İKİ YARALI |Tamamlandı|

By bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... More

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 32
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 38

3.5K 208 23
By bayanclara

Oy ve yorumların üzerine biraz daha düşersek çok sevinirim, keyifli okumalar.🥀

"Ya neden bizle gelmiyorsun?" diye soran Sezen'e döndüm.

"Batu, alışverişi onunla yapmamı istiyor. Selin'in partisindeki kıyafetimi gördükten sonra bana güvenmediğini söyledi," dediğimde kıkırdadılar. İki ay önce Selin'in doğum günü için bir elbise almıştım. Biraz fazla miniydi ve dolayısıyla sinirlenmişti.

"O zaman biz gidelim, siz de Batu'yla çıkarsınız," diyen Gökçe'yi kafamı sallayarak onayladım ve yanlarından ayrıldım. Bu hafta sonu mezuniyet partimiz vardı ve onun için elbise almaya gidecektik ama Batu kesin bir dille kızlarla gitmemi istemediğini belirtmişti. Bu yüzden alışverişe onunla gitmek zorundaydım.

Fakültenin kapısından çıktığımda Batu'nun her zamanki yerinde beklediğini gördüm ama bu sefer yanında biri daha vardı. Konuştuğu çocuğun arkası bana dönük olduğu için sarı saçlarından başka bir şey göremiyordum. Seri adımlarla yanlarına ilerleyip Batu'nun yanında durduğumda gördüğüm kişiyle kalakaldım. Kaşlarımı kaldırarak "Sen?" diye mırıldandığımda, o da şaşkınlıkla güldü ve "Evet ben," dedi. Batu bir anda kolumdan tutarak beni kendine çekince, gözleri Batu'nun beni tutan eline kaydı ve kaşları çatıldı.

"Onu tanıyor musun?" diye soran Batu'ya çevirdim kafamı.

"Hayır, yani dün çarpışmıştık."

Çocuk "Dünya ne kadar küçük değil mi Uygur? Dün çarptığım kız senin," dedikten sonra gözlerini bana çevirdi ve beni baştan aşağı süzdü. Gözleri elimde takılı kaldığında yüzüğüme baktığını fark ettim.

"Hadi be, evli misiniz?" dedi gözlerini büyüterek.

"Hayır, nişanlıyız," diye cevap verdim.

"Ah, öyle mi? O halde şanslısın. Yani Batu'dan ayrılmak için hala fırsatın var," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Yazık oldu diyorum. Hâlbuki seninle iyi geçineceğimizi düşünmüştüm," dediğinde Batu "Cüneyt, daha fazla saçmalamadan defol git," dedi dişlerini sıkarak.

"Sakin ol Uygur," dedi laubali bir tavırla. "Zaten bu saatten sonra onunla işim olmaz. Ama hala neden bütün güzel kızların sana bağlandığını anlamış değilim."

Batu "Cüneyt, yürü git diyorum! Belanı mı arıyorsun?" diye bağırınca ben bile korkmuştum ama Cüneyt korkmak bir yana, deli gibi sırıtıyordu.

"Pekâlâ, gidiyorum ama geri geleceğim. Görüşeceğiz... Seninle ve bu güzellikle," dedikten sonra bana göz kırptı ve arkasını dönüp gitti.

"Ulan ben senin!" diye bağırıp Cüneyt'e doğru adım atan Batu'yu kolundan tutup durdurdum.

"Batu ne olur sakin ol," dediğimde gözleri beni buldu ve derin bir nefes aldıktan sonra beni kendine bastırıp sıkıca sarıldı. Saçlarımı koklayıp öptükten sonra beni kendinden ayırdı ve elimi tutup peşinden sürüklemeye başladı. Hiçbir şey söylemeyerek beni çekiştirmesine izin verdim ama alışveriş merkezine gittiğimizi anlayınca Batu'yu kolundan tutarak durdurdum ve "Elbiseyi yarın da bakabiliriz, acelemiz yok," dedim.

