İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 8

146K 6.2K 819
By bayanclara

Okul çıkışı eve gitmek yerine Baharlara gittim. Bahar'la birlikte Nermin ablanın hazırlığı sofrada bir güzel karnımızı doyurduk ve Bahar'ın odasına geçerek ders çalıştık. Bu sene doğal olarak sürekli ders kasıyorduk. Kolay yerler istemiyorduk ve üzerimizdeki yük bir hayli ağırdı.

Karanlık çökmeye başlarken geç kalmak istemeyerek Baharlardan çıktım ettim ve kendi evimize doğru yol aldım. Evlerimiz yakın olduğundan ve peşime herhangi bir köpek takılmadığından yirmi dakika içinde eve varmıştım.

Bahçeden içeriye girdikten sonra çantamdan anahtarımı aldım ve dış kapıyı açtım. "Ben geldim!" diye bağırdıktan sonra ayakkabılarımı çıkardım ve içeri geçtim. Annem mutfaktan "Hoş geldin kızım!" diye bağırınca mutfağa gittim. Merve ablayla beraber yemek hazırlıyorlardı.

"Açsın değil mi?" diye sordu Merve abla.

"Evet, evet. Akşam yemeğinden önce çıktım. Üzerimi değiştirip gelirim birazdan," diyerek mutfaktan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Üst kata çıkınca tam odama doğru ilerleyecekken annemle babamın çalışma odasının kapısı açıldı ve Batu dışarı çıktı. Ben şaşkınca ona bakarken peşinden çıkan babam gülerek "Hoş geldin prenses," dedi.

"Hoş buldum baba," dedim ona bakarak.

"Neyse Kenan abi ben gideyim. Teşekkür ederim her şey için," dedi Batu babama bakarak.

"Olur, mu öyle şey Batu? Birazdan yemek yiyeceğiz. Beraber yiyelim, sonra gidersin."

"Yok abi, yeterince rahatsızlık verdim zaten. Bir dahakine."

Batu'nun babamla olan samimiyetini garip karşılasam da bir şey belli etmedim. Ayrıca Batu'yu daha önce hiç bu kadar kibar konuşurken de görmemiştim.

"Kızıyorum ama ona göre," dedi babam kaşlarını çatarak. "Kalıyorsun dediysem kalıyorsun."

"Peki abi," dedi Batu pes ederek.

"İyi," diyerek bana döndü babam. "Yemek hazır mıydı kızım?"

"Yok baba ama birazdan hazır olur."

"Benim halletmem gereken bir iki ufak şey var. O zamana kadar Batu'yla sen ilgilenirsin değil mi?"

Kocaman çocuğun neresiyle ilgileneceğimi anlamasam da "Tabii," dedim. Babam kafasını sallayıp odasına girince bende Batu'ya "Hadi gel," diyerek kendi odama doğru ilerledim.

"İstersen aşağıda bekleyebilirim," dedi arkamdan gelmeyerek. Ona omzumun üstünden bakıp "Babamdan bir azar daha yemek istiyorsun anlaşılan?" diye sordum. Bir şey demeyerek yanıma geldi.

"Korkma odam pembe değil," dedim odama girerken. O da peşimden girip kapıyı hafif aralık bıraktı.

"Aslında hiç öyle bir şey düşünmedim," diyerek odamı inceledi. "Ve görüyorum ki yanılmamışım. Beyaz ha?"

"İç açıyormuş," dedim omzumu silkerek. Çantamı masamın yanına koyup yatağıma oturdum.

"Anne psikolog olunca tabii," dedi gülerek. Bende güldüm.

"Hiç sorma."

Batu gözleriyle odamı tararken yerimden kalktım ve dolabımdan eşofmanımı ve bluzumu aldım.

"Sen dur burada. Ben üzerimi değiştireceğim," diyerek odanın çıkışına ilerledim. Sabahtan beri okul kıyafetleriyle duruyordum.

Batu bir şey demeyerek kafa salladığında odadan çıkıp banyoya girdim ve hızlıca üzerimi değiştirdim. Daha sonra okul kıyafetlerimi alarak banyodan çıktım.

Odama geldiğimde Batu'yu kitaplığımın başında buldum. Tek tek kitaplarımı inceliyordu. Aynı onun odasına girince benim de yaptığım gibi.

