Bir Ege Masalı

By marvelhu

546K 21.8K 4K

***Kitap psikoloji temalı bir kitaptır.*** Başarılı bir doktor olan kadının ünlü bir oyuncuyla yolu nasıl ke... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bir Ege Masalı
Bir Ege Masalı/2
Bir Ege Masalı/3
Bir Ege Masalı/4
Önemli
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Kıyamet Günü
ANKA
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Yaşam Savaşı
Bölüm 64
Bölüm 65
15 Mayıs Özel
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85

Bölüm 75

384 27 13
By marvelhu

Herkese merhabaa

İyi okumalar ❤️

Adımlarım geriye doğru gitse de kendime söz geçirmeye çalışarak geldiğim kapısını çaldım.

İçeriden kısık sesle gelen onaylaması ve kapıdaki korumaların bakışları eşliğinde içeri girdiğimde aynaya bakıyormuş etkisi yaratan gözleri merakla üzerimdeydi.

"Ben geldim anne."

Küçük, sade odasının duvar köşesindeki yatağında oturan kadının karşısındaki boş duvarın dibine çökerek otururken beni kovmasını, bağırmasını bekledim fakat sesi çıkmamıştı.

Soğuk zemine temas eden kalçamın ardından bacaklarımı da kendime çekip kollarımı bacaklarıma sararak ona baktım.

Öylece yüzüme bakıyor belki de konuşmamı bekliyordu.

"Gidecek kimsem yoktu.. Sana geldim.. Kusura bakma."

Yataktan sarkan çıplak ayakları zemine ara ara dokunurken bakışlarım zemine kaydı.

"Paylaşmak istediğim bir haberim var ama söyleyeceğim kimsem yok."

Susuyor olması kaçma isteğimi körüklerken konuşmuştu.

"Ne oldu?"

Sesi kısık ve alaydan uzaktı. Merak ettiğini söyleyemezdim fakat bir yanım ailesinin üyelerine bir şey yaptığımı sanıp korktuğunu düşünüyordu.

Belki oğlu, kızı için ya da kocası için endişeleniyordu fakat ben onun için hiçbir şeydim.

Her şeyi olduğum adamın verdiği kolyeyi bir elimle avuçlarken hala nasıl göründüğüne bakmadığım yüzüğü de hissetmiştim.

Avucumdaki kolye ucu ve yüzük tahminimden çok daha fazla güç verirken ufak bir gülüş belirdi dudaklarımda.

"Karan benimle evlenmek istiyor."

Onun karısı olarak kırmızı kapılı evimizde uyandığımız bir günün hayali aklıma geldiğinde daha çok gülümsedim.

"Sanırım evlilik fikri artık korkunç gelmiyor."

Gözlerim merakla yüzüne çıktığında allak bullak olmuş yorgun suratıyla karşılaştım.

Aceleyle konuşarak bana söyleyeceği kırıcı sözleri yok etmeye çalıştım.

"Bunu neden bana söylüyorsun diyorsun muhtemelen. Aslında söylemek istediğim şey şu, aile ne demek artık biliyorum. Bu yüzden için rahat olsun, kızına kavuşacaksın. Oğluna da eşine de karışmayacağım."

Ufak bir gülümseme oluştu dudaklarımda.

"Bu son görüşmemiz, bir daha ailenden kimseyle görüşmeyeceğim."

Omuz silktim.

"Siz de mutlu olursunuz."

Buraya gelmek en başından beri hataydı. Bana kızmak dışında ne diyecekti ki?

Kızına kavuşacağının ve hayatlarından çıkacağım iyi haberini verdiğime göre gitme vaktim gelmişti. Kulaklarımı ellerimle kapatamasam da aklımdan şarkı sözleri geçirmeye çalışarak olası bir kötü sözü duymamaya çalıştım.

Bu benim oynamayı bildiğim tek oyundu. Çocukluğumdan hatıra olarak benimle kalan bu oyunda kimse beni önemsemeden kırıcı konuşmaya başladığında veya annemle babamın öleceğini söyledikleri konuşmalarda duymamak için aklımdan şarkı söylerdim.

Aynı şeyi bir kez daha tekrarlayarak odadan çıkarken sesini yine de duymuştum çünkü neredeyse bağırmıştı.

"Dur!"

Adımlarım sözüne itaat ederek dururken gözlerimi yumarak hemen arkamdaki kadının sözlerine kendimi hazırlamaya çalıştım.

"Evlenemezsin, hayır evlenemezsin!"

Şaşkınca ona doğru döndüğümde gözlerinden akan yaşları görmüştüm.

"Ne oluyor?"