Gergin bir şekilde "Bugün bakalım," deyince, itiraz edersem daha da gerileceğini düşünüp karşı çıkmadım.

Alışveriş merkezine gelince teker teker dolaştık mağazaları. Ben kıyafet bakarken Batu şaşırtıcı bir şekilde sadece yanımda sessiz bir şekilde bekliyordu. Yüz ifadesi bir şeyler düşündüğünü belli ediyordu ama sormaya çekiniyordum. Bu yüzden de hoşuma giden elbiseleri ona göstermekle yetiniyordum. O da sadece kafa sallayarak beğenip beğenmediğini belli ediyordu.

Sonunda deneme kabinlerine gidip beğendiğim birkaç elbiseyi denedim. Aralarından en çok siyah elbise hoşuma gitmişti. Giyip Batu'ya gösterdiğimde o da onaylayınca almaya karar verdim. Zaten bu halde çok da dolaşmaya gerek yoktu.

Üzerimi değiştirip kabinden çıktıktan sonra Batu elbisenin parasını ödedi ve alışveriş merkezinden ayrılıp eve doğru yol aldık.

ღ ღ ღ

"Melis!"

Gözlerimi aynadan ayırarak odama dalan Batu'ya baktım.

"Efendim?"

Batu'nun gözleri üzerimde takılı kalırken "Muhteşem görünüyorsun," dedi. Gülümseyerek teşekkür ettim. Odaya neden daldığını merak ederek yüzüne bakıyordum ama o hala beni izlemekle meşguldü. Konuşmayacağını anlayınca gülümseyerek "Bir şey mi diyecektin?" diye sordum.

"Ha, şey, geç kalıyoruz diyecektim."

Kafamı sallayarak onu onayladıktan sonra yatağımın üzerindeki çantamı alıp "Gidebiliriz," dedim. Batu'yla dedemlere veda ettikten ve bizi beklememelerini söyledikten sonra evden ayrıldık. Bahçe kapısının önündeki dedemin arabasına bindikten sonra da yola çıktık.

ღ ღ ღ

Parti rutin bir şekilde devam ediyordu. Selin bizim bölümden bir çocukla dans ederken, Sezen de sevgilisiyle dans ediyordu. Bizse diğer kızlarla oturmuş konuşuyorduk ve tabii Batu da hemen yanımda oturuyordu.

Okulun müzik grubunun çaldığı şarkı bir anda durunca herkesin gözü ister istemez sahneye döndü. Bende herkes gibi sahneye baktığımda gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Çünkü elinde mikrofonu tutan Cüneyt, gözlerini Batu'ya dikmişti. Batu'nun vücudunun gerildiğini fark edince onu sakinleştirmek istercesine elimi elinin üzerine koydum ve başparmağımla elinin üstünü okşamaya başladım.

Cüneyt gözlerini üzerimizden ayırdıktan sonra diğer masalara döndü.

"Selam millet, ben Cüneyt. Belki tanırsınız, mimarlık fakültesindeki Batu Uygur'un eski bir tanıdığıyım."

Tanıyanların gözleri bize döndü.

"Ayrıca tanıyanlar bilirler ki Batu, Melis adında mavi gözlü bir güzelle nişanlı. Üstelik duyduğuma göre de Melis'in sesi epey güzelmiş."

Kızlar kafaları karışmış bir şekilde bana bakıyorlardı. Batu elimi acıtacak kadar çok sıkıyordu. Ben ise şokla Cüneyt'i dinliyordum.

"Demem o ki, acaba Melis buraya gelip bize bir şarkı söyler mi? İzin verir misin, Uygur? Nişanlın, kulaklarımızın pasını silebilir mi?"

Ne yapmaya çalışıyordu bu? Biraz daha konuşmaya devam ederse Batu ortalığı yıkacak ve Cüneyt'in enkaza dönmesine neden olacaktı.

Batu birden hızla ayağa kalkınca korkuyla ben de fırladım.

"Batu, ne olur sakin ol. Benim için," diye mırıldandığımda gözleri beni buldu. Elini yanağıma koyup "Korkma prenses, bir şey yapmayacağım," dedikten sonra Cüneyt'in yanına yani sahneye doğru ilerlemeye başladı.

Cüneyt alayla "Aa, yanlış anladın galiba Uygur. Seni değil, Melis'i çağırmıştım ben," dediğinde yavaş yavaş bende sinirlenmeye başladım. İyi bir dayağa ihtiyacı vardı ama bu ihtiyaç burada, herkesin içinde giderilmemeliydi.

Batu, Cüneyt'in yanına çıkıp elinden mikrofonu aldı. Yüzünde bir sırıtış vardı, alaycı bir sırıtış.

"Kimi çağırdığını gayet iyi anladım ama buna izin vermem," dedi Cüneyt'e dönüp.

Cüneyt'in suratından bozulduğu belli oluyordu ama kısa sürede topladı kendini.

"İzin vermezsin? Şarkı söylemek için senden izin mi alması gerekiyor? Sahibi misin onun?"

Resmen 'Gel beni döv," diyordu. Batu'yu bırakın, benim bile ağzının ortasına çakasım gelmişti ama Batu sakindi, hatta çok fazla sakindi. Ya da öyle bir izlenim bırakmaya çalışıyordu.

Batu partidekilere dönerek tiksintiyle "Beni kendiyle karıştırdı galiba," dedi ve devam etti. "Nişanlımın sesinin çok güzel olduğunu biliyorum ve bu yüzden o sesin bana özel kalmasını istiyorum. Sevdiklerimi de sevdiklerime ait olan şeyleri de başkalarıyla paylaşmayı pek sevmem. Melis benim sevgilim olduğuna ve sesi de Melis'e ait olduğuna göre... Uzatmıyorum, anladınız siz," deyip göz kırptığında salonu kıkırdama sesleri doldurdu. Cüneyt'in suratı ise sinirden olsa gerek kızarmıştı.

"Arkadaşlar siz çalmaya devam edin," diyerek mikrofonu grubun solistine uzattı ve Cüneyt'e sert bir bakış atıp yanımıza geldi. Beraber eski yerimize geçtiğimizde elini tutup "Kötü bir şey yapacaksın diye çok korktum," diye mırıldandım.

"Seni üzecek bir şey yapmam prenses," diyerek gözlerimin içine baktığında gülümsedim. Daha sonra elini bırakmadan etrafa bakındım. Cüneyt ortalarda görünmüyordu. Onun kim olduğunu hala öğrenememiştim. Batu'ya o günden sonra kaç kere Cüneyt'in kim olduğunu sorarsam sorayım beni sürekli geçiştirmişti ama Cüneyt belası bir türlü peşimizi bırakmamıştı.

İlk başlarda gergin olsam da partinin kaldığı yerden devam etmesi ve Cüneyt'in tekrar gelmemesi keyfimi yerine getirmişti.

İlerleyen dakikalarda Batu bize içecek bir şeyler alıp geldi. Tam elindeki bardaklardan birini bana uzatıyordu ki bir anda eli kaydı ve bardaktaki meyve suyunun birazı üzerime döküldü. Hızla ayağa fırlayıp elbisemi tuttum, batmıştı. Sinirle Batu'ya döndüğümde her suç işlediğinde yaptığı gibi masum bakışlarla bana baktığını gördüm ve ister istemez yumuşadım. "Özür dilerim, peçete getireyim mi?" dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Lavaboya gitsem iyi olacak."

"Bende geleyim mi?" deyince "Saçmalama Batu," dedim. "Sen otur, ben hemen gelirim," dedikten sonra lavaboya doğru ilerledim. Lavaboya girdikten sonra aynadan kendime baktım. Allah'tan elbise siyahtı da leke fazla belli olmuyordu.

