İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 4

159K 7.4K 757
By bayanclara

"Melis! Hadi çıkıyoruz kızım!"

"Geldim anne!" diye bağırarak telefonumu aldığım gibi çıktım odamdan. Koşturarak merdivenleri indikten sonra babamın yanındaki yerimi aldım.

Bu gece, yani şimdi, Batulara yemeğe gidiyorduk. Son günlerde öğrendiğime göre Batu'nun ailesiyle, benim ailemin arasından su sızmıyormuş. Yani komşuluk bağları baya gelişmiş. Aynı bu gece olduğu gibi ara sıra birbirlerine yemeğe gidiyorlarmış.

Bu gecenin asıl konusu bendim. Batu'nun annesi Meral abla benim geldiğimi öğrenince benimle tanışmak için annemi aramış ve bizi akşam yemeğine çağırmış. Annem de seve seve kabul etmiş.

Hep beraber evden çıktıktan sonra karşı evin bahçe kapısından içeri girdik. Babam kapıyı çaldıktan birkaç saniye sonra kapı açıldı ve Deniz'in kime çektiğini anlamamı sağlayan, Meral abla olduğunu varsaydığım kadın bizi karşıladı.

Gözleri direk bana kayarken "Hoş geldiniz," diyerek bizi içeri buyur etti. Annemle sarıldıktan sonra babama bir baş selamı verdi ve bakışlarını bana çevirdi.

"Ay, Hande!" dedi anneme kısa bir bakış atarak. "Kızın çok güzel!"

Meral ablanın iltifatı annemi güldürür, beni utandırırken "Teşekkür ederim," dedim mırıldanarak.

"Gerçekler güzelim, gerçekler," dedikten sonra, "Annen söylemiştir büyük bir ihtimalle ama ben yine de söyleyeyim. Meral ben," dedi.

"Evet, biliyorum," dedim gülümseyerek.

"O halde gel bir sarılayım," diyerek beni kendine çekti ve sarıldı. Samimi tavrına gülümseyerek ben de ona sarılırken, Meral ablanın arkasındaki Batu'yla göz göze geldim. Yüzümdeki gülümseme yavaşça solarken babamın Batu'ya seslenmesiyle göz temasımız kesildi.

Meral abladan ayrıldıktan sonra Deniz'e de sarıldım ve hep beraber içeri geçtik. Salona geçip yerleştiğimizde Meral abla bana hitaben "E, Melis," dedi. "Annen İstanbul'da okuduğunu söylemişti. Neden gitmiştin ki?"

Herkesin bana odaklanması yerimde kıpırdanmama neden olurken "Aslında özel bir sebebi yok. İstanbul'da dedemler oturuyor. Tatillerde falan hep giderdik İstanbul'a. Seviyordum orayı. Orada okumak istedim bende," dedim.

Meral abla anladığını belli edercesine kafasını salladıktan sonra "Peki, yani özel değilse, lisenin bitmesine tek bir sene kalmışken neden döndün?" diye sordu. Gözlerim annemleri bulduğunda babamla ikisi hafifçe gülümsediler.

"Şey," dedim yerimde kıpırdanarak. "Biraz özel aslında."

"Ay, öyleyse hiç sormadım farz et güzelim. Acıkmışsınızdır. Hadi yemeğe geçelim," diyerek ayaklandı Meral abla. Önemsiz bir şeymiş gibi geçiştirmesi içimi rahatlatmıştı aslında. Çünkü geliş nedenim anlatabileceğim türde bir şey değildi.

Masaya otururken Meral ablanın yönlendirmesiyle Batu ve Deniz'in ortasında buldum kendimi. Tolga abi ve babam başköşelere geçerken, annemle Meral abla da yan yana oturdular. Meral ablanın servise başlamasıyla yemekte başlamış oldu.

Annemler oradan buradan konuşurken onları dinliyor ve benimle ilgili olan kısımlarda konuşmaya katılıyordum. Bunun dışında da sağımda oturan Deniz'e muhabbet ediyordum. Batu ise sadece dinliyor, hiç konuşmuyor ve yemeğini yiyordu. Sadece ara sıra benden ekmek veya tuz gibi şeyleri uzatmam için ricada bulunuyordu.

