Hayat Seninle Güzel

By sudetzk

2.1M 66.6K 5K

Hayatı boyunca sevgi görmemiş asi bir kız,bir anda bir adamı her şeyden çok severse; Sevgiyle büyütülmüş, eğl... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm

6.Bölüm

35.6K 1.9K 105
By sudetzk

- İYİ OKUMALAR- 

SIRMA

Sabah kalktığımda dün akşamdan sonra neşem yerindeydi. Bir an önce Ömerin yanına gitmek için hızla hazırlanıp aşağı indim ancak abimin sesiyle merdivenlerin sonunda durmak zorunda kaldım.

" Günaydın Sırma, gel de seninle kahvaltı edelim." dediğinde dönüp şaşkınlıkla ona baktım. Haftalardır benimle konuşmak için bir girişimde bulunmamıştı, şimdi ne oldu acaba?

" Şey, okula gidiyorum. Başka zaman konuşsak." dediğimde gülümsedi.

" Konuşalım dememiştim ama madem istiyorsun hadi konuşalım." deyip sırtıma elini koydu ve salona yönlendirdi beni. Bu esnada kulağıma eğilip sessizce konuştu.

" Lütfen babama itiraz etme ve biraz daha dayan Sırma saçlım."

Salona girdiğimde annem ve babam masada beni bekliyordu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışarak yerime oturduğumda. Mediha hanım bardağıma portakal suyunu doldurdu. Bir umut ona baktığımda gülümsedi ama bir şeyler anlatmak ister gibiydi, pek iyi olmayan şeyler.

" Dün akşam liseler arası şarkı yarışmasında birinci olmuşsun kızım, tebrik ederim." diyen babama hayretle baktım. " Dün akşam bir çocuk bırakmış seni eve. Kimdi o, yarışmada ki partnerin mi?" diye sorduğunda şaşkınlığım sadece başımı sallamama el verdi.

" Başka bir yakınlığınız var mı onunla?" 

" Aynı zamanda arkadaşım." derken tüm bunların arkasından ne geleceğini merak ediyordum.

" Bütün arkadaşlarınla bu kadar samimi misin bilmiyorum ama o çocukla görüşmeyi bırak." dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Neden böyle bir şey istiyorsun benden?" 

" Çünkü şu aralar daha önemli bir işin var." Konuştuklarından bir şey anlamam gerekiyor mu bilmiyorum ama hiç bir şey anlamadım.

" Daha açık olabilir misin, anlamıyorum da?" dediğimde başını salladı.

" Şu peşinde olduğumuz iş için ortaklık teklif ettiğimiz adamın bir oğlu var ve sen o adamı tavlarsan bu ortaklık çok kolay olur." dediğinde yanlış anladığımı düşündüm.

" Nasıl yani?" 

" İki hafta sonra bir davet var ve baba oğul bu davete katılacaklar. Sende o davette adamın oğlunu eline düşüreceksin." dediğinde kaskatı kesildiğimi hissettim ve sarsakça ayağa kalktım.

" Ta-tamam bu gün ömürlük saçmalama kotanızı doldurdunuz bence. Ben okula gidiyorum." deyip kapıya yöneldiğimde babam arkamdan sesini yükseltti ama ilgilenmedim.

Evden çıktığımda sinirden ellerim titriyordu. Ayaklarımın tutmadığını hissettiğimde bahçede ki küçük banka oturdum. Bu sırada yanıma korumalardan biri geldi.

" Sırma hanım iyi misiniz?" diye sorduğunda abimin sesini duydum.

" Sen işine dön, ben hallederim." derken yanıma oturup hala titreyen ellerimi tuttu.

" Sırma, bak canım bu konuda babamı destekliyorum. Ama bunu iş için falan yapmıyorum. Ben senin o adamla yani Aliyle evlenmeni istiyorum çünkü Ali çok iyi biri, ailesi de öyle. Sana gözü gibi bakar Ali, asla üzmez. Onu ve ailesini yıllardır tanıyorum. Kesinlikle çok iyi insanlar ve senin orada buradakinden çok daha mutlu olacağına eminim." dediğinde ona düz bir şekilde baktım.

" Yani sende babam gibi düşünüyorsun ve benden kendimi pazarlamamı istiyorsun." deyip hızla ayağa kalktım.