Peçe almak için duvardaki makineye doğru ilerledim. Bu sırada arkamdaki kapının açılıp kapanmasıyla lavaboya birinin daha girdiğini anladım ama dönüp bakmadım. Peçeteyi kopardıktan sonra suya tutmak için musluğa ilerlediğim anda aynadan gördüğüm kişiyle hızla arkama döndüm.

Şaşkınlıkla "Ne işin var senin burada?" diye sordum.

"Merak etme, çok da meraklı değilim kızlar tuvaletine girmeye. Sadece sana söylemem gereken birkaç şey var," deyip karşımdaki duvara yaslandı.

"Bana söylemen gereken ne olabilir Cüneyt? Ayrıca seni dinlemek istemiyorum," dedim. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum.

"Beni tanıyor musun?" diye sordu beni takmayarak.

"Ne?"

"Benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Kim olduğunun umurumda olduğunu mu sanıyorsun?" diye sordum alayla.

"Bak sen," diyerek güldü. "Seni anlıyorum ama beni umursamamakla hayatının hatasını yapıyorsun. Zira ben Yeliz'in sevgilisiyim," dediğinde kalakaldım. Ne yani Yeliz'in eski sevgilisi miydi? Bu gerçek kafamı daha da karıştırırken daha fazla onun yanında durmak istemediğim için "Anlattığın şeyler beni ilgilendirmiyor. Dolayısıyla da dinlemek istemiyorum," diyerek lavabodan çıkmak için bir adım attım ama söylediği şeyle yeniden duraksadım.

"Seni değil belki ama nişanlını çok yakından ilgilendiriyor."

Tekrar ona döndüm. "Sizin aranızdaki ilişki neden Batu'yu ilgilendirsin?"

Birden "Batu yüzünden hiçbir zaman düzgün bir ilişkimiz olmadı!" diye bağırınca yerimde sıçradım. Gözleri ateş saçıyordu.

"Batu, Defne'yle çıktığı zamanlar tanışmıştım Yeliz'le," diyerek konuşmaya devam etti. "Ve ona âşık olmuştum! Onu deli gibi seviyordum ama o Batu'yla ilgileniyordu! Onun ilgisini çekebilmek için yapmadığım şey kalmadı. Tek bir şey bile! Batu'nun onu terslemesi dahi onu vazgeçirmiyordu. Ne o Batu'dan vazgeçiyordu ne de ben ondan. Yeliz Batu'dan yüz bulamadıkça sinirleniyordu ve onu ben sakinleştiriyordum.

Batu'nun onu azarladığı günlerden birinin akşamı bana geldi. O güne kadar hep sineye çekmiştim ama o gece dayanamadım. Sürekli ikinci planda olmaktan bıkmıştım. Benimle avunmasından bıkmıştım. Bağırıp çağırdım. Tersledim onu. Benden öyle bir şey beklemediği o kadar belliydi ki! Bu sefer ben onu değil, o beni sakinleştirmeye çalıştı.

Sonra nasıl oldu bilmiyorum ama biz o gece birlikte olduk. Ben ona âşık olduğumdan beri hep Yeliz'in ilki olmayı hayal etmiştim ama olamadım. Yeliz'e benden önce başkasının dokunduğunu öğrenmek beni mahvetti. Yeliz'in ilki değildim. Ondan sonra tekrar deliye döndüm. Bağırıp çağırmaya, yıkıp dökmeye başladım ve ne öğrendim biliyor musun? Yeliz'e ilk kimin dokunduğunu öğrendim. Kimmiş biliyor musun? Parmağındaki yüzüğün sahibi!"

"Ne?" diye fısıldadım şaşkınlıkla. "Ne saçmalıyorsun sen?" Ses tonum çok aciz çıkmıştı.

"Batu, Yeliz'le birlikte olmuş! Yeliz'in ilki olmuş!"

"Yalan söyleme!" diye bağırdım. İnanmıyordum. İnanmak istemiyordum. Böyle bir şeyi kaldıramazdım.

