Bölüm 77

268 28 12
                                    


İyi okumalar ❤️

Hayatıma son vermek benim için hiçbir zaman sorun olmamıştı. Acı çekmeye alışkındım. Evet, çocukken dayak yememiştim fakat hissettiğim acıları saklama konusunda öyle eğitmiştim ki kendimi artık ben de hissetmez olmuştum.

Dayak yerken ölümün eşiğine geldiğim anların dışında krizlerimin bitmesi için kendime verdiğim zararlar da vardı. Bilinçsizce yaptığım intihar eylemleri de.

Evet, ölmek benim için büyük bir şey ifade etmiyordu. Beni hayatta tutmak isteyen hiçbir şey yoktu fakat ben intihar etmeyi hiçbir zaman istememiştim.

İntihar benim gözümde zayıflıktı. Beni hayatta tutan hiçbir şeyin olmaması bir intihar sebebi olamazdı. Sevdiklerim vardı fakat ölmek benim için sorun değildi.

Oysaki şu an gözlerimi yeni açtığım yatakta intihar etme planları kuruyordum.

Çünkü zihnimle savaşımı kaybettiğim ana gelmiştik.

Travmatik olaylarla dolu hayatımın hiçbir anında pes etmemiştim. Dizlerimin üstüne defalarca düşmüş, dizlerimde derman kalmadığı halde ayağa kalkmıştım fakat son gördüğüm görüntüler kalbimi, ruhumu öldürdüğü gibi ayaklarımı da kesmişti.

Ve ben anında nakavt olmuştum.

Savaşamadan..

Bir açıklaması vardır diye düşünemeden.

Muhtemelen sakinleştirici yapılmıştı, hareket etmeye halimin olmaması ve gözlerimi zor açık tutuyor olmam buna işaretti.

Karan'ın yanından ayrılmadan önce savaşmaya başladığım canavar beni yok etmişti.

Beren Karaca ölmüştü, Beren Güneş için son savaşını verip rahat bir şekilde yok olmayı planlamıştı fakat güneş çocuk Güneşi soldurmuştu.

Beren ölü olsa bile şaşırmış bir halde kalmıştı.

Anlayacağınız artık ölü bir ruhum vardı ve hala zorlukla da olsa nefes alıyor olmak çok saçmaydı.

Karan'ı görerek bu hayattan göçmenin en güzel hediye olacağını düşünen Güneş, yanılmıştı.

Mantığımı kullanmak ve beynimi çalıştırmak istiyordum fakat kalbim öyle sızlıyordu ki yattığım normalde yumuşacık gelen yatak bile her bir kemiğimin sızlamasına neden oluyordu.

Kalan son gücüm ise güneş çocuğu haklı çıkartma derdinde 'bir planı vardır, senin için yapıyordur' diyordu.

Oysaki Güneş, o canavara yenilmektense bedeninin toprak olmasını tercih ederdi.

Boynumdaki kolyenin ağırlığı altında ezilirken parçalamak isteyen ellerimi ve zihnimi kalbim durduruyordu yaralı haliyle.

Söz vermiştim, onu Toprak çıkaracaktı.

Aradan kaç gün geçmişti? İki,üç,beş...bilmiyordum.

Küçülebildiğim kadar küçüldüğüm kafama kadar çektiğim yorgan ısınmama Yardım etmiyordu.

Kapım tıklatılmış olsa da sırtımı döndüğüm kapıya dönüp bakma zahmetinde bulunmadan öylece yatmaya devam etmiştim.

Bu kadar yıkılmış olmam, doğru değildi.

Beren'i kimse sevmemişti, hakaretler duymuştu ama bu kadar yıkılmamıştı.

Güneş'ten nefret ettiğimi hissettim.

"İki gün oldu, bir şeyler yemelisin artık."

Elindeki tepsi ile görüş açıma giren Edwin, balkona açılan camlı kapının hemen önünde, yatağın yanında olan tekli koltuğa kucağındaki tepsi ile oturmuştu.

Bir Ege Masalı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin