Çanlar ve Kuşlar

By valdyraine

14.4K 1.6K 1.5K

BEYEFENDİYE MEKTUPLAR - II ❝Sisli bir gecede pamuklara sarılmıştı bileklerim, ellerim ısınmıştı. Bakışlarımı... More

Prélude
VI-XII
VII-XII
X-XII
XIV-XII
XV-XII
XVIII-XII
XXVI-XII
XXVII-XII
X-I
XIX-I
XXII-I
Virgül
III-II
XXI-II
XIII-III
XXVI-III
VII-IV
XVIII-IV
XV-V
XXIX-V
XXX-VII & XII-VIII
X-X
XIII-XI
XVI-XI | Final
Epilog

XVII-VI

188 37 23
By valdyraine

Dün akşam burada profilimde küçük bir duyuru paylaşmıştım ancak sanırım gören olmadı ya da görenler de yorum yapmamayı tercih etti. Bu tarz bir duyuruya yanıt almak benim için düşündüğünüzden çok daha önemliydi, o yüzden şayet şimdi bakmak isteyenler olursa diye bir süre daha orada duracak ancak gece olduğunda sileceğim. Diğer yandan bu bölümü paylaşmak bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm, cümleleri yazıp yazıp sildiğim, ekrana baktıkça kaybolduğum zamanlar geçiriyorum ve ancak birkaç satır yazacak gücü kendimde bulabildim. Okuduğunuz için çok teşekkürler.

Son dört.

Sevgiler.

—Ayça.
Instagram: thequenes
Twitter: thequenes
Ask.fm: thequenes





17 Haziran
05.17, akşamüstü.

Günlerdir endişelenmene sebebiyet vermemek adına senden gizlemeye çalıştığım huzursuzluğu bugün daha fazla taşıyamadım içimde ve duygularımı kirpiklerimden serbest bıraktım kardeşini uğurlamak adına birlikte tren istasyonuna gittiğimizde.

Arabadan inmeme yardım ettikten sonra Ayçiçeği'nin mendilini dudaklarına bastırıp eşinin koluna girişini izlerken yüreğim burkulup ciğerlerimi sızlatmaya başladı. Sana tutundum lakin duraksamadım, birkaç yabancı bakışın eşliğinde istasyonun kapısından içeri girerken yüz ifademi sakin tutmaya çalıştım. Yeri kaplayan mermerden yayılan adım sesleriyle birlikte meraklı gözlerin peşimize takılma sebebinin seni tanımış olmaları olduğunu ise kalabalığın arasından sıyrılan yaşlı bir adam elini sallayarak yanımıza geldiğinde anlayabildim ancak.

"Daha önce sorunların savaşa gerek olmadan çözülebileceğini söylemiştiniz efendim!"

Bu cümlenin üzerine duraksadığımızda önce senin ardından benim gözlerimin içine bakıp "Fakat bugün oğlumu, tek çocuğumu savaşa gönderiyorum ve hatta belki de ölüme," diye ekledi. Karnımın üzerindeki avucum istemsizce tenime biraz daha yaklaşmıştı, diğer yandan gözlerinle hareketlerin tam aksini söylese de sana dokunduğum için bütün gerginliğini hissedebiliyordum. Adını sorduğun adama elini uzatıp onu teskin etmeye ve ona bir nebze de olsa umut telkin etmeye çalışırken sesini duyup etrafımızı sarmaya başladı diğer insanlar ve böylelikle söylenenler yalnızca üçümüz arasında kalmaktan çıkıp bütün istasyona yayılır oldu bir anda.

Saatlerce burada durup herkesi tek tek dinlemek istediğini biliyordum fakat istasyonun diğer tarafında yankılanan sesler trenin geldiğini haber verince gitmemiz gerektiğini fark edip konuşmanı kısa kestin. En içten şekilde vedalaştın yaşlı adamla, bakışları karnıma doğru usulca kayarken buruk bir gülümsemeyle uğurladı bizi. Fısıltılara göre çok sürmeyecekti bu harp, cepheler dolduğu gibi tekrar sessizliğe bürünecekti. Bu sene yazı unutup iki kere kışı görecektik ancak bir mevsim daha geçmeden kavuşacaktı herkes birbirine.

En azından herkesin ümitleri bunun için yükseliyordu göğe.

Binadan çıktığımızda rayların kenarında, yaklaşan trenin gürültüsü altında birbirine sıkıca sarılmış duran kardeşin ile Ayçiçeği, bütün bu karmaşanın içinde sisin çöktüğü bir fırtınanın ortasına doğan güneş gibi parıldıyordu. Her şeyden bihaber olan oğulları burada değildi, kardeşin onunla bilhassa evde vedalaşmak istemişti zira bu şekilde ona herhangi bir açıklama yapmak durumunda kalmayacaklardı. Birkaç gün sonra babasının nerede olduğunu sorduğunda ise alelade bir bahane ile soruları geçiştirilecek, her türlü gazete ile mektuptan uzak tutulacaktı.

Bir süredir yalnızca oğlu için hislerini saklamak durumunda kalan Ayçiçeği artık üzüntüsünü saklamıyordu lakin yine de içinde gözlerimize yansıyandan çok daha muazzam bir keder taşıdığını tahmin edebiliyordum.  Kardeşin babanla konuşurken bu kez ben destek oldum ona, titreyen elleri koluma tutundu ve birlikte vedalar eden diğer insanlar arasında kendi ailemizden bir parçanın aramızdan ayrılışını izlemeye başladık.

Karşı karşıya geldiğinizde dans melodilerinin arasında ilk defa kardeşinle tanıştığım ana döndüm bir an için, önce kulaklarımda çınladı nazik sesi, gözlerime dolan güneşin soluk ışığında parladı geçmişteki silüeti ardından. Yanlış anlaşılmalar geçip gitmişti bir zamanlar aramızdan, aylar sonra gerçekleri sunmuştu bana hüzünlü kelimeleri. Şayet bugün burada birlikteysek bu biraz da kardeşinin yardımıyla olmuştu ve şimdi onu bu şekilde bilinmezliğe uğurluyor olmak yüreğimi sızlatıyordu.

Ayçiçeği kolumu bırakıp bir kez daha eşinin yanına giderken bakışlarımı etrafıma yönelttim fakat nereye baksam keder görüyordum, rüzgâr dahi şehrin bütün neşesini içine hapsetmişçesine ağır ağır esiyordu bugün. Ne var ki bunca buruk suretin arasında bir tanesinin tanıdık bir ızdırabı vardı. Tek omzunu ağırlaştıran çantayla yavaş yavaş bana doğru yaklaşan Yüzbaşı hemen arkasında duran ailesine orada beklemeleri için kısa bir el işareti yaptığında adının önündeki rütbeyi unutmuşçasına sarsıldım. Hemen bir adım ileride dururken gözlerine bakamadığım için şaşırdığımı tahmin etmiş olmalı ki "Bu üniformayı bir kez daha giyeceğimi ben de sanmıyordum," dedi durgun bir sesle. Yüzüne baktığımda ise hafifçe gülümsedi fakat pek tabi ki mutluluktan değildi, gerçek duygularından kaçmak içindi.

"Bana veda etmeden mi gidecektin sahiden?"

"İnan bana, çok düşündüm bunu," derken tek eliyle çantasına biraz daha sıkı tutunup dudaklarını ısırdı. Kaçmak istese de gözleri, yanımda kaldı.

"Lakin cüret edemedim."

Onu anladığımı ve bunun için dargın olmadığımı göstermek adına elimi uzattım ona, hâlâ aramızdaki bağın iyileştiğinden emin olamadığı için kaygıyla parmaklarımı tutup nazikçe öptü. Aynı anda beni günlerce evlerinde ağırlamış olan aileye, bir zamanlar en yakınlarımdan olan bu güzel insanlara acı bir özlemle bakıp "Sıhhatle dönmeni diliyorum," diye cevap verdiğim sırada yanıma geldin ve Yüzbaşı da bir adım geri çekilip seni selamladı.

"Ailene de en içten sevgilerimi ilet lütfen, uygun bir zamanda onları ziyaret etmek istiyorum."

Başıyla beni onayladıktan sonra düşünceli bir şekilde arkasını dönüp yürümeye başladı ancak attığı her adımda benden yalnızca uzaklaşmadı, aramızda derin, karanlık uçurumlar açıldı. Büyüyen mesafenin tam ortasında yükseldi uzun dağlar ve bunu yalnızca ben hissettim. Ani bir titreme usulca bedenimi sarınca üşüdüğüme inanıp ceketini çıkartıp bana vermek istedin fakat sana mâni oldum.

Bunun üzerine tek kolunla beni sıkıca sararken "Burada olmanın seni nasıl üzdüğünü görebiliyorum, gelmemeni rica ettiğimde tam olarak bundan korkuyordum," diye fısıldadın ve ben de buna karşı çıkamadım zira doğruydu, karşılaştığım manzaralar beni tahmin ettiğimden daha fazla incitiyordu.

"Haklısın lakin evde kalsaydım içim rahat etmeyecekti, bunu biliyorsun."