"Batu'ya sor bakalım yalan mı, değil mi? Ben alıştım, sen de alışırsın elbet. Ama söyleyeceğim şey bu değildi. Önce bir dinle sonra toptan girersin depresyona."

Bir de alay ediyordu. Susmadı, devam etti konuşmaya. Halim yoktu ama dinledim. Ne anlattıysa hepsini dinledim.

"Defne öldükten sonra Batuların taşındığını öğrendim. Yeliz çok kötü oldu ve yine bana sığındı. Geri çeviremedim. Nasıl çevirebilirdim ki? Seviyordum. Onu deli gibi seviyordum.

İki ay, tam tamına iki ay beraberdik. O soğuk olsa da, beni sevmese de, ben benim sevgimin ikimize de yeteceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı. Benden sıkıldığını söyledi, beni sevmediğini. Bir şey diyemedim. Ne diyebilirdim ki? Ona karşı çıkmadım, ayrıldık. Ayrı olsak da ondan haber almaya hep devam ettim. Yeliz'in ailesiyle de arası bozuktu. En sonunda babası bir gün dayanamadı ve onu başka bir şehre, halasının yanına gönderdi. Orada bitirdi liseyi. Sonra üniversite için İstanbul'a gideceğini öğrendim. Ondan uzak kalmaya dayanamadığım için bende buraya geldim ve onu gizlice takip etmeye başladım. Sonra onu gördüm, Batu'yu. O ilk gün Yeliz'in Batu'ya nasıl sarıldığını gördün değil mi? Sen de vardın orada. Kalbimdeki yıkımın ne kadar büyük olduğunu anlayabiliyorsundur belki.

Onu birkaç gün öyle takip ettim ama daha sonra dayanamayıp karşısına çıktım. Kavga ettik. Sonra bir gün Batu'yla senin sevgili olduğunuzu öğrenmiş. Eskiden olduğu gibi yine bana geldi ve o biz uzun bir zamanın ardından beraber olduk. Ondan sonra yumuşamaya başladı. Yakın değildi ama terslemiyordu da.

Sizden uzak durması için okulunu değiştirmesini söyledim. Hiç beklemiyordu ama kabul etti ve kaydını aldırdı. Beraber başka bir üniversiteye geçtik. Aradan uzun zaman geçti. Eskisinden de iyi gibiydik. İlk defa inanmaya başlamıştım. İlk defa onunla evlenme hayali uzak gelmiyordu bana ta ki sizin nişanlandığınızı duyana kadar. Ben sizinle ilgilenmeyi bıraktığını sanıyordum. Yani nerden öğrendiğini bilmiyorum.

Sizin nişanlandığınızı duyduktan sadece birkaç gün sonra bir anda yok oldu. Kayboldu. Kaçtı. Nereye gittiğini bilmiyordum. Ailesi bile bilmiyordu. Neredeyse bir yıl olacaktı ve Yeliz'i aramadığım yer kalmamıştı ama bulamamıştım. Sonra... Sonra ne oldu biliyor musun? Tam bir hafta önce öldüğünü öğrendim. Gece yarısı sarhoş piçin teki ona çarpıp kaçmış. Bu ne demek biliyor musun? Yeliz'in ölmesinin sebebi Batu! Her şey o Allah'ın cezası yüzünden oldu! Her şey Yeliz ona âşık olduğu için oldu! Batu olmasaydı Yeliz bana âşık olabilirdi! Batu olmasaydı Yeliz hala yaşıyor olabilirdi!"

Ağlıyordu. Bağırıyordu. Delirmiş gibiydi ve ondan korkuyordum. Yine de sakin kalmayarak "Ölmesinin Batu'yla ne alakası var?" diye bağırdım.

"Hepsi onun yüzünden! O olmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı, hiçbiri!"

"Onu doğduğu için suçladığının farkında mısın?" dedim hıçkırarak.