Yanımda oturuyor olması nedense biraz çekinmeme neden olmuştu. Aslında iyi birine benziyordu ama gizli bir tarafı varmış gibiydi. Bana olan bakışları tuhaflaşmaya başlamıştı. Sanki gözlerimin içine bakarak beni çözebilecekmiş gibi saçma bir duyguya kapılıyordum.

Sakin geçen yemeğin ardından yeniden salona geçerken Deniz, kulağıma sıkıldığını ve istersem odasına çıkabileceğimizi söyledi. Büyüklerin, özellikle de Batu'nun yanında daha fazla durmak istemediğim için teklifini seve seve kabul ettim ve onunla beraber üst kata çıktım.

Onun peşinden ilerleyip bir odadan içeri girdiğimde odanın fazlasıyla dağınık olduğunu gördüm.

"Ah," dedi Deniz biraz çekinerek. "Odayı toplamayı unutmuşum. Baya da dağınık. Abimin odasına mı geçsek?"

Odanın dağınıklığı insana orada bulunmama isteği verirken, Batu'nun odasına gitmenin pek mantıklı olmayacağını düşündüm.

"Aslında burada kalsak daha iyi, Batu odasına girdiğim için rahatsız olabilir."

"Yok ya," dedi elini sallayarak. "Rahatsız olmaz," deyip şöyle bir düşündükten sonra "Gerçi uzun zamandır eve Mert'ten başka arkadaşı gelmedi ama rahatsız olmaz sanırım," dedi.

Pek emin olamasam da Deniz'in ısrarlarına daha fazla dayanamayarak ve nereden geldiğini anlamadığım bir merak duygusu nedeniyle Batu'nun odasına gitmeyi kabul ettim. Deniz'in odasından çıktıktan sonra yan odanın kapısını açıp içeri geçtik.

Deniz'in lila rengi duvarlarına karşılık Batu'nun odasının duvarları açık maviye boyanmıştı ve ne kadar şaşırsam da bir erkeğe göre fazla topluydu. Deniz'inkine göre biraz daha küçüktü ama gördüğüm kadarıyla bir balkonu vardı. Gözlerim odayı tararken "Buranın Batu'nun odası olduğuna emin misin?" diye sordum şaşkınlıkla.

Deniz kıkırdayarak "Evet," dedi. "Abim birazcık düzenli bir erkek."

"Biraz mı?" dedim yatağının karşısındaki kitaplığına yaklaşarak. Kitaplığının en alt kısmı ders kitaplarıyla doluydu. Diğer raflarında ise hep okuma kitapları vardı. Üstelik kitaplar baş harflerine göre dizilmişti. Kitaplara kısa bir göz attığımda içlerinde okuduğum ve hatta okumak istediğim birçok kitabın olduğunu fark ettim.

"Kitap zevkimiz benziyor," diye mırıldandım. Deniz Batu'nun yatağına kurulmuş bana bakıyordu. Ona döndüğümde "Gelsene," dedi. Bilerek yatağa değil de odadaki koltuklardan birine doğru ilerledim. Bu arada da etrafı incelemeye devam ediyordum. Kitaplığın yan tarafına bir gitar yaslandırılmıştı. Diğer tarafında ise çalışma masası vardı.

Koltuğa oturup Deniz'e döndüğümde yatağın yanındaki komodinin üzerindeki çerçeve çekti dikkatimi. Esmer bir kızın fotoğrafıydı. Deniz bakışlarımı takip edip fotoğrafa bakınca dudaklarını büzdü.

"Defne," diye mırıldandı. "Abimin eski sevgilisi."

"Öyle mi?" diye sordum şaşırarak. Fotoğrafı dikkatlice inceledim ve "Fotoğrafını sakladığına göre hala seviyor olmalı," diye mırıldandım.

"Aslında," deyip hafifçe alnını kaşıdı Deniz. "Defne öldü."

