitmiş gibi gülümserken dudakları bu kez sırayla yanaklarıma değdi ve geri çekildi.

" Gidelim mi?" Dediğinde söylediği şeyi algılayamamıştım.

" Hı?" Dediğimde gülümsemesi genişledi.

" Bizi bekliyorlar, pikniğe gitmek için."

" Haa, tamam. Tamam gidelim." Derken yine utanmıştım.

Yüzüne bakmadan arkamı döndüm ve hızla yürümeye başladım. Bir kaç saniye sonra omzuma elini atıp beni kendine çekti ve saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu. Bu hareketleri kalbimi zorluyordu.

" Senin normal olmanı beklemek hataydı zaten." Derken sırıtarak bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda açıkladı.

" En başında beni hiç tanımamana rağmen utanmayan sen şimdi karşımda renkten renge giriyor." Dediğinde söyledikleri mantıklı gelmişti.

" Sen böyle söyleyince gerçekten garip geldi ama hiç bir zaman sana yakışan normal bir kız olduğumu söylemedim ki." Dediğimde bir anda merdivenlerden inmeyi bıraktı ve içinde öfke pırıltıları olan bakışlarla tek kaşı havada bana baktı. Neye kızdı ki şimdi, anlamadım.

" Bana yakışan bir kız?" Dediğinde neyi sorduğunu anlamamıştım.

" Sana yakışan kız işte. Böyle hanım hanımcık, kibar, nasıl konuşacağını bilen, zarif, sonra çok güzel, çok iyi kalpli, böyle melek gibi bir kız işte." Dediğimde kaşları havalanmıştı. Sonra gülümseyerek konuştu.

" Eh, ne yapalım bizde seninle idare edeceğiz." Deyip kolunu omzuma attı ve bir iki basamak indiğimizde kulağıma fısıltısı doldu.

" Birinin bana yakışması için önce kalbime yerleşmesi gerekir. Ondan sonra zaten yanıma başkası yakışmaz."

İkisi korumaların yedi arabayla piknik yapacağımız yere geldiğimizde gördüğüm görüntü ile nutkum tutuldu. Karşımda çok şirin ve güzel bir pansiyon vardı. Bembeyaz olan duvarları toz pembe kapılar, pencereler ve pencerelerde ki pembe çiçeklerle renklendirmişlerdi.

" Ömer burası çok güzel." Dediğimde gülümseyip arabadan inmeden hemen önce konuşmuştu.

" Annemin pansiyonu burası." Arkasından şaşkınlıkla bakarken hemen arabadan indim.

" Nasıl yani burası annenin mi?" Dediğimde başını salladı.

" Babamın anneme düğün hediyesi." Dediğinde gülümsemem genişledi.

" Çok güzel bir hediyeymiş." Dedikten sonra ona bakarak devam ettim. " Ama baban çok sert duruyor, yani ne bileyim böyle bir fikir ona pek yakışmıyor sanki." Derken çoktan içeriye giren ailesinin ardından bizde içeriye yöneldik.

" Aslında göründüğü kadar serttir, hele sinirliyken kaçacak delik ararsın ama söz konusu annem olunca dünya durur babam için." Dediğinde hoşgeldiniz diyen bir kaç kişiden sonra diğer kapıdan bahçeye geçtik.

Arka bahçeye geçtiğimde pansiyonun bir göl kenarında olduğunu fark ettim. Pansiyondan biraz uzaklaşıp gölün kenarında hazırlanmış olan masalara yerleştik. Ben otururken Ömer beyaz tişörtün üstüne giydiği gömleği çıkardı.

" Ömer hadi, etler bizi bekliyor." Diyen sarışın adam Demir amcayla aynı yaşlardaydı.

" Tamam Erdem amca, geliyorum." Ömer mangalın başına giderken erkekler maç hazırlığına girdi, kadınlarsa müthiş bir sohbete başladılar. Sonra konu Ömerlerin çocukluğuna geldi. Konuyu ilk açan yanına gelen küçük oğluyla anlaşamayan Suna teyzeydi.

" Ne Hamza ne de Güneş beni Anıl kadar uğraştırmadı ya." Diyen Suna teyzeyi İrem teyze gülümseyerek cevapladı.