"Farkındayım sevgilim fakat kendini üzmeni istemiyorum," derken elin hafifçe karnıma dokundu. Gözlerin elini takip ederken gülümseyerek "Haksız mıyım kızım?" diye ekledin.

Etrafımızda bu kadar çok yabancı insan varken, üstelik hepsi de burada sevdiklerine veda etmek üzere bulunuyorken tebessüm etmekten çekindim ancak bakışlarını bana çevirdiğinde sözcüklerinin içimi nasıl ısıttığını görebildiğini biliyordum. Varlığının bütün benliğime tarifsiz bir huzur verdiğini sana kelimelerle anlatamazdım belki lakin parmakların avucumu sardığında artık onlara da ihtiyaç duymazdım. Suskunluğunda böylesine çok his barındıran tek bağ, ikimizin arasında kurulmuş olandı ve ben de ona sahip olmaktan mutluluk duyuyordum.

Bulutlar yoğunlaşıp usulca esen yel sertleşirken trenden ayrılık vaktinin geldiğini belirten bir ses yükseldi. Son kez veda ettik kardeşine ancak herkes bu yalnızca birkaç günlük bir seyahatmiş gibi davransa da o, gittiği yerden dönememe ihtimalini de düşünerek bizlere sarılıyor, umut dolu çehresinde şimdiden derin bir hasretle yüzümüze bakıyordu. Çantasını omzuna takıp yanımıza geldiğinde tanıştığımız ilk gün ona güzel gülümseyen adam dememe neden olan içten tebessümüyle karşımızda durup "Ona iyi bak," dedi.

Başımı sallayarak onu onaylarken "Üçüne de iyi bakacağım," diye cevap verdim, büyüdü gülümsemesi ve son bir kez Ayçiçeği'ne döndü gözleri.

Ağlama sesleri göğüs kafesime kadar yankılanırken gürleyen göğe başımı çevirdim ve istasyonun diğer tarafında suçlu olduğunu belli eden kıyafetiyle Bay G.'nin durduğunu fark ettim. Kaşlarım çatıldı istemsizce, aynı anda kız kardeşi Bayan C. ile yanında duran diğer askerlere baktığımda onların da bizimle aynı sebepten burada olduklarını anladım. Neden sonra, yüreğimin derinliklerinde ince bir sızı hisseder oldum, hayatımda nefrete en yakın duyguyu beslediğim bu insanların durumu karşısında böyle bir sancının nasıl doğduğunu anlamakta zorlansam da onları izlemeye de devam ettim.

Başını çevirince beni gördü ancak artık eskisi gibi kibirli değildi. Birbirine bağlanmış ellerini kaldırıp bana gösterirken mağrurdu yine de fakat kaşlarının aldığı şekilden, omuzlarının düşüşünden, yüzünün yorgun kımıldanışlarından belliydi ki bütün benliği mahcubiyet içindeydi. Boynunu eğdiğinde göğsümdeki ızdırabı bastırıp tekrar sana döndüm ve orada beni izleyen kaygılı bakışlarını buldum.

"Merak etme, onları görmek artık canımı yakmıyor," derken boynumu eğip şakağımı koluna yasladım. Trenden etrafa yayılan dumanların eşliğinde orduya katılan herkes raylara yaklaşırken kardeşin ile Ayçiçeği'nin birbirinden kopan ellerini izledim, sonra da babanın Ayçiçeği'ne sıkıca sarılan kollarındaki titremeyi.

Zaman elinde zehirli dikenlerle üstümüze yürüyen bir düşman misali akıp gittiği için günün birinde canımı yakacak bir başka sebep bırakacaktı üzerimize, bundan emindim lakin o an gelene dek bunu bir yolunu bulup düşünmeyecek, olasılıkları aklıma getirmeyecektim. Saçlarıma dolan her rüzgârda aklıma ayrılıkları düşüren gök, bana bir süre daha izin versin ve iyileşeyim.

Daha sonra savaşmak için yine burada olacağım.

Continue Reading

You'll Also Like

72.9K 6.7K 26
"seni ben yaratmıştım. gerçek değildin." Haziran2016.
35.9K 3.1K 11
"Kacchan, napıyorsun?" "Giden dörtlü karın kasıma üzülüyorum." "Bendeki altılı neyine yetmiyor?" Bakugou o görmese de gözlerini devirmişti. | -Mpr...
25K 1.5K 30
"Satranç Jokerleri Serisi" birinci kitap. Hiç bilmediğiniz bir dünyada açtığınızda gözlerinizi kim dost, kim doğrudur? Tutunacak bir dalın olmadığı b...
1.2M 55.3K 61
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...