Gözlerimi dehşetle büyütürken hızla Deniz'e döndüm. Tam bir şey söylemek için ağzımı araladığım anda açılan kapıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. İçeri giren Batu, bir bana bir de Deniz'e baktıktan sonra sinirle "Ne işiniz var sizin burada?" diye sordu. Sesindeki soğukluk ve suçlayıcı tavır gerilmeme sebep oldu.

"Şey," dedi Deniz çekinerek. "Benim odam biraz dağınık, ben de senin odana geçmemizin bir sorun olmayacağını düşünmüştüm."

"Başka oda mı yoktu Deniz?" dedi Batu ses tonunu yükselterek. Hazırlıksız yakalandığım için yerimde zıplarken sinirle ayağa kalktım.

"Bu kadar sinirlenmene gerek yoktu. Keyfimizden gelmediğimizi söyledik. Rahatsız olduğunu daha kibar bir şekilde söyleyebilirdin. Odanı yiyecek halim yok ya?"

Batu ifadesiz yüzünü bana çevirip "Çıkar mısınız odamdan?" dedi sabırsızca.

"Pekâlâ," diyerek kapıya doğru ilerledim. "İstenmediğim yerde kalma gibi bir huyum yok," dedikten sonra odadan çıktım ve sinirle salona doğru ilerledim. Tamam, odasına girmeme kızmış olabilirdi, ben olsam bende kızardım belki ama asla onun yaptığı gibi kaba bir şekilde odamdan kovmazdım.

İçeri girdiğimde kahve içen annemler bana döndü.

"Şey," dedim gülümsemeye çalışarak. "Anne, sizden önce çıksam sorun olmaz değil mi?"

Meral abla ayağa kalkarak yanıma geldi.

"Bir sorun mu var Melis?"

"Hayır, hayır," dedim ellerimi sallayarak. "Sadece okulda biraz yoruldum da. Eve gidip yatacağım."

Meral ablanın gözleri inanmadığını belli ederken "Pekâlâ güzelim ama bunu saymam. Yine gel, tamam mı?" diye sordu.

"Gelirim tabii," deyip gülümsedim. Batu'nun evde olmadığı bir gün belki.

Babam "Anahtarın var mı prenses?" diye sorduğunda, "Var baba. Ben gideyim, iyi geceler herkese," diyerek Tolga abiye başımla selam verdim arkamı döndüm.

Salonun kapısında durmuş bana bakan Batu'yu karşımda görmeyi beklemesem de, şaşırdığımı belli etmeyerek ona doğru ilerledim. Diğerlerinin şüphelenmesini istemediğim için Batu'ya yüzüne bakmadan "İyi geceler," dedikten sonra evden çıktım.

Kendi evimize girdiğimde "Salak çocuk," diye mırıldandım kapıyı çarparken. "Sanki odasını yedim!"

Hızla merdivenlere yönelip odama çıktım. Saatin kaç olduğunu umursamadan üzerimdekileri çıkardım ve pijamalarımı giyip yatağımın içine girdim. Tam bu sırada çalan telefonumun sesiyle yerimde doğrulup komodinin üzerindeki telefonumu aldım. Ekrandaki Selin yazısını görünce hızla açtım telefonu.

"Selin," dedim heyecanla. Selin İstanbul'daki en yakın arkadaşım, dert ortağımdı.

"Melis, nasılsın? Çok özledim seni ya."

"Her zamanki gibiyim işte. Sen nasılsın? Bende seni çok özledim."

"Sensiz idare etmeye çalışıyorum. Çok boş geliyor artık okul. Yokluğun çok belli oluyor," dedi üzgün bir ses tonuyla.

"Selin," dedim böyle yapmasını istemediğimi belli eden bir ses tonuyla. "Neden geldiğimi biliyorsun, gelmek zorunda olduğumu da."

"Biliyorum, biliyorum," diye homurdandı. "Bazen Kutay'ın kafasını kırasım geliyor. Seni ne hakla benden ayırır ya?"

Tatlı sitemi hafifçe gülümsememe neden olurken, gülümsemem kısa sürede dudaklarımda donakaldı.

"O nasıl?" diye sordum çekinerek.