" Sanki Afşini bilmiyormuş gibi konuşuyorsun Sunacığım. Daha hamileyken başlamıştı." Dediğinde herkes gülerken ben neye güldüklerini anlamamıştım. Bunu fark eden İrem teyze bana açıklama yaptı.

" Afşine hamileyken çok aksiydim. Öyle ki bir keresinde Demir amcan toplantısı uzayıp akşam yemeğine gelemeyince eve geldiğinde tam iki saat içeriye almadım onu. Adam sonunda çığlıklarıma aldırmayıp sekiz aylık hamile halimle beni kucağına almıştı da öyle girmişti eve. O yüzden Demir amcan hep onun kendisine benzeyeceğini söylerdi ki nihayetinde öyle de oldu." Dediğinde kıkırdamaktan geri alamadım kendimi.

" Çocuklarımın arasında en huysuzu Afşindir ama pek gösteremese bile ailesine en düşkünü de odur. Babasından biliyorum sevdi mi tam sever Afşin. Emir Ali ona göre daha sakindir. O sanki hep büyük gibiydi, her zaman olgun bir yanı vardı onun. Ama o da çok fevridir. Aniden sinirlenip her şeyi mahvedebilir, hiç düşünmez. Demir ve Semihin söylediğine göre Demirin babasına çekmiş. Gelinlerimin arasında hep Ömerin eşinin en şanslısı olacağını düşünmüşümdür çünkü Ömer sessiz sakin bir çocuktur. Sevgi doludur ve bunu her zaman ifade eder.

Genel itibariyle bana çektiği için bazen saflığı da tutar. Öyle kolay kolay sinirlenen, kızan bir yapısı yoktur. Sinirlense bile saman alevi gibi saniyeler içinde söner siniri. Ama eğer gerçekten sinirlenirse işte o zaman babasından aldığı iki huyundan biri devreye girer. Karşına o kadar acımasız bir Ömer çıkar ki ne yapacağını şaşırırsın." Dediğinde şaşırmadan edemedim.

" Açıkçası Ömeri daha yeni yeni tanıyorum çünkü Ömer hiç de öyle sevgi yanlısı biri değildi, en azından bana karşı. Başlarda bayağı bir soğuktu." Dediğimde İrem teyze bariz bir şekilde şaşırdı.

" Ömer mi soğuk davrandı?!" Dediğinde başımı salladım.

" Esasında bugün burada olmamın tek nedeni benim Ömer konusunda inatçı oluşum."

" O halde geçmişte yaşadığınız bir olay Ömeri kızdırmış olmalı ki istediğinde müthiş bir oyuncu olabildiğinden bu kez de soğuk bir adamı oynamış olmalı." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

" İyi de biz Ömerle ilk kez karşılaştık." Dediğimde şöyle bir düşündü ve başını iki yana salladı.

" Eğer oğlumu birazcık tanıyorsam böyle davranmasının mutlaka bir sebebi vardır. Bence biraz dikkatli düşün." Dedikten sonra ayağa kalkıp pansiyondan bir şeyler getiren görevlilerin yanına gidip bir şeyler söyledi. Bende yerimden kalkıp mangalın başında ki Ömer ve sarışın adamın yanına gittim. Gittiğimde mangal yeni közlenmişti.

" Kolay gelsin." Dediğimde Ömer sıcaktan ve dumandan dolayı kızarmış bir yüzle bana döndü.

" Kolaysa başına gelsin." Dediğinde adam gülmüş ve konuşmuştu.

" Arkadaşını benimle tanıştırmayacak mısın Ömer?"

" Affedersiniz dalgınlığıma gelmiş. Sırma, arkadaşım; Erdem amca babamın çocukluk arkadaşı ve Selimin babası." Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

" Selimi tanıyor musun?" Dediğinde başımı salladım.

" Evet, Selim hoca fizik öğretmenimiz." Dediğimde kaşları havaya kalktı.

" Şaşkınlığımı mazur gör kızım ilk defa oğlumun bir öğrencisiyle tanıştım." Dediğinde gülümsemekle yetindim. Bu esnada Ömerde etleri mangala attı.

" Siz neden maça katılmıyorsunuz?" Diye sorduğumda Erdem amca konuştu.

" Ben aşçı başı olarak burada olmalıyım Ömere ise yasak." Dediğinde soran gözlerle Ömere baktım.

" Neden?" Sorum üzerine Ömer istemeyerek de olsa keyifsizce mırıldandı.

" Kaza yüzünden."

Bir kaç saat sonra yemekler yenmiş herkes keyifli bir sohbete dalmıştı. Masanın tamamına baktığımda derin bir nefes aldım. Ben hiç böyle güzel ve samimi bir ortamda bulunmamıştım ki. Çünkü benim hiçbir zaman bu kadar geniş sevgi dolu bir ailem olmadı. Ömer hemen yanımda oturmuş sonradan gelen Selim hocayla neşeli bir şekilde konuşuyordu. O anda aklıma unuttuğum bir soru geldi. Ömerin uyurken adını sayıkladığı Menekşe kim ya?

" Ne düşünüyorsun böyle?" Diye soran diğer yanımda ki Neşeydi. Bu sırada Ömer de yanımdan kalkınca aklımda ki soruyu ona sordum.

" Menekşe diye birini tanıyor musun Neşe?" Dediğimde şöyle bir düşünüp başını iki yana salladı.

" Hayır. Niye sordun ki?" Dediğinde hayal kırıklığıyla derin bir nefes aldım, halbu ki Neşenin bildiğinden nerdeyse emindim.

" Peki bu ismi Ömerden falan duydun mu daha önce?" Diye sorduğumda durup şöyle bir bana baktı.

" Ömerden mi duydun sen bu ismi?" Dediğinde başımı salladım.

" Uyurken sayıkladı." Kaşları havaya kalkarken şaşkınlıkla konuştu.

" Allah Allah, dur ben bir araştırayım şu konuyu." Dediğinde Ömer gelip ikimizin ortasında durdu ve gülümseyerek konuştu.

" Bölüyorum ama Sırma benimle gelir misin?" Dediğinde başımı salladım ve ayağa kalktım.

Ayağa kalktığımda elimi tutup beni ormanın içine doğru yürütmeye başladı.

" Nereye gidiyoruz Ömer?"

" Sana bir şey göstermek istiyorum."

Yola devam ederken beş dakika sonra pansiyonun uzun bahçe duvarlarına ulaştık ve Ömer karşımıza çıkan kapıyı açmak için cebinden çıkardığı anahtarı kullandı. Oradan çıktıktan sonra on dakika daha yürüdük ve büyük bir meşe ağacının altında durduk.

" Hadi gel." Derken ağacın en altta ki dalına tutunup kendini yukarı çekmişti. Ben şaşkınlıkla ona bakarken elini bana uzattı. " Hadi, tut elimi."

" Ömer ne yapıyoruz?" Derken eline tutunup bende çıkmıştım.

" Sana çok güzel bir şey göstereceğim." Dediğinde daha önce fark etmediğim merdiveni gösterdi.

" Hanımlar önden, buyurun."

Daha fazla soru sormadan merdivene yöneldim ve yavaşça çıkmaya başladım. Merdiven bittiğinde ağacın en üstünde tahtalarla yapılmış bir alana çıktık.

Kocaman bir ağacın tepesinden bir şehre bakarsanız ne olur biliyor musunuz? Muhteşem bir manzarayla karşılaşırsınız öyle ki nutkunuz tutulur ve tıpkı benim gibi hiç bir şey söyleyemezsiniz.

" Çok güzel değil mi?" Diye soran Ömerle başımı salladım.

" Muhteşem! Özellikle ayağımın altında ki orman çok güzel."

" Ormanın üstünde yürüyormuşsun gibi." Derken hislerime tercüman olmuştu. Gidip tahtaların ucuna oturdu ve eliyle yanını işaret etti.

" Gel, oturalım biraz." Dediğinde gidip yanına oturdum ve bende onun gibi ayaklarımı tahta zeminden aşağı sarkıttım.

