İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 46

2.9K 190 16
By bayanclara

Azıcık aktiflik için illa bölümde kötü bir şeyler olması şart galiba sndjdjdjdj Kitabı yeni yazıyor olsaydım görürdünüz siz 😂

Şaka, şaka, keyifle okuyun 🖤

Öyle göz göze ne kadar kaldık hiç bilmiyordum. Kan çanağına dönen elaları, gözaltı morlukları ve şişen gözleri dünden beri uyumadığını gösteriyordu. İçim acırken kendime kızdım. Onu zaafım haline getirdiğim için kızdım. Bu haldeyken bile kendim için değil de onun için üzüldüğüme kızdım.

Sessizce bakışmaya devam ederken tavadaki ellerimi çektim ve "Beni korkuttun," diye mırıldanarak bir adım geri çekildim. Tavayı sıkıca tutan elleri aşağı inerken "Üzgünüm," dedi çatlak bir sesle. "Seni korkutmak istememiştim."

Cevap vermeyerek yanından geçtim ve buzdolabına doğru ilerledim. Daha demin uykumun geldiğinden bahsediyordum değil mi? Şimdi o uykunun gramı dahi kalmamıştı.

Buzdolabından meyve suyu kutusunu alırken "Melis," diye seslendi. Ona dönmeden dolaptan bardak aldım ve "Meyve suyu ister misin?" diye sordum. Bunu niye yaptığımı bilmiyordum. Sadece sussun istemiştim. Sussun ve o konu hakkında konuşmasın.

"Hayır, teşekkür ederim."

Meyve suyunu dolaba koyduktan sonra bardağımı aldım ve ona bir şey söylemeden, hatta yüzüne bile bakmadan yanından geçtim. Oturma odasına doğru ilerlerken ışığı kapatıp peşime takıldı.

Bilerek tek koltuğa oturduğumda derin bir nefes verip karşımdaki üçlüye oturdu. Ben o hariç her yere bakarken, gözlerini benden ayırmadığını hissedebiliyordum. Meyve suyumdan bir yudum alırken tekrar "Melis," dedi. Yine lafı çevirerek "İstemediğine emin misin?" diye sordum. "Çok güzelmiş."

Gözlerini sıkıca yumup "Melis," dedi gergince. "Konuşmama izin verir misin?"

Ciddileşerek "Seni dinlemek istemiyorum," dedim.

"Ama konuşmamız lazım. Bir şeyler anlatmam lazım. Beni affet-"

"İstemiyorum," dedim sözünü keserek. "Konuşmak istemiyorum."

Birden "Yeter!" diye bağırınca yerimde sıçradım. Böyle bir tepki beklemiyordum.

Ayağa kalkıp ellerini saçına attı ve sertçe çekerek bana doğru yaklaştı.

Tam karşımda durarak "Dünden beri ne haldeyim haberin var mı senin?" diye bağırdı. "Dün şirketten çekip gittikten sonra çakılıp kaldım! Saatlerce o odadan çıkmadan bekledim! Neden mi? Çünkü peşinden gelmemin bir faydası olmayacağını biliyordum! Beni dinlemeyeceğini biliyordum! Yine de seni aradım ama açmadın. Zaman vermek istedim. Sadece zaman. Sen sakinleşince konuşacaktım seninle. Sonra şirketten çıktım. Eve gittim ama yoktun! Gözüme açık dolap kapağı ilişti. Eşyalarının yarısı yoktu! Bu ne demekti biliyor musun? O an ne hissettim biliyor musun? O an ölmek istediğimi biliyor musun?" diyerek adeta haykırdı.

Korktum ve iyice koltuğa sindim. Deli gibi bağırıp çağırması ödümü koparıyordu.

"Ne yapacağımı bilemedim! Kime gideceğimi, kimden yardım isteyeceğimi bilemedim! Kime anlatsam bana kızacaktı ama bu umurumda bile değildi! O anki tek derdim nereye gittiğindi!"

Birden ellerini saçından çekip iki yanına attı ve yere çöktü. Ağlıyordu. Gözlerinden ardı arkası kesilmeyen yaşlar akarken kalbimin parçalara ayrıldığını hissettim.

"Bekledim. Gelirsin diye, belki dönersin diye, bekledim. Akşam oldu gelmedin. Vazgeçmedim, bekledim. Gece oldu yine gelmedin. İçimdeki umut kırıntıları teker teker yok olurken yatağımıza gittim. Senin tarafına oturup yastığını kucağıma aldım ve sırtımı yatağın başlığına yasladım."

Sesi git gide daha çok kısılıyordu ama gözyaşları bir türlü durmuyordu.

"Sabaha kadar gözümü bile kırpmadan yastığını kokladım. Ben sana sarılmadan bile uyuyamıyordum ki! Sensiz nasıl uyuyacaktım?"

Sonra sustu. Öylece yüzüme bakmaya başladı. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Ağladığımı görünce yüzünü buruşturdu ve sürünerek yanıma gelip dizlerimin tam önünde durdu.

"Sabaha kadar gözümü kırpmadan yastığını kokladım. Güneşin doğuşunu bile izledim ama sen gelmedin be prenses. Sonra kalktım. Zaten yastığına da benim kokum bulaşmış, koklayabileceğim bir yeri kalmamıştı. İlk olarak annenin yanına gittim çünkü Kenan babama görünmeye korktum. Gözünden düşeceğimi biliyordum. Gerçi dövse bile bir şey diyemezdim ama utandım işte. Gidemedim. Ben de annenin yanına gittim. Zaten beni görünce çarpılmışa döndü," deyip üzerine kısa bir bakış attı. Dünkü kıyafetleri hala üzerindeydi ve oldukça berbat görünüyordu. Annemin şaşırması çok normaldi.

"Annene olanları üstü kapalı bir şekilde anlattım çünkü uzun uzun anlatmaya vaktim yoktu. Biran önce seni bulmalıydım. Telefonundan bahsetmiyorum bile. Lanet olasıca şey telesekretere bağlanmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Annen üzüldü ama benim gibi yıkılmadı. Düşündü ama bir şey bulamayınca Merve ablaya seni sordu. O da eve geldiğini ve annenin odasından bir şey alıp gittiğini söyledi. Annen aklına bir şey gelmiş gibi koşarak Kenan abinin odasına gitti. Ben de peşinden koştum. Hızla masanın çekmecesini açtı ve 'Yok,' dedi. 'Anahtar yok.' Sonra bana dedenin yazlığından bahsetti. Adresi aldığım gibi çıktım evden ve arabaya atladım. Seni bulmuştum. En azından güvende olduğunu biliyordum," deyip bir daha sustu. Önümde diz çökmüş olanları anlatırken ne yapacağımı bilemedim. Bir yanım onu çoktan affetmiş, boynuna atlamak ve sıkıca sarılmak istiyordu. Diğer tarafım ise hala kırgındı. Beni dinlemediği, benden bir şeyler sakladığı ve o iğrenç şeyleri görmek zorunda bıraktığı için kızgın ve kırgındı.

"Yola çıktıktan beş dakika sonra telefonum çaldı. Sen sandım, heyecanla kimin aradığına bile bakmadan açtım ama arayan sen değildin. Ali Bey'di. Sen Banu'yu öyle," deyip sustu. Sanki doğru kelimeyi bulmak için düşünüyor gibiydi. Sonra devam etti. "Dövüp şirketten kovdurduktan sonra ne onunla ne de Ali Bey'le konuşmamıştım. Zaten ben hiçbir şey diyemeden şirkette beni beklediğini söyleyip kapattı telefonu. Aslında hemen senin yanına gelmek istiyordum ama adamı reddedemezdim.

Sonra gittim şirkete. Sekreterim, Ali Bey'in odamda beklediğini söyledi. Ne yapacağımı bilemeyerek odaya girdim. Yaptıklarından asla utanmıyordum ama sonuçta babasıydı. Ne tepki vereceğini bilemiyordum.

Masama oturduktan sonra bana dönüp 'Banu,' dedi. 'Karın Banu'yu ne hale getirmiş Batu? Neden yaptı bunu?' diye sorunca her şeyi anlattım. Bana karşı olan davranışlarından, ortaklık bozulmasın diye kimseye bir şey söylemediğimden bahsettim. Sonra senin gördüğünü ve diğer olanları açıkça anlattım. Ve sonra ne kadar geç olsa da ortaklığın umurumda olmadığını söyledim. Sözleşmeyi bozduğum için yüklü bir tazminat ödemem gerektiğini bildiğimi ama bunu da umursamadığımı ve parayı en yakın zamanda ödeyeceğimi söyledim. Beni sessizce dinledikten sonra bir şey demeden çıkıp gitti.

