KOZA

By maddoctorbet

18.7K 2.4K 12.6K

"Kelebek öldü." dedim dişlerimi sıkarak. Adam ürpermedi bile. Omuzlarımdaki ceketinin yakasını düzeltti önce... More

Tanıtım
0.0: Başlangıç
Ölü Bir Kelebek
1.0: Gelecek
0.1: Geçmiş
2.0: Düşmüş Kelebek
0.2: Hayatta Kalan
3.0: İlaçlar ve Zehirler
0.3: Yıldırım
4.0: İskeletler ve Emirler
0.4: Nabız
5.0: Yeniden Çizilen Yollar
0.5: Geceden Doğan Gün
6.0: Çeyreklik
0.6: Dante ve Virgilius
Şüpheli Bir Albay
7.0: İyileşmek
0.7: Kaçınılmaz Unutuluş
8.0: Ait Hissetmeye Başlamak
0.8: Gus'ın Laboratuarı
9.0: Üçüncü Kanal
0.9: Gervasio
10.0: Görünmez Adam
0.10: Yıkım Yeşili
11.0: Mavi Lagoon
Hatalı Bir Yarbay
0.11: Kusursuz Yansımalar
12.0: Triton
0.12: Doğru Uyuşturucu
13.0: Kontrollü Vahşet (+18)
0.13: Presyum
14.0: Parmak İzi (+18)
Manipülatif Bir Kadın
0.14 : Kırılma Noktası
15.0: İstila
0.15: Hain
TEŞEKKÜRLER
2. Kitap: ALAKARGA

Sonsöz: İhanete Uğramış Bir General

258 36 189
By maddoctorbet

Selam :)

Bölüm başlığı şaşırttı biliyorum, açıklama en sonda.

İyi okumalar!

-------------------

-------------------

"Kalbiyle düşünenler kaybetmeye mahkumdur."

Annesinin belki de en çok kullandığı öğüt buydu. Adam için bu sözü ironik kılan şu ana dek kazandığı her şeyi kalbiyle verdiği bir karar sayesinde elde etmiş olmasıydı. bu yüzden Ronda ona aklıyla düşünemediğini haykırdığında gülmekle yetinmiş, doğru yolda olduğunu bir kez daha hissetmişti. Kelebek olduğunu öğrenmeden önce bile Koza'yı yakalamayı kalbiye istemişti. Bu kadar ustalıkla WDA'yı soyan birinden daha iyi bir asker bulması zordu. Ve onun işe yaramaz bir pislik çıkma ihtimaline rağmen onu yakalayıp kumarında büyük bir kazanç sağlamıştı. Erkek kardeşi ile anlaşıp ebeveynlerini kandırmak hep onun fikri olmuştu. Annesinin ortalığı yıkacağını biliyor olmasına rağmen onun araştırma ekibinden çıkıp orduya katıldığında da kalbiyle düşünmüştü.

Oldu olası karışık bir zihni olmuştu. Şüphelerle ve bilmecelerle dolu... Çoğunlukla mantıklı sayılabilecek bir adamdı, yetiştiriliş tarzı gereği soğuk bir yapısı olsa bile sıradan taklidi yapabilmeyi çok iyi öğrenmişti. Bir ortama adapte olup onlardanmış gibi rahatlıkla yapabilir, rolünün hakkını sonuna kadar verirdi.  Ama içten içe riske girmeyi, ateşe atlamayı her zaman sevmişti.

Şu anda kıvranan askerin yalvarışlarını kulak arkası etmek de rolünün büyük bir parçasıydı. Riske giriyordu. Olayı kişiselleştiriyor, fazla içine giriyordu ama biliyordu ki Ömer'i sorgulaması gerekiyordu. Her şeyden daha doğrusu herkesten önce bunu yapmazsa bazı sırlar yanlış zamanda ortaya çıkıp pek çok şeyi mahvedebilirdi. Ordudaki asıl amacının açığa çıkmasına izin veremezdi.