Okul kıyafetlerimi dolabıma astıktan sonra Batu'ya döndüm ve onu elindeki fotoğrafa bakarken gördüm. Hareket etmeyip ona bakmaya devam ettim. Elindekinin kimin fotoğrafı olduğunu anlamam hiç zor değildi.

Batu ona baktığımı fark edince elindeki fotoğrafı bana çevirdi. Yüzündeki tuhaf ifadeyle "Sanırım bu arkadaş yaranın sahibi," dedi. Gözlerim fotoğrafa kaydığında bir tuhaf oldum. Geçen yılbaşından bir anıydı. Her fotoğrafımızda olduğu gibi gülümsüyorduk. Gözlerimizin içi parlıyordu.

Batu konuşmayacağımı anladığında "İstersen," dedi mırıldanarak. "Anlatabilirsin. Dinlerim. Yani hem dinler hem de çok yakından anlarım."

"Hayır," dedim kafamı hızla iki yana sallayarak.

Fotoğrafa bir kez daha bakıp aldığı kitabın içine koydu ve kitabı kitaplığıma yerleştirdi. Sanki... Biraz alınmış gibiydi. Emin değildim veya kanıtlayamazdım belki ama yüz ifadesi farklıydı.

"O halde ben aşağı iniyorum," diyerek kapıya ilerledi. Elini kapı kuluna koyduğunda "Bazen," dedim birden. Sesim mırıltı gibi çıkmıştı. Batu duraksayıp yavaşça bana doğru dönerken ilerleyip kitaplığımın önünde durdum ve Batu'nun biraz önce koyduğu kitabı alarak içindeki fotoğrafı çıkardım. Kutay'ın yıldızları andıran parlak gözlerine bakarak "Bu hale nasıl geldiğimizi anlayamıyorum," diye devam ettim.

Kafamı kaldırdığımda Batu'nun dikkatle yüzüme baktığını gördüm. Kitabı kitaplığa koyduktan sonra ilerleyip yatağımın yanına bıraktım kendimi. Sırtımı yatağa yaslayıp Batu'ya baktım.

"Üç yıl... Koskoca üç yıl yalan olabilir mi Batu?" diye sordum titreyen sesimle.

Batu aralık olan kapıyı tamamen kapattı ve tam karşıma, aynı benim gibi oturarak sırtını duvara yasladı.

"Olabilir de, olmayabilir de," dedi iç çekerek. Fotoğrafı ona doğru döndürdüm.

"Burada gerçekten seviyormuş gibi bakmamış mı? Bakışlar yalan söyler mi?"

"Aslında," diyerek gözlerini fotoğrafa çevirdi. "Bu fotoğraftaki bakışların gerçek olamayacağını pek sanmıyorum," deyip sustu ve bana baktı. "Üç yıllık bir beraberlik birkaç ayda bitip şehir değiştirecek kadar küçük olmamalı."

"Tam da o yüzden buraya döndüm ya asıl. İçimdeki sevgi benden bile büyük. Her gün onunla yüz yüze gelerek kendime acı çektirmem saçma olmaz mıydı?"

"Ne oldu?" diye sordu ses tonunu düşürerek. "Yani tam olarak ne yaşandı da bitti?"

"Babası," dedim fısıltıyla. "Öldü."

"Çok mu seviyordu onu?"

"Çok. Daha önce babasına bu kadar bağlı bir çocuk görmemiştim. Annesine de bağlı ama babasına olan," deyip kısa bir an duraksadıktan sonra "aşkı desem daha doğru olacak sanırım, çok daha farklıydı. Babası hayatta örnek aldığı tek kişiydi. Onun gibi olmak istiyordu." diye devam ettim.

"O halde babasını kaybetmek büyük bir çöküntü yaşatmıştır ona."

"Öyle," dedim kafamı sallayarak. "Tam bir ay boyunca göremedim onu biliyor musun? Babasını toprağa gömdükten sonra odasına kapattı kendini. Kimseyle konuşmadı. Kimseyi istemedi."

Anlatırken o anlar canlanıyordu zihnimde. Gözlerim çoktan dolmuş, gözyaşlarım yanağımla buluşmayı bekler hale gelmişti.

"Bir ay boyunca hiç mi çıkmadı odasından?" diye sordu garipseyerek.

"Yani sadece geceleri birkaç dakikalığına çıkıyor geri odasına giriyormuş. Annesinden öğreniyordum bende. Yoksa dediğim gibi tam bir ay boyunca yüzünü göremedim.

"Peki, hiç konuşmayı denedin mi?" diye sordu ellerini cebine sokarak. Beni dikkatle dinliyordu. Nedense şuan her şeyimi onunla paylaşabilirmişim gibi geliyordu.

"Denemez olur muyum?" dedim özgürlüğünü ilan eden yaşı silerek. "Her gün kapısında beni içeri alması için yalvardım ama dinlemedi. Kimseye cevap bile vermedi. Hatta bazen," deyip sustum ve elimi ağzıma kapayarak hıçkırdım.

"Bazen?" diye sordu Batu.

"Bazen ağladığını duyuyordum. Ben onun ilk defa hıçkırık sesini duymuştum Batu. Ağladığını görmesem bile ağladığını duymak beni mahvetmişti. Şuan düşündükçe bile," diyerek sustum ve ellerimi yüzüme kapadım. O anlara geri dönmek bütün dengemi alt üst ediyordu.

Biraz öyle kalıp sessizce ağladıktan sonra derin nefesler alarak kendimi durdurdum ve ellerimle yüzümü silip kafamı kaldırdım. Batu gözünü bile kırpmadan beni izliyordu. Bir an bakışlarından rahatsız olarak yerimde kıpırdandım.

"Peki, ne oldu da döndün?" diye sordu.

"Bir ayın ardından odasından ilk kez çıktığında berbat görünüyordu. Geçen süre zarfında iyice zayıflamış ve çökmüştü. Annesi de bende şaşırmıştım. Hatta şaşkınlıktan konuşamıyordum. Gerçi benim ne durumda olduğumla pek ilgilenmemiş ve benimle konuşmak istemişti. Ne söylediğini tahmin edebiliyorsundur," diye mırıldandım.

Sorarcasına "Ayrılmak istediğini mi?" dediğinde kafamı salladım.

"Çok yalvardım. Bunu gerçekten yaptım ama beni hiç dinlemedi. Yine de vazgeçmedim. Her gün onlara gitmeye devam ettim. Onunla konuşamasam bile annesinin yanında olmak kendimi daha iyi hissettiriyordu. Sonra bir gün," deyip duraksadım ve derin bir nefes aldıktan sonra devam ettim.

"Bir kızla geldi. Annesiyle tanıştırmaya," derken sesim titremişti.

"Bu sanki seni kendinden uzaklaştırmak için yapılmış bir hareket gibi geldi bana," dedi Batu kaşlarını çatarak.

"İlk bende öyle sanmıştım," dedim elimde sıkı sıkı tuttuğum fotoğrafa kısa bir bakış atarak. "Ama değilmiş. Kız her dakika yanındaydı. Ayrılmıyordu. Babasını kaybettikten sonra hiç konuşmadığı kadar konuşuyordu kızla. Acıtıyordu Batu. Çok fazla acıtıyordu."

Batu derin bir iç çekti.

"Ve sende buraya dönmeye karar verdin."

Kafamı sallayarak onayladım.

"Yapamazdım. Onu her gün başkasıyla görmeye dayanamazdım. Ayrıca eğer orada kalsaydım okulu boşlardım. Hem de böylesine önemli bir dönemde. Burada en azından onu düşünmemek için kendimi derse veriyorum. Her anım ders çalışmakla geçiyor."

"Biliyor musun? Bana sorarsan buraya dönerek hata yapmışsın. Tabii eğer onu gerçekten seviyorsan."

"Tabi ki seviyorum," dedim sinirlenerek. "Ama dönmem gerekti diyorum, neden anlamıyorsun?"

"O çocuk sana bir gün geri dönecek," dedi beni hiç takmayarak. Ciddi bir şekilde söylediği şeyin ardından kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Emin ol, eninde sonunda pişman olup sana gelecek. Tabii eğer seni gerçekten sevdiyse."

"Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun?" diye sordum merakla.