Ali Bey'in peşinden ben de tekrar yola çıktım ve buraya geldim. Şimdi de buradayım işte," deyip yanağında kalan son yaşları sildi. Ağlamayı bırakmıştı. Ellerini iki yana açıp "Dün de dediğin gibi aptalın teki olabilirim, geri zekâlı olabilirim, her şey olabilirim ama sensiz olamam prenses. Gözlerimi seninle açmaya, kokunla uyumaya, mavilerine bakmaya bu kadar alışmışken sensiz nasıl yaparım?" diyerek ellerimi ellerinin içine aldı.

"Ne olursun affet beni be güzelim. Evet, eşeklik ettim. Öküzlük ettim. Büyük hödüklük ettim ama ne olur affet. Tek bir gün bile yetti bu hale gelmeme. Ne olur beni daha fazla sensiz bırakma."

Yanakları yeniden yaşlarla dolarken benim de ondan bir farkım yoktu. Affetmek istiyordum istemesine ama aklıma sürekli o odadaki halleri geliyordu. O aptal kadının söylediği lafları hatırladıkça delirecek gibi oluyordum. Ne yapacağıma karar veremeyince ellerimi çekerek aceleyle ayağa kalktım ve ona bakmadan "Hava almam gerekiyor," diyerek hızla yazlığın kapısına doğru ilerledim. Arkama bakmamıştım ama duyduğum ayak sesleri onun da peşimden geldiğini söylüyordu.

Kendimi dışarı attıktan sonra sahile doğru yürümeye başladım. Batu bir şey demememe olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki vermemişti. Sanki bunu bekliyor gibiydi. Şuanda sadece bir adım gerimden gelerek beni takip ediyordu.

Akşam olduğu için hava serindi ve ben aceleyle çıktığım için üzerime bir şey almamıştım. Üzerimdeki tişört de incecik olduğu için üşümeye başladım. Kollarımı etrafıma dolayıp yürümeye devam ettim. Kesinlikle eve dönmek istemiyordum. Konuşmak, düşünmek veya cevap vermek istemiyordum. Serin de olsa hava almak iyi gelmişti.

Birkaç dakika sonra Batu yanımda yürümeye başladı.

"Üşüdün mü?"

Sorduğu soruyu ona bakmadan yanıtladım. "Hım, biraz."

"Eğer izin verirsen," deyip susunca ona baktım. Çekinerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Gözlerini bana dikerek olumsuz bir tepki vermemi beklercesine baktı ama ben bir şey demeyince belli belirsiz gülümseyerek beni sıkıca sardı. Kafam omzuna düşerken kısa bir an gözlerimi yumdum. Onu özlemiştim.

Batu'nun aldığı derin nefesleri hissedince çaktırmadan gülümsedim. Saçlarımı kokluyordu.

Bir süre öyle yürüdükten sonra denizin yanında yarım daire kurarak oturan bir topluluk gördük. Kamp yerlerinde olduğu gibi bir ateş yakmış ve etrafına oturmuşlardı. Bir tane çocuk da gitar çalıyordu.

Batu'ya dönüp "Bizde otursak mı?" diye sordum. Bir bana bir de oturanlara baktıktan sonra kafasını salladı ve elimi tutarak en sondaki boş yere doğru ilerledi. En sonda oturan kız bizi görünce gülümseyerek yana kaydı. Batu oturmak üzereyken aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve beni kızın yanına oturttuktan sonra yanıma oturdu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak Batu'ya baktım. Hoşuma gittiğini anlamış olacak ki sırıttı. Yüz ifadesinden sonra kendimi kasmayı bıraktım dişlerimi göstererek güldüm.

Yanımda oturan kız "Sevgili misiniz?" diye sorunca ona döndüm. Minyon tipli güzel bir kızdı. "Hayır," dedim gülümseyerek. "Evliyiz."

Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Ah, daha çok genç değil misiniz?"

"Yani ama daha fazla ayrı kalmaya dayanamadık."

"Harika ya," dedi hülyalı hülyalı. "Çok da yakışıyorsunuz. Allah mutluluğunuzu bozmasın."

"Âmin," dedim ve içimden devam ettim. İnşallah bir daha bozulmaz.