Adam enerjisinin tamamını olmasa da önemli bir kısmını Ömer'in zihninin içine gönderdi. Ömer altında acıyla kıvranırken sinapslarla oynuyor, işine yarayabilecek hatıralara bakıyordu. Biri onun zihnini çoktan zırhlandırmış, Sevilla'daki anılarını derinlere gömmüştü. Simülasyon cihazlarıyla kolayca yapılabilecek olan bu işlemi baltalayan yaptığı tüm hatayı yüzüne vuracak sertlikte çağrışım yapan Bet'in yüzü olmuştu. Ve Darrell o an Ömer'in zihninde her şeyi yaşamış, Bet'i nasıl ölüme terk edip gittiğini izlemişti.

Bunun için bile bu haini öldürebilirdi.

"Bana o günü göster. Sana harekete geçmen için ne söylediler? İşaret neydi? Bitir? Hallet? Şimdi?"

Son kelime ile elinin altındaki hücrelerde bir titreşim olduğunda Adam almak istediği şey için parmaklarını biraz daha oynattığında Ömer acı içinde bir çığlık daha attı. Yaklaşık yarım saattir elinin altında bu şekilde kıvranıyordu ve diğerlerinin buna şahit olmasına gerek yoktu. İlk başta Ömer enerjisi ile karşı koymaya çalışmış olsa da zayıf gücünün Adam karşısında hiçbir şansı olmamıştı. Bet sürekli Altın Yirmi'den beri beraber olduklarını düşünüp durmuştu. Bugünkü konuşmaları zihninden geçtiğinde aklında bir ihtimal canlandı. Bu yüzden zırhı kırmak için başka bir çağrışımı kullanmaya karar verdi. Yine riske girip varsayımsal davranıyordu.

"Rick olsa yüzüne tükürmüştü değil mi? Herkesten öte Bet'e bunu yaptığın için seni öldürürdü."

Beynindeki hareketlenmelerle elinin altında kıvrandı göstermemek için. Bu kadar uğraşması aklına tek bir ihtimali getiriyordu ve eğer gerçekse bunu önce kendisi öğrenmeliydi. Adam ona doğru eğildi. Yüzünü iyice yaklaştırıp sakince konuştuğunda sesi karşısındakinin zihnini ihtimallerle zehirlemek için bire birdi.

"Onu hayal kırıklığına uğrattığın için kabullenemiyorsun değil mi? Rick'i? Seni asla affetmeyecek."

İnkar dolu bir inlemeden sonra Rick'in ince yüz hatları Ömer'in zihnine düşmüş, o aradaki zırh paramparça olmuştu. Darrell anılara ince ince sızarken elinin altındaki zihinde görüntüler ve düşünceler hızla değişiyordu.

"Tek ihanet eden ben değilim, hayır, sadece ben değilim. Ölümünden sonra hiçbir şey olmamış gibi  Ege'nin altına yatan ben değilim. Yapmak zorundaydım. Rick beni affedemiyorsa eğer Bet'i  de asla affedemeyecek. Emri verenin kim olduğunu öğrense Bet bile kendini affedemeyecekken Rick bana en sonunda merhamet edecektir."

Kendini aklama çabası anılarını iyice savunmasızlaştırdı. Düşünceleri bahaneler ararken uçuştu da uçuştu, anılardan anılara koştu. Beliren yeni kapılardan hangisine ihtiyacı olduğunu öğrenmek isteyen Adam yeşil sisini kıvrımlara doldurarak canını bile isteye yaktı, duvar yıkıldığına göre ulaşması artık an meselesiydi. Bekleyemezdi.

"Orada Kelebek'i öldürmeni kim söyledi? Tetiği çeken kimdi?"

 O geceyi tekrar yaşarcasına Ömer'in zihninde yankılanmıştı "Şimdi!" sesi. Sesin kime ait olduğunu bildiği halde sesli itiraf etmesi için zorladı. Ömer'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı, söylememek için çenesini kitlediğinde Adam dayanamayıp enerjisiyle kafasını arkadaki duvara çarpmasını sağladı.

"Söyle!"

Ömer'in zihninde beliren Triton'ın tehditleri, on generalden bir başkası olan General Eden'ın gerçekler gizli kaldığı sürece onu koruyacaklarına dair boş sözleri yankılandı.

"Gerçekten şu dakikadan itibaren seni Betül'den koruyabileceklerine inanıyor musun?" diye sordu Adam Ömer pes edercesine gözlerini kapattı. Konuştuğunda sesi o kadar kısıktı ki Adam ona doğru eğilmemiş olsa belki de duyamayacaktı.

"Ege'ydi." 

Adam tepki vermedi. Ömer onun şaşırmadığını gördüğünde anlamadığını düşünerek daha açık açık konuşmaya başladı.

"Öldüreceğim anı belirleyen ve komutu veren Ege'ydi. Bu sirenler bile çalmadan önce kararlaştırılmıştı. O dedikten sonra onu öldürdüm."

Adam tepkisiz bir şekilde ayağa kalktı. Her şey kayıtlıydı, sonunda delil olarak kullanılabilecek şekilde itiraf etmişti. Ronda eğer asılsız tutuklama derse suçlunun kendi itiraf ettiği bir kayıt çok işe yarayacaktı. 

Derin bir nefes alıp verdi. Arkasını döndüğünde Ömer hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. 

"Gerçekten seçeneğim yoktu, kabul etmesem beni de öldüreceklerdi." Bu şekilde kendini aklayarak günah çıkarmaya çalışması Adam'ı iğrendirmişti. İki yıldır yüzsüzce savaş kahramanı olarak ortada dolanıyor, saygı görüyor, arkadaşlarını ve yoldaşı Kelebek'i kaybettim hikayesi ile sempati topluyordu. Şimdi de seçeneğim yoktu yalanıyla tekrardan vicdana oynamaya çalışıyordu.

Aksoy'un dediği gibi son ana kadar her zaman seçeneği vardı, yapmamayı onu öldürmemeyi seçebilirdi. Böylelikle Sevilla askerlerin katledildiği bir hikayeden çok daha fazlası olmuş olurdu.

"Seçeneğin vardı, ikinizin de yaşadığı bir geleceği seçebilirdin. Ama sen piyon olmayı tercih ettin ve artık bunun sonuçlarıyla yüzleşmek zorundasın." 

Daha fazla Ömer'e tahammül edemeyerek hücrelerden uzaklaştı. Telsiz ucunda komutu veren kişinin Ege olduğunu en başından beri tahmin ediyordu. Bildiği diğer şeylerle beraber bu onu şaşırtmayacak bir gelişmeydi. Esther'i öldürdüğüne göre Bet'in de ilk fırsatta icabına bakması gayet öngörülebilirdi. Hayır, aklına yatmayan nokta bu değildi.

Anlayamadığı şey Ege'nin tüm bu yaptıklarına rağmen niye orada ölmeyi seçtiğiydi. Buna anlam veremiyordu, Ömer'i oradan almaya gelen uçak aynı zamanda Ege için gelmiş olmalıydı. Daha sonra vakitlice bu durumu sorguladığında ona bu şekilde söyleyeceğinden emindi. Ege niye o uçağa binmeyip ölmeyi seçmişti?

Aklına aldığı o ölümcül hasara rağmen hala mucizevi bir şekilde hayatta olan Aksoy geldiğinde ortaya çıkabilecek önermeler yüzünden gerildi. Bunu daha sonra kesinlikle araştırması gerekiyordu. 

Ki şu anda burada Ömer'e işkence ederek onu itirafa zorlaması da muhtemelen biraz başını ağrıtacaktı. Diğer generaller onun varlığından rahatsız ve tepesinde bir akbaba gibi dolaşıyorlardı. Hoş... Adam da zaten onları tek tek avlamak için WDA'daydı.

Çıkışa doğru yürürken doğru kararı verdiğinden emindi. Sonuçta bir kez ihanet eden her zaman ederdi. İşi uzatmalara oynayıp Bet ile Ömer'i aynı odada tutmak yapılabilecek en aptalca hamle olurdu. Betül'ün sağ duyulu davranıp onu hala öldürmemesi bile mucizeviyken şansını zorlayamazdı. Ronda onu kesinlikle usulsüz tutuklamadan dolayı üst mahkemeye şikayet edecekti, bunun kaçışı yoktu. O gururlu bir kadındı, ekibinden birini öylece birkaç dakika içinde tutuklamasına kayıtsız kalacak biri değildi. Sadece motivasyonu çok yanlıştı, Albay olarak kendini sürekli Carmen ile kıyaslıyor bu olayı da Carmen'e karşı bir başarısızlık olarak görüyordu. Olayları bu kadar kişiselleştirmese onun adına kesinlikle daha iyi olurdu.

Bunu düşününce duraksadı. Kendisinin de olayları kişiselleştirdiği düşünülürse bu verdiği tavsiye komikti.

Saati titrediğinde gelen mesajın Triton'dan olduğunu görünce kaşlarını çattı. Bunun tam şu anda olması iyiye işaret değildi.

"Umarım hediyemi seversin, bilirsin sürprizleri severim."

Neyden bahsettiğini anlamaya çalışarak biraz duraksadı. Aklına tabii ki ilk başta Ömer gelmiş olsa da yukarıdan gelen kocaman yıkılma sesiyle Adam bunun ekiple ilgili olduğunu anladı. Triton ona hayal gücüne çok yer vermeyecek hızda harekete geçmişti. Sesin geldiğini tahmin ettiği hazırlanma sahasına koşarken tekrar bir yıkılma sesi duydu ve yanından geçtiği pencereden aşağı düşen Venüs'ü gördü. Arkasından profesyonel bir şekilde atlayan ve yere iniş yapan Aksoy'u gördüğünde ilk başta anlam veremedi, durumu analiz etmeye çalıştı. Bu Aksoy'a karşı bir suikast girişimi miydi? Bet daha önce hayatta olduğu göze sokulursa onu yaşatmayacaklarını söylemişti. İyi de neden şimdi yapıyordu? Sonuçta Triton'ın ziyaretinin üstünden aylar geçmişti. Ardından Bet'in üstüne atlayan Ares ve Carmen'i fark ettiğinde olayları çok yanlış bir perspektiften izlediğini anladı ve diğer herkes gibi dışarıdaki olaya koştu.

"Bet duy bizi artık!"

Elaina'nın çaresiz çığlığını duyduktan birkaç saniye sonra Darrell de onlara yetişmişti. 

Carmen Bet'i durdurmaya çalışıyordu ancak Bet o kadar iyi ve umursamazca savaşıyordu ki etrafındaki hiçbir şeyin farkında olmadığı çok netti. Carmen onu yüz yüze de oyalarken Lee ve Meggie arkadan yaklaşmıştı ancak Bet onların varlığını önceden sezdiğini belli edercesine aradan sıyrılmış, Lee'nin Carmen'in üstüne düşmesini sağladıktan sonra Meggie'nin dizinden havaya yükselmiş ona diğer saldırmak üzere olan Rosa'yı ekarte etmişti. Bu esnada hala yerde olan ve kalkmaya çalıştığını fark ettiği Ares'e yönelmiş kalkamasın diye bacağını kırmıştı. Ona zarar vermemek için dikkatli davranan ekip arkadaşlarını hiç acımadan eziyordu.

Tam yanına nefes nefese gelmiş olan Onyeka'ya döndü. Ony zihninde hızlı bir şekilde olayları oynatırken Adam Bet'in iradesinin yok edilişini izledi. Daha bir saat önceye kadar yangın merdivenlerinde kaygısızca sarıldığı kadın... Kanı akmakta zorlanırcasına acı verdi, Bet onun hassas çizgilerinden birinde yürüyordu. Aylardır ona ve onun her şeyine çekiliyordu. Bir şekilde onu özel bir noktaya hafifçe yaklaştırmıştı, henüz ne hissettiğini kendisine bile tam olarak itiraf edemeden Triton bu hassas noktasını ona karşı kullanmıştı. Bet'in zihnine ulaşmaya çalıştı, gürültülü düşüncelerini duyma ihtiyacıyla tüm sisinin onun etrafına sardı. Sıcak varlığını hissettiğinde içinde gerçekten Bet'in varlığından parçalar bulacağına dair umutlanmıştı ancak her zaman ona tatlı bir şekilde karşı çıkan sıcak dalgaların içi bomboştu.

Kulakları uğuldamaya başladı. Bir an önce Bet'i sapasağlam geri almanın yolunu bulmalıydı.

"Kaskını hacklemişler."

Bunu diyen yanında durmuş olan Gus'tı. Kolunda takılı ekrana bakıyor, görünene göre bir şeyler hesaplıyordu. Adam Bet'in Lottie'ti iki kiloluk bir un çuvalı gibi uzağa fırlatışını izledi.

"O zaman bir an önce halletmelisin." Bet'i tutup bir noktada sabitlerse Gus'ın işi kolaylaşırdı. Adam müdahale edip bir an önce Bet'i durduracaktı ki Gus onun kolundan tuttu.

"Dur."

Gus'a anlam veremeyerek yandan bir bakış attı, zihnine bakmak istedi ama manyak herif bu kez de Rieman hipotezini baştan başlatmış asal sayılar arasındaki boşlukları aklını meşgul tutacak şekilde sıralıyordu. Bu onun düşünce savunma metoduydu.

"Önce şunu görmen lazım." diyen Gus kolundaki ekranı havaya yansıttı. Adam Carmen üzerinde yazan B4'ü gördüğünde şaşırmadı. Tam neyi görmesi gerektiği soracaktı ki Bet Carmen'i yere serdiğinde o B4 yazısının Carmen'e ait olmadığını fark etti.

Bet'in seviyesi B4'tü. İyimser davranıp,

"Seviye mi atlamış?" diye sorduğunda Gus başını iki yana salladı.

"Sorun da bu, yeni seviye atlamış gibi değil. Yaydığı dalgalar düzenli ve profesyonel. Dikkatli ol Adam, şu an bilinci yerinde olmadığı için bunu görebiliyoruz ancak bunca zamandır seviyesini senden bile gizleyebildiyse... Bu işte bir bit yeniği vardır."

Adam tekrar Bet'e baktığında hissettiği hayal kırıklığını ve darbe almış güven oyunu belli etmemeye çalıştı. Öncelik bilincini yerine getirmek olmalıydı. Bet tam eleksiyosuyla yerdeki Carmen'in işini bitirecekti ki Adam onu enerjisiyle ileri fırlattı. Seviyesi aslında  ne olursa olsun bu saçma şov daha fazla insan zarar görmeden bitmeliydi.

Bet yerden kalkarken az önce darbenin geldiği yere odaklanmıştı, Adam'a. Adam eleksiyosunu çıkarıp emir verdi. Mızrağı şekil alırken Aksoy çoktan ayaklanmış elinde kendi eleksiyosuyla pozisyonunu almış bir şekilde ona doğru yaklaşıyordu. Aksoy hızlandığında Adam gelecek darbeyi bekleyerek savunma pozisyonuna geçti. Eleksiyo formlarının bile benziyor oluşu çarpıştıklarında güçlerinin bir gök gürültüsüymüşçesine inlemesine yol açtı. Adam kontrollü bir şekilde başladı, bir B4 ile B4 gibi savaştı. Her saldırısına cevabı hazırdı, Bet'in zihni boş olsa bile içgüdülerini okumakta zorluk çekmemişti. Adam iri olduğu için Bet'e göre biraz daha yavaş kalıyordu, Bet de minyonluğunun tüm avantajını kullanarak sürekli saldırısının yönünü değiştiriyor farklı bir noktayı hedef alıyordu. Adam sisini kendi etrafında toplayıp Bet'i ustaca bu yörüngesinden çıkarıp kendini güvene aldığında Bet enerjisini keskinleştirip bu alanı kırmaya çalıştı ancak Adam gücünü yoğunlaştırarak bunu yapmasını önledi ve kendine yaklaştırmadı.

"Biraz daha oyala onu!" diyen Gus'ı duydu. Anlaşılan kaskın kontrolünü geri kazanma işi yolunda gidiyordu. Adam bundan cesaretlenerek Aksoy'u kapana kıstırmak istedi. Yoğunlaştırmış olduğu sisini aniden ince bir katman haline getirerek onun kendi enerji alanına bocalayarak düşmesine sebep oldu. Bet toparlayamadan Adam mızrağıyla üstten bir darbe indirdi, Bet savuşturmakta zorlansa bile kurtulduğunda Adam beklemeden ikincisini savurdu. Ve üçüncüsünü, dördüncüsünü... Sonuncusunda gücünün önemli bir kısmını mızrağına yükleyip saldırdığında Bet de kendi mızrağıyla karşılık vermiş ancak sağa ya da sola savuşturamamıştı. Çünkü savuşturmaya çalışırsa saldırının altında kalacağını biliyordu, direnmeyi seçti. Adam gücünü arttırarak ona karşısında diz çöktürdü. Her şey kafasında çizdiği tabloya uygun gidiyordu. Birkaç dakikaya Gus kontrolü geri kazanacak Bet'i tekrar geri alacaktı.

Bet kafasını kaldırdı ve karşılaşmanın başından beri ilk kez Adam'ın gözlerinin içine baktı. Duygusuz yeşil bakışları Adam'ın içinde bir şeylere zarar verse bile dışarıya yansıtmadı. Sonra bir şeyler olmaya başladı. Bet'in gözlerinde altından ışıltılar belirmeye başladı. Gözleri alev aldığında Adam tam elinin altındaki mızrakta az öncekinden farklı bir karşı koyma hissetti. Farklı bir güç. Bet diz çöktüğü yerden destek alarak kalktığında Adam tüm gücüyle onu tekrar sindirmeye çalıştı anca uyguladığı an zıt formdaki enerjileri eş kuvvetle çakışıp büyük bir enerji patlamasına neden oldu. Adam birkaç metre uzağa savruldu. Yüzü toprak zeminle buluşmadan kolunu altına alıp geç de olsa bu beklemedi atak karşısında kendini toplayabilmişti. Başını kaldırdığında Bet'in etrafında hafif bir ışıltı vardı, uzuvlarından güç akıyormuş gibi dimdik ve tehlikeli görünüyordu. Az önceki gibi Adam'a denk olmasa da hala son derece kuvvetli olduğu belliydi.

Gus inanamayarak zaten kendisinin de farkında olduğu bir gerçeği haykırdığında Adam için hayat üç saniyeliğine durdu.

 "A1, o az önce bir A1'di!" 

Aklından tüm yaşadıkları aktı o üç saniyede, tüm travmaları. Hala ilaca bağımlı oluşu...  Başını iki yana sallayarak ayağa kalktı. Neler dönüyor en ufak fikri yoktu ancak her ne oluyorsa buna tam şu an son verecekti. Bet ona yöneldiğinde eleksiyosunu bir kenara fırlatıp saldırısını çıplak ellerle karşıladı. Enerjisinin sıcaklığı ellerini yakıyordu ancak umurunda bile değildi, ilk kez sakınmadan ve korkmadan tüm enerjisini yansıttı. Sisi kızın tüm varlığına hücum ederken Adam tamamen avantajı eline geçirip onun eleksiyosunu tuttuğu yerden iki parçaya böldü. Metal parçaları yere düşerken uzaklaşmasına fırsat vermeden bileğinden tutarken ona çelme taktı. Arkasına geçip sırtının göğsüne çarpmasını sağlayarak onu bir yılan misali sardı ve sisiyle onu kımıldayamayana kadar boğmaya devam etti. 

Gus'ı bekleyebilecek kadar vakti yoktu, her an tekrar gücünü tekrar toplayabilirdi.

Ve eğer gerçek bir A1 ise iyileşme gücü bunu atlatabilirdi. Tüm enerjisini kaska vererek kaskı elinin altında parçaladığı saniye Bet sanki ruhu vücudundan çekilmiş gibi kolları arasına yığıldı ve Adam gelen rahatlamayla kollarında Bet ile olduğu yere çöktü. 

Yorulmuştu. 

Bet bir A1'di ve bunu herkesten gizlemişti. Zihinlerinde sürekli tetikte olduğu halde Adam'dan bile... Ona güvenmişti, hatta elinde olmadan herkese güvendiğinden farklı bir şekilde güvenmişti. Gözlerini öfkeyle yumdu. İri yeşil gözleri yuvarlak yüzü ve muzip gülüşü bir şekilde hala gözünün önünden gitmiyor, ondan nefret edemiyordu. Etraftaki herkesin "Bu nasıl olur? Gerçekten A1 mi? Nasıl bunu gizledi? Kime çalışıyor?" fısıltılarını duyduğunda kalbi ağrılı bir şekilde atmaya devam etmiş, bunlarla beraber farkındalık çok kısa bir zamanda Adam'ın zihnine çökmüştü. Ona Ömer'e yaptığı gibi hiçbir şeyi düşünmeden işkence edemezdi, bir şeyleri öğrenmek için ona acı veremezdi. Onu kovamazdı da, kendinden uzaklaşmasına asla razı olmazdı. Bunun yanına kar kalmasına da göz yumamazdı.

