Bir Ege Masalı

By marvelhu

545K 21.8K 4K

***Kitap psikoloji temalı bir kitaptır.*** Başarılı bir doktor olan kadının ünlü bir oyuncuyla yolu nasıl ke... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bir Ege Masalı
Bir Ege Masalı/2
Bir Ege Masalı/3
Bir Ege Masalı/4
Önemli
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Kıyamet Günü
ANKA
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Yaşam Savaşı
Bölüm 64
Bölüm 65
15 Mayıs Özel
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85

Bölüm 28

9K 327 240
By marvelhu


Herkese selam

Bu kötü günlerde umarım iyisinizdir. İnşallah bir an önce yangınlar son bulur.

Neyse bölüme gelince psikolojim bu aralar bozuk arkadaşlar. Sınav sonuçları da açıklandı. Tahmin edersiniz ki beklediğimden daha kötü. Buna şükür diyelim ne diyelim bilmiyorum.

Beni takip edenlerin de gördüğü gibi basit bir cümle bile kuramıyorum. Yukarıda da sanırım anlatım bozukluğu yaptım bir sürü.

Ama düzeltmeyeceğim. Çünkü bölüm atmayalı çok uzun zaman oldu. Daha fazla zaman kaybedip sizleri bekletmek istemiyorum o yüzden iyi okumalar 💜

Yorumlarda görüşürüz umarım 💕

Güneş etkisini hafiften belli etmeye başlamışken hemen dibimdeki Toprak, kaşları çatık bize doğru gelen adama bakıyordu.

Gelen adam ise yakınlığımızı sorguluyor, ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. Ancak cevaplar bende de yoktu.

"Ne oluyor burada?" Diyen şüphesiz ki Mert'ti.

Toprak'tan uzaklaşıp burada ne işi olduğunu bilmediğim Mert'e baktım.

Toprak tersçe cevapladı sorusunu.

"Öpüşüyorduk. Şimdi gidersen devam edeceğiz."

Mert'in Toprak'ı boşverip bende gezdirdiği bakışları ile Toprak'ın sözünü bitirir bitirmez elbiseme ilerlemesi rahatsız olduğunun kanıtıydı.

Ancak hiçbirimiz Mert'in kahkaha atmasını beklemiyorduk. Sarhoş falan mıydı?

"Bir daha Beren hakkında yalan söylemeden önce iki kere düşün. Beren bırak öpüşmeyi öpüşme sahnelerine bile dayanamaz."

Toprak'ta olan alaycı bakışları bana döndüğünde gözleri ışıl ışıldı.

"Hatırlıyor musun birlikte izlediğimiz filmi?"

Birlikte film izlediğimiz gün iki sene önce sinemaya gittiğim bir gündü.

Esrarengiz bir biçimde tüm salon bomboşken Mert'i yan koltuğumda görmüştüm.

Saçma bir aşk filmine neden girdiğimi hatırlamazken öpüşme sahneleri geldiğinde elim ağzımda filmden kaçmıştım. Lavaboya kendimi zor atarken çıktığımda kapıda bekleyen Mert ne olduğunu sormuştu.

'Hastalanmışsın sen' deyip nasıl da hastaneye götürmeye uğraşmıştı.

Şimdi ise Toprak kaşlarını çatarak bakarken tam olarak nereye takıldığını anlamamıştım.

"Filmin ilk on dakikasında çıktığım için hatırlamıyorum."

Verdiğim cevaptan tatmin olmuşcasına sanki az önceden beri kaş çatan o değilmiş gibi gülmüştü Toprak.

"O yüzden yalanın hiç gerçekçi değil. Beren'le öpüşemezsin."

Gözlerim ellerime kayarken utancım katlanıyordu.

Toprak, Mert'in ciddi olduğunu anlamıştı. Yüzünde gördüğüm imalı gülümseme ise sanat eseri gibiydi.

O gülüşü izleyebilmek sağlam kalbi bile bozardı.

(Temsili Toprak gülüşü... Bir dakika ölmem gereken bir gülüş var)

Eli dudaklarına giderken her bir hareketi 'ben çoktan öptüm' der gibiydi.

Daha fazla dayanamayıp konuştum.

"Siz tartışmaya devam edin. Ben denize gireceğim."

Bir kaç adım atmıştım ki Mert konuştu.

"Seninle konuşmam gereken şeyler var."

Tek kaşım havada Mert'e döndüm ki o sırada boynuma dolanan elbiseyi hissettim.

"Hayırdır? Hastanede sorun yoktur umarım."

Toprak'a ters ters bakıp Mert'le arama giren bedenini itekledim.

"Önce şunu giy."

"Tamam bırak."

Mert daha fazla dayanamayıp kolumdan tutup çekerken anında Toprak tarafından engellenmişti.

"Kızı rahat bırak."

Onların arasında başlayan atışma ile boynumdaki elbiseyi çekerek plaj çantama ilerledim.

Elbiseyi bırakıp pareyomu üzerime giyip tartışma ilerlemeden araya girdim.

"Konuşalım mı?"

Mert bana kafa sallayarak ilerlerken Toprak tarafından durduruldu.

"Ne söyleyeceksen yanımda söyle."

Mert Toprak'a boş bir bakış atıp bana dönerek muzip bir bakışla ilerlemeye devam etti.

Sanki ne yapacağımı biliyormuş gibi.

Benimse Toprak'ın sözleri ile kaşlarım çatılmıştı.

Kaşları çatık bir şekilde bana dönen Toprak üzerimdeki pareyonun aslında fazla kapamadığını fark edince tersçe bakmıştı.

"Haddini bil Toprak. Anlaşmayı unutma. Ayrıca kiminle konuşacağıma ben karar veririm sen değil. "

Söylediklerim üzerine kaşları çatık ters bir şekilde cevapladı beni.

Biraz daha kaş çatmaya devam ederse kırışıkla dolacak suratı!

Beni hiç mi hiç ilgilendirmez!

"Anlaşmayı unutan sadece ben değilim. Hatırlatırım yakın temaslar da yoktu ama gece seni öptüğümde karşılık verdin."

Söyledikleri karşısında güldüm. Gülmem bir nebze de olsa kaşlarının gerginliği götürürken aslında sadece söyleyeceklerimin fırtına öncesi sessizliğiydi.

"Seni öpmem baya etkilemiş seni? Ama hakkını yemeyelim fena değildin. Fakat anlam yükleyeceğin hiçbir şey taşımıyordu. Anlık bir istekti sadece. Abartmayalım yani."

Sinirleriyle bir oyuncakmış gibi oynarken sözlerime devam ettim.

"Bikinimden de rahatsız oldun galiba. Sürekli bir kapatma çabası. Ama biliyor musun hava çok sıcak. Yapacağım bir şey yok."

Üstümdeki pareyomu da çıkarıp şezlonga bıraktıktan sonra altında deniz şortu üstü çıplak olan Mert'e doğru ilerledim.

Saçları dağılmıştı. Sanırım gece denize girmişti ve sonra da kurumuşlardı.

Kumral teni henüz yanmamış duruyorken ekürilerinin nerede olduğu bilinmezdi.

Aklıma Ege düştü. En son işe geri dönecekti ancak dönmeyi kabul etmiş miydi?

Sana senelerdir katlanamıyor. Israrla işe dönmesini istiyorsun! Yüzsüzsün işte!

"Evet. Ne konuşacağız?"

Mert'in yüzünde oluşan gülümseme sahteydi. Belki anlamadığımı sanıyordu fakat sahte gülümseme uzmanı olduğumdan anında fark ediyordum.

"Gönül isterdi ki 'bu herif ne ayak' diye sor. Ama sormayacağım. Korkma."

Bulduğumuz şezlonga yan yana otururken hem düşme ihtimalimize gülesim gelmişti hem de Mert'in sözleri sinir etmişti.

"Neden korkayım ki?"

"Benim ki de laf işte. Boşversene."

Bu melankoli havasına nasıl girmişti bilmiyordum ama üzerinde eğreti duruyordu.

Mert hep hareketli kişiliğiyle hayatımdaydı.

Hayatında mı? Sen onu hiç hayatına almadın ki!

"Benimle ne konuşacaksın Mert?"

Benim ona kayan bakışlarımla bakışları gözlerime çıktı. Gözlerinde gördüğüm ifade olduğum yerde titrememe sebep oldu.

"Onunla öpüştün değil mi? Anlamıyorum...Bir anda nasıl olur da hayatına böylesine girebilir?"

Sesi acı bir merakla doluydu. Bu sefer gerçekten emin olmuştum

Ne yani seni cidden seviyor mu? Çok saçma! Ne salak şeyler düşünüyorsun sen öyle?

"İyi misin sen?"

Sorduğu soruları atlayıp sorduğum soruyla omuz silkerek bakışlarını yere indirdi.

"İyiyim diyeyim sen de inan. Her neyse.."

Kendi kendine silkelenip tahminimce boşvermeye çalıştı.

"Hastanede bir dedikodu çıkmış. Seni rahatsız ettiğimi konuşuyor herkes."

Aslında daha ağır ithamlarda bulunduklarına yemin edebilirdim.

Omuz silkip cevapladım. İfadem pek bi 'bu muydu ya!' havasındaydı.

"Ben çıkarttım o dedikoduyu. Benim artık bir sevgilim var. Sen ne kadar inanmasan da. Beni rahatsız etme diyeydi."

Söylediklerimle birlikte gülümserken bu çok daha kötü bir gülümsemeydi.

Acı dolu gülümsemedense sahte gülümsemeyi tercih ederdim.

"Ona nasıl baktığını gördüm ama hala inanmıyorum. Bir şeyler var eminim. Bulacağım da. Şimdilik boşverelim. "

Oyun oynadığınızı anladı yoksa?

"Beren benim. Sadece benim.."

Toprak'ın aklıma düşmesiyle ona baktım. Öylece bizi izliyordu. Yanında denizden çıkmış Kaya vardı.

Ozan ve Özgür görünürde yoktu.

"İnanmayacağın bir şey yok. Aşk işte. Zamansızca hayatımıza girip asla yapmam dediğimiz şeyleri yaptırıyor."

Bu iğrençti.

İnsanların şımarık hareketlerine uydurdukları bir kılıftı aşk benim gözümde. Şimdi normal bir insan gibi bunu kullanmak işime gelmişti.

Bir şey söyleyecekse de araya girip devam ettim.

"Ee bana dedikodu yetiştirmeye geldiğini sanmıyorum. Asıl şeyi artık söylesen mi?"

Söylediklerimle birlikte yüzü ciddileşti.

"Seni Eren Özmen sormuş. Onur izinde olduğunu söylemiş. Mutlaka görmek istediğini de söylemiş. Eren'le ne işin var Beren?"

Kaşlarım çatılırken düşünmeye başladım.

Eren Özmen.. Eren Özmen..

"Ben öyle birini tanımıyorum. Tanıyorsam da hatırlamıyorum."

Mert'in de kaşları çatılırken konuştu.

"Selen'in abisi. Ünlü Özmen ailesi. Neden seni arıyor?"

Sonra kendi kendine sinirli bir şekilde mırıldandığını duydum.

"Ya o da aşık olmuşsa. Kafayı sıyırmama çok az kaldı."

Demek Selen'in abisi?

En son Selen'i tehdit etmiştim ki anlaşılan o da abisine şikayet etmişti beni.

Kıkırtıma hakim olamazken Mert'in huzursuzca çatılmış kaşları yavaşça yumuşadı.

"Tanımıyorsun bile zaten. Amaan boşver dimi? Arasın dursun seni."

Yerimden ayaklanırken başımı sallayarak Mert'i onayladım.

"Teşekkür ederim Mert. Haber verdiğin için. Sözde asistanım var ama bana haber vermiyor."

Gülerek yanıtladı beni.

"Rica ederim de. Hastanede işler yoğun. Eren'i hastanede görünce sordum ben de zaten. "

Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Hastanede işler yoğun ama sende değil anlaşılan. Patron olmanın avantajları mı yoksa?"

Üstten oyuncu bir bakış atıp üzerinde bir şey olmamasına rağmen omzunda toz varmış gibi silkelemişti.

"Öyle de denebilir tabii."

Oyuncu tavrına gülerken samimi bir gülüş nihayet dudaklarında can buldu.

Senin niye için rahatlıyor? Ne zamandır Mert'i önemsiyorsun ki sen?!

"Bir şeyler içelim desem çok ileri gider miyim?"

Toprak'a çaktırmadan yandan bir bakış atarak ne yaptığına baktım.

Buraya diktiği bakışları ile ne konuştuğumuzu deli gibi merak ettiğine emindim.

"Beren benim. Sadece benim. "

"Patronsun ama kahvaltı ısmarlayacak kadar paran yok galiba."

Söylediklerimle yüzünde geniş bir tebessüm oldu.

İnsanlar bu kadar çabuk nasıl mutlu olabiliyordu?

Ben neden olamıyordum?

"Sen iste yeter ki. Hadi gidelim."

"Çantamı alayım."

Toprak'a doğru ilerlerken anında yerinden ayaklanan Toprak da bana doğru geliyordu.

"Beren benim. Sadece benim.."

"Ne oldu? Ne dedi sana?!"

"İki dakikada hafıza kaybı falan mı yaşadın? Seni ilgilendirmez dediğimi hatırlıyorum da ben."

Gözleri kısılan Toprak kolumdan tutup yönümüzü değiştirirken kendince Mert'ten saklıyordu beni.

"Seni ilgilendirmez demedin. Haddini bil dedin. Haddimi biliyorum. Sadece merak ettim ve soruyorum. Şimdi beni cevapla."

Duymamazlıktan gelerek çantama ilerledim. Denize de girememiştim.

"Sana bir soru sordum Beren!"

İnsanı zorla sinir ediyorlardı!

"Sen bana soru sormadın. Emir verdin. Ne haddineyse!"

Derin bir nefes veren Toprak sakinleşmeye çalışır gibiydi.

Sinirli olması zerre umrumda değildi!

"Tamam. Ne konuştuğunuzu söyler misin? O kadar uzun ne söyledi acaba sana? O gözlerini oymak istediğim lavuk neden tam tamına 5 dakika 41 saniye seni dikizledi? Neden ona güldüğünü söyler misin? Bu kadar komik ne de-"

Sesi gitgide yükselirken bu kadar çok konuşabilmesi garibime gitmişti.

"Ay Toprak yeter. Cevaplamayacağım işte. Tek söyleyeceğim şu ki biz kahvaltıya gidiyoruz."

Gözlerini kapatarak dudaklarının arasında mırıldandı.

"Umarım o biz kelimesiyle kendini ve plaj çantanı kastediyorsundur."

Benim dememe kalmadan sanki bizi dinliyormuş gibi Mert konuştu.

"Hadi Beren. Güneş rahatsız edecek seni. Bir an önce gidelim."

"Geliyorum."

"Ben de çok acıktım. Ben de geliyorum."

Tam da tahmin ettiğim gibi Toprak da bizimle gelirken sessizliğimi korudum.

Ancak Mert rahatsız olmuştu.

Sahilden çok da uzaklaşmadan henüz kalabalık olmayan mekana girdik.

Dışarıdaki bir masaya yerleşirken Toprak yanıma Mert ise karşıma oturmayı tercih etmişti.

Kaya da nerden çıkmıştı bilmiyordum ancak abisinin karşısına oturmuştu.

Masaya derin bir sessizlik hakimken serpme kahvaltı söylemiştik.

"Hastaneye gidecek misin? Yoksa tatil mi ilan ettin?"

Gülerek söylediklerimle bir nebze rahatlayan Mert sorumu cevapladı.

"Bugün döneceğim. İşler birikti. Sen ne zaman geliyorsun?"

"Fazla ara verdim. Yarın dönerim."

Söylediklerim üzerine masadaki elimi elinin içine alan Toprak konuştu.

"Birlikte döneceğiz. Benim de işlerim var. Biliyorsun Beren."

İşlerinden falan haberim yoktu. Düpedüz Mert'e yalan söylüyordu.

Şu an Toprak'ı bozmalısın!

Hayır bu basit bir intikam yöntemi olurdu.

Toprak'ın söylediklerine tepki vermeyince Kaya araya girdi.

"Fazla mı ara verdin? Daha dün geldik! Geleli 24 saat olmadı!"

Kıkırdamama engel olamazken Mert konuştu.

"Beren böyledir. İşten bir gün uzak kalamaz."

Masadaki gerginlik artarken Kaya tersçe cevapladı.

"Yengemi tanıyorum. Anlatmana gerek yok. Hatta biliyor musun? Senden daha iyi tanıyorum."

Kaya'nın Toprak'a kayan bakışları abisiyle arasındaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyordu.

Yenge demekten hoşlanmıyorum diyen çocuk neden yenge demişti?!

Mert'in masadaki eline boştaki elimi koyup dostça tuttum.

"Mert'le uzun zamandır birlikteyiz Kaya. Birbirimizi çok iyi tanırız. Öyle değil mi Mert?

Masadaki üç çift göz elime odaklanırken daha fazls dayanamayan Toprak sandalyesini itip ayağa kalkarken elimi de Mert'in elinden çekmişti.

"Benimle gelir misin Beren?"

Sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek masadan kalkıp hızlı adımlarla mekanın içine ilerleyen Toprak'ı takip ettim.

Temizlik odasına girince arkasından odaya girip kapıyı kapattım.

Küçük ve kokulu odada volta atan Toprak sonunda konuştu.

"Sen benim sevgilimsin Beren. Ne yapıyorsun? Herifin elini tutamazsın!"

"Bu muydu karın ağrın? Elini sıktım sadece Toprak! Sanane?!"

