Güneş Kızım

By yaamur-

1.3M 40.5K 3.4K

Karanlık bir CEO'nun gecesine doğan güneş kız. Tümüyle sert olan adam, evinde uzun sarı saçlara sahip cıvıl... More

Bölüm- 1
Ofis
Zümrüt Yeşili
Sigara ve Nane
Dağınık Sigaralar
Kan
Umut Arslan
Yolculuk
17 Kasım 2022
Rüya
Seçenek
Nefes
Kilit
Kaçış yolu
Tuzak
Kaza
Evlilik
Çocuk
Pamuk Şeker
Kıskançlık
Sahte Gülüşler
Hisler
Kuzen
Bölüm-24
Bölüm - 25
Aşk
Kokteyl
Yastık
Şifre
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Anlaşma
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
DC KANALI AÇTIMM
Bölüm-37
Bölüm-39
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50

İntihar

18.2K 570 42
By yaamur-

"Neden yaptın bunu?"

"Ölmek istedim."

"Neden."

sessiz kaldım.

Nedeni o kadar basit değildi. Yarım saatlik seansa sığdırabileceğim kadar değildi. Odamda yatarken doktor tekrar gelmişti ve Psikologla görüşmem için odasına gitmem gerektiğini söyledi.
Hemşire yardımıyla danışmanın yanındaki odaya gittim. Yarım saattir konuşuyorduk.
Daha doğrusu o konuşuyor, ben sessiz kalıyordum. Dertlerimi bir yabancıya anlatmaktansa kendimi hastanenin çatısından aşağı atmayı tercih ederim. Babamla aynı evde kalmanın nasıl bir azap olduğunu neredeyse unutuyordum.
Dört gün öncesine kadar...

"Konuşmak istemiyorsun madem. Seansı bitirelim. Hem sende dinlen ve -"

"Nehir Arslan O NEREDE?"

Odanın dışından gelen sesle yüzümde güller açtı. Kalbimde papatyalar yeşerdi ve avuç içlerim terledi.

Koşarak odadan çıktım ve onu gördüm.

Bora danışmaya bağırıyordu.

"HEMEN SÖYLE HANGİ ODADA!"

"Bora..." dedim kısık sesimle. Mutluluktan gözlerim yaşarmıştı. Daha önce hiç mutluluktan ağlamamıştım. Bu benim için bir ilkti ve bu ilki bana o sağlamıştı. Bora benim sesimi duyar duymaz bana döndü.

"Nehir!" Koştum ve boynuna atladım. Ona sımsıkı sarılıyor, kokusunu içime çekiyordum.

O da aynı şekilde beni sarıyordu. Ayaklarım yerden kesildi.

"Seni çok özledim." dediğimde beni bıraktı. Bir anda yüzünde soğuk bir ifade belirdi. Nedenini çözemedim. Bana kalsa ona sonsuza kadar sarılırdım. "İyisin..." dedi.

"İyiyim."

dedim gülümseyerek. Nihayet kurtulmuştum. Beni alıp babamdan uzaklara götürecekti. Beni kurtaracaktı. Beni kötü kalpli bir adamın korkunç şatosundan kurtaran prensim oydu. Bende onun prensesiydim.

Gözleri bileğime takıldığında Bandajla sarılmış bileğimi tuttu ve inceledi. "Küçük bir sıyrık." dediğimde gözlerime korkutucu bir bakış attı. Tüylerim diken diken olmuştu. Ondan aynı zamanda korkup nasıl sevebiliyordum?

"Odana gitsen iyi olacak." dedi ve beni bırakıp gitti. Orada öylece kalakaldım. Beni terk etmişti. Danışmanın önünde yapayalnız kalmıştım. Yoksa babam doğruyu mu söylemişti? Gerçekten parasını alıp beni bırakmaya razı mı olmuştu?

"Bora!" diye bağırıp arkamı döndüğümde çoktan gitmişti. Kendimi o kadar yalnız hissettim ki. Oracıkta gömülmek istedim.

Hemşire kolum girdiğinde gerçek dünyaya geri döndüm. Fark etmeden dizlerimin üzerine düşmüştüm. Sızlamaya başladıklarında umursamadım. Kalbimin acısı onu bastırıyordu. hemşire beni odama kadar götürdü. Koluma serum taktı ve çıktı.
Yataktan kalktım. Serumumu da yanımda sürükleyerek pencere kenarına gittim.
Bora  benim odama bakan pencerenin karşısındaki banka oturmuş, sigara içiyordu. Neden gitmemişti? Beni neden yalnız bırakmıştı?
Yanına Ata geldiğinde Bora eliyle benim penceremi işaretledi. Beni izliyordu. Beni izlemek için kalmıştı...
Kafam iyice bulanmıştı. Beni önemsiyor muydu, Yoksa oynuyor muydu?
Bir an için göz göze geldik. Ama bildiğim kadarıyla bu camlar dışarıdan içeriyi göstermiyordu. O beni görmese de ben onun parlayan yeşil gözlerini görüyordum. Çok özlemiştim.
O benim kara gözlerimi özledi mi acaba...
O gece cam kenarındaki koltukta uyudum. Arada kalkıp Bora hala orada mı diye bakıyordum. Her seferinde orada oluyordu.