Soğuk çıkmasını umduğum sesimle konuştuğumda yatağa tekrar zorlukla oturmuştu.

"Dinlemen gerekiyor.. Hiç sormadın ama nedenini bilmen gerekiyor."

Konuşmanın uzun süreceğini belli eden ses tonu ve bir anda ağlıyor oluşu merakımı tetiklerken az önce kalktığım duvar kenarına tekrar ilişmiştim.

Gözleri zeminde takılı kalırken bir süre sessizce cümlelerini toparlamaya çalışmıştı.

"Ben.. Beni doğururken annem ölmüş. Bir abim varmış, bir de babam.."

Sessizliğim bunu bana neden anlattığını düşünürek geçerken devam etmesini bekledim.

"Beni amcamlar büyüttü. Babam annemin ölümünden beni sorumlu tutuyordu, abimse yüzümü bile görmeden çekip gitmiş."

"Amcamlardan, babamdan dayak yiyerek büyüdüm. Kavgalar, dayak eksik olmazdı. Evden kaçmayı bile denemiştim fakat babam yine bulmuştu beni."

Kollarımı bacaklarıma sarıp küçülürken boğazımın düğümlendiğini hissetmiştim.

"Bir restorana garson olarak girmiş çalışıyordum, Ahmet de çalıştığım restoranda babasıyla toplantıya katılmıştı."

Gözlerindeki hüzüne rağmen dudaklarında kırık bir gülümseme oluşurken yansımamı görüyor gibi olmak rahatsız etmişti.

"Kolumdaki acı yüzünden üzerine tepsi devirmiştim. Ben özür dilerken o yanıp yanmadığımı soruyordu."

Karan'la restoranda çarpıştığımız an aklıma gelirken gülümsediğimin farkında değildim. Benim de üzerime kahve dökülmüştü.

"Daha sonra restorana sık sık gelmeye başladı. Konuşmak için çabaladı, başardı da.. Bana holdingin çalışanı olduğunu söylemişti. Ona aşık olmuştum. Sevgili olduk."

Ahmet Özmen malın sahibi olduğunu saklamıştı. Tıpkı Karan'ın Toprak adı altında güneş çocuğu sakladığı gibi..

"Bir gün sevgilim olduğunu öğrenmişlerdi. Dayak yedim,yaralarımı bu kez kapatamamıştım. Ahmet bu kez fark etmişti. Her şeyi anlatmak zorunda kaldım."

Sessizliğimi korumaya devam ederken İpek Özmen varlığımı unutmuş, geçmişin tozlu sayfalarına dalmıştı.

"Gerçek kimliğini anlattı. Beni kaybetmek istemediğini, evlenmemizi istediğini söyledi. Kandırılmıştım. Kabul etmedim."

Alaylı bir gülüş çıkmıştı dudaklarından. Elinin tersi ile yanağına inen gözyaşlarını sertçe silmişti.

"İşimden olmuştum. Yaşlı bir adama satmaya karar vermişlerdi. Ahmet'i her şeye rağmen seviyordum. Gururumu kenara bırakıp evden kaçtım."

Gözlerinden okunan sinir ve kırgınlıkla devam etti.

"Ailesi kabul etmedi beni. Liseyi zor bitirmiştim. Layık görmediler. Bırakmak istedim. Ailesinin kabul etmediği bir kızı başkası nasıl kabul etsin ki?!"

Gülümsemeye çalıştım fakat bu kez haklıydı.

"Ahmet bırakmadı beni. Ailesi onu da reddetti. Tek çocuktu, güzel bir hayatı vardı. Benim yüzümden her şeyi mahvolmuştu."

Gülüşüm tamamen kaybolurken benzerliğin beni rahatsız ettiğini hissettim.

"Mutluluğun bana haram olduğunu düşünüyordum. Sevdiğim adam, hayata tutunma nedenim yanımdaydı ama onun hayatını mahvettiğim gerçeği bir yerden sonra beni rahatsız etmeye başlamıştı."

Rahatsızca yerimde kıpırdamamak için kendimi zor tutarken devam etti. Ellerim çoktan kolyeme gitmişti.

Bu benzerlik beni gittikçe rahatsız ediyordu.

"Ahmet'e bir şey diyemezdim. Evlenmiştik, ikimizde çalışıyor küçük evimizi geçindiriyorduk. Öylece birkaç ay geçti. Eren'e hamile kaldım. Ahmet'in ailesi bir çocuğumuz olacağını Ahmet'in benden vazgeçmeden iş seçmeden çalıştığını görünce durumu kabullendiler."

Gözlerim zeminden ayrılmazken bana baktığını hissetmiştim.

"Aslında her şey o zaman başlamıştı. Ahmet ailesiyle barışmak istememişti fakat Eren sinir hastasıydı ve tedavi olması için para gerekiyordu. Onu ikna ettim. Sorunun asıl kaynağını bulamadılar."

Gözlerim ağladığı belli olan İpek Özmen'e kaydığında ellerini sıktığını gördüm.

"İçten içe benden kaynaklı olduğunu düşünüyordum. Hayatımda iyi hiçbir şeye sebep olamamıştım. Üstelik çocuk sahibi olmak benim için korkunç bir şeydi fakat Eren'i çabuk kabullenmiştim."

Çocuk sahibi olmaya benzer şekilde bakıyor olmamız beni iyice huzursuz ederken bu kez huzursuzluğumu anlamıştı.

"Sonra Selen oldu. Adını babaannesi koydu. Eve neşeli gürültüler getirmesi için...Hamileyken çok tedirgindim. Gitmediğim doktor neredeyse kalmamıştı ve zaten Selen sağlıklıydı. Korktuğum başıma gelmemişti."

"Ancak bebekken gittiğimiz kontrollerde hastalığı ortaya çıkmıştı. Bu kez kabullenmiştim. İki çocuğum vardı ve ikisi de benim yüzümden hastaydı. Bir daha çocuk sahibi olmak yerine ölmeyi tercih ederdim."

Gözlerini benden kaçırmışken aynı şekilde ellerimizle oynadığımız ortadaydı.

"Hiç beklemediğim bir anda hamile olduğumu öğrendim. Selen daha çok küçüktü. Bir çocuk daha asla düşünmüyordum. Psikolojim artık iyi değildi. Sürekli geçmişimi hatırlayıp, yetersiz olduğumu düşünüyordum."

Kafasını iki yana hızla sallayarak konuşmaya devam etti.

"Aldırmak istedim. Ahmet bunu asla kabul etmedi. Ona gerçeği söyleyemezdim. Sürekli istemediğimi söyledim. Her gün ikna etmek için elinden geleni yapıyordu fakat biliyordum. Sen de hasta olacaktın. Çocuklarım benim yüzümden hasta olsun istemiyordum. Fakat Ahmet bunu bilmiyordu."

Gözlerinden akan yaşlar hızlanmıştı.

"Bir gün kızım olursa adını Beren koyacağım demiştim. Akıllı, güçlü olsun benim gibi kendini ezdirmesin istemiştim. Selen'e babaannesi isim koyunca vazgeçmiştik. "

"Doktor henüz karnımdayken farklılığı fark etmişti. Zeka gelişimin normalden çok daha hızlıydı. Beni hissetmeye çok çabuk başlamıştın. Doktor bir dahi olabileceğini söylemişti."

Kırık bir gülümseme konmuştu dudaklarına.

"Aynı zamanda psikolojik hastalıklarının da olabileceğini.. Sinirlerinin farklı geliştiğini.. İçimdeki ses çok kötüydü. Aynı şeylerle boğuşup doğduğuna lanet okuyacağına ölmeni istedim. Henüz bir melekken ölmeni.."

"Seni düşürme çabalarım sonuçsuzdu. Doğum gelip çatmıştı... Sen doğmuştun. Tüm her şeye rağmen seni kabullenecekken doktorun sesini duydum."

Sesi ağlamaktan kısılmıştı.

"Gözleri aynı anneye benziyor demişti. O zaman benim kaderimi alacağını hissettim. Eğer benden uzak olursan düzgün bir hayatın olabilirdi."

Alaylı kısık bir gülüş çıktı dudaklarımdan. Hayatımda sanki eksik yapboz parçalarından biri yerine oturmuştu.

Beni benim iyiliğim için istememişti.

İçime çöken rahatlama, yıllardır aradığım cevap niteliğinde etki yaparken bu rahatlama diğer cümlelerini duyana kadar sürmüştü.

"Ben, her gün geçmişimi görerek yaşayamazdım. Annen olmak istemezdim.Çocuklarım vardı.."

Dudaklarımda sönen gülüşün eseri olarak kalbimden saniyeler önce çıkan bıçak daha sert bir darbeyle kalbime girmiş ve orada çevrilmişti.

Benden, benim iyiliğim için değil kendisi yaşayabilmek için vazgeçmişti. Eren ve Selen için vazgeçmişti.

Devam etti.

"Çocuklar annelerinin kaderini alırlarmış. Özür dilerim, payına düşen kaderin berbat olmasını istemezdim."

Gülümsemeye çalıştım. Garip bir şekilde utanmış ve iyi olduğumu göstermeye çalışma çabasına girmiştim.

