Bölüm Şarkısı: One Direction - Kiss You
Multimedya: Chris
64.Bölüm
Cümlemi bitirir bitirmez ondan geriye çekildim. Yürümeye devam edecektim ki beni kolumdan tutup çekti. Kolları ince belimi sıkıca sararken bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Günlerce susuz kalıp sonunda suya kavuşmuş bir çöl gezgini gibi açlıkla öpüyordu dudaklarımı..
Dudaklarımdan ayrıldığında gözlerine umutla baktım. Beni isteyerek öptüğüne göre belki bir şey yapar ya da bir şey söyler diye umut ediyordum. Dudakları arasında hiçbir kelime çıkmadığında umutlarımda boşa çıkmıştı. Söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki bütün bunlara rağmen sustum. Dolu olan gözlerimle geri dönüp eve doğru yürüdüm.
Bahçe kapısından içeriye girip odamın balkonunun altına yürüdüm. Kafamı kaldırıp yukarıya baktım. Ben nasıl atlamıştım buradan? Aslında çok yüksek sayılmazdı ama yardım almadan da çıkamazdım.
Gözlerime parmaklarımı bastırdığımda gözyaşlarım geri gitmişti. Önüme dönüp bahçedeki koltuğa yürüdüm. Oturduğumda Chris bahçeye girdi. Etrafına bakmaya başladığında başımı önüme çevirdim. Kazağımı bileklerime kadar çekip koltuğa uzandım. Ağlamamak için başka şeyler düşünüp dişlerimi sıkıyordum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde yıldızlara daha dikkatli baktım. Acaba gökyüzünden kaç milyar yıldız vardı? Milyonlarca yıldır orada durup bizi izliyorlardı. Ya biz? Biz neden onları izliyorduk?
Tam başımın üzerinde dikelmeye başladığında ona bakmamaya çalıştım. Uzun boyu ile bütün görüş alanımı kaplıyordu. Bakışları bana kaydığında kafamı yana çevirip gözlerimi kapattım. Nefesini yüzümden hissettiğimde gözlerimi açtım. İki kolunu koltuğun kenarlarına koyup yüzüme eğilmişti. Ona tersten bakarken gözleri gözlerimdeydi. Mavi gözleri gece kadar karanlıktı. Kalbim hızlanmaya başladı. "Burada üşüyeceksin." Söylediğine alayla güldüğümde kaşlarını çattı. "Beni düşünmediğini biliyorum o yüzden numara yapmayı kesebilirsin!"dedim acımasız bir ses tonumla. Bu onu ne kadar etkilerdi bilmiyorum ama tek istediğim beni biraz yalnız bırakmasıydı.
"Benimle bu şekilde konuşmayı bırak!"dediğinde bu sefer kaşlarını çatan ben oldum. Uzandığım koltuktan doğrulup ona döndüm. "Anladığın dilden konuşuyorum eğer konuşmamı istemiyorsan sende beni rahat bırak o zaman!"dedim. Yine beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Yanıma oturup benim gibi bedenini bana döndürdü. "Tamam, sabaha kadar burada birlikte bekleriz o zaman."dedi. Bedeni bedenime yakınken sıcaklığını buradan bile hissedebiliyordum. Parfümünün kokusu burnumu doldurdu. "Gider misin yanımdan? Birisi görecek."dedim etrafa bakarak fakat diğer korumalar yoktu.
"Umurumda değil."dediğinde kafamı önüme çevirdim. İkimizden başka kimse uyanık değildi ayrıca annem ve babam şu an uyuyor olmalıydı. Benim dışarıya çıkacağımdan haberleri yoktu ki bunu öğrenmeleri hoş olmazdı. Başımı önüme çevirip yeniden gökyüzüne baktım. Yıldızlar daha da belirginleşirken dizlerimi kendime çekip çenemi yasladım. Chris hiç konuşmadan veya hareket etmeden bir robot gibi yanımda oturuyordu. Ve bu durumdan sıkılmıştım.
"Beni neden öptün?"diye sordum uzun süren bir sessizliğin ardından. Ona bakmak istemediğim için bu soruyu gökyüzüne bakarak sormuştum. "Susturmak için."dedi basitçe. Bu cevabı sinirime dokunmuştu. Ayağa kalktığımda bana baktı.
"Beni odama çıkar!"dedim emir vererek. Oturduğu yerden kalkmadan beni baştan sona süzdü. Üzerimde mor renk bir kazak, altımda ise bir kot pantolon vardı. Ayağa kalkıp önden yürümeye başladığında bende arkasından yürümeye başladım. O kadar öfkeliydim ki. Beni bu kadar basit bir nedenden mi öpmüştü yani! Bende sanmıştım ki..
Odamın balkonunun önüne geldiğimizde Chris bir anda yukarıya zıpladı. Zıplamasıyla demirlere tutunması arasından saniyeler vardı. Güçlü olduğunu biliyordum fakat ilk defa fark etmiştim. Kendini yukarıya çekerken kol kasları belirginleşmişti ve bu görüntü istemsizce çok hoşuma gitmişti. Tamamen yukarıya çıkıp balkona girdi. Onun boyu uzun olduğu için demirliklere kolayca ulaşabilmişti ama ben nasıl çıkacaktım yukarıya? Benim boyum onun ki kadar uzun değildi. Bana bir şey söylemeden odama girdiğinde kaşlarımı çattım. Birkaç dakika öylece bekledikten sonra balkonuma çıktı. Aşağıya doğru yatağımın çarşafını uzattığında sessizce kıkırdadım. Yüzüne baktığımda çarşafı işaret etti. Çarşafı sıkıca tuttuğumda beni yukarıya çekmeye başladı. Onunla dışarıya çıktığım gecelerde yine benden önce odama çıkıyor sonra da bana aşağıdan mutfak kapısını açıyordu. Mutfak kapısı arka bahçede olduğu için içeriye girmem sessiz ve kolay oluyordu fakat bu kez aynı şeyi yapmamıştı.
Beni yukarıya çektiğinde balkonun demirliklerine tutundum. Belimden tutup beni içeriye çektiğinde yüzüm yüzüne çok yakındı. Birkaç saniye o şekilde kaldığımızda gözlerine baktım. Yine koyulaşmaya başlıyordu. Bu kez ben ondan geriye çekilip odama girdim. Yerdeki çarşafı yatağımın üzerine atıp ona döndüm. Hiç konuşmadan balkona yürüdü. Dışarıya çıkacaktı ki "Tam olarak hatırlamıyorum ama seninle kavga ettikten sonra kaza yapmışım ve bu yüzden kendini suçlu hissediyorsun. Belki de söylediklerim yüzünden.." Bana döndüğünde yüzüme dikkatle baktı.
"Özür dilerim."dedi. Başka bir şey demeden gittiğinde arkasından baktım. Balkonumdan sessizce aşağıya atladı. Ön bahçeye doğru yürürken arkasından baktım. Bahçe kapısından çıkmadan önce son bir kez bana baktı.
Kasıklarıma giren ağrılarla uyandım. Regl ağrısı olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Saçlarımı elimle geriye itip hafifçe doğruldum. Yatağımın yanındaki çekmecenin üzerinden dün gece yatmadan önce attığım ağrı kesicilerimden birini çıkarıp ağzıma attım. Su içmeden yuttum. Yataktan yavaşça kalkıp pencereye yaklaştım. Perdelerimi sonuna kadar açıp odama güneş ışığı girmesini sağladım. Aşağıya baktığımda bahçede kimseyi görememiştim. Banyoya girip ellerimi ve yüzümü yıkayıp, ihtiyaçlarımı hallettim. Odama girip dolabımı açtım. Üzerime beyaz renk bir kazak altına ise kot pantolon giydim. Ayağıma ise kahverengi botlarımı giydim. Bileğimde her zaman duran saç lastiğimle saçımı topladım. Ne kadar iyi olabilirsem o kadar iyi görünüyordum.
Odamdan çıkıp merdivenleri hızla indim. Annem ve babam salonda kahvaltı yapıyorlardı. Sandalyeye oturduğumda annem kafasını kaldırıp bana baktı. "Günaydın tatlım."dedi gülümseyerek. Babamda aynı şekilde gülümsedi. "İyi misin?"
"Evet."dedim. Fiziksel olarak çok iyiydim fakat duygusal olarak kendimi kötü hissediyordum. Chris'i düşünmekten kendimi alamıyordum. Nefret etmek istesem de yapamıyorum çünkü hala çok seviyordum. Beni terk ettiği için mi özür dilemişti acaba? Halbuki o gece özür dilemeyecek kadar ciddi görünüyordu. O zaman beni neden öpmüştü? Neden özür dilemişti?
"Dün gece film mi izliyordun ya da telefonla falan mı konuşuyordun?"dediğinde babam kafamı boş tabaktan kaldırıp yüzüne baktım. Hastaneden çıktığım ilk günlere oranla artık daha iyi görünüyordu. Annem de öyle.. Uykusuzluk ve acı içinde günlerce başımda beklemişlerdi. "Hayır. Neden sordun ki?"
"Odandan sesler geliyordu."dedi. Bizi bahçede Chris ile görmüş müydü acaba? Konuşmalarımızı duymuş muydu? Babamın bir ilişkimiz olduğunu duymuş olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu çünkü artık birlikte değildik. "Uykumda konuşuyor olabilirim."dedim ufak bir gülümseme göndererek. Bu gülümseme bile öyle zor geliyordu ki bana.. Uyuşuk hareketlerle tabağını doldurmaya başladım. Portakal suyumdan bir yudum alıp doldurduğum tabağımı yemeğe başladım. "Bugün hastaneye gideceğiz."dedi babam. Bu demek oluyordu ki konuşmamızın içeriğini duymamıştı. "Kontrol için."diye devam etti.
"Ben gayet iyiyim."dedim derin bir nefes alarak. Hastane beni boğuyordu. Kendimi orada kötü hissediyordum. "Bunu doktordan da duymak istiyorum."dediğinde kafamı salladım. Babam inatçıydı ve onu ikna etmeye çalışmak boşunaydı o yüzden söylediğine aldırmadım bile. "Tamam."
"Burada durur musunuz?"dedim Chris'e. Yanımda babam olduğu için onunla resmi konuşuyordum. Nate'in evinin önünde durduğumuzda babama baktım. "Nate'e bir teşekkür borçluyum. Görünen o ki hastanedeyken o da beni beklemiş!"dedim cümlemi bastırarak. Hastaneden çıkmış eve gidiyorduk. Doktorunda söylediğine göre gayet iyiydim. Artık sürekli iyiyim dememe gerek kalmamıştı böylelikle. Yaşananları hatırlamam için biraz daha zamana ihtiyacım olduğunu söylemişti. Ya aniden her şeyi hatırlayacaktım ya da yavaş yavaş kısa kısa anılarla..
"Bekliyorum."dediğinde gözlerimi devirdim. Chris bizi dinliyordu ve onun önünde babamla kavga etmek istemiyordum. "Geç gelebilirim."dedim sorun çıkarmayacağını umut ederek.
"Tamam."dedi. "Eve geldik sayılır. Ben yürüyerek gidebilirim. Chris beklesin o zaman."dedi. Ofladım. Bana dikiz aynasından baktığını hissedebiliyordum ve bu durum gerilmeme neden oluyordu.
"Beklemesine gerek yok yürüyerek gelebilirim."dedim. Çantamı elime aldığımda babam arabanın kapısını açtı. Chris'in omuzuna eliyle yavaşça vurup "Yanından ayrılma!"dedi ve beklemeden arabadan indi. Bende inip Nate'in evine doğru yürümeye başladığımda arkamdan kapı sesi duydum. Baktığımda Chris dışarıya çıkmış bana doğru yürüyordu. "Neden peşimden geliyorsun?"diye sordum bilmeme rağmen. Beni asla rahat bırakmıyordu ve onu gerçekten anlayamıyordum.
"Seni bırakamam!"dedi çenesinin ucuyla sokağın sonuna varmış babamın göstererek. Derin bir nefes alıp verdim. Bu bana yetmemiş olacak ki bir de sesli bir şekilde ofladım. Nate'in evinin kapısına geldiğimde zile bastım fakat kapı açılmadı. Duymamış mıydı acaba? Bir kere daha zile bastığımda sonuç yine değişmemişti. Evde yoktu. Gelmeden önce aramam gerekiyordu. Önümü döndüğümde Chris dibimde durmuş gözlerime bakıyordu. Geriye çekilip yürümeye başladım. Arabanın yanından geçecektim ki kolumdan tuttu. "Bin!"
"Yürüyebilirim."dedim sitemle. Beni bunaltmaya başlamıştı. Neden böyle yapıyordu? Boşta kalan eliyle arabanın kapısını açtı ve beni ön koltuğa bindirdi. Kendisi de bindiğinde arabayı çalıştırdı. Eve doğru sürerken bir anda direksiyonu tamamen sağa döndürdü. Başka bir yola saparken yüzüne baktım. "Ne yapıyorsun?"diye sordum şaşkınlıkla.
"Konuşacağız ve sana kendimi affettireceğim."dedi kesin bir dille. Ne demeye çalışıyordu? "Ne konuşacağız?"diye sordum kafam karışmış bir halde. Kendimi affettireceğim demişti. Beni terk ettiği için pişman mı olmuştu yoksa? Bana geri mi dönecekti? Umutla gülümsedim. "Her şeyi."