Ömer ellerini biraz gerisinde yere dayamış ileriye bakarken içimden geldiği gibi ona iyice yanaşıp ellerimi beline sardım ve başımı göğsüne dayadım. Bu hareketim karşısında oda bir elini belime sardı ve beni iyice kendine çekip saçlarımın arasına uzun bir öpücük kondurdu.

" Saçların çok güzel kokuyor. Senden gelen çiçek kokusunun kaynağı saçların sanırım." Dediğinde gülümsedim.

" Ben senin kokunu henüz çözemedim, ama hani yağmur yağdığında ormanda ıslanan toprak ve yeşillik kokusu insana bir huzur verir ya işte öyle huzur buluyorum kokunda." Derken başımı omzuna dayadım ve yüzüne baktım.

" İlginç bir şekilde seni gördüğüm yada fark ettiğim ilk andan beri hep huzur buldum yanında." Dediğimde gülümseyerek bana baktı ve alnımı öptü bir kez daha.

" Bazen hiç ummadığın insanlar ummadığın şeyler yapabilir veya hissettirebilir ama bir anda bana böylesine bağlanman gerçekten garip." Dediğinde günlerdir aklıma takılan soruyu sordum.

" Ömer biz ne yapıyoruz?" Dediğimde anlamayan gözlerle bana baktı.

" Neyi ne yapıyoruz?" Gerçekten anlamamış!

" Yani senle ben neyiz Ömer? Eğer arkadaşsak neden böyle sarmaş dolaş oturuyoruz? Yok arkadaş değilsek neyiz?" Ben heyecanla sorumun cevabını beklerken Ömerden her şeye turp sıkan bir cevap geldi.

" Aliyle de arkadaşsın ama onunla da fazla samimisin." Dediğinde kaşlarım çatıldı ve biraz geri çekildim.

" Sen şimdi arkadaş olduğumuzu mu söylüyorsun? Yoksa Aliyi mi kıskanıyorsun? Ve bil diye söylüyorum ben daha önce kız yada erkek hiç bir arkadaşımla birlikte uyumadım." Derken kaşlarım daha da çatılmıştı.

Ömer ellerini uzatıp yüzümü ellerinin arasına aldı ve önce parmağıyla çatılan kaşlarımı düzeltti sonra da önüme gelen bir tutam saçımı kulağımın arkasına atıp gülümseyerek konuşmaya başladı.

" Ali arkadaşın bile olsa onunla bu kadar yakın olman hoşuma gitmiyor, aranızda bir sınır olmalı." Derken bir babanın çocuğuna bir şeyler öğretirken kullandığı mimik ve bakışlara rastladım yüzünde. Sözleri bittiğinde yüzünde ki o ifade değişti ve yerini yine adlandıramadığım o güzel bakış ve ifadeye bıraktı.

" Ve soruna gelirsek, sen ne olmak istersen oyuz." Dediğinde kısa bir an anlayamadım.

" Ben ne istersem?" Diye sorduğumda başını salladı.

" Sen ne istersen."

" Arkadaş olmak istersem?" Diye sorduğumda yine aynı bakışla cevapladı beni.

" Arkadaş oluruz."

" Sırdaş olmak istersem?"

" Sırdaş oluruz."

" Sevgili olmak istersem?"

" Sevgili oluruz." Dediğinde daha dikkatli baktım yüzüne ama evet, gayet bilinçli konuşuyor.

" Ya bir ömür yanında kalmak istersem?"

" Bir ömür yanımda olursun." Dediğinde son sorumu sordum.

" Peki bunların hepsini birlikte istersem?" Dediğimde gülümsemesi genişlerken ellerinin arasında ki başımı kendine çekti.

" O zaman arkadaşım..." derken yanağımı öptü. " Sırdaşım..." derken diğer yanağımı, " Sevgilim..." derken çenemi, " Ve karım olursun." Derken en son alnımı öptü.

Continue Reading

You'll Also Like

279K 10.1K 34
Esra'nın tüm hayatı, 15 yaşında annesini kaybettikten sonra başlamıştı. Yıllar boyunca okulunu dahi bırakıp tamamen, annesinden sonra hayata küsen ku...
569K 21.1K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
1.5M 66K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1.1M 46.1K 43
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...