Gitar çalan çocuk çalmayı bitirdiğinde alkışladık. Çocuk gülümseyerek teşekkür edince Batu "Şey," dedi. Herkes gibi ben de ona dönünce "Ben de bir şeyler çalsam sorun olur mu?" diye sordu. Ben şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırırken, çocuk "Tabii," diye cevap verdi.

Batu ayağa kalkarak çocuğun yanına gitti ve yanındaki boşluğa oturup gitarı eline aldı. Birkaç kere tellere dokunduktan sonra bana bakarak çalmaya başladı.

Bir sen bir sigaram var üstüme sinen

İkiniz de birbirinizden beter

Kalabalık uzun bir caddede

Tutmuşum yalnızlığın elinden

Bilen varsa konuşsun şu ayrılığın dilinden

Kurutsun kökünden elinden gelen

Ki sen gittin ezgisi kaldı bu aşkın puslu sesinden

Şarkıyı biliyordum. Onur Can Özcan'ın Yalnızlığın Ezgisi adlı şarkısını söylüyordu. Fazla anlamlı bir şarkıydı, hem de çok fazla.

Bir gece uyanıp aniden

Kan ter içinde fırlayıp yerinden

Bırak damlasın gözünden içinden gelenler

Bağırsa gözlerin azarlasa seni

Damlasa gözlerinden anlamam için

Bu gece aşk

Gözümden akan yaşı silerken gözlerimi bana bakan elalardan ayırmadım. Gözlerindeki umut kalp atışlarımı hızlandırırken burukça gülümsedim ve o güzel sesini dinlemeye devam ettim.

Sen gel geceleri bir de bana sor

Özlemek inan yaşamaktan daha zor

Yolculuk var toplandılar

Hatıralar zoruma gidiyor

Şarkı bittikten sonra kopan alkış ve çalan ıslıklar kocamın performansının müthiş olduğunu kanıtlıyordu. Benim kalbi yaralı ve af dileyen biricik kocam yine harikaydı.

"Sen neymişsin be abi," diyerek omzuna vurdu gitarı veren çocuk. Batu ona gülümseyerek karşılık verdikten sonra bana döndü. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş sönerken diğerlerine baktı ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Şu halkanın sonunda oturan güzel kadın benim karım."

Batu'nun cümlesiyle kafalar bana dönerken şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.

"Ben büyük bir eşeklik ettim," diye devam edince herkes tekrar ona baktı. "Bu güzel kadını çok üzdüm," deyip sustu ve birkaç saniye dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra devam etti. "Melis... Dün bana arkanı dönüp gittin ya hani, sana 'bana arkanı dönme' dememe rağmen gittin ya... Dünyam karadı benim be. Gökyüzünde güneş olmasına rağmen benim için gece oldu her yer. Karanlıkta tek başıma kaldım. Ben sen olmayınca eksiğim be güzelim. Ne olur affet beni de kurtulayım bu zifiri karanlıktan. Gece bıraksın peşimi, aydınlığa çıkayım. Yanına geleyim..."

Herkesin içinde benden özür dileyerek aslında beni köşeye kıstırmıştı. Yazlıktaki gibi cevap vermeden kaçamayacağımı biliyor ve benden tekrar özür diliyordu.

"Affet be yenge."

"Büyüklük sende kalsın yenge."

"Yengelerin yengesi sen affedersin be."

Hayatımda ilk defa gördüğüm kişiler bana 'yenge' diye hitap ederek, Batu'yu affetmemi söylerlerken kıkırdadım. Gözlerimden yaşlar boşalırken yavaşça kafamı salladım. Konuşmaya halim yoktu zira.

Batu'nun yüzünde o mükemmel gülümsemesi belirirken birden ellerimi yüzüme kapadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Batu yerinden kalkıp koşarak yanıma gelirken diğerleri şoka girip ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Batu beni kollarına alıp sımsıkı sararken kollarımı ona doladım ve kafamı boynuna gömüp daha çok ağlamaya başladım. Batu saçlarıma öpücük kondurup ağlamamamı söylerken "Seni çok seviyorum," diye fısıldadım hıçkırıklarımın arasında.

"Ben daha çok prenses, inan bana ben daha çok."

