My Youth Is Yours | Jikook

By mooneluna

297K 27K 57.9K

"Jeon Jungkook, bu dünya üzerinde nefes alan en değerli varlıktı benim için. O benim sadece en yakın arkadaşı... More

1- Beşikten Mezara
2- Tapılası Kalçalar
3- Krizi Fırsata Çevirmek
4- Zaaf
5- Party Party Yeah
6- Güvenli Kollar
8- Çılgın Çocuk
9- Neden Şimdi?
10- Bu Normal mi?
11- İstediğin Oldu
12- Jungkook Ve Ben?
13- Kamp Ateşi
14- Pişmanlık
15- Oyun
16- Arkadaşım
17- Patlama
18- Delirmek
19- Aşk
20- En Gözde Çift
21- Katil Civciv
22- Yanmak
23- Gitme
24- Busan Ateşi
🦇Luna Scura🐺
25- My Youth is Yours (Final)

7- Ait Olunan Yer

10.2K 1.1K 1K
By mooneluna

Selam aşklarım,

Oy sınırını geçtiniz ve çabucak geldim bakın. Hiç özletmedim kendimi heheheeh

Bu arada Youth 10K oldu!

Bu yüzden okuyan ve destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Daha çok az bölüm olmasına rağmen heyecanla bölüm beklemeniz beni çok mutlu ediyo. Ama çok az yorum yapıyosunuz buna bi miktar üzülmüyo değilim.. yorum sınırı da koymak istemiyorum bu yüzden lütfen biraz daha dahil olun hikayeye. Sizin yorumlarınız beni şevklendiren tek şey.

Bu bölüm Jimin açısından bazı şeylerin farkedilmesi için epey gerekliydi. Hem onun bakış açısından da durumun nasıl olduğunu daha iyi anlamanızı istedim. Umarım seversiniz. İyi okumalar

Oy sınırı +300

7- Ait Olunan Yer

Taehyung'un evindeydim.

Partiden birlikte ayrılmıştık ve o, yalnız kalmak istemeyeceğimi bildiği için beni evine getirmişti.

Şimdiyse beni rahatlamam için zorla duşa göndermişti ama ben sıcak su üstüme akarken, küvetin içinde öylece oturuyordum.

İçimde anlamsız bir sıkıntı vardı. Partiye kendi isteğimle ve eğlenmek için gitmiş olsam da hiç de düşündüğüm gibi olmamıştı. Eğlenememiş, aksine keyfim tamamen kaçmıştı.

Üstelik Daniel'a da ona haber vermeden apar topar çıktığım için ayıp etmiştim. Sonuçta beni ısrarla oraya çağıran oydu ve ben de bunu kabul edip ona eşlik etmiştim.

Daniel, her ne kadar herkesle takılan ve yalnızca gününü gün eden bir playboy olsa da, bugüne dek bana karşı hiçbir rahatsız edici ya da aşırıya kaçan bir davranışı olmamıştı. Evet takıldığı insanlarla gününü gün edip, onları canı istediğinde arkasında rahatça bırakabiliyordu. Bu yüzden de bir sürü kalp kırmıştı ve çok da iyi bir üne sahip değildi ama ben, bana olan davranışına bakardım.

Belki de uzun zamandır beni isteyip elde edemediği içindi bana karşı olan bu ılımlı tutumu ve vazgeçmeyişi. Ya da belki benimle bir şeyler yaşayabilse, ertesi gün ben de onun hayatından geçip gidenler arasındaki yerimi alacaktım fakat yinede şu an benim için bir tehlike oluşturduğunu düşünmüyordum.

Ya bana karşı gerçekten duyguları varsa? Diye düşünmeden de edemiyordum bazen. O benden hoşlandığını defalarca dile getirmişti ama ününden dolayı etrafımdaki kimse ona güvenmiyordu. Ben de dahil. Yine de bu da bir ihtimaldi ve ben onu reddedip duruyordum.

E o da sonuçta ömrünün sonuna kadar beni bekleyecek değildi. O yüzden de bir yandan benim peşimde koşarken, hala birileriyle takılmaya devam ediyordu ve açıkcası bu bana anormal gelmiyordu.

Bana göre Jungkook'la aralarında çok da bir fark yoktu. İkisi de uçkuruna oldukça düşkündü.

Fakat ne olursa olsun, bu gece ona ayıp etmiştim ve ona bir özür borçluydum.

Banyonun kapısı tıklatıldığında, içerde gereğinden fazla kaldığımı farketmiş, gelenin Tae olduğunu bildiğim için, "çıkıyorum!" Diye bağırmıştım.

Çabucak vücudumu durulayarak üzerime Taehyung'un bornozunu geçirdim. Sıcak suyun etkisiyle yüzüm kızarmıştı. Birkaç saat önce özenle yaptığım saçlarım sırılsıklam ve tel tel dağılmıştı şimdi.

"Sıhhatler olsun miniğim." Dedi Taehyung, banyodan çıkıp kocaman bornozun içinde minicik kalmış şekilde odasına ilerlediğimde.

Yatağında pijamalarıyla uzanmış telefonuyla ilgileniyordu. Beni görünce yüzündeki o içten gülümseme, içimdeki sıkıntıyı alıp götürecek cinstendi. Taehyung, iyiki vardı. İyiki.

"Teşekkür ederim Taetae." Dedim ben de ona gülümseyip. "Sıcak su cidden iyi geldi."

"Senin için pijama çıkarttım. Hemen giy de saçlarını kurutalım." Diyerek yattığı yerden kalkmış, çalışma masasının üstüne koyduğu pijamaları elime tutuşturmuştu.

"Sen giyin, ben de bize birer sıcak çikolata yapıp geliyorum." Dedi kapıdan çıkmak üzereyken ve çıkmadan önce de omuzlarımın düşmesine sebep olan o cümleyi kurmuştu. "Sakın hemen yatıp uyumayı falan düşünme. Daha bu akşamı konuşacağız."

Onu onaylayıp üzerimi çabucak giyinirken, yine içime o anlamsız sıkıntılar dolmaya başlamıştı.

Aslında bu geceyle ilgili söylenecek çok bir şey yoktu. Ama Taehyung'un beni rahat bırakmayacağını da biliyordum. Bu yüzden kaçışım olmayan o konuşmayı yapmadan önce banyoya geri dönmüş, o gelene kadar saçlarımı kurutmuştum.

"Evet." Dedi ikimiz de onun büyük yatağına yerleştiğimizde. "Anlat bakalım neler oldu partide? Ya da dur!" Diyerek kendi sözünü kesmiş, "önce oraya Daniel'la gelmeye nasıl ikna oldun ondan başla." Demişti sıcak çikolatasından kocaman bir yudum alıp heyecanlı heyecanlı.

"Daniel zaten en başında beni davet etmişti biliyorsun." Diye anlatmaya başlamıştım ben de. "Maçı kazanırsanız bir parti olacağını bile ondan öğrenmiştim hatta. Aslında gelmeyecektim de. Hiç öyle bir düşüncem yoktu. Partilere olan bakış açımı biliyorsun." Diyerek omuz silktiğimde beni onaylar biçimde kafasını sallamıştı hemen.

"Ama maçtan sonra ben sizi soyunma odasında bırakıp dışarı çıktığımda önce Mari yolumu kesti ve Jungkook'un normalde de benim yüzümden partilere katılmak istemediğini, ama bu partinin galibiyet partisi olduğunu, ya onu gitmesi için ikna etmemi ya da benim de Jungkook'un aklının bende kalmaması için partiye gelmem gerektiğini söyledi." Dedim.

"Mari'ye asla ısınamadım." Dedi Taehyung. "Tamam, güzel bir kız olabilir ama benim için sadece bu kadar. Jungkook'la ona gerçekten aşık olduğu için falan da takıldığını hiç sanmıyorum. Bence onun tek derdi popülerlik. Ve Jungkook da bunun için en iyi seçenek."

Ben, yorum yapmadan öylece onu dinlerken, o suskunluğumun sebebini anlamıştı.

Jungkook'un hayatına girip çıkan çok fazla insan olurdu ve biz bu duruma alışıktık. Onun, duygularını işin içine katmadan, yalnızca takılmak için birileriyle birlikte olduğunu bilirdik çünkü ve bu yüzden de hiçbiri hakkında yorum yapmazdık.

Fakat bu kez, bu birliktelik her zaman olduğu gibi birkaç gün sürmemişti.

"Bilemiyorum Tae.." dedim düşünceli bir ifadeyle. "Normalde iki-üç gün takılıp sonra "Jimin nolur şu kızı uzaklaştıracak bir şeyler yap. Kurtar beni" diye yanıma koşardı. Ama Mari'yle neredeyse bir aydır birlikte. Belkide gerçekten ondan hoşlanıyordur."

"Hadi ordan." Dedi Taehyung kıkırdayarak. Ve sonra yeniden ciddileşti. "Jungkook'un ona karşı duygusal bir şeyler hissetmediğine adım kadar eminim. Ama gerçekten de bu defa neden bu kadar uzun sürdüğünü ben de anlayamıyorum. Seninle bu konuda konuşmadı mı hiç?"

"Hayır." Dedim başımı iki yana sallarken. "Yalnızca bugün, ona Mari'yle mutlu musun diye sordum. Ve o da önce bu soruma biraz şaşırdı. Çünkü biliyorsun işte bugüne kadar buna gerek duymamıştık ve ben bir anda sorunca ister istemez duraksadı."

"Eee?" Dedi Taehyung yerinde dikleşerek. "Ne cevap verdi?"

"Mutluyum dedi." Dedim tebessümle. "Yani sanırım mutluyum, hiç düşünmedim bunu dedi."

"Sanırım ne amına koyayım?" Diye söylendi Taehyung. "Bıraksın bu mutluyum ayaklarını. Onun en mutlu olduğu an, senin yanında olduğu an. Mari'yleyken yüzü bile gülmüyor."

"Onlarınki artık takılmaktan çıktı Tae. Onlar baya baya birlikteler." Dedim. Bunun olmasına hala şaşırsam da gerçek buydu sonuçta. Bu Jungkook'un ilk uzun ilişkisiydi ve bu yüzden de içimde saçma bir endişe vardı. Belki de olmaması gereken bir endişe ama bunun Jungkook için bir ilk olması beni istemsizce böyle düşünmeye itiyordu.

Belki de ilk kez ciddi anlamda birinden çok hoşlanıyordu ve ilerde ona aşık olacaktı.

Eğer bu olursa, Mari, Jungkook'un ilk aşkı olacaktı.

Fakat bunun düşüncesi bile beni geriyordu. Onun için mutlu olmam gerekirdi çünkü o benim en yakın arkadaşımdı ama mutlu falan değildim. Çünkü Mari'ye hiç güvenmiyordum.

"Umarım söylediği gibi mutludur ve Mari'den gerçekten hoşlanıyorsa, onun yüzünden hayal kırıklığına uğramaz. İstediğim tek şey onun iyi olması."

"Hiç sanmıyorum." Dedi Taehyung da içimden geçenleri doğrulamak ister gibi. "Onunla mutlu değil. Olmayacakta. Bana belki ön yargılısın diyeceksin ama gerçekten böyle düşünüyorum ve bunu saklayacak da değilim. O kız bana hiç samimi gelmiyor. Her hareketinden anlayabiliyorum bunu. Bir kere kız seni ölümüne kıskanıyor ve en başından beri sana gıcık davranıyor. Bu bile ondan hoşlanmamam için yeterli bir sebep." Dedi sinirle.

"Aslında kıskanmasını anlayabiliyorum." Dedim elimdeki kupayla oynarken. "Sonuçta Jungkook ve ben çok yakınız. Üstelik Jungkook'u biliyorsun. Bana karşı aşırı korumacı davranıyor ve yanında Mari olması bile onu durdurmuyor. Benim de sevgilim bir başkasına böyle davransaydı, ben de ona gıcık olurdum."