Hiç uyumaz mıydı bu adam? Ata yanından gitmişti. Tek başına kalmıştı. Dayanamıyordum. Hemşirelerden gizlice onun yanına gitmeliydim. Kolumdaki serumu çekip çıkardım. Biraz canım yanmıştı ama önemsizdi. Kapıyı yavaşça araladım. Kimse yoktu. Mükemmel.  Üzerimde hastane kıyafeti, ayaklarım çıplak ve kolumda damar yoluyla sana geliyordum. Zümrüt gözlü prensime kavuşacaktım. Sen ne kadar beni bıraksanda gururumu bir kenara koyuyordum. Minik adımlarla asansöre bindim. Zemin katı tuşlayıp bekledim. Asansör durduğunda Koşarak bahçeye çıktım.

Boranın oturduğu banka gittim. Oradaydı, pencereme bakıp sigara içiyordu. "Bora!" dedim ve yanına koştum. Beni görünce ayağa kalktı ve sigarasını söndürdü. Tekrar boynuna attım kendimi. Ona sıkıca sarılıyordum taa ki, beni kendinden uzaklaştırana  kadar.

"Bora?" bu aynı Bora değildi. Farklı bakıyordu gözlerime.

"Neden geldin?" diye sordu.

"Penceremden gördüm seni,yanına gelmek istedim."

"Rahatsızsan giderim." dedi soğuk bir tonla.

"Neden rahatsız olayım Bora? Seni çok özledim."

Duydukları karşısında şaşırdı. Sonra tekrar eski ifadesine döndü.

"Ben gidiyorum. Sende odana git hava soğuk."

Gitmek için bir adım attığında elini tuttum.

"Beni bırakma..."

Elini çekti ve "Hoşçakal prenses." dedi.

Arkasından onu izliyordum. Gidişini izliyordum. Her adımında onu daha çok özlüyordum. Neden bana böyle davranıyordu? Neden beni istemiyordu? Peşinden koştum. Koştum, her yere baktım. O gitmişti. Ağlayarak koşmaya devam ettim. Yerdeki taşa takılıp düştüğümde yerde ağlamaya başladım. Doğrulduğumda dizlerimin kan içinde olduğunu gördüm. "Neden Bora? Neden..." diye ağlıyordum. Dizleriminde acısı göz yaşlarımı tetikliyordu. Beni bahçede gören insanlar yanıma gelip beni kaldırdılar. "Bırakın beni." desemde bana yardım ettiler. Doktor çağırdılar ve hatırladığım son şey koluma sokulan sakinleştirici iğnenin acısıydı.

-

BORA KARAMAN

Onu o halde görmek içimi acıtmıştı. Benim yüzümden bu hale gelmişti. Ondan olabildiğince uzak duracaktım. Benim için ne kadar zor olduğunu bilmiyordu. Hastanede onu gördüğümde içim rahatlamıştı. Boyuma sarıldığında ise dünyalar benim olmuştu. Ama izin vermeyecektim. Beni sevmesine izin vermeyecektim. Ben ona aittim ama o bana değildi.
-

NEHİR ARSLAN

Artık uyanmak istemiyordum. Sonsuz bir kabusun içindeymiş gibi hissediyordum ama uyanıkken. Uykudayken en azından Boranın yeşil gözlerine kavuşabiliyordum. Uyandığımda ise elimde bir hiç vardı.

İki günün ardından hastaneden taburcu oldum. Beni almaya ne babam ne de o gelmişti. Babam gelmediği için mutluyum ama o... Onun gelmemesi bana fena koyuyordu. Artık gözlerimi açmam gerkiyordu. Bir hafta öncesine kadar sana aşığım diyen adam, yanımda durmak bile istememişti. Tek amacının benimle oyun oynayıp eğlenmek olduğunu bilseydim şeke en başından. Bunu hiç hissettirmiyordu ama artık gözlerimdeki perde kalkmıştı. O beni istemiyorsa, Ben hiç istemiyordum. Sevdayı aradım ve olanları anlattım. Koşa koşa yanıma geldi. Arabasına bindik ve evine gittik. En başında yaşadığım yere...

Odama geçip uyumak istediğimi söyledim. Hastane yataklarından sonra Sevdanın gıcırdayan yatakları bana pamuk gibi geliyordu.

Babam kavgamızdan sonra ne aramış ne de ziyarete gelmişti. Buna seviniyordum. Çünkü o adam beni ölüme yaklaştırıyordu. Uykuya daldım ve rüyamda Borayı gördüm.

-

Uyandığımda saat öğlen birdi. Ne çok uyumuşum öyle. Mutfağa gittiğimde Sevdanın kahvaltıyı hazırlamış olduğunu gördüm. Buzdolabının üzerine bir not iliştirilmişti.

'Günaydın kuzum. Ben işe gittim,

sen keyfine bak kahvaltını et ve beni ara olur mu?

Seni seviyorum öptüm.'

