İLLEGAL AŞKLAR

By Morlinka

303K 19.4K 1.3K

Bir kördüğümdü aşk. Tabancadan çıkan kör kurşundu. Hedefi tekti, istikameti belliydi. Ateş aldıktan sonrası y... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21-part1
Bölüm 21- part 2
BÖLÜM 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Duyuru ve Özür
Bölüm 25 part-1
25.Bölüm 2.part
Bölüm 26
Yeni Hikaye Spoiler
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
FİNAL

Bölüm 8

8.9K 658 50
By Morlinka

Yeni bölümümüz geldii. Bir önce ki bölümde çok güzel yorumlar aldım. Hepinize tekrardan teşekkür ederim. Bu bölümümüz biraz hüzünlü ama diğer bölüm daha eğlenceli olacak söz veriyorum. Mediada hikayemizin tanıtımı var. Bakmadan geçmeyin derim. Tanıtımı hazırlayan kuzenime çok çok teşekkür ederim Teşekkür ederim biriciğim harikasın. Keyifli okumalar :)

Yol boyunca Selin utancından Mehmet'e bakamamış camdan dışarısını izlemişti. Pastanede ağzından kaçırdıklarına mı yansın yoksa bu gece Mehmet'le aynı evde uyuyacağına mı yansın bilemedi. Annesi duysa kalp krizi geçirirdi vallahi. Ama Selin en az kendine güvendiği kadar güveniyordu Mehmet'e. Bade desen arabaya biner binmez yaşadığı günün getirisi olan hem duygusal hem fiziki yorgunluğa dayanamamış arka koltukta sere serpe uyumuştu.

Mehmet arabayı garaja park etmiş, Badeyi kucağına almış Selin'in inmesini bekliyordu. Ama Selin az önce sadece dış cephesini gördüğü evin Mehmet'in evi olamayacağından son derece emin bir şekilde yerinden kıpırdamadan oturmaya devam etti. Bu kocaman bahçeli 2 katlı villanın Mehmet'e ait olacak hali yoktu canım. Mehmet Selin'in neden çıkmadığını anlamaya çalışmayı bırakmış, arabanin etrafını dolaşarak kapısını açmıştı.

"Süreyya, arabamın koltukları rahat evet ama güzelim eminim evdekiler çok daha rahattır."

"Mehmet biz yanlış gelmedik mi?"

"Hayır doğru evdeyiz, neden yanlış gelelim."

"Ne yani bu ev senin mi?"

"Evet, benim."

"Çüüşş." ? Mehmet Selin'in şaşkın halini tek kaşı havada keyifli bir ifadeyle seyrede dursun Selin ağzından çıkan kelimeyi fark edince kıvırma çabalamalarına başlamıştı.

"Şey yani ben şey çok çok büyük diyecektim." Selin'in daha fazla kıvranmasına gönlü el vermeyen Mehmet bir koluyla kızını taşırken diğer koluyla Selin'i çekiştirerek eve sokmuştu. Selin kaybolmuş bir kız çocuğu edasıyla evi incelerken Mehmet kızını yatırmış gelmişti. Her ne kadar çok yorucu bir gün geçirmiş olsa da hala Selin'le yapması gereken bir konuşma ve açıklanması gereken şeyler vardı.

"Süreyya." Selin Mehmet'in birden ona seslenmesiyle sıçramış gel demesiyle gözlerini ayırmadan sakin adımlarla yürümüştü Mehmet'e. Zaten ne zaman bu adamın gözlerine baksa üzerine bir sakinlik anlam veremediği bir dinginlik çöküyordu. Taparcasına seviyordu Selin Mehmet'i bir izin verse yollarına dökecekti aşkını. Onların aşkında Selin Leyla değil Mecnun'du. Selin'e mutfağın yerini gösteren Mehmet;

"Ben bir duş alayım sonra geleyim konuşalım sende ben gelene kadar bir çay demle olur mu?"

"Olur."



Mehmet'in onunla ne konuşacağını deli gibi merak eden düşünceleriyle savaşırken bir yandan da dolapları karıştırıp demliği bulmaya çalışıyordu. 2 kere kafasını çarpmış 1 tane bardak kırmış ve ocağı yakmaya çalışırken parmağını yakmış olabilirdi ama sonunda çayı demlemeyi başardı. Merdivenlerden inen adamın sesini duyunca çayları doldurmuş birlikte salona geçmişlerdi. Karşılıklı oturup çaylarını yudumladılar. Selin sessizliğin uzamasıyla iyice gerilirken Mehmet'in aklındaki düşünceler çok başka alemdeydi. Ne güzel de yakışmıştı bu ateş parçası evine. Selin çayını içerken nereden hatırladığını bilmediği dizeler geliyordu Mehmet'in aklına.

"seni çay içerken izlemek, seni çay doldururken, seni demlerken çayı, kimseler inanmasa da düpedüz sevap "(Alper Gencer)

Biraz daha düşünürse şair çıkacaktı Mehmet. Selin'i daha fazla meraklandırmamak adına boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Süreyya."

"Efendim."

"Öncelikle sana teşekkür etmek istiyorum."

"Ne için?"

"Bir gülüşüne dünyaları versem de Bade çok fazla gülen bir çocuk değil ve sen bugün kızıma kahkaha attırdın."

"Bade çok tatlı bir kız."

"Sende öylesin." Selin Mehmet'ten gelen iltifatı duyunca bir an kalbi tekledi. Kulakları yanmaya başladı. Hayır bu defa bayılmayacaktı.

"Sende çok tatlısın Mehmet." Mehmet gür bir kahkaha attı. Ahh bu kız karizmasını sürekli baltalıyordu. Selin engel olamamış yine kendini utandırmıştı.

"Süreyya ben bir süre buralarda olamayacağım." Mehmet Selin'in gözlerindeki pırıltıların söndüğünü fark edince konuya bodoslama daldığı için pişman oldu.

"Heyy, dur bak sakın yanlış anlama operasyon için gidiyorum. Hatta Bade sana emanet."

"Nereye gidiyorsun?"

"Şehir dışına." Mehmet telaş yapmasın diye hapishaneye diyememiş şehir dışına diye geçiştirmişti. Hem yalan söylemiş sayılmazdı Erzurum kapalı ceza evine gidecekti.

"Ne kadar kalacaksın?"

"Bilmiyorum, kısa sürmesi için elimden geleni yapacağım ama operasyonun gizliliğini bozmamak adına yanımda telefon götürmüyorum ben müsait olduğum zamanlar arayacağım olur mu?"

Selin, operasyonun tehlikeli olduğunu Mehmet'in geriye dönememe ihtimali olduğunu hissetmişti. Sanki birisi yüreğini eziyormuş gibi hissediyordu. Ciğerleri yanıyor, soluduğu hava yeterli gelmiyordu yine de tek damla göz yaşı akıtmadı. Güçlü duracaktı, kendisi için değilse bile Bade için. Bugün tanıyıp ,yüreğinin köşesine yerleştirdiği minik kız için. Annesi yoktu. Hayattaki en değerlisi kahramanı da gidiyordu madem Selin sahip çıkacak destek olacaktı.

"Bade'yi merak etme ben ilgilenirim." Mehmet Selin'in ağlamamak için kendini sıktığını anlamış çenesi kasılmıştı.

"Etmiyorum, ilgileneceğini biliyorum ben asıl seni merak ediyorum." Selin'in yüreği kuş olup uçmuş Mehmet'in avucuna konmuştu yine. Bu kadardı işte tek bir cümleyle ışıldamıştı gözleri.

"Aklın bizde kalmasın ama çabuk gel."

"Süreyya senden son bir şey istiyorum ben gelene kadar bu evde kal olur mu?"

"Gerek yok aslında ben gündüzleri gelir, akşam yurda dönerim."

"Gündüzleri Asuman abla var ama geceleri kalamıyor Bade korkar kalamaz mısın?"

"Peki öyleyse kalırım. Sen ne zaman gideceksin?"

"Tam belli değil. Hayırdır beni yollayıp parti mi vereceksiniz evde ?" Mehmet hüzünlü havayı biraz dağıtmak adına Selin'le uğraşmaya başladı.

Selin yüzünde kocaman bir gülümsemeyle;

"Evet seni postalayıp kocaman bir parti düzenleyeceğiz."

"Sizi tutuklarım."

"Hayır, tutuklayamazsın."

"Nedenmiş o."

"Evde parti yapmak yasalara aykırı değil çünkü." Mehmet sırıtarak;

"Ahh evet o yasalara aykırı olmayabilir ama sen başlı başına aykırısın ateş parçası."



Bir süre daha tatlı tatlı sohbet etmiş vakit epey ilerleyince Mehmet Selin'i misafir odasına yerleştirmiş kendi de büyük yatağına kızıyla birlikte yatmıştı. Sabaha karşı Bade'nin yanından kalktığını hissetmiş ama 5 dakika sonra geri dönmeyince bir gariplik olduğunu fark edip uyanmıştı. Bade her gece mutlaka 1 defa su içmeye kalkar ama sonrasında geri döner babasına ufak bir öpücük kondurup yanına kıvrılıverirdi. Bu gece kızı geri gelmemişti, bugün yaşanan olay yüzünden mi diye düşündü kor bir ateş ciğerini yaktı Mehmet'in. Yetemiyor muydu minik kızına, sevgisi artık yeterli gelmiyor muydu. Kızını odasında bulamayan Mehmet alt katı kontrol etmiş orada da bulamayınca telaşlanıp tekrar üst kata çıkmıştı. Tam odasına tekrar bakacakken misafir odasının kapısını aralık gördü. Aralık kapıdan görünen manzara Mehmet'e cenneti vaat ediyordu. Minik kızı Selin'in göğsüne sokulmuş elini beline atmış onu sıkıca sarmıştı. Selin ise bir koluyla sıkıca kızına sarılmış ara ara sırtını sıvazlıyor ikisi de fısır fısır konuşuyorlardı. Ahh onların yanına uzanıp ikisini de sıkıca sarmak vardı yaa... Ses etmeden odasına döndü Mehmet uzun zamandır yalnız uyumamıştı şimdi yanında kızının minik bedeni olmadan uyuyamazdı ama sabaha ne kalmıştı şunun şurasında.

Selin yanına çekinikçe yatan ufak bedenle uyanmış,yanında Bade'yi görünce önce şaşırmış sonra Bade'nin gözlerine sorarcasına bakmıştı;

"Kızdın mı bana?"

"Neden kızayım bir tanem?"

"Yanına yattım yaa.."

"Hayır kızmadım daha çok mutlu oldum senin gibi tatlı bir kızla uyuyacağım için."

Selin Bade'yi iyice göğsüne çekmiş,koynunda uyutmuştu. Uyku tutmadı Selin'i kendi annesini düşündü, yaşadığı çocukluğu, mutlulukları... Uzunca bir süre çocukları olmadığından ailesi çok düşkündü Selin'e. En çok annesinin kokusunu severdi Selin, anne kokusu bir başkaydı adı gibi gül kokardı annesi. Bu yaşında hala eve gittiği zamanlarda annesinin koynuna girer mis kokusunu içine çeker öyle uyurdu. İç çekerek baktı Bade'ye, böyle hüzünlü bakmamalıydı gözleri.Çocuktu o daha. Babasının prensesi annesinin biricik kızı olmalıydı, doyasıya sevilip şımartılmalıydı. Düşüncelere dalmışken saatin ilerlediğini fark etmedi bile.

Mehmet, şube müdürü Hüseyin Bey'in telefon etmesiyle kalkmış kendine bir el çantası hazırlamıştı zaten hapishane şartları için bu çanta bile fazlaydı. Öğleden sonra Erzurum uçağına yetişecekti. Daha fazla odasında kalmaya dayanamadı misafir odasına kızıyla Selin'in yanına geçti. Selin'i uyanık görünce şaşırdı daha çok erkendi. Mehmet yatağın ucuna oturmuş fısıltıyla konuşmaya başlamıştı;

"Telefon geldi, bugün gidiyorum."

"Nereye gidiyorsun belli mi?"

"Evet, Erzurum'a."

"Çok uzak değil mi?"

"Uçakla gideceğim."

Selin cevap vermedi, doyasıya izledi Mehmet'i yüzünün her bir santimetre karesini zihnine kazıdı. Gözünün kenarındaki ufak yaraya içi gitti. Farkında olmadan uzanıp dokunmuştu da. Mehmet Selin'in yarasına dokunmasıyla birden irkildi. Sevmezdi o yarayı, uğursuz bir günden kalma acı bir hatıraydı o yara. Şimdi Selin'in dokunmuştu ya teni tenine değdi diye yarasına bile şükredecek haldeydi. Aşk ne menem bir şeymiş dedi kendi kendine. Elini bırakmadan avucunun ayasını öptü, yanağını yasladı. O kadar sevgiye aç, o kadar aşka muhtaçtı ki Selin'e gözleriyle yakardığının farkında bile değildi. Selin Mehmet'in ruhunu görür gibi oldu. Çırılçıplak kalmıştı sanki adam karşısında. Sanki gitmeden beni bütünüyle gör der gibi açmıştı ruhunun en derin yaralarını Selin'e. Selin dayanamadı kendine çekip sıkıca sarıldı. Ömrü billah bırakmamacasına sarıldı. İçinde ne kadar aşk sevgi varsa akıttı ruhundan Mehmet'e. Gözlerinden akan iki damla yaşı çaktırmadan sildi.

Beraberce kahvaltıyı hazırlayıp Bade'yi uyandırdılar. Neşeyle kahvaltılarını yaparken Mehmet hala Bade'ye gideceğini nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Saat yaklaşmıştı.

"Bal kızım Süreyya ablan mutfağı toparlarken biz konuşalım mı seninle biraz."

"Olur, babacım."

Mehmet kızıyla beraber salon koltuğuna oturdu. Selin ile anlaşmışlardı Bade'ye eğitim için gittiğini söyleyecekti. Onun da endişelenmesini istemiyordu. Gerçi Selin de tam olarak bilmiyordu nereye gittiğini ya neyse. Mehmet kızına açıklama yaparken bir yandan da mutfaktan gelen sesleri dinliyorlardı. Selin ara sıra kırdığı şeylere bağırıyor ara sıra da kendi kendine kızıp söyleniyordu.

"Bade'm gitmeden sana çok önemli bir görev vermem gerek?"

"Ne görevi babacım?"

"Süreyya ablanı ben gelene kadar tek parça tutabilir misin?" Mehmet bunu söyler söylemez Selin'in attığı ufak çaplı bir çığlıkla yerinden fırlamış. Mutfakta kırdığı bardağa bas bas bağıran bir Selin'le karşı karşıya gelmişti.

"Süreyya iyi misin bir yerine bir şey mi oldu?"

"İyi değilim Mehmet, bu bardakların bana zoru var şuna bakar mısın bu dördüncü kırılan bardak inadına yapıyor hepsi sanki."

" Tamam canım gel sen bırak Asuman Hanım halleder kalanları."

Mehmet Selin'i mutfaktan çıkarırken kızına göz kırpmış , Bade'nin de aynı şekilde göz kırpmaya çalışmasıyla erkeksi bir kıkırtıyı kaçırmıştı ağzından.

Kızı ve Süreyya ile biraz daha vakit geçirip yola çıkmıştı Mehmet ,merkeze uğrayıp hem çocukları görecek hem de şube müdürü Hüseyin Beyi alacaktı. Erzurum'a beraberce gidecekler, Hüseyin Bey hapishane müdürüyle görüşecek Mehmet'i teslim edecekti.



Hava alanına geldiklerinde aslan parçalarıyla vedalaşırken içi buruldu Mehmet'in hala biz gidelim diye kıvranıyordu çocuklar. Hatta bir ara Zehra bile ben erkek kılığında gidebilirim demiş. Bütün ekibin bir anda ona sert bir bakış atmasıyla susmuştu.

Ortama sessizlik çökmüş, hava ağırlaşmış uçak kalkış saatinin gelmesini bekliyorlardı. O sırada arkalarında yükselen seslerle güvenliğe takılı kalmış bir bayanla güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandığını gördüler. Mehmet;

"Doğuş, Önder gidin bir bakın koçum olay neymiş öğrenin."

Doğuşla Önder ayağı kalkmış gideceklerken geri dönmüş kahkahalarını bastıramayarak ;

"Komiserim bence siz baksanız daha iyi olur." Mehmet önce karşısında duran ikilinin suratına bakmış sonra yüzünü sıvazlayıp müdürüne dönmüştü;

"Müdürüm izninizle ben bir gidip bakayım."

"Tamam Mehmet, çabuk ol oyalanma uçağı kaçırmayalım." Mehmet içinden söylene söylene güvenliğe doğru gidiyordu. O iki veledin yüzüne bakınca anlamıştı zaten ne olduğunu. Güvenliğe yaklaştıkça Selin'in sesi daha net gelmeye başladı.