"Sizin aranızdaki ilişkiyi tüm okul biliyor Jimin." Dedi Taehyung. "Bunu çoktan kabullenmiş olarak Jungkook'la birlikte olması gerekiyordu. Sonuçta siz bebeklikten beri birliktesiniz. Ben bile aranızdaki bağa saygı duyup sınırlarımı bilirken, onun böyle bir şeyi kabullenememe gibi bir lüksü yok. Üstelik yalnızca sana değil, bana bile yapmacık davranıyor. Jungkook'un etrafında kendisinden başka kimsenin olmasına tahammül edemiyor gibi. Çünkü ilgisinin yalnızca kendi üstünde olmasını istiyor fakat sen varken ne yazıkki hiç şansı yok." Diyerek alayla güldü.

"Bilmiyorum Tae, belkide biz fazla ince düşünüyoruzdur. Bırakalım da Jungkook kendi yaşasın ve görsün. Sadece bu işin sonunda üzülmesin yeter."

"Haklısın." Dedi beni onaylarken. "Mari'nin henüz Jungkook'a karşı bir yanlışını görmedim ama, zaman ilerledikçe göreceğimize çok eminim. Hatta bence istediği popüleriteyi elde ettiğinde Jungkook'u kendisi bırakacak. Ben sadece arkadaşımı düşünüyorum. Umarım ne yaptığını biliyordur."

"Umarım." Dedim ben de derin bir nefes vererek. Umarım biliyordur..

"Ee gelelim sana." Diyerek kaşlarını havalandırdı Taehyung. "Konuyu kaynatabileceğini düşünmedin heralde. Anlat bakalım nasıl gelişti bu partiye gelme olayı?"

"İşte Mari okulda öyle söyleyince zaten sinir olmuştum ama yinede gitmeye niyetim falan yoktu. Sonrasında akşam ben kitaplarla boğuşurken Jungkook'tan da "senin gelmeyeceğini biliyorum bu yüzden sormuyorum. Mari'yle gidiyorum, uyuma ve beni bekle" diye bir mesaj alınca istemsizce sinirim daha çok bozuldu ve ben de-" Dedim ama Taehyung cümlemi bitirmeme izin vermedi.

"Sen de dedin ki Daniel'la gideyim de Jungkook'u kanser edeyim."

Kocaman bir kahkaha patlattığında benimle dalga geçtiğini biliyordum.

"Hiç de bile!" Dedim benimkilerin üzerine uzattığı bacağına bir cimcik atarak. "Ben sadece Jungkook'un bana sen de gitmek ister misin diye sormadan, benim adıma karar vermesine bozuldum. Tamam, hiçbir partiye gitmek istemediğimi bildiği için soramadığının farkındayım. Kendine de partideyken öyle söyledi zaten ama işte dedim ya, önce Mari'nin bana öyle çıkışması sonra da Mari'nin söylediklerini destekler gibi Jungkook'un benim adıma karar vermesine sinir oldum işte. Hem benim partilere gitmememin en büyük sebebi de Jungkook'un partide beni cebine saklamaya çalışması. Çünkü ne zaman kalabalık bir yerde olsak, birileri benimle ilgilenmeye başladığında mutlaka bir olay çıkarıyor ve beni kalabalıktan uzaklaştırmaya çalışıyor bunu biliyorsun. Ama bu defa Mari'yle olacağı için, olay çıkartmayacağını düşündüm. Hem sen de orda olacaktın. Bu yüzden içim daha da rahattı ve bir anda gelip eğlenmeye karar verdim işte" Dedim çok konuşmaktan kuruyan boğazımı sıcak çikolatamla ıslatırken.

Taehyung da ilgiyle beni dinlemiş, "onun sana olan zaafı ve korumacılığı, yanında kim olursa olsun değişmez." Demişti.

"Daniel'a gelirsek de zaten başından beri bana partiye gidelim diyen oydu. Bu yüzden de partiye gitmeye karar verdiğimde onun bana attığı mesaja olumlu cevap verdim. Onun bana bir zararı yok bunu biliyorsun." Dedim yüzüm düşerken.

Şimdi baktığımda her şey saçma geliyordu ama gerçekten de böyle olmuştu işte.

"Daniel güvenilmez biri gibi görünebilir ama o senden gerçekten hoşlanıyor. Bunu görebiliyorum." Dedi Taehyung ciddiyetle. "Senin yanında heyecanlanıyor, o cool hareketleri yerini çocuksu olanlara bırakıyor. Bu yüzden onu senin açından bir tehlike olarak görmüyorum. Hatta ona bir şans versen, senden başkasını gözünün görebileceğini sanmıyorum." Dediğinde, onun da benim gibi düşünmesi içimi rahatlatmıştı.

"Taehyung.." dedim biraz mızmızlanarak. "Ben daha yönelimimi bile bilmiyorum, böyle bir durumda ona nasıl şans verebilirim ki?"

"Birilerine şans vermeden yönelimini keşfetmeyi nasıl düşünüyorsun peki?" Dediğinde omuzlarım iyice düşmüştü.

"Tamam tamam." Dedi başım öne düştüğü için aşağıya sarkan yanağımdan bir makas alıp keyifle kıkırdarken. "Abin sana yardım edecek üzülme."

"Aman kalsın." Dedim ben de eline hafifçe vurup aklıma gelen anıyla kahkaha atarak. "

"Abim en son birlikte gay pornosu izleyelim diye tutturduğunda, videonun beşinci dakikasında tuvalete gidip kendini çekmişti."

"Ama ne yapayım ya.." dedi isyan eder gibi. "Çocuklar çok seksiydi. Senin için arşivimin en favori videosunu açmıştım. Ben her izlediğimde böyle etkilendiğim için, senin minik de kalkar dedim ama, sen gülmekten yerlerde yuvarlanmayı tercih ettin."

"E çünkü çok komiktin." Dedim gülmeye devam ederken. "Koşarak tuvalete kaçtın ve söylene söylene duşa attın kendini."

"Ha ha ha aman ne komik." Dedi yüzünü buruşturarak. "Hem yönelimini bulmak için, birine kaldırmak yetmez." Dedi tüm bilmişliğiyle. O da Jungkook ya da Daniel kadar olmasa da birileriyle takılır, keyfine bakardı.

Üstelik Taehyung, Jungkook gibi heteroseksüel değil, biseksüeldi.

"Sonuçta biz 18 yaşında olsak da hala ergen sayılırız ve bilinenin aksine gayler kadınlara kaldıramaz diye bir şey yok. Hormonlarımız en üst seviyede olduğu için istersek oyuncak ayıya bile kaldırabiliriz. Sadece gerçekten gaysen, kadınlardan erkeklerle olduğundaki kadar zevk almazsın hepsi bu." Dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bunu bilmiyordum işte.

"Önemli olan duygular Jimin. Belki benim gibi biseks olabilirsin. Ve hem kadınlarla hem de erkeklerle duygusal bir şeyler de yaşayabilirsin. Ya da sadece kadınlarla veya erkeklerle. Ama sen kendine bunun için hiç şans tanımıyorsun."

Haklıydı. Bugüne dek kimseye karşı duygusal bir şeyler hissetmemiştim. Ne bir kıza, ne de bir erkeğe. Çünkü hem bu yaşta ciddi ilişkiler içinde olmak bana çok mantıklı gelmiyordu hem de ailemin ve çevremin sevgisi beni yeterince besliyordu.

Özellikle Jungkook'a olan sevgim, bugüne kadar duygusal bir boşluğa düşmeme izin vermemişti. Çünkü ona olan sevgim zaten sonsuzdu. Ucu bucağı yoktu. İlişkiler, aşklar bir gün biterdi ama ben onu sonsuz seviyordum ve ne olursa olsun bu sevgim hiç bitmeyecek, tükenmeyecekti.

Bu yüzden de ailem ve arkadaşlarım dışında bir sevgiye ihtiyaç duymamıştım hiç. Ama artık ben de en azından hem yönelimimi anlayabilmek hem de kendimi keşfetmek istiyordum. Kimseye aşık olacağımı düşünmesem bile, ben de her sağlıklı insan gibi randevuya çıkabilir, birilerinden hoşlanabilirdim. Sonuçta etrafımdaki herkes bunu yapıyordu ve bu çok normaldi.

"Haklısın.." dedim Taehyung'a. Belki benim de artık birilerini hayatıma almamın zamanı gelmiştir."

"İşte benim oğlum." Dedi. Keyfi yerine gelmişti. "Hayatımızın baharındayız Jiminie. Bu yüzden eğlenmek ve keyif almak hepimizin hakkı. Ben sana kimseyle sevgili ol da demiyorum ama en azından yeni insanlarla tanışman ve bizim dışımızda da sosyalleşmen gerek. Tabi.." dedi dudakları alayla kıvrılırken. "Jungkook beyimiz buna izin verirse."

"Ondan izin isteyen yok." Dedim kaşlarımı çatıp. "Evet beni korumaya çalışmasına ve kısıtlamasına biraz da ben müsaade ediyorum çünkü aramızda sorun çıksın istemiyorum ama sonuçta o hayatına bakmaya devam ediyor ve yıllardır istediği gibi takılıyor. Ben bugüne kadar ona nasıl müdahale etmediysem o da bana edemez."

"Bundan biraz şüpheliyim." Dedi Tae bacaklarımın üzerindeki bacaklarını çekip bağdaş kurarak.

"Herifin bazen bana bile tahammülü yok. Beni sevdiğini ve çok iyi arkadaşlar olduğumuzu biliyorum ama konu sen olduğunda seni benimle bile paylaşmaktan nefret ediyor biliyorsun. Hele ki seni öptüğüm zaman.." diyerek kıkırdadığında, "bazen sırf onu sinir etmek için bile öpüyorum seni ve her seferinde ya engellemeye çalışıyor ya da yetişemediyse kaşları çatılıp dili ağzında dönüyor. Çok tatlı."

"Yaa.." dedim ben de onu onaylarken. Cidden çok tatlı."

Tatlıydı. Her hali tatlıydı o tavşanın. Beni sahiplenmesini de seviyordum ve bu ilgisine çocukluğumuzdan beri alışmıştım da ama bazen dozunu tutturamıyor ve beni deli ediyordu. En azından Taehyung'a karşı böyle yapmamalıydı mesela. Çünkü o benim için bir tehdit değildi. Acaba gerçekten ilerde bir sevgilim falan olsa ne yapacaktı merak ediyordum.

Alışacaktı. Ben nasıl onun hızlı hayatına alıştıysam o da alışacaktı ve kabullenecekti bir şekilde.

"Daniel'la dans etmene bile izin vermedi." Diye konuştu Tae. "Hem de Mari yanındayken. Bazen onunla oturup ciddi ciddi bu konuyu konuşmak istiyorum ama beni her seferinde geri püskürtüyor. Bence asıl kafası karışık olan o." Dedi omuz silkip. "Bu aşırı hareketlerinin altında yatan sebebi biraz düşünse bence nedenini bulabilir."

"Ne demek istiyorsun?" Dedim alacağım cevap beni tedirgin ederken. Bir imayı daha istemiyordum çünkü. Taehyung, bu konu hakkında bizimle sürekli alay ederdi ve şakalar yapardı zaten ama bu defa ciddiydi. Yüzü düşünceliydi ve dalga geçer bir ifadesi de yoktu bu yüzden yerimde rahatsızca kıpırdanmadan edemedim.

"Bak Minie, tamam siz bebekliğinizden beri her anı birlikte geçirdiniz. Birlikte büyüdünüz ve bugüne kadar da hiç ayrılmadınız. Bu yüzden seni benimseyip, korumak istemesini ve bu kadar değer vermesini anlayabiliyorum ama.. Jungkook'un hareketleri bundan çok daha fazlası olduğunu düşündürüyor bana." Dedi gözlerime bakarken.

