İntihar

17.6K 558 42
                                    

"Neden yaptın bunu?"

"Ölmek istedim."

"Neden."

sessiz kaldım.

Nedeni o kadar basit değildi. Yarım saatlik seansa sığdırabileceğim kadar değildi. Odamda yatarken doktor tekrar gelmişti ve Psikologla görüşmem için odasına gitmem gerektiğini söyledi.
Hemşire yardımıyla danışmanın yanındaki odaya gittim. Yarım saattir konuşuyorduk.
Daha doğrusu o konuşuyor, ben sessiz kalıyordum. Dertlerimi bir yabancıya anlatmaktansa kendimi hastanenin çatısından aşağı atmayı tercih ederim. Babamla aynı evde kalmanın nasıl bir azap olduğunu neredeyse unutuyordum.
Dört gün öncesine kadar...

"Konuşmak istemiyorsun madem. Seansı bitirelim. Hem sende dinlen ve -"

"Nehir Arslan O NEREDE?"

Odanın dışından gelen sesle yüzümde güller açtı. Kalbimde papatyalar yeşerdi ve avuç içlerim terledi.

Koşarak odadan çıktım ve onu gördüm.

Bora danışmaya bağırıyordu.

"HEMEN SÖYLE HANGİ ODADA!"

"Bora..." dedim kısık sesimle. Mutluluktan gözlerim yaşarmıştı. Daha önce hiç mutluluktan ağlamamıştım. Bu benim için bir ilkti ve bu ilki bana o sağlamıştı. Bora benim sesimi duyar duymaz bana döndü.

"Nehir!" Koştum ve boynuna atladım. Ona sımsıkı sarılıyor, kokusunu içime çekiyordum.

O da aynı şekilde beni sarıyordu. Ayaklarım yerden kesildi.

"Seni çok özledim." dediğimde beni bıraktı. Bir anda yüzünde soğuk bir ifade belirdi. Nedenini çözemedim. Bana kalsa ona sonsuza kadar sarılırdım. "İyisin..." dedi.

"İyiyim."

dedim gülümseyerek. Nihayet kurtulmuştum. Beni alıp babamdan uzaklara götürecekti. Beni kurtaracaktı. Beni kötü kalpli bir adamın korkunç şatosundan kurtaran prensim oydu. Bende onun prensesiydim.

Gözleri bileğime takıldığında Bandajla sarılmış bileğimi tuttu ve inceledi. "Küçük bir sıyrık." dediğimde gözlerime korkutucu bir bakış attı. Tüylerim diken diken olmuştu. Ondan aynı zamanda korkup nasıl sevebiliyordum?

"Odana gitsen iyi olacak." dedi ve beni bırakıp gitti. Orada öylece kalakaldım. Beni terk etmişti. Danışmanın önünde yapayalnız kalmıştım. Yoksa babam doğruyu mu söylemişti? Gerçekten parasını alıp beni bırakmaya razı mı olmuştu?

"Bora!" diye bağırıp arkamı döndüğümde çoktan gitmişti. Kendimi o kadar yalnız hissettim ki. Oracıkta gömülmek istedim.

Hemşire kolum girdiğinde gerçek dünyaya geri döndüm. Fark etmeden dizlerimin üzerine düşmüştüm. Sızlamaya başladıklarında umursamadım. Kalbimin acısı onu bastırıyordu. hemşire beni odama kadar götürdü. Koluma serum taktı ve çıktı.
Yataktan kalktım. Serumumu da yanımda sürükleyerek pencere kenarına gittim.
Bora  benim odama bakan pencerenin karşısındaki banka oturmuş, sigara içiyordu. Neden gitmemişti? Beni neden yalnız bırakmıştı?
Yanına Ata geldiğinde Bora eliyle benim penceremi işaretledi. Beni izliyordu. Beni izlemek için kalmıştı...
Kafam iyice bulanmıştı. Beni önemsiyor muydu, Yoksa oynuyor muydu?
Bir an için göz göze geldik. Ama bildiğim kadarıyla bu camlar dışarıdan içeriyi göstermiyordu. O beni görmese de ben onun parlayan yeşil gözlerini görüyordum. Çok özlemiştim.
O benim kara gözlerimi özledi mi acaba...
O gece cam kenarındaki koltukta uyudum. Arada kalkıp Bora hala orada mı diye bakıyordum. Her seferinde orada oluyordu.

Güneş KızımWhere stories live. Discover now