"Bende hayatta en sevdiğim kişiyi kaybettim Melis," dedi acıyla gülerek. "Onu anlayabilecek nadir kişilerden biri de benim. Neden öyle davrandığını da anlayabiliyorum."

"Peki, sen niye öyle davranmadın? Yani hayatta en sevdiğin kişi öldü diye neden diğer herkesten kendini soyutlamadın?"

"Herkesin depresyonu farklıdır Melis," dedi ciddiyetle. Aynı annem gibi konuşuyordu.

"Olabilir," dedim hırsla. "Ne olursa olsun bu bencillikten başka bir şey değil. Bizi bir ay boyunca o halde bırakması hiç adil değil."

"Onun yaşadıklarını yaşamadın Melis. Bilemezsin."

"Anlamıyorsun," dedim bıkkınlıkla.

"Emin ol seni ya da onu benden daha iyi anlayabilecek biri yok."

"Hadi onu anladın, ya beni? Beni nasıl anlıyorsun?"

Uzattığı bacaklarından birini diğerinin üzerine atıp bakışlarını ayaklarına indirdi.

"İlk başta bende aynı senin gibi Defne'ye çok sinirlenmiştim. Gitmiş ve onu seven herkesi yüz üstü bırakmıştı. Aynı senin gibi onu bencillikle suçladım. Bizi, beni arkasında perişan bir halde bıraktığı için ona kızdım. Hatta bu kızgınlığım biraz uzun sürdü. Sonra," deyip sustuğunda bu sefer ben "Sonra?" diyerek devam etmesini istedim.

"Sonra yani bu duruma alıştıkça daha mantıklı düşünmeye başladım ve bunun onun elinde olmadığını kavradım. Ölmek onun elinde değildi. O da istemezdi beni bırakıp gitmeyi ama bazen istemediğin şeylere boyun eğmek zorunda kalabiliyorsun."

"Peki," dedim soracağım şeyin korkusuyla. "Hiç kendine zarar vermeyi denedin mi? Yani onu kaybettikten sonra hayatın bir anlamının kalmadığını düşünüp," deyip sustum. Devamını getiremedim. Korkuyordum. Hep korkmuştum. Kutay'ın babasının yanına gitmek için canına kıymasından hala deli gibi korkuyordum.

Batu sustu ve cevap vermedi. Gözlerindeki o tuhaf duygu tüylerimi ürpertmişti. Bu sessizlik hiç hayra alamet değildi. Birden korktum. Yoksa denemiş miydi? Defne öldü diye kendine zarar vermeye kalkmış mıydı?

Tam gelen deli cesaretiyle sormak için ağzımı açtığım anda kapının vurulması ve içeri annemin girmesiyle susmak zorunda kaldım. Annem "Yemek hazır çocuk-" derken bizi görmesiyle sustu ve bize tuhaf tuhaf baktı.

"Ne yapıyorsunuz yerde?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Hiçbir şey anne," dedim. "Sen git. Biz de hemen geliyoruz."

Annem pek ikna olmuş gibi görünmese de ısrar etmeyerek "Tamam," dedi ve odadan çıktı. Annemin ardından Batu'ya döndüğümde soru sormama izin vermeyerek hızla ayağa kalktı. Daha sonra yanıma gelip önümde durdu ve elini uzattı.

"Babanları bekletmeyelim," dediğinde ona kaşlarımı çatarak baksam da hiç yadırgamayarak uzattığı elini tutup beni kaldırmasına izin verdim.

Batu beni ayağa kaldırdıktan sonra arkasına dönüp ilerledi ve odadan çıktı. Arkasından bakarken aklımdaki kötü düşünceleri kovmaya çalışıyordum. O aklı başında bir çocuktu. Yani, sanırım... Böyle bir şeyi yapmış olamazdı. Hatta düşünmüş bile olmaması gerekiyordu.

Kalbim korkuyla çarptı. Bu sefer sadece Kutay için değil, ikisi için de endişelenmiştim. Bu sefer aklımda tek bir kişi yoktu. Bu sefer aklımda hayatta en sevdiklerini kaybeden iki yaralı çocuk vardı...

***

*İnstagram; rabiiaosma

*İnstagram Sayfası; bayanclarahikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 154K 78
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
331K 8.6K 49
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
340K 22.9K 33
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
497K 31.8K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...