Bir Ege Masalı

By marvelhu

546K 21.8K 4K

***Kitap psikoloji temalı bir kitaptır.*** Başarılı bir doktor olan kadının ünlü bir oyuncuyla yolu nasıl ke... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bir Ege Masalı
Bir Ege Masalı/2
Bir Ege Masalı/3
Bir Ege Masalı/4
Önemli
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Kıyamet Günü
ANKA
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Yaşam Savaşı
Bölüm 64
Bölüm 65
15 Mayıs Özel
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85

Bölüm 73

443 28 2
By marvelhu


İyi okumalar ❤️

Mavi lens..

Kendi ten rengimden çok daha açık renkteki fondötenle kaplanmış porselen bir cilt..

Uzun siyah kirpikler..

Ve asıl tamamlayıcısı uzun, upuzun kızıl bir peruk..

Doktor X hazırdı.

Kimliği bu kez, İtalyan bir kadına aitti. Velia..

Velia, İtalyanca 'gizli' demekti ve şu an bulunduğum duruma oldukça uyuyordu.

Belki de bilerek bu ismi istemiştim.

Makyajımı tamamlayan Alessia'nın çalışanlarından biri ile önümde hazır duran dosyaya bir kez daha bakmamıştım.

Profesörün ayrıntıları hallettiği Velia kimliğine oldukça hakimdim.

Ameliyatı yapacağım ekiple buluştuğumda herkesin gözünden okunan heyecana karşın Velia oldukça sakindi.

Az sonra sözleştiğimiz gibi bir araç gelip bizi ameliyatın yapılacağı malikaneye doğru götürmüştü.

Üzerimiz aranırken sessizliğimi korumaya devam etmiştim fakat büyük evin üst katındaki balkondan doğrudan bizi izleyen ifadesiz gözlerle karşı karşıya gelmiştim.

Beyaz teni, giydiği siyah gömlekle daha çok öne çıkarken birkaç tutamı alnına dökülmüş siyah asi saçları ile ameliyatını yapacağım Kanadalı mafya babasının oğluydu.

Adamların hepsi anlaşmış gibi hareket ederken tüm ekibim kısa sürede hazırlanmış ve geçişimize izin vererek önden ilerleyen siyah takım elbiseli adamı takip etmiştik.

Velia'nın üzerinde anlamının aksine 'gizli' kalmayan dolgularla ve desteklerle daha dolgun duran göğüsleri meydanda bir siyah elbise vardı.

Dar, triko elbisenin altına giydiği beyaz topuklularla üzerindekilerinin günlük gözükmesi önemliydi.

Beren Karaca'nın aksine Velia oldukça bakımlı seksi bir kadındı.

Bizi salona alan adamla birlikte büyük salondaki tekli koltuğa oturup bacak bacak üzerine atarken büyük adımlarla salona inen adamın gözleri doğrudan gözlerimi bulmuş ve bir süre kalmıştı.

Mavi gözlerimde..

Gözlerinin yeşil olduğunu öğrendiğim saniyelerde ifadesizliğim gibi sessizliğimi de bozmamış diğerlerinin aksine oturuşumu düzeltmemiştim.

Belki korkuyor gibi görünmeliydim fakat Beren Karaca'nın b'si bile bulunamayacağından farklı bir kimlikte öldürülebilecek olmak bende bir etki oluşturmuyordu.

"Ekibin başı kim?"

İngiliz ingilizcesine benzeyen kusursuz aksanına kalın ses tonu eşlik etmişti.

"Benim."

Çoğunlukla diğerlerinde olan gözleri bana çevrildiğinde istifimi bozmadığımı fark etmiş ve başıma kadar yürümüştü.

"İyi, hepiniz iyi dinleyin. Burada gördüğünüz her şeyi unutacaksınız yoksa ölürsünüz. Babamı iyileştireceksiniz yoksa ölürsünüz. Yanlış bir hareketinizde ya da gıcığıma giden en ufak hareketiniz de-"

Sözünü keserek araya girdim. Sanırım canıma susamıştım. Çünkü bu plan dahilinde değildi.

Velia böyle biri değildi. O kimseyi umursamaz, kendi bakımına yönelir ve sessizce işini halledip giderdi.

Oysa Beren'e kimse diklenemezdi.

Ne olursa olsun Beren'den kurtulamıyordum.

"Ölür müyüz?"

Tehlikeli çanları çalarken oturduğum koltuğun her iki kolçağına ellerini koyarak beni kıskacı altına alırken gözlerime odaklanmıştı.

"Aynen öyle!"

Dudaklarımda alaycı ufak bir gülümseme oluşurken neye güvendiğimi bilmeyerek topuklu ayakkabımın topuğunu pahalı ayakkabının üzerine koyarak hafifçe bastırdım.

"Anlaşıldı."

Yapay bir gülümseme eşliğinde konuştuğumda bana aynı şekilde karşılık verip uzaklaşmıştı.

"Beni takip edin."

Adamın birine işaret vermesiyle birlikte diğerleri kalkıp giderken onlara katılacaktım ki kolumdan tutulmuştum.

"Adın ne senin?"

Sorduğu soruyla birlikte adımlarım duraksarken yüzüme manidar bir gülümseme yayıldı.

Adımı bildiği halde soruyordu. Tıpkı ekibin başının ben olduğumu bildiği halde sorması gibi..

Başımı çevirip hemen yan tarafımdaki uzun, geniş gözdesine baktım.

"Bildiğine eminim."

Üzerimizde kurmaya çalıştığı otoriteye baş kaldırmam kadar yanlış olan şey yüzüme yakın olmasıydı.

Midemde hareketlenme olurken Beren'den kurtulamadığım için kendime lanet ettim.

"Senin adın ne?"

Benim ona yönelttiğim soru da tıpkı onun bana sorması kadar gereksizdi.

Çünkü bende onun adını biliyordum.

Edwin..

Soyadının ısrarla gizlenmesi nedeniyle elimde sadece adı olan Edwin.

Egolarımız birbirine çarpıyor ve ikimizde birbirimiz üzerinde otorite kurmaya çalışıyorduk.

Hayır, asıl kötü olan şey bu değildi.

İşin kötü yanı başlattığımız savaşta aynı zamanda flörtleşiyor olmamızdı.

Velia'nın böyle olmasının bir sebebi vardı.

Beren paraya muhtaçtı ve ameliyatın başarılı olma ihtimali çok düşüktü.

Ameliyat başarısız sonuçlanırsa öldürüleceğim gerçeğinin yanı sıra alabileceğim para önemliydi ve bunun için de Edwin önemli bir anahtardı.

Aşk ya da tutku ya da herhangi bir saçma, gerçek olmayan şey..

Velia'nın parasını alması için Edwin'in zaafı olması gerekiyordu.

Ve tabi hayatta kalabilmek için.

Ama inanır mısınız hayatta kalmak o kadar da önemli değildi.

Cevap vermeyeceğini anladığımda kolumu elinden çekerek adımlarımı hızlandırdım.

Şu ana kadar olan gelişmeleri evde olan doktordan alırken son kontroller de yapılmış ve ameliyata başlamıştık.

Oldukça uzun süren ameliyatın sonunda çoğu işlem bitmiş olsa da devam edebilmek için hastanın dinlenmesi gerekiyordu.

Ve tabii biz doktorların..

Durumu stabil tutabilmek için olan çabalarımız işe yaramış ve uzun saatlerin sonunda ameliyathane olarak ayarlanmış evin bölümünden çıkmıştım.

Kafamda peruk olduğu yetmiyormuş gibi bir de bone olması ve yüzümdeki fondöten bir süre sonra öyle ağırlık yapmıştı ki başım çatlıyordu.

Girdiğim lavaboda üzerimi düzeltmiş ve ardından bizim için ayarlanmış odaya geçmeden önce mutfağa uğramıştım.

Su almam gerekiyordu.

Yemek yiyen ekip arkadaşlarımın aksine aldığım suyla birlikte sakinleştiriciyi ve ağrı kesiciyi yutarken mutfağa giren adamın bakışları kısa sürede üzerime yoğunlaşmıştı.

"Babamın durumu nasıl?"

Bardağa tekrar su doldururken konuşmaya başladım.

"Birçok yeri temizledik fakat kritik birkaç işlem daha yapılması gerekiyor. Durumu şu anlık iyi ama önümüzdeki saatlerde olası bir komplikasyon gerçekleşebilir. Doktorunuz şu an başında. Ben de birazdan yanına gideceğim. Merak etmeyin."

Uzun ve açıklayıcı konuşmamın ardından ben suyumu içerken Edwin sessiz kalmıştı.

"Başında bekleme. Dinlen. Ters bir durum olursa haber verirler sana."

Şaşırdığımı hissederken yine de sözünü ikiletmedim. Benim için ayrılmış odayı öğrenmem ve biraz uzanmam gerekiyordu.

Çünkü Beren Karaca topuklu ayakkabı sevmezdi ve ayaklarım ameliyat esnasında rahat olsa da yine de ağrıyordu.

"Sana odanı göstereyim."

Edwin'in sesini duyan diğerleri de şaşkınlıkla bize bakarken soğuk bir bakış gözlerimden geçmiş ve herkesin gözlerinin yemeğine çevrilmesini sağlamıştım.

Önüne geçmem için elini uzatan adamı dinleyerek önüne geçtiğimde mutfaktan çıkmış ve merdivenlere yönelmişti.

"Alt katta oda yok mu?"

Duraklamamla o da dururken diğerlerinin odasının alt katta olduğunu bildiğimden sorduğum soruya vereceği cevap önemliydi.

"Kalmadı."

Uzatmak istemez gibi konuşmasıyla dudaklarım alayla kıvrıldı.

Oltama düşmüştü.

Aşk bu kadar kolaydı işte. Saçmalığın ta kendisiydi.

Henüz aşık değildi. Mümkünse de olmamalıydı fakat Velia'dan etkilenmemiş olması imkansızdı.

Eli belime değip ilerlemem için yön verecekti ki hızla çekildim.

Bir erkeğin vücuduma en ufak temasına bile katlanamıyordum!

Üst kata çıktığımızda bana bir oda göstermiş ve kendisi çekilmişti.

Odanın içinde ayakkabılarımı çıkarmış volta atarken gün diğer güne devretmişti ve ben hala uyumamıştım.

Asla güvenmediğim insanların evinde uyuyacak değildim herhalde!

Günün aydınlanmasına az bir süre kala dayanılmaz dereceye gelen açlığımla çıplak ayaklarımla ve rahat etmek için giydiğim eşofmanlarımla aşağı inmiştim.

Kafamdaki peruğu parçalamak istesem de kendimi tutmuş ve buzdolabını açmıştım.

Başka birinin evinde izinsizce buzdolabı açmak istemesem de yemek yemem gerekiyordu.

Dolaptan tost için malzeme alırken dışarıdan gelen seslerle hızla buzdolabını kapatmıştım.

Kendimi mutfaktaki masanın altına doğru bırakırken gelen silah sesleri daha da artmıştı.

Mutfağın bahçeye açılan geniş kapısından içeri giren adım sesleri ile kendimi sakin kalmaya zorlarken iç taraftan mutfağa giren bir güvenliği de öldürmüştü.

Ben nereye düşmüştüm böyle?

Evin içine kadar gelen çatışma seslerine bir ses daha katılmıştı.

Edwin'in bağıran sesi..

"Velia!"

Benim sözde adımı sayıklaması ile kaşlarım çatılırken adamın beni fark etmesiyle birlikte silahın namlusu bana çevrilmişti.

En son olan doktor x vakasında yediğim dayaktan akıllanmış olmam gerekiyordu fakat ben yine ölümle karşı karşıya gelmiştim.

Evin içinde yükselen Edwin'in sesi bir kez daha beni aradığını öne sürerken genç, bana silah tutmuş adamın yanına bir adam daha geldi.

"Kıza sesleniyor, sakın öldürme!"

Diğerinin bana silah doğrultan adama söylediği sözlere adam karşılık verdi.

"Patron kimseyi sağ bırakmayın dedi."

Diğer adam da bana silahını doğrulttuğunda aynı zamanda cevap veriyordu.

"Oğlanın sevgilisi belli ki. Oğlanı çekmek için kullanacağız kızı."

Aralarında geçen konuşmayı zorlukla anladığım saniyelerde bana doğrultulmuş iki silah yokmuş gibi bir yandan rahat diğer yandan stresli oluşum çok tezattı.

"Buraya gel."

Sonradan gelen adamın söylediklerinin üzerine Edwin'in sesi düştüğünde yerimden ayaklandım ve adam anında koluma yapışıp beni kendine çekti.

Artık şakağıma temas eden silahın soğukluğunu hissedebiliyordum.

Gülümsedim.

Beynime girecek kurşunun sesini duyamadan kolaylıkla ölebilecektim.

Ben kendimi asla silahla vuramazdım fakat adam vana iyilik yaptığını bilmeden beni bir kez daha sarsmıştı.

Kendim ölecek olsam da Edwin'in yaşamsı gerekiyordu.

En azından annemle babamın hayalindeki çiftliği kurabilmem ve abime istediği arabayı alabilmem için bana para verene dek..

Ben ölecek olsam da profesöre ödeme yapardı ve o da aileme gönderebilirdi.

Daha çok gülümserken annemin uzun zamandır görmediğim yüzü aklıma düştü.

Kim bilir çiftliği gördüğünde nasıl sevinecekti?

Ölüm haberime hiç üzülmeyeceklerini düşünen yanım gülümsememi yok ederken bağırdım.

"Mutfaktayım hayatım!"

Sesim adamların istediği gibi korku dolu çıkarken Edwin'in az biraz zekası varsa ona hayatım deme sebebimi anlayacağını düşündüm.

Adamların düşündüğü gibi sevgili olduğumuzu onaylamış olmuştum.

Ve bu da onların gözünde benim değerimi kesinlikle arttırmıştı.

Edwin'in yaklaşan adım seslerinin ardından mutfak kapısından içeri girer girmez yanımızdaki adamı vurması ile namlunun ucu beni bulmuştu.

Adam vurulup muhtemelen ölen arkadaşına bir kez dönüp bakmazken bedenimi kendisine kalkan yapmış ve silahını asla kıpırdatmamıştı.

"Silahını at yoksa kızı öldürürüm!"

Vurulmam onun umrunda dahi olmazdı fakat adam bana çok güveniyordu.

Gözleri gözlerime tutunan Edwin'in bakışları adamla aramızda gidip gelirken silahını bırakmayı reddediyordu.

Bunu fark eden adamın öleceğini hissetmesiyle silahı tutan eli hafiften titremeye başlamıştı.

Durumu tıpkı arkadaşının ölümü gibi çabuk kabulleneceğini düşünen yanım harekete geçmişti.

Öleceğim yoktu ve ben de sıkılmıştım.

Korkuyormuş gibi kollarında çırpınırken dirseğimi böbreğine gelecek şekilde ayarlamış ve hızla geçirmiştim.

Adamın iki büklüm olması ama ısrarla beni bırakmaması ile boştaki elim silahı tutan elinin bileğini tutmuş ve hızla adamdan güç alarak yükselip eline tekme atmıştım.

Elindeki silah bizden uzağa fırlarken Edwin de hızla beni çekerek uzaklaştırmıştı.

Adamın üzerinde öldüresiye döverken derin nefesler almaya çalıştım fakat sanki ölen adamın ceset kokusu burnuma dolmuş gibi hissetmiştim.

Zorlukla kendimi toparlayıp kimseye bakmamaya çalışırken içeri giren Edwin'in iki adamı dövdüğü adamı almış ve çıkmıştı.

Önüme kadar gelen Edwin yüzümü avuçlayacakken elimi tutup indirdim.

Bir anda az önce kötü olan ben değilmişim gibi kendimi toparlamıştım.

Bir erkeğe hiçbir koşulda sığınacak, sevgisini bekleyecek bir kadın değildim.

Elini bir kez daha yüzüme kaldırma ihtimaline karşılık bırakmazken yüzü yüzümde dolanmıştı.

"Sende bir şeyler var...Çok tuhaf."

Az uzağımızda bir ceset varken tuhaf çıkan sesi ile bu konuşmayı umarım saçma aşk işlerine çevirmezdi.

İfadesiz ve soğuk çıkan sesim Beren'in eseriydi fakat Edwin bunu asla bilemeyecekti.

"Kendimi korudum sadece."

Kafasını iki yana yavaşça sallarken yeşil gözleri gözlerimden uzaklaşmamıştı.

Acaba lens olduğunu anlamış mıydı?

Geriye adımlayın aramıza mesafe koymaya çalışırken mutfak tezgahına dayanıyor olmamla kalakaldım.

Elimde olmayan elini tezgaha koyarak çıkma alanlarımı yok ederken dik dik suratına baktım.

Gülümsedi.

Manyak olabilir miydi?

Sen sanki çok akıllısın! Kaç kişi başına silah dayalıyken güler ki?

"Sana tutulmamak imkansız."

Artık adını nitelendirebildiğim şekilde hayranca bana bakarken yüzüme yaklaşan yüzü ile olabildiğince geri çektim yüzümü.

Beni öpecek olma ihtimali aklıma düştüğünde onu hızla itekledim.

Öpüşme düşüncesi bile midemi bulandırırken kendimi tutmaya çalıştım.

"Bize bir şans ver Alekra."

Alekra..

İtalyan mafyasında yaygın olarak kullanılan 'çok mutlu' anlamına gelen isim.

Ah, hayır.

İsmi anlamamış gibi davranıp büyük bir sinirle bağırdım.

"Asla!"

Bulanan midemle birlikte onu sertçe iterken bağırmaya devam ettim.

"Ne sana ne de bir başka erkeğe! Asla!"

Midemin baskılayamadığım yanı hala beni öpme ihtimalini düşünerek kusmak için can atarken vücudum güçsüz düşmüş ve göğsüne vurmak için kalkan ellerimi tutmuştu.

"Bize bir şans ver!"

O da benim gibi bağırırken kararlılıkla gözlerine baktım.

Bugün ya da yarın Beren Karaca kimseyi sevmeyecekti!

Bu ihtimali düşünen yanımla birlikte daha fazla dayanamazken ellerimi ellerinden kurtarıp içimde bir şey olmadığı halde kustum.

Şaşırdığını düşünen yanıma inat yardımcı olmak istemiş fakat onu itmiştim.

Daha sonrasında mutfağa dolan adamlarla herkes bana bakarken kopardığım mendille dudaklarımı silip Edwin'e döndüm.

"Mutfak temizlenince haber versinler. Tost yemek istiyorum!"

Hızlı adımlarla mutfaktan çıktığımda şaşkınca bakan korumaları hissetmiş fakat önemsememiştim.

Aptal bir plandı.

Edwin'i etkilemiş olmak aptalca fakat gerekli bir plandı.

Aynı dudakları, aynı burnu, aynı sesi görüp duysa bile Beren Karaca ile Velia arasında bağlantı kuramaması için gerekliydi.

Beren Karaca daima eşofman giyerdi. Velia ise dekolteli elbise giymeyi severdi. Beren, spor ayakkabı severdi. Velia ise tam zıttıydı.

Ancak karaktere gelince işler karışıyordu.

Beren'in bu eve hiç gelmemiş olması gerekiyordu fakat bastırılamaz, aksi bir kadındı.