Hıçkırıklarım yerini derin soluklara bırakırken gitarı veren çocuğun yanındaki çocuk "Yenge niye ağlıyor?" diye sordu. Batu "Karım hamile," dediğinde çocuk "Yani?" diye sordu anlamayarak. Yanımdaki kız "Oğlum hiç mi dizi izlemedin? Hormonlardan dolayı ağlıyordur!" dedi atarla. Batu, kızı başıyla onaylarken soruyu soran çocuk "Ha," dedi sanki anlamış gibi. "Hormondan mormondan pek anlamam ama çok iyi anlarmış rolü yaparım."

Çocuğun laflarına gülerken biraz daha sokuldum Batu'ya, dünden beri ihtiyaç duyduğum tek kişiye. Aslında sonsuza dek ihtiyacım olan tek şeye...

"E, abi sen şarkıcı falan mısın?" diye sordu karşımızda oturan bir çocuk. Anladığım kadarıyla konu açmaya çalışıyordu.

"Yok," dedi Batu gülerek. "Mimarım ben."

"Of," dedi gitar çalan çocuk. "Adam hem mimar hem de çakma şarkıcı."

"Yenge," dedi sırıtarak, tarif edemeyeceğim bir yerde oturan çocuk. "İyi yere kapak atmışsın ha!"

Dalga geçer gibi söylediği cümlenin arkasından ben de dâhil olmak üzere herkes kahkahalarla gülerken Batu kafasını sallayıp cıkladı.

"Onun sesi benden daha güzel ve ayrıca iç mimar olur kendisi."

Herkes garip garip sesler çıkarırken kıkırdadım. Batu her zaman böyle yapıyordu. Yani beni her anlamda kendinden üstün görüyordu. Ancak aynısını ben de ona yapıyor, onu kendimden daha üstün görüyordum. O bana beni hak etmediğini söylerken, ben de aynı şeyi onun için düşünüyordum. Gerçi bunun nedenini yavaş yavaş anlamaya başlamıştım. İkimiz de birbirimizi diğer herkesten daha çok sevdiğimiz için böyle hissediyorduk. Bir insan için nefes ne demekse, Batu da o demekti benim için. Batu için de bu böyleydi. Bundan emindim.

"O zaman ufak bir düzeltme yapıyorum," dedi en son konuşan çocuk gülerek. "İkiniz de fena yere kapak atmışsınız!"

ღ ღ ღ

Çocuklarla biraz daha sohbet ettikten sonra müsaade istedik ve yanlarından ayrılarak yazlığa doğru yol aldık. Batu kolunu bana dolayıp beni kendine yasladığında, kollarımı beline doladım ve başımı omzuna koydum. Öyle sarmaş dolaş bir şekilde sessizce yürüdük.

Birden aklıma gelen şeyle yüzüm düştü ve "Batu," diye mırıldandım.

"Hım?"

Durup kollarımı belinden çekmeden ona döndüm.

"Şu tazminat... Çok mu fazla?"

Kaşları çatılırken "Sen niye takılıyorsun bunlara?" diye sordu.

"Ama-" derken konuşmama izin vermedi.

"Aması yok prenses. Bebeğimizden başka hiçbir şeyi düşünmeyeceksin. Yasak koyuyorum, anlaştık mı?"

"Anlaşmadık. Sen bu haldeyken ben nasıl hiçbir şey düşünemem? Ben senin karınım Batu. Her derdini paylaşman ve her şeyini bilmesi gereken tek kişiyim. Bir daha böyle bir şey söylemek yok. Şimdi doğruyu söyle, ne kadar ödemen gerekiyor?"

Oflayarak gözlerini kaçırdı.

"Batu?" dedim ısrar eder bir tonda.

"Biraz fazla," diye cevap verdi kısık bir sesle.

"Ne kadar?" diye sordum tekrar.

"Söylemeyeceğim prenses. Sadece kar yapmak için girdiğimiz bu işten zararla çıkacağımı bil, yeter."

"Ali Bey'le konuşmamı ister misin?"

Kaşları çatılırken "Sakın," diye soludu. "Hiçbir işe karışmak yok. Hiç kimseyle konuşmak yok. Sen sadece işine gidecek ve yaptıklarımdan haberdar olacaksın, o kadar."

"Peki," dedim omuzlarımı düşürüp. Üsteleyerek Batu'yu sinir etmeye hiç niyetim yoktu.

Batu'yla beraber yazlığa döndükten sonra kendimizi misafir odasındaki yatağa attık ve derin bir uykuya daldık.

ღ ღ ღ

Ertesi gün İzmir'e döndüğümüzde Batu'nun ilk işi duş almak için banyoya geçmek olurken, ben annemi arayıp geldiğimizi haber verdim. Barışmamıza çok mutlu olduğunu ve kimseye bir şey söylemediğini söyledi. Aslında Tolga babamın hiçbir şeyden haberi olmaması şüpheye düşmeme yol açmıştı. Ali Bey ortaklıktan çıksaydı Tolga babamın illaki haberi olur ve Batu'yu arardı ama bir şey demediğine göre haberi yoktu. Bu durumda Ali Bey ortaklıktan çıktığını söylememiş miydi?

Annemle konuşmaya devem ederken Batu'nun telefonun ışığının yanıp söndüğünü gördüm. Telefonu elime aldığımda gelen mesajın Ali Bey'den olduğunu görmek şaşkınlıkla gözlerimi büyütmeme neden oldu.

"Anne ben seni sonra arayacağım tamam mı? Çok öptüm," diyerek kendi telefonumu kapattım ve hemen mesajı açtım.

'Bu ihalenin iki taraf için de önemli olduğunu biliyorum ve açıkçası ayağıma gelen bu büyük fırsatı tepmek istemiyorum. Kızım büyük bir hata yapmış ve ondan da dinlediğime göre anlattıklarının hepsi doğru. Gerçekten utanç verici bir durum, kızım adına sizden özür diliyorum. Aslında kızımı rezil ettiği için eşine kızmam gerekiyor ama kendimi onun yerine koyunca bir şey de diyemiyorum. Kısacası ortaklıktan vazgeçmiyorum, umarım sen de vazgeçmezsin. Banu'yu bu işin içinden çektim. Bir daha asla karşılaşmayacaksınız. Tolga Bey duymadan bu konuyu kapatalım. Yarın benim şirkete gelirsen seninle detaylı bir şekilde konuşmak isterim. İyi akşamlar.'

Ağzım o şeklini alırken bir sevinç çığlığı attım. Çığlığımın hemen ardından yukarıdan bir devrilme sesi gelince telaşlanıp merdivenlere yöneldim ve merdivenlerden koşturarak inen Batu'yu gördüm. Yanıma gelip endişeyle "Bir şey mi oldu?" diye sorunca, "Çok güzel bir şey oldu," diyerek boynuna atladım. Batu beni yere indirerek kısık gözleriyle bana bakınca elimdeki telefonu ona uzattım. "Ali Bey mesaj atmış!"

Kaşları çatılırken elimdeki telefonu aldı ve mesajı okudu. Yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken "İnanamıyorum. Ortaklıktan vazgeçmemiş prenses!" dedi ve bana sıkıca sarıldı.

"Evet, sevgilim vazgeçmemiş," dedim sevinçle.

"Bu ne demek biliyor musun prenses? Babam hayal kırıklığına uğramayacak ve yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalmayacağım. En güzeli de ihaleyi kazanacağız!"

"Aynen öyle olacak kocacığım. Yalnız bu Ali Bey gerçekten hakikatli adammış. Kızının yerine özür dilemesi neyse de, kızını o hale getirmeme rağmen ortaklıktan çıkmaması... Gerçi işin içinde onun da kazancı var ama yine de bilemedim işte."

"Neyse üzümünü yiyelim bağını sormayalım ve kutlamak için bir şeyler yapalım, ne dersin?"

"Bu saatten sonra dışarı çıkılmaz. Ne yapsak ki? Film mi izlesek?"

"Olur," dedi Batu kafasını sallayıp. "Ne yaptığımız umurumda bile değil. Yeter ki sen ve miniğim yanımda ve de mutlu olun, başka bir şey istemem."

Gözlerim dolarken sıkıca sarıldım Batu'ya. "Seni öyle çok seviyorum ki..."

Burnunu saçlarıma gömüp "Benim sevgimin, seninkinden çok daha büyük olduğunu söylemiştim değil mi?" diye sordu.

Kıkırdadım. "Söylemiştin sevgilim, söylemiştin."

Continue Reading

You'll Also Like

ZORBA | BXB By Lord

Teen Fiction

674K 60.8K 32
Zorbasına aşık olmak onun yanlışıydı. Hatelove ilişki içerir. Olumsuz ögeler ve zorba davranışlar barındırır. Şerefsiz bir karakter ve enayi bir kara...
984K 36.5K 47
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
223K 17.7K 47
Bebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam.
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

348K 15.6K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.