"Aynı," dedi keyifsizce. "Gerçi okula düzgün gelmediğinden pek bilemiyorum ama gördüğüm kadarıyla bıraktığın gibi."

Kalbim acırken "Peki ya yanındaki?" diye sordum. Selin kimden bahsettiğimi mutlaka anlardı. Anlamıştı da.

"O yok ortalıkta, yani ben görmedim."

Gözlerim istemsizce dolarken "Çok özledim," diye fısıldadım.

"Biliyorum," diye cevap verdi.

"Çok canım yanıyor."

"Onu da biliyorum," dedi sinirle. "Sırf bu yüzden onu öldürmek istiyorum."

"Ama," dedi içimde ne olursa olsun ilk aşkına kıyamayan tarafım. "Hiç kolay şeyler yaşamadı. Babasına olan bağlılığını sende çok iyi biliyorsun."

"Yine de bunları sana yapmaya hakkı yoktu," dedi hızla. Selin aslında Kutay'ı severdi, yani birlikte olduğumuz zamanlar. Ancak onun yüzünden yaşadıklarımdan sonra ondan nefret etmeye başlamıştı. Keşke diyordum bazen... Keşke ben de onun gibi çabucak sevmekten vazgeçip, nefret edebilseydim.

"Neyse," dedim lafı çevirmek istercesine. "Nasıl gidiyor? Dersleri salmadın değil mi?"

Lafı çevirme çabam başarılı olmuş ve Selin'le başka şeylerden konuşmaya başlamıştık. Hatta onunla konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım, ta ki babam odamın kapısını çalana kadar.

Selin'e veda edip telefonu kapattıktan sonra babamı yanıma çağırdım. Babam yatağıma oturup elimi tuttu.

"Bir şey mi oldu baba?" diye sordum meraklanarak.

"Batu ters bir şey mi söyledi?" diye sordu bir anda. Şaşkınca ona bakakalırken "Yo," dedim. "Nerden çıktı ki bu şimdi?"

"Babalara yalan söylenmez prenses," dedi babam elimi okşayarak.

Babamın vazgeçmeyeceğini anlayarak pes ettim.

"Sadece odasından kovdu. Yani onun gibi bir şey."

Babam kaşlarını çatıp "Nasıl yani?" diye sorduğunda olanları anlattım, tabii Defne kısmını atlayarak.

"Ama çocuk da bir yerde haklı değil mi kızım?" diye sordu babam.

"Yani evet ama Deniz'in zoruyla girdim onun odasına. Hem öyle kovar gibi konuşmasına gerek yoktu. Nazikçe rahatsız olduğunu söyleyebilirdi."

"Bak babacığım," dedi babam eliyle saçımı okşayarak. "Batu'yu biraz tanıyorum. Kötü bir çocuk değil. Sadece yaşadığı bazı kötü şeyler onu değiştirmiş. İçine kapanık biri haline gelmiş."

"Deniz, kız arkadaşının öldüğünden bahsetmişti. Sanırım yaşadığı kötü şey derken bundan bahsediyorsun?" dedim sorarcasına.

"Bunu benim ya da Batu'dan başka birinin söylemesi pek uygun değil. Eğer isterse bir gün Batu kendisi anlatır."

"Sen nereden biliyorsun peki?" diye sordum merakla.

"Uzun hikâye prenses," dedikten sonra alnımı öptü ve ayağa kalktı. "Belki ileride anlatırım, tamam mı? Hadi şimdi uyu. Yarın okula gideceksin," diyerek odamdan çıktı.

Aklımda birçok soru işareti oluşurken başımı yastığa koydum. Aklıma kız arkadaşının öldüğü gerçeği gelince "Demek beni anladığını söylerken bundan bahsediyordu," diye mırıldandım kendi kendime. Eğer düşündüğüm gibiyse benden kat ve kat daha kötü şeyler yaşamıştı. Hem de çok, çok kötü şeyler.

***

*İnstagram; rabiiaosma

*İnstagram Sayfası; bayanclarahikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 84.9K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
514K 17K 11
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...
1.6M 94.6K 59
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
188K 12.1K 51
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.