"Ah! Anlamıyorsun! Anlamayacaksın! Ona olan aşkın senin de gözünü kör etmiş! Ne desem anlamayacaksın! Ama görecek. Gününü göstereceğim ona! Öyle bir şey yapacağım ki, bu dünyaya geldiğine pişman olacak! Görecek! Göreceksiniz!" diye bağırdı ve çıkıp gitti.

Düşmemek için lavaboya tutundum. Gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Hepsi yalandı. Yalan olmalıydı. İnanmak istemiyordum. Aklım karmakarışıktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Ben, hiçbir şey bilmiyordum.

Derin bir nefes aldıktan sonra aynadan kendime baktım ve düşünmeye başladım.

Cüneyt'e inanıyor muydum? Batu böyle bir şeyi yapmış olabilir miydi?

Kafamı iki yana salladım. Yapmazdı. Hödüklük yapardı, gıcıklık yapardı, odunluk yapardı ama böyle iğrenç bir şey yapmazdı. Peki ya Cüneyt bunları neresinden uyduruyordu? Belki de Yeliz Cüneyt'i kandırmıştı? Olamaz mıydı? Kulaktan duyma bir şeyin, hele ki kaynağı Yeliz olan bir haberin doğruluğundan nasıl emin olacaktım?

Kafam karmakarışıktı ve tek emin olduğum şey Cüneyt'e inanmadığımdı.

Musluğu açıp soğuk suyu yüzüme çarptım. Gözlerim aynadan elbiseme kayınca meyve suyu dökülen yerin kurumaya başladığını gördüm. Umursamadım ve üstüme başıma çeki düzen verip lavabodan çıktım.

Masaya geldikten sonra Batu'nun yanına oturdum. Sezen'in sevgilisiyle konuştuğu için bana pek bakmadı ama kolunu omzuma dolayıp ona yaslanmamamı sağladı. Daha fazla Cüneyt'i düşünmek istemediğim için kızların muhabbetine katılarak kafamı dağıtmaya çalıştım.

Yaklaşık yarım saat sonra Batu beni dansa kaldırdı. Dans etmek istemesem de onu kırmadım. Salonun ortasına geçtikten sonra kollarını belime dolayıp beni kendine çekti. Ellerimi omzuna koyduktan sonra yüzümü boynuna gömdüm.

Yok, olamazdı. Bu kokunun sahibi Cüneyt'in anlattığı gibi biri olamazdı. Hem ben ne diye şüphe ediyordum ki? Bu adam kaç yıldır benimle birlikteydi. Onu çok iyi tanıyordum. Batu böyle bir şey yapabilecek biri değildi. Kendime kızdım. Şüphe dahi etmemden dolayı kendime kızdım. Suçluluk duygusuyla duymayacağı bir şekilde "Özür dilerim," diye fısıldadım.

Şarkı bittikten sonra yerimize geçtik. Elimde olmadan yine durgunlaşmıştım. Şimdi de Cüneyt'in son sözleri canımı sıkmaya başlamıştı. O kadar sinirliydi ki, ister istemez tehditlerinden korkmuştum. Ayrıca tuvalette olanları Batu'ya anlatıp anlatmamakta kararsızdım. Sinirlenip bir şey yapar mıydı?

"Prenses."

Kafamı Batu'ya çevirdim.

"Efendim?"

"İyi misin?"

"İyiyim, neden ki?"

"Çok durgunsun, bir şey mi oldu?"

Gülümsemeye çalıştım.

"Hayır, bir şeyim yok."

Batu inanmadığını belirten bir bakış atarak "Hadi bakalım," dedi. "Öyle olsun."

ღ ღ ღ

Son konuşmamızdan sonra Batu da benim gibi durgunlaşmıştı. Bunun üzerine biraz daha oturup partiden ayrılmıştık. Eve erken geldiğimiz için dedemler hala yatmamışlardı. Kendimi fazlasıyla yorgun hissettiğim için onlara iyi geceler dileyerek odama çıktım. Batu bana tuhaf bakışlar atsa da dedemlerin yanında kalmıştı. Odama girer girmez ilk işim üzerimi değiştirip yatmak oldu.

