Kıskançlık

29.9K 908 175
                                    

Odama koşturdum ve kurulanıp üstümü değiştirdim.
Üşümüştüm, kesin hasta olacaktım.

Saç kurutma makinesiyle saçlarımı kurutup küçük el çantama koyduğum makyaj malzemelerimi yatağa döktüm. O esnada çantamdan Bora'nın bana verdiği limitsiz kredi kartı da yatağa düştü.

Ona bunu geri vermeliydim. Zaten en başında kabul edip almam hataydı. Rimel ve pembe rujumu sürdükten  sonra işim bitmişti. Odamdan çıkıp evi gezmeye başladım. Bora'nın nerede olduğunu merak ediyordum. Onu bulup kartını geri vermeliydim. Önce üst kattaki odaları gezdim.

İki yatak odası daha vardı ve bir tane de çalışma odası. Üst katta yoktu. Alt kata inip gezinmeye başladım. Mutfakta değildi, salonda da yoktu. Son bir fikrim vardı onu bulmak için.

"Bora!" diye bağırdım evin içinde. İçerden gelen bir sesle oraya doğru yürüdüm. Koridora geldiğimde , banyonun kapısı açıldı ve altında sadece beyaz bir havlu olan Bora çıktı. Saçları ıslakken de çok yakışıklı görünüyordu.

Hatta normalde olduğundan daha fazla.

"Ben şey.." dedim ve onu baştan aşağı süzmeye başladım. Bir kaç saniye sonra ,  "Beni süzmen bitince konuşalım mı?" dedi. Yanaklarım kızarınca güldü. "Ne var?" dedi duygusuzca.

Ona bakmamaya çalışarak öksürdüm ve "Bu senin." diye kartı uzattım. Biraz düşünüp kartı elimden aldı. "Yüzüme bak prenses." dedi ve eliyle çenemden tutup ona bakmamı sağladı.

Vücudun adeta bir yunan heykeline benziyordu. Bunu düşündüğüm için kendime kızıp dudağımı dişledim.

Karnının orada küçük bir dikiş izi gördüğümde elimle ağzımı kapattım. "Ne oldu buraya?" dedim ve yarasına elimi sürmeye başladım. Derin kesilmiş gözüküyordu. araba kazasında olmuş olmalıydı.

"Nehir." dedi ve sinirle
gülümsedi.
Ne planladığını
anlamamıştım.
"Duşa katılmak
istemiyorsan kaybol."

dediğini yaptım. Çünkü gayet ciddi gözüküyordu. Hızlı adımlarla banyodan uzaklaştım.

Bir anlaşma yapmamız gerekiyordu. İkimiz de birbirimize muhtaçtık.
Eğer beni babamın ellerine verirse bir adamla zorla evlencektim. Onunla kalmam şimdilik benim işime gelirdi. O yüzden kaçmaya çalışmayacaktım.

Salona gidip televizyon izlemeye başladım. Haber kanallarında sürekli kadın cinayeti ve çocuk kaçırma haberleri vardı.

İçim bunalana kadar izledikten sonra Bora mutfağa girdi. Bende onun peşinden televizyonu kapatıp gittim.

"Konuşamamız gerekiyor." dedim kararlı bir tavırla. Elinde tuttuğu mısır gevreğini kaba boşaltıyordu. Cevap vermeyince konuşmaya devam ettim.

"Artık kaçmaya çalışmayacağım." dediğimde buzdolabından sütü çıkarmıştı. "İkimizde biliyoruz ki babamın yanında da güvende değilim." kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Bana muhtaçsın." dedi ve sırıttı. Nihayet elindekileri bırakıp bana bakmıştı. "Şimdilik evet." dedim ve derin bir nefes aldım. Daha önce hiç bir erkeğe muhtaç olmamıştım.

"Sana nasıl güveneceğim? En son olanlardan sonra." dedi ve benim gibi tezgaha yaslanıp kollarını birleştirdi. Haklıydı.

Benim yüzümden başına gelmeyen kalmamıştı. "Söz veriyorum." dediğimde , beni çocuksu bulmuş olacakki yüzünde bana inandığına dair hiç bir mimik olmadı.

Ona biraz daha yaklaştım. Ciddi olduğumu anlaması gerekiyordu. "Ben bir söz verdim mi , o sözümden asla çıkmam."

Bir kaşını kaldırıp beni süzdü. "Pekala prenses , sana güvenmesemde şimdilik bir şey demiyorum." dedi ve kaşık çıkarıp mısır gevreğini yemeye başladı. Karnım acıkmıştı.

Bende onun yaptığı gibi kendime hazırladım ve yemeye başladık. Tadı güzeldi. Çilekli yulaftı yediğim. Borayala yemek zevklerimiz uyuyordu.

"Akşam küçük bir işim var. Sende benimle geleceksin, gözümün önünden ayrılmayacaksın." dedi bana bakarak. Başımı olumlu anlamda salladım. Güvenini kazanmak istiyordum ve bu kolay olmayacaktı.
-
Akşam olduğunda, üstüme dolapta bulduğum kıyafetlerden geçirdim. Siyah midi bir elbise ve siyah topuklu ayakkabılar.

Kahve tonlarda makyajımı yapıp , dudak parlatıcımıda sürdükten sonra güzel görünüyordum.

Bora beni alt katta bekliyordu. Ona on dakikaya hazır olacağımı söyleyip yarım saat oyalanmıştım. Odamdan çıkıp merdivenleri inerken topuklularımın sesi bütün evde yankılanmıştı. Bora beni merdivenlerin dibinde bekliyor, kol saatini kontrol ediyordu.
Beni gördüğü an gözleri bana kilitlendi. Dikkatlice aşağı indiğimde Bora ağzı açık kalmıştı. Özgüvenim tekrar yerine gelmişti.
Saçlarımı savurdum ve Bora'nın bir kaç saniye beni süzmesini bekledim.
"Gidelim mi?" diye sordum bu anı bozmak için.
Gözlerini kaçırıp öksürdü.
"Gidelim." Dedi
-
İş yeri bir gece klübüydü , hemde büyük bir gece kulübü. O kadar kalabalıktı ki , yürümek bile çok zordu.

Bora'nın gece kulübü işlettiğini bilmiyordum. Hemde burası şehrin en ünlü yeriydi.
Daha önce arkadaşlarımla gelmek istediğimizde yer bulamamıştık.

Şimdiyse içindeydim. Bor önümde yürüyordu, bir eliyle kolumu kavramış beni peşinden sürüklüyordu.
Lüks bir locanın orada durduk. beyaz koltuklar ve siyah bir masa vardı. Masanın üstü Bora'nın tek bir el hareketiyle doldu.

İçkiler lezzetli gözüküyordu. Beni de yanına oturtunca , viskiyi kafaya dikti.
O acı içkiyi tek seferde bitirmesi beni etkilemişti.
Oturmak istemiyordum, kalkıp dans edecektim.
"Otur oturduğun yerde." Dedi kalkmamı engelleyerek.
"Dans edeceğim." Dedim ve tuttuğu kolumu ondan kurtardım.
Ondan çok uzaklaşmadan dans etmeye başladım. Günlerin stresi şimdiden azalmaya başlamıştı. Bora sessizce beni izliyor , yanıp sönen ışıkların altında yeşil gözleri parıldıyordu. İkinci viskisini yudumlarken ben vücudumu kıvırmakla meşguldum.

Eğer evde mini elbisem olsaydı onu giyecektim, ama Anlaşılan Bora buna karşıydı ki gardropa hiç kısa kıyafet koydurmamıştı.
Saçlarımı karıştırıp dans ederken , Boradan biraz daha uzaklaştığımı gördüm. Göz ucuyla locaya baktığımda Bora yoktu.
Neredeydi bu adam?
Neyse onu umursayacak vaktim yok. Eğlenmeliyim.
Bir kaç dakika dans ettikten sonra , tatlı bir çocuk yanıma gelip tanışmak istedi.

Bende ona sıcak davranıp benimle dans etmesini söyledim. Tatlı çocukla dans ederken kalabalığın arasında Bora'nın zümrüt gözlerini gördüm.
Bana sinirle bakıyor , öfkeden kaskatı kesilmiş beni izliyordu.
Beni kıskanıyor muydu?

Güneş KızımTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang