İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 3

190K 7.8K 3K
By bayanclara

"Ay! Hoşt!"

Arkama bakmadan koşmaya devam ederken, içimden, peşimden koşan köpekten kurtulabilmek için dualar okuyordum.

Bugün okul çıkışı ilk önce Duygu hocayı bulmuş ve kulübe girmek istediğimi söylemiştim. Duygu hoca adımı bir listeye ekledikten sonra seçmeler için bir şarkı seçmemi ve hazırlanmamı istemişti. Şarkıyı cuma günü öğle teneffüsünde, müzik odasında Duygu hocanın ve diğer kulüp üyelerinin önünde söyleyecektim.

Duygu hocayla konuştuktan sonra Bahar'ın ısrarlarına dayanamamış ve eve gitmek yerine onlara gitmiştim. Bahar'ın annesi Nermin abla bir güzel karnımızı doyurmuş ve bizi Bahar'ın odasına yollamıştı. Bizde oydu buydu derken sohbete dalmış ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık, ta ki annem arayana kadar.

Yaklaşık saat on civarında annem aramış ve artık eve gelmemi söylemişti. Hatta geç olduğu için beni almaya geleceğini söylediyse de onu yormak istememiş ve gelmemesini istemiştim. Bahar'ın babası Oktay abi evde olsaydı belki ondan beni götürmesini isteyebilirdim ama şansıma o da evde değildi. Her ne kadar Nermin ablanın içi rahat etmese de evlerin yakınlığını bahane edip yola çıkmıştım ancak keşke annemi çağırsaymışım. Böylelikle iki sokak öteden beri beni kovalayan canavarla karşılaşmamış olacaktım.

Şu hayatta en korktuğum şeylerden biri köpeklerdi. Hele ki deli gibi hırlayanlardan daha çok korkardım. Bir de şimdi etraf karanlık ve saat oldukça geçti. Beni burada yakalayıp ısırsa ya da parçalayıp bıraksa sabaha anca görürlerdi!

Köpeğin nefesini ensemde hisseder gibi olunca korkuyla çığlık attım ve biraz daha hızlanmaya çalışarak sokağın köşesinden döndüm. İşte tam o anda sert bir şeye çarpıp yere yapıştım.

Yerde inleyerek acıyan başımı tutarken "Yine mi sen?" diye bir ses duydum. Kafamı yavaşça kaldırıp baktığımda çarptığım şeyin, yani kişinin Batu olduğunu gördüm. Gözlerimi şaşkınlıkla kırparken arkamdan köpeğin havlamasını duyunca hızla ayağa fırladım ve denize düşen yılana sarılır misali Batu'nun arkasına saklandım. Ellerim benden izinsiz dirseklerini sararken tek düşündüğüm şey bir an evvel köpekten kurtulabilmekti. Öylesine korkmuştum yani.

Köpek Batu'nun karşısında durmuş, dilini dışarı çıkararak bizi izlemeye başlamıştı.

"Demek köpekten korktun?"

Sesindeki alay, sinir kat sayılarımı yükseltirken sessiz kaldım. Şimdi ters bir şey söylerdim, kızıp önümden çekilirdi ve beni köpekle baş başa bırakırdı falan!

Batu benden ses çıkmayacağını anlayınca köpeğe iki hoşt yaptı, ayağını ileri geri salladı ve nasıl olduysa köpek arkasına dönüp ilerlemeye başladı. Ben şaşkın şaşkın köpeğin arkasından bakarken, Batu "Kollarımı biraz daha sıkarsan emin ol moraracaklar," deyince, kendime gelerek dirseklerini tutmayı bıraktım ve bir iki adım geriledim.

Batu bana dönüp yüzündeki bariz alayla beni süzerken ben hala şaşkınca köpeğin ardından bakıyordum.

"Ne yaptın da gitti o şimdi?"

"Hiçbir şey. Sadece onunla oynayacak vaktimin olmadığını ve ondan korkmadığımı gösterdim."

Kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam ettiğimde "Köpeklerden korkuyorsan bunu onlara belli etmemelisin. Etme ki peşine takılmasınlar," dedi.

"Hım," dedim ona bakarak. "Bir dahakine öyle yaparım."

Yalan! Hayatta yapamazdım. Büyük köpek görünce bırakın korkmamayı, korkmamış rolü yapmak bile gelmezdi ki benim aklıma. Ya köpeğe ters yönde yürümeye başlardım ya da bu gece olduğu gibi arkama bakmadan koşardım.

Ellerini cebine koyup yürümeye başlarken "Bu saatte neden dışarıdasın?" diye sordu. İlk önce bunun onu ilgilendirmediğini söylemek istesem de sabahki yalanım yüzünden ve tabii biraz önce beni köpekten kurtardığı için bunu yapmadım.

"Bahar'dan geliyordum," diyerek yanında yürümeye başladım.

"Neden teksin?"

"Babam evde değil, Bahar'ın babası da. Annemin gelip almasını istemedim. Zaten evler yakın, hemen giderim diye düşünmüştüm."

"Köpekleri düşüncelerine dâhil etmemen kötü olmuş öyleyse. Yoksa seni parçalayabilirdi, öyle değil mi?"

Dalga amaçlı sorduğu soru üzerine gözlerimi devirip "Çok komiksin," dedim.

"Biliyorum."

"Ve küstah."

"Bunu da biliyorum."

"Ve, ve hödük!"

"Bak işte bunu bilmiyordum. Neden hödük oluyormuşum acaba?"

"Özür dilemeyi bilmiyorsun çünkü," dedim gayet rahat bir tavırla. "Dün iki kere çarptın ama dönüp özür dilemedin."

"Öyleyse sen de hödüksün," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Biraz önce seni parçalayabilecek bir köpekten kurtardım ama bana teşekkür etmedin."

"Özür dilemeyi bilmeyen birinin teşekkürden de anlamayacağını düşündüm," dedim imayla.

Kaşlarını kaldırıp alayla güldüğünde önüme döndüm.

Kısa süren bir sessizliğin ardından "Değişik birisin," dedi.

"Bunu bir hakaret olarak mı, yoksa iltifat olarak mı kabul edeyim? Ona göre cevap vereceğim de."

Tekrar güldü.

"Nasıl istiyorsan öyle kabul et."

"Öyleyse iltifat olarak kabul ediyor ve teşekkür ediyorum. Diğer şekil sövmem gerekecek ve köpekten kaçarken çok yoruldum. Sövmeye halim yok."

Gülüşü büyürken bende gülümsedim.

Yolun kalan kısmını yürürken sessiz kalmayı tercih etmiştik. Evlerimizin önüne geldiğimizde ona döndüm.

"O halde, iyi geceler."

Kafasını eğerek "İyi geceler," dedi ve evine doğru ilerledi. Ben de bahçe kapısından girerek eve doğru yürümeye başladım.

"Aslında," diye mırıldandım kendi kendime. "Belki de ileride iyi anlaşabiliriz."

ღ ღ ღ

"Günaydın!"

Bahçe kapısından çıkarken duyduğum sesle kafamı kaldırdım ve karşı kaldırımdan gülümseyerek bana bakan Deniz'le karşılaştım, tabii yanında ki Batu'yla da.

"Günaydın," diyerek karşılık verdiğimde Batu her zamanki gibi kafasını oynatarak karşılık verdi. Bugün günlerden cumaydı ve neredeyse bir haftadır tanışıyorduk ama diyaloğumuzun pek ileri gittiğini söyleyemezdim. Bazen böyle sabahları bazen de Mert'in yanına geldiğinde selamlaşıyorduk, o kadar.

Deniz sabah sabah nereden bulduğunu bilmediğim enerjisiyle zıplayarak yanıma geldi ve koluma girdi. Fazlasıyla sıcakkanlı bir kızdı. Batu'ya pek benzemiyordu. Şu birkaç gün içinde neredeyse dost olmuştuk.

Hep beraber okula doğru ilerlerken birden aklıma gelen şeyle Deniz'e "Egemen'le nasıl tanıştınız?" diye sordum. Deniz gözleri parıldayarak bana dönerken Batu da gözlerini kısarak yandan bir bakış attı bana ama umursamadım. Yani tamam, abisi olarak bu konuları konuşmak ya da duymak istemiyor olabilirdi ama dinlemek zorunda da değildi yani. Önümüzden ya da arkamızdan yürüyebilir veya bizi dinlemeyebilirdi. Gerçi Batu pek de Deniz'in umurundaymış gibi görünmüyordu.

"Biz kantinde tanıştık," dedi Deniz gülen gözleriyle bana bakarken. Yüz ifadesinden bile anlayabiliyordum Egemen'e olan sevgisini.

"Kantinde mi?" diye sordum şaşırarak.

"Evet," diyerek kafa salladı. "Biliyorsundur, Egemen'in mavi gözlere büyük bir sempatisi var."

Gülerek kafamı salladım. "Bilmez miyim?"

Deniz'in de dediği gibi Egemen mavi gözleri çok seviyordu. Dolayısıyla mavi gözlerim Egemen'in ilgi alanıydı ve göz rengime bayılıyordu.

"İşte bir gün kantine indim, bir şeyler alacağım falan. Sıraya girdim. Egemen'in arkasındaymışım. Tabii tanımıyorum, dikkat etmedim. İşte bu alacaklarını alıp arkasını döndüğünde kısa bir an göz göze geldik ama ben sonra önüme dönüp kantinciden su istedim. Suyu aldıktan sonra arkamı dönünce bir baktım Egemen hala bana bakıyor. O an bende de böyle bir şeyler oldu falan derken bir şekilde konuştuk, arkadaş olduk. Gerisi de geldi."

"Hım, dedim gülümseyerek. "Güzel hikâye."

Batu beni şaşırtarak sessiz kalmış ve sadece dinlemişti.

"E, Melis," dedi Deniz. "Senin erkek arkadaşın yok mu? Fıstık gibi kızsın, yok dersen inanmam, ona göre."

Yüzümdeki gülümseme anında solarken "Yok," diye mırıldandım. Deniz'in bakışlarından inanmadığı belli olsa da ben bir anda durulunca bir şey demedi. Batu ise bana bakmaya başlamıştı.

Boğazımı temizleyerek "Yani İstanbul'da vardı. İzmir'e dönmeden kısa bir süre önce ayrıldık," diye ufak bir açıklama yaptım. Ses tonumdan rahatsız olduğumu anlamış olsa gerek Deniz sustu ve lafı çevirmeye çalıştı. Gerçi buna pek gerek kalmamıştı, çünkü ilerdeki sokaktan çıkan Egemen tüm ilgisini oraya yöneltmişti.

"A! Egemen!" diye bağırınca Egemen durup bize baktı. Gülümseyerek bize baş selamı verdiğinde gülümsemeye çalıştım. Deniz ise bize veda edip koşarak sevgilisinin yanına gitti. Onun ardından Batu'yla okula doğru yürümeye devam ettik.

Kısa süren bir sessizliğin ardından "Neresindensin?" diye soran Batu'ya döndüm.

"Efendim?"

"Yaralısın ya diyorum, neresinden?"

Yüzündeki samimi ifade tebessüm etmeme yol açarken önüme döndüm.

"İçinden. Hem de çok içinden."

Bir süre bir şey demedikten sonra "Biliyor musun?" diye sordu mırıldanarak. Zorla söylüyormuş gibi bir hali vardı.

"Seni anlıyorum. Hem de o kadar çok iyi anlıyorum ki..."

Sustu. Konuşmuyordu belki ama sessiz hali çok şey söylüyordu. Anladığım kadarıyla o da yaralıydı. "Acaba?" diye sordum kendi kendime. "Onun yarası da benimki kadar büyük mü?"

ღ ღ ღ

Okula geldiğimizde Batu kantine inerken ben sınıfa çıktım. Sınıf kapısından içeri girdiğimde Selim'in Bahar'a hararetli hararetli bir şeyler anlattığını görünce meraklanarak adımlarımı hızlandırdım. Selim Bahar'ın yanında oturduğu için ben de arkaya, kafasını sıraya koyarak uyuyan Mert'in yanına geçtim.

"Herkese günaydın."

Bahar, "Günaydın Melis, günaydın. Ay, iyi ki geldin! Al şu çocuğu başımdan. Bıktım vallahi!" diyerek Selim'i yerinden oynatmaya çalıştı ama başaramadı. Zaten kendisinin iki katı olan birini itmesi fizik kurallarına aykırıydı.