" Saçmalama Sırma, sana çok iyi bir adamla evlenmeni söylüyorum. Alinin seni mutlu edeceğine adım kadar eminim." dediğinde ona dönüp baktım.

" Ben başkasını seviyorken bunu başarabileceğini sanmıyorum." deyip hazır bekleyen arabama bindim ve gaza bastım. 

Yol boyunca gözlerime dolan bütün yaşları bertaraf ettim çünkü ben ailemin yaptıkları için ağlamamaya iki yıl önce söz verdim. Ben artık onların yaptıklarının beni üzmesine izin vermeyeceğim ve onlar için ağlamayacağım da!

Arabadan inip sakin olmaya çalışırken okula girdim ve Ömerin her zaman oturduğu banka baktım ama kimse yoktu. Sınıfta olduğunu düşünüp oraya yöneldiğimde okulun girişinde Aliyle karşılaştım.

" Ömeri gördün mü Ali?" diye sorduğumda kaşları çatıldı.

" Yoo, görmedim de sen iyi misin?" 

" İyiyim, iyiyim. Sınıfa bakayım ben birde." dediğimde arkamdan seslendi.

" Sınıfta değildi, ben şimdi çıktım sınıftan." dediğinde kantine gittim ama orada da yoktu.

Sonra müzik sınıfına baktım, etüt sınıfına, laboratuvarlara, kütüphaneye her yere baktım ama yoktu. Neredeydi, yine mi gelmemişti? Niye gelmedi ki? Benden kurtulmak için mi gelmiyor? Çok mu üstüne gittim? Bir daha bir şey demem ona yeter ki gelsin. Sakin kalabilmek için derin derin nefesler alırken omzuma dokunan elle arkamı döndüğümde Selim hoca endişeyle bana bakıyordu.

" İyi misin Sırma?" Onun sorusunu es geçip Ömeri sordum.

" Ömeri gördünüz mü hocam?" dediğimde kaşları havaya kalktı.

" Şimdi yanımdan ayrıldı, ders başlamak üzere." dediğinde başımı sallayıp yanından ayrıldım ve neredeyse koşarak sınıfa gittim. Kapıdan girip onu sırasında kitap okurken bulduğumda bütün vücudumun gevşediğini hissettim. Yanına gidip ona hiç bakmadan sıra arkadaşı olan çocuğa baktım.

" Bir günlüğüne yerinde oturabilir miyim?" derken sesimin titrediğinin farkındaydım ama umurumda değildi. Ömerin bana baktığının da farkındaydım ama ona bakmadan çocuktan cevap bekledim. Çünkü ona bakarsam dayanamam biliyorum.

" Tamam, olur. Geç otur." diyerek bana yer verdiğinde son derece şaşkındı. Bu sırada ben içeri girdiğimde son derece gürültülü olan sınıftan şu anda çıt bile çıkmıyordu. 

" Sırma?" diyen Ömerin ses tonundan bana neler olduğunu sormaya çalıştığını anlamıştım ama onun sorusuyla ilgilenmeden çantamı sıraya bıraktım ve yanına oturdum.

Cevap beklerken bir elini arkada ki sıraya koyup bütün vücuduyla bana döndüğünde hiç bir şey demeden kollarımı beline sardım ve başımı göğsüne dayadım. Bu şekilde bir kaç derin nefes aldıktan sonra gözlerimden akan yaşları engelleyemez oldum. Gözyaşlarımın yanı sıra sarsılan omuzlarıma ve ağzımdan çıkan hıçkırıklara da engel olamadım. Bu sırada beni saran kollarla daha da sokuldum göğsüne.

Hayır, ailem için ağlamıyordum. Onların yaptıkları ya da söyledikleri için değil Ömeri bulamadığım için, korktuğum için ağlıyorum. Onun gelmeyeceğini sandığım için böyle ağlıyorum, sevdiğim adam için. Hıçkırıklarım dinip sessizce ağlamaya devam ederken edebiyat hocamızın sesini duydum.

" Ömer, ne oluyor oğlum?"

" Önemli bir şey değil hocam, arkadaş biraz üzülmüş de." derken sesi normalden daha kısık çıkıyordu.

" Ama evladım sınıfta oluyor mu böyle hiç?" dediğinde biraz daha sokuldum Ömere, ayrılmak istemiyorum şimdi ondan.

" Lütfen hocam, bu günlük göz yumsanız. Cidden iyi değil arkadaşım." dediğinde hoca söylenerek bizden uzaklaştı. 

O uzaklaşıp dersine başladığında Ömerin sırtımda ki eli belime indi ve olduğu yerde geriye yaslanarak daha rahat bir pozisyon oluşturdu kendine. Onun bu hareketiyle ağırlığımı tamamen ona bırakıp gözlerimi kapadım. Böylece belki de ömrüm boyunca uyuduğum en huzurlu uykuya daldım.

Tekrar kendime geldiğimde bir çok kişinin sessiz konuşmalarını duydum. Herkes sanki birini uyandırmamak için sessiz konuşuyordu. O biri sanırım bendim. Gözlerimi açtığımda sarı saçlarım görüş alanımı kapattığı için hiç bir şey göremiyordum ama burnuma dolan kokudan ve sırtımda beni sıkı sıkı tutan koldan anladığım kadarıyla hala Ömerin göğsündeydim. 

Saçlarımı yüzümden çekmeye çalışırken diğer elimle de Ömerin göğsünden destek alarak doğrulmaya çalıştım. Bu sırada başka bir el yüzümde ki saçları çekti ve bir kaç santim uzağımda ki Ömerle göz göze geldik. Saçlarımı düzeltirken çok önemli bir iş yapıyormuş gibi bütün dikkatini vermişti. Ellerini saçlarımdan çekip tekrar gözlerime baktığında konuştu.

" İyi misin?" dediğinde omuz silktim.

" Galiba." derken yerleri olmadığı halde hemen önümüzde oturan Kerem ve Aliyi fark ettim. Göz göze geldiğimizde gülümsemeye çalıştım.

" Hadi gel benimle." diyen Ömer kolumdan tutup beni kaldırdı.

" Nereye gidiyoruz?" derken dönen başımdan dolayı dengemi sağlamaya çalışıyordum.

" Saat on bir oldu ve içimden bir ses hala bir şey yemediğini söylüyor." dediğinde tekrar dönen başımla koluna tutunmak zorunda kaldım.

" İyiyim ben, canım istemiyor." dediğimde Ali ve Keremde ayağa kalkmıştı.

" Ömer haklı Sarı." diyen Aliyi başını sallayarak onayladı Kerem.

Bir yanımda Ömer diğer yanımda Ali ve Keremle kapıya yöneldiğimde herkes bana bakıyordu. Bunun yanı sıra kapıda dikilen Aras ve hemen arkasında ki Mert ve Ozan nedeniyle sınıftan çıkmam zor görünüyordu. Onların ne işi var ki burada? Aras hemen solumda ki Ömere kötü bakışlar atarken Ömer onu tınlamadığını belirtir şekilde konuştu.

" Kapıdan çekilir misiniz?" dediğinde Mert ve Ozan yol verirken Aras öyle bir baktı ki Ömere üzerine atlayacağını düşündüm bir an. Tam bu sırada yeniden dönen başımla bir anlığına gözlerim karardı. Aras hızla tutmak için bana hamle yaparken güvenli ve huzurlu iki kol çoktan sarmıştı beni.

" Tuttum seni, tuttum." diye kulağıma fısıldadığında gözlerimi açıp beni sıkı sıkı tutan Ömere baktım ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

" Ömür boyunca tutsan olmaz mı, hiç bırakmasan?" dediğimde bir şey demeden beni kucağına aldı ve Aliye döndü.

" Ben onu revire götüreyim, sizde izin almaya çalışın olur mu?" dediğinde Ali başını salladı.

Yarım saat sonra yanımda arabamı kullanan Ömerle bilmediğim bir yere doğru yol alıyorduk. Sonra aklıma Arasla Ömerin dün akşam ki ve bugün ki bakışmaları gelince Ömere doğru döndüm.

" Sen Arası tanımadığından emin misin?" diye sorduğumda soruma cevap vermeden arabayı park etti ve arabadan indi.

Arabanın etrafını dolaşıp benim kapımı da açtı ve çıkmam için yardım etti. Geldiğimiz yere baktığımda şehirler arası yolda ki mola yerlerinden biri olduğunu gördüm. Orta halli etrafı ağaçlarla dolu bir yerdi. Oraya doğru yürümeye başladığımızda Ömer kibar bir hareketle girmem için kolunu uzattı. Bu hareketiyle gülümseyerek koluna girdim ve aslında Ömerin istediğinde çok kibar bir adama dönüşebileceğini bir kez daha görmüş oldum. İçeri girdiğimizde güler yüzlü ellilerinde bir teyze bizi karşıladı. 

" Hoşgeldiniz, evladım." derken başında ki örtüsünü düzeltiyordu. 

" Hoşbulduk teyzeciğim, biz arka bahçede şöyle güzel bir kahvaltı etmek istiyoruz." diyen Ömer o kadar sevecen ve güler yüzlüydü ki şaşırmamam elde değildi.

O anda bir şey fark ettim Ömer yalnızca bana karşı soğuk davranıyordu. Yani gerçek Ömer daha sevecen, daha kibar, daha güler yüzlü, daha yardım sever ama ben bunları pek sık görmüyorum. Peki ama neden? Niye bana böyle davranıyor? Ben dalgınca düşünürken Ömerin yönlendirmesiyle diğer kapıdan arka bahçeye çıktık. Arka bahçe o kadar güzel ve büyüleyiciydi ki hayranlığımı dile getirmeden duramadım.

" Burası büyüleyici." derken yukarıdan sarkan saksılarda ki rengarenk çiçeklere bakıyordum. 

En az içerisi kadar büyük olan arka bahçe büyükten küçüğe üç sıra duvarla örülmüştü ve üç duvarda tamamen saksılarla doluydu. En altta ki duvar tamamen sarmaşıklarla doluydu ve geri kalan duvarı yeşil bir perdenin arkasında saklıyordu. Bir üstü rengarenk çiçeklerle doluyken en üstte büyük yapraklı bitkiler vardı.

Yerimize oturduğumuzda ben hala etrafımı incelerken yüzümde dolaşan bakışları fark edince hemen karşımda gülümseyerek beni izleyen Ömere baktım. Ben ona dönünce gülümsemesi daha da genişledi.

" Çok beğendin galiba." dediğinde başımı salladım.

" Çok güzeller, istesem bir tanesini verir mi?" dediğimde başını iki yana salladı.

" Sanmıyorum, boşuna yorma kendini." dediğinde hayal kırıklığıyla etrafıma bakındım keşke verseydi, zaten bir tane saksıdan ne olacak ki? 

Biraz sonra kadın geldiğinde yine aynı sevecenliğiyle masayı donatmaya başladı. O masayı donattıkça gerçekten çok aç olduğumu fark ettim ve daha tam kurulmadan bir şeyler yemeye başladım. Yiyeceklerde en az mekan kadar güzeldi. Ben afiyetle masada ki her şeyi silip süpürürken Ömer semaverden doldurduğu çayını yudumluyordu ve beni izliyordu. Bir an onunla göz göze geldiğimizde ağzım dolu olduğu için başımı ' ne var?' anlamında salladım ve lokmamı yutunca konuştum.

" Bir şey mi oldu?" dediğimde gülümsemesi genişledi ve kenardan aldığı peçeteyle uzanıp yanağımı sildi. Ben hayranlıkla onu izlerken o geri çekilip konuştu.

" Ne olduğunu anlatacak mısın?" dediğinde anlamamış gibi yapmak işime geldi.

" Hangi konuda?" dediğimde tek kaşı havaya kalktı.

" Seni saatlerce göğsümde ağlatan sebep ben değilim herhâlde." dediğinde burukça gülümsedim.

" Aslında kısmen sensin." dediğimde parmağıyla kendini gösterdi.

" Ben mi? Seni o kadar ağlatacak ne yapmış olabilirim acaba?"

" Şey, sabah bütün okulda seni aradım ve bulamayınca sandım ki.... Dün gece de öyle konuşunca yani..."

" Ne sandın Sırma, seni görmemek için okulu bırakacağımı falan mı?" dediğinde başımı sallayıp onu onayladım. 

" Hadi ama Sırma evimin adresini bildiğin halde bunun için ağlamış olamazsın bu yüzden ya şimdi dökül ya da ben gidiyorum." derken gayet ciddi görünüyordu.

" Tamam ya anlatacağım." dediğimde arkasına yaslanıp tekrar bardağı eline aldı.

" Dinliyorum o halde." 

" Bu sabah babamlarla biraz konuştuk. Ha, şunu da belirtmeliyim ki son bir ayın öncesinde onları bırak sabah kahvaltısında başka zamanlarda bile evde görmek mucize olurdu. Ama son bir aydır babamın bir işi yüzünden son derece mutlu bir aileyi oynuyorlar. İşte bu sabah benden ortaklık kurmak istedikleri ailenin oğluyla evlenmemi istediler. İnanabiliyor musun babam benden o adamı tavlayıp evlenmemi istedi." dediğimde gayet sakin devam etti.

" O adamla evlenmek istemiyorsun yani?" 

" Onu tanımıyorum ve tanımak da istemiyorum." dediğimde tekrar konuştu.

" Ya iyi biriyse, tanışınca severdin belki de." dediğinde kaşlarım çatıldı ve sinirle konuştum.

" Ben hiç kimseyle tanışmak falan istemiyorum."

" Neden?" diye gayet rahat sorduğu soruya sinirle cevap verip masadan kalktım.

" Çünkü başkasını seviyorum aptal!" diye bağırdım ve sinirle hemen yanında duran arabamın anahtarını aldım ve hızla çıkışa yöneldim. Kapıdan çıkıp arabanın kilidini açtığımda kolumdan tutulup durduruldum. Ömer önüme geçip anlamaya çalışır gibi bana baktı ve konuşmaya başladı.

" Niye sinirleniyorsun şimdi ya? Nereden bileyim ben senin başkasını sevdiğini. Daha yeni yeni tanıyorum seni ve sen daha önce hiç bahsetmedin böyle bir şeyden." derken sesi cidden inandırıcıydı. Gözlerimi devirip başımı iki yana salladım.

" Ömer, sen benim on sekiz yıllık hayatım boyunca gördüğüm en aptal adamsın ve senden sonra daha aptalını görebileceğimi de sanmıyorum." deyip onun konuşmasına izin vermeden arabaya atladım ve gaza bastım. 

Buradan geriye nasıl döneceğini düşünmek bile istemiyorum. Ne hali varsa görsün, aptal! Ben haftalardır onun dibinden ayrılmıyorum gelmiş hala ne diyor bana ya! Kimi sevdiğimi nereden bilecekmişmiş! Sen bilmeyeceksin de kim bilecek artık ya! Aptal! Aptal, aptal, aptal!

Sinirle eve geldiğimde hiç kimseyle konuşmadan direk odama girdim. Ömerle birlikte bu gün tam anlamıyla facia gibi geçmiş oldu. Hemen kendimi duşa attım ve çıktığımda saçımı kurutmadan yatağın içine girdim. Bir kaç saat sonra uyandığımda akşam yemeğimi yedim ve tekrar yatağın içine girdim. Sanırım depresyondayım. İnsan depresyona girdiğinde bu kadar halsiz hisseder mi ya?

Sabah Mediha hanımın sesiyle uyandığımda kafamı yastıktan kaldıramadım. Biraz sonra alnıma değen elle yorgana daha çok sarıldım. Yarım saat sonra gelen doktor üşüttüğümü ve bir kaç gün dinlenirsem iyileşeceğimi söyledi.

İki gün boyunca okula gitmedim. Bu iki günde abim bir kaç kez yanıma gelip konuşmaya çalışsa da ben konuşmayınca sadece gelip nasıl olduğuma bakıp gitmeye başladı. Annem ve babam hiç uğramazken size beni daha çok hayal kırıklığına uğratan isimleri söyleyeyim Ali, Kerem ve tabi ki Ömer. Evet hiç biri aramadı, inat ettim bende aramıyorum. Hem niye ben arayayım ki hasta olan benim. Biraz sonra çalınan kapı açıldığında Kerem her zaman ki sırıtışla kafasını içeri soktu.

 " Eğer mikroplarını üzerimize salmayacaksan içeri gireceğiz." dediğinde onların kimler olacağını düşündüm bir an. Tabi ki Ali ve belki Ömer. Arkasından aldığı darbeyle içeri girmek zorunda kalan Keremin arkasından Ali girdi içeriye ve Ömer... Elbette ki yok. Ali gelip yatağa otururken Kerem kenardan çektiği pufa yayıldı.

" Nihayet gelebildiniz." derken ikisine de bakmadım.

" Hadi ama küstün mü bize Sarı?" diyen Aliyle sadece omuz silktim.

" Hem biz seni Ömerle sanıyorduk rahatsız etmeyelim dedik." deyince kaşlarım çatıldı.

" Ömerle zannettik?" diye sorduğumda başını salladı Kerem.

" Ömer de okula gelmiyor ve beraber takıldığınızı düşündük." 

Ömer de mi okula gitmiyor? Hih, ya o gün onu orada bırakınca başına bir şey geldiyse? Ya araba çarptıysa ve şimdi bir hastanede sahipsiz yatıyorsa. Ya da, ya da.....Ayyy, benim hemen Ömeri aramam lazım! Telefona sarılıp onu aramam saniyeler sürdü ve telefon ikinci çalışta açıldı.

" Efendim." dediğinde sesinden pek bir şey anlaşılmıyordu.

" Ömer, iyi misin? Neredesin? Neden kaç gündür okula gitmiyorsun? Ne olur doğruyu söyle o gün seni orada bıraktığım için başına bir şey mi....." diye devam edeceğim sırada Ömer sorularımı böldü.

" Bir dur Sırma, sakin ol. Ben gayet iyim ve İstanbuldayım, ailemin yanında." dediğinde emin olmak istedim.

" İyisin yani, kötü bir şey yok?" 

" Evet canım, gayet iyim. Hem sen neden okula gitmedin de yeni haberin oldu bu durumdan?" 

Az önce söylediği cümlelerin içinde parıl parıl parlayan o kelimeyi fark ettiniz değil mi? Tabi ki de fark etmişsinizdir, fark etmemek mümkün mü? Canım dedi ya, bana canım dedi. İçimde kendimce parti verirken donup kaldığımı ve Ömerin tekrar konuştuğunu sonradan fark ettim.

" Alo, Sırma! Orada mısın?" dediğinde ancak konuştum.

" Evet buradayım, bir an sesin gitti de." diye kıvırıp devam ettim." Üşütmüşüm de o yüzden Mediha hanım iki gündür okula yollamıyor." 

" Şimdi nasılsın? İyi misin?" derken sesi endişeli gibiydi ya da ben öyle duymak istedim.

" Evet ben de gayet iyim. Bakalım yarın Mediha hanımdan izin çıkarsa okula gitmeyi planlıyorum." 

" Sevindim ve bence Mediha teyze seni bir kaç gün daha bırakmamalı." dediğinde onun hemen arkasından bir kadın sesi duydum.

" Ömer hadi annem, babanlar Meleği alıp geçeceklermiş." diyen annesinin sesi öylesine sevecen ve sevgi doluydu ki...Normal de annelerin sesi böyle mi olur?

" Tamam güzelim, geliyorum şimdi." diye onu cevapladığında yeni bir şok yaşadım ya da rahatlama mı demeliyim? Ömer annesine güzelim diyor ya! Sevgilisi sandığım kişi aslında annesiymiş. Şöyle en derininden bir ' Oh be!' deyip rahatladım. Bu muamma da çözüldüğüne göre artık Ömer tamamen benim.

" Ailecek yenecek bir yemek beni bekliyor sonra görüşürüz Sırma."

" Tamam canım, görüşürüz." dediğimde vereceği tepkiyi merakla bekliyordum ama çok doğal bir şeymiş gibi tekrar konuştu.

" Bir de Sırma..." deyip beklediğinde söyleyeceği şeyi merak etmiştim.

" Bir şey mi diyecektin Ömer?" diye sorduğumda tekrar konuştu.

" Okulda Aliyle Keremin yanından pek ayrılma ve yalnız kalmamaya çalış, olur mu?" dediğinde ciddi anlamda şaşırmıştım.

" O- olur, yani tamam. Dediklerini yaparım ama niye böyle söyledin?" dediğimde kısa bir sessizlikten sonra konuştu.

" Şimdi kapatmam gerekiyor Sırma, kendine iyi bak." 

" Tamam, sen de." dedikten saniyeler sonra telefon kapandı. 

Niye öyle söyledi ki şimdi? Yalnız kalsam ne olacak? Acaba benden bir şeyler mi gizliyor? Bu merakım bir yana Ömer ilk defa benimle bu kadar ilgilendi. İşte tam bu yüzden ve ona güvendiğim için istediği şeyi yapacağım.

Continue Reading

You'll Also Like

135K 606 25
Bu oyunu oynayan yetişkinler iddalı oynar.(+18) kitap yetişkinler içindir lütfen 18 yaş aşağısı kişiler okumasın
1M 44.3K 57
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
487K 19.9K 42
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
5M 274K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...