"Anlaşma maddesini unutma Beren. Benim de bir onurum var!"

"Anlaşmayı çiğneyecek hiçbir şey yapmadım."

Sakinleşen Toprak sessizliğini korudu.

"Kimse anlaşmayı bilmiyor, kimseyle gerçek bir ilişki kurmadım da. Tek ihlal edilen madde yakın temas kurmamızdı. O da ikimizin hatası."

Hata? Bilerek ya da bilmeyerek veyahut isteyerek ya da istemeyerek yapılan yanlışa denirdi.

Ve öpüşmemiz kesinlikle yanlıştı. Bilerek mi yapmıştım bilmiyordum.

Kapının açılmasıyla bizi gören görevli şaşkınca kalakalmıştı.

Umursamadan odadan çıkan Toprak ile kendime gelip bende dışarı çıktım.

Kahvaltı sessizliğin içinde gerginlik dolu dakikalarla geçmişti.

Eve geleli yarım saat olmuştu. Toprak bizi bıraktıktan sonra çıkmıştı. Kaya ise evde en fazla on dakika kalmış sonrasında o da gitmişti.

Koskoca evde tek başıma kalmıştım. Her zamanki gibi.

Önce duş almış sonra da hafif bir makyaj yapıp yazlık bir elbise giymiştim.Kendime soğuk kahve yapıp bilgisayarımla bahçeye çıkmıştım.

Birkaç yeri arayıp Eren Özmen'i araştırırken internette gördüğüm magazin haberlerine dalmıştım.

Telefonumun çalmasıyla yerimden ayaklandım.

"Efendim Onur?"

Onur bildirmesi gereken şeyleri aktarıp birkaç soru sormuştu ve kapatmaya yakın asıl sorumu sormuştum.

"Mert geldi mi?"

Birkaç dakika bekledikten sonra gelen cevapla gülümsedim.

"Tamam. Onur sen Serhat Bey'le ameliyata girebilirsin. Sana çok faydası olacaktır."

Birkaç onaylayıcı cevaptan sonra telefonu kapatmıştık.

Mert'i arayıp sabırla açmasını bekledim.

Açılan telefonla birlikte dudaklarımı yaladım.

"Mert seni fazla tutmayacağım. Umarım hastaneye geçmişsindir."

"Geldim de hayırdır? Beni mi özledin?"

"Aynen hasretinden öldüm. Cehennemden arıyorum seni."

Bir şey demesine izin vermeden devam ettim.

"Ya Onur'u arıyorum ama ulaşamıyorum. Sanırım meşgul. Odamdan bir dosya acil lazım bana. Yardımcı olabilir misin?"

"Birini gönderiyorum odana o zaman?"

Hayır senin gitmen gerekiyor.

"Tüm odamı karıştırırlar şimdi. Hiç hoşlanmam. Sen alsan dosyayı... lütfeeen."

Sana cilve hiç yakışmıyor gerizekalı!

Cilve buna mı deniyordu?

"Tamam prenses. Bakıyorum şimdi."

"Çok teşekkür ederim. İkinci çekmecede mavi dosyanın altındaydı sanırım."

Onaylayıcı cümlelerden sonra telefonu kapatınca kendime taksi çağırdım.

Sıra Eren Özmen'deydi.

Taksinin gelmesiyle birlikte binip holdingin adresini verdim.

Herkesin de holdingi vardı!

Özel üniversiteden tanıyorsun ya hani? Ondan olabilir mi?

Holdingin kapısına geldiğimde taksiye ücretini ödeyip indim.

O sırada tam da beklediğim gibi telefonum çaldı.

"Efendim Mert? Umarım bulmuşsundur yerini tam hatır-"

Beni susturan şey Mert'in şaşkın sesiydi.

"Bu sözleşme ne Beren?"

Holdingin kapısında aldığım soruyla olduğum yerde kalırken dudaklarımdaki gülümseme işlerin tam da istediğim gibi gittiğine işaretti.

Beren Karaca kimsenin değildi!


Bölüm sonu düşüncelerini öğrenebilir miyim?

Sizce Mert neyi öğrendi?

Cihan nereye kayboldu?

Eren Özmen neden Beren'i arıyor?

Eren Özmen'den başka bir şey çıkabilir mi?

Toprak'ın bu bölümdeki hareketleri?

Beren nasıl davranıyor?

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 💚

Continue Reading

You'll Also Like

970K 58.9K 47
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
522K 21.3K 42
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
3.2M 117K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
Haz By 🍀

Romance

101K 1.1K 13
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...