Selim'e bakıp yüz ifadesine gülmemeye çalışarak "Ne yaptı ki?" diye sordum Bahar'a.

"Ya daha ne yapacak? İlk haftadan başladı bana kız ayarla demeye. Ben buna kız ayarlamaktan bıktım, bu bana yalvarmaktan bıkmadı!"

Kaşlarımı kaldırarak Selim'e baktığımda "Alt sınıflardan hoşlandığım bir kız var. Ne var yani konuşup aramızı yapsa? Sevaba girer hem!"

"Hoşlandım demesine bakma sen. İki gün sonra başkasını sever, bir hafta sonra ondan da başkasına âşık olur. Bunun hoşlanmaları böyle."

Ben gülmeye başlayınca Selim yüzünü astı.

"Tamam, tamam," dedim elimi koluna koyarak. "Ben bir şeyler yapmaya çalışırım ama söz vermeyeyim."

Selim "Allah be!" diye bağırıp hızla ayağa kalktı ve beni tutup yanaklarımı şapur şupur öptü.

"Bir tanesin Melis, bir tane!"

Ben yanağımdaki salyaları silerken "Ne yapıyorsun oğlum be?" diye söylendiğimde Bahar gülmeye başladı.

"Ah, pardon," dedi Selim, tekrar Bahar'ın yanına geçerken. "Bir anda fazla heyecan yaptım da."

"Yapma," dedim sinirle. "Sen heyecan yapma Selim. Mümkünse sen hiçbir şey yapma."

Mert kafasını hafifçe kaldırıp bana baktı ve "Çantamda ıslak mendil var," deyip yeniden yattı. Mert'in talimatına uyarak çantasından ıslak mendil paketini çıkardım ve içinden bir tane alıp gelen ikinciyi de içine geri tıktıktan sonra bastırarak yanaklarımı sildim.

"E," dedi Selim lafı çevirerek. "Bugün hangi şarkıyı söyleyeceksin?"

Bugün şu müzik kulübünün seçmeleri vardı. İki gün önce öğrendiğime göre Selim de bu kulüpteydi ve hatta Batu da. Tabii Batu'nun kulüpte olduğunu Selim kulüple ilgili bir şeyler söylerken öğrenmiş ve hayli şaşırmıştım. Yani ne bileyim, onun şarkı söylemesi biraz tuhafıma gitmişti.

"Söylemem," dedim muzipçe. "Öğlen görürsün."

Selim yalandan suratını asarak önüne dönünce güldüm. Ortaokuldaki Selim'den pek bir farkı yoktu. Hala çocuktu.

ღ ღ ღ

"Ya, niye biz de gelemiyoruz?" deyip suratını buruşturan Bahar'ın yanağını sıktı Selim.

"Çünkü sen bir müzik kulübü üyesi ya da üye adayı değilsin bebek."

Selim'in elini ittiren Bahar "Yılışma be, tamam anladık," diye homurdandı.

Kollarımı Bahar'a dolayıp "Selim beni videoya çeker. Üzülme sen Kızıl'ım," dedim.

"Peki, ama önden çeksin," dedi Bahar dudaklarını büzerek. Güldüm.

"Bana şans dileyin," diyerek bizimkilerden ayrıldım ve Selim'le beraber müzik odasına doğru ilerlemeye başladım.

"Sence seçerler mi beni?" diye sordum tedirginlikle. Odaya yaklaştıkça heyecanlanıyordum.

Gülerek "Benim oyum kesinlikle senden yana olacak," dedikten sonra ciddileşti. "Ayrıca seni kabul etmeyeceklerini gerçekten sanmıyorum."

"Kaç kişi katılmak istemiş, haberin var mı?"

"Yaklaşık on kişi falan. Zaten şuan yedi kişiyiz. Duygu hoca beğendiği herkesi alıyor. Kulübün kişi sınırlaması yok yani."

"E, neden yedi kişi peki? Yedi az değil mi?"

"Beğendiği herkesi alıyor dedim. Herkesi beğeniyor demedim," deyip güldü.

"Çok zor bir kadın mı?"

"Aslında çok iyi biri ama evet, biraz zor beğenir. Gerçekten yetenekli olduğunu düşünmediklerini almıyor."

"E, o zaman yeteneği olmayan ama müziğe ilgisi olanlara haksızlık olmuyor mu?"

"Hayır, çünkü onlar için de ayrı bir kulüp var. Yeni geldiğin için bilmemen normal. Bu okulun aktiviteleri baya çok ve hocalar da gerçekten ilgileniyor."

Anladığımı belirtircesine kafamı sallarken müzik odasına vardık. Heyecanım birkaç katına çıkarken derin bir nefes aldım. Selim gayet rahat bir şekilde kapıyı çalıp içeri girince ben de peşinden gittim.

Duygu hocanın yanına vardığımızda beni hatırladı ve kulübe girmek isteyen diğer öğrencilerin yanına yönlendirdi. Selim de kulüptekilerin yanına giderken gözlerim Selim'in yanına oturduğu Batu'ya kaydı. Beni gördüğüne şaşırmışa benziyordu.

Biz yani üye olmak isteyen öğrenciler, sırayla sahneye çıkıp şarkı söyleyecektik. İsteyen enstrüman da çalabiliyordu. Bizi değerlendirecek asıl kişi Duygu hocaydı ama Selim'in söylediğine göre kulüptekilerin de fikrini alıyordu.

Herkes gelip yerlerine geçince Duygu hoca sıradaki ilk kişiye işaret ederek sahneye çıkmasını söyledi. Çıkan kızın sesi gerçekten güzeldi. Bana sorarsanız Duygu hocanın onu seçmesi gerekiyordu. Tek eksikliği enstrüman çalmayı bilmemesiydi ama bence bu seçilmemesi için bir etken değildi. Sonuçta kısa zamanda bir şey çalmayı öğrenebilirdi.

Benden önceki herkes sırayla kalkıp şarkılarını söyledikten sonra sıranın bana gelmesiyle yavaşça ayaklandım ve sahneye çıktım. Heyecanım birkaç katına çıkarken sakin olmak için derin nefesler alıp verdim. Sahnedeki sandalyeye oturup elime yan taraftaki gitarı aldıktan sonra oturanlara baktım. Selim beni çektiği telefonun arkasından moral vermek istercesine başparmağını kaldırınca gülümsedim. Gözüm yanında oturan Batu'ya kaydığında dikkatlice beni izlediğini fark ettim. Bir anda aklıma sabahki konuşmamız gelince yerimde kıpırdandım ve düşünmemeye çalışarak Duygu hocaya döndüm. Eliyle başlamamı işaret edince gülümseyip ellerimi tellerin üzerinde gezdirdim ve Mithat Can Özer'in Ateş Böceği adlı şarkısını söylemeye başladım.

Bu, son günlerde fazlaca dinlediğim ve benimsediğim bir şarkıydı. Yüreğimdeki o büyük acıydı bu sözleri bana bu kadar sevdiren, içten söyleten. Fark etmeden bazen gözlerimi kapamış bazen de öylesine boş duvara bakarak söylemiştim şarkıyı. Şarkıya başladıktan sonra önceki heyecanım yok oluvermiş, sanki odamda tek başıma şarkı söylüyor gibi hissetmiştim. Sadece orada bile yalnız değildim. Sanki normalde rahat bırakıyormuş gibi şarkıyla beraber zihnimin kuytularından çıkıveren Kutay'ın silueti tüm şarkı boyunca benimleydi. Zihnimdeydi. Yüreğimdeydi.

Şarkıyı bitirdiğimi odayı kaplayan alkışlar sayesinde anlamış ve kendime gelmiştim. Gözlerim Duygu hocaya kaydığında yüzüme beğeniyle bakıp "Teşekkürler Melis. Geçebilirsin," dedi. Ayağa kalkıp gitarı yan tarafa koyduktan sonra sahneden inerek yerime geçtim.

Benden sonraki adaylar sırayla sahneye çıkarken olan biteni fazla takip edemiyordum, çünkü şarkı aklıma birçok düşünce sokmuştu ve ben onlarla savaşıyordum. Zihnimdeki cevapsız sorulardan şimdilik kurtulmak amacıyla kafamı iki yana sallayıp etraftakilere baktım ve Batu'yla göz göze geldim. Çok, çok tuhaf bakıyordu. Sanki yüzüme bakarak aklımdakileri okuyabiliyormuş gibiydi. Bir kez daha geldi aklıma sabahki konuşmamız. Beni anladığını söylemişti. Hem de öyle bir söylemişti ki, yaşadığım aynı şeyi yaşayıp yaşamadığını merak etmiştim. Daha doğrusu beni anlamasını sağlayan yarasını merak etmiştim.

İçimi okuyormuş hissi veren bakışlarından kaçırdım gözlerimi ve etrafa baktım. Batu dışında her yere...

Sonunda herkes şarkısını söylemiş ve kulüp seçmeleri bitmişti. Seçmelere öğle teneffüsü yetmemiş, teneffüsten bir sonraki dersi de burada geçirmiştik. Duygu hoca sorun olmadığını, bizi izinli yazdıracağını söylemişti. Daha sonra ise kulüp dışındakileri yani bizi, sınıflarımıza göndermişti. Anladığım kadarıyla kulüptekilerin fikrini alacak ve sonra kulübe alacağı öğrencilere haber gönderecekti.

Diğerleriyle müzik odasından çıktıktan sonra sınıfa gittim. Bahar yerinde oturmuş saçlarını örmeye çalışırken, arkasındaki Egemen ve Mert, Bahar'ın saçını bozmak uğruna mücadele veriyorlardı. Hallerine gülümseyerek yanlarına gittiğimde beni ilk fark eden Bahar oldu. Yerinden fırlayarak "Nasıl geçti?" diye sordu heyecanla.

"Bilmiyorum," deyip yanına bıraktım kendimi. Nedense kendimi savaştan çıkmış gibi hissediyordum.

"Nasıl bilmiyorsun kızım ya?" diye sorarak yanıma oturdu Bahar.

"Harbiden Melis, nasıl bilmiyorsun?" diye sordu Egemen de şaşkın bir ses tonuyla.

"Valla bir an gözlerimi kapatmıştım. Sonrası yok ama baya alkışladılar. Bu iyi bir şey sanırım?"

"Duygu hocaya baktın mı bari? Yüz ifadesini gördün mü?"

"Hı," dedim kafamı sallayarak. "Yanlış anlamadıysam beğenmiş gibiydi."

"E, ne zaman öğreneceğiz kulübe girip giremediğini?"

"Tabi ki Selim'den," diyen Mert, bize doğru gelen Selim'i gösterdi.

Selim sırıtarak "Yani tabii biliyorum Melis'in kulübe girdiğini ama size niye söyleyeyim ki yani?" dediğinde ilk başta ne dediğini anlamasam da Bahar'ın çığlığı beni kendime getirdi. Sevincini biraz fazla bularak "Abartmasana Bahar," dedim.

"Ya sen Duygu hocayı tanıyor musun? Ne demek abartma? O kadın hiçbir şey beğenmiyor ki kolay kolay!"

"Evet," dedi Selim kafasını sallayarak. "Seninle birlikte toplam dört kişiyi seçti."

"Gerçekten mi?" diye sordum şaşkınca.

"Gerçekten."

Sorumun cevabını Selim dışında biri cevaplayınca, sesin geldiği yöne döndüm ve Batu'nun buraya doğru geldiğini gördüm. bakışlarımız buluştuğunda çekinerek gözlerimi kaçırdım. Neden böyle olduğumu bilmiyordum ama beni anlamasını istemiyordum. Acımı anlayarak bana acımasını istemiyordum.

"Oo Batu," dedi Mert gülerek ve Batu'nun yanına gitti. Onların kendi aralarında konuşmasını fırsat bilerek bir şey demedim ve onlarla ilgilenmemek için Bahar'ın, Mert ve Egemen'in gazabına uğramış güzelim kızıl saçlarını örmeye başladım.

***

İnstagram; rabiiaosma

İnstagram Sayfası; bayanclarahikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

405K 24.8K 16
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
975K 13.1K 34
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
592K 34.7K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
1.4M 81.2K 52
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.