Bölüm-30

20.7K 694 34
                                    

Nehir o gün çiçekli elbisesini giyinmişti.
Bugün bayramdı ve o bayramlarda şeker toplayabileceği için mutluydu.

Dokuz yaşındaki bir çocuk için şeker mutlu olmak için yeterli bir sebepti. Elbisesinin fırfırlarını dönerek uçuruyordu Nehir.

Çok mutluydu. İçinde iyi bir his taşıyordu.
Babası içerde bilgisayardan işiyle ilgileniyordu. Belki de bugünün Nehir için ne kadar kıymetli olduğunu bilmeden...

Nehir heyecanlı bir şekilde babasının yanına gitti.
"Baba bak çiçekli elbisemi giydim!"
Babası bakmadan "Hıhı çok güzel." Dedi
Ama Nehir dikkatini çekmek istiyordu.

Bilgisayar ekranındaki şeyler ilgisini çekmişti.
Ekrana yaklaşmak için babasının yanına sıvışırken, yanlışlıkla babasının ayağına bastı.

Ve o an Nehir için bayram sevincinin kaybolduğu andı. Bir daha bu kadar mutlu olamayacaktı. Çünkü babasından sert bir tokat yiyerek yere düşmüştü.
Ağlamaya başlayan Nehir, kızarmış yanağını tutuyor. Acıyla inliyordu. Babasının eli ağırdı.

"Git başımdan Nehir!" Diye kükredi babası.

Nehirde ağlayarak odasına gitti.
Bir heyecanla giydiği çiçekli elbisesini üzerinden çıkardı.
Bir daha onu görmek istemiyordu. 
Yatağına yatıp ağlamaya başladı...
-
Boraya attığım tokattan pişman olmam üç saniye sürdü. Çünkü yüzünde tek bir mimik oynamamıştı. Bu kötüye delaletti.
Bir de güya suyuna gidecekti. Of Nehir şimdi asla izin vermeyecek dışarı çıkmana.

Bora beni kucakladığı gibi çıkışa doğru götürdü. Dış kapıyı açıp beni dışarı bıraktı.

"Git istediğin yere." dedi

Ayakkabılarımı üzerime fırlattı ve kapıyı sertçe kapattı. Resmen kapı dışarı edilmiştim. İnanılmaz!

Ayağa kalkıp ayakkabılarımı giydim.
"Gidiyorum! Sana hayatta başarılar." diye bağırdım  ve yürümeye başladım.
Neyseki telefonum arka cebimdeydi. Meryemi arayıp buluşabilececiğimi söyledim.
Bana araba yollayacağını söyleyip telefonu kapattı.
10 dakika arabayı bekledim. Geldiğinde arabaya bindim ve buluşacağımız kafeye doğru yola çıktım.
-
Girdiğimde Meryem biz çoktan oturmuş beni bekliyordu.
Kafenin ambiyansı çok güzeldi.
Bembeyaz ahşaptan yapılmış duvarları, beyaz mermerden yapılma masaları vardı.
Meryem de kafeye uygun olarak bembeyaz giyinmişti.
Beni görünce el salladı ben de yanına gittim.
Kahvelerimizi söyledik ve konuşmaya başladık.
selamlaşıp ona bu sabah Yaşananları anlattım.
Gülmeye başladı.
"Borayı hiç böyle bilmezdim çok komik!"
"Bir de bana sor resmen kapıdışarı oldum."
"Sıkma canını Bora kin tutmayı sevmez, aranız düzelecektir."
"Düzelmesi çok da umrumda değil." Dedim omuzlarımı silkerek.
"Gelelim mi dünkü olay artık?" Diye sordum.
Yüzü bi anda düşen Meryem derin bir nefes aldı.
"Benim eski bir nişanlım vardı. İsmi Cem. birbirimizi deliler gibi seviyorduk, en azından ben seviyordum."
"neden ayrıldınız?" Diye sordum.
"Meğer bana yakınlaşmasını sebebi oranın işlerini öğrenmekmiş."
Kahvesinden bir yudum alıp devam etti.
"Cem'in de bir şirketi vardı. Tabi Bora'nın ki kadar büyük değildi, yani rakip şirketti."
"Ben hala Bora'nın ne iş yaptığını tam olarak bilmiyorum. Kaçak silah taşıttırdığını biliyorum sadece." Dedim.
"Ah...demek öğrendin. Bora'nın asıl işi bir motor şirketinin CEO'luğu."
Hangi motor şirketi olduğunu sorduğumda bana çok ünlü ve pahalı bir markayı söyledi.
"Anladım. Peki o kadını partiye neden çağırdın?"
"Söylemek utanç verici ama ben Cemi hala seviyorum."
Kahvemi de aldım yudum boğazımda kalmıştı. Ben Öksürürken helal dedi.
Bora'nın söylediği doğruymuş meğer.
"Aslında davetiyenin abisine gitmesi gerekiyordu ama kız kardeşine gitmiş."
Şimdi bütün Taşlar yerine oturmuştu.
Meryem'in gözleri gene dolmaya başlamıştı.
"konuşup hallederiz. Dedin ya Bora kin tutmaz diye."
"Bilmiyorum bu sefer gerçekten çok sinirlendi. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim."
"Bir de bana sor." Dediğimde gülümsedi.
Telefonum çaldığında Boranın aradığını gördüm.
İkimizde telefona baktık ve Meryem gülümserken benim yüzüm düştü.
"Seni merak ediyor olmalı, şapşal çocuk."
Dedi Meryem kahvesini bitirirken. Ben de kahvemi bitirdim ve kalktık.
Hesabı ödeyip dışarı çıktığımızda Meryem arabasıyla bırakmak konusunda ısrar et.
"Çokta uzak değil zaten ev buraya. Biraz yürümek, kafamı toparlamak istiyorum."
"Tamam canım eve gittiğinde bana yaz, haber ver hoşçakal."
Meryemle vedalaştıktan sonra yürümeye başladım.
Bora'nın telefonunu açmamıştım.
Kesin bunun için bana kızacaktı ama kimin umrunda?
Hava ne sıcaktı ne de soğuk. Sadece hafif bir esinti vardı. Bir kaç dakika yürüdükten sonra yorulup bir banka oturdum.
Dışarda özgürce dolaşmayı özlemiştim.
"Nehir?" Yanıma oturan yabancı bir adam adımla mı seslenmişti?
Ona doğru döndüm. Olamaz. Bu Altandı!

Güneş KızımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin