Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

4.7M 509K 109K

"Soyun!" dedi ve dudaklarındaki o histerik, şeytani gülümseme yeniden kendisini gösterdi. "Bunu yapamam." de... More

❦ BİRÇOK KÖTÜ ALIŞKANLIĞIM VARDIR... /BÖLÜM ●1●
❦ KENDİMİ BİR KAFESE HAPSETTİM /BÖLÜM ●2●
❦ ŞEYTANDAN NASİBİNİ ALMAK ADINA /BÖLÜM ●3●
❦ BAŞKALARINA ODAKLANMAN GEREK /BÖLÜM ●4●
❦ BUNU SEN SEÇTİN /BÖLÜM ●5●
❦ BENİM KARIM /BÖLÜM ●6●
❦ ŞAH MAT /BÖLÜM ●7●
❦ TİŞÖRTÜNÜ ÇIKART /BÖLÜM ●8●
❦ MUTLU YILLAR /BÖLÜM ●9●
❦ MASAJ YAPMANI İSTİYORUM /BÖLÜM ●10●
❦ BORNOZ /BÖLÜM ●11●
❦ GÖKYÜZÜNÜN İLACI /BÖLÜM ●12●
❦ BENİM İZNİM OLMADAN /BÖLÜM ●13●
❦ AVLUDA BİR AĞAÇ /BÖLÜM ●14●
❦ OYUNBAZ /BÖLÜM ●15●
❦ SOĞUK DUŞ /BÖLÜM ●16●
❦ YENİ BİR DİLEK /BÖLÜM ●17●
❦ SENDE BEN /BÖLÜM ●18●
❦ KAPALI DÜNYALAR SENFONİSİ /BÖLÜM ●19●
❦ TOPRAĞA DÜŞEN İLK YAPRAK /BÖLÜM ●20●
❦ SÜKÛNETİN AMANSIZ ÇAĞRISI /BÖLÜM ●21●
❦ KIZGIN KÖMÜRLER ALTINDA /BÖLÜM ●22●
❦ SERSERİ ADAMLAR APTAL KIZLARI SEVMEZ /BÖLÜM ●23●
❦ YERE DÜŞEN AĞLAMAZ /BÖLÜM ●24●
❦ GÖRÜNEN DAĞIN ARDINDAKİ DÜNYA /BÖLÜM ●25●
❦ DERİMİN ALTINDAKİ KARINCALAR /BÖLÜM ●26●
❦ YATAK ODASI / BÖLÜM ●27●
❦ ŞEHVETİN SICAK KOLLARI +18 / BÖLÜM ●28●
❦ NEDENİ BİLİNMEYEN SORUNLAR / BÖLÜM ●29●
❦ SU YOLU / BÖLÜM ●30●
❦ 6 MİLYON TL / BÖLÜM ●32●
❦ SOĞUK KALPLER YARALAR / BÖLÜM ●33●
❦ SENİ KİRLETEBİLİRİM / BÖLÜM ●34●
❦ PART 1 / BÖLÜM ●35●
❦ PART 2 / SARIMSAKSIZ OLSUN / BÖLÜM ●35●
❦ DİLRUBA' NIN YÜZÜĞÜ / BÖLÜM ●36●
❦ NEREDEYDİN SEN? / BÖLÜM ●37●
❦ MASA LAMBASI / BÖLÜM ●38●
❦ ONUN KIRDIĞIM KANATLARI VAR / BÖLÜM ●39●
❦ SAKLI KALAN / BÖLÜM ●40●
❦ ONUN YAZDIĞI HİKAYELER / BÖLÜM ●41●
❦ ONUN ELLERİNDEKİ GÖZYAŞLARIM / BÖLÜM ●42●
❦ BENİM KANATLARIM / BÖLÜM ●43●
❦ ZİHNİMDEKİ TANIDIK PİYES / BÖLÜM ●44●
❦ KARMA ACIMAYI SEVMEZ / BÖLÜM ●45●
❦ ÇALINAN PANDORA KUTUSU / BÖLÜM ●46●
❦ BENİ TEMİZLER MİSİN? / BÖLÜM ●47●
❦ ONUN GÖZLERİNDEKİ IŞIK / BÖLÜM ●48●
❦ GERÇEKLERİN YILDIZ TOPU / BÖLÜM ●49●
❦ ÇAMURA BATAN TOPUKLULAR / BÖLÜM ●50●
BİR ANI
❦ KÜTÜPHANE DUVARLARI ARDINDA / BÖLÜM ●51●
❦ MASANIN ALTINDAN / BÖLÜM ●52●
❦ BÖLÜM ●53●
Hellö
❦ BÖLÜM ●54●
Deliler Ağlamaz Kitap Oluyor
YAZARLARA YARDIM
İzole ve Yeni İngilizce Serüvenim
DUYURU

❦ KULÜPTEKİ STRİPTİZCİLERİM / BÖLÜM ●31●

30.1K 7.4K 1.9K
By ilmelistan

Hellö 💦


A

nlamlandıramadığım garip bir duygu ile cebelleşiyordum o an, aynanın karşısında bir prenses gibi oturuyordum. Boynumda, ömrüm boyunca hayal edemeyeceğim bir kolye, üzerimde ise çoğu insanın 3 aylık kirasının toplamı olan pahalı bir elbise. Ayakkabılarımı hesaba bile katmıyordum... Bunların hepsini barındırdığı bir dünya içerisinde insanlar ne yapıyordu? Normal aile kavramı onlarda oluşmuş muydu? Mesela Müzeyyen Hanım ya da Ercüment Bey'in evlilikleri olması gerektiği gibi miydi? Dışarıdan öyle görünüyordu ama ben bu ailede dışarıdan hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının garantisini bizzat almıştım.

İçime oturan sıkıntıya karşılık, parmaklarımı kolyenin üzerinden çektim ve elbisemin eteklerini düzeltip ayağa kalktım. Dönüp ona baktığımda ne döndüğünü anlamak istercesine yüzüme baktığını görmem, yine onun ne kadar zeki olduğu gerçeğini gözlerimin önüne seriyordu.

"Hadi gidelim artık. Misafirlerini daha fazla bekletmeyelim." dediğimde uzatmadan başını onaylar anlamda salladı ve etrafına bakındı.

"Üzerine ceket olarak ne alacaksın? Antalya soğumaya başladı." dediğinde bir an bunu düşünmediğim için ceketlerimin olduğu dolabıma baktım. Vural ise seçmediğimi anlamış gibi dolabın önünde durdu ve sürgüsünü yana kaydırıp içerisindeki ceketlere benimle birlikte bakmaya başladı. Tam üzerime yine siyah bir ceket almak için hamle yapıyordum ki o uzandı ve aralarından tıpkı pantolonu gibi bej renginde olan bir ceket seçti.

"Bu güzel olacaktır." dediğinde bana uzatmış, giymem için merakla yüzüme bakıyordu.

Tuhafıma gitti. Daha önce giyeceklerimi seçmediğinden miydi bu yoksa geldiğinden beri tuhaf davranmasından mıydı çözememiştim. Ama ceketi elinden alıp denerken büyük bir ilgiyle beni izlemesi rahatsız olmama neden olmuştu.

Çok garipti. Onunla sevişirken dünyadaki en özgür insan gibi hissederken onunla temasta bulunmadığım o zaman diliminde ona kendimi bir türlü uyduramıyordum.

Ceket gerçekten de güzel olmuştu. Beğendiğimi söyleyip beklentisini karşıladığımda da bundan mutlu bir şekilde odadan çıkmıştı. Peşinden giden ben, aklımda bir sürü soru işareti ile çelişirken aşağıdaki insanların karşısına o şekilde çıkmam dikkatlerden kaçmamıştı.

"İkiniz de çok şık olmuşsunuz." diyen Tuğba beğeniyle kardeşi ve bana baktıktan sonrasında hızlıca beni baştan aşağı süzmüştü.

"Üzerindeki elbise Prada'nın geçen sezonunun elbisesi değil mi anne?" diye sormasına karşın Müzeyyen Hanım'a otomatikman bakmıştım. Dikkatle elbisemi inceleyen kadınsa omuz silkip başını onaylar anlamda sallamıştı.

"Olabilir. Elbiseler alınalı oldu çünkü." dediğinde Tuğba onaylanmanın verdiği zaferle bana dönmüştü.

"Bunlara dikkat etmelisin Ayza. Özellikle de müşterilerle buluşmaya gittiğinde. Onlar, böyle şeyleri takip ederler." demesi ile birlikte şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırır olmuştum. Tanrım! Neyden bahsediyordu bu kadın? Ne yani, elbise geçen sezondan diye giyilmemeli miydi?

"Ama boynundaki kolyeye bayıldım. Geçen gittiğinizde aldınız herhâlde. Güzel bir seçim olmuş. Bu dönem baya moda oldu." demesiyle bir an ne diyeceğimi şaşırmıştım. Elim otomatikman kolyeme giderken dönüp Vural'a baktım. Muhabbetten sıkılmış gibi saatine bakıyordu.

"Hayır, aslında bunu Vural bugün aldı sanırım. Hediye..." dedim saçma bir şekilde ve bir anda şaşıran aile halkına karşılık gözlerim Yavuz'la kesişti. Kaşları çatılmıştı. Bundan hoşnut olmamış bir şekilde yerinde kımıldanırken gözlerini benden kaçırıp başka yere bakmaya odaklanmıştı. Tuğba ise duydukları ile bir an kaşlarını çatsa da ardından kardeşine dönmüş ve alaycı bir şekilde konuşmuştu.

"Vural, hayatım doğruyu söyle baskı altında falan mısın?" demesi ile bir an sinirlenmeden edemedim. Burada baskı altında olan bendim.

Dönüp tekrar Vural'a baktığımda ise dudaklarına belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Öfkem daha da büyümeye devam ederken ablasına hitaben konuşmaya başladı ve beni şaşkına uğratan o sözleri dile getirdi.

"Sen eşine baskı altında hediye aldırabiliyorsun herhâlde?" demesi ile bir anda öfke tohumlarımın hepsi öyle bir zaferle şenlendi ki sanki havai fişek gösterisini midemde canlandırıyordum.

Tuğba'a baktığımda bozulmuş yüzünü saklayamamasını keyifle izledim.

"Yeter konuştuğunuz. Bekletmeyin misafirlerinizi artık." diyen Müzeyyen Hanım ise kavga etmeye hazır iki kardeşi ayırmaya alışıkmış gibi anında araya girerek durumu noktalamıştı. Hoş, bu sözden sonra Tuğba'nın diyecek bir şeyi yoktu ya orası ayrı.

"Size iyi akşamlar." diyen Vural'ın hemen ardından ilerlerken hâlâ az önceki zaferin verdiği heyecanla yaşıyordum.

Arabaya binip falezlerin üzerinde olan bir restorana gelmiştik. Arabayı şoför kullanmıştı. Yol boyunca sessizliğin ardından bizim için kapıları açan vale, gülümseyerek selamlamıştı ikimizi de.

"Hoş geldiniz efendim." dedi ve sanki gelen kişiyi ilk çıkaramamış hemen ardındansa Vural'a bakarken gözleri kocaman açılarak başını tekrar saygıyla öne doğru eğip selam vermişti.

"Hoş geldiniz Vural Bey. Misafirleriniz geldiler." dediğinde genç adam başını onaylar anlamda salladı.

"Güzel, kolay gelsin Mehmet." dedikten sonra beni, koluna girmem için bekledi. İstediğini yapıp koluna girmiş ve içeriye girmiştik. Kapıda randevu defteriyle bekleyen kadın, bizi görmesi ile hürmet göstermiş, anında bizi masamıza götürmesi için birisini yönlendirmişti.

Deniz kenarında, 4 kişilik bir masada oturan Sarah ve babasını görünce nereye gideceğimizi anlamıştım. Onlar da geldiğimizi fark etmişlerdi zaten.

Sarah'ın babası Jack, bembeyaz saçları olan sportif, beyaz tenli bir adamdı. Gözlerinin babasına çektiğini anında anlamak mümkündü çünkü adamın da gözleri tatlı bir maviydi. Dudaklarıma hızlıca bir gülümseme yerleştirip onlarla selamlaşırken özellikle de Sarah'ı inceliyordum. Hareketlerinde herhangi bir farklılık aradım ama hayır, çıkarmaya çalışacağım mananın da dili yoktu.

Vural ise beni şaşırtarak sandalyemi çekmiş, beni yerime oturttuktan sonra yanıma yerleşmişti.

Sıcak bir sohbetle ilk başta Jackle tanışma merasimim başladı ama Sarah sessiz bir şekilde bizi izliyordu. Bu işte bir terslik vardı çünkü bu kadın, sabah kadar susmak bilmemişti.

"İyi görünüyorsun Sarah." dediğimde nihayet onu konuşturabilmiştim.

"İyiyim. Çok kötü değildim aslında. Babamın evhamlığı." demesi üzerine babasına tatlı bir sarılma gerçekleştirmişti. Yaşlı adamsa sevecen bir şekilde gülümsemiş ve bana karşı konuşmuştu.

"O benim en kıymetlim. Başı ağrısa endişeleniyorum. Elimde değil." demesi ile gülümseyerek onu onayladım.

Sevgiyle büyütülmüş, her şeyden sakınan o kızlar, elde etmeye alışmış şımarıklıkla gerçek hayattaki insanları da elde etmek için ne gibi bir çabaya gireceklerini az buçuk tahmin edebiliyordum.

Sohbet başladığında Sarah, kendi ailesinden bahsedip herkesin ne kadar önemli işler yaptığını üzeri kapalı bir kibirle anlatırken nihayet beklenen soru gelmiş ve bana ailemin ne işlerle uğraştığını sormuştu. Kendisini bir şekilde üste çıkarmak ve beni eziklemekti amacı farkındaydım. Ben de sırf ortamda kendisini utanmış hissetsin diye ailemi kaybettiğimi söylemiştim. Tabii Sarah utanmış rolüne girip kaybıyla arkasına yaslanırken ben bıyık altı gülümsememle ona karşılık vermiştim.

Bir şekilde konu Sarah'ın okuluna gelmişti. Babası, Sarah'ı üniversite sınavına hazırlanırken girdiği çabaya karşın tedirgin olduğunu anlatırken sevinçle kızının Dartmouth'u kazandığını söylüyordu. Sarah ise buna itiraz ederek konuştu.

"Baba, aslında Yale istediğimi biliyorsun. Sen orada okuyordun. Hayalimiz hep Yale'ydi." demesi ile kozların bana geçtiğini anlamam uzun sürmedi. Sessizce bekledim ve kısa süre içerisinde babasıyla yaptığı küçük tartışmayı bitirip bana dönmüş masum masum sormuştu.

"Peki sen okuyor musun Ayza? Buradaki okulları tam olarak bilmesem de yaşın küçük duruyor." demesine karşın gülümsedim. Yerimde dikleştim ve başımı onaylar anlamda salladım.

"Geçen yıl, üniversiteyi kazandım ama bir yıl dondurmak zorunda kaldım."

"A-a! Neden?" diye soran babası olmuştu.

"Maddi durumum yüzünden aslında." dedim Sarah'ın az önce yüzüme vurmaya çalıştığı durumu dile getirerek ama sözlerim hâlâ bitmemişti.

"Türkiye'deki okulların ücretli olmadığını duymuştum aslında." diye soran Sarah ise beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Ah! Bilseydi kendi kuyusunu kazdığını, böyle karşımda hâlâ soru soruyor olur muydu acaba?

"Ücretli değil elbette. Doğru biliyorsun ama ben yurt dışında tam burslu bir işletme kazandım." dediğimde ikisi de şaşkın şaşkın yüzüme bakıyorlardı.

"Bu çok güzel. Hangi okul peki? Avrupa'da mı?" diye soran yine babası olmuştu. Bense zaferimi kolay sindirememesi adına cevabımı verdim.

"Yale Üniversitesi."

O an şaşkına dönen bir baba ve kızı vardı masada. Gözlerim anında Sarah'ı bulurken yüzüme normal bir ifade takınmıştım ama kadınlar kadınların hâlinden anlardı. Sarah da yapmaya çalıştığım şeyi anlamış bir şekilde bozguna uğrayarak yeniden arkasına yaslanmıştı.

Ayza - 2

Sarah - 0

"Peki ya şimdi? Evleneceksiniz diye duydum. Okula gidecek misin?" diye soran babası olmuştu.

Kendimden emin bir şekilde otururken aklımda yandığım sorunun dile getirilmesine karşın bozuntuya vermemiştim. Başımı onaylar anlamda salladıktan sonra yanımda sessiz bir şekilde oturan adamın, masanın üzerindeki elini tutup onun gözlerinin içerisine bakarak konuşmuştum.

"Elbette gideceğim. Vural, okumayı ne kadar istediğimin farkında. Beni bu konularda sıkmayacak kadar düşünceli bir eş o." dememin hemen ardından yeniden onlara dönmüştüm ama içimde inanılmaz yangınlar vardı.

Muhtemelen Vural, eve gittiğimizde kıyameti falan koparacak, gitmeyeceksin diye tutturacaktı ama şimdi bunu bilmelerine gerek yoktu. Kocası tarafından kariyerinden vazgeçen kadın olarak görünmek istemiyordum.

Tekrar dönüp ona bakmaya korkarken yeniden sormuştu Jack.

"E siz evli ama hayatlarınızı uzakta mı yaşayacaksınız?" demişti tasvip etmezcesine. Tam da o sırada Vural, elini çevirdi ve elimi kavrayıp tutarken diğer elini de üzerine koydu. İstemsiz dönüp ona baktığımdaysa dudaklarında bir gülümseme belirmişti.

"Hayır tabii ki de. Onu şimdi bulmuşum bir daha bırakır mıyım? Birlikte Amerika'ya taşınacağız."

Ve o an, kanım dondu.

Ne yani okuyabilecek miydim?

Onunla gidecek olmama bile takılamamıştım. Benim takıldığım tek olay okuyacak olmamdı. Bu zamana kadar üniversite konusuna sıcak bakmazken ilk defa bu konudan bahsetmesi üzerine içimde inanılmaz bir heyecan kıvılcımı belirmişti. Hemen ardındansa bir şüphe! Acaba karşımızda oturan insanlar yüzünden yalan mı söylüyordu?

Dikkatle gözlerini içerisine baktım ama bana bakan sıcak gözleri aldatıcı bir etkendi. O ki Vural Koçark'tı. Usta yalan söyleyen biriyken söylediklerine nasıl inanabilirdim ki?

Gecenin sonlarına doğru gelen tatlıların karşısında konuşuyorlardı erkekler. Sarah da arada dahil oluyordu ama ben yorulmuştum. Gözlerim, Antalya'yanın diğer ucunun denize yansıttığı ışıklardaydı. Yıldızları göremesem de denizin üzerindeki parıltılar hoşuma gitmişti. Ortası, zifiri karanlıktı ama ayrı bir havası vardı. Hafiften esen rüzgâr, tenimi okşasa da ceketimi üzerime geçirmemek konusunda ısrarcı bir şekilde olduğum yerde oturmaya devam ediyordum. Sanki o an, normal bir hayat yaşıyormuş gibi bir an nefes almak istedim ama hemen ardından kulağıma ilişen İngilizce konuşmalar, yanımdaki adamın sesi de eklenince bu pek mümkün olmuyordu.

Yine de uzaklara doğru baktım. Belki zamanı gelecekti ve ben istediğim her şeyi elde edecektim. Belki Vural benden sıkılacak ve hayatından çıkarmak isteyecekti. Hoş, beni neden hayatında tuttuğunu tam olarak anlayamamıştım ya orası ayrı. Yine de ona dönüp baktığımda aldatıcı dış görüntüsünden nefret ediyordum. Kusursuz hatlarının yanında o güzel gülümsemesinin eklenmesini ya da kelimelerin asil ve duyarlı bir erkeğin dudaklarından çıkıyormuşçasına düzgün olmasından nefret ediyordum. Karşısındaki oturan insanların onun gerçek yüzünü görememesinden nefret ediyordum. Bilmiyorum, onunla dahil olduğum her konudan bir şekilde nefret ediyordum işte. Ama anlamıyordum, içimde bir yan, ona garip bir şekilde çekiliyor, istediğini elde edince de beni kahkahalarla izliyordu.

Kendi acizliğime bile kendim gülmeye başlamıştım.

Karşımda oturan kadının resmiyette kocam olan adama ilgiyle bakmasını kıskanmam gerekiyordu. Sinirimi bozan etken vardı ama bu, Vural'a ilgiyle bakması değildi. Beğenilmeyecek bir adam değildi ki Vural. Kabul ediyordum, inanılmaz yakışıklı ve güzel bir auraya sahipti. Yine de sinirlerimi bozan, farklı bir duygu vardı. Kabullenmemem gereken bir sahiplenme duygusuydu belki de.

Saat gece yarısına yakılaştığında herkes ayaklanmıştı. Ceketimi omuzlarıma alıp yerimde kalktığımda Vural, benim için yol açmış ve beni yeniden koluna almıştı. Sarah da babasının kolunda, hep birlikte dışarı çıktığımızda büyük bir Vito'nun bizi beklediğini fark etmiştim. Vural, beni arabaya doğru yönlendirdiğinde geldiğimiz arabanın aksine hep birlikte bu arabayla döneceğimizi anlamıştım. Bunu ne zaman ayarlamıştı bilmiyordum ama misafirler için oldukça iyi bir işçilikti. Ama arabaya binip otel için yola çıktığımızda Sarah ortaya bir fikir atmış ve benim eve gidip dinlenme hayalim o an tuzla buz olmuştu.

"Otelinizde gizli bir poker masası olduğunu duydum Vural Bey, bu doğru mu?"

Şaşırdım. Dönüp Vural'a baktığımdaysa şaşırmış gibi babasına baktığını fark ettim. Anlaşılan bunu bilen kişi Jack'ti ve Vural da kızına söylemesini beklemiyor olmalıydı.

"Vural, Sarah çok iyi poker oynar." diye Jack yine kızına katılmasına karşın bir an karşımda oturan kadına baktım. Al işte! Çok güzel. Yeni bir meydan okuma mı getiriyordu o? İyi de ben piştiden başka kart oyunu bilmezdim ki.

"Demek öyle. O zaman oteli arayayım ve bizim için bir masa açmalarını söyleyeyim?" diyen Vural ile isyan etmek istedim ama çok geçti. O çoktan oteli aramıştı bile.

İnanılmaz uykum vardı. Lanet olsun! Neden sabah uyumamıştım ki? Ah, Sarah yüzünden değil mi? Bu elbiseden de kurtulmak istiyordum. Bacaklarımı yaya yaya oturmak, hiçbir şeyden rahatsızlık hissetmek istemiyordum. Tanrım, uzun zamandır ayaklarım topuklunun içerisinde diye çok ağrıyordu ve ben bunun yüzünden tepki dahi veremiyordum.

Otele geldiğimizde bir grup çalışan bizi karşılamıştı bile. İçeride, müşteriler tarafından dikkat çeksek de buna alışık olduklarından pek umursamamışlardı. Bense insanların bakışları bizim üzerimizdeyken şişen ayaklarımın üzerinde kıvranıyormuş gibi görünmemek için dikkat etmek zorundaydım.

Kulüp kısmına girdik ve yüksek ses müzikle artık isyan etmek üzereyken içeridekiler dikkatimi çekmişti. Kocaman, ışıklarla bezenmiş ortamda dans eden insanlar, alkolün etkisiyle kendisini kaybetmişken platformlara çıkmış kadınların arsız danslarını izliyorlardı.

Daha önce kulübe falan gelmemiştim. Böyle ortamların hepsini televizyonlarda görürdüm ama Türkiye'de böyle şeylerin olduğundan şüpheliydim ama otellerimden birisinin içerisinde bulunuyordu ve benim haberim bile yoktu.

Benim otelim. Aile oteli olsa da benim diyebilirdim. Tanrım! Otelimde kulüp vardı ve striptizcileri dans ettirecek kadar iyi bir yer işletiyordum. Vural böyle şeylerle ilgileniyordu ama kimin umurundaydı? Buraya bir anda kanım ısınmış, ayak ağrımı bile unutmuştum. Ta ki Vural'ın elini belime koyup beni yönlendirmesine kadar.

Kalabalığın arasından korumalar aracılığıyla rahatlıkla ilerlerken etrafıma meraklı gözlerle bakmadan edemiyordum. Yanından geçtiğimiz barda bulunan tam 8 tane barmen vardı ve hepsi, sırada bekleyen müşterilere hizmet etmeye çalışıyordu. İnsanların bileklikleri vardı ve fosforlu olduklarından parıldıyordu.

Ben böyle ayrıntılara odaklanmışken Vural'ın kulağıma eğildiğini hissettim. Sıcak nefesi bir an ürpermeme neden olurken söylediklerini yüksek sesten zar zor duyabilmiştim.

"Seni bir gün Kemer'deki otelin kulübüne götüreceğim. En iyisi oradadır." demesi ile şaşkınlıkla ona döndüm.

"Kaç tane kulüp bizim?" diye sorduğumda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"Şehir içerisinde bir tane, Kemer'de bir tane, Alanya'da da bir tane. İstanbul'da da iki tane var..." diye saymaya devam ediyordu ki kırmızı ledlerle süslenmiş bir koridora gelmiştik. Duvarda su dalgaları motifleri ışıklar sayesinde veriliyordu ve biraz değişik bir ortam olduğu için konuyu unutmama yetmişti.

Koridor, sanki yalıtımlı gibi anında sesi keserken ilerledik ve bir kapıdan geçip merdivenlerden aşağı inmeye başladık. Birisi bana o kapının ardında merdiven olduğunu söylemeseydi muhtemelen orada tepetaklak düşerdim.

Aşağı indiğimizde ise bizi, daha slow müziklerle ve insanların kahkahalarıyla karışmış bir sürü takım elbiseli adamla dolu bir oda karşılamıştı. Bariz poker salonuna düşmüştüm. Al işte!

Dönüp Vural'a baktığımda o, görevlilerle konuşuyordu. Sarah ve babası da bu duruma gayet hâkim bir şekilde etraflarını inceliyorlardı. Ama ben değildim. Tanrım! Bu kadar insan burada yasa dışı bir şekilde oyun oynuyordu ve ben de bu yasa dışı işin tam ortasına düşmüştüm iyi mi?

Vural, yeniden yanıma gelip belime elini koyduğunda beni gideceğimiz masaya doğru yönlendirdi. Masada olan başka adamların bize selam vermesi ile birlikte herkes boş olan yerlere yerleştiğinde ne yapacağımı şaşırmıştım çünkü ben oynamayı bilmiyordum.

Tedirgin bir şekilde oyun yerine oturmak için hamle yapıyordum ki Vural, belimdeki eli ile beni durdurdu ve kulağıma doğru eğilip o sözleri söyledi.

"Sen oynamayacaksın. Yorulduysan senin için bir oda ayarladılar. Garsonlardan herhangi birisine söylemen yeterli." demesi ile bir an rahatlamadan edemedim ama gitmek de istemediğimi fark etmem uzun sürmedi çünkü ilk defa poker oynayan insanların yanında olacaktım.

"Tabii kalmak istersen de senin için bir sandalye çektirebilirdim. Oturup izleyebilirsin." demesiyle bir anda başımı onaylar anlamda aşağı yukarı sallarken buldum.

Tanrım! Çok meraklı bir insandım ve bir gün bunun yüzünden başıma bir iş gelecekti.

Vural, çalışana bir sandalye getirmesini söylemesiyle anında biraz arkasına, benim için bir sandalye çekilmişti bile. Oturup rahat bir nefes verdiğimde herkes belirli çipler alıp masanın üzerine koymuştu. Çalışan kadın, çipleri büyük bir heyecanla dağıtırken kuralları anlatıyordu.

Ortaya kâğıtlar açıldı ve herkes birer kâğıt bırakırken Vural'ın elindeki kartlardan bir anlam çıkarmaya çalışıyordum ama hayır, hiçbir şey anlamamıştım. Bu, benim oynayabileceğim tarzda bir şey değildi. Yine de ilk elde Vural, elindeki son iki kartı ortaya açmış ve zaferle geri yaslanırken insanlardaki eğlenen kahkahalar beni şaşırtmıştı çünkü kaybettikleri için mutsuz olmalarını falan bekliyordum. Onun yerine daha da heyecanlanırlarken masada oturan ve pipo içen yaşlı bir adamın bıyığının altından gülümserken konuştuğunu duydum.

"Yanında şans meleğiyle gelmiş beyler bayanlar, bu kadar şaşırmayın." demesi üzerine herkesin bakışları bana dönmüştü. Yaşlı adam ise parmağımdaki yüzüğe baktıktan sonra merakla konuştu.

"Siz nişanlandınız mı?"

"Evet, aile arasında bir nişan oldu." diyen Vural ise hafiften arkasını dönüp kucağımdaki elimi tutmuştu. Bana bakarken gözlerinde bugün garip bir ışıldama söz konusuydu ve bu sabahtan beri aklımı kurcalayıp duruyordu.

"Neden onu insanlar içerisine çıkarmadığını anlamak zor değil." diyen adamsa bana öyle derin bakmıştı ki bir an benden bahsedildiğinde orada gerçekten yokmuş gibi hissettim. Neydi bu şimdi? Kimdi bu adam?

Vural, tam da o sırada elimi sıkarken ona yaklaşmam için bir işaret verdi ama o bakışlardan hoşlanmamıştım. Ona doğru eğildiğimde ise kulağıma söylediği sözler, bir an başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine neden oldu.

"Birazdan koruma gelecek ve seni alıp buradan götürecekler. Sorun yokmuş gibi gülümse." dediğinde istemsiz dudaklarıma gülümseme yerleştirdim ama geri çekilip onun gözlerinin içerisine baktığımda sinirlenmiş Vural'ı görmem uzun sürmedi. Gözlerinden bir şey anlamadığım bir adam olabilirdi ama sinirli anını o kadar çok görmüştüm ki bunu anlamam zor olmadı.


Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

405K 28.4K 147
"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılır...
25.1M 898K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
92.1K 11.6K 35
Düştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacın...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

290K 12.9K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.