"Yani bence sana karşı beslediği sevgi, kardeş sevgisi falan değil."

"Saçmalıyorsun." Dedim başımı iki yana sallayıp. Bizim dışımızda herkes, böyle imalarda bulup duruyordu ama biz gerçeğin ne olduğunu biliyorduk sonuçta.

"Taehyung bizi en iyi tanıyan insanlardan biri de sensin. Nasıl böyle düşünürsün?" Diye sordum ona. O benim ruh ikizimdi ama ilk kez benimle ilgili bir konuda yanılıyordu.

"Sizi en iyi ben tanıdığım için bunu söylüyorum ya zaten Jimin." Dedi kararlılıkla. "Bak.. Her insanın kendine en yakın gördüğü bir arkadaşı olur ve o, onun için herkesten farklıdır. Birlikte büyüdüğü ya da bir sürü şeyler paylaştığı. Ama siz farklı bir boyuttasınız. Ben de sizin en yakınınızım ama sen Jungkook'un beni bir kez bile birinden kıskandığını gördün mü? Ya da şöyle sorayım.." dedi yüzünde minik bir gülümseme oluşurken.

"O partide ben de vardım bugün biliyorsun. Sen bana, partiye gittiğim için sinirlenip bir anda fikrini değişterek çıkıp partiye geldin mi? Ben cevaplayayım hayır."

"Bunun onu kıskanmamla alakası yok." Dedim ne söylemeye çalıştığını anlayıp. "Etrafımdaki herkes Jungkook'un bana aşık olduğunu ya da bizim çift olduğumuzu düşündüğünü söylemesinden de sıkıldım. Sen bile böyle düşünüyorsan, ben insanların tepkilerine neden şaşırayım ki?" Dediğimde sırtını yataktan ayırmış, elimizdeki kupaları komodinin üzerine koyarak küçük ellerimi, kocaman ellerinin arasına almıştı.

"Amacım seni sinirlendirmek değil." Dedi elimin üzerine bir öpücük kondurarak. "Ben sadece ikinizin de "en yakın arkadaş" adı altında yaşadığınız şeyleri farklı bir gözle de görebildiğim için söylüyorum sana bunları ve ikinizin de bunu kabullenmeyeceğini zaten biliyorum. Ama o kendi hayatına bakıyorsa, senin de bakman gerek. Beni anlıyorsun değil mi bebeğim? En azından birilerine karşı bir şeyler hissedip hissetmeyeceğini de ölçmüş olursun böylece. Ve eğer ben yanılıyorsam gelip ikinizden de özür dileyeceğim."

"Dileyeceksin." Dedim başımı hızla sallayıp. "İkimizden de özür dileyeceksin Kim Taehyung. Çünkü biz hiç kimse kabul etmek istemese de yalnızca en yakın arkadaşlarız ve öyle kalacağız."

Tanrı aşkına! Neden ruh eşim bile beni anlamıyordu ki? Jungkook ve ben hep böyleydik işte. En başından beri böyleydik. Tamam liseye geçtiğimiz ve büyüdüğümüzde Jungkook'un korumacılığı en üst seviyeye ulaşmış olabilirdi ama onun tek amacı benim üzülmemi, kırılmamı engellemekti. Ben ona onun kadar müdahale etmiyordum çünkü onun kimseyi takar bir havası olmamıştı bugüne kadar. Benim kadar hassas değildi. Yalnızca gönül eğlendiriyordu işte ve ben de buna saygı duyuyordum hepsi buydu.

Ama Mari'yle takılma işini biraz uzattığı için, ister istemez duygusal bir şeyler hissedebileceğini düşünüyor ve Mari'ye de güvenmediğim için onun için endişeleniyordum. Tüm olay buydu. Daha fazlası değil. Bunu anlamak bu kadar zor olmamalıydı.

"Pekala" dedi Taehyung gerildiğimi anladığı için gülümseyerek. "Hadi artık yatalım hm saat çok geç oldu. Gel bakalım güçlü kollarıma. Hazır Jungkook tavşanı yokken seni biraz sarıp sarmalayayım."