Velia soğuk ve umursamazken Beren oldukça sinirliydi.

Velia ses yükseltmezdi fakat Beren'in ses tonu hep yüksekti.

Sinirli adımlarla odama çıktıktan yaklaşık bir saat sonra hava aydınlanmaya başlarken kapım tıklatılmış ve gir komutu vermemle açılmıştı.

Edwin elindeki tepside tostla birlikte yanıma geliyordu.

Ne?

Elindeki tepsiyle mi?

Babası mafya olan ve pis işlerle ilgilenen bir adam bu kadar kolay mı etkileniyordu?

Sevgisizlik..

Seslerden birinin dediği şeyle birlikte kaşlarım çatıldı.

Biraz empati yap. O da senin gibi sevilmemiş. Belki de  babası onu hiç sevmemiş.

Bunun ne ilgisi olabilirdi ki?

Ona soğuk ve kötü davrandın. Belki babası gibi. Ve o şimdi senin takdirini ve sevgini kazanmaya çalışıyor.

Bunun doğru olabilme ihtimali var mıydı?

"Tost istemiştin."

İfadesiz çıkan sesi ile yatağın üzerine bıraktığı tepsiyi gördüğümde ben de ifadesiz bir şekilde ona baktım.

"Teşekkürler."

Elime aldığım tostu yemeye başlarken açlığım üstün gelmiş ve aceleci bir şekilde yemeye başlamıştım.

Halime güldüğünde tepsideki diğer kahvaltılıklardan gözümü çektim ve ona baktım.

Ufak bir gülüştü fakat gözleri parlıyordu sanki.

"Beğenmene sevindim."

Karşımda beğendiğim için öyle mutlu görünüyordu ki ona acıdığımı hissettim.

Sanki karşımda bir ayna vardı ve kendimi görüyordum.

Annesinin babasının abisinin takdirini kazanmak için canından da olma pahasına para bulmaya çalışan kızı.

Aynıydık.

Benim için tost yapmıştı ve ben beğendiğim için kendini takdirimi kazanmış gibi hissediyordu.

Bu his hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı.

Ben hiçbir zaman takdir kazanamamıştım.

İştahımın kapandığını hissederken ağzımda büyüyen lokmamı zorlukla yutup gözlerimi ona çevirdim.

Ve olabildiğince sakin konuşmaya çalıştım.

"Ben bir şans veremem. Benim bir kalbim yok Edwin. Seninle alakalı değil bu. Ben kimseyi sevemem. Gideceğim ve bir daha görüşmeyeceğiz. Ben bu hayata ait değilim."

Ve sen beni sevmiyorsun. Sadece sana soğuk davrandığım için ve sana iyi davranma ihtimalim olabileceği için bana tutuldun.

Ellerine kayan gözleri ile bende bakarken yumruk haline geldiğini görmüştüm.

Yine de kendini sakin tutmuş ve konuşmuştu.

"Seni tek bir şartla bırakırım."

Kısa bir es verip gözlerini gözlerime dikti.

"Bana kimseyi sevmeyeceğine dair söz ver."

Gözlerimden tehlikeli bir bakış geçti.

"Beni istemediğim hiçbir şeye maruz bırakamazsın ama biliyorum, kimseyi sevmeyeceğim. Bu yüzden söz veriyorum kimseyi sevmeyeceğim."

Benim tehlikeli bakışıma karşılık onun da gözlerinde tehlike sinyalleri çaldı.

"Eğer bir gün birini seversen yemin ederim onu yaşatmam!"

Alaycı ufak bir gülüş geçti dudaklarımdan.

Ben kimseyi sevmeyecektim fakat bir gerçek vardı.

Beren Karaca'nın erkek hali Edwin'di.

Bölüm sonuu

Düşünceler?

Diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın hoşçakalın 🥰

Continue Reading

You'll Also Like

388K 1K 3
UYARI : +18 sahneler fazlasıyla bulacaktır, yetişkin içerik!!! Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan...
1.3M 42.7K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
132K 4K 21
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...