Profesyonellik konusunda elini boynundaki nabzına koyup güzel gözlerinin içine ilk baktığı anda bocaladığını biliyordu ama bu kadarını tahmin etmiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu.

Gus ona doğru koştu. Yüzündeki panik halini gördüğünde Adam bıkkınlıkla derin bir nefes verdi. Şimdi ne ters gidebilirdi?

Gus yanına ulaşıp cevabı veremeden sirenler gürültüyle tekrar çalmaya başladı, Adam gelen kopyalama gemisini görmek için basını ufka çevirdi ancak gördüğü şeyle kımıldayamadı bile. Her şey üst üste geliyordu ve bir an sadece tek bir an ne yapacağını bilemedi.

Evet, bir sürü sorun vardı. Bet ekibin içinden geçmişti, bazı erlerin yaralanmasına sebep olmuştu, Ömer'in tutuklanışı yüzünden Ronda'nın ekibinin güveni kırılmıştı. Aradaki bağ çok zarar görmüştü ve tam Triton'ın istediği gibi ortalık çok fena karışmıştı. Bet ona yalan söylemişti. Ve bunların hiçbiri şu an en kötü senaryo değildi. En kötüsü şu an gerçek olmuş kader dalga geçercesine ağlarını öylece Adam'ın suratına fırlatmıştı.

Şu anda üç ayrı kopyalama gemisi onlara doğru yaklaşıyordu. Aynı Sevilla'da olduğu gibi... Kendisi de sayıca buna hazırlıklı değildi. Ya geri çekilmek zorundaydı ya da diğer generallerden ve ordulardan destek istemesi gerekecekti.

Adam destek gelmeyeceği gerçeğinin çoktan farkındaydı. Kafasında galibiyet için hızlı bir yol çizmeye çalıştı. 

Üç büyük kopyalama gemisi uzakta sabitlendiğinde kollarında tuttuğu bilinci kapalı kıza baktı. Ona çok kızgındı, bu kadar büyük bir gerçeği gizlediği için tepkisi sert olacaktı. Ancak şu an değil...

Adam Bet'in bedenine sımsıkı sarıldı. Bu gecenin şafağında sonucun ne olacağını bilmiyordu. Kimlerin hayatta kalıp kimlerin can vereceğini kestiremiyordu. Neyi feda edeceğine karar veremiyordu. Sadece tek bir şeyden emindi. Her ne olursa olsun gün doğduğunda yalnız olmayacaktı. Bakışlarını kızın çok beğendiği ve nihayet rahatlamış olan yüz hatlarında gezdirdi. Bet geçen sefer kaybetmiş olabilirdi, o zaman yanlış insanlarla beraber bu yolda yalnız bırakılmıştı. Ancak şimdi buradaydı. Bilinçsiz şekilde onlara saldırırken bile ona zarar vermemek için kendini geri tutup hasar almaktan korkmayan insanlarla... 

Bir şansları vardı.

Tüm bu olay sirkülasyonu tekrar başlamadan önce elinde sadece şu an vardı ve Adam bu anı kollarındaki kıza sarılarak yaşamayı tercih etti.

- DEVAM EDECEK -

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Bet ve Adam'ın bu bölümdeki karşılaşmaları var ya... Bu kurgudan zihnime düşen ilk kareydi. Her şey bu sahneden filizlenerek başladı. İkisi hakkında merak ettiğim her soruyla bir taslak oluştu sonra evreni keşfetmek için attığım her adımda olaylar daha da genişledi. Yazarken de genişlemeye devam etti. Öyle ki önüne bile geçemedim.

Teşekkür yazısında görüşmek üzere,

Sevgiler...

-B

Continue Reading

You'll Also Like

928K 58.9K 51
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
37.6K 1.3K 15
WATTYS 2020 KAZANANI. • BAZI YALANLAR GERÇEKLİĞİN ÖTESİNDEDİR. • Dalga dalga yayılacaksa şayet bir taşın denize batışı; lütfen bir denizkızının kanat...
ÇIKMAZ By C.S

Teen Fiction

210K 471 3
!!!!Kurgu da +18 ve çok sayıda sinirinizi bozacak olay ve davranış bulunmaktadır. Lütfen bunu göze alarak başlayın!!!! ...
1.4M 35.2K 186
Burçlarla ilgili her şey burada. Bence bakmadan gitme!!