"Tamam." Dedim kısık sesimle ve onun hemen yanına uzanıp başımı göğsüne yaslayıp, söylediği gibi beni uzun kollarıyla sarmasına izin verdim.

Her gece Jungkook'la uyumaya alışık olduğum için biraz garip hissediyordum ama o bu gece sevgilisiyle uyumayı tercih etmişti ve benim buna laf söylemeye hakkım yoktu. Bu yüzden Tae'nin portakal kokusuna bıraktım kendimi ve uyumaya çalıştım.

"Ne olursa olsun.." dediğini duydum Taehyung'un uykuya dalmadan önce. "Ben hep yanında olacağım. Güzel uykular civcivim."

"Sana da kaplanım." Diye fısıldadım ve gözlerim istemsizce kapandı.

Kaç saat uyudum, ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama uykumun çok da derin olmadığı bir anda, saçlarımın üzerinde tanıdık parmaklar hissettim fakat yine de açamadım gözlerimi. Göz kapaklarım çok ağır geliyordu bana.

"Bensiz nasıl uyuyabildin?" Diye sordu fısıltıyla kulaklarımın en aşina olduğu ses ve sonra yanağıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.

"Ben sensiz bir dakika bile uyuyamıyorum biliyor musun?" Dedi kısık ama sitemli sesiyle.

Gelmişti.

Saat kaçtı, Taehyung'un evine bu saatte nasıl gelmişti hiçbir şey bilmiyordum ama Jungkook gelmiş ve Tae'nin olması gereken yerde, tam yanımda uzanıyordu şimdi.

"İnatçısın." Dedi uyuduğumu düşünüp beni bana şikayet ederken. "Çok inatçısın sen. Beni dinlemeden yanımdan bir anda çekip öylece gittin. Bu yüzden sana çok kızgınım." Diyerek parmaklarıyla yüzümü okşamaya devam etti.

Kalbim çarpıyordu. Uyumadığımı anlayacak diye ödüm kopuyordu şimdi. Fakat o içimi sıcacık etmeye devam etti sözleriyle.

"Ama sana ne kadar kızgın olursam olayım, günün sonunda ben hep yine senin kollarında olacağım." Dedi sesi daha da kısılırken.

Vücudunu düzgün bir pozisyona sokup bir kolunu başımın altından geçirirken beni uyanmamdan korkar gibi yavaşça kendine çekti ve her geceki uyku pozisyonumuzu almamızı sağladıktan sonra yüzüm onun boynuna, kokusuna gömüldüğü için derin bir nefes çektim içime gülümsememi bastırmaya çalışarak.

"Çünkü.." dedi dudaklarını son kez alnıma bastırıp beni sımsıkı sarıp sarmalarken.

"Benim ait olduğum tek yer, senin kolların."

Jeon Jungkook, her gece olduğu gibi, bu gece de ayrı uyumamıza izin vermemiş, bana gelmişti. Ait olduğu yere.

İşte şimdi dünyanın en huzurlu uykusunu uyuyabilirdim. Onun kokusuyla, onun kollarında..

BÖLÜM SONU.

Umarım beğenmişsinizdir. Sakin bir bölümdü ama sonraki bölümde, kaosumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz çünkü.. kaplan, civcivin gözünü açtı. (:

İyi geceler hepinize, çokça öptüm

LUNA🌙

.

Continue Reading

You'll Also Like

50.5K 5.5K 12
Bir zamanlar anılarında tıkılı kalan ben, geleceğin olmak istiyorum. @busanside 230317 - 080817
39.8K 2.1K 40
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
50.2K 4.8K 51
- Bütün haklar @ommanamu aittir. - "jungkook," diye fısıldadı jimin aşık olduğu adamın toprak kahvelerine bakarken. "sana yirmi bir yalan ve bir tan...
180K 11.3K 29
Çok neşeli ve pozitif biri olan Byun Baekhyun, mutlu bir aileye, inanılmaz arkadaşlıklara ve sevilen bir erkek arkadaşa sahip olan biri olarak tanını...