Aradan uzun zaman geçmesine rağmen bir türlü uyuyamamıştım. Bir türlü uyku tutmuyordu. Aslında sol tarafımda ağır bir yük vardı ve sanırım anlatmadıkça beni terk etmeyecekti. Derin bir nefes alıp doğruldum. Daha sonra yataktan kalkarak odamdan çıktık ve Batu'nun odasına doğru ilerledim. Etraf karanlıktı ve çıt çıkmıyordu. Herkes yatmış olmalıydı.

Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde Batu'yu sırt üstü uzanmış bir halde tavanı izlerken buldum. Kapıyı kapatıp yanına ilerlerken kafasını çevirip bana baktı. Yanına gidip yatağın ucuna oturduktan sonra "Sana anlatmam gereken bir şey var," diye mırıldandım.

"Nihayet anlatmaya karar verdin," diyerek doğruldu ve sırtını yatağın başlığına yasladı. "Evet, seni dinliyorum."

Biraz duraksadıktan sonra "Hani partide lavaboya gittim ya," dedim gergince.

"Evet?"

"Lavaboda biriyle karşılaştım."

"Biri?" diye sordu kaşlarını çatarak. Yutkunup "Cüneyt," dediğim an kendini bana doğru yaklaştırdı ve "Ne?" diye gürledi. "Bana neden haber vermedin? Daha da önemlisi onu görür görmez neden oradan çıkmadın?"

"Bağırma bana," dedim sakin olmaya çalışarak.

"Bağırmıyorum!"

"Hala bağırıyorsun," diye fısıldadım.

Ayağa kalkıp odada volta atmaya başladı. Ellerini saçlarına götürüp karıştırdıktan sonra bana döndü.

"Tamam, bağırmıyorum. Bak, sakinim. Hadi anlat."

"Anlattıklarına inanmadım, bunu bilerek dinle tamam mı? Sadece kısa bir an şüphelenip 'Olabilir mi?' diye düşündüm ama o kadar."

Gözlerini kıstı.

"Tamam."

Tek bir şeyi atlamadan her şeyi anlattım. Sinirden yüzü kızarmıştı. Gözlerini yumdu ve birkaç dakika öylece durdu. Daha yatağa oturup ellerimi tuttu.

"Böyle bir şeyi yapmadığımı biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Dedim ya sadece bir an şüphe ettim. Üzgünüm, etmemem lazımdı. Kafamı karıştırmıştı."

"Melis," dedi ellerimin üstünü okşayarak ve devam etti. "Yeliz'i bırak, ben Defne'ye dahi dokunmadım."

İçimde beliren pişmanlık duygusu her geçen saniye artarken kollarımı sıkıca beline doladım ve kafamı omzuna gömdüm. "Senden hiç şüphe etmemem lazımdı. Çok özür dilerim," diye fısıldadım. Ağlamak üzereydim.

"Bilemezdin," dedi.

Kafamı geri çekerek iki yana salladım.

"Bilmesem bile, kısa bir an için dahi olsa düşünmemem lazımdı."

"Tamam, geçti ama o Cüneyt'i bir bulursam," dediğinde cümlesini bitirmesine izin vermedim.

"Hayır, Batu. Hiçbir şey yapmayacaksın. Zaten bir hafta sonra İzmir'e döneceğiz. Bir şey yapamaz tamam mı?"

"Ama-"

"Aması yok Batu. Ama yok," dedim yanağını okşayarak.

"Pekâlâ," dedi pes ederek. Kollarımı bedenine dolayarak sıkıca sarıldım ona.

"Seni seviyorum."

Derin bir nefes alarak "Bende seni seviyorum prenses," diye mırıldandı.

Continue Reading

You'll Also Like

789K 45.6K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
2.2M 71.8K 56
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.6M 84.8K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
451K 26.9K 17
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...