Konuşmadan önce sesimin titreme ihtimaline karşın hafifçe öksürdüm.

"Ben sizi anladım İpek Hanım. Merak etmeyin söylediğim gibi bir daha beni görmeyeceksiniz."

Yerimden titreyen bacaklarım yüzünden zorlukla ayaklanırken kızardığına emin olduğum gözlerimden yaş akmamasını diliyordum.

"Yaşadığınız şeyler için üzgünüm.Umarım bundan sonra ailenizle mutlu olursunuz.Hoşçakalın."

Sıktığım oda kapısının kulbunu aşağı indirirken odadan çıkmak için attığım adım yarıda kesilmişti.

"Beren!"

Kapının kulpundan biraz daha destek alıp sırtım ona dönük vaziyette durduğumda konuştu.

"Sana bir kez sarılabilir miyim?"

Onu reddetmek için döndüğümde bunu yanlış anlayarak vücudumu sarmalaması ile sağ gözümden süzülen yaşı hissettim.

Ellerim belki de sarılmak için titrerken kokusu burnumu sızlatmıştı.

Beni dokuz ay karnında taşıyan kan bağı nedeniyle annem sayılan kadının kokusunu 26 yaşında ona veda ederken solumuştum.

İlk ve son kez..

Sanırım kokusu bir çiçeğin kokusuna benziyordu.  Ancak hangi çiçek olduğunu bilmiyordum.

Vücudumu zorlukla ayakta tutarken yumruk haline gelmiş elim sırtını kapatmak için açıldığında geri çekilmişti.

Elimi anında indirerek geriye adım attığımda bir daha yüzüne bakmadan odadan çıkmıştım.

Bana sarılmıştı fakat ben ona sarılamamıştım. Hayır, ben sarılmak istememiştim.

Yine kendini kandırıyorsun!

Hastaneden hızla çıktığımda nefes almakta güçlük çekiyordum. Gözümün önü kararıyor, almaya çalıştığım nefesler boğazımda takılı kalıyordu.

Onun gözleri gibi kaderini de almıştım.

Çalan telefonumun sesi kulağıma dolduğunda ekranda Ahmet Özmen'in adını görmüştüm.

Anlaşılan o ki korumalar haber vermişti ve o da odadan çıkmamı beklemişti.

Konuşma boyunca rahatsız edilmememiz benim karısına zarar vermeyeceğimi düşünmesinden dolayı mıydı?

Telefonu açtım.

"Pişman mısın?"

Karşıdan gelecek sesini beklemeden sorduğum soru ile neyden bahsettiğimi anlamamıştı.

"İpek hanımla evlendiğine pişman mısın?"

Gözlerimi sımsıkı yumarak kendimi tutmaya çalıştığımda geçmişlerini bana anlattığını anlamıştı.

Yanıtı gecikmedi.

"Asla! Asla pişman değilim."

Ciğerlerime nefesimin indiğini hissettim.

"Ömür boyu mutluluklar dilerim."

Karan senden pişman olursa?

Olmayacaktı. Onunla evlenmeyecektim.

Boynumdaki kolyenin ucunda olan yüzüğün beni yaktığını hissettim.

Varlığını hatırlatıyordu.

Onu oraya takan Karan'dı ve beni ne kadar yakarsa yaksın çıkarmayacaktım.

Telefonu suratına kapatıp hızlı adımlarla arabama yürürken elimin tersi ile yüzümü sildim.

Artık harekete geçme vaktiydi.

Eve gelmiş, gerekli valizi hazırlamış ve Patron'u tekrar maviye bırakarak uçağa ilerlerken Karan'a tek bir mesaj atmış ve telefonumu kapatmıştım.

Canım pizza istedi.

Kısa süren uçak yolculuğunun ardından kapısını tıklattığım Alessia kapıya çıkmış ve beni görür görmez sarılmıştı.

Onunla olan kısa süreli muhabbettimin ardından valizimi açtığımda gördükleriyle donmuş ve bana bir deliyi görmüşçesine bakmıştı.

Çünkü valizin içinde kızıl, uzun peruk vardı.

Ve bunun anlamı bir daha asla ortaya çıkmaması gereken Velia'nın geri döndüğüydü.

Evett bölüm sonu..

Düşünceleriniz?

İpek'in geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kızımız yine bir işlere karışıyor, Karan'la arası bozulur mu?

Neyse efenim diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın hoşçakalın ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

182K 3.4K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
64.1K 3.6K 28
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan. Yıllar sonra tekrard...
9M 544K 62
Sosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedil...
570K 73.6K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...