"Ya neden anlamak istemiyorsunuz kardeşim Mehmet'in gidiyor diyorum size. Ne yani donuma kadar mı soyunayım. Sizin aletiniz bozuk ötüp ötüp duruyor. Bak vallahi sizin yüzünüzden Mehmet'imi son kez göremezsem vallahi bu ötüp ötüp duran aleti de sizi de parçalarım. Ya adam gidiyor kim bilir ne zaman gelecek ben özlerim çekilsene be önümden.."

Mehmet'in çabuk parlayan siniri aynı hızla sönmüş. Bu deli kızın onu görebilmek için kendisini bu kadar paralaması hoşuna gitmişti.

Güvenlik görevlilerine yaklaşmış, cüzdanından polis kimliğini çıkarmış;

"İyi günler, ben komiser Mehmet Arslan, bir sorun mu var?"

"Evet, komiser bey bu hanımefendi bize zorluk çıkartıyor üzerinde metal varken içeri giremez."

"Hanım efendi benimle, bırakabilirsiniz."

Mehmet, Selin'i kolunun altına almış hala bıdır bıdır konuşan kızı gözlerinden taşan aşkla izleyerek dinlemişti. Şube Müdürü Hüseyin Bey Mehmet'in yanında ki kıza aşkla baktığını görünce şaşkınlıktan kalakalmıştı. Doğuş;

"Eveettt, bende kim eksik diyordum şubemizin medar-ı iftiharı, onur konuğu Selin Hanım geldi." Ekip kendi arasında gülüşürken yapılan anonsla var olan neşeleri kaçmıştı.

'Sayın yolcularımız, Türk Hava Yollarının TK 143 sefer sayılı Erzurum uçağı kalkış için hazırdır.'

Hepsinin gözlerinde endişe parıltıları geziniyordu.

"Evet, millet yolcudur abbas bağlasan durmaz. Hepinizi önce birbirinize sonra Allah'a emanet ediyorum. Emanetlerime de sahip çıkın."



Mehmet son kez Selin'e sarılmış, alnına bir öpücük bırakmış arkasını dönüp gitmişti. Arkasına dönüp bakmak istemedi. Bakarsa Selin'in yaşlı gözlerini göreceğini biliyordu. Selin dayanamayıp son anda Mehmet'in peşinden hem koşup hem bağırıyordu. Arkasına dönen Mehmet, kendine çarpan Selin'le önce sendeledi sonra sıkıca sarılıp kendine çekti. Selin Mehmet'in şaşkınlığından faydalanıp yakalarından tutup kendine çekmişti. Bir anda dudaklarına kapanan dudaklarla feleğini şaşıran Mehmet kendini toparlayıp Selin'e yakıcı bir öpücük bahşetti.

Ekip yüzlerinde kocaman gülümsemelerle izliyordu önlerinde gelişen sahneyi. Buram buram aşk kokuyordu etraf. Ortamın büyüsü Doğuş konuşana kadar devam etti;

"Evet beyler bayanlar bu gidişle Mehmet komiser alev alacak hapishane duvarları ölüm gelecek adama."

Selin duyduğunu sandığı şeyin doğruluğunu sorgularcasına Mehmet'in gözlerine bakıyordu. Damarlarında akan kanı bile buz kesmişti sanki. Mehmet ise içinden Doğuş'un düşün çenesine sövmekle meşguldü.

*****

Continue Reading

You'll Also Like

15.3K 947 28
Piyanonun tuşlarında ince zarif parmaklarını gezdirirken tam karşısında yer alan adama kıvrımlı kirpiklerinin altından baktı. "Kalbini kırabilirim." ...
43.9K 6K 34
"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak...
28.6K 2K 48
İnsanlar ikiye ayrılır. Tatlı tesadüflerin mükemmel aşkı önünüze sunabileceğine inanan romantikler ve gerçekte ruh eşi diye bir şey olmadığına inanan...
189K 1.5K 15
"İyi" deyip telefonu kapattı. Ya da kapattığını sandı. Çünkü hala sesler geliyordu telefondan. " Bu oyun nereye kadar sürecek diyordu " bir ses.. Bu...