Dediği gibi kahvaltımı yaptım. Günlerdir yemek yemiyordum. Hastanede sürekli damar yoluyla besin takviyesi verdiler ve işte buradayım. Beni hayatta tuttular!

Kahvaltımı yaptıktan sonra duşa girdim. Bandajımın ıslanmaması için büyük bir çaba harcayarak duşumu aldım. Çıkıp kurulandım ve saç bakımı yaptım. Taradıktanda sonra salona geçip Sevdayı aradım.

"alo?"
"Benim Nehir."
"Nehir! yeni mi uyandın? Kıyamam sana. Nasılsın?"
"İyiyim canım. İş nasıl gidiyor?"
"Gayet iyi. Bu arada kendini iyi hissediyorsan akşam seni bir yere götüreceğim."
"Nereye?"
"Sürpriz ."
"Peki."
"Kapamam gerek. Öptüm seni Muah!"

Aslında hiç halim yoktu. Ama biraz dışarı çıkıp hava almaya ihtiyacım vardı. Kaç gündür sadece ağlıyor ve uyuyordum. Kendime en azından bu kadarını borçluyum.

Akşama kadar koltukta yatıp dizi seyrettim.

Anahtar sesi duyduğumda kapıya koştum. Kapı açıldığında karşımda Bora vardı. "Bora!" Sevinçle gülümsedim ve ona sarıldım.

"Dokunma bana." dediğinde geri çekildim.

"Bora?"

"Sen iğrenç bir varlıksın. Seninle aynı havayı soluduğum için utanıyorum."

"Ne diyorsun...Benim ben Nehir!"

"Bir daha beni asla görmeyeceksin. Hoşçakal."

Kapı suratıma kapandı. O gitmişti. Kapıyı açmaya çalışsamda açılmıyordu. Kitlenmişti. Kapıya vurmaya , tekmelemeye başladım.

"Nehir! Nehir!"

Uyandığımda kanepedeydim. Uyuyamı kalmışım? Çok kötü bir kabus gördüm. Korkunçtu.

Sevda eve gelmiş beni uyandırmaya çalışıyordu.

"Uykunda sayıklıyordun."

"Hoşgeldin." dedim uykulu sesimle.

"Hoşbuldum. Hadi kalk bir yere gideceğiz."

Gözlerimi ovuşturdum. Bileğimi büktüğümde canım acımıştı. Yüzümü buruşturduğumda "Neden yaptın be yavrum?" dedi Sevda.

Cevap vermedim. "Kalk hadi!"

Çok heyecanlı görünüyordu. Hevesini kırmak istemedim.

"Nereye gidiyoruz?"

"Dedim ya sürpriz diye!"

Ayaklandım ve beni odasına sürükledi.

"Öncelikle süslenelim." dediğinde nereye gideceğimizi az çok tahmin etmiştim.

"Sen pembe seversin, ben pembe sevmem ama şanslısın dolabımda bir tane var."

Elinde tuttuğu pembe elbiseye baktım. "Siyah bir şey yok mu?" diye sordum.

Ben, Nehir Arslan, pembeyi reddetmiştim. Neler oluyordu bana böyle?

"Var tabiki! Nasıl istersen." Dolabından sırt dekolteli mini elbise çıkardı.

Elime tutuşturdu ve kendine elbise bakmaya başladı. Üzerimdekileri çıkardım ve giyindim. Siyah elbise bedenime tam oturmuştu. Sevda benden bir beden daha büyük giyiniyordu, heralde bu elbiseyi yanlış almıştı.

Sevda mor bir elbise tercih etmişti. Bana dolabının altında bir çift topuklu ayakkabı çıkardı. Ayakkabı numaramız aynı olduğu için şanslıydım. Topukluların altı kırmızı, geri kalanı siyahtı. Elbiseme acayip uymuştu. "Kırmızı rujun var mı?" dediğimde kendime şaşırdım. Hiç kırmızı ruj kullanmazdım. Hatta ruj kullanmazdım! Sadece pembe gloss sürerdim. Bende bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. Boradan sonra bambaşka bir Nehir olarak çıkagelmiştim.

Kırmızı ruju dolgun dudaklarıma sürdükten sonra maşayla saçlarımı düzleştirdim. Sevdada o sırada makyajını yaptı. Parfümleri de sıktıktan sonra hazırdık. Evden çıktık. Merdivenden inerken topuklularımızın sesi yankılandı. Anlaşılmıştı. bu gece eğlenmeye çıkıyorduk.

Taksi çağırdık ve Sevda, EDNA club! diye bağırdı. Orası Bora'nın yerlerinden biriydi.. Şöför hiç konuşmadan bizi söylediğini yere götürdü. Yol boyunca stresten avuç içlerim terledi. Ya o da oradaysa?
-
(Discord sunucumuza profilimdeki linkten katılabilirsiniz. Hepinizi bekliyorum.)

Continue Reading

You'll Also Like

4M 113K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
310K 2.2K 22
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
87.1K 412 6
Her bölümde +18 bulunduruyor rahatsız olanlar lütfen okumasın...🔞 Hazır mısın ¿🔥💋🔞
695K 13.7K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...